Çocukluğumun çizgi romanları (Mehmet S. Nane)

murtaza5

Yönetici
15 Tem 2009
13,945
395,770


Çocukluğumun çizgi romanları

Geçtiğimiz günlerde Sezen Yalçıner’in vefat ettiğini okudum. Kendisini tanımazdım, adını bile yeni duymuştum. Okuduğum haberde Sezen Yalçıner’in Tay Yayınları sahibi olduğunu öğrendim. Bu yazıyı da bunun üzerine, hiç tanışmadığım rahmetli Sezen Bey’e bir vefa borcu olarak yazmak istedim.

Çünkü Tay Yayınları’nın yayınladığı çizgi romanlar benim kuşağım tarafından çok okunmuş ve etkili olmuştur. Bu yayın kuruluşunun üzerimizde emeği vardır.

Sezen Yalçıner’e rahmet diliyorum, çizgi romanları hiç unutulmayacak.

***

Her çağı, her dönemi kendi içinde değerlendirmek gerekir. Dolayısıyla benim kuşağımın çocuklarını bu dönemin çocuklarlarıyla mukayese etmek her zaman doğru sonuçlar vermeyebilir.
Fakat genel manada hemen her konuda bizim çocukluk dönemimizin ve çocukluğumuzun daha masum olduğunu söyleyebilirim.
Artık teknoloji o kadar küçük yaştaki çocuklarımız tarafından, o kadar yoğun kullanılıyor ki avantajları yanında ister istemez olumsuzlukları da olabiliyor. Bu olumsuzluklardan biri de oyun programları. Konuya birazdan döneceğim...

***

Bizim dönemimizde çocuklar 'oyun oynardı'. Sokağa çıkar, koşturur, terler enerjisini bu şekilde üzerinden yararlı bir biçimde atardı. Evet, biz 'oyun' oynardık. Sokakta ya da evde.

Bu oyunları hatırlayalım mı? İstop, çelik-çomak, yumulmaç (saklambaç), kovalamaç (kovalamaca), yedi kule, futbol, voleybol, ortada sıçan, çizgi, beş taş, yakar (yakan) top, birdir bir, gülle (misket), (ütmecine) gazoz kapağı oynamak, topaç (fırıldak), ip atlamak...

Evde oynanan oyunlarsa körebe, enden tura (ön dö trua), adam asmaca, amiral battı, tıp (sessiz kalma oyunu), isim-şehir-hayvan, güzellik mi çirkinlik mi... Bunlara ilaveten, oyuncaklarla oynanan oyunlar ve akla gelen, gelmeyen ve çocukların yaratıcılığıyla kurulan envai çeşit oyun...

***

Şimdinin çocuklarının bırakınız bu oyunları oynamayı, çoğunun adlarını bile bilmediğine eminim. Maalesef ve maalesef varsa yoksa bütün yaratıcılıklarını körelten bilgisayar oyunları. Üstelik de bazıları şiddet içeren, bazıları da çocukların ruhsal durumunu bozarak intihara kadar sürükleyen sözde oyunlar.
Ben konunun uzmanı değilim ama bu oyunlardan (!) çocukların intiharından sorumlu olarak gösterilen bir tanesi (mavi balina) uzun süre medyada yazıldı, çizildi. Kim bilir daha niceleri vardır...

***

Gelelim bizim çocukluk dönemlerimize. Az evvel saydığım oyunlardan başka çok önemli bir eğlencemiz daha vardı: Çizgi romanlar.

Aman gençler, çizgi roman deyip geçmeyiniz. Öyle böyle değil, çok önemliydi bu ‘kitaplar’ hayatımızda. Bir kere bizlere okuma alışkanlığı kazandırması açısından büyük hizmet görmüştür. Şahsen ben okuma zevkimi ve alışkanlığımı küçük yaşlarda çizgi romanlardan aldığımı düşünüyorum.
Bu çizgi romanlar hayal gücümüzü zenginleştirdi, bizi başka dünyalara götürdü. Ayrıca eğitici ve umut aşılayan bir yanı da vardı.
Bu kitaplarda her zaman iyiler kazanırdı. Buna ilave olarak, kötülük, yapanın yanına kâr kalmazdı. Bir çocuğun psikolojik yapısını bozan ya da onu şiddete yöneltecek konular asla olmazdı.

Bu çizgi romanlarda insanî değerler yüceltilirdi. Doğru mesajlar verilirdi. Mesela, Teksas ve Kaptan Swing'de emperyalist İngilizlerle mücadele edilirdi. O yaştaki çocuklara bizim tarih derslerinde anlatılan, İstiklal Savaşı ile emperyalistlere karşı verdiğimiz mücadelenin benzeri ve vatanseverliğin yüceliği anlatılmış olurdu.

Roman kahramanları daima iyinin ve doğrunun yanında ve destekçisi olurlardı. Hak-hukuk tanırlar, gayrı meşru işlere bulaşmazlar, paraya asla tamah etmezler ve haram yemezlerdi.
Bazı roman kahramanlarının hayvan dostları olurdu. Ki bu da çocuklara hayvan sevgisi aşılardı. Cinsellik kesinlikle kullanılmaz ve bazen dozu çok iyi ayarlanmış 'flörtlere' yer verilirdi. Bazılarında kadın-erkek ilişkisi hissettirilir fakat sınır katiyen aşılmazdı.

***

Çamlıbel’deki Bahar Apartmanı’nın önündeki sokağın dili olsa da konuşsa. Bu sokakta arkadaşlarımızla kitap değiş tokuşu yapardık. Bazı arkadaşlarımız 'sergi' de açar ikinci el çizgi romanlar satar ya da belli bir süreliğine kiralardı.

***

Şimdi biraz da bu çizgi romanların kahramanlarını hatırlayalım mı?

Biz bu kitaplara genel isim olarak Teksas-Tommiks derdik. Ama tabii ki çok daha fazla 'kahraman' vardı. Ve bir de kahramanlarımızın olmazsa olmazı arkadaşları...

Teksas’ta İngilizlere karşı savaşan Çelik Bilek (Blek) ve arkadaşları Profesör Oklitus ile Rodi. Çelik Bilek avcıların lideridir; milliyetçidir, bazen romanlarda ondan 'vatansever' olarak da bahsedilir. Kendisini ülkesinin bağımsızlığına adamıştır. Milliyetçilerin Boston’daki lideri Avukat Konnoly (Konoli) ile sürekli irtibat halindedir.

Kanunsuzlara aman vermeyen 17 yaşındaki Nevada Rangeri (Ranceri) Yüzbaşı Tommiks ile arkadaşları Konyakçı ve Doktor Sallaso. Bir de Kulver Kalesi’nin komutanı Albay Brown ve Tommiks’le tatlı tatlı flörtleşen ve sıkça ona kızan-küsen kızı Suzi. Yüzbaşı Tom’un atını da unutmamak lazım. İsmi Napolyon’dur ve Yüzbaşı’nın bir ıslığından ne istediğini anlar.

Ontario Kurtları’nın lideri ve İngilizlerin belalısı Kaptan Swing ile arkadaşları Mister Blöf ve Gamlı Baykuş. Ve de sürekli Gamlı Baykuş’un 'kaidesini' ısıran cılız köpek Puik. Tabii ki Swing’in flörtü/sevgilisi Betty.
Söylemek lazımdır: Çelik Bilek ve Kaptan Swing kırmızı urbalılar (ceketliler) dedikleri İngilizleri evire çevire döverler her seferinde. Ve Amerika’ya/Kanada’ya geldiklerine pişman ederler.

Darkwood’da yaşayan, ‘Aaahhyaaakk’ haykırışıyla ağaçtan ağaca sarmaşıklara tutunarak uçan ve kanunsuzlara karşı savaşan Baltalı İlah, Zagor (Te-Nay) ile arkadaşı Çiko (Felipe Cayetano Lopez Martinez Gonzales).

İnanılmaz yüz ve kılık değiştirme becerisiyle kötü adamlara tıpatıp benzeyerek sonunda onlara mutlaka dersini veren Tom Braks ile arkadaşları Baron de Kastenyak ve köfte düşkünü obur Tonton.

Bengali ormanlarında nesilden nesile yaşayarak babadan oğula kötülerle savaşan Kızılmaske (Fantom) ile sevgili ve sonradan karısı Diana (Palmer), köpeği Şeytan ve atı Kahraman.

Sihirbazlar kralı Mandrake ile sevgilisi Narda ve arkadaşı Abdullah.

