Raven
Yönetici
- 7 May 2009
- 1,433
- 13,236
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Değerli dostlarım. Bugüne kadar çizgi diyarı çatısı altında pek çok yazar ve çizerle röportaj yaptım. Amma bu sefer ki röportaj diğerlerinden biraz farklı. Çünkü olaylar kendiliğinden gelişti, hasbihalimiz soru cevap şeklinde olmadı, tam bir sohbet havasında geçti. Üstadımız anlattı, bizler mest olmuş bir şekilde dinledik. En başından başlayalım. Her şey cumartesi günü çalan bir telefonla başladı. Arayan profesörümüz Haluk abiydi. Hal hatır girizgâhından sonra bana, yarın işin var mı dedi, ben olmadığını söyleyince, yarın Yücel Köksal geliyor, onunla sohbet edeceğiz, gelmek ister misin dedi. Başta yücel Köksal adı bende hiçbir çağrışım uyandırmadı. Çizer olduğunu anladım ama ne çizdiği konusunda bir bilgim yoktu. Haluk abi bana Teks, Zagor kapakları ve Akbulut Kaan deyince beynimde bir ışık yandı. Biz eski okurlar onu yücel Köksal olarak değil, o muhteşem sulu boya kapak tablolarının ressamı, meşhur imzasıyla YÜCEL olarak biliyorduk. O anda heyecanlandım, mutlaka geleceğim dedim. Velhasıl kelam Pazar günü oldu, biz karargâh üyeleri Kadıköy'ün yolunu tuttuk. İlk olarak değerli çevirmen ve ressam Fatih Okta ile tanıştık ki o başka bir maceramızın konusu. Ama ne yazık ki Yücel Köksal gelememişti. Rahatsızlanmıştı ve hastanedeydi. Kısa bir süre sonra çalan telefondan, hastaneden çıktığını, bizleri kırmamak adına o haliyle Kadıköy'e doğru geldiğini öğrendik ve beklemeye başladık. Ve sonunda üstat Büyülü dükkânın kapısında göründü. İlyas dostumuz hemen bize güzel bir masa hazırladı, çaylar geldi. Yücel hocamız çayından bir yudum aldı. Gözleri bizi görüyordu ama zihni uzaklardaydı. Ve o yılları yeniden yaşarcasına anlatmaya başladı...
1949 yılıydı. Ben orta 1'e geçmiştim. Bir resim öğretmenimiz vardı, bütün sınıfa model çizimi yaptırırdı. Benim çizimlerimi alır bütün sınıfa gösterir, bakın hepiniz Yüceli örnek alın derdi. Nasıl gururlanır nasıl mutlu olurdum anlatamam. İlk kıvılcım herhalde o zaman yandı. Çizmek bende günden güne büyüyen bir tutku halini aldı. Resim yeteneğimin nerden geldiğini bilmiyordum. Bir eğitimim yoktu. O gölgelendirmeleri ışığın geliş yönünü nasıl doğru yapıyordum bilmiyordum ama oluyordu işte. Hocamın bütün teşviki mutlaka akademiye gidip bu işin eğitimini almam üzerineydi. Babam İstanbul'a atanınca işte fırsat dedim. Akademiye girecektim ama olmadı işte. Elektrik okuduk.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ama sonra hayalime ulaşmam başka bir şekilde oldu. Öğrencilik yıllarımda Cağaloğlu'nda Ekicigil yayınevinde bazı kopya işler çizmeye başladım. Yani yabancı çizgi romanların Türkçe uyarlaması. Özgün işler değildi ama çizgimi geliştirmeme çok yardımcı oldu. O zamanki teknikle, bu tarz çizimler önce aydınger kağıdına çiziliyor, sonra film olarak baskıya gidiyordu. 1955 yılında İlk çizdiğim macera bir Robin Hood macerasıydı, 64 sayfaydı. Bu sayede çizerlik mesleğine adım atmış oldum ama ben kendi özgün çizimlerimi yapmak derdindeydim. Bu yüzden karakalem çalışmalarımı yayınevine, Eşref ve Recep Ekicigil'e götürdüm. Bana bunlar baskı tekniğine uygun değil, götür bunları çinile öyle gel dediler.
Ama bir sorun vardı, ben çini mürekkebi nedir, tarama ucu nedir, işler nasıl çinilenir, gerekli malzemeler nedir, beyaz guaş boya ne işe yarar gibi konularda hiçbir şey bilmiyordum ki. Cağaloğlu'nda bir dükkâna girdim, çinileme malzemesine ihtiyacım olduğunu ama malzemelerin ne olduğunu bilmediğimi söyledim, adam bana işim var git başımdan dedi. Çok kırılmıştım ama yılmadım. Yokuş aşağı inmeye devam ettim ve Tekniker kırtasiyeye girdim. Derdimi söyleyince bana sen hiç merak etme dediler ve bana çizim için gereken bütün malzemelerden oluşan bir set hazırladılar. Ben işleri çiniledim götürdüm, beğendiler. Bana her gün gelebilir misin dediler. O günden sonra benim için çok yoğun bir trafik başladı, sabahları derse giriyor, 2- 3 saat ders arası boşlukta yayınevine koşuyor, sonra yine derse gidiyordum.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Bu dönemde çizgilerime en çok yön veren olay, 1952 yılında yayına başlayan Yelpaze dergisi oldu. Bu dergide ben çalışmadım, zaten yabancı menşeili çizgi romanları yayınlayan bir dergiydi. G.Bertoletti, W.Molino gibi İtalyan çizerlerin çizdiği illüstrasyon kapaklara hayranlık duyar onların çizgi tekniklerini çözmeye çalışırdım. Bu yelpaze dergisinin de ilginç bir öyküsü var. Dergi ilk 4 sayısında sıfır satmış. Yayınevinin derginin yayınını durdurmaktan başka bir çaresi yokmuş. Ama bir yol bulmuşlar. Bu öyle bir kampanyaydı ki dünyada eşine az rastlanır. 5. Sayıyı alana ilk 4 sayı bedava diye ilan verdiler. Dergi o hafta kapış kapış satıldı. Ve 1950 yılların sonuna kadar en çok satan çizgi roman dergilerinden biri oldu.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ekicigil yayınevi iflas edip kapanınca son Havadis gazetesinde çizim işleri yapmaya devam ettim. Ama sonra yolum ceylan Yayınlarıyla kesişti. Sayın Erdoğan Egeli'nin teklifiyle başladığım Ceylan Yayınları maceramda Akbulut Kaan Karakterini çizmeye başladım. Aslında beni Akbulut Kaan ile özdeşleştirseler de bu karakteri sadece 2 yıl çizdim. Seriye Nejat Erhan başlamıştı. Sonra ben devraldım. 2 yıl her hafta çizdikten sonra seriye kısa bir süre de Şahap Ayhan devam etti. Ayrıca Akbulut Kaan, Tamer yiğit'in başrolde oynadığı Akbulut, Malkoçoğlu ve Karaoğlan'a karşı ismiyle filme çekildi.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ekicigil yayınevi de camiaya hiç hakketmediği şekilde veda etti. Yayınevi, çizgi roman piyasasından sinema piyasasına kaydı ve ARTİST isimli dergiyi çıkarmaya başladı.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Hatta ben de bir süre bu derginin yazı işleri müdürlüğünü yaptım. 1964 yılında Tanju Gürsu, Cüneyt Arkın ve Filiz Akının resimleri dergiye geldi. Bu kadro, Halit REFİĞ yönetmenliğinde Gurbet kuşları isimli filmi çekmeye başladılar. Ben de filmin afişini çizmeye başladım ama o güne kadar renkli çalışma yapmadığım için gerçekten çok zorlandım. Bir mizansen hazırladım, iş bitince Recep Ekicigil'e götürdüm. Afişe baktı, sen yine bildiğin işi yap, bırak bu afiş işlerini dedi. Moralim çok bozuldu. O günden sonra renkli illüstrasyon çalışmalarında kendimi geliştirmeye karar verdim. Bu arada Film çok tuttu. Yılın en iyi filmi seçildi. Ne yazık ki Ekicigil sinema piyasasında fazla tutunamadı ve sonra iflas etti.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
1960 ihtilalinde, 'Kansız ihtilal 1960' isimli, ihtilalcilerin çıkardığı kitabın kapağını çizdim. Bu kapak çizimim çok ilgi gördü. Ondan sonra politik SIR isimli derginin kapaklarını çizmeye başladım. Bu dergi o zaman çok sansasyonel, çok tepkiler alan bir dergiydi.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Daha sonra Ceylan yayınları, Son havadis gazetesi ve Burhan yayınlarında çalıştım. Ceylan yayınlarının Tommiks Teksas, Teks kapaklarını Samim utkun çiziyordu. Ben kapak çizimlerini ondan devraldım ve uzun süre bu yayınların kapaklarını YÜCEL imzasıyla çizdim. Burhan yayınlarında Bahadır kapaklarını da ben çiziyordum. Ceylan'dan ayrıldıktan sonra 4 yıl boyunca Ertuğrul Edirne ile birlikte, yurtdışı için western- korku dergilerinin kapak resimlerini yağlı boya ve akrilik tablolar şeklinde çizdim. Elimde kalan 20 ye yakın tabloyu Almanya'dan gelen bir ekibe teslim ettim. Bu da Almanya maceramın başlangıcı oldu.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Gelelim Tay yayınlarına, Bu yayınevinin ilk kapaklarını ben çiziyordum. İlk çizdiğim Kapak Tom Brakstı. Ardından Zagor ve mister No geldi. Bu arada çizmekten ve okumaktan en keyif aldığım karakter Mister No olmuştur her zaman. bende yeri ayrıdır. Neyse sonra Sezen Yalçıner Pekos Bill'in yeni serisini getirdi. 30 sayı Pekos Bill çıkardım. Yayıncılıkla ilgilenmeye başlayınca kapak çizimlerine yeteri kadar zamanım kalmıyordu. Sezen Bey senin yerine kapakları kim çizebilir diye sordu. Ben de tanıdığım biri var dedim. Abimin arkadaşı Aslan Şükür. İyi bir ressamdı ama daha önce bu piyasada çalışmamıştı, ilk başlarda konsept oluşturmakta zorlandı, Ben ona kompozisyonları hazırladım ve o da boyadı. Birkaç sayı sonra Aslan Şükür kendi tarzını oturtmaya başladı ve kapak çizimlerini tamamen benden devraldı. Çok ta iyi iş çıkardı. Ben de Tay yayınlarından gönül rahatlığıyla ayrıldım.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Daha sonra Hürriyet gazetesinde çalışmaya başladımç Kelebek için illüstrasyonlar, gazetenin manşetleri için çizimler yaptım. 1973 74 yıllarında çalıkuşu romanının çizgi romanını çizdim. Sonra Hürriyet gazetesinin almanya baskısı için 2 yıl süren Köroğlu , o bitince de akdeniz Korsanları öykülerini çizdim. Bu arada daha önce çizdiğim renkli tablolar için Almanya'dan düzenli olarak telif almaya başladım.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ama hayatın bir cilvesi, Kardeşim olan sinema oyuncusu Yılmaz Köksal ile yaptığımız bir araba yolculuğu sırasında kaza geçirdim. Bileğim sakatlandı. Çizgi romancılıkla arama mesafe koyan olay da bu oldu. Bileğimin iyileşmesi uzun zaman aldı. Ben de Düğün davetiyesi ve kartpostal baskısı işine girdim. Elim iyileştikçe, kartpostal çizimlerini yapmaya başladım. Şimdi bugünlere geldik. Çizmekten asla vazgeçmedim. Yağlı boya tablolar yapıyorum. Bunları sevdiğim, bizi unutmayan dostlarıma hediye ediyorum. Kendim için soyut resimler yapıyorum. Beni hatırladınız, buraya davet ettiniz. Bana geçmişi hatırlattınız. İnanın gözlerim doldu. Bugün, yaptığım bunca işin boşa gitmediğini görünce mutlu oluyorum. Hepiniz sağolun çocuklar...
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Son düzenleme: