LEJYON ADAMI - Dino Battaglia - Bir Adam, Bir Macera 03

kudretsabancı

Onursal Üye
E-Dergi Takımı
3 May 2011
1,245
34,889


Serinin üçüncü macerası, 1921'de o zamanlar bir Fransız sömürgesi olan Cezayir'de geçiyor.
İlk yayını Ocak 1977'de yapılan Lejyon Adamı'nı Dino Battaglia hem yazmış hem çizmiş. Çizgileri ve anlatımı görünce İtalyanların Battaglia'ya, neden "Büyük Battaglia" dediklerini anladım.


mnq3p3ete142bu75g.jpg
exfhzzxrntkmert5g.jpg


sn0xcto1oeqf8e35g.jpg
i0qserlyl8bwtfn5g.jpg
ehmhp1zqkufoqu05g.jpg
n0z1pgjqz06l4sj5g.jpg
pe0vqhp9banvi9s5g.jpg


3y1s43831yvw3ip5g.jpg
50veyp52nbbjs0z5g.jpg
egaieiscoax074g5g.jpg
23tw17atiaxlmvd5g.jpg
2krmz46mqfail455g.jpg


zj19kx5mkyp3hbf5g.jpg
mbiv344pvbj2gmt5g.jpg
6ueqsso0po98ajg5g.jpg
o9rrr0bo9kdrrga5g.jpg
5nrdhlwjsswjhhm5g.jpg


l2wxssvujxvpxv85g.jpg
gzxi5rdvdwpagf35g.jpg
ea0a6elxa88fr9c5g.jpg
fv9m2b732b3tz315g.jpg
1fa9k91zqd58koz5g.jpg


5ar03o4xrjqcor25g.jpg
e4k1txnihlxhbjd5g.jpg
8sq0co7gipzakr05g.jpg
2zy35r25s27fqlt5g.jpg
gl3i3rh67peijyb5g.jpg


 

haziran

Süper Üye
19 Ocak 2010
1,312
3,765
Çok teşekkürler Kudret Abi, not çevirilerin ayrıca teşekkür ederim. Çok ilginç bilgiler öğreniyoruz bu sayede.
 

Calligrapher

Onursal Üye
5 Nis 2021
1,177
6,957
Çizimleri ve öyküsüyle (ve tabii ki çevirisiyle!) muhteşem bir kitap... Tadı damağımda kaldı. Değerli kudretsabancı üstadım, bu enfes seriyi bizlerle buluşturduğunuz için size ne kadar teşekkür etsek azdır. Elleriniz dert görmesin...
 

murats

Onursal Üye
5 Şub 2011
1,223
5,055
..ve işte Dino Battaglia'nın ilk Bir Adam, Bir Macerası;
heyecanla başlıyorum okumaya!
 

murats

Onursal Üye
5 Şub 2011
1,223
5,055
(Giriş muhabbetini atlayıp hemen eleştiriye geçmek için aşağıdaki --- altından başlayın.)

Kitabı hemen okudum aslında, ama bir türlü yazamadım eleştiri yazımı. Hatta baştan sona 2 kere okudum. Peki neden yazamadım? Birincisi bir türlü vakit bulamadım stresli işlerden ve hep dışarıda olmam gerektiğinden, ardından da şehir dışına gittim bayram sonuna kadar; ikincisi de Battaglia'yı eleştirecek pek bi'şey bulamadım.. :)

Bu akşam şimdi -daha da gecikmemek için- tekrar bir oturdum başına, çıkma saatim gelmeden, bakalım neler yazabileceğim, okumamdan kaç gün sonra.. Ben de bilmiyorum aslında yolda göreceğiz. :) O yüzden saçmalarsam çok da dikkate almayın. Beyin fırtınası sayın. ;)

---

Çizimlerin fotografik olma hedefini ve bunu deneme yöntemini sevdim. Battaglia bunun için kaotik taramalar, sanki fotokopiden çıkmış koyu-gri tonlar gibi görünen alan doldurmaları ve noktalamalarla yapılmış gölgelemeler kullanmış. Buna karşın, bu görselle hiç uyuşmayacak şekilde kontürlü siluetler, fazlasıyla çizgisel görünen yüz hatları da kullanmış. İlginç bir duygusal karışım çıkmış ortaya.

Battaglia'nın çizgi-romanında dikkatimi çeken bir başka yan da, aksiyonu kestiği anlar, çerçeveleri, ve kamerayı her değiştirdiğinde yeni koyduğu yerler. Sanki bir filmi andırıyor; ve bu çizgi-romanı da bir sinema storyboard'ı gibi. Hem kestiği zamanlar, hem de sahnelemeyi görüntülediği açılar. Ama bir yandan da buna karşın, çizgi-romanında makineli tüfek pususu sahnesinde de, kimi konuşma sahnelerinde de aksı o kadar çok kere atlıyor ki gölgelendirmeli çizdiği karakterlerinin yüzlerinin karışması ve aksın da atlanması yüzünden, kimin kim olduğunu daha tam tanıyamadan rahatlıkla karıştırabiliyorsunuz.

Hikayenin finalini sevdim, hem kahramanımızın kaderinin gösterilmemesi ama yüksek doğrulukla tahmin edebilmemiz yüzünden, hem de Desay'ın tekerrür eden davranışının, daha önceki yapışının ceremesini çekmiş olan kahramanımız tarafından cezalandırılmasını.. Ve aslan/tavşan metaforunu.

Ama şunu da düşünmeden edemiyorum. Yüzbaşı ve kahramanımızın ilişkisi üzerine daha çok an, daha çok konuşma konamaz mıydı? Ben bunu arıyorum. Mesela kaledeki cezalandırma sahnesi ikisi arasındaki bir ilişkiye -anlatılır şekilde- pek yaramadı. Hani aralarındaki beraber içki içmişliğin getirdiği yeni-başlayan dostluk noktalandı desek, ama kahramanımızın son yaptığı eylem (spoiler olmasın diye yazmıyorum, final eylemi diye düşünün) bu cezalandırma yüzünden olmadı. Zaten cezalandırmanın intikamı olmamalıydı eylemin kutsanması için.

E ceza sahnesi böyle okunduğunda kahramanın motivasyonunu lekeliyorsa, öyle okunmadığında da birşeye hizmet etmiyorsa, o zaman hem cezalandırma sahnesi, hem de cezaya neden olan, koğuşta kahramanımızla alay edilme sahnesi gereksizleşiyor ve safra oluyor. Bunlar başka şeylerde (yüzbaşı ve kahramanımız ilişkisini derinleştirmede, ya da son kale'de lejyonerlerin yavaş yavaş bitmeleri ve zor durumları yüzünden tuzak olduğu belli olan develere gidecek kadar çıldırmalarını daha duyumsamamızı sağlayacak yarı-sayfalara yer açardı. (Oralar hızlı geçilmiş ya da basit, yazı dolu karelerle anlatılmaya çalışılmış. Bu da duygu geçirmiyor.)

Koğuştaki alay ve ceza sahnesi, kahramanımızın yolculuğu açısından değerli olup da kalsa (ama yüzbaşı ile ilişkisine hizmet edecek, bir kaç diyalogla yine de desteklendiği şekliyle), bu son-kalede gerekli susuzluk duygusunu oluşturmaya gereken sayfaları, kitabın ortasındaki uçakla keşif sahnesinden de araklayabilirdik. Çünkü tamamen dolgu olan bu sahneye o kadar sayfa harcanması gerekmiyordu. Tek kare ile, düşman hareketinin bilgisi de gelebilirdi; renk isteniyor ve uçak çizmek isteniyorsa da, tek sayfada iş tamamlanabilirdi. (Gerçi bu kadar yazıyorum ama bu seride bir sayfa sınırı olduğunu düşünmüyorum, bu sayı diğerlerinden daha az sayfaymış gibi geldi bana, kontrol etmesem de.)

EK EDIT:
Aslında cezalandırma sahnesi öncesinde yüzbaşının odasındaki konuşma, kahramanımızın yüzbaşıya 'eyvallahının olmadığını' göstermesi açısından hikayede bi'şeylere hizmet ediyor. Bunu düzeltmem lazım. Ama yüzbaşının ona ceza vermemek karşılığında istediği 'eskinin unutulması' kahramanımızın zaten diğer askerlere anlatmadığı/anlatmayacağı bi'şey olduğu için yüzbaşı açısından çok güçlü bir talep değil gibi geliyor bana. Üstte yazdıklarıma yine de bir düzeltme olsun istedim, tekrar bakınca kitaba. Kahramanımızın cezayı çekmeyi, geçmişi unutmaya tercih etmesi, eskinin onu hala rahatsız ediyor olduğunu göstermek açısından da işe yarıyor.

Aklıma düşen, sesli düşündüğüm ve düşünürken yazdığım düşüncelerim bu kadar.

Sevgili kudretsabancı üstada bu eseri bizimle buluşturduğu için teşekkür ederek, fazlasıyla geciktirdiğim bu yazımı sonlandırıyorum. Sevgiler,
 
Son düzenleme:

Calligrapher

Onursal Üye
5 Nis 2021
1,177
6,957
... Ama yüzbaşının ona ceza vermemek karşılığında istediği 'eskinin unutulması' kahramanımızın zaten diğer askerlere anlatmadığı/anlatmayacağı bi'şey olduğu için yüzbaşı açısından çok güçlü bir talep değil gibi geliyor bana. Üstte yazdıklarıma yine de bir düzeltme olsun istedim, tekrar bakınca kitaba. Kahramanımızın cezayı çekmeyi, geçmişi unutmaya tercih etmesi, eskinin onu hala rahatsız ediyor olduğunu göstermek açısından da işe yarıyor.

Öncelikle Battaglia'nın bu harikulade eserine yaraşır düzeydeki -insanın ufkunu açan- değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim. Bununla birlikte, yukarıda alıntıladığım son paragrafınız için izninizle bir iki şey söylemek isterim. Kişisel düşünceme göre, yüzbaşının eskinin unutulması talebi, tam tersine, çok güçlü bir talep. O kadar ki eserin ana fikri ve diğer her şey eskinin unutulması üzerine inşa edilmiş. İnsan ruhunun gizemli dehlizlerinde öyle duygular vardır ki tatmini için uğruna yapmayacağınız şey yoktur. Burada da yüzbaşı için geçmişin unutulması elzem bir hal almış, unutmaya çalışıyor ve hatta buraya da unutmak için tayinini istemiş ama karşısında unutmasına engel olan biri var: Lejyoner Moreau. Ceza vermemek karşılığında Moreau'dan geçmişi unutmasını istemesi de aslında boş bir teselliden ibaret. Şayet Moreau unutmaya hazır olduğunu söyleseydi bile, bu yüzbaşının derdine derman olmayacaktı. Bu tür duygular ancak ölümle son bulurlar.

Bu arada, unutmak demişken, konudan bağımsız olarak, yurtdışında bir barda görmüş olduğum unutmak üzerine bir özlü sözü de günün neşesi olarak paylaşmak isterim:
"Unutmak için içiyorsanız, lütfen hesabı içmeden önce ödeyin."
 
Üst