agartan
Onursal Üye
- 28 Haz 2019
- 1,225
- 11,193
Komplott i Ankara (1943)
Yönetmen: Raoul Walsh
Senaryo: W.R. Burnett, William Faulkner, Eric Ambler (roman)
Müzik: Friedrich Hollaender
Tür: Dram, Gerilim, Savaş
Ülke: ABD
Dil: İngilizce, Almanca, Fransızca, Türkçe
Süre: 80 dk
Vizyon Tarihi: 03 Temmuz 1943 (ABD)
Çekim Yeri: Burbank, California, ABD
Özgün Adı: Background to Danger (Arka Plandaki Tehlike)
Nam-ı Diğer: Intrigues en Orient / Komplott i Ankara (Doğu'da Entrika / Ankara'da Komplo)
IMDb: 6.4
Sunum: 735 MB, Siyah-beyaz 720p, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli görseller.
Background to Danger:
Eric Ambler'in 1937 tarihli "Uncommon Danger" adıyla yayımlanan romanının uyarlamasıdır.
1949 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi William Faulkner, filmin senaryo yazarlarından birisidir.
Yıl 1942. Savaşan ana güçler, tarafsız kalmaya çabalayan Türkiye'yi kendi saflarına çekmeye çalışmaktadır. Almanya Büyükelçisi Franz von Papen'e bombalı saldırı düzenlenir.
Bu aslında Nazilerin bir planıdır ve şüpheli Ruslar olay sırasında başka yerde olduğunu kanıtlayınca, komplo başarısız olur.
Türkiye'nin kendi taraflarında savaşa girmesini sağlamak isteyen Nazilerin başka bir planını Albay Robinson (S. Greenstreet) gerçekleştirmek için şeytani yollara başvurur.
Filmle ilgili ayrıntılardan biri, yazılı basının olay örgüsüne nasıl katkıda bulunabileceği.
Bir siyasi hareketi sempatik göstermek için tek ihtiyaç duyulan şey, ortak menfaatler doğrultusunda bir gazete ve sonra dertler başlar. -tanıdık geldi, değil mi?-
George Raft bir Amerikan ajanı, Greenstreet bir Nazi ve Brenda Marshall ile Peter Lorre, Türkiye'ye yönelik sahte Sovyet işgal planları hakkında belge arayan
Rus ajanlarından oluşan bir ekibin kardeş üyeleri. Aksiyon, başkentimiz Ankara'da başlar ve İstanbul'da sona erer.
2. Dünya Savaşı yıllarında tüm tarafsız ülkelerin başkentleri casusluk filmlerine konu olmuştur. Background to Danger, "Ankara" konulu ilk Amerikan yapımı film olabilir.
Ülkemizin II. büyük savaşa katılmayıp, tarafsız kalmak için her türlü siyasi taklayı attığını düşünürsek, 'keşke senaryoya biraz daha fazla zaman harcansaymış' diyoruz.
Film, kesinlikle bir sanat eseri değil. Karakter gelişimi için fazla zaman harcamıyor. Bazı iyi aksiyon sekansları ve sahneler filmi eğlenceli yapıyor; oyunculuk ise fena değil.
Sidney Greenstreet, tek karakterizasyonu gibi görünen, kendini beğenmiş uç karakterini oldukça iyi oynuyor ve seyirci ondan -istendiği gibi- hoşlanmıyor.
Peter Lorre, belli ki rolünü benimsemiş ve George Raft beklenilenden daha iyi. Türk tütüncü Turhan Bey harika bir iş çıkarmış ve karakteri gerçekten çok beğenilmiş.
II. Dünya Savaşındaki tarafsız ülkelerin arasında diplomatların ve casus entrikalarının karıştırdığı Fas, Suriye ve Türkiye gibi ülkeler var.
Mekan olarak buraları konu alan filmlerden en çok bilineni (ve en iyisi) 1943'te gösterime giren "Casablanca".
Casablanca'dan farklı olarak Suriye ve Türkiye'de geçen aksiyon, kovalamaca, korku ve hile ile dolu bu filme savaşa uyarlanmış bir 'polisiye' diyebiliriz.
Film, Casablanca'nın atmosferini taklit etmeye çalışıyor, ancak Casablanca gerçek anlamda bir gerilim filmi değildi.
Başarısının gerçek sırrı, iki kişinin kendi mutluluğunu, daha büyük iyilik için feda ettikleri trajik bir aşk hikayesi ve romantizmdi.
Casablanca'nın tüm savaş zamanı entrikaları sadece bir arka plandı. "Background to Danger" ise, romantizm yönünde atılımlar yapıyor,
ancak asıl amacı bir casusluk gerilim filmi olmak; bunda da bir şekilde başarılı oluyor.
Harika bir film değil, ama aslında gerçekten iyi, görülmeye değer. İkinci kez 'keşke' diyorum:
Keşke finalde Türkiye'nin geleceği daha tatmin edici bir şekilde belirlenmiş olsaydı; ama malum, roman 1937, film 1943 yapımı.
George Raft'ın canlandırdığı filmin ana karakteri, romanda yok; romanın kahramanı 30 yaşında bir İngiliz serbest gazeteci.
Romanda Sovyetler ve Naziler, Türkiye'nin tarafsızlığı konusundan daha çok, ülkemizde Romanya petrolü için çatışırken;
senaristler, filmde Türkiye Cumhuriyeti'nin tarafsızlığını ön plana çıkarmış.
1937 - 1945 arasında Eric Ambler, beş casusluk (veya uluslararası suç) romanı yazdı. Bu romanların:
"Journey Into Fear (1943) Yönetmen: Norman Foster, Orson Welles" şurada: https://www.cizgidiyari.com/forum/yabanci-filmler/162530-estambul-1943-film-noir.html
"The Mask Of Dimitrios (1944) Yönetmen: Jean Negulesco" şurada: https://www.cizgidiyari.com/forum/yabanci-filmler/163498-agartan-kara-filmler.html
"Background to Danger (1943) Yönetmen: Raoul Walsh" (bu sunum) coğrafyası "Türkiye Cumhuriyeti" iken,
"Epitaph For A Spy" (1938'de Fransa'da geçiyor) ve "Cause For Alarm" (müttefiklerin arasındaki ekonomik rekabetle ilgili) romanlarının filmlere çekildiğinden emin değilim.
Çekilmiş olsa bile, ana tema Türkiye olmadığı için ilgim dışında kalıyorlar.
Coğrafyası "Türkiye Cumhuriyeti" olan, bir başka II. Dünya Savaşı casusluk filmi:
"5 Fingers (1952)" şurada: https://www.cizgidiyari.com/forum/yabanci-filmler/162308-5-fingers-1952-film-noir.html
II. Dünya Savaşı sırasındaki Türk tarafsızlığı zamanımızda siyasetbilimcilerince ele alınıp incelenen bir siyasi tutum.
Eric Ambler, "Background to Danger" ve "Journey Into Fear" romanlarında bu konuyu ele almış ve Türk polisi ile ordusunun tarafsızlığı titizlikle korumaya çalıştığına işaret etmiştir.
00.06.15'deki haritada, Hatay / İskenderun Türkiye'ye ait değil. Romanın yazılış tarihi olan 1937'de Hatay / İskenderun Türk toprağı değildi.
Ancak, 1943 yapımı filmin olay örgüsü 1942'de geçiyor. Büyük bir hata.
Bu filmde anlatıldığı gibi Alman Büyükelçisi Franz von Papen'e başarısız bir suikast girişiminde bulunulmuştu. 24 Şubat 1942'de meydana gelen olayı,
Sovyet NKVD (KGB'den önceki örgüt) gerçekleştirmişti. Ancak, bomba arızalanarak tetikçiyi öldürdü.
Yukarıda da belirttiğim gibi, romanın yazılış tarihi 1937; gerçek bir olayı yönetmen Raoul Walsh filminde kurgulamış.
Bu iki ayrıntıdan başka, filmi bizim için ilginç kılan iki ayrı konu var. Birincisi, Turhan Bey:
Turhan Gilbert Salahettin Schultavey (Turhan Bey), oyuncu ve fotoğrafçı.
Türk diplomatı bir baba ve varlıklı Çek Yahudisi bir annenin çocuğu olarak 30 Mart 1922’de Viyana'da doğdu.
Nazi postalları Avrupa’yı çiğnemeye başladığında annesi artık bu ülkede yaşayamayacağını anlar,
oğlunu yanına alıp ABD’ye göçer. (daha önce boşandıkları için, babasının akibeti bilinmemektedir)
Daha önceden ABD'ye giden dayılarından birisi matematikçidir; Princeton’da, Einstein’in yanında çalışmaktadır. Onun yanına yerleşirler.
Küçük Turhan, annesiyle birlikte Einstein’in çay sohbetlerine katılır. Dayısı, yeğeninin matematikçi olmasını ister, o ise matematiğe hiç ilgi duymaz.
Annesini daha sıcak bir bölge olan California’ya yerleşmeye razı eder, Beverly Hills’de bir ev kiralarlar.
Turhan orada Ben Bard’in Drama-School'una girer.
"Bard benim sahne adımı buldu," diye hatırlıyor. "Bey'in Türkiye'de bir saygı ifadesi olduğunu biliyordu ve 'Neden Turhan Bey yapmıyoruz?' dedi."
WB tarafından keşfedilir, akabinde Errol Flynn’ın oynadığı "Footsteps in the Dark (1941)" filminde üçüncü dereceden küçük bir rol alır.
Kariyeri başlamıştır artık; filmlerinde soylu Avrupalıları, gizemli Doğuluları, ajanları vb. oynar.
