
Doğu Anadolu Bölgesi'nde Bitlis İli'ne bağlı bir ilçe olan Tatvan'ın, kuzey ve doğusunda Van Gölü, güneydoğusunda Gevaş, güneyinde Hizan ilçeleri ile batısında Bitlis ili, kuzeyinde de Ahlat ilçesi bulunmaktadır. Van Gölü'nün güneybatısındaki yüksek bir alanda yer alan Tatvan'ın büyük bölümü dağlıktır. İlçenin güney ve güneydoğu kesimlerini Güneydoğu Toroslarına bağlı dağlar, batı ve kuzeybatı kesimini de nemrut Dağı engebelendirmektedir. Ayrıca en yüksek yeri Alacabük Dağı olarak bilinen Pelli Dağı da güneydoğu sınırı yakınındadır. İlçe topraklarından çıkan Güzeldere başta olmak üzere küçük akarsular Van Gölü'ne dökülmektedir. Güney ve güneydoğudaki dağlardan kaynaklanan suların oluşturduğu dereler ilçe sınırları dışında Dicle Nehri'nin başlıca kollarından olan Botan Çayı'na katılır. Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü'nün güneybatı kesimi ile Nemrut Gölü'nün bir bölümü de ilçe sınırları içerisindedir.
İl merkezine 25 km. uzaklıktaki ilçenin yüzölçümü 1.235 km2, denizden yüksekliği ise 1.720 metre olup, toplam nüfusu 80.460'dır.

İlçenin ekonomisi ticaret, sanayi, tarım ve turizme dayalıdır. Ekime elverişli topraklarında şeker pancarı ve buğday yetiştirilir. Az miktarda sebze ve meyva da yetiştirilmektedir. İlçe topraklarında sünger taşı ve pelit içeren maden yatakları bulunmaktadır. İran ile 1970'te demiryolu bağlantısının sağlanması, Muş, Diyarbakır ve Siirt'ten geçen karayollarının ilçe sınırları içerisinde birleşmesi, Van Gölü kıyısındaki Tuğ İskelesi yöreyi taşımacılık yönünden önemli bir konuma getirmiştir.
Tatvan isminin nereden geldiği kesin olarak bilinmemekle birlikte Kanuni döneminde Zal Paşa tarafından şimdiki Çağlayan mahallesi mevkiinde bir kale yaptırdığı ve halkın buraya Taht-ı Van adını verdikleri söylenmektedir.
Tatvan'ın ilk kuruluş yeri Küçüksu Köyü'dür. Tarih boyunca yörede bir çok uygarlık birbirini izlemiştir. M.Ö 3000-2000 yıllarında Hurriler Van Gölü dolaylarında yaşamışlardır. Bölgede küçük krallıkların bulunduğu bilinmektedir. Bunlardan Mittani’lerin M.Ö XVIII.yüzyılda krallık kurarak geniş bir alanda hüküm sürdüklerini, M.Ö 1340-1200 yılları arasında bu bölgede yaşamış olan Asur’luların yazılı kaynaklarından öğreniyoruz. Perslerin hakim olduğu yöreye Büyük İskender doğu seferi sırasında MÖ.333'te hakim olmuştur. Büyük İskender'in ölümünden sonra kurulan küçük beylikler arasında Tatvan sık sık el değiştirmiştir. 727 yılında Sasaniler yöreye egemen olmuş, Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasından sonra Doğu Romalılar (Biznaslılar) bölgeye hakim olmuşlardır. Tatvan bu dönemde sık sık Arap akınlarına uğramıştır. Arap orduları kumandanı İyaz Bin Ganm (630-640) bölgeye sefer düzenleyerek Tatvan civarlarına ulaşmıştır. Bunu İyaz Bin Ganm'ın 642 yılında ikinci kez seferi izlemiştir. Emevilerin yeterince hakim olamadığı yöreye Abbasi döneminde baskılar artmıştır. Malazgirt Savaşı'ndan sonra (1071) Selçuklular yöreye yerleşmeye çalışmış, Çağrı Bey 1018'de yöreyi kuşatmıştır. Eyyubiler 1207 yılında burada egemenlik kurmuşsa da, 1229 yılında Ahlat ile birlikte Tatvan’da Harzemşahlar’ın eline geçmiştir. Bu durum da Selçukluları ve Harzemşahları karşı karşıya getirmiştir. Anadolu Selçukluları buraları geri alımasından sonra (1232), Moğollar 1243 'te Selçukluları yenerek bölgeyi ele geçirmişlerdir. Bu dönemden sonra Ak koyunlular, Kara koyunlular, İlhanlılar ve diğer beylikler arasında Tatvan sık sık el değiştirmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman'ın döneminde 1533’de İran’a büyük bir sefer düzenlenmiş, Bitlis Beyliği’nin başında bulunan Şeref Han İran’a sığınmıştır. Osmanlının gönderdiği ulema Paşa Bitlis’i ele geçirmeye çalışırken Safaviler ile savaşmak zorunda kalmıştır. Bunun üzerine İstanbul’dan çıkan büyük ordu Bitlis,Tatvan, Ahlat, Adilcevaz ve Van’ı hiç zorlanmadan ele geçirmiştir. Osmanlı ordusunun 1548’de Tebriz’i almasından sonra, Safavilerin saldırıları yöreyi yağmalamaları tatvan'a büyük zarar verimiştir. Kanuni Sultan Süleyman, Tatvan'a üç sefer daha düzenleyerek Safavilerin bölgedeki etkinliklerine son vermiştir.
