Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Şanlıurfa İline bağlı bir ilçe olan Viranşehir, doğusunda Kızıltepe, güneyinde Ceylanpınar, batısında Şanlıurfa Merkez İlçe ile Siverek, güneybatısında Harran, kuzeyinde ise Siverek ilçesi ile çevrilidir. Şanlıurfa’nın doğu kesiminde yer alır. Şanlıurfa Platosunun doğu kesiminden başlayarak Suriye’ye doğru alçalan düzlük bir alanda bulunmaktadır. İlçenin kuzey kesimini Karacadağ’ın güney uzantılarını oluşturan Takırtukur Dağı engebelendirir. İlçe toprakları volkanik bir arazi yapısına sahip olup, kuzey kesimi bazaltlı lavlardan, güney kesimi de kalkerlerden oluşmuştur.
İlçe topraklarını Habur Çayı’nın başlangıç kolları ile doğuda Büyükdere (Büyük Circip Suyu) ile Arslanbaba Deresi (İbrahimiye Circibi) ve Küçük Circip dereleri sulamaktadır. Şanlıurfa’ya 92 km. uzaklıktaki ilçenin deniz seviyesinden yüksekliği 620 m.dir. Yüzölçümü 1.843 km2, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 187.705’tir.
İlçede Karasal ve Akdeniz İkliminin karışımı olan bir iklim hakim olduğundan; yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçmektedir. Bitki örtüsü ise steptir.
İlçe ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında, buğday, arpa, mercimek gelmektedir. Az miktarda da üzüm, susam, nohut, Antepfıstığı, pamuk ve erik yetiştirilmektedir. Hayvancılıkta küçükbaş hayvancılık yapılmakta olup, koyun yetiştirilir. İlçede sanayi kuruluşu olarak, un tereyağı ve peynir üreten tesisler bulunmaktadır.
Viranşehir yöresinde yüzey araştırmaları dışında arkeolojik kazılar yapılmamıştır. Yaban, Kele, Tell-tarik, Atşana, Annabi, Arbit, Tell-arbit, Tell-hinne, Tell-saif, Tell- goran başta olmak üzere yörede bir çok höyük bulunmaktadır. Bunlardan bazılarında yapılan araştırmalarda ortaya çıkan buluntu ve kalıntılar burada, Neolitik Çağda yerleşik bir düzenin olduğunu göstermektedir.
Neolitik Çağdan sonra Kalkolitik Çağda da (MÖ.5500-3500) yörede yerleşim devam etmiştir. Yöre 1600 yıllarında Mitanilleri yenen Hititlerin egemenliği altına girmiştir. MÖ.XI.yüzyılda Mezopotamya’dan kuzeye doğru göç eden Aramiler burayı ele geçirmiş ve MÖ.X.yüzyılda burası Bit-adini Krallığına bağlanmıştır. Asurlular MÖ.IX.yüzyılın ortalarına doğru bu krallığı ortadan kaldırarak Viranşehir’in de dahil olduğu Şanlıurfa topraklarını ele geçirmişlerdir. Anadolu’nun büyük bir kısmına hakim olan Persler Viranşehir’i de ele geçirmiştir. Büyük İskender’in Persleri ortadan kaldırmasından sonra yöre bir süre Makedonyalıların, İskender’in ölümünden sonra da Seleukosların egemenliğine girmiştir. Bu dönemleri Roma, sasani ve Bizans dönemleri izlemiştir.
VII.yüzyılda yöreye Arap akınları başlamış ve Araplar bir süre buraya hakim olmuşlardır. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Türkmen boyları buraya yerleşmeye başlamış, bunu Selçuklu hakimiyeti izlemiş, bir süre de Urfa Haçlı Kontluğu’nun yönetimine girmiştir. Musul Atabekleri yönetiminden sonra XIII.yüzyılda, yeniden Selçukluların egemenliği altına girmiştir. Moğolların Selçukluları yenmesinden sonra Şanlıurfa ile birlikte Viranşehir de Moğollar tarafından yağmalanmıştır. Moğolların Anadolu’dan çekilmesinden sonra Memluklular, Akkoyunlular ve Safeviler buraya hakim olmuş, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında da Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Roma döneminde Antoniopolis, Arap döneminde Tellmavzelat, Tellmuzin ve Tella; Urfa Kontluğu döneminde de Konstantina isimleri ile tanınmıştır. Tarihi İpek Yolu’nun üzerinde yer alan önemli bir konaklama ve ticaret merkezi idi bu nedenle de birçok kez yağmalanıp yıkılmıştır. XX.yüzyılın başlarında etnik gurupların ayaklanmalarından etkilenmiştir. Mardin’e bağlı bir kaza olan Viranşehir, Urfa’nın il olması ile 1924’te ilçe konumuna getirilmiştir.
İlçede günümüze gelebilen eserler arasında; Annabi (Gözlek) Höyük, Yaban Höyüğü, Oğlakçı Höyüğü, Tılterik Höyük, Tılgören Höyük, Elgün Höyük, Başaran Höyük, Elbeğendi (Hacuk) Höyük), Tılcafer Höyük bulunmaktadır. Ayrıca; Çemdin Kalesi (Eski Kale), Tella Martyrionu, Aziz Sergius (Şemun) Kilisesi, Hz.Eyyüp Peygamber Türbesi, Hz.El Yesa Peygamber Türbesi, Hz.Rahime Hatun Türbesi, Eyüp Nebi Köyü Mescidi ve Sivil Mimari Örneklerinden Osmanlı döneminde Hamidiye Alayları Komutanı İbrahim Paşa’nın yaptırdığı Paşa Konağı bulunmaktadır.
Antoniopolis, Tella (Viranşehir)
Viranşehir yöresinde yüzey araştırmaları dışında arkeolojik kazılar yapılmamıştır. Yaban, Kele, Tell-tarik, Atşana, Annabi, Arbit, Tell-arbit, Tell-hinne, Tell-saif, Tell- goran başta olmak üzere yörede birçok höyük bulunmaktadır. Bunlardan bazılarında yapılan araştırmalarda ortaya çıkan buluntu ve kalıntılar burada, Neolitik Çağda yerleşik bir düzenin olduğunu göstermektedir.
Neolitik Çağdan sonra Kalkolitik Çağda da (MÖ.5500-3500) yörede yerleşim devam etmiştir. Yöre 1600 yıllarında Mitanilleri yenen Hititlerin egemenliği altına girmiştir. MÖ.XI.yüzyılda Mezopotamya’dan kuzeye doğru göç eden Aramiler burayı ele geçirmiş ve MÖ.X.yüzyılda burası Bit-adini Krallığına bağlanmıştır. Asurlular MÖ.IX.yüzyılın ortalarına doğru bu krallığı ortadan kaldırarak Viranşehir’in de dahil olduğu Şanlıurfa topraklarını ele geçirmişlerdir. Anadolu’nun büyük bir kısmına hakim olan Persler Viranşehir’i de ele geçirmiştir. Büyük İskender’in Persleri ortadan kaldırmasından sonra yöre bir süre Makedonyalıların, İskender’in ölümünden sonra da Seleukosların egemenliğine girmiştir. Bu dönemleri Roma, sasani ve Bizans dönemleri izlemiştir.
VII.yüzyılda yöreye Arap akınları başlamış ve Araplar bir süre buraya hakim olmuşlardır. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Türkmen boyları buraya yerleşmeye başlamış, bunu Selçuklu hakimiyeti izlemiş, bir süre de Urfa Haçlı Kontluğu’nun yönetimine girmiştir. Musul Atabekleri yönetiminden sonra XIII.yüzyılda, yeniden Selçukluların egemenliği altına girmiştir. Moğolların Selçukluları yenmesinden sonra Şanlıurfa ile birlikte Viranşehir de Moğollar tarafından yağmalanmıştır. Moğolların Anadolu’dan çekilmesinden sonra Memluklular, Akkoyunlular ve Safeviler buraya hakim olmuş, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında da Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Roma döneminde Antoniopolis, Arap döneminde Tellmavzelat, Tellmuzin ve Tella; Urfa Kontluğu döneminde de Konstantina isimleri ile tanınmıştır. Tarihi İpek Yolu’nun üzerinde yer alan önemli bir konaklama ve ticaret merkezi idi bu nedenle de birçok kez yağmalanıp yıkılmıştır. XX.yüzyılın başlarında etnik gurupların ayaklanmalarından etkilenmiştir.
Çemdin Kalesi (Eski Kale)
Viranşehir-Şanlıurfa karayolunun 9.km.sinde bulunan Çemdin Kalesi MS.II.yüzyılda Romalılar tarafından yapılmıştır. Bizanslılar, Araplar, Akkoyunlular tarafından da kullanılan kale birkaç kez el değiştirmiş, onarılmış ve genişletilmiştir.
Viranşehir’de yüksek bir tepe üzerinde bulunan kale sert kalker taşından yapılmıştır. Çevresindeki kayalıkların içerisi oyularak buradan da yararlanılmıştır. Kaleyi çevreleyen sur ve burçlar beyaz kesme taştan yapılmış, iç kısımlar moloz taş ve dolgu malzemeleri ile doldurulmuştur. Sur duvarları 3-4 m. kalınlığında olup, 8-10 m. aralıklarla, 13-14 m. yüksekliğinde burçlarla takviye edilmiştir. Çevresinde içerisi su dolu olan 5 m. derinliğinde ve 5 m. genişliğinde de bir savunma hendeği yapılmıştır.