Başlangıçta gizemli ya da kötü niyetli yardımcı karakterler olarak rol aldı; en prestijli rolü, "Dragon Seed (1944)" filminde, Katharine Hepburn'ün eşiydi.
Yine de en çok, II. Dünya Savaşının çetin günlerinde izleyicileri büyüleyen Maria Montez'in oynadığı gösterişli, üç ana renkli 'Technicolor' tekniği ile yapılan
ilk Universal filmi "Arabian Nights (1942)" ve "Ali Baba and the Forty Thieves (1944)" filmlerindeki atılgan rollerle hatırlanır.
Turhan Bey, 1940'lar HW sinemasında bir Türk Lokumudur; siyah saçları, kalem bıyıkları ile yakışıklı egzotik yüz hatları, onu popüler bir romantik başrol yapmıştı.
Birlikte oynamadığı ünlü aktris yoktur. Lana Turner ve Katharine Hepburn ile mercimeği fırına verdiği rivayet edilse de; Lana Turner kısmının gerçekliği oldukça fazladır. :9
O dönemde Turhan Bey, üç filmde daha yer aldı: "White Savage (1943)", ilk başrolü aldığı "The Mad Ghoul (1943)" ve "Sudan (1945)".
"Onlar gerçeklerden kaçıyorlardı ve bunda yanlış bir şey yok" demişti. "Savaş sürüyordu ve bunun gibi filmler moral için harikaydı."
"Katharine (Hepburn) tanıdığım en zeki insandı. Bir gün bana değerli bir öğüt verdi:
'Turhan, sen çok iyi bir oyuncusun ama bazen laf dinlemiyorsun. Partnerinin ne dediğini dinlemek zorundasın.'"
Eğlenceli bir çılgın komedi olan "Out of the Blue (1946)" yapımında yer aldıktan sonra, 18 aylığına askere alındı ve ardından kariyerini yeniden kurmakta zorlandı.
"Prisoners of the Casbah (1953)" filmini bitirdikten sonra ilk aşkı olan fotoğrafçılıkla uğraşmak üzere, annesi ve anneannesi ile birlikte bir gemiye binerek
'Evim, evim, güzel evim; ver elini Viyana' der.
Lakin Viyana’da ayakları önüne kırmızı halı açıp, kucak açmazlar 'Hoş geldin, sefa getirdin, Turhan' diye; bütün evleri 'aryanlaştırılmıştır'.
Mülklerini geri almaları uzun sürer, ama alırlar sonunda.
Bir kaç sinema satın alır, ara sıra Amerika’ya gidip gelir, ama meskeni Viyana kalır.
Fotoğrafçılıkta iyice ilerler, güzel kadınları, güzel manzaraları film karelerinde toplar.
Ancak 40 yıl sonra "Babylon 5 (1994)" TV dizisindeki 'İmparator Turval' performansıyla Hollywood'a döner.
Kendisi hakkında Türkçe kaynak oldukça az olmakla beraber,
NTV Tarih Dergisinin 2008 Şubat ayında çıkan ilk sayısında kendisiyle yapılan bir söyleşi olduğu bilgisine ulaştım.
Ama Diyar'da yaptığım aramada dergiyi bulamadığım için bilgiyi teyit edemedim.
En iyi filmlerinden biri olan "The Climax (1944)" restore edildiğinde
"The Climax, Universal için büyük bir yapımdı. Renkler çok zengin ve güzel; Karloff'un yakın çekimleri Rembrandt tabloları gibi.
Böyle bir filmde olmak bir tür ölümsüzlük. Her zaman oradayım, 22 yaşında genç bir adam ve mükemmel bir şekilde korunmuş." diyen
Turhan Bey, doğduğu Viyana'da 30 Eylül 2012 tarihinde hayatını kaybetti.
Background to Danger filminde bizi ilgilendiren ikinci konu ise, Nazım Kalkavan.
15 Ekim 2022'de akciğer kanseri sebebiyle hayatını kaybeden Billur Kalkavan'ın armatör babası.
Nazım Kalkavan, bu filmde oyuncu değil; hiç bir filmde de oyuncu olmadı.
Ama Türkçe konuşulan sahnelerin çoğunda onun sesi olduğunu, IMDb'deki geniş oyuncu kadrosu sekmesinden öğreniyoruz.
Nuyan, Rıza, Nazım, Billur Kalkavan
Nazım Kalkavan'ın armatörlük yaptığını kızı Billur Kalkavan bir söyleşide açıklamıştı;
ancak asıl armatörün babası değil dedesi olduğunu, babasının dedesinden kalan parayı çarçur ettiğini söylemişti.
Nazım Kalkavan'ın geçmişi çok karanlık. İngiliz istihbaratıyla ilişkileri ve sonrası 2. Dünya Savaşında bu ülkede yaşaması,
Ian Fleming'in yakın arkadaşı olması, daha sonrasında bir Rus casusunun hatıratında kendisinden sık sık söz etmesi... zamanında çok tartışılmış.
Babası Rıza Kaptan İstanbul'a geldiğinde Süleymaniye'de büyük bir konak satın alıyor ve aile uzun seneler burada oturuyor.
Nazım Kalkavan, 1914'de doğar. 1924'te Beylerbeyi'ndeki yalıya taşınıyorlar. Nazım, Galatasaray'da ilk ve ortaokulu yatılı okuyor.
Sonra High School'a ve Robert College'e devam ediyor. Arkasından da, babasının arzusuna uyarak İngiltere'ye gidiyor.
1935'de Oxford'a girip edebiyat okuyor ve 1939'da mezun oluyor. Hemen ardından Nazım Kalkavan, Hollywood'a giderek
Türkiye hakkında yapılan filmlere hem danışmanlık yapıyor, hem de Türkçe konuşulan sahnelerin dublajını gerçekleştiriyor.
1945'te II. Dünya Savaşı biter bitmez Türkiye'ye dönüyor.
Sonra tekrar Los Angeles'e giderek daha önceden tanıştığı Camille Chappell ile evlenip Beylerbeyi'ndeki yalıya gelin olarak getiriyor.
Şimdi sıkı durun:
Adamımız Nazım Kalkavan, Camille Chappell'ın üstüne bir de 31. Osmanlı Sultanı Abdülmecid'in oğlunun torunu Nuyan Hanım ile 1 Mayıs 1961'de evleniyor!
Daha da sıkı durun:
11 Aralık 1968 tarihli Milliyet Gazetesinde,
"Ayşe Kalkavan'ın kıymetli eşi, Nermin, Neriman, Şadan ve Aynur Kalkavan'ın sevgili babaları Armatör Nazım Kalkavan, hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Cenazesi 11 Aralık 1968 tarihinde toprağa verilecektir." şeklinde vefat haberi yer alıyor.
Ancak buradaki ilanda kızı ve eşinin farklı isimlerle anılması biraz kafaları karıştırıyor. Çünkü eşinin adı Nuyan ve kızının adı da Billur'dur.
İkisinden de söz edilmiyor. Bu karışıklığın nedeni ise Nuyan Kalkavan ile daha sonra evlenmiş olmasıdır.
Ondan önce Camille Chappell ile de evlilik yaptığı biliniyor. (Ayşe Kalkavan?)
Özetle, Milliyet'teki vefat haberine göre, 1914 yılında dünyaya gelen Nazım Kalkavan, 1968 yılında 54 yaşındayken hayatını kaybediyor.
Sıkı duruyorsunuz değil mi? Çünkü tuhaflıklar devam ediyor: Kızı 1962 doğumlu Billur Kalkavan bir söyleşide,
kahvaltı masasına kolunu koyduğunda küplere binen babasının, lisede sınıfta kaldığı zaman kendisine kızmadığını söyler.
Yani, Billur 15-16 yaşındayken babası henüz hayattaydı. Bu aynı zamanda Nazım Kalkavan'ın 1977-78 yıllarında da hayatta olduğu anlamına geliyor.
Eee? Milliyet'in vefat ilanındaki 11 Aralık 1968 tarihinde toprağa verilen Nazım Kalkavan kim peki?
Bir başka tuhaflık da şöyle: Google arama motoruna "Nazım Kalkavan kaç yaşında öldü" diye sorunca,
henüz ölmediğini, 108 yaşında hayatına devam ettiğini öğrendim. (Allah uzun ömürler versin)
Bir insan 108 yaşına dek yaşayabilir elbette ama, IMDb Nazım Kalkavan'ın 1 Ağustos 1991 tarihinde vefat ettiğini iddia ediyor:
Billur Kalkavan'ın babası Nazım Kalkavan'ın istihbarat dünyasıyla ilişkili bir insan olması nedeniyle
ölüm tarihi ve ölümü hakkında net bilginin bilinçli olarak, internete girilmemiş olabileceğini düşünüyorum.
Filmin Türkçe altyazısı yoktu. Ankara temalı bir II. Dünya Savaşı filmini öylece bırakamazdım.
Bir İngilizce altyazıyı Han'ım çevirdi, ben düzenleyip filme uygun duruma getirdim. Kusurlarımı hoş görünüz.
Dipçe: Filmin orijinal ismi "Background to Danger / Arka Plandaki Tehlike". Hakikaten, filmin arka plandaki öyküsü tam bir tehlikeymiş.
Yirmi günlük uğraşı: altyazıyı Türkçe'ye çevir, satır satır senkronlayıp filme uyarla, sonra filmin yapılış öyküsünü araştırırken...
Turhan Bey neyse de, Nazım Kalkavan tam bir bomba. Böyle alengirli işler de hep beni bulur. (Galip Derviş'in dediği gibi: Bu bir yetenek, yetenek ve bir lanet)
Saygılar.
