Alaca

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,621
80,443
NeverLand
001-1.jpg


Orta Karadeniz Bölgesi’nde, Çorum İli’ne bağlı bir ilçe olan Alaca’nın kuzeyinde Merkez İlçe, batısında Sungurlu, doğusunda Ortaköy ilçesi ve Yozgat, güneyinde de yine Yozgat bulunmaktadır. İlçe topraklarının çok az bölümü de İç Anadolu Bölgesi’ndedir. Orta Anadolu platolarına geçit oluşturan bir kesimde yer alan Alaca, Bozok platosunun uzantısı üzerindedir. Önemli bir yükseltinin bulunmadığı ilçe topraklarının tek düzlük alanı Hüseyinabad Ovası’dır. Hüseyinabat Ovası , güneyden Arapseyfi Vadisi ile Yozgat’a, kuzeyinden Hatap Vadisi ile de Çorum’a bağlanmıştır. Hüseyinabad Ovası’nda yer alan Alaca’nın, Karadeniz ile Akdeniz’i, Doğu Anadolu ile Batı Anadolu’yu birbirine bağlayan karayollarının kesiştiği çok önemli bir dört yol üzerinde kurulmuş olması nedeniyle önemi bir kat daha da arttırmaktadır.

Alaca’nın jeolojik yapısı üçüncü zamanın sonları ile dördüncü zamanın başında meydana gelen oluşumlardan meydana gelmiştir.Özellikle üçüncü zamanın kütlelerinden trakit, granit, bazalt ve andozit gibi kültelerinin yanı sıra tortul kültelerine de daha çok ilçenin kuzey kesimindeki köylerde rastlanmaktadır. Üçüncü zamanın sonu ile dördüncü zamanın başında meydana gelen yer yapısındaki yükselmeler sonucunda bazı yerlerde kırılmalar olmakta, bu fay hatları bulunan yerlerde sık sık depremler meydana gelmektedir.

İlçenin güney batısında yüksekliği 1.425 m. olan Hırkababa (Hırababa) Dağları ve tepesi bulunmaktadır. Bu dağların eteklerinde meşe ormanları vardır. Buradaki Hırkababa Dağı, ismini en yüksek zirvesinde yattığı bilinen Hırababa Yatırı’ndan almıştır. Ovanın güney doğusunda Danlı Dağları bulunmaktadır. İlçenin kuzey doğusunda Çal Dağı ile Bozdağ yer almaktadır. Çal Dağları’nın en yüksek kısmına Çal Tepesi denilmektedir (1.700m.). İlçenin kuzeyindeki yüksek ve sarp kayalıkların, Hışır (Boğaziçi) Vadisi’nin etrafındaki dağların görünümü farklıdır. Alaca’nın bilinen belli başlı tepeleri ; Tutluca Köyü’nde bulunan Tutbaba Tepesi, ovadaki Yassıçal,Köyçalı,Demirçal Tepeleri, Boğaziçi (Hışır) Köyü’ndeki Beşiktepe’dir. Ayrıca Suludere Köyü’nde Deliktepe, Kuzukulak Tepe, Kale Tepe, Çomak Tepe; Dölderesi Köyü’nde Ayrının Tepe, İncebel Tepe, Tarla Tepe, Kabak Tepe, Ziyaret Tepe; Karatepe Köyü’nde Göğtepe, Garipçe Tepe,Kuş Tepe; Boğaziçi Köyü’nde Kayabaşı, Öksürük Kaya Tepesi, İnkaya Tepe, Mantar Tepe; Suludere Köyü’nde Mehmetbeyli Tepe, Bıtıraklı Tepe; Koyunoğlu Köyü’nde Katır Cılgası, Çal Tepe; Küçükdona Köyü’nde Pambukçal, , Kapaklıtaş ve Zindan Tepesi; Körpınar Köyü’nde Çerkezbakırın Tepesi; Kuyzkışla Köyü’nde Kule Tepesi; Kılavuz Köyü’nde Donbaba Tepesi; Geven Köyü’nde Kale Tepe gibi birçok tepe bulunmaktadır.

2-16.jpg


Alacahöyük Aslanlı Kapı

Alaca’da derin vadilere rastlanmamakla beraber, kuzey ve güney kesimindeki dağlık ve tepelik alanlarda irili ufaklı vadiler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; Küçükhırka Köyü’nde Kuyumcudere Vadisi, Büyükhırka Beldesi’nin Hırkababa Tepesi’nin doğusunda Büyükdere Vadisi, Çedederesi Köyünde Çededere Vadisi, Koçhisar Köyü’nde, Koçhisar Vadisi, Seyitnizam Köyü’nde, Seyitnizam Vadisi, Küçükdona Köyü’nde ise köyün doğusunda bulunan Küçükdona Vadisi, Büyüksöğütözü Köyü’nde, Söğütözü Vadisi’dir. Alaca’da bulunan bu vadilerin bir kısmına köyler, bir kısmına da barajlar ve göletler kurulmuştur. Alaca’nın en büyük, en derin ve en önemli vadisi ise Hışır (Boğaziçi) Vadisi’dir. İlçedeki diğer vadiler ise, Boğaziçi (Hışır) Vadisi, Kırgı Vadisi, Kayabüğet Vadisi, Fındıklı Vadisi, Mağara Vadisi, Çorak Vadisi, Ormaniçi Vadisi, Kale Vadisi, Karakaya Vadisi, Kavaközü Vadisi, Bazlambaç Vadisi, Boğaz Vadisi, Zindan Vadisi, Değirmenönü Vadisi, Dereyazıcı Vadisi, Seyidin Vadisi, Gerdekkaya Vadisi’dir.

Alaca ilçesi sınırlarında bulunan dağların, tepelerin arasından gelen, aynı zamanda Hüseyinabat Ovası ve etrafındaki civar köylerin dere ve çayları ovada birleşerek Alaca Suyu’nu meydana getirir. Bu su, Hışır (Boğaziçi) Vadisi’nden geçerek 20. km.de Çorum Çat Suyu ile birleşir. Bunun dışında ilçede, Soğucak Deresi, Eymür Özü, Eski Köy Deresi, Gavur deresi, Çatalbaş Deresi, Büyük Öz Deresi, Fındıklı Deresi, Ballı Dere, Pazarlı Dere, Sapmaz Deresi; Aköz ve Çaraöz Çayları bulunmaktadır.

alacakalehisar.jpg


Kalehisar

Akören Köyü’nün doğusunda, 50.000 m2 lik bir alanda kendiliğinden oluşmuş küçük bir doğal göl bulunmaktadır. Alaca baraj ve gölet bakımından oldukça zengindir. Bu baraj ve göletler kuruldukları bölgedeki derelerden gelen akarsulardan, kışın yağan kar sularından ve zaman zaman yağan yağmur sularından beslenip dolmaktadır. Koçhisar Barajı, Alaca (Evci Barajı), Örükaya Göleti, Atatürk Göleti, Bozdoğan Göleti, Sincan Göleti, Geven Göleti, Sarısüleyman Göleti, Çatak Göleti, Soğucak Göleti, Gökören Göleti, Alacahöyük Göleti, Büyükdere Göleti ve Seyitnizam Göleti bunların başında gelmektedir. Yüzölçümü 1.375 km2 olup, toplam nüfusu 50.292’dir.

İlçenin ekonomisi, tarım, hayvancılık ve turizme dayalıdır. Tarım alanında yetiştirilen en önemli ürünler buğday, arpa ve şeker pancarıdır. Ayrıca sebzecilik ve meyvecilik de yapılmaktadır. Hayvancılıkta sığır, koyun keçi yetiştirilmektedir. Hititlerin önemli bir merkezi olduğundan ve Alacahöyük başta olmak üzere yörede arkeolojik kalıntı ve buluntuların oluşundan ötürü turizm yönünden ekonomisinde önemli derecede yer almaktadır.

5-9.jpg


Alacahöyük Buluntusu (Hitit Dönemi)
Alaca’nın 17 km. kuzeybatısında yer alan Alacahöyük yöredeki en önemli arkeolojik alan olup, aynı zamanda ilçenin eski tarihi hakkında bilgi vermektedir. Burası ilk kez 1835 yılında W.C. Hamilton tarafından tanıtılmış olup, bu yıllardan itibaren Orta Anadolu’yu ziyaret eden bilginlerin uğrak yeri olmuştur. 1861 yılında ise G. Perrot Anadolu gezisi sırasında höyüğe gelmiş ve kapının sağ ve solundaki dört köşe kulenin planı ile orthostatlardan birini açığa çıkarmıştır. Perrot bu çalışmadan sonra bu kabartmaların Hitit dönemine ait olduğunu da ilk olarak ileri süren kişi olmuştur. W. Ramsey de Wilson ile birlikte 1881 yılında höyüğü inceleyerek birkaç yeni kabartmayı daha önce bilinenlere eklemişlerdir. 1893 yılında ise E. Chantre höyüğe gelmiş ve o da sfenkslerin arasındaki dört köşe dehlizi ve onun gerisindeki ikinci kapıyı ve kapının sövelerini ortaya çıkarmıştır. Daha sonra 1906 yılından beri Boğazköy’de çalışan H. Winckler, Makridi Bey ve İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Halil Ethem Bey’in teklifi üzerine Höyük’te araştırma yapmaya karar vermişlerdir. Höyük’te gerçek anlamda ilk sistemli kazılar, Cumhuriyet Döneminde Atatürk tarafından başlatılmıştır. 1935 yılında Türk Tarih Kurumu adına Hamit Zübeyr Koşay, Remzi Oğuz Arık ve Mahmut Akok’un gerçekleştirdiği ilk kazı çalışmaları 1983 yılına kadar sürdürülmüştür. Bu tarihten itibaren ara verilen kazılara 1997 yılında Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu tarafından tekrar başlanmıştır.Yapılan araştırma ve kazılar sonucunda Alacahöyük’ün Kalkolitik Çağdan günümüze kadar kesintisiz olarak iskâna sahne olan höyükte 4 kültür katı tespit edilmiştir.

alacahuseyingazi.jpg


Hüseyin Gazi Medresesi​

Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nun Anadolu’daki egemenliğine son vermesiyle birlikte bu yörede karışıklıklar başlamıştır. Helenistik dönemde Alaca ile ilgili bilgilere kaynaklarda rastlanmamaktadır. MÖ.85’ten sonra Galatlar Roma’ya bağımlı olarak yörede bir süre hüküm sürmüşler, Çorum ve çevresinde yapılan kazılarda da Galatların İskilip, Bayat, Avkat, Boğazköy ve Eskiyapar çevresinde yaşadıklarını göstermiştir. Pontusların Romalılara yenilmesi sonucu Çorum ve çevresinin ile birlikte Alaca da Romalıların egemenliği altına girmiştir. Nitekim Alaca çevresinde; Alaca Höyük, Eskiyapar, Çikhasan-Pazarlı, Tutluca, Kabil Kalesi vb birçok ören yerlerinde Roma devri mezarlara, sikkelere, takılara, seramik parçalarına rastlanmakta olup, bu döneme ait eserler Çorum Müzesinde, İstanbul Arkeoloji Müzelerinde ve Ankara Anadolu Medeniyetler Müzeleri’nde sergilenmektedir.

Malazgirt Zaferinden (1071) sonra Alaca’ya Türkmen Boyları yerleşmiş, çevrede bazı dergâh ve yapılar olduğu kaynaklardan anlaşılmıştır. Örneğin Alaca’nın 18 km. kuzeybatısında Kalehisar-Demirli (Mahmudiye köyü) Behramşah Külliyesi ve bir Bektaşi dergâhı yapılmıştır. Daha sonra Eretna Beyliği burada hüküm sürmüş, daha sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır. XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Çorum’da gelişen Celali isyanları zaman zaman Alaca’ya da sıçramıştır.

9092.jpg


Hüseyin Gazi Türbesi​

Şemseddin Sami’nin Kamüsü’l Âlam’da Alaca’yı “ Ankara İli’nin Yozgat Sancağına bağlı küçük bir kasaba” olarak tanımlamaktadır. Daha önceki yıllarda bucak olan ve Hüseyinabat olarak tanınan Alaca 1919’da ilçe yapılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra çevresindeki arkeolojik kalıntılardan ötürü Hüseyinabat yerine Alaca ismi buraya verilmiştir.

Alaca ve çevresinin Hitit arkeolojisi yönünden önemli kalıntılarının yanı sıra günümüze gelen yapılarının başında; Hüseyin Gazi Türbesi, Alaca Hüseyin Gazi Medresesi, Kalehisar (Behramşah) Medresesi Alacahöyük Müzesi gelmektedir.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,621
80,443
NeverLand
Hüseyin Gazi Medresesi

Çorum, Alaca ilçesinin 3 km. güneyinde bulunan Alaca Hüseyin Gazi Medresesi’ni XIII. Yüzyılda Selçuklulardan Alaca Hüseyin Paşa yaptırmıştır.

Medresenin diğer medreselerden farklı orijinal bir plan düzenlemesi vardır. Birbirine geçme iki bölüm halinde düzenlenmiş olan yapının doğusunda beyaz ve siyah mermerden 4.80 m. yüksekliğinde görkemli bir kapısı bulunmaktadır. Basit bir bordürün çerçevelediği portal nişi derin, altı sıra stalaktit bezelidir. XIII.yüzyıl Selçuklu portalinden giriş holüne geçilmektedir.

Dikdörtgen planlı bu holün kuzeyinde iki kademeli olarak dışarıya çıkıntı yapan bir yan bölüm görülmektedir. Kuzey duvarında bulunan ocak bu yerin aşevi olduğuna işaret etmektedir. Buradan geçilen medrese avlusu 3.30 x 4.35 m. ölçüsünde olup çevresine tonozlu odalar sıralanmıştır. Avlu çevresindeki izlerden medrese odalarını önünde bir revak olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca avlunun bir kenarında Alaca Hüseyin Paşa’nın türbesi bulunmaktadır.

Medrese günümüze harap bir durumda gelebilmiştir.

Kalehisar (Behramşah) Medresesi

Çorum Alaca ilçesi, Mahmudiye Köyü’nün 2-3 km. güneyinde Kaletepe Mevkiinde bulunan bu medresenin bir külliyeye ait bölümlerden olduğu sanılmaktadır. Yapım tarihi belli olmamakla beraber, mimari üslubundan XIII.yüzyıl Selçuklu yapısı olduğu anlaşılmaktadır.

Kuzey-güney doğrultusunda kareye yakın dikdörtgen planlı olan medresenin uzun giriş eyvanından sonra üstü açık bir avluya geçilmektedir. Bu giriş eyvanının her iki yanında birer dershane odası, giriş ekseninde ise medresenin ana eyvanı, onun yanında da birer odası yer almaktadır. Ayrıca avlunun iki tarafında üçer odalı medrese hücreleri bulunmaktadır. Bu hücrelerin önündeki revaklara ait kalıntılar görülmektedir.

Günümüze harap bir durumda gelebilen medresenin portaline ait herhangi bir iz bulunmamaktadır.

Alacahöyük

Alacahöyük, Çorum’un 45 km. güneyinde, Alaca İlçesi’nin 17 km. kuzeybatısında yer almakta olup, Boğazköy’e 34, Ankara’ya ise 210 km. uzaklıktaki Alacahöyük Köyü yerleşim alanı içerisindedir.

2-16.jpg


Höyük, ilk kez 1835 yılında W.C. Hamilton tarafından tanıtılmış olup, bu yıllardan itibaren Orta Anadolu’yu ziyaret eden bilginlerin uğrak yeri olmuştur. 1861 yılında ise G. Perrot Anadolu gezisi sırasında höyüğe gelmiş ve kapının sağ ve solundaki dört köşe kulenin planı ile orthostatlardan birini açığa çıkarmıştır. Perrot bu çalışmadan sonra bu kabartmaların Hitit dönemine ait olduğunu da ilk olarak ileri süren kişi olmuştur.

W. Ramsey de Wilson ile birlikte 1881 yılında höyüğü inceleyerek birkaç yeni kabartmayı daha önce bilinenlere eklemişlerdir. 1893 yılında ise E. Chantre höyüğe gelmiş ve o da sfenkslerin arasındaki dört köşe dehlizi ve onun gerisindeki ikinci kapıyı ve kapının sövelerini ortaya çıkarmıştır. Kabartmaların mülajını alan Chantre, kabartmaların konularına bakarak, Perrot gibi burasının bir saraydan ziyade mabet kapısı olabileceğini ileri sürmüştür. Sfenksli kapının güneyindeki aslanları da inceleyen Chantre, bu kapılardan biri üzerinde yer alan yazının Frig yazısı olduğu görüşünü Ramsey’in yazısından sonra daha da kuvvetlendirmiştir.

00435985.jpg


Daha sonra 1906 yılından beri Boğazköy’de çalışan H. Winckler, Makridi Bey ve İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Halil Ethem Bey’in teklifi üzerine Höyük’te araştırma yapmaya karar vermişlerdir. 1907 yılında Makridi Bey sfenksli kapıda yaklaşık 15 gün süren bir çalışma yapmış, bu çalışma sonucunda kapı önünde birkaç yeni orthostat daha bulmuştur. Höyüğün birkaç yerinde sondaj çalışması yaptıktan sonra, höyüğün kuzey eteğindeki poterni (girişi) görerek bunu Boğazköy’deki poternle karşılaştırmıştır.

Höyük’te gerçek anlamda ilk sistemli kazılar, Cumhuriyet Döneminde Atatürk tarafından başlatılmıştır. 1935 yılında Türk Tarih Kurumu adına Hamit Zübeyr Koşay, Remzi Oğuz Arık ve Mahmut Akok’un gerçekleştirdiği ilk kazı çalışmaları 1983 yılına kadar sürdürülmüştür. Bu tarihten itibaren ara verilen kazılara 1997 yılında Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu tarafından tekrar başlanmıştır.Yapılan araştırma ve kazılar sonucunda Alacahöyük’ün Kalkolitik Çağdan günümüze kadar kesintisiz olarak iskâna sahne olan höyükte 4 kültür katı tespit edilmiştir. Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit ve Frig dönemlerini kapsayan bu katlar kendi aralarında 15 ayrı mimari tabakaya ayrılmaktadır. Buna göre;
Kalkolitik Çağ : M.Ö. 4000-3000 ana toprak üzerine 15-9 tabakada,
Eski Tunç Çağı : M.Ö. 3000-2000 8-5 tabakada,
Hitit Çağı : M.Ö. 1800-1200 4-2 tabakada,
Frig Çağı : M.Ö. 750’den itibaren 1. tabakada yer almaktadır.

00435998.jpg


Höyük’te Kalkolitik Dönemde gerçekleştirilen ilk iskân kuzey kısımları tepeciklerle korunan ve su seviyesinden yüksek bir konumda güneye bakan bir alan seçilerek gerçekleştirilmiş olup, bu yerleşme küçük bir köy durumundan ileriye gidememiştir. Bu dönemde mimari, taş temel ve kerpiçle örülen duvara dayanıyordu; çatı saz ve kamışla örtülerek, üzeri düz dam toprakla sıkıştırılıyordu. Kalkolitik Dönemi takip eden ve 4 yapı katı ile temsil edilen Eski Tunç Çağı Alacahöyük’te 13 kral mezarı ile önem kazanmıştır. 5. ve 7. kata ait olduğu ileri sürülen mezarlar şehrin özel bir alanında yer almaktadır. Bunlar biçimleri bakımından Anadolu’nun ve hatta Önasya’nın eşsiz mezar örnekleri olarak nitelenebilir.

Mezarlar yetişkin erkek ve kadınlara aittir. Bu mezarlara çocuk ve bebek gömülmemiştir. Ayrıca bu mezarlarda birden fazla gömüye de rastlanmamıştır. Orta Anadolu’daki diğer mezar tiplerinin aksine Alacahöyük’te hem mezarların hem de ölülerin yönlerinde bir birlik vardır. Ölü hediyeleri Eski Tunç Çağında Ege ve Önasya’da bilinenlerin en zengini ve çeşitlisidir. Bunların arasında bugüne kadar benzerlerine diğer kültür bölgelerinde rastlanmayan güneş kursları, geyik ve boğa heykelleri, süs eşyaları, kama, kılıç, balta gibi savaş aletleri ile pişmiş toprak, taş, altın, gümüş, tunç, bakır ve elektrondan yapılmış eserler de vardır. Eski Tunç Çağında Alacahöyük’ün mimari sistemi, Anadolu’nun özgün yapı tekniğine dayanmaktadır; bu tekniğe göre yapılan taş temelli, kerpiç duvarlı, düz tavanlı, sıvalı taban ve toprak çatılıdır.

00435991.jpg


Alacahöyük’ün bugün görülebilir kısmını oluşturan Hitit tabakaları üç yapı katından oluşmaktadır. Bu dönemde, 250 m. çapında daireye yakın şekildeki höyüğün kenarında bir savunma sistemi oluşturulmuş olup, savunma sistemi üzerinde şehre girişi sağlayan iki ana kapının varlığı tespit edilmiştir. Bunlardan biri güneydoğudaki sfenksli kapı, diğeri höyüğün batısındaki kapıdır.

Höyük’te olası şehrin dinsel kapısını oluşturan güneydoğudaki sfenksli kapıda, iki sfenks yer almaktadır. İki metreden yüksek olan ve monolit taş lentoları üzerine yontulmuş olan sfenks protomlarında başlar dikkati çekmektedir. Dışarı taşkın şişkin gövdeli sfenksler ayrık ve kısa bacaklar üzerinde durmaktadır. Doğu tarafındaki sfenksin iç yüzünde pençelerinde tavşan taşıyan çift başlı kartal bulunmaktadır.

Sfenksli kapının doğu ve batısında yer alan kulelerin altında bulunan kabartmalar alçak kabartma tekniğiyle işlenmiş, ayrıntılar plastik olarak verilmiştir. Batı kulesi orthostatlarının hemen hemen hepsi tüm bir friz olarak izlenir. Bu kısımda altta kült-libasyon konularının ve üst sırada ise av sahnelerinin betimlendiği görülmektedir. Fırtına tanrısı onuruna kutlanan ve Hitit dini metinlerinden de bilinen bayram törenlerinde baş rahip ve rahibesi olan kral ve kraliçe burada boğa karşısında dua pozisyonunda gösterilmiş, bunu izleyen kabartmalarda ise törenin diğer bölümleri betimlenmiştir.

00436002.jpg


Doğu kulesindeki kabartmalarda oturan tanrıça önünde dua eden şahıslar yer almaktadır; bunlar kült törenlerinin devam ettiğini göstermektedirler. Sfenksli kapıdan içeri girip, giriş kompleksini geçtikten sonra sağ tarafta "Mabet-Saray" olarak adlandırılan büyük bir Hitit yapısının temelleri görülmektedir. Bu yapı, çeşitli depo odaları ve diğer komplekslerden oluşmaktadır.

Alacahöyük Müzesi

Çorum Müze Müdürlüğü yönetiminde olan, Alaca ilçesi Alacahöyük Köyü’nde bulunan müze il merkezine 45 km. uzaklıktadır. Müze l940 yılında açılmış ,l982 yılında da yeni yapılan binasına taşınmıştır.

00028886.jpg


Müzede özellikle Alacahöyük ve Pazarlı’dan çıkan eserler sergilenmektedir. Kalkolatik döneme ait el yapımı keramikler, Eski Tunç Çağı’na ait pişmiş toprak eserler, Hitit döneminin pişmiş topraktan gaga ağızlı testileri, tabaklar, çanaklar sergilenmektedir.

Bunları Eski Tunç ve Hitit çağlarına ait bronz iğneler, kemikten süs eşyaları, hayvan figürinleri, çivi yazılı tabletler, Frig toprak kabartmalı duvar levhaları, boyalı kaplar, rhitonlar, kilimler, ahşap tarım aletleri, dokuma tezgahları ile Osmanlı döneminin etnoğrafik yöresel malzemeleri tamamlamaktadır.

Hüseyin Gazi Türbesi

Çorum Alaca ilçesinin güneyindeki Mahmudiye Köyü’nün yakınında bulunan XIII.yüzyıla tarihlendirilen Hüseyin Gazi yapı topluluğunun türbesi, kaba moloz taştan yapılmıştır. Yapı değişik dönemlerde yapılan onarımlar sonucu mimari özelliğini yitirmiştir.

Türbe, buradaki Hüseyin gazi yapı topluluğunun avlusunda yer almaktadır. Dikdörtgen planlı olup, üzeri çapraz tonozla örtülüdür. Dışarıdan görülen kubbenin sonradan yapıldığı sanılmaktadır. Türbeye yuvarlak kemerli bir kapıdan girilmektedir. Kapı kemerinin üzerine renkli mermerlerden yapılmış 12 köşeli bir yıldız motifi ile dört sıra halinde kitabesi yerleştirilmiştir. Türbe içerisinde bir sanduka vardır. Mezarın baş kısmında 12 dilimli bir mezar taşı bulunmaktadır.
 
Üst