"Noir" Çizgi Romanlar (Comics, GN, BD ...)

Osidi

Onursal Üye
14 Eyl 2009
1,380
16,549
Ankara
Elimdeki "Noir" olarak nitelenebilecek, internette bulmanın veya indirmenin nispeten zor olduğunu düşündüğüm "Suç" albümlerini bu konuda paylaşacağım.

İngilizce seri albümleri ve grafik romanları getcomics ve libgen gibi sitelerden kolaylıkla indirmek mümkün. BD için VK dan indirdiğim epey Fransızca albüm var onlardan seçmeler yaparım.

Forumda da paylaşılan örnekler mevcut. Örneğin, Fade Out üstad @balkan tarafından paylaşılmış.

"Noir Burlesque" burada ve şurada.

Bir klasik ile başlayalım ....

qu88i9l04cif6rs5g.jpg

 
Son düzenleme:

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,001
5,927
Sn. @Osidi ’nin paylaşımıyla , aslında benim de düşündüğüm , çok doğru bir başlangıç noktası oluştu. ‘’ Malta Şahini ‘’ filmi , sadece ‘’ Film Noir ‘’ türü olarak değil , klasik filmler içinde de bir devrim yaratmıştır. Filmin çıkış noktası 1929 yılındaki , Black Mask dergisinde yayınlanan ünlü yazar Dashiell Hammett seri polisiye yazılarından ( hard boiled kavramının belki de tam karşılığı ) yola çıkılarak yapılan sinema filmi uyarlaması. Ama daha önce iki kez 1931 ve 1936’da yapılan ( Betty Davis’in rol aldığı komediye yakın tarz ) filmin daha sonra 1941’de yönetmen John Huston tarafından tekrar ele alınıyor. Üzerine bir şeyler yazacağım film , aslında bir baş yapıt olan , erken dönem ‘’ Noir ‘’ filmi diye niteleyebileceğim , aslında Huston’un yönetmenliğini yaptığı bu üçüncü uyarlama .Tabii filmin görüntü yönetmenini de unutmamak gerek. ( Arthur Edeson )

Başroldeki Humpery Bogarth’ı ve de yönetmen John Huston’u efsane yapan bir ‘’ Noir ‘’ filmi. ‘’ Noir ‘’ terimi ilk kez 1946’da kullanılmaya başlanıyor ( bir Fransız sinema yazarı tarafından ) , ama popüler hale gelmesi 1970’leri bulmakta. ( Oysa , Malta Şahini 1941 tarihli !! )
Kadınlara karşı Maço davranan, bir anti kahraman olan Sam Spade karakteri , o yılların Amerikan Sineması için büyük yenilik. Aslında filme genel olarak baktığımızda iyi olan karakter pek yok gibi !!

Filmin sonu nedense bana ‘’ Selvi Boylum Al Yazmalım ‘’ finalini çağrıştırır. Zira , önemli olan ‘’ Aşk ‘’ olsa da tercih edilen ve de toplumca doğru bulunan seçenek farklı olarak ön plana çıkmaktadır. Dolayısıyla final de o yıllar için devrim sayılan yeniliklerdendir.
Film daha birçok açıdan , aslında o yılların Amerikan Sineması için yenilikler içeriyor. Filmde, tıpkı Dashiell Hammet’in romanda yaptığı gibi, kişilerin ruhsal yapılarına detaylı girilmediği için , akıp giden sahneler , seyirciye film sonuna kadar sürprizler veriyor. Noir türünün ortaya çıkmasında yönetmen Huston ile yazar Hammett’in düşüncelerinin örtüşmesinin , başta Humpery Bogarth ve de kadın artist Mary Astor olmak üzere oyuncuların güçlü oyun yeteneklerinin rolu olduğunu düşünüyorum. ( Daha sonra efsanevi ‘’ Casablanca ‘’ filminde oynayan Ingrid Bergman’ın , Humpery Bogarth’ın oyunculuğunu iyi anlamak için , Malta Şahini filmini defalarca izlediği açıklanmıştır. )

Sahne çekimlerine baktığımızda , yönetmenlik çok iyi , ama uzun yıllar kullanılmayıp , bugünlerde yeniden kullanılmaya başlanılan dar çerçeve ( tek bakışla her tarafı görebilme imkanı ) ya da alt açılarla tavanın devreye girmesi ( örneğin Yurttaş Kane filminde görüldüğü gibi ) olarak görülen özellikler , ya da Alman dışavurum sinemasının kullandığı ışıklandırma teknikleri bu filmde başarıyla kullanılmış. Tabii siyah rengin baskın olduğu , Noir severlerin tutkun olduğu karanlık sahnelerin film boyunca hakim olduğunu belirtmeye gerek yok. Film sahnelerinin akıp gitmesi , bir yerde John Huston’un hiçbir sahneyi ön plana çıkartmaması ( amiyane tabirle ‘’ köpürtmemesi ‘’ ) nın önemi büyük . ( Tıpkı yıllar sonra Kubrick sinemasında gördüğümüz gibi )

Yaratılan antikahraman o dönemin toplumsal yapısını düşündüğümüzde en doğru şeyi yapıyor . Bireysel açıdan en doğruyu yaptığı için de o dönem bir hayli ilgi çekmiştir. ( Filmin yapıldığı 1941 yılını düşündüğümüzde Dünya’da savaş döneminde , karmaşa içinde . Ayrıca ,bu filmden sonraki dönemde John Huston savaş belgeselleri de çekmiş , ama 1980 ‘e kadar gösterilmemiş , Amerikan toplumunu demoralize etmemesi amacıyla )

Filmden yola çıkılarak ,Sn. @Osidi ‘nin paylaştığı çizgi roman başta olmak üzere , çeşitli sanat alanlarındaki eserlerle ilgili yazıma , bu hafta devam etmeyi düşünüyorum. Zira , filmden biraz bahsedeyim derken , yazım uzamış !!! Sn. @İnanna Salome , Sn. @kemalettin , Sn. @Calligrapher ve konuyla ilgili diğer dostların konu hakkındaki düşüncelerini de merak ediyorum. Sn. @Osidi ’ye teşekkür ediyorum.
 