*
Yönetmen: Raoul Walsh
Senaryo: W.R. Burnett, William Faulkner, Eric Ambler (roman)
Müzik: Friedrich Hollaender
Tür: Dram, Gerilim, Savaş
Ülke: ABD
Dil: İngilizce, Almanca, Fransızca, Türkçe
Süre: 80 dk
Vizyon Tarihi: 03 Temmuz 1943 (ABD)
Çekim Yeri: Burbank, California, ABD
Özgün Adı: Background to Danger (Arka Plandaki Tehlike)
Nam-ı Diğer: Intrigues en Orient / Komplott i Ankara (Doğu'da Entrika / Ankara'da Komplo)
IMDb: 6.4
Sunum: 735 MB, Siyah-beyaz 720p, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli görseller.
Background to Danger:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Eric Ambler'in 1937 tarihli "Uncommon Danger" adıyla yayımlanan romanının uyarlamasıdır.
1949 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi William Faulkner, filmin senaryo yazarlarından birisidir.
Yıl 1942. Savaşan ana güçler, tarafsız kalmaya çabalayan Türkiye'yi kendi saflarına çekmeye çalışmaktadır. Almanya Büyükelçisi Franz von Papen'e bombalı saldırı düzenlenir.
Bu aslında Nazilerin bir planıdır ve şüpheli Ruslar olay sırasında başka yerde olduğunu kanıtlayınca, komplo başarısız olur.
Türkiye'nin kendi taraflarında savaşa girmesini sağlamak isteyen Nazilerin başka bir planını Albay Robinson (S. Greenstreet) gerçekleştirmek için şeytani yollara başvurur.
Filmle ilgili ayrıntılardan biri, yazılı basının olay örgüsüne nasıl katkıda bulunabileceği.
Bir siyasi hareketi sempatik göstermek için tek ihtiyaç duyulan şey, ortak menfaatler doğrultusunda bir gazete ve sonra dertler başlar. -tanıdık geldi, değil mi?-
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
George Raft bir Amerikan ajanı, Greenstreet bir Nazi ve Brenda Marshall ile Peter Lorre, Türkiye'ye yönelik sahte Sovyet işgal planları hakkında belge arayan
Rus ajanlarından oluşan bir ekibin kardeş üyeleri. Aksiyon, başkentimiz Ankara'da başlar ve İstanbul'da sona erer.
2. Dünya Savaşı yıllarında tüm tarafsız ülkelerin başkentleri casusluk filmlerine konu olmuştur. Background to Danger, "Ankara" konulu ilk Amerikan yapımı film olabilir.
Ülkemizin II. büyük savaşa katılmayıp, tarafsız kalmak için her türlü siyasi taklayı attığını düşünürsek, 'keşke senaryoya biraz daha fazla zaman harcansaymış' diyoruz.
Film, kesinlikle bir sanat eseri değil. Karakter gelişimi için fazla zaman harcamıyor. Bazı iyi aksiyon sekansları ve sahneler filmi eğlenceli yapıyor; oyunculuk ise fena değil.
Sidney Greenstreet, tek karakterizasyonu gibi görünen, kendini beğenmiş uç karakterini oldukça iyi oynuyor ve seyirci ondan -istendiği gibi- hoşlanmıyor.
Peter Lorre, belli ki rolünü benimsemiş ve George Raft beklenilenden daha iyi. Türk tütüncü Turhan Bey harika bir iş çıkarmış ve karakteri gerçekten çok beğenilmiş.
II. Dünya Savaşındaki tarafsız ülkelerin arasında diplomatların ve casus entrikalarının karıştırdığı Fas, Suriye ve Türkiye gibi ülkeler var.
Mekan olarak buraları konu alan filmlerden en çok bilineni (ve en iyisi) 1943'te gösterime giren "Casablanca".
Casablanca'dan farklı olarak Suriye ve Türkiye'de geçen aksiyon, kovalamaca, korku ve hile ile dolu bu filme savaşa uyarlanmış bir 'polisiye' diyebiliriz.
Film, Casablanca'nın atmosferini taklit etmeye çalışıyor, ancak Casablanca gerçek anlamda bir gerilim filmi değildi.
Başarısının gerçek sırrı, iki kişinin kendi mutluluğunu, daha büyük iyilik için feda ettikleri trajik bir aşk hikayesi ve romantizmdi.
Casablanca'nın tüm savaş zamanı entrikaları sadece bir arka plandı. "Background to Danger" ise, romantizm yönünde atılımlar yapıyor,
ancak asıl amacı bir casusluk gerilim filmi olmak; bunda da bir şekilde başarılı oluyor.
