Yalvaç İlçesi

Colinmccay

Yönetici
27 Haz 2009
6,997
11,636
yalvapz5.jpg

Akdeniz Bölgesi’nde, Isparta İli’nin bir ilçesi olan Yalvaç, doğuda Konya ilinin Akşehir, batıda Senirkent ve Afyon ilinin Çay ilçesi, kuzeyde Sultandağı, güneyde ise Şarkikaraağaç ve Gelendost ilçeleri ile çevrilidir. Isparta’nın kuzey köşesinde yer alan Yalvaç, dağlık alanlarla kaplıdır. İlçenin güney, batı ve kuzeydoğusunda Karakuş Dağları, güneydoğu ve kuzeybatısında da Sultan Dağları bulunmaktadır. Her iki dağ sırası ilçenin kuzeyinde kesişmektedir. Sultan Dağlarının en yüksek noktası Topraktepe (2.519 m.), Karakuş Tepesi de (1.992 m.) ilçe sınırları içerisindedir. Ayrıca ilçe topraklarının güneyini Anamas Dağının (Güllüce) kuzey uzantıları, güneybatı kesimini de Kirişli Dağı engebelendirir. İç kesimlerde de Hoyran ve Gelendost Ovalarının uzantıları olan ovalar yer almaktadır. İlçe topraklarını Hoyran ve Doğanoğlu (Yalvaç) dereleri sulamaktadır. Ayrıca Doğanoğlu deresinin kollarından Sücüllü deresi üzerine de sulama amaçlı Yalvaç Barajının küçük yapay gölü yapılmıştır. Denizden ortalama yüksekliği 1.100 m.dir. İl merkezine uzaklığı 105 km. olan ilçenin yüzölçümü 1.415 km2 olup, toplam nüfusu 88.819’dur.

İklimi; Akdeniz iklimi ile kara iklimi arasında geçiş özelliği taşır. Yazları sıcak ve kurak, kış ayları ise soğuk ve yağışlıdır.

İlçenin ekonomisi, tarım, hayvancılık, su ürünleri, turizm ve el sanatlarına dayalıdır. Yetiştirilen başlıca ürünler, buğday, arpa, şeker pancarı, patates, soğan, baklagiller, haşhaş, elma, armut, üzüm ve kirazdır. Son yıllarda yapılan örtü altı sebzecilikte ise marul, taze soğan, ıspanak, maydanoz, domates, biber, patlıcan ve salatalık yetiştirilmektedir. Hayvancılıkta sığır, koyun yetiştirilmektedir. Ayrıca Ankara keçisi de yetiştirilmektedir. Sanayi çok fazla gelişmemekle birlikte, kiremit, metal eşya üreten, orman ürünleri işleyen ve dericilik üzerine kuruluşlar bulunmaktadır. Halıcılık da ekonomide önemli bir yer tutmaktadır. İlçe topraklarında zengin sayılmayan linyit yatakları bulunmaktadır.

Tarihçesi

Antik Çağda Pisidia Bölgesinin önemli kentlerinden olan Yalvaç’ın (Antiocheia) oldukça eskiye dayanan bir geçmişi bulunmaktadır. Yörede bulunan Teknepınar Höyük’de (Teknepınar) Geç Neolitik; (MÖ 5500-4500); Kuyucak Höyük (Kuyucak) ve Yarıkkaya Höyük’de (Yarıkkaya) Erken Kalkolitik döneme (MÖ 3000-1200); Kırkuyusu Höyük (Dedeçam), Çamlıca Höyük (Kozluçay), Dörtyol Höyük (Bağkonak), Yağcılar Höyük (Yağcılar), Tokmacık Höyük (Tokmacık), Altınoluk Höyük (Tokmacık), Akçaşar Höyük (Akçaşar), Kurusarı Höyük (Kurusarı), Sücüllü Höyük (Sücüllü), Çamharman Höyük (Çamharman), Ayvalı Höyük (Ayvalı), Terziler Höyük (Terziler), Mısırlı Höyük (Mısırlı), Ağıl Höyük’de (Kumdanlı) Tunç Çağına (MÖ 3000-1200) ait buluntularla karşılaşılmıştır.

Hitit tabletlerinde (MÖ l800-l200) bugünkü Yalvaç’ın da içinde bulunduğu bölgenin adı Pitaşşa olarak geçmektedir. Hitit (MÖ l800-1200), Frig (MÖ 750-690), Lidya (MÖ 690-547) ve Pers (MÖ 547-334) , Makedonya, Seleukoslar, Pergamon Krallığı, Roma ve Bizanslılar yöreye hakim olmuşlardır. Romalılar yöreyi MÖ.102-49 yılları arasında Kilikia Eyaletine, daha sonra da Asia Eyaletine bağlamıştır. Galat Kralı Amyntas, Pisidia ve otoriteyi kurması için M.Ö. 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve M.Ö. 25 yılında öldürülünceye kadar bu görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümünden sonra krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (M.Ö. 27-M.S. 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır. Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlardan en önemlisi Yalvaç ilçesi içindeki Pisidia Antiokheia kentidir.

Sultan Dağları’nın güneyinde, bugünkü Yalvaç’ın yaklaşık 1 km. kuzeyinde kurulmuş olan Antiokheia, bir Seleukos kolonisidir. Kentin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Kentin Seleukos I (MÖ 312-280) veya oğlu Antiokhos I (MÖ 280-261) tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Apameia Barışı sırasında (MÖ 190-188) kent Magnesia ad Meandr’dan (Ortaklar) getirilen kolonistler tarafından kurulmuş ve kente Romalılar tarafından bağımsızlık verilmiştir. Kent bu durumunu MÖ 39 yılında Amyntas yönetimine girinceye kadar korumuştur. MÖ 39 yılından Galat Kralı Amyntas’ın öldürüldüğü MÖ 25 tarihine kadar kralın egemenliği altında kalan kent daha sonra Galatia Eyaleti içine alınmıştır. MÖ 25 yılında İmparator Augustus zamanında Colonia Caesarea adıyla Roma kolonisine dönüştürülen kent bu statüsünü yaklaşık iki yüz yıl korumuştur. Kentin ekonomik durumu MS.III. yüzyılda en üst düzeye çıkmıştır. Bugün kent üzerinde sütunlu cadde, Augustus Tapınağı, Tiberius Alanı, Propylon (Anıtsal Giriş), Roma Hamamı, Nimfeum (Çeşme), Bouleuterion (Toplantı Binası), Tiyatro ve kilise kalıntıları bulunmaktadır. Roma egemenliği M.S. 395’e kadar sürmüş, bu tarihten sonra bölge Bizans topraklarına katılmıştır. Antiocheia MS.III. yüzyılın sonunda kurulan, Pisidia eyaletinin metropolisi olmuştur. Kilise kayıtlarından anlaşıldığına göre kent Bizans döneminde de önemine korumuştur. Bizans egemenliği sırasında 714 yılında Emeviler, 771 yılında Abbasiler tarafından istilaya uğrayan Isparta ve civarı, kısa sürede Bizanslılar tarafından geri alınmıştır.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Oğuz boyları bölgeye yayılmaya başlamıştır.Ancak Bizanslılar ile Anadolu Selçukluları sürekli çatışmış, Isparta yöresi de her ikisi arasında sürekli el değiştirmiştir.Yalvaç ve çevresinde devam eden Türk Bizans mücadelesi Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan ve Bizans İmparatoru Manuel Komnenos’un orduları arasında yapılan Miryokefalon Savaşını (1176) Selçuklular kazanmıştır. 1300 yıllarında Hamitoğulları Beyliği hakimiyetine giren Yalvaç, beyliğin ikiye ayrılmasından sonra Dündar Bey’in tarafında kalmıştır. İlyas Bey zamanında Yalvaç, Karamanoğulları tarafından ele geçirilmiştir. İlyas Beyin oğlu Kemaleddin Hüseyin Bey de 1380 yılında Osmanlı Padişahı I. Murad ile yaptığı anlaşma sonucunda 80.000 altın karşılığında Yalvaç ve Karaağaç bölgesini, Osmanlı egemenliğine bırakmıştır. Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra Osmanlı Devletinin içerisinde bulunduğu zor durumdan faydalanarak Hamidoğulları eski topraklarını ele geçirmişledir. Çelebi Mehmet’in l4l4 yılında Karamanoğulları’ndan bölgeyi tekrar geri almıştır. Bundan sonra Yalvaç ve çevresi merkezi Kütahya olan Anadolu eyaletinin bir sancağı olmuştur. Ancak Osmanlılarla Karamanoğulları arasındaki çekişme sürmüş, yöre her ikisi arasında el değiştirmiştir. Sultan II.Murat döneminde (1421-1451) Yalvaç’ın da içerisinde bulunduğu Hamideli sancağı kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.

XIX.yüzyıl sonlarında Yalvaç, Konya vilayetinin Hamid sancağına bağlı bir kaza olarak yönetilmiştir. I.Dünya Savaşı’ndan sonra Konya’daki delibaş İsyanından Yalvaç da etkilenmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra Isparta’ya bağlanmış ve ilçe konumunu sürdürmüştür.

İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler arasında, Psidia Antiokheia antik kenti kalıntıları ile;

Devlethan Camisi
Ulu Cami
Leblebiciler Camisi
Roma Hamamı
Eski Hamam
Yeni Hamam
Yalvaç Müzesi
Antiokheia Su Kemerleri
St.Paul Kilisesi
Küçük Kilise
Ayıini Mağarası ve
Doğal Güzellikleri bulunmaktadır.


Devlethan Camisi

00066003fd7.jpg


Isparta Devlethan Camisi’nin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı ve mimarının kim olduğu kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesud’un oğlu Devlethan adına veya Selçuklu hükümdarlarından birinin kız kardeşi olan Devlet Hatun tarafından yaptırıldığı ileri sürülmüşse de bu iddialar da kesinlik kazanamamıştır.

Devlethan Camisi ilçe merkezindedir. Devşirme malzeme ile yapılan camide Beylikler dönemi dış cephe özellikleri görülmektedir. İbadet mekanı enine üç sütun dizisi ile dört sahına ayrılmış üzeri kırma çatı ile örtülmüştür. Caminin tek minaresi yapının kuzeydoğu köşesinde yer almaktadır. Mihrabı ve minberi sade ve bezemesizdir.

