Kısa bir süre önce Ağaçkakan Yayınları tarafından çıkartılan bir kitap, "100 Tuhaf Kitap". Murat Gültekin 'in arşivinden derlenip Ahmet Büke'nin kalemiyle hayat bulan kitapla ilgili en iyi tanıtım yazılarından birisi Haluk Kalafat tarafından yazıldı. Her üç isim de çok yakın dostlarım ve çizgi romanın her birinin hayatında bir şekilde yeri var. Lafı uzatmadan sevgili Haluk'un
100 kitaplı bir “tuhaf” kütüphane
Vantrilok nasıl olunur, et yemenin tehlikeleri nelerdir, pantolon yaması nasıl yapılır merak ediyorsanız, tuhaf edebi eserler ilginizi çekiyorsa doğru kütüphanedesiniz. İşte, Murat Gültekin’in geniş arşivinden Ahmet Büke’nin kazarak çıkarttığı kitaplar...
Önce şu “tuhaf” meselesini açmak lazım. Çokkatmanlı bir kelime bu tuhaf. Sadece “acayip” ile karşılanamıyor. “Şaşılası”, “garip”, “gülünç”, “anlaşılmaz” gibi bir kelime grubunun karşılığı. 100 kitaplık bir grubu tanımlayacak bir sıfat ancak bu kadar zengin olabilirdi.
Şöyle bir bakalım kitap başlıklarına “İlim Adamları Dindar Olabilir mi?”, “Zar-Kâğıt Oyunları ve Hileleri”, “Tevrata Göre Yakın Şarkta Yamyamlık”, “Yeter ki Kadın Olsun!”, “Asi Gençlik: 50 Yılın Raporu”, “Vantrilok Olunuz”, “Türkiye ve Cihan Muzculuğu”, “Küçük Sauna El Kitabı”, “Pantalon Yaması”, “Yukarıseyit Köyü İçme Suyuna Nasıl Kavuştu”, “Kelebek Araştırmaları”, “1970 Sexpo Fuarı”...
Bunlar kitabın ilk iki bölümünden. Kitaplar isimleriyle müsemma. İsimlerine bakım tebessüm ediyorsunuz. Kitabın yazarı-derleyicisi Ahmet Büke, 100 kitaplık seçkisini üç bölümde sınıflandırmış: “Tuhaf İlişkiler”, “Tuhaf Bilgiler” ve “Tuhaf Edebiyat”...
Tuhaf edebiyat örneklerinin çoğunun isimleri tuhaflıkları hakkında çok ipucu vermiyor. İşte bu noktada bu kitapları toplayan Murat Gültekin’i biraz tanıtmak gerekiyor. Bildim bileli –ki bu bildim bileli yirmi beş seneyi geçti- kitap, dergi, kaset, plak, belge, fotoğraf toplar. Sadece toplamaz, okur, dinler, onları yeniden üretir; bence bitmiş kitapları mükemmelleştirmek için tarihi kazar durur. “Hadi yayınlayalım” dediğim de, “Aslolan yolun kendisi” der ve araştırmaya ve yazmaya devam eder.
100 Tuhaf Kitap, Murat Gültekin’in geniş arşivinden Ahmet Büke’nin kazarak çıkarttığı kitaplardan oluşuyor. Büke, kitabın sunuş yazısında ortak arkadaşımızı şöyle anlatıyor: “Şu hayatta para biriktiren arkadaşlarım da oldu, kitap biriktirenler de. Birinciler hatırlanacak kadar ilginç değildiler ama ikincilerin çoğu gerçekten ‘nadide’ insanlar. Belki de en tuhafı Murat Gültekin’dir. Yaklaşık otuz yıldır pek kimsenin ilgisini çekmeyecek kitapları ve müzikleri toplar durur. Bu sürecin çoğuna tanıklık ettim hatta bu tuhaf ava birlikte katıldık zaman zaman. Sabaha karşı bitpazarlarında elde fener, gelen malları karıştırdık zira o kadar erken gitmezseniz en güzel kitapları, kasetleri ve plakları başkaları kapar. Bazen birlikte evde otururken kapımız çalındı ve adına lancacı denilen adamlardan haberler aldık. Bunlar yeni ölü evlerini gözlerler ve rahmetlinin değerbilmez yakınları tarafından çöpe atılan kitap ve fotoğraflarını meraklısına -elbette bir miktar ‘sakal’ karşılığı- ayırırlar.”
“Tuhaf”lık hem seçilen kitaplara hem de toplayanına bu kadar yakışır. Seçkideki kitapları üretenleri ise şöyle anlatıyor: “İçerideki kitapların her biri bu toprakların insanına ait tuhaflığın, kafa karışıklığının ve deliliğin nişanesi sayılsa yeridir.”
Ahmet Büke kitapları üç kategoriye ayırmış. Kitap hakkında bir fikir verebilmek için ben de tuhafın katmanlı anlamlarına uygun bulduklarımı sizlerle paylaşayım.
Garip: 1970 Sex Fuarı 1969 Kopenhang Sex Fuarı sonrası muhtemelen oradan alındığı hissettirilerek yapılmış bir derleme. İçindeki bilgiler o yıllar için bile acayip. Mesela: “Çinlilerin birbirlerine burunlarını sürterek ilan-ı aşk ettiklerini biliyoruz. Sarı Irmaktaki gemicilerin çocukları hep böyle dünyaya gelmiştir.” Ya da bu “Öpücüğü icat eden bir İtalyan kunduracısıdır. Geveze karısının ağzını kapatmak için dudaklarına hırslı buseler konduran İtalyan kunduracı, farkında olmaksızın, kendi mesleği dışında bir şeyi icat etmiştir: AŞKI”. Gülmeyin “sex” fuarından derlenmiş bu bilimsel bilgiler...
Şasılası: Kapitalizm Sömürür Yazarımız İsmail Bayraktar, Bursa-Gemlik’e bağlı Karacaali Köyü’nden çiftçilik yapıyormuş. Edebiyata ve siyasi konulara meraklı biri. Kalemi de güçlü ve şaşılası bir samimiyeti var kelimelere. Şu alıntı mesela: “Bu kitabı yazma gereğini duydum gerçekten... Bir de ben yazayım dedim, nasırlı ellerimle... Attım çapamı, kazmamı elimden bir an için. Bir yılan gibi ellerim arasına sıkıştırdığım Amerikan tipi tükenmez kalemim, bastım gırtlağına, çiz dedim, duyduğum, gördüğüm, sömürü düzeninin gerçeklerini...”
Acayip: Pantalon Yaması Evet, aslında pantolon diye yazılır, kitap derlenirken Ağaçkakan Yayınları editörleri alıntılardaki yazım hatalarını düzeltmiş olsalar da, kitabın adında yapılanı düzeltmek manasız. Kapakta bildiğiniz “pantolon” yazılmış. 1964 basımı bu kitap Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü’nün 105 numaralı yayını. Büke abartmamak için “Dünyada başka örneği var mı bilmiyoruz” diyor, ama ben abartayım böyle bir kitap yoktur. Mesela gizli yama tarifi şöyle: “Eğer kalça ve dizler incelmeye başlamışsa yama yapılacak giyim eşyasının ömrü uzatılmalıdır. Böylece yırtılması önlenmiş olur ve ayrıca görünüşü de bozulmaz” deniyor ve şekillerle gizli yamanın nasıl yapılacağı adım adım anlatılıyor.
Gülünç: Asi Gençlik Seçkinin ilk kitabı bu. Şükrü Çankaya 1967’de yazmış kitabı. 68’in dalga dalga geldiği yıllar muhafazakar yazarımız gençliğin gidişatından hiç memnun değil. Gençliğinin karşı karşıya kaldığı tehlikeleri birtakım ibret hikâyeleri yoluyla, kurgusal olarak anlatmış. Muhafazakarlık tehlikeli bir şey gülünçlüğü nerede diye soruyorsunuz şimdi. Bakın şöyle diyor: “Otobüsün sıcaklığı vücutları çileden çıkarıyordu. Bunalmış ruhlar, serinlik arıyordu. (...) Zaten sutyensiz dolgun göğüsler, bütün haşmeti ile kendisini dışarı atmıştı. Kalçalara kadar sıyrılmış çorapsız bacaklar üst yüzde sedef gibi parlıyor; altta koyu bir gölgeye bürünerek içe doğru estetik bir rehavetle ilerliyor ve kalça kalabalığında son buluyordu.” Gülünç değil mi bu zavallılık, Şükrü Çankaya eleştirirken baya bir havaya girmiş, kitabın geri kalanında da “aman gençler sizi yoldan çıkartmasınlar” derken fantezilerini yazmış.
