oktayyapıcı13
Onursal Üye
- 29 Haz 2015
- 1,562
- 17,025
Batı Medeniyeti’ni temsil eden çizgi romanlar, Batı Medeniyeti’nin ürünü olan filmlerden esinlenmeyi temsil ettiği gibi filmlerin var olabilmesini de sağlamıştır ve daha önemlisi çizgi romanlar film senaryolarında tamamlayıcı rol üstlenebilmişlerdir.
Türk filmlerinde de çizgi romanlar görünebilmiştir.
Çizgi romanların Türkiye’de varlığı daha çok çocuk standartlarında olduğundan, dönemsel olarak çizgi romanlarla çocukların ilişkilerine yer verilmiştir.
Çocukların kitapları değiş tokuş yapabilmeleri gibi farklı hikayeler filmlere yansıyabilmiş, filmler dönemsel anlatım yapabilme görevi üstlenebilmiştir.
Dönemsel anlatım gibi çizgi romanların ailelerinin desteğiyle yaşayan ve kişiliği gelişmemiş erkeklerin bir eğlencesi olabileceğine dair imalı tanımlar da yapılabilmiştir.
Çünkü bu kitaplar aslında genç değil de çocukluk dönemine aitliğe dair kanıyı ifade etmektedirler.
Raquel Welch’in büyük boy pozuna dokunmanın Welch’e dokunmak olması veya olmaması çizgi romanlara bakış açısından fark yaratabilmiştir.
Bu fark Ottomanovski kurgularında özellikle ikinci versiyondan Mehmed ve Abdülhamid’i düşmanlarına bile yardım eden bir Mark, düşmanlarını çıkarı için kullanacak kadar etkili bir Blek veya adil bir Zagor... gibi tanıtılmasında da yararlanılan bir unsur olabilmesinde anlam taşımıştır.
Sadece filmlerde değil dizilerde de görülen çizgi romanlar açısından bir tane filmin daha önemli olduğu düşünülebilir, Yüz Numaralı Adam.
Filmde Kemal Sunal'ın canlandırdığı Şaban karakteri beceriksiz ve aklı bir karış havada olduğundan düzenli bir işe girip çalışamamaktadır, filme çıkmam zinhar günahtır diyip sulu süt satan babası ve iki erkek kardeşinin eve getirdiklerine bağlı yaşamaktadır.
Adeta bir çocuk gibidir, alıngandır, sinirlidir, duygusaldır, kimsenin başaramayacaklarını başarma arzusu vardır, hayatını boşa geçirmiyor demek için karate ile ilgilenir ama dayak yemekten vazgeçemez, fordçulardan genç kızları kurtarırken kızların fordçularla olan ilişkilerini önemsemez, kültür yapmak için çizgi roman okur, sürekli kurgu türeterek zengin ve önemli bir kişi olacağına karşısındakileri inandırmak ister, dürüsttür ve tüm dürüstlüğüyle oh be diyeceği sigara için kardeşine çirkeflik yapacak kadar züğürt bir delikanlıdır.
Şaban züğürt olduğu gibi keyfine de düşkündür. Çizgi romanlarıdan kenefte bile vazgeçemez* ve kenefte okuduğu çizgi romanları kahvaltı masasına koyacak kadar titiz, temiz bir insandır(!)**.
Çizgi roman okumanın kişiyi kahramanlaştıramayacağının dürüstlükle karikatürize edildiği filmde, züğürt ve aklı bir karış havada şöhret olup zengin olmaya çalışan karakterin kahramanlığı dürüstlükle ifade edilmiştir. Yani sen Fatih’in İstanbul’da doğduğu yaştasın kurgusu, Mehmed'in tahta çıkana kadar yaşadıklarını, mücadelesini, fetih sürecinde dünyanın ve Bizans’ın koşullarını, fetih sürecinde Osmanlı’daki devlet kademesindeki birçok kişinin düşüncelerini önemsizleştirirken ışık altına itilen Mehmed figürü önemli hale getirilince, bu Mehmed gibi Osmanlı devletine karşı bir önemsizleştirme kadar anlam taşır ve önemsizleştirmeyi kurgulara sığdırıp, kurgu tarihçiliğiyle yapılan kahramanlık sen Fatih’in İstanbul’da doğduğu yaştasın'ın değerini artırırken Batı Medeniyeti’ne ait çizgi romanları okuyorsunu önemsizleştirir. Aynı romantik ve karizmatik bir erkeğin kollarında rüya gibi bir aşk hikayesi yaşamaya çalışırken kız kurusu olacağına dair korkularını unutmaya çalışan genç kızlar gibi.
Kahramanlık, kurgusal Osmanlıcılık(Ottomanovski)...ile bir idealize yapılmaktadır. Fakir fakirliğini unutacaktır, aptal zeki olacaktır, evler pastaya dönecektir...
Mandrake büyük bir sihirbazdır, ama aynı zamanda bir illüzyonisttir. İsketleri domuza dönüştürebilir, tüfek yılan olabilir, tabanca çiçek...Mandrake bunları Tibet’te çok gizli bir yerde öğrenmiştir yani marifetini temellendirmeye çalışmıştır; ancak bu çizgi romanı okumak büyülü dünyada yer alabilme marifeti değil, bunun gerçek olacağına dair hayaldir.
Kapak ressamı çizerlerin de tahtaları
yılanlara dönüştürme yetenekleri vardır
Hayal ile değil gerçek hayat içinde yaşadığımızdan filmin kökenlerine bakabiliriz.
Türkiye’de sadece çizgi romanlar değil filmler ve film afişlerinde İtalya’nın baskın bir etkisi bulunmaktaydı.
İtalya’da Alain Delon, Ornella Muti, Adriano Celentano ve John Travolta gibi farklı yüzler çizgi roman kahramanına dönüştürülmekteydi. Türkiye’de kahramanlaştırılan ise Kemal Sunal ve komedi olmuştur.
İtalyan komedi filmleri gibi İtalya’da mizah içerikli çizgi roman kapaklarında görülen, İlyas Salman’nın komedi film afişlerindeki gibi, büyütülmüş kafa Türkiye’deki Kemal Sunal’ın özellikle, '' Şaban ''(Turkish Charlot) filmlerinin afişlerinde kullanılmıştır.
Sadece Kemal Sunal’ın değil diğer bazı film afişlerinde yine İtalyan etkisi görülebilmekteydi.
Bu etkinin Amerika kökenli olduğu düşünülebilir.
İtalyan filmleri arasında Yüz Numaralı Adam isimli filmin kökeni olabilecek bir film bulunmaktadır.
Şaban gibi filmin ilk sahnelerinde kadın karakterin bir çizgi roman okuduğu görülmektedir. Çizgi roman Diabolik’ten esinlenilerek hazırlanmış Demoniak’ın Yılan Kulübü isimli macerasıdır.
Yüz Numaralı Adam filminde karakter dürüst kahraman imajını pekiştirmek için Teks, Blek ve Zagor okumaktaydı, bu filmde de Adriana kötü kız imajını pekiştirmek için bu çizgi romanı okumaktadır.
Filmde Stefania Sandrelli tarafından canlandırılan Adriana karakteri ahlaki erdemleri olmayan, erkekler için kolay bir kızdır. O da kendi çapında bir kahramandır, insanlarla eğlenmek varken diğer kızlar gibi evlenmek ve çocuk sahibi olmak ona uygun değildir. O kendisini taciz eden erkeklere fırsat verirken kadın olma karakterinden farklı bir karaktere bürünmektedir. Bu yüzden taşrada onun işi olamaz, o Roma’da olmalıdır.
Adriana da Şaban gibi belli bir işi olmayan, sık iş değiştiren bir karakterdir, çünkü Şaban gibi o da yalnızca kurgusal güç istemektedir. Aynı zamanda bu kadar sık iş değiştirme ona farklı fırsatlar da sağlamaktadır, bir bakıma İffet filmindeki İffet’in kariyer basamakları için yatılı olarak erkeklerin yataklarında yatması gibi.
Adriana sadece yatakta değil başka amaçlarla da kullanılmaktadır:
Adriana Şaban’ın aksine kendisini görebilecek bir karakterdir:
Gerçek hayatın içinde kurgulara bağımlı yaşayan Ottomanovski'nin yazarottisi ise şöyle cevap verir:
Zagor macera olmadan var olmayacağı gibi Adriana da gerçek hayattaki boşluğun kurgusallaştırılmasını sevmektedir. Adriana da Teks gibi tutkuyla hareket ediyor gibi görünse de düşmanlık bile gösteremeyecek bir yoksun başarı arayışındadır.
Bunun önemini yine kapaklardan anlayabiliriz.
Örneğin kapaklar konusunda en sorunlu durum, kadın modeller ve aktristlerin tüketilebilirliğidir. Çünkü dönemsel olarak aynı poz çokça kullanılmıştır ve eğer çizer yüz hatlarını çok iyi şekilde çizmemişse veya poz özgün nitelikte değilse veya ünlü bir filmden bir sahne değilse, bu pozlar oldukça dönemsel kalmış ve unutulmuştur.
Kadınlar güzellerdir, güzel bir bahçe gibidirler; ancak kadınların sahip oldukları güzellik aslında bir kelebeğin ömrü kadardır. Yetenekli olsalar bile yetenekleri gerçeklerin dünyasında ömür olarak daha kısadır.
Adriana’nın da arzuları vardı, istekleri vardı aynı ünlü olmak isteyen ve ünü için kendisini ucuzlatacak diğer kadınlar gibi.
Güzelliğin kurgulaştırılamayan devinimsel göreceliğinin ağırlığına dayanacak gücün olmadığını da fark edemiyordu.
Playboy gibi bir dergide görünmek önemlidir, ama bu oldukça kısa ömürlü bir ündür ve Playboy’un ünü için araçsallaşmada özenilen lüks ve hayat içinde güçlenmek gösterinin yıldızı olma değildir, gösterinin belirleyicisi olmadır.
Adriana’nın hayatı aslında Italo’nun hayatında anlamlıdır, ama onun için Italo’nun hayatı bayağıdır ve dürüstlük kurgulanmış hayatında bu bir leke kadar anlamlı olabilir veya Italo onu bir Bardot yapacak imkanlara sahip midir?
Şaban da her ne kadar dürüst olsa da dürüstlüğü ona apartman alacak, beraber olmak istediği kadınla bir hayat yaşayacak imkanları yaratamamaktadır. O sadece ona verilecek olan ile güçlü olabilirdi.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Türk filmlerinde de çizgi romanlar görünebilmiştir.

Çizgi romanların Türkiye’de varlığı daha çok çocuk standartlarında olduğundan, dönemsel olarak çizgi romanlarla çocukların ilişkilerine yer verilmiştir.

Çocukların kitapları değiş tokuş yapabilmeleri gibi farklı hikayeler filmlere yansıyabilmiş, filmler dönemsel anlatım yapabilme görevi üstlenebilmiştir.

Dönemsel anlatım gibi çizgi romanların ailelerinin desteğiyle yaşayan ve kişiliği gelişmemiş erkeklerin bir eğlencesi olabileceğine dair imalı tanımlar da yapılabilmiştir.

Çünkü bu kitaplar aslında genç değil de çocukluk dönemine aitliğe dair kanıyı ifade etmektedirler.

Raquel Welch’in büyük boy pozuna dokunmanın Welch’e dokunmak olması veya olmaması çizgi romanlara bakış açısından fark yaratabilmiştir.
Bu fark Ottomanovski kurgularında özellikle ikinci versiyondan Mehmed ve Abdülhamid’i düşmanlarına bile yardım eden bir Mark, düşmanlarını çıkarı için kullanacak kadar etkili bir Blek veya adil bir Zagor... gibi tanıtılmasında da yararlanılan bir unsur olabilmesinde anlam taşımıştır.

Sadece filmlerde değil dizilerde de görülen çizgi romanlar açısından bir tane filmin daha önemli olduğu düşünülebilir, Yüz Numaralı Adam.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.

Filmde Kemal Sunal'ın canlandırdığı Şaban karakteri beceriksiz ve aklı bir karış havada olduğundan düzenli bir işe girip çalışamamaktadır, filme çıkmam zinhar günahtır diyip sulu süt satan babası ve iki erkek kardeşinin eve getirdiklerine bağlı yaşamaktadır.
Adeta bir çocuk gibidir, alıngandır, sinirlidir, duygusaldır, kimsenin başaramayacaklarını başarma arzusu vardır, hayatını boşa geçirmiyor demek için karate ile ilgilenir ama dayak yemekten vazgeçemez, fordçulardan genç kızları kurtarırken kızların fordçularla olan ilişkilerini önemsemez, kültür yapmak için çizgi roman okur, sürekli kurgu türeterek zengin ve önemli bir kişi olacağına karşısındakileri inandırmak ister, dürüsttür ve tüm dürüstlüğüyle oh be diyeceği sigara için kardeşine çirkeflik yapacak kadar züğürt bir delikanlıdır.