Cami çeşitli zamanlarda onarım geçirdiğinden ötürü orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır.


Yeni Cami

Isparta ilçe merkezinde, Devlethan Camisi’nin hemen önünde bulunan Yeni Cami XIX. yüzyılda yapılmıştır. Banisi ve mimarı bilinmemektedir.

Duvarları dıştan moloz taş, içten horasan harcı ile yapılan cami kare planlıdır. İbadet mekanı dört sütun üzerine oturan bir kubbe ile örtülmüştür. Bunun da üzeri kırma çatılıdır. Minare kuzeybatı köşede bulunmaktadır. Mihrabı ve minberi oldukça sadedir. Kubbe ve iç mekandaki bezemeler XX.yüzyılın sonlarına aittir.


Leblebiciler Camii

Isparta Yalvaç ilçesinde bulunan bu caminin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Kitabesi de bulunmamaktadır.

Cami devşirme malzeme ile yaptırılmıştır. Oldukça sade bir dış cephesi ve ibadet mekanı bulunmaktadır. Kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Girişin sağında, tuğla malzeme ile tek şerefeli olarak yapılmış bir minaresi vardır.

Roma Hamamı

00066507ck3.jpg


Isparta Yalvaç ilçesinde bulunan Roma dönemine ait olan hamam arazi konumuna uygun biçimde yapılmış, bu nedenle de dikdörtgen planı düzgün bir şekil göstermemektedir.

MS.I.-II.yüzyılda, Roma döneminde yapılmış olan hamamın biri palaestra, diğeri de hamam olmak üzere iki ayrı bölümü bulunmaktadır. Bunlardan palaestra hamamın önünde olup, üç taraftan bir avlu etrafında revaklarla çevrilmiştir. Palaestranın avlusu 20.00x20.00 m. ölçüsünde olup, revaklarla birlikte toplam ölçüsü 37.00x29.00 m.dir. Palaestranın taban döşemesi ile ilgili olarak kazı çalışmaları devam ettiğinden bu konuda tam bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber zeminin taş ve mozaik döşeli olduğu sanılmaktadır.

Roma hamamı palaestra ile bir bütünlük oluşturmaktadır. Roma hamamlarında olduğu gibi bu hamam da Frigidarium (soğukluk), Tepidarium (ılıklık), Caldarium (sıcaklık) bölümlerinden meydana gelmiştir. Bunun dışında soyunma yerleri (Apoditerium), su tesisleri, külhan ve depolar da onları tamamlamaktadır. Hamamın yapımında blok halinde kesme taşlar kullanılmıştır.


Eski Hamam

Isparta Yalvaç ilçesi Kaç Mahallesi’nde bulunan hamamın kitabesi bulunmadığı gibi kaynaklarda da ismine rastlanamamıştır. Bu bakımdan hamamın hangi tarihte ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Bununla birlikte yapı üslubundan XVII.yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır.

Moloz taş ve tuğladan yapılmış olan hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık kısımlarından meydana gelmiştir. Ayrıca su depoları ile külhan bölümleri de onları tamamlamaktadır. Hamamın üst örtüsü basık kubbedir.


Yeni Hamam

Isparta Yalvaç ilçesinde bulunan Yeni Hamamın ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Mimari yapısından XIX.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Ancak çeşitli dönemlerde yapılan onarımlarla mimari özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir.

Moloz taştan yapılan bu hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Üzeri basık kubbe ile örtülmüştür.

Yalvaç Müzesi (Yalvaç)

Yalvaç Müzesi kurulmadan önce 1947 yılında yöreden toplanan arkeolojik ve etnoğrafik eserler bir depoda bir araya getirilmiştir. Yalvaç Müzesinin yapımına 1963 yılında başlanmış ve müze yeni binasında 1966 yılında ziyarete açılmıştır.

00067398zn3.jpg


Müzenin Prehistorik eserler bölümünde, Yalvaç yöresinden toplanan ve ilçeye 19 km. uzaklıkta bulunan Çam Harman (Köstük) Höyükten elde edilen Eski Tunç Çağı’na ait pişmiş topraktan rhytonlar, vazolar, testiler, kulplu kaseler ve çeşitli kaplar bulunmaktadır. Ayrıca Göller Bölgesine özgü çanak çömlekler, pişmiş topraktan insan ve hayvan figürleri, mermer idoller, taş el baltaları, kemik aletler ile farklı dönemlere ait mühürler sergilenmektedir. Tokmacık’ta yapılan bir araştırma kazısı sırasında meydana çıkarılan ve dokuz, on milyon yıl öncesine tarihlendirilen çeşitli hayvan fosilleri de müzenin koleksiyonları arasındadır.

Bu eserlerin yanı sıra, Klasik Çağdan Bizans Çağına kadar olan değişik devreleri içeren vazolar, içki kapları, mezar buluntuları, Antiocheia ve Men Kutsal Alanı’nda bulunmuş, Roma Çağına ait pişmiş toprak, mermer ve bronz tanrı ve tanrıça heykelcikleri, hayvan figürleri, adak kitabeleri, yağ kandilleri, cam koku şişeleri, bilezikler, değerli taşlardan yapılmış yüzük kaşları, madeni yüzükler Bizans Çağı’na ait takılar da müzenin önemli eserleridir. Yalvaç Müzesinde değişik dönemlere ait altın, gümüş ve bronz gibi sikke koleksiyonları da bulunmaktadır.

00067399ir2.jpg


Müzenin etnoğrafik eserler bölümünde ise; altın, gümüş ve sedef kakmalı tabancalar, tüfekler, kılıç, kama, ok, yay gibi silahlar zırh ve miğferler, el örgüsü yün çoraplar, renkli peşkir, uçkur ve havlular, cepken, ceket, üç etek, kadife ve sim sırma işlemeli bindallılar, altın gümüş gibi çeşitli takılar bulunmaktadır.

Müze bahçesinde, Klasik Çağ’dan itibaren Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait mezar stelleri, lahitler, ostotekler, sunaklar, yazıtlar, heykeller ve mil taşları sergilenmektedir.

St. Paul Kilisesi

00066454le1.jpg


Isparta Yalvaç ilçesi Psidia Antiokheia antik kentinde bulunan St.Paul Kilisesi Hıristiyanlığın başlangıcında yapılmıştır. Kentin ilk ve en büyük kilisesi olup, şehir surlarına bitişik Roma dönemi hamamının güneyinde, ona yaklaşık 200 m. uzaklıktadır.

Kilise bazilika planında, 70.00x26.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Doğu yönündeki apsidi yarım daire şeklinde olup, dışarıya taşkındır. İç mekan on üç sütunla üç nefe ayrılmıştır. Bunlardan orta nef daha geniş, iki yandaki nefler de daha küçüktür. Orta nef 43.10x11.90 m. ölçüsünde; yan nefler ise 43.00x4.93 m. ölçüsündedir. Kilisenin batısında enine dikdörtgen biçimde uzanan ve önünde altı sütunun bulunduğu bir narteks yer almaktadır. Bu narteksin uzunluğu 8.90, eni ise 21.00x76.00 m. dir.

Kilisenin içerisi çok renkli ve değişik desenli taban mozaikleri ile kaplanmıştır. Burada kullanılan beş rengin yanı sıra çeşitli desenler, geometrik ve bitkisel motifler kullanılmıştır. Mozaikli ana mekanın bulunduğu yerde dört adet Grekçe kitabe bulunmaktadır. Bu kitabelerde kiliseyi yaptıranın, görevli papazların ve buraya adak yapanların isimleri yazılıdır. Bu kitabelerin birinde ismi geçen Optimus, Ortodoks liderlerinden biri olup; MS.375-381 yılları arasında Antiokheia'da piskoposluk yapmıştır.

MS.46 yılında St. Paul bu kilisenin altında bulunan sinagogda Barnabas ile birlikte Hıristiyanlığı yaymak üzere ilk vaazını vermiştir. Bundan ötürü de kilise St.Paul’e adanmıştır. Bu kilisenin en büyük özelliği de Anadolu’da sinagog üzerine yapılmış ilk kilise olması ve ayrıca Aziz Paul’un Hıristiyan dinini yaymak amacı ile vaaz verdiği ilk yer oluşudur.


Küçük Kilise

Isparta Yalvaç ilçesi Psidia Antiokheia antik kentinin merkezinde, sütunlu caddenin 35 m. batısında bulunan Küçük Kilise Latin haçı şeklinde bir plana sahiptir. Bu kilisenin ismi ve ne zaman yapıldığı konusunda kesin bir bilgiye rastlanmamakla beraber, burada yapılan kazılarda ele geçen bir mühürde Neon, Nikon ve Heliodoros isimli üç Martyri’nin isminin yazılı olduğu görülmüştür. Ayrıca Antiokheia (Yalvaç)’da görev yapan ilk papazın Basus olduğu da mühürün diğer yüzünde yazılıdır.

Mimari yönden ve plan olarak bu kilisenin V.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Kilise doğu-batı uzantısında olup, ortasında geniş bir nef, iki yanında da birer nef ile dar bir narteksten meydana gelmiştir. Kilise dıştan 43.00x25.50 m. ölçüsünde olup, ibadet mekanının oldukça geniş tutulduğunu göstermektedir. Orta nefin doğu ucunda apsid yer almaktadır. Narteks yan duvarlarının iki tarafa uzatılması sonucu meydana getirilmiş 6.50x23.50 m. ölçüsünde, ince uzun dikdörtgen plandadır.

Kilisenin yarım yuvarlak olan apsidinin iki yanında temel kalıntıları ile karşılaşılmıştır. Bu kalıntılardan apsidin iki yanında Pasthophorion odaları olduğu anlaşılmaktadır.

Ayıini Mağarası

Isparta Yalvaç ilçesinin 15 k. Kuzeydoğusunda, Sultan Dağları’nın güney yamacında, Nazillidere Mevkiinde bulunan Ayıini Mağarası 407 m. uzunluğunda yatay ve kuru bir mağaradır. Soğuk ve yarı nemli bir havaya sahip olan mağara içerisinde sarkıt ve dikitler ile sarnıçlar bulunmaktadır. Mağara iki kattan oluşmuş, çatlaklı bir yapısı olan fosil niteliklidir.

Mağarada belirgin bir hayvan topluluğuna rastlanmamış, yalnızca bazı bölümlerinde yarasa türleri yaşamaktadır. Mağaranın en başta gelen özelliği de diğer mağaralarda rastlanmayan sarnıçların bulunmasıdır.

Bizans döneminde bu mağara değişik amaçlarla kullanılmıştır.

yalvac2jb2.jpg

Alıntıdır. bakunin tarafından düzenlenmiştir.
 

Colinmccay

Yönetici
27 Haz 2009
6,997
11,636
Gezilecek Yerler

Antiocheia Antik Kenti

Antiokheia, Isparta iline bağlı Yalvaç İlçesinin yaklaşık 1 km kuzeyinde Sultan Dağları’nın güney yamacı boyunca uzanan Anthios Vadisinde kurulmuş bir Pisidia kentidir. Kent Smyrna’da (İzmir) rahiplik yapan F. V. Arundell tarafından 1833 yılında ilk kez keşfedilmiştir. Daha sonra birçok gezgin ve arkeolog tarafından araştırılmıştır. 1880 ve 1920 yılları arasında Antiokheia’yı sık sık ziyaret eden W. M. Ramsay, 1920 yılında izin alarak Robinson ile birlikte kentte kazı yapmıştır. Ekip Roma kolonisinin büyük bir kısmını ortaya çıkarmıştır. Kent yakınındaki Karakuyu Tepesinde bulunan Men Kutsal Alanında bulunan yazıtlar üzerinde de çalışılmıştır. Antiokheia Apollonia gibi bir Seleukos kolonisidir. Şehrin kesin kuruluş tarihi bilinmemektedir. Şehir Seleukos I (MÖ 312-280) veya oğlu Antiokhos I (MÖ 280-261) tarafından kurulmuştur. Apameia Barışı sırasında (MÖ 190-188) kent Magnesia ad Meandr’dan (Ortaklar) getirilen kolonistler tarafından kolonize edilmiş ve kente Romalılar tarafından bağımsızlık verilmiştir. Kent bu durumunu MÖ 39 yılında Amyntas yönetimine girinceye kadar korumuştur. MÖ 39 yılından Galat Kralı Amyntas’ın öldürüldüğü MÖ 25 tarihine kadar kralın egemenliği altında kalan kent daha sonra Galatia Eyaleti içine alınmıştır. Kent MÖ 25 yılında İmparator Augustus zamanında Colonia Caesarea adıyla Roma kolonisine dönüştürülmüş ve bu statüsünü yaklaşık ikiyüz yıl korumuştur. İus İtalicum (Serbest Şehir) bahşedilen kent Roma’da olduğu gibi 7 küçük tepe üzerine oturan “vici” lere bölünmüştür. Koloninin resmi dili Latince olup, halk Grekçe konuşmaktaydı. Latince’nin MS 295 yılına kadar resmi dil olarak kullanıldığını İmparator ve Legatları için olan yazıtlar kanıtlamaktadır. I. A. Richmond ve R.G. Callingwood’un tahminlerine göre, kent merkezindeki nüfus 7500-10.000 civarında idi. B. Levick ise, üçbinin üzerinde veteran (asker) bulunduğunu ileri sürmektedir.

k27_3_antiocheiadan_yalvacin_bir_kisminin_gorunusu.jpg


Kolonide yaşayan pek çok insan imparatorluk idaresinde görev almıştır. Antiokheia MS III. yüzyılın sonunda kurulan genişletilmiş Pisidia Eyaletinin metropolisi olmuştur. Kilise kayıtlarından anlaşıldığına göre kent Bizans döneminde de önemine korumuştur.

Kentin bilinen en erken sikkeleri MÖ I. yüzyılın sonuna tarihlenmektedir. Sikkeler üzerindeki tipler çoğunlukla Tanrı Men ile ilgilidir. Sikkeler üzerinde “Colonia” legadı yeralır. Kentin ekonomik durumu MS III. yüzyılda en üst düzeye çıkmıştır. MS 713 yılında Arap istilasına uğrayan kent yakılıp yıkılmıştır.

Bugün kent üzerinde sütunlu cadde, Augustus Tapınağı, Tiberius Alanı, Propylon (Anıtsal Giriş) Roma Hamamı, Nimfeum (Çeşme), Bouleuterion (Toplantı Binası), Tiyatro ve kilise kalıntıları mevcuttur.

k27_1_yalvac_psidia_antiocheia_sutunlu_cadde.jpg


k27_2.jpg


Anthios Vadisi’ne hakim bir tepe üzerine kurulan kent yaklaşık 3 km uzunluğunda oval bir surla çevrilidir. Hellenistik devirde inşa edilen ilk surlar Roma ve Bizans döneminde genişletilmiştir. Sur içinde kalan 47 hektarlık alan düz değildir. Kent arazinin dalgalı durumundan yararlanılarak ızgara planlı olarak inşa edilmiştir. Güneyden kuzeye ve doğudan batıya uzanan ana caddeler şehir planının özünü oluşturmuş ve diğer planlama bu caddelere göre yapılmıştır.

Giriş Kapıları: Kente giriş üç kısımdan yapılmaktadır. Güneyde ve kuzeybatı köşede tek geçitli iki kapı vardır. Üçüncü kapı şehrin en görkemli kapısı olup şehrin batısında yeralmaktadır. Üç tonozlu olan kapı üzerinde karşılıklı diz çökmüş flama ve standart taşıyan iki part kabartması ayaklar üzerinde girland taşıyan nikeler (Zafer Tanrıçası) bezeme olarak kullanılmıştır. Kent dışına bakan kısımda bronzdan kabartma harflerle “Gaius Julius Asper Con 212” yazıtı yeralır. Yazıtın üstü zırh ve çeşitli silah kabartmaları ile bunun üzeri bitkisel bezemelerle süslenmiştir. Anıtsal kapı MS 212 yılında yapılmıştır. Üç kapı da yıkılmış ve temel seviyesindedir.

k22_1_bati_kapisi_geniustan_detay.jpg


k22_2_bati_kapisi_parcalari.jpg


Augustus Tapınağı: Tapınak kentin en yüksek yerindeki kutsal alan içinde İmparator Augustus’un ölümünden sonra onun adına izafeten yapılmıştır. Tapınak, temeli doğal kayanın kesilmesiyle oluşturulmuş bir podium üzerine oturmaktadır. Podiumun içi kayanın oyulmasıyla mahzene dönüştürülmüştür. Yapı yanlarda ikişer, önde 4 sütun olmak üzere 8 sütunludur. Ön cepheye 12 basamaklı merdivenle çıkılmaktadır. Korint düzenindeki tapınağın cella (kutsal oda) kısmı üstte bitkisel motifli frizle çevrilmiş durumdadır. Arşitrav üzerinde girlandlar (çelenk) arasında bukranion (öküz başı) kabartmalı bir friz yeralır. Alınlıkta epifani bir pencere bulunmaktadır. Tepe akroterinde Nike, yanlarda akanthus yaprakları işlenmiştir. Tapınağın arkasındaki kayada, oyularak meydana getirilmiş alt katta dor, üst katta ion düzeninde sütunlarla taşınan iki katlı galeri vardır.

k22_yalvac_augustus_tapinagi_9.jpg


Tapınağın önünde 63 x 85 m boyutlarında kuzey ve güneyinde sütunlu galerilerin olduğu Augustus Alanı bulunmaktadır. Tapınağın yapım faaliyeti Tiberius (MS 14-37) döneminden Cladius (MS 41-54) dönemine kadar sürmüştür. Tapınak ve sütunlu galeriler yıkılmış ve temel seviyesindedir.

Propylon (Anıtsal Giriş): Augustus Alanı ve Tiberius Alanının kesiştiği yerde inşa edilmiştir. Üç tonozlu ve zafer takı biçiminde yapılan propylon İmparator Augustus onuruna dikilen ve onun deniz ile karada kazandığı zaferlerini sembolize eden heykel ve kabartmalarla süslenmiştir.

Anıtsal giriş kapısına Tiberius alanından 12 basamaklı merdivenle çıkılmaktadır. Geçit tonozlarının ortada olanı geniş olup, dört adet ayak ve korinth başlıklı dört sütun üzerinde durmaktadır. Ortadaki kemerin üzerinde diz çökmüş ve kolları arkadan bağlanmış, biri giyimli diğeri çıplak iki Pisidialı esir ve önlerinde meşale ve çelenk yanlardaki kemerlerin üzerinde ise girland taşıyan kanatlı Eros ve Nike kabartmaları yeralmaktadır. Arşitrav kısmında bronzdan kabartma harflerle Imp Caes Avgvsto Pontıfex Max Trıbunıca Potestate XII Con yazıtının bulunduğu anlaşılmıştır.

Kemerlerin üzerinde devam eden frizde tritonlar savaş gemileri, kalkanlar, çeşitli hayvan kabartmaları yapılmıştır. En üstte Poseidon (Deniz Tanrısı) ve Demeter’in (Bereket Tanrıçası) tasvirleri de yeralmaktaydı. Bu heykeller Yalvaç Müzesinde teşhir edilmektedir.

İmparator Augustus’un ölümünden önce yazdığı “Res geastae Divi Augusti” nin (Augustus’un vasiyeti) Latince kopyası da bu yapıda yeralmaktaydı. Kazılar sırasında bir çok kitabe parçası da ele geçmiştir. Anıtsal giriş MS I. yüzyıl ortalarına tarihlenir. Yapının üst yapısı bugün tamamen yıkılmış ve temel seviyesindedir.

Tiberius Alanı: Sütunlu caddenin doğu bitiminde yer alan Tiberius Alanı’nı doğuda Propylonun Anıtsal Merdivenleri, kuzey ve güneyde ise sütunlu galeriler çevrelemekteydi. Yaklaşık kare plana sahip alanın iki yanındaki sütunlu galerilerin içinde geç devirde dükkanlar yapılmıştır. Tiberius Alanı MS I. yüzyıl ortalarında inşa edilmiştir.

Tiyatro: Kent merkezine yakın bir tepenin yamacına inşa edilen tiyatro şehre hakim bir noktadadır. Tiyatro caveasının (oturma kısmı) kuzey bölümü tepenin yamacına güneydeki kısımları tonoz kemerler üzerine oturtulmuştur. Tiyatro Roma döneminde genişletilmiş ve ana cadde tiyatro altında kalmıştır. Kentin doğu batı yönündeki ana caddesi güney cavea altında bulunan tonozlu bir tünelle tiyatronun altından geçmiştir. Bu tünelin uzunluğu 56, genişliği 8 metredir. Yaklaşık 5.000 kişiyi alabilecek kapasitede olan tiyatronun sahne kısmı tamamıyla tahrip olmuştur. Mevcut kalıntıları MS IV. yüzyıl başlarına ait olmalıdır.

k60_yalvac_pisidia_antiocheia_2.jpg


Roma Hamamı ve Palaestra: Kentin kuzey-batı köşesinde yeralmaktadır. Yapı Palaestra (oyun alanı) ve kapalı hamam binasından oluşur. Palaestra kısmı üç yanı sütunlu galerilerle çevrili bir orta avludan oluşmaktadır. Üst yapıdan fazla bir kalıntı yoktur.

k22_3_hamam_.jpg


Hamam kısmı Frigidarium (soğukluk kısmı), Tepidarium (ılık kısım), Caldarium (sıcak kısım) ve Apodyterium (soyunma yerleri)’dan oluşmaktadır. Doğu batı yönündeki yapı 69 x 54 m ölçülerindedir. Binanın çatısı tonozla örtülüdür. Yapı MS I. yüzyıl sonu II. yüzyıl başında inşa edilmiş olmalıdır. Yapının büyük bir kısmı ayaktadır.

Stadium: Sultan Dağlarının eteklerinde akropolün batısında yeralmaktadır. Yapı 190 x 30 m ölçülerinde, “at nalı” şeklinde plana sahiptir. Hellenistik dönemde inşa edilen yapı MS II. yüzyılda onarım geçirmiştir. Antik çağda çeşitli atletizm, güreş ve boks gibi bedensel hareketler ile MS III-IV. yüzyılda gladyatör ve vahşi hayvan oyunları da bu yapılarda düzenlenmiştir. Yapıda günümüze kadar bir kazı yapılmamıştır.

Nymphaeum: Anıtsal çeşme kuzey-güney caddesinin kuzey ucunda yer almaktadır. Yapı önde çeşmelerin bulunduğu sütun mimarisi ile süslü kısım ve arkasında suların toplandığı depo kısmından oluşur. “U” planlı yapı 21 x 21 m ölçülerindedir. Depoda toplanan su pişmiş toprak, taş ve kurşundan yapılmış borularla kente dağıtılmıştır. Muhtemelen MS I. yüzyıl sonlarında yapılan çeşme binası bugün temel seviyesindedir.

Su Kemerleri: Kent mimarisinin en önemli yapılarından birisi su kemerleridir. Roma döneminde gelişen şehrin artan su ihtiyacını karşılamak için “su çıktı” kaynağından kente uzanan yaklaşık 10 km uzunluğunda su kemeri inşa edilmiştir. Ayakta duran kısmın uzunluğu yaklaşık 250 m olup, 5-7 m yüksekliktedir. Suyun aktığı Canalis’in yapısı bilinmemektedir. Su kemerleri MS I. yüzyılın sonunda inşa edilmiş olmalıdır.

k58_sukemerleri.jpg


St Paul Kilisesi: Kentin ilk ve en büyük kilisesi olup, şehir suruna bitişik ve Roma Hamamı’nın yaklaşık 200 m güneyindedir. Bazilikal plan gösteren bina 70 x 26 m boyutlarında olup, apsid kısmı doğudadır. Yapı üç nefli (bölümlü) olup, orta nef daha geniştir. Kilisenin batısında enine yerleştirilmiş narteks (giriş bölümü) yeralır.

k59_yalvac_pisidia_aniocheia_stpaul_kilisesi.jpg


Yapıda 1924 yılında Robinson tarafından sondajlar açılarak inşa evreleri incelenmiş, bu çalışmalarda daha önceden inşa edilmiş küçük boyuttaki bir kilise tabanına rastlanmıştır. Ramsay ve Arundell, bu küçük kilisenin altında da bir sinagog olduğunu düşünmektedirler.

k24_yalvac_stpaul_kilisesi.jpg


Yalvaç Müze Müdürlüğü başkanlığında 1987 yılından itibaren başlatılan kurtarma kazısında kilisenin üç safhada yapıldığı ortaya çıkmıştır. İlk evrede büyük boyutlarda bir sinagog, ikinci evrede MS III. yüzyılın başlarında küçük bir kilise, üçüncü evrede MS IV. yüzyıl başlarına ait şu anda mevcut büyük kilise inşa edilmiştir. Kilisenin tabanı renkli ve çeşitli mozaiklerle kaplıdır. Mozaikli tabanda dört adet Yunanca kitabe ve bu kitabelerde mozaiği yaptıranlar ve görevli papazların ad ve adaklarının olduğu bilinmektedir. Hristiyanlık için önem arzeden bu kilisenin altında bulunan Sinagog’ta Hz. İsa’nın havarilerinden St Paulus, Barnabasla birlikte MS 46 yılında ilk vaazlarını vermişlerdir. Bu nedenle St Paulus’a adanan kilise büyük önem arzetmektedir.

