Bartın

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,630
82,434
NeverLand
bartin_genel.jpg


TARİHÇE


Bartın Adının Kaynağı

“PARTHENİA” dan Bartın’a dönüşen adın kaynağı “PARTHENİOS” dur. Bartın Irmağının antik çağdaki adı olan Parthenios; Yunan mitolojisinde,Tanrıların Babası OKENAUS’ un çocukları olan yüzlerce tanrıdan birisi ve “Sular Tanrısı “ dır. ”Sular İlahı veya Muhteşem Akan Su “anlamlarına gelir.

Antik çağda Parthenios adı verilen Bartın Irmağının kenarında kurulan Bartın Kentinin PARTHENİA adıyla anıldığı ve zamanla Bartın’a dönüştüğü yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır.

Eski Çağlarda Bartın

Bartın’ın ilk sahiplerinin, M.Ö.14.yy.da Gaskalar ve M.Ö.13.yy’da Hititler olduğu kabul edilmekte, daha sonra Bolu Havalisine yerleşen Bitinyalılar ile Kastamonu Havalisinde hüküm süren Paflagonya’lıların, sınırlarını Parthenios’a kadar Genişlettikleri böylece Bartın Topraklarının bu iki egemenliğin sınırları içinde yeraldığı bilinmektedir. M.Ö.12.yy. sonlarında Bithynie Bölgesindeki Bartın Friglerin, Paplagonie Bölgesindeki Amasra Fenikelilerin eline geçmiş, Fenikeliler; Amasra (Sesamos), Ereğli (Heraklia), Sinop(Sinope) ve Tekkeönü’nde (Kromna) ilk Sayda Kolonilerini oluşturmuşlardır.M.Ö. 9.yy.da Akdeniz’deki güç dengelerinin bozulmasıyla Fenikeliler ve ortakları Karyalılar Amasra ve Kromna’yı terkettiler. Bartın ve çevresi, M.Ö.7.yy. sonlarında Kimmerlerin, M.Ö.6. yy.da Lidyalıların, M.Ö.547 yılında da Perslerin hâkimiyetine girdi. 216 yıllık Pers döneminde Karadeniz Kolonileri Perslon dostluğu sayesinde uzun süre bu statülerini korudular.M.Ö. 334 yılında, Makedonya Kralı İskender, Perslerin hâkimiyetine son vererek bölgenin sahibi oldu. Bartın ve Ulus'un yönetimini “General Eumenes”, Amasra ve Tekkeönü’nün yönetimini de Fridya Satrabına bıraktı. Ancak, Amasra yönetimi M.Ö.302–286 yılları arasında el değiştirerek Kraliçe Amastris tarafından yönetilmeye başlandı. M.Ö. 12. yy’dan beri Sesamos adıyla anılan kent 16 yıllık Kraliçe Amastris Döneminden sonra kraliçenin adını aldı. Bu dönemde; Kromna (Tekkeönü), Tios (Filyos-Hisarönü) ve Kyteros (Gideros) sitelerinden oluşan Symoikismos Siteler Birliğine Başkent oldu. M.Ö.286 yılında Kraliçe Amastris, oğulları tarafından bindiği gemi batırılmak suretiyle öldürülünce kent yeniden Eumenes’ce yönetilmeye başlandı. Amasra ve Bartın çevresi yöredeki savaşlar sonrasında M.Ö.279 yılında Pontus Krallığının egemenliğine girdi.

Bizans Döneminde Bartın ve Amasra

M.Ö. 70 yılında Anadolu’ya giren Romalılar Pontus Krallığının Egemenliğine son vererek yöreye sahip oldular. Roma döneminde Bitinya ve Pontusun Paflagonyadaki bölümü Bitinya-Pontus eyaleti olarak Satraplıkla yönetilmeye başladı.Amasra bu eyaletin Pontus bölümü başkenti oldu.M.S.395 yılına kadar Roma İmparatorluğu’nun, Roma-Bizans bölünmesi üzerine de Bizans’ın payına düşen Bartın ve çevresi uzun yıllar Bizans’ın hakimiyetinde kaldı.

Kukaya.jpg


Bartın Kuşkaya Anıtı


Ortaçağda Bartın ve Amasra

Bartın ve çevresi M.Ö. 390 yıllarında Hazar hükümdarı Sahip Han komutasındaki Peçenek ve Kumanların, M.S. 798 yıllarında Abdülmelik komutasındaki Müslüman Arapların, 800 yıllarında Selçukluların ve 865 yıllarında da Rusların yoğun akınlarına hedef oldu.

Türklerin yöreye ilgisi 1084 yıllarında başladı. Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in Komutanlarından Emir Karatigin 1084 yılında Sinop, Çankırı, Kastamonu ve Zonguldak ’ı alarak yörede Bartın, Ulus, Eflani, Safranbolu ve Devrek’i de kapsayan bir Türk Emirliği kurdu. Ancak, 1086 yılında Süleyman Bey’in ölümü ve 1096 yılında başlayan 1.Haçlı Seferleri, Kuzeybatı Anadolu’ya yerleşen Türkler açısından ciddi sıkıntılar yarattı. Haçlı müttefiklerle Bizans arasında yapılan anlaşma sonrasında başta Amasra, Sinop ve Ereğli olmak üzere İstanbul’dan Samsun’a kadar tüm Karadeniz sahili yeniden Bizans’ın hâkimiyetine girdi.

Bartın ve çevresi ise Bizans’tan sonra 11.YY sonlarında Anadolu Selçuklularının eline geçti.200 yıllık Selçuklu döneminden sonra 1326’da Kastamonu yöresine hakim olan Candaroğulları Beyliği ve 1392’den itibaren de Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer aldı.

Amasra.jpg


Bartın Amasra Kalesi


Osmanlı Döneminde Bartın

1402 yılında yapılan Ankara savaşı sonunda bir ara İsfendiyaroğlu Beyliği’nin eline geçen kent 1461 yılında tekrar Osmanlı Devleti egemenliğine girmiştir.1460 yılına gelindiğinde, Bartın ve Çevresi; Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde, Amasra ise Ceneviz Kolonisi idi. Anadolu’da Türk birliğini sağlamak Cenevizlilerin elinde bulunan Karadeniz ticaretini ve denizyolunu ülkesine kazandırmak amacıyla Kuzey Anadolu Seferine hazırlanan Fatih Sultan Mehmet Han, ilk hedef olarak Amasra, Kastamonu ve Sinop’ seçti.1460 yılında, Fatih Sultan Mehmet Üsküdar’dan avlanmak bahanesiyle yola çıkarken, Mehmet Paşa Komutasındaki Osmanlı Donanması da denizden hareket etti.Fatih Bolu’ya geldiğinde Kastamonu ve Sinop yörelerine hakim olan ve Candaroğulları Beyliği’nin devamı sayılan İsfendiyaroğulları’nın Beyi İsmail Bey, padişaha kıymetli eşyalar göndererek bağlılığını bildirdi.Yoluna devam eden Fatih Ekim ayında Bartın’a gelip ordugahını bugünkü Orduyeri’ne kurdu.Donanmayla haberleşme sağlayan haberciler, Donanmanın Amasra açıklarında göründüğünü bildirdiklerinde , Amasra üzerine yürüyen Fatih, Ceneviz Senyoru’ndan kan dökülmemeden Amasra’yı teslim aldı.

Bartın, Osmanlı döneminin 1460-1692 yılları arasında Anadolu Beylerbeyliği’ne bağlı Bolu Sancağı sınırları içinde yer aldı. Bolu Sancağının kaldırılmasıyla 1692-1811 yılları arasında Voyvodalıkla yönetilen Bartın, 1811 yılında da Kastamonu Vilayetine bağlı olarak yeniden kurulan Bolu Sancağına bağlandı. Bu dönemde ticari potansiyeliyle bölgenin Pazar yeri olan ve Oniki Divan adını alan Bartın, 1867 yılında ilçe oldu. 1876 yılında da Belediye Teşkilatı kuruldu.

Cumhuriyet Döneminde Bartın

1920 yılında Zonguldak Mutasarrıflığına bağlanan Bartın’ın 1924 yılında Zonguldak’ın il olmasıyla birlikte bu ilin ilçesi haline gelmiştir. 07 Eylül 1991 tarihinde de 28.08.1991 tarih ve 3760 sayılı yasayla il statüsüne kavuşmuştur.

Bartın iline bağlı ilçelerden Osmanlı döneminde ilçe iken Cumhuriyetle birlikte bucak statüsüne düşürülen Amasra; 1987 yılında yeniden, Ulus; 1944 yılında, Kurucaşile; 1957 yılında ilçe olmuştur.

Bartın’ın halen Merkez, Amasra, Ulus ve Kurucaşile olmak üzere 4 ilçesi, Arıt Kozcağız, Kumluca ve Abdipaşa beldeleriyle birlikte 9 Belediye, 262 köyü vardır.

Genel Bilgiler

Batı Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Bartın İli’nin, kuzeyini 59 km.lik sahil şeridiyle Karadeniz çevrelerken, doğuda Kastamonu, doğu ve güneyde Karabük, batıda ise Zonguldak illeri çevirmektedir. Bartın; doğu, batı ve kuzeyden yüksekliği 2000 m.yi geçmeyen dağlarla çevrilidir. Dağlar, yüksek olmamakla birlikte oldukça dik, sahillere doğru sarp ve kayalıktır. En yüksek nokta Keçikıran Tepesi’dir (1619 m.). Aladağ, Kocadağ, Karadağ, Kayaardı, Karasu ve Arıt dağları ise bölgenin en önemli dağlarıdır. Kent merkezini batıdan Aladağ, kuzeyden Karasu dağları ve doğudan Arıt dağları kuşatmaktadır. Bartın Irmağı ve kolları tarafından derin bir biçimde parçalanan arazi çok engebeli bir görünümdedir. Irmağın genişlediği alanlarda ve dağların oldukça dik yamaçları arasında dar ve derin vadiler yer alır. Kent merkezlerine inildikçe düz ovalar artmaktadır.

Evleri.jpg


Bartın Evleri

Bartın’ın en önemli akarsuyu, Antik Çağda Parthenios adı ile anılan ve kente adını veren Bartın ırmağıdır. Bartın ırmağının iki ana kolunu oluşturan Kocaçay ve Kocanazçayı, Bartın merkezinde Gazhane Burnu’nda birleşip Boğaz mevkiinde Karadeniz’e ulaşır. Kocanazçayı; güneyden doğup Kozcağız’dan kuzeye doğru akarken, 107 km. uzunluğundaki Kocaçay; Kastamonu’dan gelip Ulus’tan geçen Göksu ve Eldeş Çayları (Ulus Çayı) ile bunlara katılan derelerden oluşur. Arıt ve Mevren Derelerinden oluşan Kozlu Çayı ile birleşen Kışla Deresi, Akpınar ve Karaçay Dereleri Kocaçay’ı besleyen akarsulardır. Kapısuyu ve Tekkeönü Dereleri ile Ulus-Uluyayla’yı sulayan Ovaçayı ve İnönü Dereleri ise diğer önemli akarsularıdır.

bartin_irmagi2.jpg


Bartın Çayı

Yüzölçümü 2143 km2’olup, denizden yüksekliği 25 m.dir. İlin toplam nüfusu ise 184.178’dir.