İnanna Salome

Aktif Üye
4 Eki 2023
235
1,499
Sayın @Osidi bizleri harika paylaşımlarla ihya ediyorsunuz. Sayenizde hem diyarda henüz keşfetmediğimiz güzelliklerin farkına varıyor hem de sizin paylaşımlarınızla yeni keşiflere yelken açıyoruz.
Suç albümleri müjdesine de bayıldım. Billy Wilder'ın Witness for the Prosecution'ı, Otto Preminger'in Anatomy of a Murder'ını her hatırlayışta kalbi hızla çarpan bünyeme heyecan dopingi oldu.
Bu vesileyle psikoloji temelli suç filmlerini sevenlere underrated iki güzelliği önermek isterim;Asylum ve Color of Night.
Sayın @eankara öyle derin inceleme yapmışsınız ki, Malta Şahini'ni tekrar izleyerek yorum yapabilirim. Ama John Huston ve Humprey Bogart'ın beraber çektiği 6 filmin hatta senaryosu ile 7 filmin her birinin bir birinden güzel olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Bogart ve Huston beraberliği için özel bir inceleme de yapılabilir. Bogart çoğu Hollywood yıldızından derin kişiliği olan bir sanatçı, In A Lonely Place'deki yazar Dixon Steele karakterinin alter egosu olduğunu, hayatını araştırınca anlamıştım. John Huston zaten filmografisi hayranlıkla izlenecek bir sanatçı. Ressam Rufino Tamayo belgeselinde, Octavio Paz şiiri okurken de karşılaşabileceğiniz biri. Psikolojiye meraklılar için Huston harikalığı, The Secret Passion filmini hayranlıkla öneririm.
 

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,001
5,927
‘’ Noir ‘’ sinema filmlerinin oluşmasında , dedektif maceralarının önemi tartışılmaz. Suç öyküsü dahilinde , karanlık ve sıkıntılı anların geçtiği karanlık ortamların kendine özgü dramatik kurgusu , dönemin dedektif romanlarında da etkisini gösterir. Sn. @Osidi ’nin paylaştığı ‘’ Malta Şahini ‘’ çizgi romanı bu konunun güzel bir örneği , 1946 tarihinde yayınlanmış. Malta Şahini romanının yazarı Dashiell Hammett , aslında bu tarihten çok önce , yine bir başka efsane olan Alex Raymond ile 1934’ten başlayarak uzun yıllar sürecek çizgi bant serisini yaratmıştı ; Gizli Ajan X-9. Sn. @İnanna Salome ’nin sinema filmi ortamı için belirttiği John Huston – Humprey Bogarth ikilisini hatırlatırcasına , çizgi roman dünyasının önemli kilometre taşı olmuştu, Hammett – Raymond ikilisi.O yılların dedektif çizgi romanlarını , halen rastladıkça okurum , o ortamın büyüsüne kapılmamanın imkansız olduğunu düşünürüm.

1946 tarihli ‘’ Malta Şahini ‘’ çizgi romanını da aynı düşüncelerle okudum. Bu eseri okurken , çok önemli bir özellikle karşılaştım. Çizimlere dikkatle bakıldığında , konu romanla aynı ve birçok sanatseverin beğenisini kazanmış , aynı adlı filmden çok sonra çizilmesine rağmen , çizer Rodlow Willard güzel bir şey yapmış. Bence sanat adına bir hayli önemliydi yaptığı şey , çizdiği karakterlerden hiç birini efsane filmdeki karaktere benzetmemiş, özgün karakterler yaratmıştı. Sayfaların çizeri belli ama , kapağın aynı sanatçı tarafından çizilip çizilmediği bugün de bilinmiyor.

Hammett romanlarının efsane karakteri ‘’ Sam Spade ‘’ , dönemin reklamlarında 1 sayfalık çizgi öyküler halinde de yer almıştır.

Sn. @Osidi ’nin paylaştığı Malta Şahini çizgi romanına günümüzde açık artırma ortamlarında rastlanıyor artık ! Örneğin , 10 Kasım 2015 tarihinde Swann Açık Artırma Salonunda yapılan müzayedede , Min. 500 Dolar olarak açılış fiyatı değeri verilmiş !

Malta Şahini filmi ile ilgili olarak güzel bilgiler içeren informatike alttaki linkle ulaşılabilir.


'' Malta Şahini '' ismi bugün edebiyat ve heykel dünyası gibi sanat alanlarında da geçiyor. Aynı isimli olarak San Francisco'da kurulan organizasyon , artık faaliyet göstermiyor. Ama, 1982 yılında Japonya'da kurulan organizasyon halen aktif ve yılın en iyi gizem dalındaki edebiyat eserlerine '' Falcon '' ödülünü veriyor.

Ayrıca , Malta Şahini heykelciği bir açık artırmada satılan, tarihteki sinema filmi alanıyla ilgili, en pahalı sanat eserleri arasında. Zira bu sanat eseri , en son 2013 yılında New York'taki Bonhams şirketinin müzayedesinde 4.085.000 Dolar fiyatla satıldı !!
 