Anlaşılmaz: Muaşeret Bilgileri Yıl 1939, Türkiye can havliyle Batılılaşma gayretinde. S. Arel adlı yazarımız bu büyük hamlenin neferlerinden biri. Kendisi “yüksek diplomalı manej öğretmeni”, Halk ve Talebeye Muaşeret Bilgileri kitabını bu yolda hizmet için yazmış. Anlaşılmaz bir çaba olarak ele alabiliriz çünkü halka ve talebeye ziyarete gittiğiniz evin hizmetçisiyle münasebetinizin düzeyini nasıl ayarlayacağını anlatmak ne kadar gerçekçi, kaç evde hizmetçi vardı, kaç kişi böyle bir ortama giriyordu acaba. Mesela şu bilgi ne işimize yarayacaktı acaba: “Yeni içtimai hayatımızda paket taşımak ayıp değildir; umumiyet itibarıyla yiyeceklere müteallik ve gayrimuntazam paketleri erkek taşır. Giyeceğe dair muntazam ve küçük paketleri ise kadınlar pekâlâ taşıyabilirler”.
Böyle 100 tuhaf kitap var. Hepsi çok değerli bilgi hazinesi ne kadar tuhaf oldukları yazıldığı dönemler hakkında birçok ipucu barındırıyor. Bu arada Salih Teksözlü’nün 1952’de yayınlanan “Karakılıçlı: 96 Yıl Mahkemesiz, Günahsız İnsanlar Köyü” gibi okurken hayret edeceğiniz eserler de var. Bir köy öğretmeni olan Teksözlü, 96 yıldan beri adli olay yaşanmayan Manisa’nın Karakılıçlı adlı yörük köyü hakkında bir haber okur, yollara düşüp bulur ve gözlemlerini paylaşır. Köyde kapılarda kilit olmadığını, insanların lügatinde küfür olmadığını, kimsenin bir diğeriyle tartışmadığını, huzur dolu bir yer olduğunu yazar. 100 kitaplık bu güzel derleme hakkındaki yazıyı, Karakılıçlı’nın güzel insanlarıyla bitirelim: “Manisa’dan savcı, doktor gelmemiş köye. Hatırlayabildiklerine göre şimdiye kadar yirmiden fazla imam gelmiş. Eğitmen Himmet şimdiye kadar bir çocuğun kulağını çektiğini hatırlamıyor.”
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
çıkan yazısını buraya aktarayım ve idefixe'nin sanal kitap fuarının sağladığı önemli indirimle kitabı tüm dostlara şiddetle tavsiye edeyim:100 kitaplı bir “tuhaf” kütüphane
Vantrilok nasıl olunur, et yemenin tehlikeleri nelerdir, pantolon yaması nasıl yapılır merak ediyorsanız, tuhaf edebi eserler ilginizi çekiyorsa doğru kütüphanedesiniz. İşte, Murat Gültekin’in geniş arşivinden Ahmet Büke’nin kazarak çıkarttığı kitaplar...
Önce şu “tuhaf” meselesini açmak lazım. Çokkatmanlı bir kelime bu tuhaf. Sadece “acayip” ile karşılanamıyor. “Şaşılası”, “garip”, “gülünç”, “anlaşılmaz” gibi bir kelime grubunun karşılığı. 100 kitaplık bir grubu tanımlayacak bir sıfat ancak bu kadar zengin olabilirdi.
Şöyle bir bakalım kitap başlıklarına “İlim Adamları Dindar Olabilir mi?”, “Zar-Kâğıt Oyunları ve Hileleri”, “Tevrata Göre Yakın Şarkta Yamyamlık”, “Yeter ki Kadın Olsun!”, “Asi Gençlik: 50 Yılın Raporu”, “Vantrilok Olunuz”, “Türkiye ve Cihan Muzculuğu”, “Küçük Sauna El Kitabı”, “Pantalon Yaması”, “Yukarıseyit Köyü İçme Suyuna Nasıl Kavuştu”, “Kelebek Araştırmaları”, “1970 Sexpo Fuarı”...
Bunlar kitabın ilk iki bölümünden. Kitaplar isimleriyle müsemma. İsimlerine bakım tebessüm ediyorsunuz. Kitabın yazarı-derleyicisi Ahmet Büke, 100 kitaplık seçkisini üç bölümde sınıflandırmış: “Tuhaf İlişkiler”, “Tuhaf Bilgiler” ve “Tuhaf Edebiyat”...