Güney Amerika’da pilotluk ve turist rehberliği yapan gözü pek Mister No (Jerry Drake) ile zaman zaman takıldığı arkadaşı SS (Otto Kruger). Mister No güzel kadınlara düşkündür ama romanlarda asla ileri gidilmez.
Tanıdığım bir kız, ismi lazım değil, çizgi romandan Mister No'ya âşık olmuştu. Şimdi gülümseyerek anıyorum.

Ormanlarda hayvanlarla iç içe yaşayan iyi kalpli Zembla ile arkadaşları Rasmus ve boynunda sürekli çalar saatle gezen sevimli yerli Yoyo.

***
Bu çizgi romanlar dışında belli bir kahramanı olmayan ve her bölümde II. Dünya Savaşı’nı anlatan Savaş. II. Dünya Savaşı tarihine ve edebiyatına olan ilgi ve sevgimin Savaş sayesinde oluştuğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bayılırdım.

Bunlar dışında elime geçerse mecburiyetten okuduğum fakat pek de hoşlanmadığım çizgi romanlar da vardı: Mini Ringo, Teks, Kinowa, Tenten, Red Kit, Gordon.

***

Bir de Türk çizgi romanları vardı. Yüzbaşı Volkan’a bayılırdım. Bu Türk pilot Yüzbaşı her seferinde düşmanlarımızı yener ve gereken dersi verirdi. Bir de arkadaşı Yüzbaşı Nusret ile adını hatırlayamadığım bir Albay vardı.

Kitap ebatından daha büyük, dergi boyutunda olan çok çok meşhur iki çizgi roman vardı. Tarkan ve Karaoğlan. Ben Tarkan’ın hastası ve hayranıydım. Nedense Karaoğlan’a düşkünlüğüm yoktu. Tarkan'ı rahmetli babamın okuduğunu da hatırlıyorum. Zaten gazetede yayımlanan tarihî 'tefrikalardan' çok hoşlanırdı.
Tarkan’da olaylar Atilla dönemindeki Hun Türk’lerinde geçerdi.
Tarkan, tartışmasız bir efsaneydi.

Romanın kahramanları; Tarkan, Alanlar’ın lideri Kostok tarafından katledilen babası Kumandan Altar, büyücü Goşha tarafından büyülenen ve hayatını trajik biçimde kaybeden abisi Tan, kale subaylarından Yüzbaşı Muncuk, zaman zaman maceralara giren sevimli Bige ve Kulke.
Ve elbette ki Tarkan’ın can dostu, sevgili Kurt’u...
Kurt'u ne kadar sevdiğimi anlatamam. Hiç şüphem yok ki bütün hayatımda etkili olan köpek sevgim Kurt sayesindedir.

Tarkan’da her zaman şu imza olurdu; “Yazan ve Çizen: Sezgin Burak”. Bu değerli sanatçının çok erken vefat ettiğini hatırlıyorum. Türk tarihini sevmem konusunda büyük emeği vardır. Allah rahmet eylesin.
Tarkan, haftada bir defa yayınlanır ve Çarşamba günleri gazete bayilerine gelirdi. O günü nasıl dört gözle beklerdim, anlatmak mümkün değil.

Tüm bu dostlarım nasıl unutulabilir ki...

***

Masum günlerdi onlar. Dünya da, insanlar da henüz bu kadar kirlenmemişti.

Bizim çizgi roman kahramanlarımız da masumdu.

Daima iyilikler yaptılar, adaletin yerine gelmesini sağladılar.

Söylemiştim, bizim çizgi roman dünyamızda hep iyiler kazandı.

Kötülük daima vardı ama daima yenilmeye mahkûmdu...

Biz dünyayı böyle bildik; iyilerin hiç kaybetmeyeceği, mutlu sonların olduğu bir dünya...

Öyleydi de aslında. Kötülük ve kötü insanlar elbette ki her zaman vardı.

Fakat sanki 70’li yıllarda iyiler daha çok kazanıyordu mücadeleyi...

Dünya değişti. Artık kötülüğün ve kötü insanların kazandığı bir evrende yaşıyoruz.

Belki de benim kuşağımın insanî değerleri yüksek ve hak-hukuk gözeten bireylerinin kırgınlığı, mahzunluğu, burukluğu da bundandır...

Mehmet S. Nane 1 Şubat 2020
ALINTIDIR.


LİNK
 
Son düzenleme:
Üst