Son düzenleme:

Calligrapher

Onursal Üye
5 Nis 2021
1,159
6,848
Tam ben de girip "film noir" ile ilgili bir kaç kelam etmek niyetindeydim ki, değerli @Osidi üstadın yukarıdaki "Noir - A Collection of Comics" adlı suç öyküleri antolojisini görünce, heyecandan, yazacağım herşeyi unutuverdim! Neyse ki değerli @eankara ve değerli @İnanna Salome dostlarımız bu konuda oldukça kapsamlı ve değerli yorumlar yazmışlar. Cicero'nun dediği gibi, "gökkubbe altında söylenmemiş söz kalmamış"! Öncelikle @Osidi üstadın "film noir" denince akla gelebilecek ilk grafik romanla (Malta Şahini) konuyu başlatması müthiş bir isabet olmuş. Kendisine hayranlığım bir kat daha arttı, bir bilim insanı araştırmacılığı ve titizliğiyle istenen her konuda bir çizgi roman / kitap bulabilmesi karşısında şapka çıkarıyorum. Dostların söylediklerine ek olarak, benim Malta Şahini filmine dair söyleyebileceğim tek şey, söz konusu filmin John Huston'ın yönettiği ilk film olması ve Humprey Bogart'ın ise daha önce sıradan bir oyuncu iken bu filmle birlikte star seviyesine yükselerek Casablanca gibi bir başyapıtta oynamasını sağlamasıdır.
Gelelim yukarıdaki antolojiye... İçinde Ed Brubaker, Brian Azzarello ve Jeff Lemire gibi ustaların yanında M. Kutlukhan Perker'in de Albanian (Arnavut) adlı bir öyküsü yer alıyor. Tamamını henüz okuyamadım ama okuduğum Lemire ve Perker'in öyküleri tam da "noir" tanımlamasına uyacak türden, müthiş başarılı öyküler.
Değerli @eankara ve @İnanna Salome 'ye ufuk açıcı yorumları, değerli @Osidi 'ye ise harikulade paylaşımları için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
 

Osidi

Onursal Üye
14 Eyl 2009
1,380
16,549
Ankara
yitzjppoo3gyujn5g.jpg


“Simenon okumayı çok seviyorum. Bana Çehov’u hatırlatıyor.”
WILLIAM FAULKNER

Polisiyenin en büyük ustalarından Georges Simenon’un, 20. yüzyıl edebiyatının başyapıtları arasında yer alan 1948 tarihli Kirliydi Kar adlı romanı, 2. Dünya Savaşı sırasında, işgal altındaki Fransa’da ayakta kalmaya çalışan 19 yaşındaki Frank Friedmaier’in suçla tanışmasını, kesif yalnızlığını ve iç dünyasını resmeder.

Annesi genelev işletmecisi olan Frank soğukkanlı bir gençtir. Kasvetli ve sonsuzmuş gibi gelen kış boyunca bir dizi suça bulaşan Frank, karaborsa, şantaj, hırsızlık derken geri dönüşü olmayan bir yolda sürüklenerek batağa saplanır, kendisini işgalci Alman askerleriyle bağlantılı organize bir olayın içinde bulur. Hapisteki sorgulamalar akıl oyunlarına, aklın ve bedenin dayanma gücünün sınanmasına dönüşür. Simenon, yavaş yavaş kendi sınırlarına ulaşan anti-kahramanı Frank aracılığıyla, suçlu bir insanın yıkıma doğru sürüklenen zihnine, varoluş kaygılarına ve savaşa ayna tutar.

 

İnanna Salome

Aktif Üye
4 Eki 2023
235
1,499
Sayın @eankara harika bilgilerle film noir bakışımızı derinleştirdi, sayın @Calligrapher'ın değerli katkısı ile farkındalığımızı arttırdı. Harikasınız, çok teşekkürler.
Sayın @Osidi 'nin muhteşem paylaşımlarına teşekkür için kelimeler kifayetsiz kalıyor. Hepsi birbirinden muhteşem. Tam bir hazine sandığı. Koleksiyonluk klasikten, ustalarla gençlerin bir arada olduğu antolojiye, heyecan dolu Blonde Justice'e, içinde Arap Baharı hatta taharrus'un da olduğu emperyalizmin yoksul,cahil,katil,düşkün yapma süreçlerinin karanlığından, altın vuruş Simenon'a.
Faulkner'ın Georges Simenon eserlerinden Çehov tadı almasına, Fellini'nin Simenon hayranı olmasını ekleyince; Simenon'un hem karakter zenginliği hem de sinematografik atmosfer kurgusuyla nasıl üst düzey bir yazar olduğu bilgisi, Balzac'ı bile aşan bir yaratım hızına sahip deha olmasıyla taçlanıyor. Hayat hikayesi de ilişkileri ve dostlukları da çok ilginç. Masallardaki gibi iyiler ve kötülerden ziyade, gerçek hayattaki gibi iyinin içinde kötü,kötünün içinde iyiyi gösteren gerçeklikle bunu başarmak harbiden derin deha işi. Film noir hazine sandığı içinde Simenon rüzgarı estirdiğiniz için de çok özel teşekkürler.
Fellini ile mektuplaşmalarını da okuyabilmek dileğiyle.
 

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,001
5,927
'' You Have Killed Me ''yi okurken , '' Noir '' filmi özelliklerinin hemen hemen tümüne rastladığımı söyleyebilirim. Zengin sosyetik bir kadın , konuyu aydınlatmakla görevli dedektif , şüpheli kişiler , hatta dedektife başvuran kişinin ( kızkardeşini bulmak isteyen kadın ) bile şüpheli olduğu '' karanlık '' ortam. Kareler arasında dolaşırken, ilk sayfadan itibaren '' Noir '' ortamı , karanlık ortamlar ve ilerleyen sayfalarda artan cesetlerle hissettim.

Az sayfalı kitabın , tüm bu özelliklere yer vermesini görmek bir hayli şaşırttı beni. İkilinin ( Jaime S. Rich , Joelle Jones ) diğer kitaplarını aramaya başladım. Grafik yapısı bir an bende tereddüt oluşturdu. Koyu siyah ortam içinde , özellikle '' femme fatale '' karakterin yer aldığı karelerde , sınırlı olarak kullanılan koyu kırmızı benek ya da lekeler , acaba okurdaki etkiyi artırır mıydı ? Bilemiyorum, denemek gerekir . Ama, bu kitapta Joelle Jones'un uyguladığı siyah - beyaz sade tonları da beğendim. Çok teşekkürler @Osidi . Okuduğum , tam bir '' Noir '' ortamı çizgi romanıydı.
 

Osidi

Onursal Üye
14 Eyl 2009
1,380
16,549
Ankara
Sayın @eankara harika bilgilerle film noir bakışımızı derinleştirdi, sayın @Calligrapher'ın değerli katkısı ile farkındalığımızı arttırdı. Harikasınız, çok teşekkürler.
Sayın @Osidi 'nin muhteşem paylaşımlarına teşekkür için kelimeler kifayetsiz kalıyor. Hepsi birbirinden muhteşem. Tam bir hazine sandığı. Koleksiyonluk klasikten, ustalarla gençlerin bir arada olduğu antolojiye, heyecan dolu Blonde Justice'e, içinde Arap Baharı hatta taharrus'un da olduğu emperyalizmin yoksul,cahil,katil,düşkün yapma süreçlerinin karanlığından, altın vuruş Simenon'a.
Faulkner'ın Georges Simenon eserlerinden Çehov tadı almasına, Fellini'nin Simenon hayranı olmasını ekleyince; Simenon'un hem karakter zenginliği hem de sinematografik atmosfer kurgusuyla nasıl üst düzey bir yazar olduğu bilgisi, Balzac'ı bile aşan bir yaratım hızına sahip deha olmasıyla taçlanıyor. Hayat hikayesi de ilişkileri ve dostlukları da çok ilginç. Masallardaki gibi iyiler ve kötülerden ziyade, gerçek hayattaki gibi iyinin içinde kötü,kötünün içinde iyiyi gösteren gerçeklikle bunu başarmak harbiden derin deha işi. Film noir hazine sandığı içinde Simenon rüzgarı estirdiğiniz için de çok özel teşekkürler.
Fellini ile mektuplaşmalarını da okuyabilmek dileğiyle.
O zaman "Noir" sandığının içine bir kaç tane Simenon atalım.

dqyg3ifawohhqef5g.jpg



Simenon hakkında güzel bir kitap, İngilizce, epub.
64ipwzfc16n4rz85g.jpg


 

kemalettin

Onursal Üye
13 Eyl 2011
521
2,678
Çok değerli
Sn @Osidi nin bulunması neredeyse imkansız kaynaklara erişimi,
sn @eankara nın kapsamlı değerlendirmeleri,
sn @İnanna Salome nin engin bilgi paylaşımı,
sn @Calligrapher'ın olmazsa olmaz görüşleri
sayseinde
bence eşi bulunmaz bir Film Noir dosya haline gelmiş

Benim ise aşağıdaki birkaç nokta haricinde ekleyebileceğim birşey kalmamış sanki
(Umarım tekrar a düşmemişimdir)


"Maltese Falcon", sadece sinema tarihinde bir dönüm noktası olmakla kalmayıp, hala sinemaseverlerin ilgisini çeken ve tartışılan bir başyapıt olarak kabul ediliyor

Film, anti-kahraman figürleri, ince ve karmaşık hikayesi, çıkar uğruna yapılan ahlaki çöküntüler, kadın karakterlerin genellikle güçsüz ve kullanılan figürler olarak betimlenmesi, dolandırıcılık, ihanet ve entrika, sıkıntılı atmosfer, karanlık ve gölgeli sinematografi, karmaşık karakterler ve genellikle ahlaki ikilemlerle dolu unsurlar la film noir'un temel özelliklerini yansıtıyor

"Maltese Falcon" karanlık ve tekinsiz bir atmosferle başlıyor ve bu atmosfer, hikayenin ilerleyen bölümlerinde de devam ediyor. İçinde barındırdığı gizem, tehlike, sürükleyiciliği izleyiciyi adeta bir maceranın içine çekiyor ve unutulmaz bir deneyim sunuyor

"Filmin "gerçek zaman dilimi" nde geçmesi ve karakterlerin bulmacayı çözmeye çalışmaları gerilimin hiç düşmemesini sağlıyor

Siyah-beyaz olgu, grileşen ahlaki değerleri ve karanlık insan doğasını karakterlerin ahlaki çöküntü içinde olmaları olarak

"Maltese Falcon" yönetmen John Huston'ın ilk yönetmenlik deneyimi ve Huston'ın kariyerine damgasını vurmuş ve onu önemli bir yönetmen haline getirmiş

Filmdeki dikkat çeken en önemli noktalardan birisi ise başrol oyuncusu Humphrey Bogart'ın performansı.
Bogart'ın, filmde canlandırdığı sert, sinirli ve karizmatik dedektif karakteri, tüm zamanların en unutulmaz film karakterleri arasında yer alır.


"Maltese Falcon" filminin setinde yaşananlar:

John Huston'ın yönetmenlik tarzı ve sıkı çalışma disiplini pek çok oyuncu ve çalışanı zorlamış.
Örneğin, filmin setinde kullanılan gerçekten de ağır bir Malta şahini heykeli vardı ve bu heykelin taşınması oldukça güç olmuş.

Dahası bu heykelinin gerçekten de altın olmadığı ve sadece kaplamalı bir pirinç heykel olması detayı ise filmin hikayesi ve karakterlerin motivasyonları üzerinde ilginç bir metaforik etki yaratmış

Filmdeki bazı sahnelerde, oyuncuların replikleri orijinal senaryodan saparak, o anki duygusal durumlarına ve karakterlerin etkileşimlerine göre değiştirilmiş.