Harika bir film değil, ama aslında gerçekten iyi, görülmeye değer. İkinci kez 'keşke' diyorum:
Keşke finalde Türkiye'nin geleceği daha tatmin edici bir şekilde belirlenmiş olsaydı; ama malum, roman 1937, film 1943 yapımı.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
George Raft'ın canlandırdığı filmin ana karakteri, romanda yok; romanın kahramanı 30 yaşında bir İngiliz serbest gazeteci.
Romanda Sovyetler ve Naziler, Türkiye'nin tarafsızlığı konusundan daha çok, ülkemizde Romanya petrolü için çatışırken;
senaristler, filmde Türkiye Cumhuriyeti'nin tarafsızlığını ön plana çıkarmış.
1937 - 1945 arasında Eric Ambler, beş casusluk (veya uluslararası suç) romanı yazdı. Bu romanların:
"Journey Into Fear (1943) Yönetmen: Norman Foster, Orson Welles" şurada: https://www.cizgidiyari.com/forum/yabanci-filmler/162530-estambul-1943-film-noir.html
"The Mask Of Dimitrios (1944) Yönetmen: Jean Negulesco" şurada: https://www.cizgidiyari.com/forum/yabanci-filmler/163498-agartan-kara-filmler.html
"Background to Danger (1943) Yönetmen: Raoul Walsh" (bu sunum) coğrafyası "Türkiye Cumhuriyeti" iken,
"Epitaph For A Spy" (1938'de Fransa'da geçiyor) ve "Cause For Alarm" (müttefiklerin arasındaki ekonomik rekabetle ilgili) romanlarının filmlere çekildiğinden emin değilim.
Çekilmiş olsa bile, ana tema Türkiye olmadığı için ilgim dışında kalıyorlar.
Coğrafyası "Türkiye Cumhuriyeti" olan, bir başka II. Dünya Savaşı casusluk filmi:
"5 Fingers (1952)" şurada: https://www.cizgidiyari.com/forum/yabanci-filmler/162308-5-fingers-1952-film-noir.html
II. Dünya Savaşı sırasındaki Türk tarafsızlığı zamanımızda siyasetbilimcilerince ele alınıp incelenen bir siyasi tutum.
Eric Ambler, "Background to Danger" ve "Journey Into Fear" romanlarında bu konuyu ele almış ve Türk polisi ile ordusunun tarafsızlığı titizlikle korumaya çalıştığına işaret etmiştir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
00.06.15'deki haritada, Hatay / İskenderun Türkiye'ye ait değil. Romanın yazılış tarihi olan 1937'de Hatay / İskenderun Türk toprağı değildi.
Ancak, 1943 yapımı filmin olay örgüsü 1942'de geçiyor. Büyük bir hata.
Bu filmde anlatıldığı gibi Alman Büyükelçisi Franz von Papen'e başarısız bir suikast girişiminde bulunulmuştu. 24 Şubat 1942'de meydana gelen olayı,
Sovyet NKVD (KGB'den önceki örgüt) gerçekleştirmişti. Ancak, bomba arızalanarak tetikçiyi öldürdü.
Yukarıda da belirttiğim gibi, romanın yazılış tarihi 1937; gerçek bir olayı yönetmen Raoul Walsh filminde kurgulamış.
Bu iki ayrıntıdan başka, filmi bizim için ilginç kılan iki ayrı konu var. Birincisi, Turhan Bey:
Turhan Gilbert Salahettin Schultavey (Turhan Bey), oyuncu ve fotoğrafçı.
Türk diplomatı bir baba ve varlıklı Çek Yahudisi bir annenin çocuğu olarak 30 Mart 1922’de Viyana'da doğdu.
Nazi postalları Avrupa’yı çiğnemeye başladığında annesi artık bu ülkede yaşayamayacağını anlar,
oğlunu yanına alıp ABD’ye göçer. (daha önce boşandıkları için, babasının akibeti bilinmemektedir)
Daha önceden ABD'ye giden dayılarından birisi matematikçidir; Princeton’da, Einstein’in yanında çalışmaktadır. Onun yanına yerleşirler.
Küçük Turhan, annesiyle birlikte Einstein’in çay sohbetlerine katılır. Dayısı, yeğeninin matematikçi olmasını ister, o ise matematiğe hiç ilgi duymaz.
Annesini daha sıcak bir bölge olan California’ya yerleşmeye razı eder, Beverly Hills’de bir ev kiralarlar.
Turhan orada Ben Bard’in Drama-School'una girer.
"Bard benim sahne adımı buldu," diye hatırlıyor. "Bey'in Türkiye'de bir saygı ifadesi olduğunu biliyordu ve 'Neden Turhan Bey yapmıyoruz?' dedi."
WB tarafından keşfedilir, akabinde Errol Flynn’ın oynadığı "Footsteps in the Dark (1941)" filminde üçüncü dereceden küçük bir rol alır.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Kariyeri başlamıştır artık; filmlerinde soylu Avrupalıları, gizemli Doğuluları, ajanları vb. oynar.
Başlangıçta gizemli ya da kötü niyetli yardımcı karakterler olarak rol aldı; en prestijli rolü, "Dragon Seed (1944)" filminde, Katharine Hepburn'ün eşiydi.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Yine de en çok, II. Dünya Savaşının çetin günlerinde izleyicileri büyüleyen Maria Montez'in oynadığı gösterişli, üç ana renkli 'Technicolor' tekniği ile yapılan
ilk Universal filmi "Arabian Nights (1942)" ve "Ali Baba and the Forty Thieves (1944)" filmlerindeki atılgan rollerle hatırlanır.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Turhan Bey, 1940'lar HW sinemasında bir Türk Lokumudur; siyah saçları, kalem bıyıkları ile yakışıklı egzotik yüz hatları, onu popüler bir romantik başrol yapmıştı.
Birlikte oynamadığı ünlü aktris yoktur. Lana Turner ve Katharine Hepburn ile mercimeği fırına verdiği rivayet edilse de; Lana Turner kısmının gerçekliği oldukça fazladır. :9
O dönemde Turhan Bey, üç filmde daha yer aldı: "White Savage (1943)", ilk başrolü aldığı "The Mad Ghoul (1943)" ve "Sudan (1945)".
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
"Onlar gerçeklerden kaçıyorlardı ve bunda yanlış bir şey yok" demişti. "Savaş sürüyordu ve bunun gibi filmler moral için harikaydı."
"Katharine (Hepburn) tanıdığım en zeki insandı. Bir gün bana değerli bir öğüt verdi:
'Turhan, sen çok iyi bir oyuncusun ama bazen laf dinlemiyorsun. Partnerinin ne dediğini dinlemek zorundasın.'"
Eğlenceli bir çılgın komedi olan "Out of the Blue (1946)" yapımında yer aldıktan sonra, 18 aylığına askere alındı ve ardından kariyerini yeniden kurmakta zorlandı.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
"Prisoners of the Casbah (1953)" filmini bitirdikten sonra ilk aşkı olan fotoğrafçılıkla uğraşmak üzere, annesi ve anneannesi ile birlikte bir gemiye binerek
'Evim, evim, güzel evim; ver elini Viyana' der.
Lakin Viyana’da ayakları önüne kırmızı halı açıp, kucak açmazlar 'Hoş geldin, sefa getirdin, Turhan' diye; bütün evleri 'aryanlaştırılmıştır'.
Mülklerini geri almaları uzun sürer, ama alırlar sonunda.
Bir kaç sinema satın alır, ara sıra Amerika’ya gidip gelir, ama meskeni Viyana kalır.
Fotoğrafçılıkta iyice ilerler, güzel kadınları, güzel manzaraları film karelerinde toplar.
Ancak 40 yıl sonra "Babylon 5 (1994)" TV dizisindeki 'İmparator Turval' performansıyla Hollywood'a döner.
Kendisi hakkında Türkçe kaynak oldukça az olmakla beraber,
NTV Tarih Dergisinin 2008 Şubat ayında çıkan ilk sayısında kendisiyle yapılan bir söyleşi olduğu bilgisine ulaştım.
Ama Diyar'da yaptığım aramada dergiyi bulamadığım için bilgiyi teyit edemedim.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
En iyi filmlerinden biri olan "The Climax (1944)" restore edildiğinde
"The Climax, Universal için büyük bir yapımdı. Renkler çok zengin ve güzel; Karloff'un yakın çekimleri Rembrandt tabloları gibi.
Böyle bir filmde olmak bir tür ölümsüzlük. Her zaman oradayım, 22 yaşında genç bir adam ve mükemmel bir şekilde korunmuş." diyen
Turhan Bey, doğduğu Viyana'da 30 Eylül 2012 tarihinde hayatını kaybetti.
Background to Danger filminde bizi ilgilendiren ikinci konu ise, Nazım Kalkavan.
15 Ekim 2022'de akciğer kanseri sebebiyle hayatını kaybeden Billur Kalkavan'ın armatör babası.
Nazım Kalkavan, bu filmde oyuncu değil; hiç bir filmde de oyuncu olmadı.
Ama Türkçe konuşulan sahnelerin çoğunda onun sesi olduğunu, IMDb'deki geniş oyuncu kadrosu sekmesinden öğreniyoruz.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Nuyan, Rıza, Nazım, Billur Kalkavan
Nazım Kalkavan'ın armatörlük yaptığını kızı Billur Kalkavan bir söyleşide açıklamıştı;
ancak asıl armatörün babası değil dedesi olduğunu, babasının dedesinden kalan parayı çarçur ettiğini söylemişti.
Nazım Kalkavan'ın geçmişi çok karanlık. İngiliz istihbaratıyla ilişkileri ve sonrası 2. Dünya Savaşında bu ülkede yaşaması,
Ian Fleming'in yakın arkadaşı olması, daha sonrasında bir Rus casusunun hatıratında kendisinden sık sık söz etmesi... zamanında çok tartışılmış.