k24_2.jpg


k24_3.jpg


Men Tapınağı: Antiokheia, Men Kültünün en önemli merkezlerinden biridir. Men Kutsal Alanı, Antiokheia’nın kuruluşundan önce kentin yaklaşık 5 km güneydoğusunda Karakuyu Tepesi üzerinde kurulmuştur. Ay Tanrısı Men MÖ 3000 yılından beri ibadet edilen eski bir Anadolu Tanrısı’dır.

f24_1_men_tapinagi.jpg


Tapınak tam dikdörtgen olmayan ve etrafı temenos duvarı ile çevrili alan içerisinde yeralır. 6 x 11 m sütunlu ve ion düzeninde peripteros planlı olan tapınak dokuz basamaklı bir podyum üzerinde yeralır. Kutsal alanın dış duvarlarındaki adak kabartmaları birbirine çok benzemekte olup, tek bir örneğe dayanarak yapılmış olmalıdır. Hepsinde iki payeli akroterli naiskos tasviri ve hilâl ile boğa başları bulunmaktadır. Tapınak MÖ III. yüzyıl başına tarihlenmiştir. Kutsal alan en canlı devrini MS I. ve II. yüzyılda yaşamıştır. Tahminen MS IV. yüzyılda Hristiyanlığın yaygınlaşması ile tahrip edilmiştir.

Limneia Adası: Yalvaç’a 25 km uzaklıkta Gaziri mevkiinde, Hoyran Gölü içinde bir adadır. Çevresi surla çevrili ada içinde temel kalıntılar mevcuttur.

Kaya Mezarları: Kumdanlı Kasabası ve Aşağı Tırtar Köyünün Dutlubük mevkisinde kayalara oyulmuş oda mezarlardır.

k5_1_asagitirtar_limneia_kaya_mezari.jpg


k23_yalvac_kumdanli_kayamezarlari.jpg


Tokmacık Fosil Yatakları: Tokmacık Kasabasında 1994 yılında S.D. Üniversitesinden Doç. Dr. Fuzuli Yağmurlu başkanlığında yapılan kazıda 9-10 milyon yıl önce yaşamış çeşitli hayvanlara ait fosiller ele geçmiştir. Fosiller bugün Yalvaç Müzesinde sergilenmektedir.

Camiler

resimgoster.aspx

Devlethan Cami: Kesin yapılış tarihi bilinmemekle beraber 14.yy. eseri olduğu tahmin edilmektedir.

Yeni Cami: Devlethan Cami'nin hemen önünde yeralan cami 19.yy. eseri olup, yaklaşık kare plana sahiptir.

Eski Hamam: Yalvaç'ın nadide eserlerinden bir tanesi de, Osmanlı geleneklerini yansıtan Eski Hamam'dır.İlçenin Kaş mahalle mevkiinde yer alan Eski Hamam'da, soyunmalık, soğukluk, sıcaklık, su deposu ve külhan gibi bölümler yer almaktadır.

Tokmacık Fosil Yatakları: Tokmacık kasabasında 1994 yılında yapılan kazılarda 9 milyon yıl öncesine ait bir gergedan fosili bulunmuştur. Süleyman Demirel Üniversitesi'nden Prof. Fuzuli Yağmurlu başkanlığında devam eden kazılarda çıkan 9-10 milyon yıl önce yaşamış hayvanlara ait fosiller, 1995 yılında açılan Tortonion müzesinde sergilenmektedir.

Mağaralar

Akar-Donar Mağarası: Dedeçam köyünün 3 km. güney doğusunda Koçyata tepenin kuzey yamacındadır. Dikey ve kuru mağaradır.
Ayı ini Mağarası: Sultan dağlarının güney eteklerinde, Yalvaç'ın kuzey-dogusunda, Nazilli deresinin yukarı bölümündedir. Yatay ve kuru mağaradır. Büyük bir ihtimalle erken Bizans döneminde muhtelif amaçlarla kullanılmıştır. İçerisinde su sarnıçları bulunmaktadır.
Değirmen Önü Mağarası: Kozluçay kasabasının 1 km. kuzey-doğusunda Su geçidi deresinin yakınındadır. Yatay ve kuru mağaradır.

resimgoster.aspx

Mesire Yerleri
Yalvaç'ın geleceğini etkileyen önemli kararların alındığı yıllar boyunca değişmez dinleyicisi Asırlık Çınar Ağacı, bazen dalların sallayarak ilçe halkına desteğini verdiğini gösterir. İlçe halkı yaşamı paylaştıkları Çınar Ağacı'nı adeta ilçenin uğuru kabul etmiştir.

resimgoster.aspx

Çam ağaçlarının yeşilin en güzel tonlarının sergilediği Hıdırlık Tepesi, geleneksel kutlamaların yapıldığı mekanlardandır. Hisarardı, Su Çıktığı, Düzkır Orman Alanı, Hoyran Gölü, Gemen Korusu ve Gazniri Mevki doğa ile tarihin kucaklaştığı mekanlardır.

Alıntıdır. savataged tarafından düzenlenmiştir.
 
Üst