Bu da filmin sadece senaryo üzerinde değil, aynı zamanda oyuncu performansları ve doğaçlama üzerinde de önemli bir etkiye sahip olmasını sağlamış


Film Senaryosu (İngilizce)


Film Hakkında yıllar önce dinlediğim podcast lardan biri


Filmin Resmi Fragmanı:

Film hakkındaki bence en seçme eleştirmen yorumları (Ve pek çok diğer bilgiler)
 

İnanna Salome

Aktif Üye
4 Eki 2023
235
1,499
ay2cyddw1z6hl8q5g.jpg


Harikasınız. David Cronenberg'in aynı adlı filmine temel olan orjinal eseri bizlerle paylaşıyorsunuz.
Viggo Mortensen, Ed Harris ve William Hurt orjinal karakterlere nasıl bir yorum getirmiş, Cronenberg perdeye aktarırken neleri es geçmiş ya da eklemiş pek heyecanla göreceğiz.
Cronenberg'te filmini çekme tutkusunu ateşleyen, bizlerde de saykodelik yaratımlara ilham olacak mı?
Efsane bir paylaşım. Çok teşekkürler.
 

İnanna Salome

Aktif Üye
4 Eki 2023
235
1,499
Sn. @Osidi ’nin paylaşımıyla , aslında benim de düşündüğüm , çok doğru bir başlangıç noktası oluştu. ‘’ Malta Şahini ‘’ filmi , sadece ‘’ Film Noir ‘’ türü olarak değil , klasik filmler içinde de bir devrim yaratmıştır. Filmin çıkış noktası 1929 yılındaki , Black Mask dergisinde yayınlanan ünlü yazar Dashiell Hammett seri polisiye yazılarından ( hard boiled kavramının belki de tam karşılığı ) yola çıkılarak yapılan sinema filmi uyarlaması. Ama daha önce iki kez 1931 ve 1936’da yapılan ( Betty Davis’in rol aldığı komediye yakın tarz ) filmin daha sonra 1941’de yönetmen John Huston tarafından tekrar ele alınıyor. Üzerine bir şeyler yazacağım film , aslında bir baş yapıt olan , erken dönem ‘’ Noir ‘’ filmi diye niteleyebileceğim , aslında Huston’un yönetmenliğini yaptığı bu üçüncü uyarlama .Tabii filmin görüntü yönetmenini de unutmamak gerek. ( Arthur Edeson )

Başroldeki Humpery Bogarth’ı ve de yönetmen John Huston’u efsane yapan bir ‘’ Noir ‘’ filmi. ‘’ Noir ‘’ terimi ilk kez 1946’da kullanılmaya başlanıyor ( bir Fransız sinema yazarı tarafından ) , ama popüler hale gelmesi 1970’leri bulmakta. ( Oysa , Malta Şahini 1941 tarihli !! )
Kadınlara karşı Maço davranan, bir anti kahraman olan Sam Spade karakteri , o yılların Amerikan Sineması için büyük yenilik. Aslında filme genel olarak baktığımızda iyi olan karakter pek yok gibi !!

Filmin sonu nedense bana ‘’ Selvi Boylum Al Yazmalım ‘’ finalini çağrıştırır. Zira , önemli olan ‘’ Aşk ‘’ olsa da tercih edilen ve de toplumca doğru bulunan seçenek farklı olarak ön plana çıkmaktadır. Dolayısıyla final de o yıllar için devrim sayılan yeniliklerdendir.
Film daha birçok açıdan , aslında o yılların Amerikan Sineması için yenilikler içeriyor. Filmde, tıpkı Dashiell Hammet’in romanda yaptığı gibi, kişilerin ruhsal yapılarına detaylı girilmediği için , akıp giden sahneler , seyirciye film sonuna kadar sürprizler veriyor. Noir türünün ortaya çıkmasında yönetmen Huston ile yazar Hammett’in düşüncelerinin örtüşmesinin , başta Humpery Bogarth ve de kadın artist Mary Astor olmak üzere oyuncuların güçlü oyun yeteneklerinin rolu olduğunu düşünüyorum. ( Daha sonra efsanevi ‘’ Casablanca ‘’ filminde oynayan Ingrid Bergman’ın , Humpery Bogarth’ın oyunculuğunu iyi anlamak için , Malta Şahini filmini defalarca izlediği açıklanmıştır. )

Sahne çekimlerine baktığımızda , yönetmenlik çok iyi , ama uzun yıllar kullanılmayıp , bugünlerde yeniden kullanılmaya başlanılan dar çerçeve ( tek bakışla her tarafı görebilme imkanı ) ya da alt açılarla tavanın devreye girmesi ( örneğin Yurttaş Kane filminde görüldüğü gibi ) olarak görülen özellikler , ya da Alman dışavurum sinemasının kullandığı ışıklandırma teknikleri bu filmde başarıyla kullanılmış. Tabii siyah rengin baskın olduğu , Noir severlerin tutkun olduğu karanlık sahnelerin film boyunca hakim olduğunu belirtmeye gerek yok. Film sahnelerinin akıp gitmesi , bir yerde John Huston’un hiçbir sahneyi ön plana çıkartmaması ( amiyane tabirle ‘’ köpürtmemesi ‘’ ) nın önemi büyük . ( Tıpkı yıllar sonra Kubrick sinemasında gördüğümüz gibi )

Yaratılan antikahraman o dönemin toplumsal yapısını düşündüğümüzde en doğru şeyi yapıyor . Bireysel açıdan en doğruyu yaptığı için de o dönem bir hayli ilgi çekmiştir. ( Filmin yapıldığı 1941 yılını düşündüğümüzde Dünya’da savaş döneminde , karmaşa içinde . Ayrıca ,bu filmden sonraki dönemde John Huston savaş belgeselleri de çekmiş , ama 1980 ‘e kadar gösterilmemiş , Amerikan toplumunu demoralize etmemesi amacıyla )

Filmden yola çıkılarak ,Sn. @Osidi ‘nin paylaştığı çizgi roman başta olmak üzere , çeşitli sanat alanlarındaki eserlerle ilgili yazıma , bu hafta devam etmeyi düşünüyorum. Zira , filmden biraz bahsedeyim derken , yazım uzamış !!! Sn. @İnanna Salome , Sn. @kemalettin , Sn. @Calligrapher ve konuyla ilgili diğer dostların konu hakkındaki düşüncelerini de merak ediyorum. Sn. @Osidi ’ye teşekkür ediyorum.
Malta Şahini filmini tekrar izledim. Çekim teknikleri ve ışıklandırma üstüne söylediklerinize tamamen katılıyorum. Özellikle "Alman dışavurum sinemasının kullandığı ışıklandırma" tam olarak beni en çok etkileyen sahneyi anlatıyor. Gutman'in Nuri Alço edasıyla içirdiği haplı içkiden bayılan Sam'in kendine gelme sahnesindeki ışıklandırma enfes. Zaten olayları Sam'in gözünden izlediğimizden, ayılma sahnesindeki karanlık, baygınken kendine gelmenin, bulanık aşaması, flu bakışını yaşatırken, banyoya gidip ışığı yakmayla tam ayılma gerçekleşiyor. Bu ayrıntı enfesti. Filmdeki en iyi karakter sekreter hanım. Sam Spade'in seçiminin Asya'nın seçimiyle farklı olduğunu düşünüyorum. Gözünü kırpmadan hiçbir husumeti olmadığı bir adamı tuzağa düşürüp öldüren bir kadına ve "aşkına" güvenmek için Sam'in Asya'nın ilk gençliğinden bile daha saf olması lazım. Zaten Sam'in kadınlarla ilişkisi romantizm değil pragmatizm üstüne. Kadına yaptığı açıklama da çizdiği karakterle süper uyumlu. Ortağının eşiyle olmakta beis yok ama ortağını öldürenle olmak dedektif olduğu için racona ters.
 

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,001
5,927
Saptamalarınıza göre , seçim farklılığı konusundaki yorumunuza katılıyorum Sn. @İnanna Salome , Benim belirttiğim benzerlik sadece '' Aşk '' unsurunun seçilen alternatif olmaması açısındandı. Çok sevdiğim iki film sohbet konusu olunca , laf açılmışken '' Selvi Boylum , Al Yazmalım '' filmi konusunda iki anekdotu size ve diyar dostlarımıza aktarmak isterim.

İlk anekdot , film konusunda Türkan Şoray ile konuşma fırsatını bulmamla ilgili. Yıllar önce İstanbul'da düzenlenen bir kitap fuarında , Şoray'ın yanında sinemamızla ilgili önemli kişiler de vardı. Hatırladıklarım ,Atilla Dorsay ve de Alin Taşçıyan. Sinemamızın Sultan'ı na , bu filmin çok sevildiğini , kendisinin filmle ilgili düşüncelerini öğrenmek istediğimi söyleme imkanı buldum. Kendisi , her zamanki gibi çok heyecanlıydı, sorumu şöyle cevapladı. '' Haklısınız . Bunun en önemli nedeni , film ekibini oluşturan kişiler olarak , hepimizin '' kimya ''sının tutmasıdır. Sadece ben ve Kadir bey olarak görmeyin , ışıkçısından , kameramanına bir ekip ruhu oluşmuştu '' dedi ve ekledi . '' Evet , bu filmim ön plana çıktı . Ama , benim için bundan başka bir filmim daha çok önemlidir, o da - Vesikalı Yarim ''- dedi. Yıllar sonra , üniversite etkinliklerimize grubuyla gelemedi ama, aynı liseden mezun olmamız nedeniyle Cahit Berkay'la da , yıllık lise toplantılarımızdan birinde konuşma imkanı buldum. Filmin müziklerini yapan önemli müzik insanımız Cahit Berkay'da, filmin başarısı hakkında ekip konusunu ön plana çıkardı.

İkinci anekdot da ilginç. Yıllar önce kendisi Marmaris'te yürüyorken , Türkan Şoray'ın yanından hızla bir kamyon geçmiş . Kamyonda tıpkı filmdeki gibi, boyalı olarak '' Selvi Boylum Al Yazmalım '' yazısı bulunuyormuş. Türkan hanımın gördüğü bu durum çok hoşuna gitmiş , kamyonun arkasından koşmaya başlamış , '' Heeeyyyy , ben Asyayım '' diye. '' Ama, ne yazık ki duymadı !! '' dedi. Bu son anekdotu bir tv. programında izlemiştim.

Filmin , ünlü yazar Cengiz Aytmatov'un romanından kaynaklandığını biliyordum, ama romanı film öncesi okumamıştım. Bu nedenle , '' Sevgi emekti '' sözünün romandan kaynaklanmayıp, senaryo yazarı Ali Özgentürk'ten kaynaklandığını duyduğumda çok şaşırdığımı hatırlıyorum. Benim için önemli olan bir diğer nokta da , finalin romana göre farklılaştırıldığı ve de Türkan Şoray'ın bu finale zor ikna edildiğidir.

Diyarımızda, dostumuz Sn. @Osidi 'nin arşivinden çıkan çizgi romanların dostlarla hoş sohbetlere neden olduğunu görmek , bence en önemlisi. Bu mesajlar üzerine , filmle ilgili bir çizgi romanı paylaşırsa , artık şaşırmam !! Size ve katkısı olan dostlara teşekkür borçluyum Sn. @İnanna Salome .
 
Son düzenleme:

Calligrapher

Onursal Üye
5 Nis 2021
1,159
6,848
Değerli dostlar,
Harika sohbetlerinizi, eski güzel zamanlardaki tek kanallı televizyonumuzda yayınlanan pazar sohbetleri tadında, kahve eşliğinde keyifle okuyorum. İyi ki varsınız!
Değerli @kemalettin 'in kuramsal bilgilerle desteklenen "insider" değerlendirmeleri, değerli @İnanna Salome 'nin hemen her isimle bir başka ismi ilişkilendirmedeki müthiş dikkat ve zekası, değerli @eankara 'nın engin bilgi birikimi ve anekdotlarıyla zenginleştirdiği yorumları, konuyu izlemesi müthiş keyifli bir bilgi deryası haline getiriyor.
Değerli @Osidi 'ye de birbirinden güzel paylaşımları ile böylesine güzel bir ortamın kapısını aralaması nedeniyle bir kez daha teşekkür ediyorum.
Bu arada, "The History of Violence"ı, değerli @Logic üstat geçtiğimiz yıllarda Türkçeleştirerek forumumuzda paylaşmıştı. Aşağıda onun linkini bulabilirsiniz.
https://www.cizgidiyari.com/forum/k/siddetin-tarihcesi.162185/
 

thorgal

Aktif Üye
18 Ocak 2018
385
1,332
İstanbul
Değerli dostlar,
Harika sohbetlerinizi, eski güzel zamanlardaki tek kanallı televizyonumuzda yayınlanan pazar sohbetleri tadında, kahve eşliğinde keyifle okuyorum. İyi ki varsınız!
Değerli @kemalettin 'in kuramsal bilgilerle desteklenen "insider" değerlendirmeleri, değerli @İnanna Salome 'nin hemen her isimle bir başka ismi ilişkilendirmedeki müthiş dikkat ve zekası, değerli @eankara 'nın engin bilgi birikimi ve anekdotlarıyla zenginleştirdiği yorumları, konuyu izlemesi müthiş keyifli bir bilgi deryası haline getiriyor.
Değerli @Osidi 'ye de birbirinden güzel paylaşımları ile böylesine güzel bir ortamın kapısını aralaması nedeniyle bir kez daha teşekkür ediyorum.
Bu arada, "The History of Violence"ı, değerli @Logic üstat geçtiğimiz yıllarda Türkçeleştirerek forumumuzda paylaşmıştı. Aşağıda onun linkini bulabilirsiniz.
https://www.cizgidiyari.com/forum/k/siddetin-tarihcesi.162185/
@Logic üstadın çalışmasına dair link çalışmıyor maalesef.... Ama onun da faydalandığı @yturan üstadın çalışması aktif https://www.cizgidiyari.com/forum/k/bir-intikam-hikayesi-john-wagner-vince-locke-1-2-3-bolum.7399/
 

direnc11

Yönetici
11 May 2009
10,090
36,773
İstanbul

İnanna Salome

Aktif Üye
4 Eki 2023
235
1,499
Saptamalarınıza göre , seçim farklılığı konusundaki yorumunuza katılıyorum Sn. @İnanna Salome , Benim belirttiğim benzerlik sadece '' Aşk '' unsurunun seçilen alternatif olmaması açısındandı. Çok sevdiğim iki film sohbet konusu olunca , laf açılmışken '' Selvi Boylum , Al Yazmalım '' filmi konusunda iki anekdotu size ve diyar dostlarımıza aktarmak isterim.

İlk anekdot , film konusunda Türkan Şoray ile konuşma fırsatını bulmamla ilgili. Yıllar önce İstanbul'da düzenlenen bir kitap fuarında , Şoray'ın yanında sinemamızla ilgili önemli kişiler de vardı. Hatırladıklarım ,Atilla Dorsay ve de Alin Taşçıyan. Sinemamızın Sultan'ı na , bu filmin çok sevildiğini , kendisinin filmle ilgili düşüncelerini öğrenmek istediğimi söyleme imkanı buldum. Kendisi , her zamanki gibi çok heyecanlıydı, sorumu şöyle cevapladı. '' Haklısınız . Bunun en önemli nedeni , film ekibini oluşturan kişiler olarak , hepimizin '' kimya ''sının tutmasıdır. Sadece ben ve Kadir bey olarak görmeyin , ışıkçısından , kameramanına bir ekip ruhu oluşmuştu '' dedi ve ekledi . '' Evet , bu filmim ön plana çıktı . Ama , benim için bundan başka bir filmim daha çok önemlidir, o da - Vesikalı Yarim ''- dedi. Yıllar sonra , üniversite etkinliklerimize grubuyla gelemedi ama, aynı liseden mezun olmamız nedeniyle Cahit Berkay'la da , yıllık lise toplantılarımızdan birinde konuşma imkanı buldum. Filmin müziklerini yapan önemli müzik insanımız Cahit Berkay'da, filmin başarısı hakkında ekip konusunu ön plana çıkardı.

İkinci anekdot da ilginç. Yıllar önce kendisi Marmaris'te yürüyorken , Türkan Şoray'ın yanından hızla bir kamyon geçmiş . Kamyonda tıpkı filmdeki gibi, boyalı olarak '' Selvi Boylum Al Yazmalım '' yazısı bulunuyormuş. Türkan hanımın gördüğü bu durum çok hoşuna gitmiş , kamyonun arkasından koşmaya başlamış , '' Heeeyyyy , ben Asyayım '' diye. '' Ama, ne yazık ki duymadı !! '' dedi. Bu son anekdotu bir tv. programında izlemiştim.

Filmin , ünlü yazar Cengiz Aytmatov'un romanından kaynaklandığını biliyordum, ama romanı film öncesi okumamıştım. Bu nedenle , '' Sevgi emekti '' sözünün romandan kaynaklanmayıp, senaryo yazarı Ali Özgentürk'ten kaynaklandığını duyduğumda çok şaşırdığımı hatırlıyorum. Benim için önemli olan bir diğer nokta da , finalin romana göre farklılaştırıldığı ve de Türkan Şoray'ın bu finale zor ikna edildiğidir.

Diyarımızda, dostumuz Sn. @Osidi 'nin arşivinden çıkan çizgi romanların dostlarla hoş sohbetlere neden olduğunu görmek , bence en önemlisi. Bu mesajlar üzerine , filmle ilgili bir çizgi romanı paylaşırsa , artık şaşırmam !! Size ve katkısı olan dostlara teşekkür borçluyum Sn. @İnanna Salome .
Tespitler, verilen bilgiler kadar güzel iki harika anekdot. Filmlerde oynamayan, yaşayan,Türkan Şoray'ın Asya koşuşu enfes. Vesikalı Yarim çok özel bir film. Bir de Türkan Şoray & Atıf Yılmaz filmleri de kadın varoluşu üstüne muhteşem filmlerdir.
Mine'de;kendisini beden olarak değil akıl&ruh olarak da gören tek erkek olan öğretmenin kardeşi Cihan Ünal ile kasabalının aşağılayıcı bakışları altında Mine'nin el ele tutuşarak başları yukarda dimdik yürüdükleri sahneyi unutamam.
Demir Özlü'nün Bir Beyoğlu Düşü anlatısından bölümlerle,Ümit Ünal'ın harika senaryosuyla,Türkan Şoray'ın dört hatta beş kadın karakteri muhteşem canlandırdığı,Müşfik Kenter'in sıcacık oyunculuğu ve Esin Engin'in harika müzikleriyle Hayallerim, Aşkım ve Sen de muhteşemdir.
Erhan Bener'in aynı isimli harika romanından, Mahinur Ergun'ün pek muhteşem senaryolaştırdığı, özel güzellik Ölü Bir Deniz de ruha feci işler.
"Şunlara bakın; insan bazen ilk bakışta kum sanabilir. Aslında milyonlarca hatta milyarlarca foraminiferin oluşturduğu ölü bir kabuk denizi bu kumsal. Bir zamanlar bu kabukçukların içinde canlıların yaşadığını düşünmek ürkütücü değil mi? Gökyüzünde pek çoğu ölü, milyarlarca yıldız; ayaklarımızın altında, milyarlarca ölü foraminifer ve kendilerini ayrı ayrı evrenin merkezi sanan insanlar...Bazen şu tek hücreli hayvancıklardan bir farkımız olmadığını düşünüyorum.''
Rutkay Aziz ile Türkan Şoray'ın tutkulu aşkı, en neticesinde kadının kendi olmasını kaldıramayan erkekliğe yenik düşer. Üstüne tez yazılası enfes bir filmdir.
 
Son düzenleme:

karlıova

Yeni Üye
9 Ocak 2019
83
477
Noir çizgi romanlar tematik başlığı da gayet isabetli bir seçim olmuş @Osidi dostum. Buraya aldığınız albümler arasında Fromental ve Yslaire'den "La Neige était sale" (Kar kirliydi) albümü henüz dumanı üstünde olup, BD Gest okurlarının Ocak ayı yayınlanan yeni albümler arasında ilk 5'e layık gördükleri bir Simenon uyarlaması. Yolunu gözlüyordum, görünce çok mutlu oldum.


Dargaud yayınevi geçen sene Simenon kitaplarının uyarlandığı yeni bir seri başlattı. Bu seride "La Neige était sale" 2.albüm, ondan önce ise "Le passager du Polarlys" (Polarlys Yolcusu) yayınlanmıştı.


Noir başlığında yer alabilecek diğer işler arasında aklıma ilk etapta aslında bir İspanyol edebiyat profesörü olan Antonio Altarriba'nın işleri geliyor. Ailesiyle ilgili ödüllü otobiyografik eserleri "Uçma sanatı" ve "Kırık Kanat" ülkemizde de yayınlandı ve grafik romanları takip eden okur kitlesi tarafından beğeniyle karşılandı sanıyorum. Altarriba sonradan bunlara "Moi" - Ben.. ile başlayan üçlü çalışmasını ekledi. Moi Assassin, bir katilin psikolojisi üstüne oldukça derinlikli ve şaşırtıcı bir hikaye. Türkçede 2017'de de yayınlanmış, şimdi araştırdığımda ÇD başlığını gördüm. Biraz radarın altında kalıp ihmal edilmiş, ender mücevher sevenlerden okumayan varsa kaçırmasın derim.
https://www.cizgidiyari.com/forum/k/ben-katil-moi-assassin-antonio-altarriba-keko.113666/

Altarriba üstat son olarak 2023'te "Le Ciel dans la tete" (Kafasında Gökyüzü) eseriyle Afrika'daki çocuk dog soldier ve kaçak göçmenler konusunu işledi. Gerçek olaylardan esinlenmesine rağmen içindeki şiddet dozu ve draması ile noir kategorisinde okunur bence.



Albüm Angouleme 2024 BD eleştirmen ve gazetecileri birliği yılın albümü ödülünü kazandı.


İspanyollar sanırım Noir seviyor olmalı ki, Altarriba'nın sağ kolu desinatör Keko bu sefer senaryoda Carlos Portela ile "Contrition" albümünde yine çarpıcı bir iş çıkardı. ABD'de sadece cinsel suçlardan hüküm giyip toplumdan izole edilenlerin oturduğu bir kasabada geçen bir hikaye.


PS: Konuyla alakasız olarak, bu forumda DM mesaj özelliği anlamsızca kısıtlı olduğundan bir isteğimi buradan dile getireyim. Western BD'ler arasında en sertlerinden ve favorilerimden biri olan Bouncer serisinde 94 yaşındaki Şilili üstat Alejandro Jodorowsky sürpriz bir şekilde bittiği sanılan seride 12. albümü okurlarla buluşturdu. Bu albüm elinize geçerse paylaşırsanız sevinirim @Osidi dostum. 140 sayfalık bu epik albümün Türkiye'de hak ettiği şekilde sert kapaklı, kuşe kağıda renkli basımı ihtimali zaten pek yok gibi...

 

Osidi

Onursal Üye
14 Eyl 2009
1,380
16,549
Ankara
Sevgili @karlıova "Bouncer 12 daha nete düşmemiş, bulduğum zaman hemen paylaşırım.

@Osidi üstadım, LİFE dergisinin yan çalışması olan bu tür albümlerden veya LİFE dergisinin sayılarından sizde ya da forumda başka örnekler var mı?
"Life" dergisinin bu tür farklı albümleri mevcut. Daha önce paylaşmıştım ama sadece çizgi roman paylaşmaya başlayınca hepsi silindi dosya sunuculardan. Ayrı konu açıp paylaşmam ama hepsini bir dizine yükleyip bu konuya eklerim sizin için.
 
Üst