underground comix

gurcansarı

Çeviri & Balonlama
10 Tem 2010
697
5,794
istanbul
ekşi sözlük te cyrano adlı yazar tarafından paylaşılan ve underground comix üzerine yazılmış benim şu ana kadar gördiüğüm en kapsamlı yazıyı kendisinin izniyle paylaşıyorum.
umarım kendisini aramızda da görebiliriz.




  • underground comix:? : bir sabotaj sanatı tarihçesi (+18)


    >>>> “yasa adaletin kılığına girmiş cellattır.” — jûrûx <<<<<




    1960’ların amerika’sında, kurumsal çizgi romanlar ( ) damgalı steril kahramanlıklar) çocukların zihnini dezenfekte ederken, arka sokaklarda bir başka çizgi doğuyordu: "underground comix". " " detayı, sansürün, orta sınıf erdemlerinin, mccarthy kalıntısı ahlâk polisliğinin üstünü çizen bir bir çarpı işaretiydi. sözde özgürlükçü batı’nın otosansürüne karşı, panayır aynasından bakan bir çizgi: kirli, sapkın, devrimci.

    çünkü çizgi, sadece çizgi değildir — bir yarıktır. bir gölge:devlet*’in arka duvarında. bir şüphe:özgürlük*’e dair."



    >== zap comix (1968) ==<<
    [çizgiyle infilak] •

    san francisco’nun kaldırım çatlaklarında devinen bilinçaltı artık sadece sokak duvarlarına değil, çizginin ontolojisine de sızıyordu. amerikan toplumunun ütopyacı ekranlarında kusursuzluk oynarken, yerin altından bir şey kıpırdanmaya başladı: kâğıttan yükselen - matbuu başkaldırı-.

    zap comix, sadece bir dergi ismi değil; o, sistemin iç organlarına çizilmiş grotesk bir grafitiydi. , kalemini bir tıraş bıçağı gibi kullanarak sterilleşmiş anlatıları kesti. panelleri klasik anlamda bir anlatıya yöneltmek yerine, çizginin kendisini patlayıcı hâle getirdi. onun fantezileri bastırılmış arzularla, psikotik nöbetlerle ve 1950'lerin gülen amerikan vitriniyle çatışıyordu.

    sayfalar, ’in gölgesiyle açılıyordu—sokak sokak sürünen şehvetin ironik sureti. fritz, taşradan kaçmış ama metropolde de huzur bulamayan bir anti-maskottu. cinsel, toplumsal ve kültürel tabuların arasından fısıldayan bir saboteur.

    aynı evrende , devrim öncesi bir peygamber gibi yürüyordu—sakalında lsd, gözlerinde özgürlük yanılgısı. vaaz vermiyordu hayır; sokak köşesinde oturup sana sırıtarak saçmalıyordu. mr. natural bir çizgi karakterden çok sistemle alay eden bir yansıma: bir kıyıdaki bilge mi yoksa kafası güzel bir çöpçü mü, ayırt edilemez.

    crumb’ın çevresinde toplanan kadroysa bu görsel isyana kendi çapaklı imgelerini katıyordu.
    , çizgiyi estetik bir saldırı aygıtı olarak kullandı. kadın, erkek, ahlâk, kutsallık gibi tüm yapılar onun panellerinde eritiliyordu. damarına işlenmiş punk bir enerjiyle, pornografiyi araçsallaştırdı. onun kaleminde çirkinlik bir taktikti.

    , mizahın sınırlarını sokak pisliğiyle yıkayan bir parodi gemisiyle ilerliyordu. wilson bu seride sadece karakter yaratmadı; ahlâkın karikatürünü çizdi.

    ve —bu kadronun sol yumruğuydu. sokak kökenli bir devrimci bilinçle çizgiyi afişleştirdi. ikonik figürleri, işçi sınıfının iç sesini dile getirdiği bir radyo gibi kurguladı. onun çizgilerinde kapitalizm, kolajlanmış bir propaganda yüzüyle çarpıştı. sloganla görseli birleştirdi; her kare bir bildiri gibi akıyordu.

    zap comix, çizgiyi sterilize eden comics code authority’ye doğrudan bir sabotaj mesajıydı. orta sınıf amerikan değerlerinin her satırda parçalandığı bir arena. mizah, pornografi, politika, bilinçaltı ve lsd etkisiyle karışmış bir ifade biçimi olarak kullanıldı. bu bir yayın politikası denemezdi buna bir ritüel, belki.

    konvansiyonel panel yapısı, anlatı sırası, karakter gelişimi—bunların tümü ters yüz edildi. her panel, klasik anlamda “okunmak” istemiyordu. bir müdahaleydi zap comix, gözünü kaçıran izleyicinin suratına sıçrayan bir çizgisel refleks. sayfalarda boşluk bile anlam taşıyordu—çünkü boşluk, sistemin vaat ettiği içeriksizlikti.

    zap comix, grafik anlatının popüler kültürden koptuğu, sanat ve politika sınırlarının iç içe geçtiği bir dönemin manifestosu oldu. tıpkı godard’ın sinemada yaptığı gibi, crumb ve yoldaşları çizgide devrimsel bir form kırımı gerçekleştirdi.

    [x system error: normalcy breached x]
    ¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦

    ve sonra gelenler:
    __ _ _ _ __ _____ _ __
    / _|| \ | | / \ / _|_ | _| _ \
    \___ \| \| | / _ \| | | | | || | | |
    _) | |\ |/ _ \ |___ | | | || |_| |
    |/|| \// \\| || |__|____/
    p o r n o – p r o v o



    >== snatch comics (1968) ==<<
    ¦¦ porn-provokasyon • doğrudan saldırı • sansürsüz anlatı •

    1968 kışında, zap comix cephesinden doğan bir yarık, çizgi evreninin en kirli, en doğrudan ve en acımasız alt metinlerinden birini sokağa saldı. robert crumb ve s. clay wilson'ın öncülüğünde patlayan snatch comics, comics code authority'nin ( ) steril duvarlarını spermle, kanla ve mürekkeple yıktı. cca'nın " " gibi kurallarına karşı, sayfa 4'te 'ın " !" çizimi ırkçılığı kustu, sayfa 23'te wilson'ın sahnesi 5 sansürün kutsallığını parçaladı. 5x7 inçlik 36 sayfa 1, amerikan ahlâk kodlarının üstüne biyolojik bir bomba gibi düştü.

    bir gaz odası gibi kokuyordu amerikan rüyası: spermle bastırılmış ikiyüzlülük, kilise ile televizyondan yayılan steril şehvet korkusu… snatch comics, bu gazı çakmakla patlattı.

    bir “eylem alanıydı snatch'in ortamı. zap çetesinin bir alt örgütüydü evet ama; yeraltı kâhinleri çalışmalarında kalemlerini cop gibi kullandılar—bu kez daha çiğ, daha açık, daha doğrudan bir yıkım için. , pornografiyle politikanın birbirine karıştığı o anın adıdır.

    sanki çizgi roman, edebiyatın pislik çekmecesinden alınıp amerikan aile değerlerinin salon orta sehpasına, ayak izleriyle birlikte konmuştu. ilk bakışta pornografik olarak yaftalanabilecek ama özünde bastırılmış amerikan arzusunun anatomisini çıkarmaya çalışan bu çalışmanın amacı, sadece şok etmekten ziyade ahlâk kodlarını görsel bir bombardımanla işlevsizleştirmekti. pornografiyle mücadele etmek yerine onu bir estetik materyal olarak kullanan snatch, klasik “muhalif sanat” çizgisinden uzakta yerin yedi kat altındaki bir çukurdaki duvar yazısından konuşuyordu.

    snatch'i pornografiden ayıran şey: ıslak* değil, toksik* olmasıydı. merkezindeki 13 yaşındaki karakteri beş pedofili tabusunu deşerken; 'nun lsd-vari çizgileri erotizmi halüsinasyona dönüştürdü. cca'nın " " kuralına indirilmiş üç tokat: wilson'un katilleri ve sapıklar zaferle gülümsüyordu. erotik çizgi roman denerek tanımlanıp geçilemezdi, bir *sistem:kusma eylemiydi – bedenin, kilise ve devletin metin dâhil, dayattığı, zorla benimsettiği tüm enfeksiyonlardan kurtuluş.

    çizerler adeta sistemin bilinç dışını mürekkep haline getiren psikanalitik sabotajcılar hâline geldiler. onların çizgilerinde klasik paneller yoktu; kesintili anlatı yoktu; hikâye yoktu. vardıysa bile, o hikâyeler mastürbatif bir post-yapının içinde kıvranıyor, anlatılmak değil, bozulmak istiyordu. sayfalar, anlatı düzeninden çok psiko-seksüel bir havuza benziyordu. bedenler parçalıydı, arzular tanımsızdı, ifade biçimi simgeseldi ama imge bombardımanı doğrudan bedenin kendisine dokunuyordu. bu çizimlerde kadın bedeni ne kutsaldı, ne aşağılık; beden bir mecra idi. iktidarın bütün temsil stratejilerine karşı gelmenin en etkili yolu. amaç bedeni göstermek hiç değildi, onu sistemin göz hizasına fırlatmaktı. snatch, bunu yaptı—hem de sabit gözlerle.

    panellerin arasına gizlenmiş figürler yoktu. her şey göz önündeydi ama gösterilmenin kendisini de delice bir şekilde karikatürize eden bir dille. penisin kendisi, onun sayfalarında sadece cinsel değil; politik bir fetişti. kör gözüm parmağına göze sokulmayan, gözde boğulan bir sembol. ve bu sembol, steril amerikan aile yapısının duvarına çarptığında çıkan ses, yalnızca bir kahkahayla kalmıyordu aynı zamanda bir çığlıktı. anlatım, sistemin sansürle ördüğü bariyerleri “geçmek” için değil, “patlatmak” için kuruldu. seks bir devrim dili olarak benimsendi. mastürbasyon dahi bu evrende edilgen bir haz değil; aktif bir “red” biçimidir. her çizgi bir sınır ihlalidir ve bu ihlaller, yalnızca erotik değil; dilsel, biçimsel ve ideolojik sınırları da içine alır.

    s. clay wilson’un figürleri, kendine ait bir estetikten ziyade, kendini tüketen bir grotesklikle var olur. varlıklarının amacı, çirkinliğin içinden doğan bir hakikati göstererek okuyucunun ahlaki algılarını tarumar etmektir. crumb’ın karakterleri ise, nevrotik arzu krizlerinin anatomik incelemeleridir. o, çizgiyle bastırılmış bilinçleri söküp çıkartır ve okurun göz hizasına getirir. ’nun psikedelik tasarımı ise bu saldırgan ve beden merkezli anlatının arka planında uyuşturulmuş bir görsel zemin yaratarak her paneli bir halüsinasyonla çerçeveler. ama bu trip estetiği, sistemin sunduğu kaçışlardan doğmaz; doğrudan sistemin içinde kaybolmak ve o labirentte kendi bedenini tanımaktan gelir.



    snatch comics, bir glitch’ti. ama sistem dışına atılmış bir hata değil, sistemin içinde, kendi kodunu değiştiren bir virüs. sansür için yazılmış olan kodları erotikleştiren, yasanın dilini pornografik hale getiren ve bu şekilde yasa tarafından tehdit olarak sınıflandırılamayacak kadar amorf kalan bir virüs. okuyucusunun utanmasını istemeyen, utanmanın kaynağını gösteren bir estetikle çalışır. o nedenle, okur “rahatsızlık” hisseder ama bunu “ayıp” olarak algılayamaz. çünkü burada norm, altüst edilmiş; ahlâki kod, absürt bir skeç malzemesi hâline getirilmiştir. her şey, içeriğiyle değil, o içeriğin nerede ve nasıl gösterildiğiyle ilgilidir.

