ABD'de 1950'li yılların başlarında yaygınlaşan korku çizgi romanları, muhafazakâr kesimlerin tepkileri karşısında 1954'te endüstrinin ortaya koyduğu oto-sansür mekanizması sonucu sekteye uğramıştı. 1958'te yayımlamaya başladıkları Famous Monsters of Filmland adlı korku sineması dergisinin sayfalarında usulca korku çizgi romanlarına da dolgu malzemesi olarak yer verdikten sonra, 1964'te önce Creepy, ardından Eerie adlı siyah-beyaz korku çizgi roman dergilerini yayımlamaya başlayarak Amerikan korku çizgi romanlarının ikinci dalgasını başlatan Warren adlı yayınevi bu yayınların tutması üzerine 1969'da üçüncü bir çizgi roman dergisi daha piyasaya sürdü. Dergilerle aynı adı taşıyan karakterlerin takdim ettiği her biri diğerinden bağımsız öykülerden oluşan Creepy ve Eerie'den'den farklı olarak bu yeni dergi tek bir kahramanın maceraları üzerine odaklanıyor ve onun adını taşıyordu: Vampirella. 1983'e kadar kesintisiz olarak 112 sayı yayımlanacak olan bu dergi tüm zamanların en uzun süreli vampir çizgi romanı unvanını kazanacak, yeni maceraları çeşitli formatlarda halen yayımlanmakta olan aynı adlı kahraman da tüm zamanların en popüler vampir çizgi roman kahramanı olacaktı.
Vampirella, tam bir ekip ürünüydü: Kahramanın fikir babası, bir kadın kahramanın maceralarını anlatan Barbarella adlı Fransız billm-kurgu çizgi romanından esinlenen yayıncı James Warren'di. Vampirella'nın özgün öyküsü dahil ilk maceraların senaryosu ise Warren yayınlarının çıkarttığı Famous Monsters of Filmland dergisinin editörü Forrest Ackerman'a aitti. İlk maceraların genel görsel tasarımı ünlü çizer Frank Frezatta'nın, özel olarak Vam-pirella'nın kostümünün tasarımı ise Trina Robbıns'e aitti, çizimler (kalem ve mürekkep) de Tom Sutton tarafından gerçekleştirilmişti.
Vampirella, ilk sayılarından sonra hem içerik, hem de görsel olarak değişime uğradı. Ackerman'ın öyküleri, Amerikalılar'ın tongue in cheeck dedikleri tarzda, 'hafif ve kendini pek ciddiye almayan nitelikteydi. Kısa bir süre sonra senaristliği devralan Archie Goodwln'in öyküleri ise karakterler arasındaki ilişkilerin griftliğine önem veriyordu. Çizerliği de kısa bir süre içinde José Gonzales devralacaktı. Sutton'ın yalın, temiz' ve klasik sütun-kare formatına sadık çizimlerinden farklı olarak Gonzales sayfayı temel birim alan çağdaş ekole daha yakındı ve ayrıca erotizme daha fazla vurgu yapıyordu. Gonzales'in en ünlü macera dizisi olan Vampirella'nın Dracula'yla karşılaştıkları maceralar, bu çizgi romanın en unutulmayan maceraları arasında en ön sırada yeralır. Aşağıda anlatılacağı üzere bu macera dizisi Türkiye'de de defalarca yayımlanmıştır.
Türkiye'de Vamprirella
Vampirella'nın maceraları Türkiye'de ilk olarak Mehmet K. Benli tarafından çıkarılmakta olan Korku dergisinde yayımlandı. 1967'de Korku Magazin adıyla yayın hayatına başlamış olan bu dergi zaten ağırlıklı alarak Warren'ın Creepy ve Eerie dergilerindeki çizgi romanlara dayanıyordu. 143'üncü sayısından sonra yayınına ara veren Korku Magazin, 1971 Temmuz'undan itibaren sayfa sayısını arttırarak aylık (ve kuşe kapaklı) olarak sadece Korku adı altında yayımlanmaya başladı. Bu yeni formattaki ilk sayının ön iç kapağında dergiyi Vampirella ("Vampi Yenge" adıyla!) takdim ediyor ve arka iç kapağında gelecek sayıdan itibaren Vampirella'nın maceralarının yayımlanacağı duyuruluyordu.
ilk öykünün hemen başlangıcındaki bir geriye dönüşle, Vampirella'nın ırmaklarından su yerine kan akan Drakulan adlı bir gezegende kuraklık çıkması üzerine dünyaya gelmiş olduğu anlatıldı. Bir doktor tarafından geliştirilen bir serum sayesinde Vampirella insan kanı içmeye mecbur kalmaktan kurtuldu. Oysa ataları gibi vampir avcısı olan Conrad Van Helsing (serumu bulmadan önce); kardeşini öldürmüş olan Vampirella'nın izini sürüyordu. Bu macerada Vampirella eski bir kitaptan "kötülükler ilahı Kaos" mitosunu öğrendi: Kaos, dünyadaki hizmetkârları aracılığıyla türlü kötülükler peşinde koşuyordu. Vampirella bundan sonra bir yandan Kaos'un hizmetkarlarıyla mücadele ederken bir yandan da Van Helsing tarafından takip edilecekti. Korku'nun Ekim 1971 tarihli sayısındaki macerada Vampirella bir samanlıkta uykudayken Van Helsing'in elinde kazık ve çekiç bulunan oğlu Adam tarafından kıstırıldı. Ancak Adam, Vampirella gözlerini açınca kazığı saplayamadı ve Vampirella kaçarak canını kurtardı. Bu, Adam ile Vampirella'nın ilk karşılaşmasıydı ve Adam'ın Vampirella'ya gönlünü kaptıracağının da işaretiydi.