İlin ekonomisi, tarım, hayvancılık ve ormancılığa dayanmaktadır. Bölgede yetiştirilen tarımsal ürünler, buğday, arpa, mısır, yulaf, fasulye, ayçiçeği, soğan, patates, yonca, fiğdir. Son yıllarda seracılık gelişim göstermiştir. Bartın’ın 2140 km²’lik toplam arazi varlığının % 46’sını ormanlar kaplamaktadır. İlin ormanları eskiden beri ekonominin temel sektörlerinden birini oluşturmuştur. Osmanlı Devletinin Gelibolu tersanesini kurmak için teşebbüse geçtiği 1402 yılından itibaren kerestecilik faaliyetinin başladığı, Osmanlı donanmasının kadırga ve kalyonlarının Bartın, Amasra ve Kurucaşiledeki tersanelerde yapıldığı ve1914 yılında Süveyş Kanalı takimatında kullanılmak üzere Bartın’dan Mısır’ın İskenderiye limanına kereste sevk edildiği tarihi kayıtlarda bulunmaktadır. 600 metre yüksekliğe kadar olan bölümde defne, meşe, kayın, kocayemiş, ardıç, 600-1000 metre yükseltili alanda meşe, kayın gürgen, 1000-1500 ve daha yukarı kesimlerde ise kayın kestane ve çam ağaçlarından oluşan il ormanları Bartın merkez ve Ulus ilçesindeki iki ayrı işletme müdürlüğü tarafından işletilmektedir.

1163572230_inkum03.jpg


İnkum
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,630
82,434
NeverLand
Amasra Kalesi


Amasra.jpg



Amasra, Küçük yarımadanın üzerinde Bizanslılar döneminde yapılmış olan bu kale daha sonra, XIV.-XV.yüzyıllarda Cenevizliler ve Osmanlılar zamanında çeşitli ilavelerle genişletilmiş ve orijinalliğinden uzaklaşmıştır.

Günümüze kalıntıları gelen bu kale, 500-600 m. uzunluğunda dikdörtgen planlıdır. Kalenin duvarlarına kısa aralıklarla kuleler yapılmış ve böylece daha sağlamlaştırılmıştır. Kara tarafındaki surların önüne hendekler yapılmıştır. Kale üzerindeki araştırmalarda eski dönemlere ait taşların, mimari parçaların, kitabelerin ve heykel kaidelerinin kullanıldığı görülmüştür. Bunların arasında Roma dönemine ait büyük bir kitabe parçası kalenin yapımı sırasında Bizanslıların önceki döneme ait eserleri tahrip ettiğini göstermektedir.

Kale duvarlarında bulunan mermer bir kitabe, Amasralı bir kişinin dul eşi Marcellus kızı Marciana tarafından verilen para karşılığında İmparator Antoninus Pius (138-161) anısına yapılan heykele aittir.

kale.jpg


Amasra İçkale Mescidi

Bu kalenin bulunduğu alan bugünkü Amasra’nın kurulduğu ilk yerleşimdir. Halk arasında Pöstepe olarak isimlendirilen kalenin bulunduğu bu tepe, daha sonra Boztepe’ye dönüşmüştür. Buradaki ikinci bir kale ile bu kale arasındaki bağlantı tek kemerli bir köprü ile sağlanmıştır. Kalenin bulunduğu bu bölge Ortaçağ’ın Bizans özelliklerini yansıtmaktadır. Günümüze kadar gelen kalenin kulelerinde küçük hücreler bulunmaktadır. Ayrıca bunun içerisinden yükselen İçkale yüksek duvarları ile dikkati çekmektedir.

Kale dışarıya Küçükliman ve Büyükliman kapıları ile açılmaktadır. Bunun dışında Zindan Kapısı, Karanlık Yer Kapısı ismi ile tanınan küçük kapıları da bulunmaktadır. Kale duvarlarında Osmanlı dönemi öncesinde Ceneviz egemenliğini gösteren armalar bulunmaktadır. Bu armalar arasında önemli Ceneviz ailelerinden Adorno, Pogio, Malaspina, Fregoso, Luxardo, De Ghizofi, D’auria, Bocanegra, De Zoallio’nun armaları bulunmaktadır. Bunlar arasında Cenova’yı bir süre ele geçiren Milano dükası Visconti’nin yılanlı arması dikkati çekmektedir. Bu armalar arasında Bizans Palaiologos ailesine ait bir arma da görülmektedir.


Kilise Camisi


Kilise.jpg


Amasra Kalesinin içerisinde yer alan ve Bizans dönemine ait bir kilise olan bu yapı, Amasra’nın fethinden sonra camiye dönüştürülmüştür.

Dikdörtgen planlı yapının girişinde bir narteksi bulunmakta olup, buradan üç kapı vasıtası ile naos kısmına (ibadet mekanı) geçilmektedir. Apsid kısmı dışarıya çıkıntılı yarım daire şeklindedir.

Bizans tuğla işçiliği yönünden önemli olan yapının duvarları Osmanlı döneminde sıvanmıştır. Bu badanaların dökülmesi ile bazı yerlerinde eski Bizans duvar resimleri ortaya çıkmıştır. Bunların en önemlileri eski kilisenin mihrap (apsid) kısmının yarım kubbesinde Hz.İsa’nın göğe çıkış sahnesi’nin (Ascension) tasvir edilmiş olduğu, alt kenarda sıralanan ve yukarıya bakan Havarilerden anlaşılmaktadır.

Cami günümüzde boş ve kullanılmamaktadır.


Fatih Cami


Fatih.jpg


Amasra Kalesi içerisinde IX.yüzyılda yapılmış olan Bizans kilisesi Amasra’nın Fatih Sultan Mehmet tarafından fethinden sonra camiye dönüştürülmüştür.

IX.yüzyıl Bizans mimarisinin duvar işçiliği ve küçük ölçüdeki kilise planının uygulandığı bu yapının narteksi, naosu bulunmaktadır. Bu bölümler 19x11 m. ölçüsünde, dikdörtgen planlı olup, camiye dönüştürüldükten sonra son cemaat yeri ile ibadet mekanına çevrilmiştir. Caminin Bizans tuğla işçiliği dışında herhangi bir bezemesi bulunmamaktadır.

Yapının üst örtüsü tonozludur. 1887 yılında onarım geçirmiştir. Son dönemlerde bir çok onarım geçirdiğinden orijinalliğinden uzaklaşmıştır.

İskele Camisi

Amasra’nın XIX.yüzyılda kale dışına doğru taşması ve genişlemesi sonucunda yeni mahalleler meydana gelmiştir. Buradaki iki liman arasında Hacı Ali Bey (1785-1860) Eyiceler ve Hacı Nuri Mescitlerini yaptırmıştır. Bunlardan Büyük İskele Camisi XIX.yüzyıl barok üslubunda yapılmıştır. Küçük ölçüdeki bu caminin üzeri merkezi bir kubbe ile örtülüdür.

XIX.yüzyılda yapılmış diğer küçük mescitler, XX.yüzyılın ortalarında yıkılarak ortadan kalkmışlardır.


Kemerdere Köprüsü


Kemerdere.jpg


Roma İmparatoru Claudius döneminde (M.S. 41-54) yapılan tek gözlü bir Roma Köprüsü olup, Amasra'ya 3 km uzaklıktaki Cevizlik Vadisi'ndedir.

Kemere Köprüsü


Kemere.jpg


Boztepe'deki Sormagir Kalesini Amasra'daki Zindan Kalesine bağlayan tek gözlü bir köprüdür. Yapı üslubundan Bizans dönemine ait olduğu sanılmaktadır.


Bartın Kuşkayası Anıtı


Kukayas.jpg


Roma döneminde, Bartın-Amasra arasındaki Askersuyu denilen geçidin üzerinde İmparator Cladius döneminde MS.I.yüzyılda Gaius Lilius Aguilla tarafından kayadan yontma bir anıt olarak yapılmıştır.