Babası Rıza Kaptan İstanbul'a geldiğinde Süleymaniye'de büyük bir konak satın alıyor ve aile uzun seneler burada oturuyor.
Nazım Kalkavan, 1914'de doğar. 1924'te Beylerbeyi'ndeki yalıya taşınıyorlar. Nazım, Galatasaray'da ilk ve ortaokulu yatılı okuyor.
Sonra High School'a ve Robert College'e devam ediyor. Arkasından da, babasının arzusuna uyarak İngiltere'ye gidiyor.
1935'de Oxford'a girip edebiyat okuyor ve 1939'da mezun oluyor. Hemen ardından Nazım Kalkavan, Hollywood'a giderek
Türkiye hakkında yapılan filmlere hem danışmanlık yapıyor, hem de Türkçe konuşulan sahnelerin dublajını gerçekleştiriyor.
1945'te II. Dünya Savaşı biter bitmez Türkiye'ye dönüyor.
Sonra tekrar Los Angeles'e giderek daha önceden tanıştığı Camille Chappell ile evlenip Beylerbeyi'ndeki yalıya gelin olarak getiriyor.
Şimdi sıkı durun:
Adamımız Nazım Kalkavan, Camille Chappell'ın üstüne bir de 31. Osmanlı Sultanı Abdülmecid'in oğlunun torunu Nuyan Hanım ile 1 Mayıs 1961'de evleniyor!
Daha da sıkı durun:
11 Aralık 1968 tarihli Milliyet Gazetesinde,
"Ayşe Kalkavan'ın kıymetli eşi, Nermin, Neriman, Şadan ve Aynur Kalkavan'ın sevgili babaları Armatör Nazım Kalkavan, hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Cenazesi 11 Aralık 1968 tarihinde toprağa verilecektir." şeklinde vefat haberi yer alıyor.
Ancak buradaki ilanda kızı ve eşinin farklı isimlerle anılması biraz kafaları karıştırıyor. Çünkü eşinin adı Nuyan ve kızının adı da Billur'dur.
İkisinden de söz edilmiyor. Bu karışıklığın nedeni ise Nuyan Kalkavan ile daha sonra evlenmiş olmasıdır.
Ondan önce Camille Chappell ile de evlilik yaptığı biliniyor. (Ayşe Kalkavan?)
Özetle, Milliyet'teki vefat haberine göre, 1914 yılında dünyaya gelen Nazım Kalkavan, 1968 yılında 54 yaşındayken hayatını kaybediyor.
Sıkı duruyorsunuz değil mi? Çünkü tuhaflıklar devam ediyor: Kızı 1962 doğumlu Billur Kalkavan bir söyleşide,
kahvaltı masasına kolunu koyduğunda küplere binen babasının, lisede sınıfta kaldığı zaman kendisine kızmadığını söyler.
Yani, Billur 15-16 yaşındayken babası henüz hayattaydı. Bu aynı zamanda Nazım Kalkavan'ın 1977-78 yıllarında da hayatta olduğu anlamına geliyor.
Eee? Milliyet'in vefat ilanındaki 11 Aralık 1968 tarihinde toprağa verilen Nazım Kalkavan kim peki?
Bir başka tuhaflık da şöyle: Google arama motoruna "Nazım Kalkavan kaç yaşında öldü" diye sorunca,
henüz ölmediğini, 108 yaşında hayatına devam ettiğini öğrendim. (Allah uzun ömürler versin)
Bir insan 108 yaşına dek yaşayabilir elbette ama, IMDb Nazım Kalkavan'ın 1 Ağustos 1991 tarihinde vefat ettiğini iddia ediyor:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Billur Kalkavan'ın babası Nazım Kalkavan'ın istihbarat dünyasıyla ilişkili bir insan olması nedeniyle
ölüm tarihi ve ölümü hakkında net bilginin bilinçli olarak, internete girilmemiş olabileceğini düşünüyorum.
Filmin Türkçe altyazısı yoktu. Ankara temalı bir II. Dünya Savaşı filmini öylece bırakamazdım.
Bir İngilizce altyazıyı Han'ım çevirdi, ben düzenleyip filme uygun duruma getirdim. Kusurlarımı hoş görünüz.
Dipçe: Filmin orijinal ismi "Background to Danger / Arka Plandaki Tehlike". Hakikaten, filmin arka plandaki öyküsü tam bir tehlikeymiş.
Yirmi günlük uğraşı: altyazıyı Türkçe'ye çevir, satır satır senkronlayıp filme uyarla, sonra filmin yapılış öyküsünü araştırırken...
Turhan Bey neyse de, Nazım Kalkavan tam bir bomba. Böyle alengirli işler de hep beni bulur. (Galip Derviş'in dediği gibi: Bu bir yetenek, yetenek ve bir lanet)
Saygılar.
*