    çürüyen bedenler: wilson'un karakterleri – tek gözlü korsanlar, irinli zombiler – *estetik:çürüme'yi kutsadı. cca'nın "aşırı şiddet yasak" kuralı 3, bir kan çeşmesine dönüştü.

    nevrotik haritalar: crumb'ın "bus stop" çizimi (2. baskıda sayfa 4 5), kadınları *meta:arzulanan değil, *meta:eleştiren gözlerle resmetti. "seksist" diyenlere rağmen, bu bir feminizm:çamurlu manifestosuydu.

    distopik renkler: moscoso'nun siyah-beyaz desenleri, renk olmamasıyla psikedelikti: "hayal gücünün negatif:bozulmuş hali" .

    snatch’in dağıtım hikâyesi bile kendi başına bir yeraltı operasıdır. raflara çıkmadan önce sigara paketlerinin arkasına saklanan bu dergiler, okurun avucuna ulaşana kadar en az üç filtreden geçerdi. polis baskınları, kitapçılarda kara listeler, çizerlerin yargılanma ihtimali… ve yine de her sayı bir şekilde çoğaltıldı, elden ele, ruhtan ruha aktarıldı. bugün, onu pornografik olarak sınıflandıranlar da var, estetik olarak yetersiz bulanlar da. ama snatch’in kendisi, o sınıflandırmalara içerden kahkahayla cevap verir: “etiketlemeyi deneme. ben zaten bir etikete sığmam.”

    snatch, erotizmi bir kavramsal olmaktan çıkarıp doğrudan bir direniş biçimi haline getirerek, görsel dile yeni bir devrim alanı açtı. sadece içerdiği imgelerle yapmadı bunu, reddettiği anlatım biçimiyle de yaptı. dilin parçalandığı, panelin çatladığı, figürün yüzsüzleştiği o eşikte, çizgi roman bir anlatı olmanın yanında bir eylem biçimi oldu. kağıtta patlayan bir molotof, sayfalarda sıçrayan bir çığlık, baştan çıkarıcı — ama başkaldıran bir mürekkep iziydi.

    ilk 500 kopya (don donahue: "250!" 5), berkeley'deki 'ta 3 günde tükendi 17. dağıtım, cca'nın kontrol edemediği yeraltı kanallarından işledi: head shop'lar, arka sokak tezgâhları... 1972'deki 6. baskı (75 cent 1), cca'nın 2011'de ölmesinden 40 yıl önce, onun mezartaşını çizmişti.

    snatch comics, sistemin yutamadığı bir parazit'ti.
    cca'nın kuralları me kadar sterilse, o da o kadar kontrollü kusuyordu.
    bugün bile ebay'de $400 ediyorsa,
    sebep: hâlâ utanç üretmesidir.



    ¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦

    == bijou funnies (1968–1973): ==<<
    ¦¦¦¦ kalın mürekkep • sessiz savaş • midwest direnişi • ¦¦¦¦

    1968 yazında chicago’nun fabrika kent meydanlarından yükselen bijou funnies, yerel bir yayın olmaktan çıkıp endüstriyel sesin çizgiye basıldığı bir kültürel fenomene dönüştü. ’in editörlüğünde, “ ” gazetesinin underground çeşitliliğini, çizgi sahasında bir “direniş manifestosu”na dönüştürdü. ilk sayı, lynch, robert crumb, skip williamson, jay kinney, gilbert shelton gibi figürlerin ortak tablosuydu; 6-1/2" x 8-1/2" boyutta, 36 sayfalık bir meydan okumaydı.

    bijou'nun radikalliği içeriğinden taşıyordu, adeta ekonomik sabotaj yapıyorlardı. lynch ve ekip, dükkânlara "geri iade edilmeyen" doğrudan satış modeli icat etti: "zig zag sigara kâğıdı satar gibi sattık," diye açıkladı lynch daha sonra bu süreci. bu sistem, geleneksel dağıtım kanallarını atlayarak tuzağını yıktı ve tüm yeraltı comix endüstrisinin finansal iskeletini değiştirdi. gibi chicago dükkânları, bijou'yu rulo kâğıtlarının yanında sattı.


    bijou 'daki playboy parodisi " ", şeytanî suratlı bir karakterin, "ben hollywood yapımcısıyım bebeğim!" diyerek kadınların dekoltésine el atışını çizdi. burjuva cinselliğinin ikiyüzlülüğü, alaycı bir groteskle ifşa edildi. williamson'ın 'u – kravatlı, gülümseyen bir psikopat – iyi-kötü ikiliğini yok ederken; crumb'ın 'u nevrotik arzuların anatomisini çıkarıyordu.

    arşivlere yansıyan kaynaklara göre print mint 1969–1970 arasında sayıları yayımladı; kitchen sink press ise 1970–1973 yılları arasında 5–8. sayılarla devam etti fakat her zaman “bijou publishing empire” adıyla kaldı—ulusal dağıtım sağlandığı halde merkezden uzak, kolektif bir çizgi dayanışmasının parçası olarak.

    son sayı ( ) 1973’te yayımlandığında –cover’ı harvey kurtzman imzalı, tam renkli bir parodiydi– lynch dergide abd yüksek mahkemesi'nin " " kararına karşı sinirlendiğini açıkça yazdı. veda sayısı meta-mizah içeriyordu, tüm çizerlerin birbirlerinin karakterlerini karikatürize etmesiyle absürt bir final yarattı: lynch, spiegelman'ın öncesi farelerini zombiye dönüştürdü.

    bu sayı, bu efsane yayının sonu olmakla kalmadı, aynı zamanda sansürle kurulan ideolojik kadehin kırık bir halkasıydı; sayfa içeriklerinin tütün ambalajı gibi kamufle edilip, kalın mürekkeple yeniden kodlanmasından anlaşılırdı. oysa mahkeme, "müstehcenlik" tanımını genişleterek baş dükkân dağıtım ağını yasa dışı ilan etti. lynch, . sayının iç kapağında şu uyarıyı yayınladı: "özgür konuşma öldü... artık ne yazacağımızı polisler belirleyecek". bu metin, underground comix'in altın çağının resmî mezar taşı oldu.

    tarihsel etkisi: kaynaklar bu yayını zap comix ile birlikte en başta gelen underground comix başlıkları olarak tanımlıyor . lynch’ın chicago sahnesi, “ ” estetiğini alıp alt sınıf sorgulamasıyla yeniden biçimlendirdi; bu da mainstream mizaha hem çarpıcı bir alternatif hem de sarkastik bir ayna sundu .

    biçimsel olarak bijou, kolektif üretimin sinemasal karşılığı gibiydi. kadar , gibi çizerler de katkıda bulundu; . sayısında birçok çizer birbirlerinin karakterlerini “proleterleştirdi”. bu çok seslilik, passif-üstü bir sinerjiyle hikâye değil; açık yüzlü bir sınıf galerisi açtı. "snappy sammy smoot", "nard n’ pat", hatta "fabulous furry freak brothers", chicago’nun işçi sınıfı realizmini taşıyan ikonlardı.

    >== miras & internet çağı: bijou’nun gölgesi ==<<
    1961'de williamson'ın "new orleans çöp kovaları" karikatürü ("beyaz çöp" / "siyah çöp" etiketli), tarafından satın alınmış ve dick gregory tarafından 'da sergilenmişti. bu erken dönem politik sivri uçlar, bijou'nun dna'sına işlendi.

    koleksiyoner değeri de dikkat çekici boyutta: 1. baskı yaklaşık $395 gibi bir fiyattan giderken, 2. baskı –4 ender bulunuyor ve nadir yorumlu sürümleri $189+’a satılıyor . 8. sayının 2. baskısı baskı hatasıyla –eksik renk– koleksiyoncular arasında $400 kadar bir değere sahip.

    romantik bir koleksiyonculuk yerine, bijou bugün "işçiye yeniden ait çizgilerle gövde gösterisi" yapıyor gibidir. ebay’de 1968–73 baskıları hâlâ $150–400+ bandında; bu fiyatlar, hem nesnelliğin sıkılığına hem de okayla çizgi arasındaki zihinsel grev alanı iddiasına tekabül ediyor.

    arşiv krizi hâlâ sürüyor. lynch’in kişisel yazışmaları, silinmiş paneller, “sistem dışı imge” belgeleri hâlâ formal olarak toplanamıyor. hatta bazı paneller fbı’ın “sedition imagery” dosyalarında kilitli . bir takipçi, "koleksiyoncu değil; görsel hafıza savaşçısı” olarak bijou’nun ruhunu korumak üzere çalışmak gerektiğini dile getiriyor.

    bijou funnies, midwest'in çürüyen sanayi manzarasından yükselen bir çığlıktı. çizgileri, chicago'nun soğuk rüzgârında donmuş nefesimizdi.

    sistem bizi yasakladığında, onun dilini çalıp gülünç bir maskeye dönüştürdük.
    çünkü mizah, celladın ipini kendi boynuna dolamaktır.

    -===========[ system anomaly: görsel virüs tespit edildi ]===========¬
    ¦ ¦
    ¦ ¦ kadın çizgisi sistem belleğinde çakışma yarattı ¦
    ¦ [yeraltı erişimi yeniden yazılıyor… wimmen’s comix/ok] ¦
    ¦ --> log: maskülen distro çöktü / alternatif anlatı akıyor ¦
    ¦ ¦
    l=====================================================================-


    >== slow death (1970–1992): ==<<
    ¦¦¦¦ doğa politikası • çevresel protesto • grafik radikalizm¦¦¦¦

    1970’in kirli baharında, amerikan gökyüzü fosil yakıt dumanlarıyla kaplıydı. vietnam’da napalm yağarken, pasifik kıyısındaki küçük bir matbaada matbaadan çıkan ilk sayfa, bir uyarıydı: slow death. “slow death funnies” başlığıyla yayımlanmaya başlayan bu yeraltı comix serisi, estetikten çok politik bir bildiriydi. çıkışı, amerikan karşı-kültürünün lsd etkisinden sıyrılıp çevresel felaketlerin ciddiyetine yönelmesiyle aynı döneme denk düşer. başlangıçta rick griffin, dave sheridan ve fred schrier gibi isimlerin katkıda bulunduğu seri, kısa sürede yalnızca bir çizgi roman olmaktan çıkarak çevre bilinci ile çizgi estetiğini birleştiren bir anlatı platformuna dönüştü. bu platform, ne panik yaymaya çalışan bir alarmizmin ne de naif bir doğa romantizminin ürünüydü. tam aksine, endüstriyel yozlaşmanın mikrobik detaylarını göstererek sistemin bizzat kendisini anatomik biçimde açan görsel raporlardı.

    ilk sayı, san francisco merkezli "last gasp" yayınevi tarafından basıldı. bu yayınevi, yalnızca comix dağıtımı yapmıyordu; alternatif basının yaygınlaştırılması için kolektif matbaa işçiliğini örgütleyen bir yapıydı. slow death serisi burada yayımlandıktan sonra, sadece underground sahnenin değil, çevreci hareketlerin görsel arşivine de eklemlendi.

    slow death, adını doğrudan sistemin tabiatla kurduğu “zehirli ortaklık”tan aldı. chevron, monsanto, general electric gibi kurumların sadece eleştirel hiciv figürleri değil; panellerde doğrudan düşman olarak resmedildiği; ceo'ların giyotinle tanıştığı, fabrika bacalarının ishal gibi çizer çizmez tükrüğüyle kustuğu sahneler… sayfalar, distopik değildi—gerçekti. yaşanan her kimyasal facia, slow death’in hafızasına nakış gibi işlendi. her sayıda odak değişti: " ", " ", "energy", "auto-mania", " ", "toxic horror", "oil jihad". bu başlıklar dönemlerinin doğrudan politik referanslarıydı. 1970’ler boyunca, özellikle vietnam sonrası travmatik amerikan kimliği içerisinde çevresel farkındalık, milliyetçi yaftalardan kurtularak anarşizan tonlara evrildi. slow death bu dönüşümün çizgisel versiyonunu sundu.

    1971 sayısı: – vietnam'daki agent orange faciasının doğrudan karşılığıydı.

    1973: öncesi nükleer korkular, çizgilerde psikotik bir ışıkla çarpıtıldı.

    1983: – ortadoğu’daki enerji savaşlarını, petrolün sadece bir yakıttan ziyade "kan" olduğunu anlatıyordu.

    çizerler; doğu yakası'ndan griffin’in psikedelik hatlarını, batı yakası’ndan sheridan’ın detaycı grotesk sahneleriyle birleştirerek nükleer krizlerden petrol savaşlarına kadar geniş bir içerik sundu. bu çeşitlilik biçimsel deviasyonun yanı sıra dünya görüşü bakımından da radikal bir yelpazeyi temsil ediyordu. çizgiler doğayı savunmakla birlikte oğaya yöneltilen kurumsal şiddetin belgelerini ifşa etmek için kullanıldı.

    --==-[ epistemolojik arka plan: doğa + devlet + çizgi ]-==--

    bu çizgilerin arkasında ekolojik düşünce tarihiyle doğrudan bağ kuran bir yapı gizlidir. ’tan r ’a, ’den ’a kadar uzanan çevreci düşünce zinciri, slow death’in çizgilerine doğrudan sızar. özellikle " " başlıklı sayı, yalnızca radyoaktif bir tehlikeyi betimlemekle kalmadı; devletin nükleer propaganda aygıtlarını deşifre eden, görsel- bir söküm işlevi gördü. her panelde çarpıtılmış bilgiyle çevrelenen bir gerçeklik yavaş yavaş açığa çıkıyordu.

    bu anlatı yapısında, klasik anlatı unsurlarından çok belge estetiği hâkimdir. sayfalar, bir hikâyenin dramatik yapısına göre değil, devletin ve şirketlerin ekolojik müdahalelerine karşı bir raporlama sistemi gibi düzenlenmiştir. grafik anlatı burada, çizgi romanın dışında bir haberleşme aygıtına dönüşür. görsel eleştiri, sözlü protestodan daha etkili bir silaha evrilir.

    --===[koleksiyon, yayın politikası ve geriye kalan: arşiv ve etki ]===--

    ilk sayı olan slow death (april 1970) günümüzde $300–$600 aralığında koleksiyonerler arasında el değiştiriyor. özellikle erken baskılar, siyah-beyaz yerine hafif sepya tonuna kayan özel kağıt dokusu nedeniyle ayırt ediliyor. 1974’te yayımlanan “auto-mania” temalı sayı, detroit merkezli otomotiv sektörünün doğrudan hicvini içerdiği için o dönemde oto sanayi sendikalarının radarına girmiş, bazı eyaletlerde yasa dışı satış listelerine eklenmiştir.

    dönemin radikal distribütörleri—rip off press, print mint gibi—bu sayıları sadece head-shop’larda değil; üniversite etrafında kurulan "free press booth" türü mobil stantlar aracılığıyla da yaygınlaştırmıştır. 1982’ye kadar düzenli çıkan sayılar, 1992’de final yapan “ ” özel sayısıyla son bulur. bu final, reagan dönemi eko-politikalarının ve medya kontrollü “çevreci sahtecilik” stratejilerinin görsel çözümlemesini yapar.

    slow death, yalnızca çizgisel bir eleştiri örneği değildir; aynı zamanda amerikan karşı-kültürünün çevre eksenli görsel belleğidir. çevre felaketlerini birer görsel distopyaya dönüştürür. sular artık içilmezdir, çocuklar doğmadan kirlenmiştir. ama çizgiler hâlâ direnir. kâğıttaki ormanlar, şehir rantçılığına kafa tutar; radyasyonla mutasyona uğramış balıklar, evrimsel protestoya dönüşür. arşivsel bağlamda, last gasp’ın bugünkü dijital arşivi, bu sayıların büyük kısmını dijitalleştirmiştir; ancak orijinal panellerin bazıları, özellikle rick griffin’in ilk dönem çalışmaları, hala özel koleksiyonlarda yer almakta, erişime açık değildir.

    bugün slow death’in estetik mirası yalnızca çizgi roman dünyasında değil; iklim değişikliği, kentsel dönüşüm, su kaynaklarının metalaşması gibi alanlarda görsel muhalefet üreten sanatçılar tarafından da sürdürülmektedir. özellikle un " " serisinde, ’in bağımsız üretimlerinde ve joe sacco’nun grafik habercilik çalışmalarında bu etki doğrudan veya dolaylı olarak izlenebilir.

    slow death, yeraltı comix tarihinde görsel-politik bir arşiv pratiğidir. bu seri, kapitalist üretim modelinin doğayla kurduğu sömürü ilişkisinin çizgiyle tutulmuş anatomik kaydıdır. geriye kalan sadece bir estetik deneyim olmasının yanında aynı zamanda sistem karşısında görsel tanıklıkların hafızasıdır.

    şunu unutma: slow death bir anlatı kurmazdı: onda her panel bir teşhistir. her karakter bir otopsi figürüdür.

    ¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦

    >== anarchy comics (1978–87) ==<<
    • anarşist fanzin devrimi • kolektif çığlık


    chicago’nun kurşuni fabrikasından uzakta, pasifik'in kıyısında yayımlanan anarchy comics, punk ve anarşizmin çizgi patlaması olarak kurulmuştu. bu fanzin, distopik olmanın aksine daha diri bir tarih anlatısıydı. ’in editörlüğü altında, her sayı bir dövme gibi kazındı zihinlere—ne afiş propaganda, ne sistemsel karşı çıkış; bir görsel direnç manifestosu. sayfalar; yıldız yıldız saçılmış nestor makhno, punk kızıl haça dönen haç çizgileri, demir tavırlı fabrika makinelerinin karanlık betimlemeleriyle doldu. spain rodriguez, ve gibi figürler, her panelde bir tarih molotofu patlattı. bronx’dan berlin duvarı’na uzanan öfkeyi keskinleştiren bu çizgiler, anarşist literatürü çizgiye çevirdi. (bkz: ).

    her sayı bir grev haritası gibiydi—1978, 1979, 1981 ve 1987’de yayımlanan, dört panelli küçük ilkel histaneye dönüşen sayılar, hem içerik hem de zaman manifestosuydu. punk enerjiyi, anarşist düşünceyle kaynattılar. roger sabin’in tanımıyla, onlar, ‘gürültünün ideolojik biçimlendirilmiş hâliydi.’ kâğıt sesi kulak çınlatan bir propaganda enkazına dönüşmüş gibiydi—bir panelde nestor makhno, diğerinde hiroşima sonrası boş şehir silueti, devamında bir fabrika bacasına açılan bomba eğrisi. her çizgi bir basın bülteni gibi görev üstlenen çağrısız bir müdahaleydi.

    paul mavrides’in 4. sayıdaki kayda değer katkıları, bu fanzini daha da parçaladı. devrimin tarihine nereden bakılırsa ‘bak’ deseydi, o bakışı çerçeve dışına taşımayı bilmişti. anarşist entelektüel komün bu sayı sayesinde sadece düşünceye değil; biçime de açıldı. her karakter, bir düşünsel düş kırıklığının çizgiye dönüşmüş haliydi.

    2012’de " " tarafından yayımlanan “anarchy comics: the complete collection”, bu çerçeveyi tamamlasa da—bibliyografik, referans metin değil; yeraltı düşüncesinin yeniden diriltilmiş hâli… her çizgisi bir yara; her sayısı bir estetik son çağrıydı.

    bu çizgi bastırılmış görsel itiraz metni olmaktan uzaklaştı; günümüzde reddit, tumblr ve indie fanzin sahnelerinde yeniden biçimlendirilmiş bir halk manifestosuna dönüştü. çünkü anarchy comics; devrim teorisini karikatürle yıkmadı. karikatürü devrim manifesto çizgisine dönüştürdü.



    ¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦
    - 2. bölüm: haight-ashbury’den çizgiye — kolektif belleği sabote etmek -
    ¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦

    1970'lerin başında, amerikan yeraltı comix sahnesi, sadece erkeklerin egemenliğinde olan bir alan olmaktan çıkarak, kadınların da seslerini duyurabildiği bir platforma dönüşmeye başladı. bu dönüşümün öncülerinden biri, 1970 yılında yayımlanan ıt ain’t me babe comix oldu. trina robbins ve willy mendes'in öncülüğünde hazırlanan bu tek sayılık yayın, tamamı kadınlar tarafından üretilen ilk yeraltı çizgi romanı olarak tarihe geçti . bu yayın, kadınların kendi deneyimlerini ve perspektiflerini çizgi roman aracılığıyla ifade etmelerine olanak tanıdı. [[digitalgallery.bgsu.edu digitalgallery.bgsu.edu] [cbldf.org cbldf.org]

    ix'in başarısı, 1972 yılında wimmen’s comix adlı antolojinin doğmasına zemin hazırladı. bu yayın, 1992 yılına kadar devam etti ve her sayısında farklı kadın sanatçıların eserlerine yer verdi . wimmen’s comix, sadece kadınların değil, aynı zamanda lgbtq+ bireylerin ve farklı etnik kökenlerden gelen sanatçıların da seslerini duyurabildiği kapsayıcı bir platform haline geldi. bu yayınlar, kadınların çizgi roman endüstrisindeki varlığını güçlendirdi ve feminist hareketin kültürel yansımalarını ortaya koydu.

    bu dönemde, spain rodriguez, s. clay wilson ve trina robbins gibi sanatçılar, yeraltı comix hareketinin önemli figürleri haline geldiler. spain rodriguez, işçi sınıfının mücadelelerini ve devrimci temaları eserlerine yansıtarak, politik çizgi romanın öncülerinden biri oldu . s. clay wilson, sansürsüz ve provokatif çizimleriyle dikkat çekerken, trina robbins ise feminist çizgi romanın öncüsü olarak, kadınların çizgi roman dünyasındaki temsilini artırdı.

    bu sanatçılar, sadece çizgi roman dünyasında değil, aynı zamanda toplumsal hareketlerde de aktif rol aldılar. eserleri, dönemin politik atmosferini yansıtarak, okuyuculara alternatif bir bakış açısı sundu. yeraltı comix hareketi, bir sanat akımı olmanın yanında bir direniş biçimi olarak da değerlendirildi. bu hareket, ana akım medyanın dışında kalan seslerin duyulmasını sağladı ve kültürel bir devrim yarattı.

    bu dönemdeki yeraltı comix hareketi, sadece amerika ile sınırlı kalmadı. italya, japonya ve türkiye gibi ülkelerde de benzer hareketler ortaya çıktı. bu ülkelerdeki sanatçılar, kendi kültürel ve politik bağlamlarında benzer temaları işleyerek, yeraltı comix hareketine katkıda bulundular. bu uluslararası etkileşim, yeraltı comix hareketinin evrensel bir direniş biçimi haline gelmesini sağladı.

    [x warning: subversion initiated x]

    ¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦
    - 3. bölüm: tebeşirle çizilmiş molotof — çizgiyle patlayan devrimci kadınlar, politik sapmalar ve küresel yeraltı damarlar -
    ¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦

    > [ilk bölüm › ]
    ______________


    1970’lerin başı. saçlar uzun, barikatlar kısa. san francisco'da geceleri duvarlar konuşur, gündüzleri çizgiler bağırır. o dönemin çizgi roman dükkanlarında, rafların en alt sırasına sıkıştırılmış bir kapak: .

    sert bakışlı bir kadın, yumruğunu kaldırmış, gömleği çizgili. o yumruk sadece erkek egemen çizgi roman geleneğine kalkmamış, aynı zamanda feminist bir devrimin kapısını aralamıştı.

    ama gel, meseleyi bir “ilk” ya da “öncü” etiketine sıkıştırmadan, katman katman, tıpkı bir mimeograf sayfası gibi açalım.
    bu sadece bir çizgi roman sayısı değildi—bir eşik mekândı. birçok kadın için ilk defa, kendi hikâyelerini anlatabilecekleri görsel bir alan oluşuyordu.

    ¦¦¦=çizginin ilk kırıldığı an=¦¦¦

    "start your own revolution and cut out mine!"

    in bu kapağa yerleştirdiği replik, bir altkültür manifestosu gibi asılı kaldı yıllarca punk evlerinin duvarlarında.

    , , , gibi isimler, çizgi romanın erilliğini kırmak için yalnızca mürekkep kullanmadılar; bir yaşam alanı açtılar.

    içerik olarak ne mi vardı? kadınların bastırılmış arzuları, evliliğin içinden çizilen patriyarka eleştirileri, dönemin güzellik normlarına isyan, cinselliğin ve bedensel özerkliğin açık ve mizahi anlatımı...

    ama ıt ain’t me babe sadece bir kıvılcımdı. 1972’de başlayan “wimmen’s comix”, bu kıvılcımı fanzin ormanına dönüştürdü.

    ///===[ nedir?]===\\\

    yirmi yıl süren bir kolektif üretim. her sayıda farklı kadın çizerler, kendi hikâyelerini, deneyimlerini, hayallerini çizdi. bu hikâyelerde hem öfke vardı hem kahkaha. hem travma hem direniş. yani, gerçek vardı.

    bu çizgilerde trina robbins’in feminist elegansını, aline kominsky’in kirli kahkahasını, lee marrs’ın anarşik fütürizmini görmek mümkün. ilk kez lezbiyen ilişkiler, regl deneyimleri, kürtaj hikâyeleri ve kadınlar arası dayanışma bu kadar doğrudan anlatılıyordu. hiç süslenmeden. hiç filtrelenmeden.

    bir kadının çizgisi, başka bir kadının yalnızlığını sildi.

    ¦¦¦= wimmen’s comix bir platformdu=¦¦¦

    ve evet, “platform” lafı burada metafor değil—gerçek bir zemin. çünkü bu yayınlar, sadece kadınları değil, queer sanatçıları, siyah kadınları, göçmenleri de kapsadı. çizgi roman endüstrisindeki mutlak beyaz-erkek merkezlilik, bu fanzinler sayesinde çatladı.

    aynı zamanda bir tür pedagojik işlev de gördü bu işler: atölyelerde okundu, feminist bilinç yükseltme gruplarında tartışıldı, üniversitelerde kaynak olarak gösterildi, sokaklarda stencil’e dönüştü.



    bir devrimdi bu evet ama yerel kalmadı bu devrim. milano'da , tokyo'da , istanbul'da gibi çıkışlar... hepsi aynı sesi yankıladı: “bu hikâye bizim de hikâyemiz.”

    bugün, “yeraltı çizgi romanı” dediğimizde aklımıza sadece ırkçı karikatürler, saçma sapan lsd trip'leri ya da seksist fanteziler geliyorsa—bu, tarihi kimlerin yazdığıyla ilgili. ama it ain’t me babe, wimmen’s comix, ve onları takip eden tüm o çizgisel isyanlar, görsel belleğimizi yeniden kodladı ve bu değiştirilemez.

    [::::::: çoğaltma hakkı: çizginin yeraltı dolaşımı üzerine :::::::]



    ¦¦¦=direnişin matbaa kokusu=¦¦¦

    kimi devrim, silahla; kimi fotokopiyle olur.

    1970’lerin amerikan yeraltı çizgi roman sahnesi, sadece bir fikir patlaması değil; aynı zamanda bir basım devrimiydi. matbaalar direniş çoğaltıyordu mürekkep, yalnızca sayfalara akmadı—kültürel dokulara sızdı.

    last gasp, rip off press, print mint gibi yayınevleri endüstriyel çizgi roman piyasasının dışında, kendi özerk dağıtım ağlarını kurarak bu devrimin fişini çektiler. bu yapılar, yayınevi değildi sadece; komün matbaaları, politik fanzin mutfakları, bellek çoğaltıcılarıydı.




    texas çıkışlı ama kısa sürede san francisco'ya taşındı. kurucular: , ((bkz: )), ve .
    burada devreye giren en tanıdık isim: gilbert shelton ve onun kült serisi .

    ¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦
    • “dope will get you -
    • through times of no money -
    • better than money will -
    • get you through times of -
    • no dope.” -
    • -
    • — the fabulous furry freak brothers — -
    ¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦
    bu söz, hem serinin özeti, hem de yeraltı felsefesinin ironik aforizması.

    freak brothers, sistem dışı yaşama dair bir hayat rehberi gibi okunuyordu. vergiden kaçmak, uyuşturucudan yakalanmamak, evden kovulmadan yaşamayı becermek... bunların hepsi, bir mizah çerçevesinde sistemin absürtlüğünü yansıtan mikro-anlatılardı.

    robert crumb da rip off çatısında işlerini bastı. crumb’ın karakterleri—mr. natural, fritz the cat—yeraltı estetiğinin sembollerine dönüştü. ama crumb’ı sadece stilize çizgiyle anmak eksik olur. o, dönemin en fazla tartışma yaratan, sansürlenen, taklit edilen figürlerinden biri. kadın temsili üzerinden ağır eleştiri alsa da, crumb, amerikan rüyasının çarpıklığını en grotesk haliyle yansıtan bir görsel anarşistti.


    70’lerin başında ron turner tarafından san francisco’da kuruldu. ilk yayımladığı işler arasında, çevre felaketlerini, nükleer karşıtı hareketi ve tüketim kültürünü hicveden vardı. bu seri, 1970’in etkinliklerine paralel olarak doğdu—ve çizgi roman dünyasında nadir görülen bir şeyi başardı: ekolojik bilinç ile anarşist hicvi birleştirmek. “ ” gibi psychedelia-doğuluğuyla sarmalanmış hikâyelerde, kapitalizme karşı halüsinatif alegoriler, outlaw-mistik bir üslupla verildi.

    last gasp, yalnızca içeriğiyle değil elbette, dağıtım stratejileriyle de politikti. ürünlerini zincir kitapçılara yerine, head shop’lara, kolektif plakçılara, kampüs merkezlerine ve komünal kafelere sokarak bir çeşit “aşağıdan kültür” inşa etti. bugünün “alternatif” kelimesi, o zamanlar literal bir hayatta kalma formuydu.

    ,
    berkeley çürükleri: türünün son baskısı.

    kampüsler yanıyor. vietnam savaşı karşıtı öğrenciler, polisle çatışıyor. ’ın hayal ettiği özgürlük şehri, fbi gözetiminde bir fikir cehennemine dönüşüyor. işte bu curcunanın tam ortasında bir yayınevi patlıyor: print mint.

    önce bir poster dükkanı. ardından sanat da işin içine giriyor ve sonunda tüm yeraltı basınının kan dolaşımı haline gelen yapı. ama asla “sadece” bir yayınevi değil. bir organizma, müthiş bir kolektif: kiminin matbaacı, kiminin afişçi, kiminin lsd dağıtıcısı olduğu bir anarşist hücre.



    don ve alice schenker çifti kurdu print mint’i. berkeley’deki telegraph avenue üzerindeki dükkânlarında, başta “psychedelic rock” posterleri basıyorlardı. big brother and the holding company, jefferson airplane, grateful dead… şöyle söyleyelim: haight-ashbury ne kadar sahnedeyse, print mint de o kadar kulisteydi.

    bastıkları afişler, posterler, art piece'ler şehrin duvarına asılan isyandı. acid, müzik ve matbaa birleşince bir şey oldu: görsel devrim.

    berkeley, tam o yıllarda “ la çalkalanıyordu. kampüsler işgal altındaydı—ama bu defa işgalciler, kendi öğrencileriydi. print mint ise bu gençliğin basılı haykırışıydı. bir miting çıkışı, öğrenci yürüyüşünün hemen ardında, zımbalanmış zine’leriyle dolaşan bir gölge gibiydi.


    peki çizgi roman işine nasıl girdiler?

    1968’de, bir çılgın geldi dükkâna: robert crumb. yanında zap comix ’in orijinal sayfaları. kapaktaki ilk mr. natural çizimi, zift gibi mürekkep içinde.

    crumb: “bu basılmalı. ama sansürsüz.”
    schenker’ler kabul etti.

    ve print mint, zap’in ilk basımıyla çizgi anarşisinin vaftiz yeri oldu.

    crumb yetmedi. arkasından gelenler: sapkın bir rabelais, s. clay wilson, buffalo’dan çıkıp berkeley’e gelen sınıf savaşçısı spain rodriguez, victor moscoso ve rick griffin: psychedelic poster estetiğini çizgiye taşıyan asitli mistikler, otomobil kültürüyle pop şiddeti kaynatan görsel bir manyak robert williams.

    bu ekip, sadece çizgi yapmadı. berkeley’de geceleri tartışma grupları kurdular. günün politik gündemini, lsd etkisinde bir çizgiye nasıl çevirebiliriz, onu konuştular.

    print mint, kısa sürede federal hükümetin radarına girdi. zap basıldığında, müstehcenlik davaları açıldı. berkeley polisi dükkânı bastı, sayıları topladı. ama schenker’ler yılmadı. yeraltı basının en ikonik savunmalarından biri o duruşmalarda yapıldı:

    “bu kitaplar müstehcen değil. bu kitaplar gerçek.”

    last gasp, zap comix ’in ilk yayınevidir. zap'ın her sayısı farklı bir anarşist damara dokundu. ırkçılıkla yüzleşme, dinsel hiciv, psikoseksüel öfke, devlet otoritesine doğrudan saldırı. print mint, yalnızca çizgi değil, kültürel sabotaj basıyordu. 1970'lerin fbı gözetimi altındaki yayıncılardan biriydi. bazı sayılar, postada el konuldu. bazıları yasal davalara konu oldu. ama hiçbiri geri adım atmadı.

    bir feminist destek ağı kuruldu:
    , için bu baskı altyapısını kullandı. hikâyeleri, ilk defa sansürsüz basılabildi. gibi işler, print mint’in sızdırdığı kanalın devamıydı.

    bu ağ sadece çizgiyle sınırlı değildi. , berkeley’e geldiğinde ilk uğradığı yer print mint oldu. “ ” filminin görsel dünyasını yaratırken buradaki posterleri referans aldı. , posterlerini buradan bastı. , şiirlerinin bağımsız baskısını buradan çoğalttı. , 1971’de bir afiş sergisini burada gerçekleştirdi.

    bu ne demek biliyor musun? print mint, yalnızca bir basımevi değildi: sanatın, müziğin, sinemanın, anarşizmin ve çizgi romanın buluştuğu bir t.a.z.’di. bir gece oradan çıkan sayfalar, ertesi gün fbi raporuna giriyordu. bir sabah oraya giren bir lsd’li çocuk, öğlene doğru feminist afiş kolajcısı oluyordu.

    berkeley, artık bir mimeografi ütopyasıydı.

    ama baskılar arttı. devlet davaları, sansür girişimleri, içsel dağılmalar… 1980’lere doğru, print mint yerini başka yapılara bıraktı. ama onun ruhu, her zine’in kenarında: her punk kolajında, her kampüs fanzininde, her sokak duvarındaki yapıştırma görselde yaşadı.

    // telegraph ave’nin çatlak duvarında hâlâ okunur:
    // "print mint lived here – free minds inked daily"

    ¦¦¦=head shop'lar & comix t.a.z.'ları=¦¦¦

    bu comix’ler, barnes & noble’da satılmazdı. onlar, lsd şişesi yanında durur, the doors albüm kapağının yanına iliştirilir, afişlerin arasına sıkıştırılırdı. head shop denen dükkânlar: ot satan, tütsü kokan, che posteriyle lenin broşürünü yan yana koyan, yarı-legal mekânlardı.

    bir comix buraya düştüğünde, orası bir t.a.z. olurdu— .

    bijou fun-nies, bir dönemi sessizce kapatırken, internet sonrası bağımsız çizgide bile titreşimini hissettirdi. reddit ve tumblr’ın underground alt dizinleri (“ ”, “ ” gibi başlıklarla) bijou'nun çizgisel belleğini yeniden tetikliyor. günümüzde, fanzin üreticileri bu çizgiyi dijital sticker’lara, duvar grafitilerine ve ezber bozan “ ” koleksiyonlarına taşıyor; bu durum estetiğin devrimleşmesi değil, devrimin estetikleşmesi olarak okunuyor.

    her comix, bir tür korsan radyo yayını gibiydi. sabotajı yapar, tıpkı bir fanzin gibi kaybolurdu.

    bu dağıtım biçimi, devlete karşı bir görünmezlik taktiği sunuyordu. sansür yasaları etrafından dolanmak için, bu comix’ler çoğu zaman sahte kapaklar, zarf ambalajlar ya da “poster içeriği” olarak etiketlenirdi. kolektifler arasında posta zincirleri kurulurdu. bir zine, ohio'dan çıkıp oakland’a, oradan tokyo’ya giderdi. ve bu zincir, kapitalist yayıncılığın tüm algoritmalarını bypass ederdi.

    [:::::::::::: underground gazeteler: kıyılardaki direniş frekansları ::::::::::::]

    1960'lar-70'lerde dünyada yüzlerce, belki binlerce yeraltı gazetesi doğdu. hepsi sistemin dilini çalarak kendi dilini fısıldadı.

    haber artık merkezden değil, çeperden yayılıyordu. basılı bir gazete, tamirci dükkanının arka odasında çoğalıyor; sayfalar, mimarî bir sabotaj gibi, devlete ait hikâyeyi yavaşça bozmaya başlıyordu. televizyonun tek kanalında, “düzen” konuşuyordu — ama kıyı kasabalarında, kolektif evlerde, apartmanların kuytu dairelerinde, başka bir ses frekansı vardı: underground press.

    bir bildiri görevi gördüler. her sayfa, bir tür karşı-yankıydı. resmi tarih anlatısına bir eklenti değil, onun parazitlenmiş haline açılan bir kanal. kıyı şehirlerinde (san francisco, new york, londra, melbourne, amsterdam) radyo dalgaları devlete aitken, kâğıt üstündeki mürekkep halkındı. sansürsüzdü. bağımsızdı. anarşikti.

    gazeteler çoğaldı: kimisi bir sayı, kimisi on yıl. ama hepsi — istisnasız — yeni bir ifade biçimi önerdi. tipografi kurallarına tecavüz etti. çizgi, haberle kol kola yürüdü. şiir, ekonomi yazısıyla aynı sütunda yan yana durdu. kategori yırtıldı, türler çatladı. gazete dediğin artık bilgi değil, bir saldırı biçimiydi.

    east village other, , , , , peninsula observer gibi yayınlar, kıyılardan içeriye doğru bir ses örgüsü ördü. bu gazeteler hem bilgi taşıdı hem tarz. hem estetik bir devrimdi hem de lojistik bir kaçış güzergâhıydı.

    ve evet — belki devlet onları okumadı. ama sokaktaki çocuk duvarlara onları yapıştırdı. bu, tam anlamıyla bir haber ormanıydı: her sayfa bir yaprak, her editoryal karar bir yaban hayat stratejisi.

    ups – underground press syndicate 1966’da abd-kanada-avrupa çapında bir ağ kurdu. üyeler içerik, çizgi, yazı alıp içselleştirip kendi havzalarına yeniden “sabotaj” ettiler . rakamlar çarpıcı: 1971’de 271 üye gazete, milyonlarca okur.

    bu gazeteler ne yaptı?
    marginalleşmiş seslere kulak verdi – bildirisinden feminist manifestolara, queer ilanlardan anti-otoriter yazılara kadar bilgiyi “yasaklı havuzlara” taşıdı.
    yeni basım estetikleri yarattı – ve tekniğiyle, görüntü-anlam çarpışmalarıyla papanın şablon düzenine meydan okudular.
    kolektif üretim modeli – ’in tersine, burada editör, iletişim kuran ama hiyerarşiyi disprese eden bir figür olmuştu.

    baskı sonrası sansür baskısını yaşadılar – polis baskını, dava, ofis basılması… open city, la free press gibi yayınlar baskıya göğüs gerdiler.

    örnek şehirler, örnek gazeteler:
    new york – ((bkz: )): tipografisi, çizgi sanatçılarının supplement bölümleri ve ups kurucu üyeliğiyle 65–72 yılları arasında çıktı.
    san francisco – b: kampüs hareketlerinin sesi, organik radikal topluluk bildirileriyle baskı ve dağıtım iç içe geçti.
    los angeles – : 1964’te başladı, 95.000 tirajla şehir çeperindeki frekansı yakaladı; bukowski yazıları sansüre meydan okudu.
    londra – (ıt/oz): 66’da start, 40.000 tiraja çıktı, mccartney destekli; polisle sabıkası sanat dolu operasyonları içeriyordu.
    detroit – e: 1965’ten bu yana feminist, çevreci, queer yayınlar üretiyor; yeraltı yayınının hayatta kalanlarından biri.
    palo alto – : öğrenci aktivistlerinin vietnam savaşına karşı organı, bağları üzerine kritik bir rol oynadı.

    dünya çapında tırmanan yeraltı basını
    (bkz: )

    kanada: , , file megazine gibi mail art ve zine ağıyla bağlantılı radikal yayınlar yayıldı.
    avustralya: 70’lerde the digger, gibi isimlerle sanatçıların sesi oldu.
    doğu bloku: çekoslovakya’da dergiler, sovyet sansürünü bypass eden saklı bilgi akışları yarattı.

    zine'lerin posta ağlarına geçiş: offline global paylaşım
    70’lerden 90’lara, punk zine’leri (" " gibi britanya örnekleri) posta-takasla avrupa’nın her yerine ulaştı: factsheet five, mrr, flipside gibi dergiler karşılıklı zine listeleri yayımladı ve takas etti.

    mail art ağları: (toronto), (vancouver) gibi sanat zine’leri postalama ağlarını organize etti; adres listeleriyle ağlara köprü kurdular (bkz: )

    ///===[ dünya çapında yeraltından sesler ]===\\\

    italya › andrea pazienza, zerocalcare
    , 1977 kuşağının entelektüel anarşistiydi.
    – bologna’daki öğrencileriyle kolektif işler yaptı.
    karakteriyle, nihilizmin italyan liselisine dair portresini çizdi: uyuşturucu, boşluk, siyasal kayıtsızlık.
    – çizgisi hızla, neredeyse otomatik. geleneğini deldi, ’den yediği kültürle büyüdü.
    – ölmeden önce yazdığı her panel, 80’ler italya’sının çürük ruh haliyle infilak etti.

    ise internet çağının post-underground çocuğu:
    – politik, mizahi, otobiyografik çizgilerle mussolini sonrası italyan gerçeğini didikliyor.
    – kobane, kürt hareketi, mültecilik üzerine çizdiği “ ” avrupa’da sansüre uğradı.
    – netflix’e uyarlanan işleri bile hâlâ yeraltı tadı taşıyor: sansürlenmiş gerçekliklerin çatlağından konuşuyor.

    japonya › garo dergisi ve avant-garde manga
    – 1964’te kurulan , mainstream manga’nın antitezidir.
    – sanatçıların devleti, militarizmi, aile yapısını eleştirdiği bir alan.
    burada savaştan dönen askerlerin travmasını çizdi.
    ’nin ( ) öyküsü, bilinçaltına bir çakı sokmak gibidir—yeraltı manga’nın kafka’sı.
    – “ ” akımının gelişiminde belirleyici.

    fransa › l’association & post-68 çizgi anarşisi
    – 1990’da kurulan , bağımsız çizgi romanın avrupa’daki punk etiketidir.
    , marjane (evet, ), gibi isimler; estetik yıkımı, politik içeriği, biçimsel sapmayı burada kodladı.
    – persepolis, iran devrimini bir kadının gözünden anlatırken, hem otobiyografi hem isyanın grafik diliydi.
    – david b.'nin eseri, tıbbi kurumların, dini aile yapısının ve bastırılmış korkuların görsel otopsisidir.

    ispanya › el víbora (1979–2005)
    – barselona merkezli. franco sonrası dönemin öfkesini bastı.
    – punk’lar, travestiler, eroinmanlar, travmalı sokaklar: hepsi bu dergide çizildi.
    , max, gibi çizerler; pornografiyi, alkolizmi, şiddeti estetik bir bıçak gibi kullandı.
    , *“vampir gibi emilen gerçekliğe karşı bir çizgi bumerangı”*ydı.
    – 2005’te kapansa da, mirası şehirlere, festival duvarlarına yayıldı.

    türkiye › hobaaaaa, resimli ay, komikaze
    , fotokopiyle çoğalan, queer-feminist ve antifaşist içerikli bağımsız bir çizgi yayın.
    – mizah dergilerinin steril maskaralığını bozdu.
    ise 2000’lerde online'da yayımlanarak, baskısız da çizgisel direnç kurulabileceğini gösterdi.
    – bugün , , fanzinleri gibi işler, bu geleneğin dijital çağ izlerini taşıyor.



    2000’ler sonrası dünya değişti: kağıt yerini ekrana bıraktı. zine takasları, e-mail listelerine, sonra discord sunucularına dönüştü. mürekkep piksele dönerken, içerik sansürle yüzleşmeye devam etti. ama comix’in ruhu kaybolmadı. sadece format değiştirdi.

    , , j t, gibi figürler: dışlanmışın gözünden modern sistemin grotesk yapısını çizdi.

    , , , — hepsi çağın distopyasını bir tür “sosyal fanzin” gibi yansıttı.

    ve instagram çağında bile çizgi devam etti: @sadbadmadgirl, , @strangetaurus, @gizemtorunoglu gibi sanatçılar; feed estetiğini, mikro-fanzin mimarisine dönüştürdü. tiktok’ta bile çizgiye dair görsel-işitsel saboteur’lar var artık.

    1970’lerin underground comix sahnesi, sadece içerik devrimiyle değil; basım ve dağıtım stratejileriyle de bir model kurdu.
    bugün pdf zine’ler, discord toplulukları, patreon yayıncıları, hepsi bu matbaanın torunları.


    ama unutma:
    "underground” sadece bir tür değildir. bir tavırdır. toprağın altından seslenen bir maraz, bir müdahaledir. underground comix'in çizgileri, yalnızca gözlere değil | sistemin damarlarına sızar.

    sistemin söylemini reddeden her çizgi, her balon, her siyah leke bu geleneğin parçasıdır.

    yeraltı hâlâ burada.

    ¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦¦

  • fumetti neri", italyan çizgi roman tarihinde kendine özgü bir yer edinmiş bir türdür. genellikle 1960'lar ve 1970'lerde popülerlik kazanan bu akım, yetişkin bir okuyucu kitlesine yönelik, karanlık ve suç temalarını işleyen çizgi romanları ifade eder.

    fumetti" kelimesi italyanca'da çizgi roman anlamına gelirken, "neri" ise siyah demektir. bu adlandırma, hem çizgi romanların genellikle siyah-beyaz basılmasından hem de içeriklerinin karanlık ve gizemli olmasından kaynaklanmaktadır.

    fumetti neri"nin görsel üslubunda chiaroscuro (italyanca'da "açık-koyu" anlamına gelir) tekniğinin önemli bir etkisi bulunmaktadır. bu teknik, güçlü ışık ve gölge kontrastlarını kullanarak dramatik bir atmosfer yaratmayı hedefler. rönesans sanatında yaygın olarak kullanılan bu yaklaşım, fumetti neri'nin karanlık ve gerilim dolu anlatımını desteklemede kritik bir rol oynamıştır. özellikle siyah-beyaz baskıların yoğun olduğu bu dönemde, chiaroscuro tekniği karakterlerin yüz hatlarını, mekanların derinliğini ve olayların atmosferini çarpıcı bir şekilde vurgulamıştır. fumetti neri, çizgi romanın sadece çocuklara yönelik bir eğlence aracı olmadığını gösteren önemli bir gelişmedir.

    fumetti neri'nin sadece görsel bir özelliği olmanın ötesinde, içeriklerinde de belirgin bir sistem eleştirisi mevcuttur. bu çizgi romanlar, genellikle dönemin italyan toplumundaki yolsuzlukları, adaletsizlikleri, siyasi entrikaları ve toplumsal eşitsizlikleri cesur bir şekilde ele almıştır. kahramanlarının çoğu, geleneksel ahlaki değerlere pek de bağlı olmayan, kendi adalet anlayışlarına göre hareket eden anti-kahramanlardır. bu durum, mevcut yasal ve sosyal sistemin sorgulanmasına ve eleştirilmesine olanak tanımıştır.

    türün önde gelen örnekleri arasında şunlar sayılabilir:

    diabolik: hırsızların kralı olarak bilinen diabolik, zekası, kurnazlığı ve teknolojik araçlarıyla tanınır. eva kant isimli partneriyle birlikte hareket eder. zengin ve güçlülerin malını çalan, polisle sürekli bir çatışma içinde olan bir karakter olarak, kurulu düzene karşı bir başkaldırıyı temsil edebilir. onun eylemleri, sistemin açmazlarını ve adaletsizliklerini gözler önüne serer. halkın gözünde bir suçlu olsa da, bazı okuyucular tarafından sistemin haksızlıklarına karşı bir figür olarak da algılanmıştır. diabolik hakkında detaylı bilgi için başvurulabilir.

    kriminal: diabolik'e benzer bir temaya sahip olan kriminal, daha şiddet yanlısı bir karakterdir ve iskelet maskesiyle özdeşleşmiştir. daha doğrudan bir şekilde şiddet ve suç temalarını işleyerek, toplumun karanlık yüzünü ve yozlaşmışlığını sergilemiştir. onun acımasızlığı ve kurallara uymayışı, sistemin idealize edilmiş imajına bir meydan okuma niteliğindedir.

    satanik: bu karakter, doğaüstü ve mistik öğeler içeren bir yapıya sahiptir ve genellikle şeytani güçlerle ilişkilendirilir. genellikle dini ve siyasi kurumların ikiyüzlülüğü ve güç hırsı gibi temalar işlenmiştir. bu karakterlerin doğaüstü güçleri ve ahlaki sınırları zorlayan davranışları, dünyevi otoritelerin sorgulanmasına yol açar.

    diabolik'in "l'ombra nella notte" (gecenin gölgesi) gibi bazı maceralarında, yolsuzluğa bulaşmış politikacılar ve bürokratlar hedef alınmıştır. diabolik'in onları kendi yöntemleriyle cezalandırması, okuyucuda sistemin kendi içindeki çürümüşlüğe karşı bir tepki uyandırmıştır.

    kriminal serisinin bazı sayılarında, organize suç örgütlerinin devletle olan kirli ilişkileri ve polisin yetersizliği eleştirilmiştir. kriminal'in eylemleri, bu karanlık ilişkilerin ve sistemin zafiyetlerinin bir yansıması olarak görülebilir.

    fumetti neri'nin altın çağı olan 1960'lar ve 1970'ler italya'sında, çizgi romanlar üzerindeki sansür mekanizması oldukça etkindi. özellikle çocukları "ahlaki açıdan yozlaştırıcı" içerikten koruma gerekçesiyle çeşitli yasalar yürürlükteydi. 1956 tarihli 723 sayılı yasa, çocuklara yönelik yayınların şiddet, cinsellik ve suç unsurları içermesini yasaklıyordu. bu yasa doğrudan fumetti neri'yi hedef almasa da, türün yetişkinlere yönelik olmasına rağmen içerdiği bazı unsurlar nedeniyle zaman zaman sansürle karşı karşıya kalmasına neden olmuştur.

    özellikle aşırı şiddet sahneleri, açık cinsel göndermeler ve otorite figürlerinin olumsuz tasvirleri sansürün odağında yer alıyordu. yayıncılar, cezai yaptırımlardan kaçınmak için genellikle otosansür uygulamak zorunda kalmışlardır. ancak, fumetti neri'nin doğası gereği bu tür temaları işlemesi, sürekli bir gerilim ve çatışma ortamı yaratmıştır. bazı durumlarda, belirli sayıların toplatılması veya bazı panellerin değiştirilmesi gibi uygulamalar görülmüştür. bu durum, fumetti neri'nin daha cesur ve sınırları zorlayan anlatımını zaman zaman kısıtlamış olsa da, aynı zamanda türün "yasak meyve" cazibesini de artırmıştır.

    diğer ülkelerdeki benzer türler:

    fumetti neri, sadece italya'ya özgü bir fenomen değildi. dünyanın farklı yerlerinde de benzer temaları işleyen ve yetişkin bir kitleye hitap eden çizgi roman türleri ortaya çıkmıştır:

    amerika birleşik devletleri: 1930'lardan 1950'lere kadar popüler olan pulp dergileri, ucuz kağıda basılan, genellikle sansasyonel ve macera dolu hikayeler içeriyordu. suç, gerilim, korku ve bazen erotizm temaları bu dergilerde sıkça işleniyordu. 1950'lerde ortaya çıkan bazı amerikan çizgi romanları da (özellikle ec comics'in suç ve korku antolojileri) fumetti neri'ye benzer bir karanlık atmosfere ve yetişkin temalara sahipti. ancak, bu türler abd'de daha sonra yoğun sansürle karşılaşmıştır.
    fransa ve belçika: 1960'lardan itibaren fransa ve belçika'da da yetişkinlere yönelik, daha özgür içerikli çizgi romanlar yayınlanmaya başlamıştır. özellikle bande dessinée geleneği içinde, politik hiciv, sosyal eleştiri ve erotik unsurları içeren eserler ortaya çıkmıştır.
    ingiltere: ingiltere'de de 1960'lar ve 1970'lerde yetişkin temalarını işleyen bazı çizgi romanlar bulunmaktaydı, ancak bunlar genellikle fumetti neri kadar karanlık ve yoğun değildi.
    pulp ile ortak noktalar:

    fumetti neri ile pulp dergileri arasında önemli ortak noktalar bulunmaktadır:

    yetişkin temalar: her iki tür de genellikle yetişkin bir okuyucu kitlesine hitap eder ve şiddet, suç, gizem gibi temaları sansür sınırlarını zorlayarak işlemeye çalışır.
    sansasyonellik: okuyucunun ilgisini çekmek için sansasyonel olay örgülerine ve çarpıcı görsellere sıklıkla başvurulur.
    ucuz üretim: hem pulp dergileri hem de ilk dönem fumetti neri genellikle düşük kaliteli kağıda basılır ve uygun fiyatlıdır, bu da geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmalarını sağlar.
    anti-kahraman figürleri: her iki türde de geleneksel kahraman figürlerinin aksine, ahlaki açıdan gri veya tamamen kötü karakterler başrolde yer alabilir. fumetti neri, anti-kahraman figürünün popüler kültürdeki yeri de bu türün mirasının bir parçası olarak değerlendirilebilir.

    fumetti neri'nin yayınlandığı dönem, avrupa ve dünyanın birçok yerinde cinsel devrimin yaşandığı yıllara denk gelir. bu dönemde toplumsal cinsellik anlayışı değişmekte, tabular yıkılmakta ve cinsel özgürlük talepleri yükselmekteydi. fumetti neri, bu değişen toplumsal atmosfere kayıtsız kalmamış ve yetişkin temaları aracılığıyla bu devrime kendi çapında katkıda bulunmuştur.

    özellikle bazı serilerde cinsellik daha açık bir şekilde işlenmiş, kadın karakterler geleneksel rollerin dışına çıkarak daha aktif ve arzulayan figürler olarak tasvir edilmiştir. bu durum, dönemin muhafazakâr kesimleri tarafından eleştirilse de, genç okuyucular için tabuları yıkan ve cinsel özgürlüğü çağrıştıran bir unsur olmuştur. fumetti neri, cinselliği bir tabu olmaktan çıkarıp, hikayelerin doğal bir parçası olarak ele alarak, cinsel devrimin kültürel alandaki yansımalarından biri olmuştur.

    fumetti neri'nin ilk baskıları, özellikle iyi kondisyonda olanlar, koleksiyoncular için büyük değer taşır. diabolik'in ilk sayısı gibi ikonik örnekler binlerce euro'ya alıcı bulabilirken, nadir seriler ve sayılar da yüksek fiyatlara ulaşabilir. çizgi romanın kondisyonu, koleksiyon değerini belirleyen en önemli faktördür. nadir ve iyi durumdaki bazı sayılar, on binlerce euro'ya kadar astronomik fiyatlara satılarak fumetti neri'nin önemli bir kültürel miras ve yatırım aracı olduğunu göstermektedir.
 

cyrano2099

Yeni Üye
17 Tem 2025
1
7
Happy Thanks GIF by TRT
 

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,379
8,246
Yazınızı ilgiyle okudum Sn. @gurcansarı . '' Underground '' çizgi romanları her zaman ilgimi çekmiştir. Robert Crumb, Clay Wilson gibi öncüler ya da yazınızda da geçen Zap Comix gibi yayınların bu tür çizgi roman tarihinde önemli yerleri bulunuyor gerçekten de. O yıllardan günümüze ( Fantagraphics ya da Drawn & Quarterly firmalarından çıkanlar gibi ) pek çok yayının, örneklerini ya da sanatçılarını halen zaman zaman araştırmaya çalışmaktayım. Daha önceki mesajlarınızdan müziğe olan ilginizi hatırlıyorum. İzninizle ben bu tür çizgi romanları, gerek oluşturulmaları gerekse de yayın nitelikleri açısından biraz '' Krautrock '' dönemine benzetmekteyim. Bildiğiniz gibi, Almanya başta olmak üzere, underground nitelikli Krautrock müzik albümlerini çıkaran sanatçıların sanat yaşamları kısa olmuş, dönem albümleri sayıca çok olsalar da, çıkaran topluluklar çok çeşitli olmuş, bir topluluk varlığını yıllar boyu aynı şekilde sürdürememiştir. Ancak bir ya da iki albüm yayınlayabilmişlerdir. Underground çizgi romanlarda da bu özelliği görmek mümkün. Örneğin Crumb'ın, yayınladığı bir çok derginin yayın hayatı kısa sürmüş, farklı isimlerle farklı yayınlarda Crumb'ı görmeye devam etmişizdir.

Konu hakkındaki yayınladığınız yazıyı oldukça yararlı bulmaktayım. Zira ayrı bir anlatım diline sahip olan bu türdeki çizgi romanlar , çok açık görüldüğü gibi, Gırgır sonrası dönemde sanatçılarımızı da etkilemiş, gerek çizim gerekse de konu, espri tarzı ( özellikle cinsel içeriğin ağırlığının artması gibi ) özellikleri sonucu Lombak, Lemanyak gibi dergilerimiz başta olmak üzere etkilerini sürdürmüşlerdir. Bugün Underground akımının sanatçılarına ait çizimler, artık önemli birer sanat eseri olarak müzayede salonlarının konukları durumundalar. Kimi araştırmalara göre akımın başlangıcını 1968 yılı Zap Comix'in yayınlanması olarak kabul edecek olursak, yarım asırı geçen tarih söz konusu. Bu akıma ait tarihçe yazılarının nedense hep Amerikan ya da İngiliz asıllı sanatçıları, kitap ya da dergileri anlattıklarını görüyorum. Yazınızda da yer aldığı gibi Japonya başta olmak üzere farklı ülkeleri de ele almak gerekiyor. Bu açıdan da mesajınızı yararlı gördüm. ( Konu oldukça geniş, son zamanlarda Finlandiya başta olmak üzere Kuzey Avrupa ülkeleri de dikkatimi çekmeye başladı. )

Bu konuyu ele aldığınız için teşekkür ederim Sn. @gurcansarı .
 
Son düzenleme:

cizgicicocuk

Çeviri & Balonlama
9 Haz 2016
660
7,926

Amerika’da Çizgi Romanlarda Otosansür: Bir Dönemin Anatomisi​

Bugün özgür ve yaratıcı bir mecra olarak gördüğümüz çizgi romanlar, 1950’li yıllarda Amerika’da ciddi bir otosansür sürecinden geçti. Bu sansür, toplumun ahlaki panik yaşadığı bir dönemde başlayarak, yaratıcı anlatım özgürlüğünü onlarca yıl boyunca kısıtladı.

1. Neden: 1940–50’lerde Yükselen Ahlaki Panik​

II. Dünya Savaşı sonrasında Amerika’da çocuklar ve gençler arasında korku, suç ve bilim kurgu türündeki çizgi romanlar büyük ilgi görüyordu. Ancak bu ilgi, toplumun muhafazakâr kesimlerinde rahatsızlık yarattı.

Seduction of the Innocent (1954)​

Psikiyatrist Fredric Wertham, 1954 yılında yayımladığı Seduction of the Innocent adlı kitabında çizgi romanları sert şekilde eleştirdi. Wertham’a göre çizgi romanlar:
  • Çocukları şiddete ve suça teşvik ediyor,
  • Batman & Robin gibi karakterlerde eşcinsel imalarda bulunuyor,
  • Wonder Woman, kadınlara kötü rol modeller sunuyordu.
Bu kitap, halkın gözünde çizgi romanları adeta bir “tehlike” haline getirdi.

2. ABD Senatosu’nun Müdahalesi​

Toplumsal baskılar sonucu ABD Senatosu, 1954 yılında " " üzerine bir alt komite kurarak çizgi romanları ve yayıncılarını sorguladı. Özellikle EC Comics kurucusu William Gaines komite karşısında zor anlar yaşadı. Bu soruşturmalar, doğrudan bir yasaya yol açmasa da sektörü harekete geçmeye zorladı.

3. Comics Code Authority (CCA): Otosansür Dönemi Başlıyor​

1954 yılında çizgi roman yayıncıları, hükümet müdahalesini engellemek için Comics Code Authority (CCA) adlı bir denetleme kurumu kurdu. Bu yapı, çizgi romanların içeriğini kontrol eden kapsamlı bir sansür sistemiydi.

CCA Kuralları​

CCA’nın koyduğu kurallardan bazıları şunlardı:
  • Şiddet ve kan sahneleri yasaklandı,
  • Cinsellik ve cinsel imalar çıkarıldı,
  • Polis, öğretmen gibi otorite figürleri hep olumlu gösterilmeliydi,
  • Vampir, kurt adam, zombi gibi karakterler yasaklandı,
  • “Kötüler kazanamaz” kuralı getirildi,
  • Aile değerlerine ters düşen hiçbir içerik olmamalıydı.

Sonuçlar​

  • Korku ve suç türü çizgi romanlar piyasadan silindi.
  • EC Comics gibi öncü yayınevleri çöktü (sadece Mad Magazine ayakta kaldı).
  • Çizgi romanlar yıllarca sadece çocuklara yönelik, steril içeriklerle sınırlı kaldı.

4. Direniş ve Kodun Gevşemesi (1970–2000’ler)​

Marvel’dan İlk Direniş (1971)​

Marvel Comics, Uyuşturucu temalı bir Spider-Man hikâyesini CCA onayı olmadan yayımladı. Hikâye büyük ilgi görünce, bu durum sansür duvarlarında ilk çatlağı oluşturdu.

Alternatif Yayınlar​

1980–1990’larda:
  • Alan Moore’un Watchmen,
  • Frank Miller’ın The Dark Knight Returns,
  • Art Spiegelman’ın Maus gibi eserler,
    CCA'nın kurallarına meydan okuyarak çizgi romanları edebi ve sanatsal bir düzeye taşıdı.
Bu dönemde Vertigo gibi yetişkinlere yönelik alt markalar doğdu.

5. CCA’nın Sonu (2001–2011)​

  • 2001: Marvel, CCA’yı tamamen terk etti.
  • 2011: DC Comics de aynı kararı aldı.
  • Böylece Comics Code Authority tamamen sona erdi.
Bugün, çizgi romanlar kendi derecelendirme sistemlerine sahiptir ve içerik açısından çok daha özgürdür.

6. Underground Comix: Otosansüre Cevap (1960'lar – 1970'ler)

1960’lı yılların sonunda Amerika’da toplumsal hareketlilik tırmanırken; Vietnam karşıtı protestolar, hippi kültürü, cinsel devrim ve uyuşturucu karşıtı söylemler sanat dünyasına da yansıdı. Bu dönemde, CCA’ya bağlı kalmadan, serbestçe yayınlanan bağımsız çizgi romanlar ortaya çıktı. Bunlara "underground comix" adı verildi — "comics" değil, bilerek "comix".

Zap Comix (1968) – Bir Dönüm Noktası​

  • Robert Crumb’ın yayımladığı Zap Comix, bu akımın öncüsü kabul edilir.
  • İçeriği:
    • Açık cinsellik,
    • Uyuşturucu kullanımı,
    • Din ve devlet eleştirisi,
    • Irkçılık ve sosyal tabulara saldırı.
Zap Comix, CCA’nın yasakladığı her şeyi işleyerek yeni bir özgürlük manifestosu sundu.

Underground Comix’in Belirgin Özellikleri​


ÖzellikAçıklama
Bağımsız YayınKitapçılardan değil, plakçılardan ve “head shop” denilen dükkanlardan satılırdı.
Tam ÖzgürlükSansür yoktu. Seks, şiddet, küfür, din karşıtı fikirler dâhil her konu işlenebilirdi.
Yetişkinlere Yönelikİçerikler çocuklar için değil, yetişkin okuyucular içindi.
İroni ve MizahToplum eleştirisi, absürt mizah ve karikatür dili ön plandaydı.

Öne Çıkan İsimler ve Eserler​


SanatçıEn Tanınmış Eserleri
Robert CrumbZap Comix, Fritz the Cat, Mr. Natural
Gilbert SheltonThe Fabulous Furry Freak Brothers
Spain RodriguezTrashman
S. Clay WilsonThe Checkered Demon

CCA’ya Tepki: Farklar​


Comics Code Çizgi RomanlarıUnderground Comix
Seks ve şiddet yasakSerbest ve doğrudan işlenir
Devlete/dine eleştiri yokYoğun şekilde eleştirilir
Çocuklara yönelikYetişkinler içindir
Ahlaki mesajlar taşımalıAhlaki normlar tersyüz edilir

Neden Geri Çekildi?​

1980’lerden sonra:
  • Head shop’ların kapatılması,
  • Sansürsüz içeriklerin artık ana akımda da görülmeye başlaması (Vertigo, Dark Horse gibi yayınevleri),
  • AIDS krizi sonrası daha tutucu iklimin geri gelişi,
...underground comix akımının zayıflamasına neden oldu. Ancak etkisi devam etti.

Mirası ve Etkisi​

  • Graphic novel akımının temelini oluşturdu.
  • Çizgi romanın çocuklar için bir oyuncaktan fazlası olduğunu gösterdi.
  • Alternatif ve bağımsız yayıncılığı büyüttü.
  • Sanatsal ifade özgürlüğü adına ilham verdi.

1950’lerde başlayan otosansür süreci, çizgi romanların içerik açısından steril, politikadan uzak, eğlencelik eserler haline gelmesine yol açtı. Ancak 1960’ların sonunda underground comix hareketi, bu düzene yeraltından meydan okudu.

Bugün çizgi romanlar politik, cinsel, toplumsal temaları özgürce işleyebiliyorsa, bu özgürlük mücadelesini başlatanların payı büyük.

Okuma Önerileri​

  • Watchmen – Alan Moore
  • Maus – Art Spiegelman
  • Zap Comix – Robert Crumb
  • The Fabulous Furry Freak Brothers – Gilbert Shelton
  • Love and Rockets – Hernandez Kardeşler
  • Sandman – Neil Gaiman

Amerikan çizgi roman tarihinde otosansür dönemi, sadece çizgi romanların değil, aynı zamanda ifade özgürlüğü, yaratıcılık ve medya üzerindeki toplumsal baskılar açısından da çok şey anlatıyor. Bugünkü özgürlük ortamı, o günlerde gösterilen direnç sayesinde mümkün hale geldi.
 

gurcansarı

Çeviri & Balonlama
10 Tem 2010
697
5,794
istanbul
Yazınızı ilgiyle okudum Sn. @gurcansarı . '' Underground '' çizgi romanları her zaman ilgimi çekmiştir. Robert Crumb, Clay Wilson gibi öncüler ya da yazınızda da geçen Zap Comix gibi yayınların bu tür çizgi roman tarihinde önemli yerleri bulunuyor gerçekten de. O yıllardan günümüze ( Fantagraphics ya da Drawn & Quarterly firmalarından çıkanlar gibi ) pek çok yayının, örneklerini ya da sanatçılarını halen zaman zaman araştırmaya çalışmaktayım. Daha önceki mesajlarınızdan müziğe olan ilginizi hatırlıyorum. İzninizle ben bu tür çizgi romanları, gerek oluşturulmaları gerekse de yayın nitelikleri açısından biraz '' Krautrock '' dönemine benzetmekteyim. Bildiğiniz gibi, Almanya başta olmak üzere, underground nitelikli Krautrock müzik albümlerini çıkaran sanatçıların sanat yaşamları kısa olmuş, dönem albümleri sayıca çok olsalar da, çıkaran topluluklar çok çeşitli olmuş, bir topluluk varlığını yıllar boyu aynı şekilde sürdürememiştir. Ancak bir ya da iki albüm yayınlayabilmişlerdir. Underground çizgi romanlarda da bu özelliği görmek mümkün. Örneğin Crumb'ın, yayınladığı bir çok derginin yayın hayatı kısa sürmüş, farklı isimlerle farklı yayınlarda Crumb'ı görmeye devam etmişizdir.

Konu hakkındaki yayınladığınız yazıyı oldukça yararlı bulmaktayım. Zira ayrı bir anlatım diline sahip olan bu türdeki çizgi romanlar , çok açık görüldüğü gibi, Gırgır sonrası dönemde sanatçılarımızı da etkilemiş, gerek çizim gerekse de konu, espri tarzı ( özellikle cinsel içeriğin ağırlığının artması gibi ) özellikleri sonucu Lombak, Lemanyak gibi dergilerimiz başta olmak üzere etkilerini sürdürmüşlerdir. Bugün Underground akımının sanatçılarına ait çizimler, artık önemli birer sanat eseri olarak müzayede salonlarının konukları durumundalar. Kimi araştırmalara göre akımın başlangıcını 1968 yılı Zap Comix'in yayınlanması olarak kabul edecek olursak, yarım asırı geçen tarih söz konusu. Bu akıma ait tarihçe yazılarının nedense hep Amerikan ya da İngiliz asıllı sanatçıları, kitap ya da dergileri anlattıklarını görüyorum. Yazınızda da yer aldığı gibi Japonya başta olmak üzere farklı ülkeleri de ele almak gerekiyor. Bu açıdan da mesajınızı yararlı gördüm. ( Konu oldukça geniş, son zamanlarda Finlandiya başta olmak üzere Kuzey Avrupa ülkeleri de dikkatimi çekmeye başladı. )

Bu konuyu ele aldığınız için teşekkür ederim Sn. @gurcansarı .
yazı ilginizi çektiği beğendiğiniz için çok memnun oldum. diyarın sadece bir çr arşivi değil bu konudaki her türlü bilgiye ve çeşide ulaşım kaynağı olması en büyük dileğim.
ayrıca şunu da önemle belirtmeliyim ki bu yazının sahibi iznini alarak yazısını paylaşmamın ardından ricam üzerine beni kırmayarak diyarımıza katılan cyrano2099 nickli arkadaştır. ( kusura bakmasın yaşını bilmiyorum ) kendisi bu konudaki övgü ve teşekkürlerin gerçek sahibidir, ben sadece aracı oldum.
bildiğim kadarı ile çr üzerine daha başka yazıları da var, umarım kendisi burada paylaşır.
 

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,379
8,246
Sizinle aynı düşünceyi paylaşıyorum Sn. @gurcansarı . Yani diyarımızda eser paylaşımının yanında fikir paylaşımlarını da zenginlik olarak görmekteyim. Bahsettiğiniz arkadaşa merhaba derken, bu durumu bildirmek istedim. Konu hakkında bilgilerini yazıya döken arkadaşa ve de izni sonrası bu yazının diyarımıza naklini sağlayan size ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
 
Üst