Vampirella'nın Korku'daki ilk serüvenleri yalnızca üç sayı sürdü. Vampirella, Korku'nun sayfalarına Mart 1972'de bu kez José Gonzales'in çizdiği maceralarıyla geri döndü. Bu maceralar hem kimi siyasi yönelimleri, hem de sağlam ve karmaşık karakter profilleri ve dramatik yapısı ile özellikle dikkate değer. Ölümün Karanlık Meleği adlı macerada Van Helsing, Kaos'a karşı ikili oynayan ve Vampirella'yı tutsak alan zengin ve şaibeli bir işadamının "zora ve zorbalığa dayanan düşünceleri ve faşist stilinden" dem vuruyor, kendi emellerine alet ettiği yöredeki polislerden "kiralık Gestapo özentileri" olarak sözediyordu. Papa Vuduu'nun Dönüşü adlı macerada ise daha da ileri gidilerek siyaset bir yan unsur olarak değil, öykünün ana ekseni olarak kullanılıyordu. "Karaip denizindeki küçük cumhuriyetlerden birinde" geçen bu macerada, ölen bir diktatörün Kaos ile işbirliği halindeki adamları tarafından kara büyü kullanılarak bir zombi olarak yaşama geri döndürülmesi anlatılıyor, yer yer "gizli polisin" siyasî muhaliflere karşı gerçekleştirdiği yargısız infazlar gibi sahnelere yer veriliyordu.
Bu maceranın epilogunda ise sonraki macera dizisinin habercisi olarak Dracula sahneye çıkıyordu. Vampirella'nın bu en ilginç macera dizisinin başında Dracula'nın da Vampirella'yla aynı gezegenden (Drakulon'dan) gelmiş olduğunu öğrendik; Dracula, gezegenındeki ırmakların kurumaya başlaması üzerine soydaşlarının kanını içmeye başlamış ve Kaos'un safına geçmişti. Vampirella, tam Dracula'yı öldürecekken onun gayrııhtıyarî olarak elini avucuna alması üzerine Dracula'ya karşı bir yakınlık duyduğunu farketti ve onu öldürmekten vazgeçti (Adam'ın Vampirella'yı bir zamanlar öldürmekten vazgeçmiş olması gibi). Ne de olsa kan içme arzusunun doğasından geldiğini kendi deneyiminden biliyordu. Dracula ve Vampirella, Samantha adlı iyi bir tanrıça tarafından kan içme güdülerini yenebilmeleri amacıyla sınava tabii tutulmak üzere 1897 yılına, yani Dracula romanında geçen olayların hemen sonrasına, geri gönderildiler. Ama her ikisi de başarılı olamadılar, Dracula, Lucy'nin, Vampirella da Jonathan Harker'ın (her ikisi de Dracula romanındaki karakterler) kanını emdiler. Böylece iki vampir trajik kaderleri dolayısıyla kendilerini birbirlerine daha yakın hissederek aralarında bir aşk filizlendi. Samantha, Dracula'yı yeni sınavlara tabiî tutmak üzere götürürken Vampirella'yı da günümüze geri göndererek iki sevgiliyi ayırdı. Vampirella, kendisini bekleyen Adam'ın kollarındayken bile aklı Dracula'daydı. Bu macera dizisi Korku'nun Kasım 1972 tarihli sayısında "devamı gelecek sayıda" duyurusuna karşın tam burada yarım kaldı ancak Mart 1973 tarihli sayısında devam ederek sonuçlandı: Dracula, Vampirella ve baba-oğul Van Helsing Kaos'un marifetiyle kendilerini uçsuz bucaksız bir çölde buluyorlardı. Adam, babasına Vampirella'yla birbirlerini sevdiklerini söylerken Dracula, Vampirella'yı gözucuyla anlamlı şekilde süzüyor, Vampirella ise başını öne ediyordu. Ancak daha sonra Dracula kan-susuzluğuna dayanamayıp Adam'ın kanını içmeye niyetlenince karşısında Vampirella'yı buldu. Sonunda iyi tanrıça Samantha ortaya çıkarak Dracula'yı beraberinde götürdü ve Vampirella ile Van Helsingler'ı kendi evlerine geri gönderdi. Vampırella'nın yeniden serumuna başvurmaktan başka çaresi yoktu.
Tüm bu serüvenler boyunca Adam-Vampirella-Dracula arasındaki aşk üçgeninin yanı sıra Adam-Vampirella-Van He¬sing arasındaki gerilimli ilişkiler de ilginç bir seyir izlemiştir. Vampirella'nın Adam yerine Dracula'yla birlikteliği tercih etmeye meyletmesi biraz da serum bulamadığı zamanlarda Adam'ın kanını içmekten kendini alamayacağını bilmesinden kaynaklanıyordu; oysa Adam bu ihtimali bile bile Vampirella'ya gönlünü kaptırmıştı. Baba Van Helsing de son tahlilde bir vampir olduğu için oğlunun bu duygularını anlayışla karşılamıyor ("Kardeşimi öldürdüğü yetmiyormuş gibi şimdi de oğlumu elimden alacak!") ve oğluyla arasına giren Vampirella'yı yoketmeye çalışıyordu.