Tuhaf edebiyat örneklerinin çoğunun isimleri tuhaflıkları hakkında çok ipucu vermiyor. İşte bu noktada bu kitapları toplayan Murat Gültekin’i biraz tanıtmak gerekiyor. Bildim bileli –ki bu bildim bileli yirmi beş seneyi geçti- kitap, dergi, kaset, plak, belge, fotoğraf toplar. Sadece toplamaz, okur, dinler, onları yeniden üretir; bence bitmiş kitapları mükemmelleştirmek için tarihi kazar durur. “Hadi yayınlayalım” dediğim de, “Aslolan yolun kendisi” der ve araştırmaya ve yazmaya devam eder.
100 Tuhaf Kitap, Murat Gültekin’in geniş arşivinden Ahmet Büke’nin kazarak çıkarttığı kitaplardan oluşuyor. Büke, kitabın sunuş yazısında ortak arkadaşımızı şöyle anlatıyor: “Şu hayatta para biriktiren arkadaşlarım da oldu, kitap biriktirenler de. Birinciler hatırlanacak kadar ilginç değildiler ama ikincilerin çoğu gerçekten ‘nadide’ insanlar. Belki de en tuhafı Murat Gültekin’dir. Yaklaşık otuz yıldır pek kimsenin ilgisini çekmeyecek kitapları ve müzikleri toplar durur. Bu sürecin çoğuna tanıklık ettim hatta bu tuhaf ava birlikte katıldık zaman zaman. Sabaha karşı bitpazarlarında elde fener, gelen malları karıştırdık zira o kadar erken gitmezseniz en güzel kitapları, kasetleri ve plakları başkaları kapar. Bazen birlikte evde otururken kapımız çalındı ve adına lancacı denilen adamlardan haberler aldık. Bunlar yeni ölü evlerini gözlerler ve rahmetlinin değerbilmez yakınları tarafından çöpe atılan kitap ve fotoğraflarını meraklısına -elbette bir miktar ‘sakal’ karşılığı- ayırırlar.”
“Tuhaf”lık hem seçilen kitaplara hem de toplayanına bu kadar yakışır. Seçkideki kitapları üretenleri ise şöyle anlatıyor: “İçerideki kitapların her biri bu toprakların insanına ait tuhaflığın, kafa karışıklığının ve deliliğin nişanesi sayılsa yeridir.”
Ahmet Büke kitapları üç kategoriye ayırmış. Kitap hakkında bir fikir verebilmek için ben de tuhafın katmanlı anlamlarına uygun bulduklarımı sizlerle paylaşayım.
Garip: 1970 Sex Fuarı 1969 Kopenhang Sex Fuarı sonrası muhtemelen oradan alındığı hissettirilerek yapılmış bir derleme. İçindeki bilgiler o yıllar için bile acayip. Mesela: “Çinlilerin birbirlerine burunlarını sürterek ilan-ı aşk ettiklerini biliyoruz. Sarı Irmaktaki gemicilerin çocukları hep böyle dünyaya gelmiştir.” Ya da bu “Öpücüğü icat eden bir İtalyan kunduracısıdır. Geveze karısının ağzını kapatmak için dudaklarına hırslı buseler konduran İtalyan kunduracı, farkında olmaksızın, kendi mesleği dışında bir şeyi icat etmiştir: AŞKI”. Gülmeyin “sex” fuarından derlenmiş bu bilimsel bilgiler...
Şasılası: Kapitalizm Sömürür Yazarımız İsmail Bayraktar, Bursa-Gemlik’e bağlı Karacaali Köyü’nden çiftçilik yapıyormuş. Edebiyata ve siyasi konulara meraklı biri. Kalemi de güçlü ve şaşılası bir samimiyeti var kelimelere. Şu alıntı mesela: “Bu kitabı yazma gereğini duydum gerçekten... Bir de ben yazayım dedim, nasırlı ellerimle... Attım çapamı, kazmamı elimden bir an için. Bir yılan gibi ellerim arasına sıkıştırdığım Amerikan tipi tükenmez kalemim, bastım gırtlağına, çiz dedim, duyduğum, gördüğüm, sömürü düzeninin gerçeklerini...”