Kemerli niş içerisindeki bu anıt 1.80 m. boyundadır. Anıtın bulunduğu yer geçidin en dar yeri olup, aynı zamanda burası Karadeniz’e yöneliktir.

Bu anıtın üzerindeki kitabeden başka imparator heykeli ve ordu kartalı (legion) bulunmaktadır. Bunlardan imparatorun başı ile ordu kartalı kaybolmuş, günümüze yalnızca heykelin gövdesi ile kitabesi gelebilmiştir. Buna benzer bir anıtın kalıntıları Amasra’ya hakim olan Sayvan Kaya’da görülmektedir.

Gürcüoluk Mağarası


Grcoluk.jpg


Bartın’a 32 km. uzaklıkta, Amasra Karakaçak Köyü’nün Kuyupınar Mahallesi’nde bulunan Gürcüoluk Mağarası ilin başlıca doğal güzelliklerinden birisidir.

Karakaçak Köyü’nden 3 km. uzaklıktaki bu mağara 15 ayrı odadan oluşmaktadır. Ancak bir kişinin geçebileceği dehlizlerle odalar birbirlerine bağlantılıdır. Mağaranın büyük bir girişi bulunmakta olup, 169 m. uzunluğundadır. İçerisinde sarkıtlar, dikitler ve damla taşlar bulunmaktadır.

Sesamos, Amestris (Amastris,Amasra)

Bugünkü Amasra’nın yerinde, İÖ.9.yüzyılda, adı Hellenlerce Sesamos olarak anılan bir kentin varlığını İliyada’dan öğrenmekteyiz. İliyada’ya göre; kentin varlığı Troia Savaşı (İÖ.1200) dönemlerine kadar uzanmaktadır.

Ancak sözü edilen kent, Hellenlerin Marmara Denizi ve Karadeniz kıyılarında yavru kentler kurduğu dönemde (İÖ.7.yüzyıl) Yunanistan’dan gelen Megaralı göçmenlerin eline geçerek bir Hellen kenti olmuştur. Asıl kenti yeni yapılarla donatarak geliştirerek kendi adını veren ise Kraliçe Amastris’tir.

Sesamos.jpg


Adını Kraliçe Amastris’ den alan ve İ.Ö.3.yüzyıla kadar Sesamos adıyla anılan kentin ilk kurucusu, Strabon’a göre Amazonlar’dır. M.Ö. 12.yüzyılda Fenikeliler Sesamos’u Sayda kolonisi yapmışlar, M.Ö. 8.yüzyılda da kent, İon kolonisine katılmıştır. M.Ö. 580’de Lidyalılar, 547’de Persler kente egemen olmuş, Perslerin döneminde yapılan "Antalkidos Barışı" ile ilk kez otonom bir yapıya kavuşmuştur.

Büyük İskender’in Pers İmparatoru III.Dareios’u yenmesi üzerine hanedanlıklar arası evlilik nedeniyle, M.Ö. 306’da gelindiğinde Dareios’un yeğeni Amastris, bu kente, çocukları da Herakleia’ya yönetici olmuşlardır.

Amastris döneminde akropol, kutsal tapınaklar, rıhtımlar yapılarak kent daha bayındır duruma gelmiştir.

Amestris, Heraklia Pontika (Karadeniz Ereğlisi) Tyranı Dionysos ile velendi, kocasının ölümü üzerine, küçük yaştaki oğlu adına yönetimi eline aldı. İÖ. 301’de Lysimakhos ile evlenmiş, onunla 2 yıl kadar evli kaldıktan sonra ayrılıp Herakleia Pontika’ya dönmüş yeniden yönetimin başına geçmiş, kendi adına paralar bastırmıştır.