Vampirella, 1976'da Türkiye'de kendi dergisine kavuştu. Künyesinde "Yetişkinler için Haftalık Heyecan dergisi" yazan derginin yayıncısı yine M.K. Benli'ydi. Bu yeni dergide Vampirella'nın Korku'da 1971'de yayımlanmış ilk dönem maceraları atlanarak Gonzales çizimi maceralardan başlandı. Korku'daki ilk macerada bir geriye dönüşle birkaç karede anlatılmış olan Vampirella'nın Drakulon'dan ayrılış öyküsü yeni derginin ilk sayısındaki macerada Gonzales'in çizimleriyle tam bir macera olarak aktarıldı. Vampirella'nın ağzından anlatılan bu macerada, Drakulon'un ırmaklarının kurumasıyla Vampirella ve sevgilisi Tris, ilk olarak bir yaban domuzunu öldürüp kanını içerler ve böylece canlıların damarlarındaki kanı içerek hayatta kalabileceklerini farkederler. Derken gezegene bir uzay aracı iner. Bu uzay aracından çıkan insanlarla Vampirella ve Tris'in ilk teması karşılıklı yanlış anlamalar sonucu dostane gelişmez ve şiddetle sonuçlanır. Vampirella, dünyalılardan birinin kanını içer; sonunda Drakulon'da kan içen bir "canavar" olarak kalmayı tercih eden Tris'i geride bırakarak uzay aracına binip dünyaya doğru yola çıkar.
Vampirella dergisinin 2. sayısından itibaren ise Korku'da 1972'den itibaren yayımlanmış Gonzales imzalı maceralar tekrar yayımlandı; ancak bu kez bazı sayılarda sayfa sayısını sığdırmak için yayıncıların aradan bazı sayfaları veya kareleri atlayarak yayımlamaları söz konusuydu ne yazık ki: Korku'nun Mart 1972 tarihli sayısında yeralan macera Vampirella sayı 2'de 6 sayfası eksik, Korku Nisan 1972'deki macera Vampirella sayı 3'de 3 sayfası eksik ve Korku Mayıs 1972'deki macera da Vampirella sayı 4'te iki sayfası eksik olarak yayımlandılar! Bu arada Korku'nun Kasım 1972 tarihli sayısında yarım kalıp Mart 1973 tarihli sayısında devam etmiş olan Dracula'lı macera Vampirella'da da 12. sayıda yarım kalıp arada başka bir macera dizisi yayımlandıktan sonra 17. ve 18, sayılarda devam ederek sona erdi (Gonzales'in Türkiye'deki Vampirella sayı 2-12 ve 17-18'de yayımlanan macera dizisi ABD'deki orijinal Vampirella sayı 12-21'de yayımlanmıştı; Türkiye'deki Vampirella sayı 13'te başlayan macera ise orjinal Vampirella sayı 50'de başlamıştı).
Vampirella sayı 13-16'da yayımlanan Kara Panter'li macera dizisinin her bölümü ise ayrı bir ressamın imzasını taşıyordu; sırasıyla: José Gonzales, Esteban Marato, Ramon Torrents ve Martin Salvator. Dergi ilginç bir uygulamayla okuyucularına en çok beğendikleri ressamın hangisi olduğunu mektupla bildirmeleri çağrısı yaptı, en çok oy alan ressamı tercih edenler arasından kurayla belirlenecek 10 okuyucuya hediye verileceğini duyurdu.
Korku Magazin'ın ilk sayılarında 'Ben Bir Vampirim' adıyla ve M. Oktay'ın çevirisiyle tefrika edilmiş olan Maurice Limat'ın Moi, Vampire (Ben, Vampir) adlı romanı 'Kana Davet' adıyla Vampirella'nın birinci sayısından itibaren Ekim 1977 tarihli 29. Sayıda son buluncaya kadar tefrika edildi. Christopher Lee'nin başrolde olduğu Dracula (1958) filminin çizgi romanı 'Kont Drakula'nın Şatosu' adıyla derginin ilk üç sayısında, yine Lee'nin başrolde olduğu Curse of Frenkenstein (1958) filminin çizgi romanı ise 'Frankenstein'in Laneti' adıyla 7. sayıda yayımlandı. Vampirella korku sinemasına başka şekillerde de yer verdi: iç kapağında çeşitli korku filmlerinin fotoğraflı kısa tanıtımları yapıldı, arka kapaklarında korku filmleri oyuncuları "bu oyuncu kim' yanıtı gelecek sayıda" şeklinde tanıtıldı. Bu arada belirtmek gerekir ki çizgi romanların Vampirella'dan sonra en ünlü vampiri olan Marvel kökenli Morbius'un (İlk kez 1971 yılında Amazing Spiderman'in bir macerasında okuyucuların karşısına çıkmış olan ve daha sonra çeşitli dergilerde ve bir ara kendi adını taşıyan dergide boygöstermiş olan Morbius, yakalandığı bir kan hastalığından kendi kendisini tedavi etmeye çalışırken bir yarasanın kanından ürettiği serum yüzünden istemeyerek vampir olan Mr doktordu) maceraları da 'Yaşayan Vampir Morbius' adıyla Vampirella'da yayımlandı (sayı 7-19).
Dergi, 20. sayıdan sonra içerik ve biçimde dönüşüme uğradı. Mart 1977'den itibaren aylık ve daha kalın olarak yayımlanmaya başlayan Vampirella, bu dönemde korkudan ziyade bilimkurguya ağırlık vermeye başladı, artık tanıtılan filmler bilim¬kurgu filmleriydi ve daha da önemlisi dergide Uzay 1999 ve Maymunlar Adası'nın çizgi romanları seri halinde yayımlanmaya başladı.
Yıllar sonra Vampirella, Tay Yayınları tarafından eski maceraların yeraldığı karton kapaklı bir dergi olarak da bir süre yayımlandı. Ayrıca Ar Yayınları da Vampirella'yı 'Tam Maceralı Koleksiyon Dizisi' adı altında kuşe kapaklı ama küçük boyda piyasaya sürdü; 96 sayfalık bu yayının 1 numaralı sayısında Gonzales imzalı maceraların yanı sıra ilk olarak Korku'da yayımlanmış olan ama M.K.Benli'nin Vampirella'sında tekrar yayımlanmamış olan ilk dönem Vampirella maceraları da yeraldı. Son olarak 2000 yılında Alfa Yayınları'nın yalnızca dört sayı sürebilen büyük boy Süper Korku seçkilerinin 3. sayısı Vampirella'ya ayrıldı. Bu seçkide Dracula'lı macera dizisinin ilk yarısı dahil olmak üzere Gonzales-Goodwin maceraları yeraldı.
ABD'da Yeni Vampirella Maceraları
ABD'de ise 1983'te 112. sayının ardından yayını durdurulan Vampirella'nın haklarını satın alan Harris Yayınları beş yıllık aradan sonra 1988'te 113. sayıyı piyasaya sürdü ama devamını getirmedi. Ancak Harris 1991'dan itibaren Vampirella'yı, renkli olarak ve mini-diziler halinde yayımlamaya başladı. Vampirella ve Adam bu yeni maceralarından birinde öldürüldüler ama 1997'de yayımlanan 'Blood Lust' (Kan Şehveti) adlı ve gore filmlerine taş çıkartacak derecede kanlı serüvende geri döndüler. Bu yeni dizide Vampirella'nın aslında İbranı mitolojisindeki vampir-benzeri dişi bir varlık olan Lilith'in kızı olduğu ve Drakulon'un da aslında cehennem olduğu ifade edildi. 'Blood Lust'da ana-kız Vampirella ve Lilith karşı karşıya geldiler çünkü Vampirella'nın sevgilisi Adam, Drakulon'da/cehennemde yıllar önce kurumuş olan kan ırmaklarını yeniden canlandırmaya niyetliydi ve bu da Vampirella'nın annesi Lilith'in ölümü demek olacaktı. Sonuçta Adam'ın iradesiyle kan ırmakları canlandı; Lilith, Vampirella'nın bakışları altında kan pınarında yıkandıktan sonra yokoldu (psikanalist yorumlar "okumalar" için ne kadar çok malzeme var, değil mi? örneğin, kızının bakışları altında annenin -"Anne imgesi'nin"- yıkandığı kan pınarı 'adet kanı' olarak "okunabilir") ve Adam, cehennemin yeni bekçisi olarak göreve başladı. Vampirella'nın görevi ise dünyaya dönerek annesinin günahlarını temizlemek üzere dünyayı vampirlerden arındırmaktı...
Vampirella Filmi170'li yılların ilk yarıında İngiliz Hammer yapımevi Vampirella'yı beyazperdeye uyarlamak için girişimlerde bulundu ancak şirketin iflas etmesi yüzünden bu proje gerçekleşmedi. Bir Vampirella filmi nihayet 1996'da düşük bütçeli Amerikan fantastistik sinemasının emektar ismi Roger Corman'ın video şirketi adına genç kuşaktan Jim Wynorski tarafından çekildi. Önce televizyonda gösterilen sonra video piyasasına sürülen bu filmde Vampirella'yı Talisa Soto, Vlad'ı (Dracula) ise ünlü rock müzisyeni Roger Daltrey canlandırdılar: Drakulon'da soydaşlarının kanını içtiği için tutuklanan Vlad kaçarak dünyaya gelmişti. Vampirella da onu haklamak için peşinden. Talisa Soto, çekici sayılabilecek bir figûr olmasına karşın film gereğinden fazla komedi
eğilimi göstererek çizgi romanın yanında çok hafif kaldı ve büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
Popüler Kültürde Vampir İmgesinin Evriminde Vampirella'nın Yeri
Vampirler', önceleri aslen itici ve korkunç mahluklar (mezardan kalkarak kan içen ölüler') olarak onyedinci yüzyıldan itibaren ve ondokuzuncu yüzyılın başlarındaki romantik edebiyatta, örneğin Goethe ve Byron'ın eserlerinde ise "vampir", sevgilisini tüketip mahveden kadınlara ilişkin bir metafor olarak kullanıldı ("vamp" sözcüğü, bu kullanımın mirasıdır). Ondokuzuncu yüzyıldaki Anglo-Sakson popüler korku edebiyatındaki vampir imgesi ise ilk bakışta Doğu Avrupa'dakl folklorik kökenlere daha sadık görünür: Bu 'ucuz' romanlarda vampir, korku kaynağıdır. Ancak pek çok yorumcunun işaret ettiği gibi özellikle en ünlü vampir romanı olan Bram Stoker'in Dracula'sındaki (1897) alt-metin, vampir kontun çekici bir tipleme olarak (güçlü, ölümsüz, yalnız, soylu, kadınlar -ve erkekler!- üzerinde hakimiyet kurabilen, vs.) da algılanmasına olanak verecek bir özellik taşıyordu: Dracula'da çok başarılı biçimde işlendiği üzere vampir, cinsellikle özdeşleştirilmeye elverişli bir imgeydi ve hem yazarın, hem de okuyucunun cinselliğe bakış açısını bütün iç çelişkileriyle birlikte (bastırılması-yokedilmesi gerektiği toplumsal-kültürel olarak dayatılan ama bilinçaltında arzulanan) vampire yansıtmasına zemin sunuyordu -böylece popüler korku edebiyatı vampir imgesinin niteliği açısından folklor ile romantik edebiyat arasında ortada bir yer işgal ediyordu.
Vampirella çizgi romanının vampir imgesinin popüler kültürdeki evriminin dönüm noktalanndan biri olduğu söylenebilir. İlk defa Vampirella'da vampir figürü örtük olarak değil apaçık biçimde erotik bir figür, bir arzu nesnesi olarak betimleniyordu. Böylece vampir imgesindeki alt-metin, Vampirella'yla birlikte su yüzüne doğru bir hayli yükselmiş, yüzeye çıkmaya bir hayli yakınlaşmıştı.
KAYA ÖZKARACALAR
Vampirella, tam bir ekip ürünüydü: Kahramanın fikir babası, bir kadın kahramanın maceralarını anlatan Barbarella adlı Fransız billm-kurgu çizgi romanından esinlenen yayıncı James Warren'di. Vampirella'nın özgün öyküsü dahil ilk maceraların senaryosu ise Warren yayınlarının çıkarttığı Famous Monsters of Filmland dergisinin editörü Forrest Ackerman'a aitti. İlk maceraların genel görsel tasarımı ünlü çizer Frank Frezatta'nın, özel olarak Vam-pirella'nın kostümünün tasarımı ise Trina Robbıns'e aitti, çizimler (kalem ve mürekkep) de Tom Sutton tarafından gerçekleştirilmişti.
Vampirella, ilk sayılarından sonra hem içerik, hem de görsel olarak değişime uğradı. Ackerman'ın öyküleri, Amerikalılar'ın tongue in cheeck dedikleri tarzda, 'hafif ve kendini pek ciddiye almayan nitelikteydi. Kısa bir süre sonra senaristliği devralan Archie Goodwln'in öyküleri ise karakterler arasındaki ilişkilerin griftliğine önem veriyordu. Çizerliği de kısa bir süre içinde José Gonzales devralacaktı. Sutton'ın yalın, temiz' ve klasik sütun-kare formatına sadık çizimlerinden farklı olarak Gonzales sayfayı temel birim alan çağdaş ekole daha yakındı ve ayrıca erotizme daha fazla vurgu yapıyordu. Gonzales'in en ünlü macera dizisi olan Vampirella'nın Dracula'yla karşılaştıkları maceralar, bu çizgi romanın en unutulmayan maceraları arasında en ön sırada yeralır. Aşağıda anlatılacağı üzere bu macera dizisi Türkiye'de de defalarca yayımlanmıştır.
Türkiye'de Vamprirella
Vampirella'nın maceraları Türkiye'de ilk olarak Mehmet K. Benli tarafından çıkarılmakta olan Korku dergisinde yayımlandı. 1967'de Korku Magazin adıyla yayın hayatına başlamış olan bu dergi zaten ağırlıklı alarak Warren'ın Creepy ve Eerie dergilerindeki çizgi romanlara dayanıyordu. 143'üncü sayısından sonra yayınına ara veren Korku Magazin, 1971 Temmuz'undan itibaren sayfa sayısını arttırarak aylık (ve kuşe kapaklı) olarak sadece Korku adı altında yayımlanmaya başladı. Bu yeni formattaki ilk sayının ön iç kapağında dergiyi Vampirella ("Vampi Yenge" adıyla!) takdim ediyor ve arka iç kapağında gelecek sayıdan itibaren Vampirella'nın maceralarının yayımlanacağı duyuruluyordu.
ilk öykünün hemen başlangıcındaki bir geriye dönüşle, Vampirella'nın ırmaklarından su yerine kan akan Drakulan adlı bir gezegende kuraklık çıkması üzerine dünyaya gelmiş olduğu anlatıldı. Bir doktor tarafından geliştirilen bir serum sayesinde Vampirella insan kanı içmeye mecbur kalmaktan kurtuldu. Oysa ataları gibi vampir avcısı olan Conrad Van Helsing (serumu bulmadan önce); kardeşini öldürmüş olan Vampirella'nın izini sürüyordu. Bu macerada Vampirella eski bir kitaptan "kötülükler ilahı Kaos" mitosunu öğrendi: Kaos, dünyadaki hizmetkârları aracılığıyla türlü kötülükler peşinde koşuyordu. Vampirella bundan sonra bir yandan Kaos'un hizmetkarlarıyla mücadele ederken bir yandan da Van Helsing tarafından takip edilecekti. Korku'nun Ekim 1971 tarihli sayısındaki macerada Vampirella bir samanlıkta uykudayken Van Helsing'in elinde kazık ve çekiç bulunan oğlu Adam tarafından kıstırıldı. Ancak Adam, Vampirella gözlerini açınca kazığı saplayamadı ve Vampirella kaçarak canını kurtardı. Bu, Adam ile Vampirella'nın ilk karşılaşmasıydı ve Adam'ın Vampirella'ya gönlünü kaptıracağının da işaretiydi.
Vampirella'nın Korku'daki ilk serüvenleri yalnızca üç sayı sürdü. Vampirella, Korku'nun sayfalarına Mart 1972'de bu kez José Gonzales'in çizdiği maceralarıyla geri döndü. Bu maceralar hem kimi siyasi yönelimleri, hem de sağlam ve karmaşık karakter profilleri ve dramatik yapısı ile özellikle dikkate değer. Ölümün Karanlık Meleği adlı macerada Van Helsing, Kaos'a karşı ikili oynayan ve Vampirella'yı tutsak alan zengin ve şaibeli bir işadamının "zora ve zorbalığa dayanan düşünceleri ve faşist stilinden" dem vuruyor, kendi emellerine alet ettiği yöredeki polislerden "kiralık Gestapo özentileri" olarak sözediyordu. Papa Vuduu'nun Dönüşü adlı macerada ise daha da ileri gidilerek siyaset bir yan unsur olarak değil, öykünün ana ekseni olarak kullanılıyordu. "Karaip denizindeki küçük cumhuriyetlerden birinde" geçen bu macerada, ölen bir diktatörün Kaos ile işbirliği halindeki adamları tarafından kara büyü kullanılarak bir zombi olarak yaşama geri döndürülmesi anlatılıyor, yer yer "gizli polisin" siyasî muhaliflere karşı gerçekleştirdiği yargısız infazlar gibi sahnelere yer veriliyordu.
Bu maceranın epilogunda ise sonraki macera dizisinin habercisi olarak Dracula sahneye çıkıyordu. Vampirella'nın bu en ilginç macera dizisinin başında Dracula'nın da Vampirella'yla aynı gezegenden (Drakulon'dan) gelmiş olduğunu öğrendik; Dracula, gezegenındeki ırmakların kurumaya başlaması üzerine soydaşlarının kanını içmeye başlamış ve Kaos'un safına geçmişti. Vampirella, tam Dracula'yı öldürecekken onun gayrııhtıyarî olarak elini avucuna alması üzerine Dracula'ya karşı bir yakınlık duyduğunu farketti ve onu öldürmekten vazgeçti (Adam'ın Vampirella'yı bir zamanlar öldürmekten vazgeçmiş olması gibi). Ne de olsa kan içme arzusunun doğasından geldiğini kendi deneyiminden biliyordu. Dracula ve Vampirella, Samantha adlı iyi bir tanrıça tarafından kan içme güdülerini yenebilmeleri amacıyla sınava tabii tutulmak üzere 1897 yılına, yani Dracula romanında geçen olayların hemen sonrasına, geri gönderildiler. Ama her ikisi de başarılı olamadılar, Dracula, Lucy'nin, Vampirella da Jonathan Harker'ın (her ikisi de Dracula romanındaki karakterler) kanını emdiler. Böylece iki vampir trajik kaderleri dolayısıyla kendilerini birbirlerine daha yakın hissederek aralarında bir aşk filizlendi. Samantha, Dracula'yı yeni sınavlara tabiî tutmak üzere götürürken Vampirella'yı da günümüze geri göndererek iki sevgiliyi ayırdı. Vampirella, kendisini bekleyen Adam'ın kollarındayken bile aklı Dracula'daydı. Bu macera dizisi Korku'nun Kasım 1972 tarihli sayısında "devamı gelecek sayıda" duyurusuna karşın tam burada yarım kaldı ancak Mart 1973 tarihli sayısında devam ederek sonuçlandı: Dracula, Vampirella ve baba-oğul Van Helsing Kaos'un marifetiyle kendilerini uçsuz bucaksız bir çölde buluyorlardı. Adam, babasına Vampirella'yla birbirlerini sevdiklerini söylerken Dracula, Vampirella'yı gözucuyla anlamlı şekilde süzüyor, Vampirella ise başını öne ediyordu. Ancak daha sonra Dracula kan-susuzluğuna dayanamayıp Adam'ın kanını içmeye niyetlenince karşısında Vampirella'yı buldu. Sonunda iyi tanrıça Samantha ortaya çıkarak Dracula'yı beraberinde götürdü ve Vampirella ile Van Helsingler'ı kendi evlerine geri gönderdi. Vampırella'nın yeniden serumuna başvurmaktan başka çaresi yoktu.
Tüm bu serüvenler boyunca Adam-Vampirella-Dracula arasındaki aşk üçgeninin yanı sıra Adam-Vampirella-Van He¬sing arasındaki gerilimli ilişkiler de ilginç bir seyir izlemiştir. Vampirella'nın Adam yerine Dracula'yla birlikteliği tercih etmeye meyletmesi biraz da serum bulamadığı zamanlarda Adam'ın kanını içmekten kendini alamayacağını bilmesinden kaynaklanıyordu; oysa Adam bu ihtimali bile bile Vampirella'ya gönlünü kaptırmıştı. Baba Van Helsing de son tahlilde bir vampir olduğu için oğlunun bu duygularını anlayışla karşılamıyor ("Kardeşimi öldürdüğü yetmiyormuş gibi şimdi de oğlumu elimden alacak!") ve oğluyla arasına giren Vampirella'yı yoketmeye çalışıyordu.
Vampirella, 1976'da Türkiye'de kendi dergisine kavuştu. Künyesinde "Yetişkinler için Haftalık Heyecan dergisi" yazan derginin yayıncısı yine M.K. Benli'ydi. Bu yeni dergide Vampirella'nın Korku'da 1971'de yayımlanmış ilk dönem maceraları atlanarak Gonzales çizimi maceralardan başlandı. Korku'daki ilk macerada bir geriye dönüşle birkaç karede anlatılmış olan Vampirella'nın Drakulon'dan ayrılış öyküsü yeni derginin ilk sayısındaki macerada Gonzales'in çizimleriyle tam bir macera olarak aktarıldı. Vampirella'nın ağzından anlatılan bu macerada, Drakulon'un ırmaklarının kurumasıyla Vampirella ve sevgilisi Tris, ilk olarak bir yaban domuzunu öldürüp kanını içerler ve böylece canlıların damarlarındaki kanı içerek hayatta kalabileceklerini farkederler. Derken gezegene bir uzay aracı iner. Bu uzay aracından çıkan insanlarla Vampirella ve Tris'in ilk teması karşılıklı yanlış anlamalar sonucu dostane gelişmez ve şiddetle sonuçlanır. Vampirella, dünyalılardan birinin kanını içer; sonunda Drakulon'da kan içen bir "canavar" olarak kalmayı tercih eden Tris'i geride bırakarak uzay aracına binip dünyaya doğru yola çıkar.
Vampirella dergisinin 2. sayısından itibaren ise Korku'da 1972'den itibaren yayımlanmış Gonzales imzalı maceralar tekrar yayımlandı; ancak bu kez bazı sayılarda sayfa sayısını sığdırmak için yayıncıların aradan bazı sayfaları veya kareleri atlayarak yayımlamaları söz konusuydu ne yazık ki: Korku'nun Mart 1972 tarihli sayısında yeralan macera Vampirella sayı 2'de 6 sayfası eksik, Korku Nisan 1972'deki macera Vampirella sayı 3'de 3 sayfası eksik ve Korku Mayıs 1972'deki macera da Vampirella sayı 4'te iki sayfası eksik olarak yayımlandılar! Bu arada Korku'nun Kasım 1972 tarihli sayısında yarım kalıp Mart 1973 tarihli sayısında devam etmiş olan Dracula'lı macera Vampirella'da da 12. sayıda yarım kalıp arada başka bir macera dizisi yayımlandıktan sonra 17. ve 18, sayılarda devam ederek sona erdi (Gonzales'in Türkiye'deki Vampirella sayı 2-12 ve 17-18'de yayımlanan macera dizisi ABD'deki orijinal Vampirella sayı 12-21'de yayımlanmıştı; Türkiye'deki Vampirella sayı 13'te başlayan macera ise orjinal Vampirella sayı 50'de başlamıştı).
Vampirella sayı 13-16'da yayımlanan Kara Panter'li macera dizisinin her bölümü ise ayrı bir ressamın imzasını taşıyordu; sırasıyla: José Gonzales, Esteban Marato, Ramon Torrents ve Martin Salvator. Dergi ilginç bir uygulamayla okuyucularına en çok beğendikleri ressamın hangisi olduğunu mektupla bildirmeleri çağrısı yaptı, en çok oy alan ressamı tercih edenler arasından kurayla belirlenecek 10 okuyucuya hediye verileceğini duyurdu.
Korku Magazin'ın ilk sayılarında 'Ben Bir Vampirim' adıyla ve M. Oktay'ın çevirisiyle tefrika edilmiş olan Maurice Limat'ın Moi, Vampire (Ben, Vampir) adlı romanı 'Kana Davet' adıyla Vampirella'nın birinci sayısından itibaren Ekim 1977 tarihli 29. Sayıda son buluncaya kadar tefrika edildi. Christopher Lee'nin başrolde olduğu Dracula (1958) filminin çizgi romanı 'Kont Drakula'nın Şatosu' adıyla derginin ilk üç sayısında, yine Lee'nin başrolde olduğu Curse of Frenkenstein (1958) filminin çizgi romanı ise 'Frankenstein'in Laneti' adıyla 7. sayıda yayımlandı. Vampirella korku sinemasına başka şekillerde de yer verdi: iç kapağında çeşitli korku filmlerinin fotoğraflı kısa tanıtımları yapıldı, arka kapaklarında korku filmleri oyuncuları "bu oyuncu kim' yanıtı gelecek sayıda" şeklinde tanıtıldı. Bu arada belirtmek gerekir ki çizgi romanların Vampirella'dan sonra en ünlü vampiri olan Marvel kökenli Morbius'un (İlk kez 1971 yılında Amazing Spiderman'in bir macerasında okuyucuların karşısına çıkmış olan ve daha sonra çeşitli dergilerde ve bir ara kendi adını taşıyan dergide boygöstermiş olan Morbius, yakalandığı bir kan hastalığından kendi kendisini tedavi etmeye çalışırken bir yarasanın kanından ürettiği serum yüzünden istemeyerek vampir olan Mr doktordu) maceraları da 'Yaşayan Vampir Morbius' adıyla Vampirella'da yayımlandı (sayı 7-19).
Dergi, 20. sayıdan sonra içerik ve biçimde dönüşüme uğradı. Mart 1977'den itibaren aylık ve daha kalın olarak yayımlanmaya başlayan Vampirella, bu dönemde korkudan ziyade bilimkurguya ağırlık vermeye başladı, artık tanıtılan filmler bilim¬kurgu filmleriydi ve daha da önemlisi dergide Uzay 1999 ve Maymunlar Adası'nın çizgi romanları seri halinde yayımlanmaya başladı.
Yıllar sonra Vampirella, Tay Yayınları tarafından eski maceraların yeraldığı karton kapaklı bir dergi olarak da bir süre yayımlandı. Ayrıca Ar Yayınları da Vampirella'yı 'Tam Maceralı Koleksiyon Dizisi' adı altında kuşe kapaklı ama küçük boyda piyasaya sürdü; 96 sayfalık bu yayının 1 numaralı sayısında Gonzales imzalı maceraların yanı sıra ilk olarak Korku'da yayımlanmış olan ama M.K.Benli'nin Vampirella'sında tekrar yayımlanmamış olan ilk dönem Vampirella maceraları da yeraldı. Son olarak 2000 yılında Alfa Yayınları'nın yalnızca dört sayı sürebilen büyük boy Süper Korku seçkilerinin 3. sayısı Vampirella'ya ayrıldı. Bu seçkide Dracula'lı macera dizisinin ilk yarısı dahil olmak üzere Gonzales-Goodwin maceraları yeraldı.
ABD'da Yeni Vampirella Maceraları
ABD'de ise 1983'te 112. sayının ardından yayını durdurulan Vampirella'nın haklarını satın alan Harris Yayınları beş yıllık aradan sonra 1988'te 113. sayıyı piyasaya sürdü ama devamını getirmedi. Ancak Harris 1991'dan itibaren Vampirella'yı, renkli olarak ve mini-diziler halinde yayımlamaya başladı. Vampirella ve Adam bu yeni maceralarından birinde öldürüldüler ama 1997'de yayımlanan 'Blood Lust' (Kan Şehveti) adlı ve gore filmlerine taş çıkartacak derecede kanlı serüvende geri döndüler. Bu yeni dizide Vampirella'nın aslında İbranı mitolojisindeki vampir-benzeri dişi bir varlık olan Lilith'in kızı olduğu ve Drakulon'un da aslında cehennem olduğu ifade edildi. 'Blood Lust'da ana-kız Vampirella ve Lilith karşı karşıya geldiler çünkü Vampirella'nın sevgilisi Adam, Drakulon'da/cehennemde yıllar önce kurumuş olan kan ırmaklarını yeniden canlandırmaya niyetliydi ve bu da Vampirella'nın annesi Lilith'in ölümü demek olacaktı. Sonuçta Adam'ın iradesiyle kan ırmakları canlandı; Lilith, Vampirella'nın bakışları altında kan pınarında yıkandıktan sonra yokoldu (psikanalist yorumlar "okumalar" için ne kadar çok malzeme var, değil mi? örneğin, kızının bakışları altında annenin -"Anne imgesi'nin"- yıkandığı kan pınarı 'adet kanı' olarak "okunabilir") ve Adam, cehennemin yeni bekçisi olarak göreve başladı. Vampirella'nın görevi ise dünyaya dönerek annesinin günahlarını temizlemek üzere dünyayı vampirlerden arındırmaktı...
Vampirella Filmi170'li yılların ilk yarıında İngiliz Hammer yapımevi Vampirella'yı beyazperdeye uyarlamak için girişimlerde bulundu ancak şirketin iflas etmesi yüzünden bu proje gerçekleşmedi. Bir Vampirella filmi nihayet 1996'da düşük bütçeli Amerikan fantastistik sinemasının emektar ismi Roger Corman'ın video şirketi adına genç kuşaktan Jim Wynorski tarafından çekildi. Önce televizyonda gösterilen sonra video piyasasına sürülen bu filmde Vampirella'yı Talisa Soto, Vlad'ı (Dracula) ise ünlü rock müzisyeni Roger Daltrey canlandırdılar: Drakulon'da soydaşlarının kanını içtiği için tutuklanan Vlad kaçarak dünyaya gelmişti. Vampirella da onu haklamak için peşinden. Talisa Soto, çekici sayılabilecek bir figûr olmasına karşın film gereğinden fazla komedi
eğilimi göstererek çizgi romanın yanında çok hafif kaldı ve büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
Popüler Kültürde Vampir İmgesinin Evriminde Vampirella'nın Yeri
Vampirler', önceleri aslen itici ve korkunç mahluklar (mezardan kalkarak kan içen ölüler') olarak onyedinci yüzyıldan itibaren ve ondokuzuncu yüzyılın başlarındaki romantik edebiyatta, örneğin Goethe ve Byron'ın eserlerinde ise "vampir", sevgilisini tüketip mahveden kadınlara ilişkin bir metafor olarak kullanıldı ("vamp" sözcüğü, bu kullanımın mirasıdır). Ondokuzuncu yüzyıldaki Anglo-Sakson popüler korku edebiyatındaki vampir imgesi ise ilk bakışta Doğu Avrupa'dakl folklorik kökenlere daha sadık görünür: Bu 'ucuz' romanlarda vampir, korku kaynağıdır. Ancak pek çok yorumcunun işaret ettiği gibi özellikle en ünlü vampir romanı olan Bram Stoker'in Dracula'sındaki (1897) alt-metin, vampir kontun çekici bir tipleme olarak (güçlü, ölümsüz, yalnız, soylu, kadınlar -ve erkekler!- üzerinde hakimiyet kurabilen, vs.) da algılanmasına olanak verecek bir özellik taşıyordu: Dracula'da çok başarılı biçimde işlendiği üzere vampir, cinsellikle özdeşleştirilmeye elverişli bir imgeydi ve hem yazarın, hem de okuyucunun cinselliğe bakış açısını bütün iç çelişkileriyle birlikte (bastırılması-yokedilmesi gerektiği toplumsal-kültürel olarak dayatılan ama bilinçaltında arzulanan) vampire yansıtmasına zemin sunuyordu -böylece popüler korku edebiyatı vampir imgesinin niteliği açısından folklor ile romantik edebiyat arasında ortada bir yer işgal ediyordu.
Vampirella çizgi romanının vampir imgesinin popüler kültürdeki evriminin dönüm noktalanndan biri olduğu söylenebilir. İlk defa Vampirella'da vampir figürü örtük olarak değil apaçık biçimde erotik bir figür, bir arzu nesnesi olarak betimleniyordu. Böylece vampir imgesindeki alt-metin, Vampirella'yla birlikte su yüzüne doğru bir hayli yükselmiş, yüzeye çıkmaya bir hayli yakınlaşmıştı.
KAYA ÖZKARACALAR