Acayip: Pantalon Yaması Evet, aslında pantolon diye yazılır, kitap derlenirken Ağaçkakan Yayınları editörleri alıntılardaki yazım hatalarını düzeltmiş olsalar da, kitabın adında yapılanı düzeltmek manasız. Kapakta bildiğiniz “pantolon” yazılmış. 1964 basımı bu kitap Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü’nün 105 numaralı yayını. Büke abartmamak için “Dünyada başka örneği var mı bilmiyoruz” diyor, ama ben abartayım böyle bir kitap yoktur. Mesela gizli yama tarifi şöyle: “Eğer kalça ve dizler incelmeye başlamışsa yama yapılacak giyim eşyasının ömrü uzatılmalıdır. Böylece yırtılması önlenmiş olur ve ayrıca görünüşü de bozulmaz” deniyor ve şekillerle gizli yamanın nasıl yapılacağı adım adım anlatılıyor.
Gülünç: Asi Gençlik Seçkinin ilk kitabı bu. Şükrü Çankaya 1967’de yazmış kitabı. 68’in dalga dalga geldiği yıllar muhafazakar yazarımız gençliğin gidişatından hiç memnun değil. Gençliğinin karşı karşıya kaldığı tehlikeleri birtakım ibret hikâyeleri yoluyla, kurgusal olarak anlatmış. Muhafazakarlık tehlikeli bir şey gülünçlüğü nerede diye soruyorsunuz şimdi. Bakın şöyle diyor: “Otobüsün sıcaklığı vücutları çileden çıkarıyordu. Bunalmış ruhlar, serinlik arıyordu. (...) Zaten sutyensiz dolgun göğüsler, bütün haşmeti ile kendisini dışarı atmıştı. Kalçalara kadar sıyrılmış çorapsız bacaklar üst yüzde sedef gibi parlıyor; altta koyu bir gölgeye bürünerek içe doğru estetik bir rehavetle ilerliyor ve kalça kalabalığında son buluyordu.” Gülünç değil mi bu zavallılık, Şükrü Çankaya eleştirirken baya bir havaya girmiş, kitabın geri kalanında da “aman gençler sizi yoldan çıkartmasınlar” derken fantezilerini yazmış.
Anlaşılmaz: Muaşeret Bilgileri Yıl 1939, Türkiye can havliyle Batılılaşma gayretinde. S. Arel adlı yazarımız bu büyük hamlenin neferlerinden biri. Kendisi “yüksek diplomalı manej öğretmeni”, Halk ve Talebeye Muaşeret Bilgileri kitabını bu yolda hizmet için yazmış. Anlaşılmaz bir çaba olarak ele alabiliriz çünkü halka ve talebeye ziyarete gittiğiniz evin hizmetçisiyle münasebetinizin düzeyini nasıl ayarlayacağını anlatmak ne kadar gerçekçi, kaç evde hizmetçi vardı, kaç kişi böyle bir ortama giriyordu acaba. Mesela şu bilgi ne işimize yarayacaktı acaba: “Yeni içtimai hayatımızda paket taşımak ayıp değildir; umumiyet itibarıyla yiyeceklere müteallik ve gayrimuntazam paketleri erkek taşır. Giyeceğe dair muntazam ve küçük paketleri ise kadınlar pekâlâ taşıyabilirler”.
Böyle 100 tuhaf kitap var. Hepsi çok değerli bilgi hazinesi ne kadar tuhaf oldukları yazıldığı dönemler hakkında birçok ipucu barındırıyor. Bu arada Salih Teksözlü’nün 1952’de yayınlanan “Karakılıçlı: 96 Yıl Mahkemesiz, Günahsız İnsanlar Köyü” gibi okurken hayret edeceğiniz eserler de var. Bir köy öğretmeni olan Teksözlü, 96 yıldan beri adli olay yaşanmayan Manisa’nın Karakılıçlı adlı yörük köyü hakkında bir haber okur, yollara düşüp bulur ve gözlemlerini paylaşır. Köyde kapılarda kilit olmadığını, insanların lügatinde küfür olmadığını, kimsenin bir diğeriyle tartışmadığını, huzur dolu bir yer olduğunu yazar. 100 kitaplık bu güzel derleme hakkındaki yazıyı, Karakılıçlı’nın güzel insanlarıyla bitirelim: “Manisa’dan savcı, doktor gelmemiş köye. Hatırlayabildiklerine göre şimdiye kadar yirmiden fazla imam gelmiş. Eğitmen Himmet şimdiye kadar bir çocuğun kulağını çektiğini hatırlamıyor.”