Şaban züğürt olduğu gibi keyfine de düşkündür. Çizgi romanlarıdan kenefte bile vazgeçemez* ve kenefte okuduğu çizgi romanları kahvaltı masasına koyacak kadar titiz, temiz bir insandır(!)**.
* Çizgi romanların değerlerine dair sembolik anlatım yapılmış da olabilir.
** İkinci el çizgi romanlardan uzak durulmasına dair önemli bir nedendir.
** İkinci el çizgi romanlardan uzak durulmasına dair önemli bir nedendir.

Çizgi roman okumanın kişiyi kahramanlaştıramayacağının dürüstlükle karikatürize edildiği filmde, züğürt ve aklı bir karış havada şöhret olup zengin olmaya çalışan karakterin kahramanlığı dürüstlükle ifade edilmiştir. Yani sen Fatih’in İstanbul’da doğduğu yaştasın kurgusu, Mehmed'in tahta çıkana kadar yaşadıklarını, mücadelesini, fetih sürecinde dünyanın ve Bizans’ın koşullarını, fetih sürecinde Osmanlı’daki devlet kademesindeki birçok kişinin düşüncelerini önemsizleştirirken ışık altına itilen Mehmed figürü önemli hale getirilince, bu Mehmed gibi Osmanlı devletine karşı bir önemsizleştirme kadar anlam taşır ve önemsizleştirmeyi kurgulara sığdırıp, kurgu tarihçiliğiyle yapılan kahramanlık sen Fatih’in İstanbul’da doğduğu yaştasın'ın değerini artırırken Batı Medeniyeti’ne ait çizgi romanları okuyorsunu önemsizleştirir. Aynı romantik ve karizmatik bir erkeğin kollarında rüya gibi bir aşk hikayesi yaşamaya çalışırken kız kurusu olacağına dair korkularını unutmaya çalışan genç kızlar gibi.

Kahramanlık, kurgusal Osmanlıcılık(Ottomanovski)...ile bir idealize yapılmaktadır. Fakir fakirliğini unutacaktır, aptal zeki olacaktır, evler pastaya dönecektir...
Mandrake büyük bir sihirbazdır, ama aynı zamanda bir illüzyonisttir. İsketleri domuza dönüştürebilir, tüfek yılan olabilir, tabanca çiçek...Mandrake bunları Tibet’te çok gizli bir yerde öğrenmiştir yani marifetini temellendirmeye çalışmıştır; ancak bu çizgi romanı okumak büyülü dünyada yer alabilme marifeti değil, bunun gerçek olacağına dair hayaldir.


Kapak ressamı çizerlerin de tahtaları
yılanlara dönüştürme yetenekleri vardır
Hayal ile değil gerçek hayat içinde yaşadığımızdan filmin kökenlerine bakabiliriz.
Türkiye’de sadece çizgi romanlar değil filmler ve film afişlerinde İtalya’nın baskın bir etkisi bulunmaktaydı.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
İtalya’da Alain Delon, Ornella Muti, Adriano Celentano ve John Travolta gibi farklı yüzler çizgi roman kahramanına dönüştürülmekteydi. Türkiye’de kahramanlaştırılan ise Kemal Sunal ve komedi olmuştur.
İtalyan komedi filmleri gibi İtalya’da mizah içerikli çizgi roman kapaklarında görülen, İlyas Salman’nın komedi film afişlerindeki gibi, büyütülmüş kafa Türkiye’deki Kemal Sunal’ın özellikle, '' Şaban ''(Turkish Charlot) filmlerinin afişlerinde kullanılmıştır.

Sadece Kemal Sunal’ın değil diğer bazı film afişlerinde yine İtalyan etkisi görülebilmekteydi.

Bu etkinin Amerika kökenli olduğu düşünülebilir.


İtalyan filmleri arasında Yüz Numaralı Adam isimli filmin kökeni olabilecek bir film bulunmaktadır.

Şaban gibi filmin ilk sahnelerinde kadın karakterin bir çizgi roman okuduğu görülmektedir. Çizgi roman Diabolik’ten esinlenilerek hazırlanmış Demoniak’ın Yılan Kulübü isimli macerasıdır.

