Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
"Ord. Prof. doktor Fahrettin Kerim Gökay ne buyurmuş? .... "Refahı Ulu Tanrı'dan niyaz ederiz ki refahı Allah en kısa zamanda verecektir."
.......
Tanrı, biz kullarına göz vermiştir : Görsün diye... Kulak vermiştir: İşitsin diye... Dil vermiştir : Söylesin diye... Kafa vermiştir : Düşünsün diye... Kalp vermiştir : Duysun diye... El vermiştir, ayak vermiştir : Koşsun, çalışsın, başarsın diye!...
İşte, insanoğluna Allahın en mutlu yardımı budur. Eğer, ilerlemenin sırlarını göz görmez, kafa düşünmez, gönül sezmezse... Eğer el çalışmaz, ayak koşmazsa, bre Fahreddin Kerim , bre ordinaryüs profesör, bre doktor, bre üstad, Tanrı ne yapsın bu hantal, bu battal kuluna?...
..........
Tanrı!... Tanrı!... Tanrı!... Hangi çekirge sürüsünü, göklere el açarak yok edebilirsiniz? Hangi susuz tarlaya açılan avuçlarınızdan bir damla rahmet damlar?
Hangi fındık bahçesinin kurtlarını iki rekat, on iki rekat, yüz iki rekat namazla yok etmek mucizesini gösterebilirsiniz?
İlk insanı fezaya, halk çoğunluğu önünde abdest alan müslüman Nasır değil, Allahsız Moskof attı! Cüce varlığımızla göklere tırmanarak onu, o büyük yaratıcıyı, kendi küçük dünyamıza çekmiye çalışmayalım. Kocaman laflar bir yana, kendimize acıyorsak!"
Bu satırlar Yusuf Ziya Ortaç'ın "Tanrı, Politika, Gökay" adlı başmakaleden... Dedo11 Yorumu : Bu konuda diyecekleri Yusuf Ziya demiş ( ben aynı sözcükleri ve anlatımı kullanmasam da benzeştiğimiz çok nokta var. ) benim bu kondaki yorumumu merak edenler lütfen :
[ Akbaba Dergisi 1953 Sayi 069 ) sayılı Akbaba sunum sayfasındaki yorumuma baksınlar ( 1953 tarihli 69. Sayının 5. sayfadaki karikatürü yorumlamama ]
( https://www.cizgidiyari.com/forum/k/akbaba-dergisi-1953-sayi-069.177349/ )
"-- Susun, susun.. Dinleyin! dedi. Evlat, o zamanki cemi kuş mahlukatı bir fasıl tutturmuş ki, dille tarifi, kelime ile tavsifi mümkün değil. O zamanın kuşları da bir başkaydı canım. Şimdi o kuşlar nerede?"
Bu satırlar "Falan-Filan" imzalı "Bizim Zamanımızda..." başlıklı yazıdan...
5. Sayfanın en altında karikatür. Karikatür alt yazısı "Davetiye !..." üst yazısı ise "Almanya Türk doktorlarını çağırıyor!" Dedo11 Yorumu : Akıllı devlet her zaman belli oluyor. Taa adamlar bizim doktorlarımızın kıymetini biliyor. Şimdi de biliyor... Yalnız o zaman kimse çıkıp ta TV'ye ( o zaman elbette TV yok ama radyo , gazete var )
"AKP Parti bize Tayyip Erdoğan bize doktor dövme özgürlüğü verdi bize!!!!! Daha ne olsun!..." (hem de bir kadın ) diyen sapıklar yok !!!!!! Nerden nereye?.......
"YA O ? YA O? Genç bir gazeteciarkadaşımın bir sözü içime işledi ve yerleşti içime : "Bizde hisli insanın amme hizmetinde uzun zaman kalması imkansızdır : Ya hislerini öldürmeli, ya kendini..."
Bu satırlar Nimet Arzık'ın "Ankara Mektubu" adlı sayfasından...
Dedo11 Yorumu : Bu satırları en iyi ben anlarım... Bakın neden ??? 1 - Ceylanpınar'da DÜÇ de her yaz işe girdim eşekler gibi , gece gündüz çalıştım. Her seferinde , her yıl mevsim bitmeden işten çıkarıldım. ( mevsimlik işçilerdik... ) Yıllar sonra öğrendim ki tek gün sigorta pirimim bile yatırılmamış ( DÜÇ devlet kuruluşu olmasına rağmen ) 2 -Bir yıldan fazla Ceylanpınar Belediyesinde çalıştım muhasebe elemanı olmama rağmen sabahtan akşama dek sokak , sokak ev ev elektrik ve su sayaçlarını hem okudum hem de gelip muhasebe işlemlerini yaptım. İşten ayrıldım... Yıllar sonra tek kuruş sigortamın yatırlamadığını öğrendim... 3 -CHP döneminde Baykal Enerji ve Tabi Kaynaklar bakanı iken ; Afşin Elbisten Grup Başkanlığında muhasabede çalıyordum. İşten atıldım. Yıllar sonra öğrendim bu devlet kurumu da tek kuruş sigortamı yatırmamış... Suçum : Sendikalaşmak... 4 -Petrol Ofisi Genel Müdürlüğünde Memur olarak çalışıyordum. Yönetimle hep mücadele içinde ( CHP döneminde, Milli Cephe ( Demirel ) döneminde ... ) Bir türlü diplomam olduğu halde teknik kadromu vermediler... Tüm arkadaşlarım müdür vb. oldu ben hep mücadele verdiğim için sürüdüm durdum... Aldığım maaş müstahdemlerden daha az, daktilografların üçte biri kadar maaş alabiliyordum... 5 -Teknik kadro nedeniyle Petrol Ofisi Genel Müdürlüğünü bırakıp Belediyelere geçtim... a)SHP Döneminde ( Belediye Başkanı : Hamza Kırmızı ) Keçiören Belediyesine geçtim ( memur kadrolu olduğumdan , geçişim zor olmadı , Yönetimle kavga dövüş gazetelere çıktı mücadelem ( yeri geldiğinde bunu da anlatırım. ) Beni yolsuzluk , rüşvet suçlaması ile teftiş kuruluna şikayet ettiler ben de kendimi hem Savcılığa hem de Sayıştaya şikayet ettim... b)Yine Keçiören Belediyesindeyim. Yönetim değişti. MHP kazandı. Belediye Başkanı : Turgut Altınok.... Önce büyük yetkiler vermek istediler , kabul etmedim... Kontrol amirliği yaptım... Sonunda beni öldürtmek istediler... yetmedi yolsuzluk, rüşvet suçlaması ile teftiş kuruluna şikayet ettiler ben de kendimi hem Savcılığa hem de Sayıştaya şikayet ettim... c)Baktık öldürecekler başka çıkış yok... Mamak Belediyesine nakil oldum... Belediye Başkanı SHP'li İsmail Değerli. Bir müddet çalıştım. Sonra beni kızağa çektiler... yetmedi yolsuzluk, rüşvet suçlaması ile teftiş kuruluna şikayet ettiler ben de kendimi hem Savcılığa hem de Sayıştaya şikayet ettim... d)Mamak Belediyesinde yönetim REFAH partisine geçti. Önce makamlar teklif ettiler. Kabul etmedim. Kontrolluk yaptım... Baktım olmayacak işleri bana yaptırmaya çalışıyorlar... Emekliliğimi istedim ve 2000 de emekli oldum....
****Not : Beş ayrı yönetimle Belediyede Yüksek İnşaat Mühendisi görevinde ( hiçbir makam kabul etmeyerek ) çalıştım. Dördünde de yolsuzluk ve rüşvet suçlaması yaptılar benim için... Buraya kadar normal, akla uygun çünkü belediyelerde rüşvet , yolsuzluk hangi parti yönetimde olursa olsun gırla , diz boyu değil boğaza kadar ..... ANCAK , ANCAK , ANCAK ..... Bu ancaka var ya bu ancak işte bütün sorun bu ANCAK'ta... Bu Beş yönetim döneminde de ben rüşvet ve yolsuzlukla suçlandım .... ANCAK işin garibi ne biliyor musunuz? İki noktada gariplik var !..... Bakın neymiş bu gariplikler : ------ 1 -Bütün suçlamalarda kendi emirlerindeki teftiş kurullarındaki Müfettişler aylar süren inceleme sonucu tek kuruş yanlış bulmadıkları gibi her soruşturma sonucu tarafıma yazılı taktir dolu sözler içeren raporlar çıktı... ------ 2 -Beni sayıştaya şikayet ettiklerinde de sayıştay müfettişleri de tek kuruş yolsuzluk bulmadıkları gibi bana hep övgü düzdüler hatta savunmamı örnek diye saklayacakları söylediler ve benimle dost ve arkadaş olmak istediler... ------ 3 - Savcılara kendi hakkımda yaptığım suç duyurusunu bastırmak için Belediye başkanları dahil tüm üst düzey yetkililer ne rüşvetler verdiler ( arsa, imar vb. ) ve davanın açılmasını önlediler... ------ 4 - İşte asıl sürpriz bu maddede tüm bu değişik partilerin yönetimindeki ( Beş ayrı dönem ) benim hakkımda rüşvet ve yolsuzluk suçlamaları var... Ama onlarca yıl içinde bu beş ayrı dönemde benden başka bir kişi için bile suç duyurusu yok. Düşünün bu beş ayrı dönemde bir kişi ( Bu bir Kişi ben oluyorum ) dışında yolsuzluk ve rüşvet alan bir Allahın kulu yokmuş. Bunun doğru inanan tek bir insan var mıdır bu dünyada...
******* VARGI *********
Çok uzadı biliyorum. İnanın ANLATILAN BENİM AMA ANLATTIĞIM SALT BEN DEĞİLİM....
Sanırım anlatabilmişimdir. Ne diyordu alıntıladığım yazı ?....
"Bizde hisli insanın amme hizmetinde uzun zaman kalması imkansızdır : Ya hislerini öldürmeli, ya kendini..."
BU SAYIDA OLTAMA TAKILAN SÖZCÜKLER :
Onlar "evlat" diyor , biz "çocuk" diyoruz (şimdilik)...
Onlar "velet" diyor , biz "çocuklar" diyoruz (şimdilik)...
Onlar "cem , cemi" diyor , biz "toplama , toplam (aritmetikte) , topluluk" diyoruz (şimdilik)...
Onlar "mahlukat" diyor , biz "yaratık" diyoruz (şimdilik)...
Onlar "fasıl" diyor , biz "bölme, bölüm, aralık, mevsim" diyoruz (şimdilik)...
Onlar "tarif" diyor , biz "niteleme, tarif etme" diyoruz (şimdilik)...
Onlar "hisli" diyor , biz "duygulu" diyoruz (şimdilik)...
Onlar "amme" diyor , biz "kamu" diyoruz (şimdilik)...