Ancak sonunda oğulları tarafından (İÖ.288) öldürülmüştür. Bu olay üzerine Lysimakhos Ereğli’ye gelerek Amestris’in oğullarını öldürtmüş ve Amastris’in küçük devletinin yönetimini de halka bırakmıştır.

Sesamos1.jpg


M.Ö. 70 - M.Ö. 395 yıllarında Romalılar Amastris kentine egemen olmuşlar ve dönem içinde Nicomedia-Amasia hattından bir yol bağlanarak kente, Form, saray, şeref yolu, 5 bin kişilik Tiyatro, akropol, tapınaklar ve Kuşkayası Yol Anıtı yapılır.

M.S. 395’de Amastrist Doğu Roma sınırları içinde kalan Bizans’ın egemenliği altına girmiştir.Bizanslıların egemenliği döneminde yol şebekesi onarılmış, kale tahkimi yapılmıştır. Bu arada gemi yapımcılığı da geliştirilmiştir.

Pontus devletinin kralı VI. Mithridates’in Roma’ya karşı giriştiği savaşta yenilmesi üzerine, Pontus krallığı yıkıldı. Romalı komutan Pompeius’un getirdiği yeni düzenlemeyle, eski Pontus krallığı ülkesinin Anadolu’da, Kızılırmak batısındaki, Paphlogonia’daki parçası, Roma Cumhuriyetine katıldı. Amastris Romalıların egemenliği döneminde, Bithynia-Pontus ilinin Pontus bölümü başkenti olmuştur.
Anadolu’da Türk yayılması bu yöreye kadar ulaşınca Bizans İmparatorluğu Amastris’in Türklere karşı korunmasını sağlamak amacıyla kentin yönetimini Cenevizlilere bırakmıştır.

Amastris kentinden günümüze gelebilen kalıntılar şunlardır:

Gymnasion kalıntısı, bugün Bedesten denilen kalıntıdır. Müzenin güney tarafındadır. Tiyatro vomitoriumu’nun kalıntıları, müze ile bedesten arasında, bugünkü mezarlığın yanındadır.

Tiyatronun Cavea’sından günümüze herhangi bir kalıntı gelememiştir. Pek çok sayıda Ortaçağ kale surlarının yapımında kullanılan, çeşitli İlkçağ yapı kalıntıları bulunmaktadır.

Kukaya.jpg


Bartın-Amasra yolunun doğu yanında ve az üstünde ise Kuşkayası denilen anıt bulunmaktadır. Kabartma anıtın sol yanında, İmparator Cladius’un (İS.41-54), başı günümüze kadar gelememiş bir kabartması bulunmaktadır. İmparatorun kabartması üzerinde ise bir yazıt bulunmaktadır.

Erythinoi

Erythinoi, Amasra’nın doğusunda, kara yolunun 20 km. kadar ilerisinde, Kıyıdaki Çakraz’dadır. Çakraz Köyü ve yakınındaki Boz Köyü bazı haritalarda birlikte Çakrazboz olarak işaretlenmiştir. Burada 1880’lerde Hirschfeld’in yaptığı araştırmalarda mermer bazı mimari parçalara rastlamıştır.

Bölgede yeterince araştırma yapılmadığından tam olarak adı dışında belge ve bilgi bulunmamaktadır.

Erythinoi, Hellen dilinin çoğul üretme kurallarına göre, Erythinos sözcüğünün çoğul biçimidir.

Amasra Müzesi

Amasra Müzesi, Belediye binasındaki küçük bir salonda 1955 yılında açılmış, 1969 yılında eski bir ilkokul binasına taşınmıştır. Amasra Müzesi XIX.yüzyılın sonunda Bahriye Mektebi olarak yapılan tek katlı bugünkü bina, restore edilmesinden sonra 1982 yılında ziyarete açılmıştır.

Mzesi.jpg


Müze, arkeolojik eserler ve etnoğrafik eserler olmak üzere iki ayrı bölümden oluşmaktadır. Arkeolojik eserler bölümünde yörede bulunan Helenistik, Roma, Bizans, Ceneviz dönemlerine ait keramik, maden eserler ve heykelleri ile kitabeler sergilenmektedir. Yöredeki mezarlarda ele geçen pişmiş toprak ve cam koku, gözyaşı şişeleri, altın ve bronz süs eşyaları, ayrıca denizden çıkarılan çeşitli tipte amphoralar testiler sergilenmektedir. Yine aynı çağlara ait bronzdan heykelcikler, bilezikler, olta iğneleri, haçlar, silahlar, kandiller ve kaplar bulunmaktadır. Ayrıca bu bölümde Helenistik, Roma, Bizans, Ceneviz dönemlerine ait altın, gümüş ve bronz sikkeler sergilenmektedir.

Müzenin etnoğrafik eserler bölümünde Geç Osmanlı dönemine ait çeşitli yazı takımları, şamdanlar, mühürler, kantarlar ve seramikler bulunmaktadır. Bunların yanı sıra Amasra’nın yöresel giysileri, gümüş süs eşyaları, yatak ve yastık örtüleri sergilenmektedir.Yazma eser olarak Kuranlar, düz yaygılar olarak halı ve kilimler, Osmanlı döneminde kullanılan kap ve kacaklar ile duvar saatleri de etnoğrafik bölüm eserleri arasındadır. Ayrıca müzenin koridorunda sergilenen,1852 tarihli Saray Matbaasında basılmış Akdeniz haritası üzerinde durulacak belge niteliğinde bir eserdir.

Müze bahçesinde Helenistik, Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerine ait çeşitli taş eserler bulunmaktadır.

Amasra Hamamı

Amasra’nın Klasik dönem Türk-Osmanlı mimari üslubundaki küçük bir hamamı bulunmaktadır. Bu hamamın ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Ancak Evliya Çelebi’nin bu hamamdan söz etmiş oluşu hamamın XVI.yüzyıl sonlarında yapıldığına işaret etmektedir.

Küçük ölçüde, soğuklu, sıcaklık ve külhanı olan bu hamamın sıcaklık kısmının üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. Bu yapının ahşap olan soyunmalık bölümünden hiçbir iz günümüze gelememiştir. Bu yapı aynı zamanda Amasra’daki Osmanlı hamam mimarisini yansıtan tek eserdir.

Osmanlı Hamamı

Hamamın kalıntılarından XVII. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Soğukluk, Ilıklık, üç kurnalı yıkanma yeri ve su hazneleri ile külhan bulunmaktadır. Yıkanma yeri bir orta kubbe ve onu tamamlayan iki yarım kubbe ile örtülüdür. Soğukluk kısmı yıkılmıştır.

Büyükada'daki Kilise Kalıntısı

Amasra limanındaki Büyükada’da 1936 yılında define arayıcıları tarafından bir kilisenin kalıntıları bulunmuştur. Büyük olasılıkla VIII.yüzyıl başlarında İmparator II.Iustinianus döneminde patrik olan Kyros bağlantısı olduğu Prof.Dr.Semavi Eyice tarafından ileri sürülmüştür.

Kiliseden günümüze çok az bir kalıntı gelebilmiştir. Temel kalıntılarına dayanılarak bu kilisenin kapalı Yunan haçı planında olduğu anlaşılmaktadır. Dikdörtgen planlı bu yapının önünde bir narteksi bulunmaktadır. Naos dört duvar uzantısı ve bunların kemerlerle birleşmesinden meydana gelen küçük bir kubbe ile örtülü olduğu sanılmaktadır. Deniz kıyısından kilisenin bulunduğu kayalıklara kadar Bizans döneminde merdivenler yapılmıştır.

Bu kilisenin mozaik döşemesi, duvarları defineciler tarafından tahrip edilmiştir.
 
Üst