Yüz Numaralı Adam filminde karakter dürüst kahraman imajını pekiştirmek için Teks, Blek ve Zagor okumaktaydı, bu filmde de Adriana kötü kız imajını pekiştirmek için bu çizgi romanı okumaktadır.
Filmde Stefania Sandrelli tarafından canlandırılan Adriana karakteri ahlaki erdemleri olmayan, erkekler için kolay bir kızdır. O da kendi çapında bir kahramandır, insanlarla eğlenmek varken diğer kızlar gibi evlenmek ve çocuk sahibi olmak ona uygun değildir. O kendisini taciz eden erkeklere fırsat verirken kadın olma karakterinden farklı bir karaktere bürünmektedir. Bu yüzden taşrada onun işi olamaz, o Roma’da olmalıdır.
Adriana da Şaban gibi belli bir işi olmayan, sık iş değiştiren bir karakterdir, çünkü Şaban gibi o da yalnızca kurgusal güç istemektedir. Aynı zamanda bu kadar sık iş değiştirme ona farklı fırsatlar da sağlamaktadır, bir bakıma İffet filmindeki İffet’in kariyer basamakları için yatılı olarak erkeklerin yataklarında yatması gibi.
Adriana sadece yatakta değil başka amaçlarla da kullanılmaktadır:
Sorun şu ki o her şeyden hoşlanır. Her zaman mutludur. Hiçbir arzusu yoktur, kimseyi kıskanmaz, hiçbir şeyi merak etmez. Onu şaşırtmak mümkün değildir. Her gün küçük düşürülse de bunun farkına bile varmaz. Suya dayanıklı bir madde gibi sırtından aşağı kayıp gider. Sıfır hırs. Ahlaki kurallardan eser yok. Bir fahişenin para sevgisi desen o da yok. Dün ya da yarın onun için yok hükmündedir. Günü yaşamak bile çok fazla planlama demektir. Bu yüzden ânı yaşar o. Güneşlenmek, plak dinlemek ve dans etmek onun tek meşgalesidir. Günün geri kalanında ise değişken ve kaprisli, kendisiyle olmaktan korkan, daima başkalarıyla kısa süreli ilişkiler kuran biridir.
Adriana Şaban’ın aksine kendisini görebilecek bir karakterdir:
Ben Milena'yım, değil mi? Ben öyle miyim? Biraz da budala.
Gerçek hayatın içinde kurgulara bağımlı yaşayan Ottomanovski'nin yazarottisi ise şöyle cevap verir:
Tam aksine. Sen herkesten daha akıllısın belki de.
Zagor macera olmadan var olmayacağı gibi Adriana da gerçek hayattaki boşluğun kurgusallaştırılmasını sevmektedir. Adriana da Teks gibi tutkuyla hareket ediyor gibi görünse de düşmanlık bile gösteremeyecek bir yoksun başarı arayışındadır.
Bunun önemini yine kapaklardan anlayabiliriz.
Örneğin kapaklar konusunda en sorunlu durum, kadın modeller ve aktristlerin tüketilebilirliğidir. Çünkü dönemsel olarak aynı poz çokça kullanılmıştır ve eğer çizer yüz hatlarını çok iyi şekilde çizmemişse veya poz özgün nitelikte değilse veya ünlü bir filmden bir sahne değilse, bu pozlar oldukça dönemsel kalmış ve unutulmuştur.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.

Kadınlar güzellerdir, güzel bir bahçe gibidirler; ancak kadınların sahip oldukları güzellik aslında bir kelebeğin ömrü kadardır. Yetenekli olsalar bile yetenekleri gerçeklerin dünyasında ömür olarak daha kısadır.

Adriana’nın da arzuları vardı, istekleri vardı aynı ünlü olmak isteyen ve ünü için kendisini ucuzlatacak diğer kadınlar gibi.
Güzelliğin kurgulaştırılamayan devinimsel göreceliğinin ağırlığına dayanacak gücün olmadığını da fark edemiyordu.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Playboy gibi bir dergide görünmek önemlidir, ama bu oldukça kısa ömürlü bir ündür ve Playboy’un ünü için araçsallaşmada özenilen lüks ve hayat içinde güçlenmek gösterinin yıldızı olma değildir, gösterinin belirleyicisi olmadır.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.

Adriana’nın hayatı aslında Italo’nun hayatında anlamlıdır, ama onun için Italo’nun hayatı bayağıdır ve dürüstlük kurgulanmış hayatında bu bir leke kadar anlamlı olabilir veya Italo onu bir Bardot yapacak imkanlara sahip midir?
Şaban da her ne kadar dürüst olsa da dürüstlüğü ona apartman alacak, beraber olmak istediği kadınla bir hayat yaşayacak imkanları yaratamamaktadır. O sadece ona verilecek olan ile güçlü olabilirdi.
Son düzenleme: