Julien Sorel
Kıdemli Üye
- 10 Eki 2010
- 177
- 958
ix.jpg/file)
“Büyük Beyaz”a...
İkinci kitabımı balonlamaya başladım. İlk kitapta “Kumpas”ı mı balonladım yoksa balonlama zanaatine mi “kumpas” kurdum, pek belli olmadı!
* * *
Balonları elle tek tek siliyorum. Bir sayfa ortalama bir buçuk dakika sürüyor…Bir arkadaşın önerisi üzerine photosopla silmeye başladım. Resimli bir anlatım buldum, oradan baka baka, magic tool’dan sonra “önce alt + ctrl + delete mi”ydi yoksa “ctrl + d’miydi?” derken şimdi bir sayfayı silmek üç-dört dakikaya çıktı. Neyse yaşım daha 47… İlerde hızlanırım!
* * *
Kitap, Tex ile Carson’un bir mahkumu cezaevinden kaçırmasını anlatıyor. Balon silmek sıkıcı bir iş, o yüzden silme işi sırasında zihnim cezaevinden kaçış öykülerine kayıyor…
İlk aklıma gelen, Jeriko’nun –ki benim en sevdiğim çizgi roman kahramanı-, Yuma Cezaevi’nden kaçtığı macera… Sanıyorum “Göze Göz” olacak... İlk gençlik yıllarımda okuduğumda, o macerayı çok beğenmiştim… Yalnız, Yuma’da kendisine işkence eden o şişko çavuşu, daha bir Jeriko’ya yakışır şekilde gebertebilirdi diye düşündüğümü hatırlıyorum! 4-5 yıl önce bir kez daha okudum. Hala aynı fikirdeyim!
Okuduklarım içinde, Red Kit’in Daltonları sık sık cezaevinden kaçardı. Genellikle tünel kazma yöntemiyle…Bir de “Kelebek” filminde Steve McQueen’in durmadan firar ettiğini hatırlıyorum. İyi aklıma geldi, izleyeli 30 yılı geçmiş, bir yerlerden tekrar bulmalı!… Robert Redford’un oynadığı “Brubaker” ile “Son Kale”sini de unutmamalı…
Aslında cezaevi ve tünel deyince akla ilk “Shawshank” gelmeli diyeceksiniz, ama ben o filmi iki nedenden dolayı sevmiyorum! İlki, bence bir kurgu-kahramana “arkadan” çakılmamalıdır. Biz “Mister No’da ne kadar çok dayak yiyor ya!” kuşağındanız… Günahını almışız, bizden sonraki kuşakların kurgu-kahramanları değil dayak, “dayak”la ses benzerliği olan başka bir şey yemeye başlamışlar ki, şahsen bu kadarı da fazla! Bizim Tatar Ramazan’a kimsenin arkadan çakması düşünülemez ve de düşünülmesi teklif dahi edilemez!
* * *
Bir diğer sorunum yazı puntosu… Daltas’ın fontu kimi zaman balon içine sığmıyor. Zaten acemiyim… Photoscape’de 18 punto ile yazıyorum, sığmadığı yerlerde 17’ye düşürüyorum. Daha da küçültsem okunamayacak…Eğer 17 punto ile de sığdıramazsam, cümlenin anlamını bozmayacak şekilde tekrar yazıyorum. Düşünüyorum da, bence Daltas bile cümleyi balon içine sığdıramıyor da sonra HAH,HAH,HA! “Kendi tercümem ve Türkçe yorumum” ayağına yatıyor! Şimdilik bu düşüncemi saklı tutuyorum, çünkü Türkçede yayınlanmamış kitapları bile balonlamış…Bu kısmına sağlam bi kulp bulduğumda bombayı patlatırım! (Madem “like” istemiyor, biz “meşe odununu” vermeyi de biliriz!)
* * *
Kitabı balonlarken bazen Türkçe yorum yaptığımı söylemiştim, ama bir yerde çeviri de yapmak zorunda kaldım. İtalyanca biliyor muyum? Evet, biliyorum! Biz “La Şantami Kantare” kuşağıyız, artı selpak mendilimizle az Gloria Guida filmi de seyretmedik. Sade ben değil, benim yaşıtlarımın hepsi İtalyanca bilir!
Neyse çevirimize gelelim… 98. sayfanın ilk karesinde -Tex ve Carson’un ateş ettiği kare- ne orijinal 355. sayıda ne de Nisan Yağmuru’nun taradığı Türkçesinde balon yoktu ama renklisinde, Tex “LINDER LASCIOLA A ME”, Carson ise “OKAY” diyordu! Yukarıda anlattığım İtalyanca bilgimle, cümleler şu şekilde çevrildi:
Tex: Linder’i bana bırak!
Carson: Tamam!
8. yüzyılda İslam dünyasının, antik Yunan metinlerini Arapça’ya çevirdiği büyük bir çeviri hareketi vardır. Ondan sonra tarihinin kaydettiği en büyük çeviri faaliyeti işte böyle gerçekleşti. Kendimle ne kadar gurur duysam az!
* * *
Shawshank’i sevmemenin ikinci nedeni, bu filmin kendisinden önce çekilmiş-ve benim çok sevdiğim- bir başka cezaevi filminden haddinden fazla sahne araklamış olması… Tabii çizgi roman uzmanı olmadığım gibi sinema uzmanı da değilim, belki de yazar Stephen King bir yerlerde “Ben o kadar çok alıntı yaparak hırsızlık değil, o filmi onore ettim, herkesin bildiği o büyük eserden çalıntı yapacak kadar enayi miyim? Lütfen beni Türk Üniversitelerindeki bazı profesörlerle karıştırmayın” diyerek Diyar’daki “Profesör”e laf çakmış olabilir!
Evet efendim, sizin de bildiğiniz gibi o harika film, Clint Eastwood’un oynadığı Alcatraz’dan Kaçış!
* * *
Bu kitapta Türkçe yorum ve çevirinin dışında bir de renklendirme yaptım. İlk iki kare aslında siyah-beyaz…”Tex’in gömleği ile şapkasını tutturmuşsunuz ama yüz rengi olmamış…Kireç gibi” mi dediniz? Hass…ktir ordan! Onlar bi kere “soluk benizli!”
* * *
Eastwood mahkum Morris rolünde gittiği Alcatraz’a, sanıyorum bir de Dirty Harry-3’te polis olarak, teröristlerin rehin aldığı California Valisini kurtarmak üzere gider. İşi başarır ama her zaman ki gibi ortağı ölür! Tabii Alcatraz’a gidip de ortağını öldürmeden işi başaranlar da vardır.
Kim mi?
Buyurun efendim…Düşük çözünürlük, acemi baloncu ve Tex 355… ALCATRAZ!
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Moderatör tarafında düzenlendi: