Jean Michel Basquiat (1960 – 1988)
Amerikalı bir graffitti sanatçısı ve ressamdır.70'lerin sonlarında graffitileri ve Manhattan civarlarına "samo" (same old shit) imzasıyla yazdığı duvar yazılarıyla dikkat çekmeye başlamıştır. 70'lerin sonlarına doğru pop art akımı içinde yer alır , sadece graffitilerinde değil resimlerinde de yazıyı çok kullanır.Jean-Michel Basquiat bir parkta karton kutu içinde yaşarken Andy Warhol hayranları tarafından keşfedilmiş ve 19 yaşında Andy Warhol ve Rene Ricard isimli bir sanat yazarı sayesinde çok kısa sürede büyük bir üne kavuşmuştur.Bu şöhretle birlikte gelen büyük kazanç ise onun başını döndürmüştür. Uyuşturucu ve kadınlara olan düşkünlüğüyle bilinen sanatçının sevgilileri arasında kısa bir süre için Madonna da yer almıştır. Ayrılıklarının nedeninin Basquiat’ nin, kendisininkinin yanında bir hiç olan Madonna ‘nın yeteneğinin daha çok yankı uyandırmasını delicesine kıskanması olduğu söylenir.80'li yıllarda New York sanat çevrelerini resime getirdiği primitif üslupla kendine hayran bırakıp , sanat ortamının en önemli kişilerinden bir haline gelmiştir. Amerikan sanat tarihinde gerçekten ün kazanan ilk zenci ressamlardandır , hatta müzik dışında bir sanat alanında superstardom statüsüne ulaşmış ilk zencidir denilebilir.Basquiet’nin resim altyapısı yok hatta herhangi bir sanat görüsü de yok. Daha çok bir şeyleri yok etmek üzerine kurulu çalışmaları. Bu yüzden çerçeveli bir resmin üzerine beyaz boyayı basıp yeni bir şeyler çiziyor ya da orada burada gördüğü nesnelerin üzerini hemen karalayıveriyor. Akademik kariyerinin olmaması, Basquiet’yi estetik kaygıdan uzak tutmuş ve kendine özgü olan normsuz,özgür çizgi ve boyasını ortaya çıkarmıştır.Basquiet’nin “I don’t think about art ,when I’m working. I try to think about life.” (Çalışırken resim hakkında düşünmem, hayat hakkında düşünmeye çalışırım.) sözünden de, resim yaparken estetik ve sanatsal kaygılar taşımadığı, sadece hayata karşı tepkisini, duygularını, fikirlerini dışa vurdu anlaşılıyor. Matisse görebilseydi Basquiet’ye hayranlık duyardı, bunun nedeni Matisse ‘in son sözü ve ömrü boyunca istediği şeydir “çocuklar gibi özgürce resim yapmak isterdim.”Basquiet’nin her eserinde parçalanmışlığı hissetmek mümkündür. Özgürleşmek, acılardan uzaklaşmak için uyuşturucuyu seçti, ama sıradan biri gibi değil, bir Kızılderili büyücüsü gibi. Sonsuz cesaretle, ölümden aldığı güçle dehşetli eserler yarattı, ama satmak, üretmek, yeniden üretmek için değil özgürleşmek için, yeniden dirilmek için.. Basquiet’nin eseri bir şizofreni ürünüydü, ama orada bir fantezi yoktu.. Sonsuz bir gerçeklik vardı,çok şeyler söylüyordu bize, siyah olmak, horlanmış olmak, baskılara maruz kalmak onu bir “dönüşümün” sanatçısı yapmıştı. Onda görmemiz gereken bu dönüşümün yansıdığı imgeler olmalıdır. Tıpkı Nietzsche’nin Zerdüşt’ündeki “Büyük Öğle” gibi. Güneşin tepede olduğu,her şeyi aydınlattığı, gölgeleri sildiği gerçek! Ölüm ve çürüme onun resimlerinde coşkulu bir aydınlığa bürünür. Özgürlüğü ölümde buldu, ölümü yansıttı, ölümü yaşadı.Basquiet’nin yaşamının üzerinden bir türlü kalkmayan esrar perdeleri hayatının önemli detaylarını anlamamızı engellese de, bilinen bir şey 27 yasında (1988), gerisinde trajik ve güzel bir yasam bırakarak, overdose (aşırı dozda uyuşturucu) dan ölmesidir.
Graffiti; en temel anlamıyla, duvar yazıları ve resimler yoluyla kendini ifade eden bir görsel uygulamadır. Grafik sözcüğü kökeninden türetilmiştir.Graffiti, kimi çevrelerce bir sanat dalı olarak kabul edilirken, bir başka bakış açısı da, graffitiyi vandalizm olarak değerlendirmektedir.Tarihsel olarak graffiti'nin oldukça eski bir geçmişe, mağara duvarlarına çizilen şekiller nedenilye ilkçağ, 4. yüzyıl dönemlerine dayandığı, Pompei'deki duvar yazılarının graffiti sayıldığı söylenebilir. Eski Mısır döneminde insanların geçtikleri yerlerdeki duvar ve kayalara bıraktıkları çeşitli şekil ve yazılardan oluşan mesajlar, graffitinin ilk adımları sayılsa da, günümüzdeki anlamıyla graffitinin ana çıkış noktası 1940'lı II. Dünya Savaşı günlerine denk gelmektedir. Almanya'yı Doğu ve Batı şeklinde ikiye bölen Berlin Duvarı'nın her iki yanı protest kişilerce boyanarak, yazı ve sloganlarla bezendi. 1960'lı yıllarda ABD'nde politik grupların görüşlerini duyurmak için bu yöntemi tercih etmesi, gençlerden oluşan sokak çetelerinin, kendi denetimleri altındaki alanları belirlemek için duvar yazılarını kullanmasına yol açtı. Ardından bağımsız bireyler graffitiyi geliştirdi. Sosyal içerikli iletiler dışında, bireysel seçimleri de yansıtmaya başlayan graffitiler giderek renklendi. 1970'lere gelinirken, bu görsel uygulama, şehir duvarlarından metro duvarlarına geçerken, New York'tan ABD'nin hemen hemen tümüne yayıldı.Graffiti uygulayıcıları, kendilerini sokak ressamı olarak tanımlarlarken, çoğu zaman işi gerektiren maliyetleri kendi ceplerinden ya da sosyal çevrelerini oluşturan dernek, örgüt vb. topluluklardan karşılarlar. "Graffiti" adıyla müzik grupları, albümler vb. oluşumlar gerçekleşmiştir. İran gibi baskıcı yönetim altındaki ülkelerde bile görülen sanat; genellikle barış yanlısı, savaş karşıtı bir eğilim çizmektedir
Amerikalı bir graffitti sanatçısı ve ressamdır.70'lerin sonlarında graffitileri ve Manhattan civarlarına "samo" (same old shit) imzasıyla yazdığı duvar yazılarıyla dikkat çekmeye başlamıştır. 70'lerin sonlarına doğru pop art akımı içinde yer alır , sadece graffitilerinde değil resimlerinde de yazıyı çok kullanır.Jean-Michel Basquiat bir parkta karton kutu içinde yaşarken Andy Warhol hayranları tarafından keşfedilmiş ve 19 yaşında Andy Warhol ve Rene Ricard isimli bir sanat yazarı sayesinde çok kısa sürede büyük bir üne kavuşmuştur.Bu şöhretle birlikte gelen büyük kazanç ise onun başını döndürmüştür. Uyuşturucu ve kadınlara olan düşkünlüğüyle bilinen sanatçının sevgilileri arasında kısa bir süre için Madonna da yer almıştır. Ayrılıklarının nedeninin Basquiat’ nin, kendisininkinin yanında bir hiç olan Madonna ‘nın yeteneğinin daha çok yankı uyandırmasını delicesine kıskanması olduğu söylenir.80'li yıllarda New York sanat çevrelerini resime getirdiği primitif üslupla kendine hayran bırakıp , sanat ortamının en önemli kişilerinden bir haline gelmiştir. Amerikan sanat tarihinde gerçekten ün kazanan ilk zenci ressamlardandır , hatta müzik dışında bir sanat alanında superstardom statüsüne ulaşmış ilk zencidir denilebilir.Basquiet’nin resim altyapısı yok hatta herhangi bir sanat görüsü de yok. Daha çok bir şeyleri yok etmek üzerine kurulu çalışmaları. Bu yüzden çerçeveli bir resmin üzerine beyaz boyayı basıp yeni bir şeyler çiziyor ya da orada burada gördüğü nesnelerin üzerini hemen karalayıveriyor. Akademik kariyerinin olmaması, Basquiet’yi estetik kaygıdan uzak tutmuş ve kendine özgü olan normsuz,özgür çizgi ve boyasını ortaya çıkarmıştır.Basquiet’nin “I don’t think about art ,when I’m working. I try to think about life.” (Çalışırken resim hakkında düşünmem, hayat hakkında düşünmeye çalışırım.) sözünden de, resim yaparken estetik ve sanatsal kaygılar taşımadığı, sadece hayata karşı tepkisini, duygularını, fikirlerini dışa vurdu anlaşılıyor. Matisse görebilseydi Basquiet’ye hayranlık duyardı, bunun nedeni Matisse ‘in son sözü ve ömrü boyunca istediği şeydir “çocuklar gibi özgürce resim yapmak isterdim.”Basquiet’nin her eserinde parçalanmışlığı hissetmek mümkündür. Özgürleşmek, acılardan uzaklaşmak için uyuşturucuyu seçti, ama sıradan biri gibi değil, bir Kızılderili büyücüsü gibi. Sonsuz cesaretle, ölümden aldığı güçle dehşetli eserler yarattı, ama satmak, üretmek, yeniden üretmek için değil özgürleşmek için, yeniden dirilmek için.. Basquiet’nin eseri bir şizofreni ürünüydü, ama orada bir fantezi yoktu.. Sonsuz bir gerçeklik vardı,çok şeyler söylüyordu bize, siyah olmak, horlanmış olmak, baskılara maruz kalmak onu bir “dönüşümün” sanatçısı yapmıştı. Onda görmemiz gereken bu dönüşümün yansıdığı imgeler olmalıdır. Tıpkı Nietzsche’nin Zerdüşt’ündeki “Büyük Öğle” gibi. Güneşin tepede olduğu,her şeyi aydınlattığı, gölgeleri sildiği gerçek! Ölüm ve çürüme onun resimlerinde coşkulu bir aydınlığa bürünür. Özgürlüğü ölümde buldu, ölümü yansıttı, ölümü yaşadı.Basquiet’nin yaşamının üzerinden bir türlü kalkmayan esrar perdeleri hayatının önemli detaylarını anlamamızı engellese de, bilinen bir şey 27 yasında (1988), gerisinde trajik ve güzel bir yasam bırakarak, overdose (aşırı dozda uyuşturucu) dan ölmesidir.
Graffiti; en temel anlamıyla, duvar yazıları ve resimler yoluyla kendini ifade eden bir görsel uygulamadır. Grafik sözcüğü kökeninden türetilmiştir.Graffiti, kimi çevrelerce bir sanat dalı olarak kabul edilirken, bir başka bakış açısı da, graffitiyi vandalizm olarak değerlendirmektedir.Tarihsel olarak graffiti'nin oldukça eski bir geçmişe, mağara duvarlarına çizilen şekiller nedenilye ilkçağ, 4. yüzyıl dönemlerine dayandığı, Pompei'deki duvar yazılarının graffiti sayıldığı söylenebilir. Eski Mısır döneminde insanların geçtikleri yerlerdeki duvar ve kayalara bıraktıkları çeşitli şekil ve yazılardan oluşan mesajlar, graffitinin ilk adımları sayılsa da, günümüzdeki anlamıyla graffitinin ana çıkış noktası 1940'lı II. Dünya Savaşı günlerine denk gelmektedir. Almanya'yı Doğu ve Batı şeklinde ikiye bölen Berlin Duvarı'nın her iki yanı protest kişilerce boyanarak, yazı ve sloganlarla bezendi. 1960'lı yıllarda ABD'nde politik grupların görüşlerini duyurmak için bu yöntemi tercih etmesi, gençlerden oluşan sokak çetelerinin, kendi denetimleri altındaki alanları belirlemek için duvar yazılarını kullanmasına yol açtı. Ardından bağımsız bireyler graffitiyi geliştirdi. Sosyal içerikli iletiler dışında, bireysel seçimleri de yansıtmaya başlayan graffitiler giderek renklendi. 1970'lere gelinirken, bu görsel uygulama, şehir duvarlarından metro duvarlarına geçerken, New York'tan ABD'nin hemen hemen tümüne yayıldı.Graffiti uygulayıcıları, kendilerini sokak ressamı olarak tanımlarlarken, çoğu zaman işi gerektiren maliyetleri kendi ceplerinden ya da sosyal çevrelerini oluşturan dernek, örgüt vb. topluluklardan karşılarlar. "Graffiti" adıyla müzik grupları, albümler vb. oluşumlar gerçekleşmiştir. İran gibi baskıcı yönetim altındaki ülkelerde bile görülen sanat; genellikle barış yanlısı, savaş karşıtı bir eğilim çizmektedir