Kalenin doğu ve batı yönünde iki kapısı bulunmaktadır. Bu kapıların önünde de su hendeğinin üzerine konulan iki seyyar köprüye yer verilmiştir. Günümüzde iyi bir durumda olan kalenin içerisinde yapı kalıntıları bulunmaktadır.
Tella Martyrionu
Tela Martyrionu bölgedeki Bizans döneminde yapılmış en büyük Hıristiyan yapılarından birisidir.
Büyük bir nekropol alanının ortasına yapılan bu yapının yöredeki önemli bir aziz için 4-5. yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Bazı iddialara göre de; Viranşehir’de doğan sonra da Monofizit Süryani cemaatini (Yakubilik) dağınık halden bir araya toplayan, Tibeloyo (evrensel metropolit) unvanına kadar yükselen 578’de Mısır’da ölen ve cesedi 622’de Viranşehir’e getirilen Mar Yakub’un gömüldüğü Fisilte Manastırı burasıdır.
Martyrion bazalt taşından ve kesme taştan sekizgen planlı bir yapıdır. Üzeri 34.50x32.00 m. ölçüsünde sekiz paye üzerine oturtulmuş bazalt taşından bir kubbe ile örtülmüştür. XX.yüzyılın başlarına kadar iyi bir durumda gelen bu yapıdan günümüzde sadece bir payesi ayaktadır. Çevresinde yapılan araştırmalarda çok sayıda mozaik parçasının bulunuşu yapının zengin bir mozaik süslemesi olduğunu göstermektedir.
Aziz Sergius (Şemun) Kilisesi
Şanlıurfa Yeni Hal yakınında bulunan Circis Peygamber Camisi’nin olduğu yerde V.yüzyılda Piskopos Hiba tarafından yaptırılan Şehit Sergius Kilisesi bulunuyordu. Sonraki yıllarda bu kilise Aziz Sergius ve Aziz Şemun ismini almıştır.
Kilisenin naosunun doğusundaki payelerden güneydekinin üzerinde Süryanice, kuzeydekinin üzerinde de Arapça birer kitabe bulunmaktadır. Bu kitabelerin her ikisi de 1844 yılında yazılmıştır.
Doğudaki paye üzerinde bulunan kitabede;
“Bu Şehit Aziz Circis Kilisesi, 2156 Yunan yılında (m. 1844), Antakya Piskoposluğu'nun Patriği Elias II. Aryana adındaki Aziz İgnatius'un günlerinde ve Urfa Piskoposluğu'nda oturan Kudüslü Abraham'ın günlerinde, M'nin ilgisiyle Merhum Hacı Monufar'ın oğlu A..tho ve dindar Süryâni halkın katılımıyla yapılmıştır. Allah onların ecirlerini adil ve sadıklarla kabul etsin, amen ve amin.”
Kuzeydeki payede yer alan Arapça kitabede ise;
“Bu kilise, zamanın sultanlarının genç sultanı, İslâm dininin yardımcısı, Sultan ve Hakan Abdülmecid Han'ın iradesiyle - Allah onun mülkünü sürekli etsin-; himmet sahibi Müşir-i Ekrem Salih Vechi Paşa zamanında - Allah onun dostluğunu devam ettirsin - ve Kaymakam dairesinin vekili Bahri Paşa'nın kaymakamlığı zamanında - Allah onun ikbalini arttırsın - ve Çerkez Hüseyin Ağa'nın memuriyetiyle- Allah onun kadrini arttırsın - 1260 yılı Recep ayında (Temmuz 1844) tamamlanmıştır” yazılıdır.
Kilise Şanlıurfa surlarının dışında bulunmasından ötürü Arap saldırılarına uğramış ve 503-580 yıllarında Sasaniler tarafından yıkılmıştır.
Kilise üç nefli bazilika planında olup, nefler birbirlerinden sekizgen şekilde üçer paye ile ayrılmıştır. Neflerin üzeri doğu ve batı yönünde dörder çapraz tonozla örtülmüştür. Batı yönündeki kilisenin girişinde üzerleri çapraz tonozla örtülü üçer bölümlü iç ve dış narteksler bulunmaktadır. Ayrıca iç narteksin üzerine de gynakaion denilen kadınların yapılan ayinleri izledikleri bir bölüm eklenmiştir.
Eyüp Nebi Köyü Mescidi
Şanlıurfa ili Viranşehir ilçesi Eyüp Nebi Köyü’nde bulunan bu mescidin kitabesi günümüze gelememiş, kaynaklarda da onunla ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır. Bu durumda mescidin yapım tarihi kesinleşememiştir.
Mescit kesme taştan, dikdörtgen planlı olup, üzeri mihrap duvarına paralel iki beşik tonozla örtülmüştür. İbadet mekânında üst örtü ortadaki payeler üzerine yuvarlak kemerlerle oturtulmuştur. Mescidin batısına geç dönemlerde eklemeler yapılmış, bu durum kuzey cephesinde de tekrarlanmıştır. Mescit Şanlıurfa Valiliği çevre düzenleme ve restorasyon çalışmaları sırasında 1995 yılında restore edilmiştir.
Hz.Eyyüp Peygamber Türbesi
Şanlıurfa ili Viranşehir ilçesine 3 km. uzaklıktaki Eyyüp Nebi Köyü’nde Eyyubi Nebi Mescidi’nin doğusunda bulunan bu türbe, aslında bir makamdır. Buradaki dikdörtgen planlı, tek kubbeli, kesme taştan yapı 1990’lı yıllarda Şanlıurfa Valiliği çevre düzenlemesi ve restorasyon çalışmaları sırasında Mimar Cevher İlhan ve İnş.Müh.Yahya Çini’nin projelerine göre yeni baştan yapılmıştır.
Bugünkü türbe sekizgen planlı kesme taştan olup, üzeri kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Ön kısmına da küçük kubbeli bir revak yapılmıştır.
Eyüp Peygamber mezarının 500 m. güneybatısında da El Yesa Peygamberin türbesi bulunmaktadır.
Hz.El Yesa Peygamber Türbesi
Şanlıurfa Eyyüp Nebi Köyü’nün güneybatısında bulunan bu türbe briket duvarlı, düz damlı basit bir yapı iken, Şanlıurfa Valiliği çevre düzenleme ve restorasyon çalışmaları sırasında 1990’lı yıllarda yıkılmış ve kesme taştan yeni bir türbe yapılmıştır.
Yeni yapılan türbe dikdörtgen planlı, kesme taştan ve üzeri kubbe ile örtülmüştür. Türbenin sağ ve soluna namaz kılınacak mekânlar eklenmiştir. Türbe içerisindeki El Yesa Hazretlerinin sandukası kesme taştan olup, Ahlat mezar taşlarına benzer şekilde Mehmet Oymak tarafından yapılmıştır.
Hz.Rahime Hatun Türbesi
Şanlıurfa Eyyüp Nebi Köyü’nde, köy mescidinin kuzeyinde bulunan bu türbenin mimari bir özelliği bulunmamaktadır.
Dikdörtgen planlı, kubbeli olan bu yapı Şanlıurfa Valiliği çevre düzenlemesi ve restorasyon çalışmaları sırasında yıkılmış ve yerine dikdörtgen planlı, saçaklı ve üzeri kubbeli, iki cephesi yarım yuvarlak daire şeklinde açık bir türbe yapılmıştır. Böylece mezarın dışarıdan görülmesi sağlanmıştır.
Kasr-Ül Benat (Kızlar Sarayı)
Viranşehir- Şanlıurfa yolunun 29 kilometresinden güneye doğru 20 km lik bir mesafeden sonra ulaşılabilir. Kalan mimari eserlerden yapı IV. Yüzyıla tarihlenmiştir. Yapının yer aldığı köyün kuzeyindeki kayalık tepede 10 dan fazla Süryanice yazıt bulunmuştur. Bu yazıtlar dışında kaya zemine oyulmuş labirent şekiller, kaya mezarı gibi yapılara da rastlanmıştır.
Bulunan Süryanice yazı tların daha çok keşiş adlarını içermesi yörenin Erken Hıristiyanlık döneminde önemli bir yerleşme olduğunu doğrulamaktadır. Kalkerli yapıdan oluşan, geniş, tepelik bir alandır
Yolbilen (Hifdemal) Mağaraları
MS. 2 Yüzyılda Süryaniler tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Viranşehir'de sağırlar bahçeleri olarak bilinen yerin 500 metre ilerisinde dere yatağının iki yanında sıra halinde bulunan 17 adet mağaradır. Derenin doğusunda bulunan bir mağaranın sonuna, şimdiye kadar ulaşılamamıştır. Piknik yapmaya elverişli bir alandır.
İbrahim Paşa Konağı
İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Paşa Konağı ve Paşalar Okulu olarak da bilinen yapı uzun yıllar eğitim amaçlı olarak kullanılmıştır. 1923 ten 1940'lı yılların sonuna doğru eğitim ve öğretimin yürütüldüğü bu tarihi yapı, 1970 yıllarından itibaren kaderine terkedilmiştir. 2000 yılında özel idare tarafından korunmaya alınmış olan yapının, restore edilerek İlçe Halk Kütüphanesi, Konukevi, Taziye Evi veya Kültür Merkezi olarak kullanılması düşünülmektedir.