AKBABA-sayı-41 ( 27 Eylül 1972 )

Calligrapher

Onursal Üye
5 Nis 2021
1,166
6,874
Derginin yayımlanma tarihi Eylül 1972. Tam da o yıllarda Türkiye ve özellikle İstanbul Sultanahmet Meydanı dünyanın dört bir yanından gelen Hippilerin toplanma yeri haline gelmişti. Özellikle solcu Türk öğrenciler arasında da Hippiliğe ilgi oldukça fazla idi. Cafer Zorlu ustanın harika bir söz oyunuyla çizdiği kapak bu duruma işaret ediyor. Bu noktada, usta karikatür emekçisi Cafer Zorlu'ya da bir parantez açmak gerekir. Annesinin ölümü üzerine küçük yaşta İstanbul'a gelen Zorlu, kendi kendini yetiştirmiş, çocuk yaştan itibaren tornacı, berber, terzi çıraklığı ve kahvehanede garsonluk gibi çeşitli işlerde çalışmış, çalışırken bir yandan da müşterilerin karikatürlerini çizermiş. Sonra bir gün Altan Erbulak ile tanışıp, ona karikatürlerini göstermiş. Erbulak'ın yönlendirmesiyle üslubunu oturtmuş (ki çizgilerinde Erbulak'ın etkisi açıkça görülür) ve çeşitli gazete ve dergilerde özellikle spor konulu karikatürler çizmeye başlamış. Uzun yıllar Akbaba dergisinin kapak karikatürlerini çizmiş. Bu vesileyle, 2012 yılında kaybettiğimiz bu değerli sanatçıyı da anmış olalım.
Değerli @murtaza5 üstadım, bu paylaşımınız özelinde tüm paylaşımlarınız için bir kez daha sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum, elleriniz dert görmesin...
 

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,876
5,138


Sayın Murtaza5 ;

Akbaba Okuma günlüğü : AKBABA OKU(YORUM) :


Aşağıdaki satırlar Akbaba imzalı başyazıdan :

"Reşat Nuri Güntekin'in "İstiklal" adlı tek perdelik bir oynu vardır. Bu oyunun kahramanı olan idam mahkumu , yabancı bir devletin işe karışmasıyla son anda
ölümden kurtulma imkanına kavuşur , ama böyle bir durumun ulusal bağımsızlığımızı zedeleyeceği düşüncesiyle yabancıların yardımını geri çevirip idamı tercih eder.
Hayli melodramatik , profesyonel tiyatrolardan çok okul temsillerinin havasına uygun , inandırıcı biçimde sahnelenmesi güç bir oyundur "İstiklal". "


Dedo11 Yorumu :
Şimdi bu kadar radikal bir tavır ... Pek inandırıcı gelmiyor değil mi sizlere... Hele günümüzde üç kuruşa ülkesini satmaya hazır guruhlar için hiç te mantıklı bir davranış gelmez. Değil mi ? Ama doğru söyleyiniz biz YURTSEVERSENİZ , hemen kesitirip atarmısınız bunun saçma olduğunu ? Aptallık olduğunu ? Peki böyle davranış içten içe takdir duygularınızı kazanmadı mı ? Doğru söyleyiniz. Ben böyle duygular içinde olanlardan biriyim. Peki bu kadar radikal bir davranış bizim gibi yurtseverlere neden mantıksız gelmiyor ? Neden saçma gelmiyor ? Neden içten içe bir yerimizdeki duygularımız coşuyor. Gelin bunun yanıtını da yukarıdaki satırların yazarından alalım : Yazının devamında :
"Ama son yüzelli yıl içinde bağımsızlığımız öyle tehlikeler geçirmiş , öyle yaralar almıştır ki , ülkücülükten en uzak Türk vatandaşı bile o oyun kahramanının davranışına büsbütün omuz silkip "Vay enayi vay!" diyemez."
Dedo11 Yorumu : Şimdi bu satırları yazan kişi buradan alıp bizi "Yurdumuzda toplanan bir uluslararası basın kongresine" götürüyor. Orada da bizim basına uygulanan
sansür ve hapse atılan gazeteciler nedeniyle iktidar eleştiriliyor. Püf noktası burada şimdi biz bunlara da "İç işlerimize karışmayın" diye tavır mı almalıyız ? ... Devamı başyazının devamında... Kararı siz veriniz...

Yıllar önce (1974-1979) Gazi Üniversitesi ( O zaman Başkent ) Gazetecilik ve Halkla ilişkiler Yüksek Okulunda öğrenciyim. Bize döne döne FIKRA ( Gazete makaleciği ) nasıl yazılmalı ? diye öğretilmeye çalışılıyor. Olumlu ve olumsuz sayısız örnek makaleler okuyor üstüne yorumlar yapıyoruz. Bunların ışığında ben Akbaba imzalı bu başyazıyı en güzel örnek diye kabul edebilirim... Gerçekten de giriş , gelişme ve sonuç kuralına uyulması , anlatım tarzı ve bakış açısındaki doğruluk ile muhteşem bir makale örneğidir , benim için...



5. Sayfada : Cafer Zorlu'nun karikatürü : "Türkiye'de 9 kişiye bir radyo düşüyor." Akbaba'nın 13 Eylül 1972 tarihli 39. Sayısına yazdığım "Akbaba Okuma Günlüğü"mde değinmiştim..

7 gün : den :

PAZARTESİ :
Taktik değiştirelim

Bütçenin açık vereceğini açıklayan Başbakan Melen , epey üzgün şu günlerde.
Olay yeni değil ki...
Bizde bütçe dediğin , denk bağlandıkça açık verir.
Hani bir de bağlarken açık bağlasak bakarsınız kendiliğinden denk gelir."

Dedo11 Yorumu : Yukarıdaki yazının içinden "
Olay yeni değil ki..." bölümü alıyorum veeee "Olay ESKİ değil ki..." ye çeviriyorum. Sanırım yorumu siz de doğru bulmuşsunuzdur...




Dedo11 den Yorumlu aktarım : Bir gurup vatandaş toplanmış. Klakson çalanlardan şikayetçi. Ne yapalım , ne yapalım , derken ? Polise şikayet edelim , diyorlarken ... Polise geliyor. Dertlerini anlatıyorlar. Ancak bir sorun var. Polis ; plakalarını aldınız mı , diye soruyor ? Onlar da buna pek akıl etmedik diye , cevap veriyor. Alın plaka numarasını deyince ... Karşılarında büyük bir sorun daha çıkıyor... O kadar çok klakson çalan var ki , hangi birini alacaklarmış... Buna Gülbin çare buluyor. Diyor ki ; en iyisi biz klakson çalmayanların plaka numarasını alalım , bu daha kolay... Öyle yapıyorlar üç dört gün yapılan izleme sonucu ancak dört evet evet 4 adet klakson çalmayan arabanın plaka numarasını polise teslim ediyorlar. Ne mi oldu ? Gelin "Klakson Tımar Hanesi" başlıklı anlatıyı yazan Yalçın Kaya'nın satırlarından bunu öğrenelim :
".... Bir akşam trafik arabası bizim pansiyona yanaştı. Palabıyık memur , klaksonu bozuk olan dört otomobilin sahiplerine para cezası kesildiğini söyledi."
Bangır bangır müziği açan mı dersiniz , moturu öttürerek süren mi dersiniz ... İnanın yataktan fırlıyoruz. Çare .... Çaresizlik ....




Daha neler var neler ....


Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim...










 
Üst