Tatvan yörenin geçiş noktası olması nedeniyle her dönemde sık sık el değiştirmiş ve istilalara uğramıştır. tatvan yöresi 1916'da kısa bir süre Rus işgalinde kalmış, 1918'de nahiye olmuş ve Cumhuriyetin ilk yıllarında, 1936'da ilçe merkezi olarak bugünkü yerine taşınmıştır.
İlçede günümüze gelebilen eserler arasında; Kalender Baba Kümbeti, Başhan
Hüsrev Paşa Hanı, El Aman Kervansarayı (Rahva Kervansarayı), Tatvan Kalesi bulunmaktadır.
Tatvan Kalesi
Tatvan’ın Tuğ Mahalsinde bulunan Tatvan Kalesi, Kanuni Sultan’ın vezirlerinden Zal Paşa tarafından 1550-1560 yıllarında yaptırılmıştır. Bölgede beylerbeylik yapmış bulunan Zal Paşa’nın Bitlis de bunun dışında eserleri bulunmaktadır.
Osmanlı-İran Savaşları sırasında İran Şahı Tahmasp Kuli Han, Adilcevaz ve Ahlat Kalelerini ele geçirmiş, Tatvan Kalesi’nden oraya yardım gitmesini önlemek amacıyla bu kaleyi yıktırmıştır.
El Aman (Rahva) Kervansarayı
El Aman Kervansarayı, Bitlis-Tatvan-Muş yolu ayrımında Rahva düzlüğü denilen yerde bulunmaktadır. Rahva Düzlüğü kış aylarında kervanlar için tehlikeli bir yerdi. Bu nedenle de kervansaray oldukça geniş bir arazide kurulmuştur. XVI. yüzyılda Van Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kervansarayın ne zaman yapıldığını içeren bir kitabe günümüze ulaşamamıştır. Bu kervansaray Anadolu’nun en büyük ve eski kervansaraylarından birisidir.

Kervansaray avlu ile birlikte, 90 x 70 m uzunluğunda, beş ayrı bölümden oluşmaktadır. Kervansarayın batı bölümündeki kalın, kesme taş duvarlı bölüm adeta bir ribat (yol güzergahlarında askeri amaçlı küçük kale) görünümündedir. Silindirik payandalarla desteklenin bu bölüm yapının en eski bölümüdür.
Kervansaray doğ batı doğrultusunda iki sıra halinde iki sıra halinde üçerden altı paye ile üç nefe ayrılmıştır. Bu mekanların üzeri beşik tonozlarla örtülmüştür. Bu bölümün dışarıya açılan pencereler adeta birer mazgal görünümündedir.
Kervansarayın güney bölümü diğer taraflardan farklı olarak beş dikdörtgen hücreli olup bunlar da birer kapı ile avluya açılmaktadır. Bu hücrelerin güney kenarının ortasında da birer pencere,batı duvarlarında da birer ocak bulunmaktadır. Bu hücrelerin üzeri de dikey sivri kemerlerle örtülmüştür.
Kervansarayın ikinci bölümünü oluşturan kapalı mekan birinci yapının kuzey doğu köşesindedir ve ondan daha yüksek , daha geniş ve aydınlıktır. Kuzey duvarı diğer duvarların iki katı kalınlığındadır ve aynı zamanda , dıştan her kenardaki ikişer payanda ile desteklenmiştir. Bu bölüm avlu duvarı ile birleşerek daha değişik bir plan göstermektedir. Doğu batı yönünde iki sıra halinde, her sırada dört paye ve beş sivri kemerle üç uzun nef meydana getirmektedir. Birinci kısımdan daha büyük olan bu bölüm tonozlarla üstü örtülmüştür. Burada da mazgal pencereler duvarlara sıralanmıştır.
Güney kenardaki büyük bir kapı ,kervansarayın haçvari bölümüne açılmaktadır. Avlunun batı kenarı ortasında büyük sivri kemerli ve sivri tonozlu giriş eyvanı doğu batı uzantısında uzun bir koridor görünümündedir. Bu koridorun ortasında bulunan yüksek kubbeli kare bölüm dört bir yandaki eyvanlarla haçvari bir plan görünümündedir. Burasının kuzeyindeki eyvan kervansarayın kapalı kısmına,güney eyvanı arasta çarşısı denilen yere açılmaktadır. Kubbeli mekanın çevresindeki eyvanlar aynı büyüklükte değildir. Bunların en büyüğü giriş kısmında bulunan eyvandır. Burası da sivri kemerli bir tonozla takviye edilmiştir. Bu bölümün karşısında,kervansarayın batısındaki eyvan oldukça uzun olup birinci kapalı kısma açılmaktadır. Batı eyvanının kuzeyindeki hücreler kervansarayın ikinci kapalı kısmına açılmaktadır.Bunun da üzeri beşik tonozla örtülmüştür.
Kervansarayın güneydeki eyvanı, en küçük eyvan olup güneydeki bölümleri kervansarayın diğer bölümlerinden ayırmaktadır.Buradaki güney eyvan genişliğinde, beşik tonoz örtülü bir koridor ortadan sivri bir kemerle ikiye ayrılmıştır. Bu koridorun doğusunda üç, batısında da dört ayrı hücre bulunmaktadır.
Ana girişin güneyindeki bir kapı ile içerisine girilen kare hücre mescit olarak kullanılmıştır. Girişin kuzeyindeki hücreler diğer bölümlerden tamamen ayrılmış durumdadır ve iki katlıdırlar. Bunların kervansaraya gelen hatırlı kişilere ayrıldığı sanılmaktadır. Avludaki bir merdiven kervansarayın gözetleme kulesine çıkışı sağladığı sanılmaktadır.
Kervansarayın dördüncü bölümü avlunun güneyindeki hamam ve ona bitişik hücreleri oluşturmaktadır. Asıl yapıdan daha küçük ve daha alçak olan bu kısmın da avluya çıkışı sağlayan bir koridor ile ona dikey dört hücreden oluşmaktadır. Koridorun batısında, girişin yanına rastlayan kısımda beşik tonozlu iki hücre daha bulunmaktadır. Bunların helalar olması kuvvetle muhtemeldir.
Kervansarayın üst örtüsü bütünüyle tonozlarla örtülü olup bu tonozlarda taş ve tuğla birlikte kullanılmıştır.Bunların arasında bir insanın geçebileceği deliklerin bulunuşu dikkat çekicidir. Ancak bunların ne amaçla yapıldığı bilinmemektedir.
Başhan
Bitlis-Tatvan yolu üzerinde bulunan Başhan’ı XVI.yüzyılda Van Beylerbeyi Hüsrev Paşa yaptırmıştır. XVI.yüzyıl yapısı olan han kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Hanın büyük bölümü 22.32 X 25. 38 m., küçük bölümü de 32 X 33 m. ölçüsündedir. Tamamen kesme taştan yapılan duvarlar düz silmelerle sonuçlanır ve üzeri de toprak damla örtülür.
Hana sol taraftaki 7.33 X 8.32 m. ölçüsündeki duvarlardan biraz daha içeride yuvarlak kemerli bir kapıdan girilmektedir. Bu girişin üzerindeki kitabesi okunamayacak kadar bozulmuştur. Buradaki bir merdivenle hanın üzerine çıkılmaktadır.
Hanın kare planlı orta bölümü eşit aralıklı dokuz paye ile dört nefe ayrılmıştır.Bu payeler profilli sivri kemerlerle birbirlerine ve duvarlara bağlanmıştır. Doğu ve batıdaki bölümlerin üzerlerinde dıştan dar, içten geniş pencereler sıralanmıştır.
Hüsrev Paşa Hanı
Bitlis-Tatvan yolu üzerinde, kervan yolunun ilk konaklama hanıdır. Bu hanın ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Kitabesi günümüze ulaşamamıştır. Kurd Erdmann bu handan “İhmal edilmiş bir Osmanlı yapısıdır” derken Albert Gabriel, hanı XIII-XIV.yüzyıllara tarihlendirmektedir. Mimari olarak Anadolu’daki Selçuklu hanlarının tipik bir örneğidir.
Iğdır Kervansarayı bu hana mimari ve plan düzeni bakımından benzemektedir. Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı olup içerisi sütunlarla üç sahna ayrılmıştır. Hanın güney cephesinde sivri kemerli bir niş içerisine alınmış, yuvarlak kemerli bir giriş kapısı bulunmaktadır. Hanın içerisinde payelerin ayırdığı on beş bölüm tonozlarla örtülmüştür.Üst örtü toprak düz damlıdır.