Sinop

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,231
NeverLand
Genel Bilgiler

Yüzölçümü: 5.862 km²

Nüfus: 227.933

İl Trafik No: 57

Coğrafi Konumu:
Sinop, Karadeniz kıyı şeridinin kuzeye doğru en çok sivrilerek uzanmış bulunan Boztepe Burnu ve Yarımadası üzerinde kurulmuştur. 41o 12' ve 42o 06' kuzey enlemleri ile 34o 14' ve 35o 26' doğu boylamları arasında yer alır.

sinop-5.jpg


İlin yüzölçümü 5862 km2 olup il bu yüz ölçümüyle %0.8'ini kaplar. Batısı Kastamonu, güneyi Çorum, güneydoğusu Samsun illeri, kuzeyi ise Karadeniz ile çevrilidir. 475 km. uzunluğundaki sınırlarının 300 km.si kara, 175 km.si ise deniz kıyısıdır.

Şehrin kuzeybatısında Akliman,güneydoğusunda iç liman yer almaktadır.Kuzeybatısındaki Akliman ve Hamsilos Koyu, eski devirlerin barınak yerlerindendir.

Dağlar denize paralel olarak uzanmış olup, kuzeybatıda yükselen dağlar Merkez İlçe sahillerine 9-10 km yaklaştıkça alçalır ve sahil ovaları meydana getirir. En yüksek tepeler Ayancık'ta Çangal (1.605 m.) ve Boyabat'ta Dranaz ( 1.345 m.)dır.

Boyabat- Durağan yöresindeki Kızılırmak vadisi dışında önemli vadi yoktur. Sinop ve Boyabat düzlükleri en önemli ova benzeri yerlerdir.

Önemli akarsulardan Gökırmak Boyabat ovasını sulayıp Kızılırmak'a karışır. Çatalzeytin, Ayancık, Karasu, Kanlıçay ( Güzelceçay) ve Kabalı çayları Karadeniz'e dökülür.

Şehrin biri kuzeybatısında, biri güneydoğusunda olmak üzere iki limanı vardır. Esas limanı, güneydoğudaki koyda bulunur. Kuzeybatısındaki Akliman ve Hamsaroz Koyu eski devirlerin barınak yerlerindendir.

İklimi :
Sinop, Doğu ve Batı Karadeniz iklim özelliklerinin iç içe geçtiği bir yöredir.İl’de mevsimler arası sıcaklık farkları pek büyük değildir.İlin kuzey kesiminde Karadeniz iklim tipi görülür, güney kesimlerinde ise Karadeniz iklimini etkileri giderek azalır.Burada yağışlar azalır,sıcaklık düşer ve bozkır ikliminin etkileri görülür.

sinop-4.jpg


Ulaşım :
Ağırlıklı olarak karayolu ile ulaşım sağlanmaktadır. Sınırlı ölçüde deniz ulaşımı mevcuttur.

İlçeleri:
Ayancık,Boyabat,Dikmen,Durağan,Erfelek,Gerze,Saraydüzü ve Türkeli’dir.

Tarihi ve Kültürel Açıdan Sinop

Zengin bir kültür hazinesine sahip olan Sinop, Anadolu ‘nun en eski şehirlerinden biri olup, ilin ilk yerleşme tarihi ilk Tunç Çağı ile başlamıştır.
Coğrafi konumu nedeniyle antikçağlardan beri deniz ve ticaret kenti olan Sinop ‘ta Karadeniz‘e hakim olmak isteyen bütün kavimler yaşayarak medeniyetlerinin kalıntılarını bırakmışlardır. Bir Hellen kolonisi olarak kurulan ve antikçağda Karadeniz ‘in en önemli kenti olan Sinop Helenistik dönemde Anadolu‘nun yerli kültürleriyle Hellen ve Pers kültürlerini birleştirmek isteyen Pontus Devleti ‘nin de başkentlerinden biri olmuştur.

M.Ö. 70 yılında Romalıların, M.S. 395 yılında Bizanslıların, 03.Ekim 1214 yılında Selçukluların, 1461 yılında Osmanlı İmparatorluğu ‘nun hakimiyetine giren Sinop, Bizans döneminde Ortodoks Hıristiyanlığı ‘nın etkisiyle dilde ve kültürde Hellenleşmiştir. Türk egemenliğine geçişiyle yayılmaya başlayan Türk -İslam kültürü ise, günümüzdeki yapının temelini oluşturmuştur.

sinop-3.jpg


Selçuklu egemenliğinde Sinop baştan başa imar edilmiş, şehrin imarı için diğer şehirlerden hocalar ve yapı ustaları getirilmiştir. Candaroğulları döneminde de önemli bir liman olma durumunu koruyan Sinop ‘a büyük önem verilmiştir. Kültür müessesesi zamanının en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Şehirde cami, medrese, kütüphane, imaret, köprü, han ve hamamlar yaptırılmıştır. Tersanelerinde zamanın en büyük gemileri yapılmaya başlanmıştır. İlim adamları Sinop ‘ta toplanmış ve büyük himaye görmüşlerdir. Yine bu devirde Türkçe bir çok eser yazılarak Türk Kültürü ‘nün dünyaya yayılmasına hizmet edilmiştir. Sinop Darphanelerinde devrin en güzel paraları basılmıştır.

Osmanlı döneminde de önemli bir liman ve gemi yapımı merkezi olma durumunu sürdüren Sinop ‘a, XVII. Yüzyıl ortalarında uğrayan Evliya Çelebi halkının tüccar, marangoz ve gemici olduğunu ünlü Seyahatnamesinde yazmıştır.

Ancak XIX. yüzyılda Anadolu ‘nun iç kesimleriyle bağlantı güçlüğü yüzünden, Sinop Limanı önemini kaybetmiş, Trabzon ve Samsun Limanları ön plana çıkmıştır.

PTTEvi.jpg


Sinop P.T.T. Evi

Nüfus çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen, bu dönemlerde daha çok Sinop ‘ta toplanan Hıristiyan azınlıklar ticaret ve zanaatı ellerinde tutmuşlardır. XIX. yüzyıl sonları ve XX. Yüzyıl başlarında dışa bağımlı ticaretin gelişmesiyle surların dışında yeni bir yerleşim merkezi ortaya çıkmıştır.

XIX. yüzyılın ikinci yarısında yöreye yerleştirilen Kafkas kökenli göçmenler özgün gelenek ve görenekleriyle kültürel yapıya renk katmışlardır. Denizle iç içeliği bir ticaret merkezi oluşu kentin değişik değerler tanımasına yol açmıştır.

Arkeolojik kalıntıları, etnolojisi ve folkloru ile paha biçilmez bir kültür mirasına sahip olan Sinop, 1991 yılında Türk egemenliğine geçişinin 777. Yıldönümünü yaşamıştır.

ata.jpg


Milli mücadelenin başladığı yıllarda Bandırma vapuru ile Samsun ‘a gitmek üzere yola çıkan Ulu Önder Atatürk 18 Mayıs 1919 tarihinde Sinop ‘a uğramıştır. Atatürk devrimlerinden harf devrimi Atatürk ‘ün 15 Eylül 1928 tarihinde ikinci defa Sinop ‘a gelişleri ile ilimizde başlatılmıştır.

Hatta Sinop ‘u çok sevdiğini belirten Atatürk bu hislerini “Ne olurdu Sinop ‘un yarı güzelliği Ankara ‘da olsa idi” ifadesiyle belirtmiştir.

Cumhuriyetin başlattığı dönüşümler Sinop‘lular tarafından kolayca benimsenmiş, 1932 yılında kurulan Halkevleri ilin toplumsal-kültürel yaşamında önemli bir işlev göstermiştir.

O dönemde kurulan Sinop Halkevi pek çok alanda yaptığı faaliyetlerle Türkiye ‘nin önde gelen halkevlerinden biri olmuştur. Yine bu dönemde Sinop ‘a ilk sinema halkevi tarafından getirilmiştir. Tiyatro faaliyetleri yapılmıştır. Çok sayıda tiyatro oyunu, gerek açık havada, gerekse kapalı salonlarda halka sergilenmiştir.

diyogen-heykeli-kaleyazisi.jpg


Yörenin durağan yapısındaki ilk kıpırdanmalar 1950 ‘li yıllarda görülmeye başlanmıştır. Yine bu yıllarda kurulan Türk-Amerikan ortak savunma tesislerinde görevli yabancılar da yüksek tüketim düzeyleriyle kentin yaşamını etkilemişlerdir. Bu etkilerle Sinop ‘un tarihsel uğraşıları turizme yönelik tahta ve dokumacılık biçiminde yeniden ortaya çıkmıştır.

1970 ‘lerde sonra hızlanan sanayileşme-kentleşme de kültür değişmesinin etkilerindendir.

İlk Tunç Çağı ‘ndan başlayarak günümüze kadar pek çok medeniyete sahne olmuş ve bu medeniyetlerden hala ayakta duran kaleleri, camileri, türbeleri, mescitleri, tabyaları ve kiliseleri ile bizlere örnekleri kalmış olan Sinop ‘ta kazılardan ve çevreden elde edilen buluntular da şehir müzesinde sergilenmektedir.

ADI :
Antikçağ ‘da Paphlagonia olarak adlandırılan bölgenin kuzey ucunda Sinop ‘un saptanabilen en eski adı “Sinope” dir. Bu kelimedeki “Sin” kökü ile Asur-Anadolu ilişkisi, Sinope ile de Yunan ırmak tanrısı Asopos ‘un su perisi kızlarından Sinope kastedilmiştir ki bu da ismin kökenini İyonya ‘nın bölgedeki kolonizasyonuna bağlamaktadır. Efsaneye göre güzeller güzeli Sinope’nin mutlu bir hayatı vardır.Birgün Tanrılar Tanrısı Zeus kendisine görmüş ve o anda aşık oluvermiştir.Zeus gönlünü kaptırdığı Sinope’yi elde etmek içi her türlü yolu dener ancak başarılı olamaz.En sonunda aşkına karşılık her istediğini yapacağını söyler.Korku içindeki genç kız, heybetli Zeus’a kendisine dokunmamasını kız oğlan kız kalmak istediğini söyler.Tanrılar Tanrısı sözüne sadık kalır ve Sinope’yi alıp en sevdiği yerlerden olan Karadeniz’in cennete benzeyen yemyeşil kıyılarına yani bugünkü Sinop’un olduğu kıyılara bırakır.

Bir başka fikir de Amazon Kraliçesi Sinova ‘dır ki bu mitin de nereden geldiği belli değildir. Yalnız bu kavmin Anadolulu olduğu inancı vardır. Grek etimolojisine yabancı olan Sin ya da Sind sözcüklerine Yunanistan ‘ın dışında, Pontus, Doğu Anadolu, İran ve Hindistan ‘da rastlanmaktadır. Bu da Sinope adının yerli Anadolu dillerinden gelmiş olabileceğini göstermektedir. Strabon ise kentin kurucusu olarak Arganotlar ‘dan Teselya ‘lı Otolikos ‘u göstermekte ve onun kenti ele geçirerek bir Yunan kolonisi kurduğunu yazmaktadır. Kentin ele geçirilmesi, kolonileştirmeden önce kentte yerli bir halkın yaşadığını ortaya koymaktadır.

Milli Mücadelede Sinop

Ülkemizin dört bir taraftan işgali ve azınlıkların zararlı çalışmalarından Sinop da nasibini almıştır. Samsun merkezi ayrılıkçı Rum Müdafaa-i Meşrufa Cemiyeti ‘nin Sinop ‘ta bir şubesi vardı. Bağımsız bir Rum Pontus Devleti kurmayı amaçlayan ayrılıkçı çeteler, zaman zaman Sinop yörelerine de sarkıyor, Müslüman köyleri basıyor halkı yıldırmaya çalışıyordu. Üçüncü Ordu Müfettişliği ‘ne ve Anadolu ‘da Milli Mücadeleyi başlatma görevine atanan Mustafa Kemal, 18 Mayıs 1919 günü Sinop Limanı ‘na uğramış, Sinop Askerlik Şubesi Başkanı ‘nı gemiye çağırıp, gerekli emirleri vermiş ve kara yolunun uygun olmadığını öğrenip, hiç gemiden inmeden, Samsun ‘a hareket etmiştir.

Eylül 1919 ‘da şehirdeki küçük İngiliz birliği, Sinop Mutasarrıfı Mutasarrıfı Mazhar Tevfik Bey ‘i tutuklamak ve Hükümet Konağı ‘na İngiliz Bayrağı asmak istemişlerse de, halkın sert tepkisi üzerine bundan vazgeçmek zorunda kalmışlardır.

Sinop ve yöresindeki Milli Cemiyetler ’in (Müdafaa-i Hukuk) örgütlenmesi Mazhar Tevfik Bey ‘in yeniden güç kazanmasından sonra hızla gelişti. Sivas Kongresi ‘nde alınan karar uygulanınca, Sinop ve nahiyelerinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ‘nin bir çok şubesi açıldı. Meclis-i Mebusanda da Sinop ‘u Rıza Nur Bey ve Miralay Zeki Bey temsil etmişlerdir.

Sinop İstiklal Savaşı ‘na da bütün gücüyle katılmıştır. Sinop sancağının Ayancık-Boyabat ve merkez ilçeleri İstiklal Harbinde en çok şehit veren bölgelerden kabul edilir ve bu yüzden askeri belgelerde bu savaş takdirle anılır.

23 Nisan 1920 ‘de toplanan Birinci dönem T.B.M.M. ‘ne Sinop adına şu Millet vekilleri seçilmiştir: Şerif (Arkan) Bey, Abdullah (Karabina) Bey, Hakkı Hami (Ulukan) Bey, Rıza Namık (Uras) Bey, Şevket (Peker) Bey, İstanbul Meclis-i Mebusanı ‘nda Sinop Mebusu olan Rıza Nur Bey ‘de, Meclis-i Mebusan ‘ın kapatılmasından sonra Ankara ‘ya gelerek Büyük Millet Meclisi ‘nin çalışmalarına katıldı. Meclisin ilk geçici başkanlığını da en yaşlı üye sıfatıyla Sinop Mebusu Şerif Bey yürütmüştür.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,231
NeverLand
Yöre Mutfağı (Gastranomi)

Yöredeki kültürel çeşitlilik beslenme biçimini de etkilemiştir. Beslenmede tahıl ürünleri ağırlıktadır. Kış sebzelerinin çokluğu da mutfağı zenginleştiren bir etmendir. Kestane, ayva gibi meyvelerden yemeklik olarak da yararlanılır.

Yörenin yemekleri; nokul (üzümlü cevizli, kıymalı, yoğurtlu), pilaki, mısır pastası, kaşık çıkartması (mamalika), keşkek yemeği, içi etli hamur (kulak hamuru), ıslama, mısır çorbası, mısır tarhanası, sirkeli pırasa, içli tava, katlama, kabak millesi, hamursuz tatlısıdır.

Mısır çorbası: Çorbalık mısır ve barbunya akşamdan soğuk suyla ıslatılır. Soğan kavrulur, kemikli et eklenir. Bu kavrulan karışıma ıslatılmış mısır ve barbunya da konur. Üzerini kapatacak kadar soğuk su eklenerek kısık ateşte pişirilir.

İçli tava:

litava.jpg


Hamsiler ayıklanır, kılçıkları da çıkarılır. Diğer tarafta soğanlar kavrulur, pirinç eklenir ve pirinç de biraz kavrulur. Tuz, karabiber ve şeker de eklenerek üzerini kapatacak kadar su konularak pişirilir. Pilav suyunu çekince maydanoz, dereotu, nane konularak demlenmeye bırakılır. Sırtları unlanan hamsiler yağlanmış tavaya sırtları gelecek ve tavanın her yerini kapatacak şekilde dizilir. Dinlenmiş pilav bunun üzerine dökülür ve yerleştirilir. Kalan hamsiler pilavı tamamen kapatacak şekilde dizilir. Kısık ateşte çevire çevire pişirilir. Altı piştikten sonra ters yüz yapılarak üst tarafı pişirilir.

İçi etli hamur (kulak hamuru): Yumurta, tuz ve suyla sert bir hamur yoğurulur ve pazılara ayrılır. Oklavayla yeterince incelikte açılır ve orta büyüklükte karelere bölünür. Karelerin içine kıyma, soğan, tuz ve karabiberden oluşan karışımdan konur. Üçgen şeklinde katlanarak uzun uçları biraraya getirilir. Katlanan mantılar kaynayan tuzlu suya atılır. Bir iki taşım kaynadıktan sonra pişip pişmediği kontrol edilerek tencerenin altı kapatılır ve yapışmaması için üzerine soğuk su dökülür. İki ayrı tabağa alınan mantılardan birinin üzerine sarımsaklı yoğurt, diğerine de ceviz serpilir. Üzerlerine kızdırılmış tereyağ dökülür.

Nokul:

Nokul.jpg
Nokul1.jpg


Un, su, tuz karışımıyla kulak memesi yumuşaklığında mayalı bir hamur yoğurulur. Orta büyüklükte pazılara bölünür, oklavayla açılır. Diğer tarafta ince doğranmış soğanlar yağla sararıncaya kadar kavrulur. Kıyma, karabiber ve tuzla içi hazırlanır. Açılan yufka yağlanır, üzerine hazırlanan içten bir miktar konup dağıtılır ve yufka içle birlikte rulo şeklinde yuvarlanır. Kızdırılmış ve yağlanmış tepsiye nokullar döşenir ve pişirilir. İç malzemesi olarak üzüm ceviz karışımı ya da süzme yoğurt da konulabilir.

Hediyelik Eşya ve El Sanatları

Keten: Ayancık ilçesinde dokunmaktadır. Günümüzde yalnız bir kaç kişi tarafından bu iş yapılmaktadır.

Keten dokumak için öncelikle ipin elde edilmesi gerekmektedir. Bu da oldukça zahmetli bir iştir. Temmuz ayında ekimi yapılır. Daha sonra çeşitli işlemlerden geçirilerek ip haline getirilir. İp haline gelen keten yörede “düzen” adı verilen dokuma tezgahlarında 30, 40 ya da 50 cm. eninde dokunur.

Bu dokumadan yöresel adıyla göynek, nezgep, paça, erkeklere pantolon, ceket, yelek gibi giyim eşyaları ve çarşaf, peşkir, örtü gibi ev eşyaları yapılmaktadır.

Çember: Çember de yörede çok eskiden beri dokunan ve kullanılan bir dokuma ürünüdür. Boyabat, Durağan ve Saraydüzü ilçelerinde görülmekte, buralarda kadınlar tarafından başörtüsü olarak kullanılmaktadır.

Çember de düzen adı verilen dokuma tezgahlarında, tarak boyuna göre genellikle 50 cm. eninde dokunur. Daha sonra iki parça birleştirilerek kullanılacak duruma getirilir. Çemberin üzerine dokuma yapılırken demirkırat, kibrit kabı, baygın gibi nakışlar atılır.

Mahrama ve Durağan Bezi: Mahrama ve Durağan bezi Durağan ilçesinde dokunmaktadır.

Mahrama.jpg


Mahrama eskiden havlu olarak kullanılmak üzere dokunurmuş. İnce ve daha uzun dokunanına peşkir adı verilmekteymiş. Ayrıca mahrama yeni damat oldukları anlaşılsın diye damatların bellerine bağlanırmış.

Mahrama da çember ve Durağan bezi gibi düzende, pamuktan dokunur. Ancak çember ve Durağan bezine göre daha sık dokunup ağzına çiğ iplik atılır, kenarlarına da desenler işlenir.

Durağan bezi ise çarşaf ve iç göynek yapmak için ince pamuktan düzende dokunur.

Gemi Modelleri:

max.jpg
maket.jpg


İl merkezinde görülen el sanatlarından birisi gemi modelleri yapımcılığıdır. 1950 yılında aftan yararlanarak Sinop Cezaevi’nden çıkan iki mahkum burada kalarak gemi modelleri yapmışlar, yanlarında çalıştırdıkları çıraklara kotra yapımını öğreterek bu sanatın Sinop’ta yapılmasını sağlamışlardır.

Çok çeşitli modellerde gemi yapıldığından farklı özellikte ağaçlar kullanılmaktadır. En çok kullanılan ağaçlar ceviz, gürgen, kavak, kiraz ve armuttur.

Bıçakçılık : Sinop’ta ÖZEKES ailesinin dört kuşaktır devam ettirdiği el yapımı bıçak üretimine, ilk dedeleri Hüseyin usta 1890 yılında bir hobi olarak başlamış ve el yapımı bıçaklar Sinop’un tanıtımında bugün başta gelen el sanatlarından biri olmuştur.

Bıçakların yapımında yüksek karbonlu İsveç takım çeliği, saplarının yapımında ise manda, geyik boyunuzu, gül ağacı kökü kullanılmaktadır. Korkuluk ve tepe malzemesi kaliteli pirinçten, kınları ise kaliteli sığır derisinden yapılmaktadır.

Bıçaklar, dekoratif bıçaklar, mutfak bıçakları ve av bıçağı olarak üretilmektedir.

Giyim

Yörede erkekler zıpka adı verilen paçaları dar, üzeri bol pantolon, üste yakasız gömlek giyerler. Gömlek üzerine salta adı verilen cepken giyilir.

YreselKyafetlerEtek.jpg


Kadınlar içlerine göynek giyerler. Göyneklerin yakası nakış ile süslenmiştir. Bazı yerlerde göyneklerin etek kısmı işlenmektedir. Göynek üzerine kurtlu, fındıklı ya da altıparmak adı verilen üçetek giyilir. Alta paça adı verilen, altı ketenden ya da bürümcükten, üstü amerikan bezinden yapılan, paça kısmı işlemeli, beli uçkur ile bağlanan don giyilir. Bele yün ya da pamuktan dokunmuş kuşak bağlanır. Bunların üzerine de öne önlük takılır.

Kıyafeti başlık tamamlar. Ayancık ve köylerinde başa nezgep takılır. Bazı yerlerde başa fes takılır, onun üstüne yazma, kesmeli poğaça, iç kısımlarda çember örtülür. Genel olarak ise sarı yazma bağlanır. Başın üstünde de alınlık denilen “çatkı” vardır. Boyabat’ta ise başa örtülen örtüye “pıta” denir.

Helesa Geleneği (Sellim)

Sinop’a özgü önemli bir gelenek Ramazan ayında “sellime çıkma” ya da diğer adıyla “helesa”dır.

Helesa geleneğinin ortaya çıkışıyla ilgili söylence ise şöyledir:
“Çok eski devirlerde, gemiler yelken ile çalıştığı zamanlarda Karadeniz’de sığınacak üç liman varmış. Bunlar Temmuz, Ağustos ve Sinop’muş. Yani Karadeniz sadece Temmuz ve Ağustos aylarında fırtınasız olur, diğer zamanlarda da gemiler ancak Sinop limanında barınabilirmiş.

Yine böyle bir kış mevsiminde, bir yelkenli gemi Sinop limanına sığınmış. Haftalarca burada mahsur kalındığından kumanyaları tükenmiş. Açlık baş göstermiş. Dilenmek istemediklerinden kimseden bir şey isteyememişler.

Bir gün kaptanın aklına feneri alıp ev ev dolaşarak mani söyleyip yardım istemek gelmiş. Filikayla şehre çıkıp gece feneri de yakarak ev ev dolaşıp, mani söyleyerek yiyecek toplamışlar.

Bundan sonra Sinop’ta bu olay gelenek haline gelmiş ve her Ramazan ayının 15’inden itibaren helesaya çıkılır, bahşiş toplanır olmuş.”

Ramazanın 15’inden itibaren gençler akşamdan hazırladıkları süslü kayıklarla sellime çıkarlar. Kayıklar birkaç kişinin taşıyacağı büyüklüktedir. Son derece güzel süslenirler, fenerlerle, mumlarla ışıklandırılırlar.

Akşamları iftardan sonra gençler bu süsledikleri kayığı omuzlarında taşıyarak bir mahalleye gelirler. Kayığı her ev tarafından görülecek bir yere koyarlar ve evlerin kapılarına gidip helesanın bir bölümünü söyleyerek bahşiş isterler. Bahşişler bir mendile sarılarak ve düştüğü yer görülsün diye mendilin ucu yakılarak helesacılara atılır.

Sellime çıkanlar içinde sesi güzel olanlardan biri aşağıda sözleri yazılı olan helesadan bölümler okur, diğerleri de nakarat kısmını söyleyerek kapı kapı dolaşır ve bahşiş toplarlar.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,231
NeverLand
Sinop Müzesi

sinop-muzesi-1.jpg


Önceleri Mekteb-i İdadi'de muhafazaya alınan eserler ile, zamanla şehrin muhtelif yerlerinden çıkan buluntular, 1932 yılında Süleyman Müinüddin Pervane Medresesi'nde toplanarak bir müze çekirdeği oluşturulmuştur.

mze.jpg
mze1.jpg


1941 yılında ziyarete açılan müze, 1970'te yeni binasına taşınmıştır. Prehistorik dönemden Osmanlı dönemine kadar olan eserler kronolojik bir sıra içinde, iki katlı müze binasında ve bahçesinde sergilenmektedir.

Etnografya Müzesi (Aslan Torunlar Evi)

arkinayvali_1.jpg


18. yüzyılda inşa edildiği bilinen, ancak okunabilen tapu kayıtları 19. yüzyıl başına ait olan konak, Sinop'taki en güzel Osmanlı dönemi sivil mimari örneklerinden birisidir.

EtnoraftaMzesi.jpg


Kesme taştan zemin kat üzerine ahşap çatı arası tuğla dolgulu 1. ve 2. katlar bindirme tekniği ile yapılmıştır. Bol pencere, ahşap çatkı ve geniş saçak cepheye hareket sağlamıştır.

EtnorafyaMzesi1.jpg


Zemin katta, geniş bir kemerden geçilip, sağlı sollu iki merdivenle üst kata çıkılır. Yapının 1. ve 2. katında bulunan 4 oda ve 3 eyvan ortadaki sofaya açılmaktadır. Odalar ahşap dolap, ocak gibi fonksiyonel öğelerle zenginleştirilmiştir.

etno.jpg


Ağırlıklı olarak ahşabın kullanıldığı yapıdaki bütün ahşap aksam canlı renklerle ve bitkisel motiflerle bezelidir. 1. kat Etnografya Müzesi, 2. kat ise, yaşayan konak biçiminde planlanarak teşhiri yapılmış ve ziyarete açılmıştır.

Boyabat Kaya Mezarları

Kaya.jpg


Boyabat ilçesine bağlı ve Boyabat-Kastamonu yolunun 15. km’sinde bulunan Salar köyünün güneydoğusunda yer alan, yaklaşık 200 m. yüksekliğindeki kalker kayalar oyularak yapılmıştır. Mezarda, iç sütunun birer girişi bulunmakta olup, sütunlar üzerinde üçgen alınlık yer almaktadır. Yuvarlak gövdeli sütunlar yukarı doğru incelmektedir. Sütun baş kısımları ve sütun kaideleri kare şeklinde yapılmıştır. Sütun başlıkları aslan figürü şeklinde olup, üzerinde iki kademeli olarak oyulmuş düzgün kiriş bölümü vardır. Üçgen alınlığın ortasında bir aslan kabartması ve alınlığın dışında sağ tarafta, iki aslan kabartması daha yer almaktadır. Alınlığın ortasında ise aslan ve insan mücadelesine ait kabartma yer almıştır.

Sinop Kalesi

img3813uj3.jpg


İ.Ö. VIII. Yüzyılda Milet ‘ten gelerek Sinop ‘ta yerleşip koloni kuran göçmenler tarafından ilk defa yapıldığı düşünülmektedir. Kaleler VII. Yüzyılda Kimmerlerin istilasından sonra yeniden onarılmıştır. VI. yüzyılda Pers hakimiyetine geçen şehir Pontus Kırallığının önemli bir merkezi olmuş, surlar IV. Mitritathes tarafından bugünkü sınırlarıyla onarılıp geliştirilmiştir.

BaRiS57_448042590_e1e7a739f3.jpg


Romalılar ve Bizanslılar döneminde de devamlı onarım görmüştür. 1214 ve 1261 yıllarında Selçukluların eline geçen kale yeniden onarılarak savunmayı güçlendirmek amacıyla iç kale oluşturulmuştur. Sinop şehir surları yarım adanın en dar olan boyun kısmını tamamen çevrelemektedir.

Cetin_KOSAR_xkaleX51.jpg


Kuzey surları 1800 m. güney surları 400 m. doğu surları 500 m. batı surları 273 m. olmak üzere toplam sur uzunluğu 2973 m. ‘dir. Sur kalınlığı 8 m. olup yüksekliği 25-30 m. arasında değişir. Evliya Çelebi seyahatnamesinde Kumkapı, Tersane kapı, Yenice kapısı, Tabakhane kapısı, Lonca kapısı ve Deniz kapısından bahseder.

BaRiS57_sinop_kale_girisi.jpg


Sinop kent surları, yarımadanın en dar olan boyun kısmı ve Yalı ile Kefevi mahalleleri hariç olmak üzere tüm şehri çepeçevre kuşatmaktadır.. Günümüze kadar Kumkapı ve lonca kapısı ayakta kalmıştır. Kuzey surları denizin etkisiyle çok yıpranmıştır.

İçkale

Şehrin batı tarafında, Kaleyazısı ile Kumluk denilen sahanın arasındadır. Güney ve kuzey tarafları denizdir. Kale, Selçuklular Sinop’u aldıktan bir yıl kadar sonra esas kısma doğu tarafından uzun bir sur ilave edilerek yapılmıştır. Bu kısım yapılırken Şehrin Eski Mabet, Saray gibi enkazından da istifade edilmiştir. Bu nedenle, bir çok sütunlar, sütun başlıkları ve mabet yazıtları duvar aralarına konulu bir şekilde bulunmaktadır.

sinop_kalesi.jpg


İçkale kuzey ve güney bölümü olmak üzere iç içe iki bölümden ibarettir. Selçuklular döneminde iç kale 1877 tarihinden itibaren hapishane olarak kullanılmaktadır. 06 Aralık 1997 tarihinde cezaevi yeni hizmet binasına taşınmıştır.

Boyabat Kalesi

Boyabat ilçesinin bulunduğu Gökırmak Vadisi'nde, karşılıklı sarp iki kayalık tepeden biri üzerinde kurulmuştur. Kale, kayaların doğal yapısına uygun şekilde inşa edilmiştir. Kale bedenleri arasındaki kulelerin bazıları dikdörtgen bazıları yuvarlak olarak yapılmış olup iç kısmında kulelere çıkan merdivenler yer almaktadır. Kaleye giriş güneydoğu köşesinden büyük yuvarlak kulenin yanındaki küçük bir kapıdan sağlanmaktadır.

sinop-boyabat-kalesi-2.jpg


Geç Roma, Erken Bizans dönemine ait buluntuların da sergilendiği yapı, bugünkü haliyle Osmanlı Kalesi özelliği göstermektedir. Bu durum kalenin, Geç Roma döneminden Osmanlı dönemine kadar kullanıldığını göstermektedir. Bugünkü durumu ile sur ve burçları ve yapım malzemesi, Osmanlı Kalesi olduğunu açıkça ortaya koyar. Ancak kalenin temelleri daha önceden atılmıştır. Bu nedenle kaleyi, eski ve yeni kale olarak iki bölümde incelemek mümkündür.

Eski kalenin temelleri M.Ö. 6. Yüzyılın başlarında Paflagonyalılar zamanında yapılmıştır. Kalenin eski temellerinde kale iç duvarlarının bir kısmında Roma ve Bizans eserlerine rastlamak mümkündür. Yeni kalenin bugünkü halinin Osmanoğulları zamanında yaptırıldığı kesindir. Ancak kalenin bir kitabesine rastlanılmaması yüzünden yapılış tarihi bilinmemektedir.

Paşa Tabyaları

Tabyalar.jpg


Sinop yarımadası'nın güney doğusunda l9.yy.da Osmanlı-Rus savaşları sırasında denizden gelen tehlikeleri önlemek amacıyla yapılmıştır. Yarı ay şeklindedir. 11 top yatağı, cephanelik ve mahzenlerden oluşmaktadır. Paşa Tabyası yeme içme tesisi olarak hizmete açılmış olup İlimiz turizmine hizmet vermektedir. Diğer bir tabya da Korucuk Tabyası'dır. Bu Tabya özel şahsın mülkiyeti içindedir.

Tarihi Cezaevi Müzesi

DSC00035.jpg


Cezaevinin bulunduğu alan, Osmanlıların Karadeniz'deki en büyük tersanesi konumunda idi. Cezaevi, iç kalenin içindeki bu eski tersane alanına 3 Ekim 1214 yılında Sinop’u zapteden Selçuklu Sultanı İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılmıştır.1887 yılından itibaren ceza evi olarak kullanılmaya başlanmış olan bu yapının etrafı, yüksek kale bedenleriyle çevrilidir.

DSC00031.jpg


Hapishaneyi çevreleyen iç kale 11 adet burç ile desteklenmiştir. Burçların yüksekliği denize hakim güney bedende 22 m. Ve surların yüksekliği ise 18 m. dir.3 m kalınlığında olan surların üzerinde iç kaleyi bir uçtan bir uca gezebilme imkanı veren yollar (seğirtmeç) muhafızların gezi yolu olarak kullanılmıştır.

DSC00016.jpg


Tersane ve zindan olarak kullanılan pek çok kültürel değeri bünyesinde barındıran İçkalede, 1882 yılında yapılan hapishane binası ile tek kubbeli hamam devrin tipik mimari özelliklerini yansıtmaktadır.

cezaevi.jpg


Surların yapımında Arkeik, Klasik ve Helenistik devirlere ait çok sayıda (mabet ve yapıların mimari unsurları) devşirme malzeme kullanılmıştır. Valilik Özel İdare Müdürlüğüne tahsisli olan Eski Cezaevi ziyarete açıktır.

Tarihi Su Kanalı

Sülüklü Göl mevkisindedir. Antik döneme ait bu tünelde yapılan incelemelerde, yaklaşık 230 m. uzunluğunda ve 1,5 m. yüksekliğinde olduğu tespit edilmiştir. Giriş kapısından itibaren doğal kayanın oyularak işlenmesinden oluşan tünel, 20-30 m. uzunluğunda ve 1.5 m. çapında silindirik bir havalandırma bacasına sahiptir. Bu havalandırma bacaları, doğal kayalardan oyularak yapılmış olup, üst kısımlardaki moloz taşların birbirine sıkıştırılması suretiyle kapatılmıştır. Sağa ve sola zikzak yaparak ilerleyen tünelde herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Yapılan araştırmalara göre, Sinop'un su seviyesine yakın bir yerleşim yeri olması nedeniyle, kuyu gibi derinliğine değil yatay olarak yapılan bu tünelin su kanalı olabileceği düşünülmektedir.

Alaadin Camii

alaeddin_cami.jpg


Selçuklu Dönemine ait bir yapıdır. Sinop ‘un fethinden hemen sonra 1214 ‘te yaptırılmıştır. Rumların şehre yaptıkları baskın anında büyük zarar görmüş, 1268 yılında Süleyman Pervane tarafından onarılmıştır. Sonra sırasıyla Candaroğullarından Celaleddin Beyazıt ve İsfendiyar Bey, Osmanlı çağında Mutasarruf Tufan Paşa tarafından tamir ettirilmiştir. Türk taş oymacılığının güzel bir örneği olan minberi ne yazık ki büyük kubbenin çökmesiyle kırılmıştır.

Camii erken Türk cami tiplerine güzel bir örnek teşkil eder. Dikdörtgen planlı olup, beş kubbeli bu yapıdan giriş geniş olan revaklı son cemaat yerinden sağlanır. Avlunun ortasında bir şadırvan, kuzey doğu köşesinde de İsfendiyar Oğullarına ait bir türbe bulunmaktadır.

Kefevi Camii

Kefevi mahallesinde bulunan bu cami Şeyh Mahmut Kefevi tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.Harap bir halde iken Sancak Mutasarrufu Bekir Paşa tarafından 1896 yılında tadilatı yaptırılmıştır.

Saray Camii

SarayCami.jpg


Tersane çarşısının arkasındaki sokakta bulunan Saray Camii, 10.65 m. Uzunluğunda ve 11.70 m. Eninde olup kesme taştan yapılmış tek kubbelidir. Cami 1374 yılında Candaroğullarından Celalettin Beyazıt zamanında yapılmıştır. Bu çağa ait çok güzel işlemeli bir mihrap ve kapı üzerinde kitabesi vardır.

Fetih Baba Mescidi

Meydankapı çarşısında yer alan mescit 1353 yılında İsmail Bin Uslu Bey tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra harap bir halde iken Fetih Baba adıyla anılan bir zat tarafından onarılmıştır. Mermerden yapılmış ve Candaroğulları zamanına ait süslü bir küçük mihrabı vardır.

Mehmet Ağa Camii (Mescidi)

Kaleyazısında olan bu camii 1648 yılında inşaa edilmiş ve sonradan yapıya 1910 yılında bir minare eklenmiştir.

Cezayirli Ali Paşa Camii

Selçuklu çağına ait olan bu camii Seyit Bilâl Türbesine bitişiktir. 1876 ‘da Ali Paşa ve 1898 Abdülhamit tarafından tamir edilmiştir.

Meydan Kapı Camii

Meydankapı Sakarya caddesi üzerinde bulunan bu caminin ilk yapılış tarihi belli değilse de Şeyh Ömer Efendi adında bir zat tarafından yaptırıldığı vakıf kayıtlarından öğrenilmektedir. 1878 ‘de ise Mutasarruf Ahmet Kamil Paşa tarafından Kanuni Süleyman‘a izafe edilmek üzere tamir edilmiştir.

Caminin ahşap minaresi Sinop minarelerinin en güzel örneklerindendir.

Süleyman Pervane Medresesi

Selçuklu dönemine ait bir yapıdır. XII. Yüzyılda (1262) Sinop ‘un düşman baskınından kurtarılmasının bir hatırası olarak Selçuklu veziri Süleyman Pervane tarafından yaptırılmıştır. Döneminin taş işçiliğini gösteren görkemli bir giriş kapısına sahiptir. İçinde eyvan karşısında geniş avlu, ortasında şadırvan, sağ ve sol yanlarında revaklara açılan 16 küçük oda yer almaktadır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü’ nün malı olup, 2002 yılında Kültür ve Turizm amaçlarında kullanılmak üzere Sinop Valiliğine tahsis edilmiştir. Sinop Valiliğince Sinop’ a özgü el sanatları ve mutfağı ile ilgili kişilere tahsis edilerek çarşı haline getirilmiştir.

Şehitlik

Müzenin bahçesinde olan şehitlik, 1853 Osmanlı-Rus Muharebesi sırasında Sinop Limanında şehit düşen denizcilerimiz için yaptırılmıştır. Anıtın ilk yapımına 1857 yılında Kaptan-ı Derya Mehmet Ali Paşa tarafından başlanılmıştır. Arkasında bir abide yapılması istenmiş olup, Mutasarruf Zihni Bey ‘in başka bir yere tayini nedeniyle yapılamamıştır.

1933 yılında Vali Abdulhak Savaş ‘ın girişimleriyle masrafı Özel İdare ‘den ödenmek üzere Cumhuriyetin 10. Yıldönümünde tamamlanarak merasimle açılmıştır.

Şehitler Çeşmesi

Çeşme, Tersane Çarşısı'ndadır. 1853 Osmanlı-Rus Savaşı'nda şehit düşen denizcilerimizin ceplerinden çıkan paralarla yaptırılmıştır.

ehitlereme.jpg


Tersane Caddesi ile Balıkçı Limanı arasındaki meydanda Hacı Ömer Camisi'nin doğusundadır. 3.80 m.x3.80 m. boyutlarında bir alana oturtulmuş dışı kesine taşlarla kaplı, üstü tek kubbe ile örtülü bir meydan çeşmesidir.

Zeminde kuzey ve batı cepheleri birleştirilen köşelerde kurnalar arasındaki oluk ya da kanaldan sonra anıtın zemin kaidesi ve bir silme meydana getirilmiş olup, bundan sonra kesme taş kaplamalar sırası gelmektedir. En altta çok dar bir sıra ve onun üstünde daha geniş 2 sıra yer almaktadır.

Boyabat Evleri

Osmanlı dönemi sivil mimari eseri olan evler yoğun olarak il merkezi ve Boyabat ilçesinde bulunmaktadır. Yöresel kaynaklara bağlı olarak ahşap malzemenin ağırlıklı olduğu konutlar, Bağdadi tekniği kullanılarak ve ahşap çatkı arası dolgulu bir tür tuğla malzeme ile inşa edilmiştir. Katlara geçişte, ahşap kuşaklar kullanılmaktadır.

BoyabatEv.jpg


Konsollarla desteklenen çıkmalarla taşınılmış bindirme katlar, cumbalar, her cephede iç içe ve havayı içeri dolduran bol miktarda pencere, ön cephede iki çıkma arasında ve üçgen alınlıkla son bulan kapı girintisi ortak cephe özelliklerini oluşturmaktadır. Odalar genel olarak oturma, yatma, yıkanma ve yeme-içme ihtiyacına cevap vermek üzere tasarlandığı için, dolaplara ve ocaklara da sahiptir.

Balatlar Kilisesi

Bizans dönemine ait bir yapıdır. Çağının tipik mimari örneklerini gösterir. Geniş bir alana yapılmış büyük bir avlu, haçvari simetrik planlı bir mekan vardır. Şapel ve diğer mekanlardan oluşan yapı, tümüyle dikdörtgen yapılıdır.

Balatlar.jpg


Kilisede sadece şapelin tonozla örtülü üst yapısı sağlam kalmıştır. Diğer bölümlerin üstü açıktır. Şapel tavanı ve giriş mekanında boyalı freskler günümüze kadar sağlam kalmışsa da çok tahrip olmuştur. Bizans yapı tekniğinin güzel bir örneğidir. Tüm duvarlarda dört sıra tuğla kullanılmıştır.

Boyabat Kaya Mezarları

Boyabat ilçesine bağlı ve Boyabat-Kastamonu yolunun 15. km sinde bulunan Salar köyünün güneydoğusunda yer alan, yaklaşık 200 m. yüksekliğindeki kalker kayalar oyularak yapılmıştır. Mezarda, iç sütunun birer girişi bulunmakta olup, sütunlar üzerinde üçgen alınlık yer almaktadır. Yuvarlak gövdeli sütunlar yukarı doğru incelmektedir. Sütun baş kısımları ve sütun kaideleri kare şeklinde yapılmıştır. Sütun başlıkları aslan figürü şeklinde olup, üzerinde iki kademeli olarak oyulmuş düzgün kiriş bölümü vardır.

Üçgen alınlığın ortasında bir aslan kabartması ve alınlığın dışında sağ tarafta, iki aslan kabartması daha yer almaktadır. Alınlığın ortasında ise aslan ve insan mücadelesine ait kabartma yer almıştır.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,231
NeverLand
Seyit Bilal Türbesi

Selçuklu döneminde yapılmış olan türbe içinde yer alan sanduka kitabesinden anlaşıldığına göre türbe, Tayboğa ‘nın oğlu Emir Bey tarafından yaptırılmıştır. Türbedeki kenarları kafesle çevrili, kitabesiz tahta sandukanın ise Seyit Bilâl ‘e ait olduğu sanılmaktadır. Eskiden beri halkın önemli bir ziyaret yeridir.

Gazi Çelebi Türbesi

Türbe Süleyman Pervane ‘nin yaptırdığı medresenin sağ taraf bitişiğindeki küçük bahçe içindedir. Pervane oğullarının son hükümdarı olan Gazi Çelebi, Mühessebbüttin Mesut Çelebi ‘nin oğludur. 1322 senesinde ölümü üzerine bu türbeye gömülmüştür.

Sultan Hatun Türbesi (Aynalı Kadın Türbesi)

Sinop Müzesi ‘nin bahçesinde bulunan türbe 1335 tarihinde I. Murat ‘ın kardeşi Süleyman Paşa ‘nın kızı İsmet Sultan Hatun için yaptırılmıştır.

Hatunlar Türbesi

Candaroğulları zamanında yapılmış olan bu türbe, Cezayirli Ali Paşa Camii yanında, tek kubbeli kare planlı bir yapıdır. Celaleddin Beyazıt ‘ın oğlu İskender ‘in karısı ile kızı Ture Hatun için yaptırılmıştır. İnşa tarihi belli değildir.

Yeşil Türbe

Candaroğulları zamanında yapılmış olan bu türbe, Sakarya Caddesi üzerinde ve Alaaddin caminin doğusundadır. Kare planlı ve tek kubbeli olup kime ait olduğu belli değildir.

İsfendiyar Oğulları Türbesi

Alaaddin Camii avlusunda bulunan türbe, Candaroğullarından Celalettin Beyazıt ile oğlu İsfendiyar ve İsfendiyar ‘ın oğlu İbrahim Bey ile bu aileye mensup daha sekiz zatın kabrini ihtiva etmektedir. Türbenin hangi tarihte ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. İçindeki sandukalar Türk taş işleme ve oymacılığının güzel örneklerindendir.

Çeçe Sultan Türbesi

İlimiz Gerze ilçesi Çeçe Sultan köyünde bulunan türbe Selçuklular döneminden kalma bir yapıdır. Türbe dikdörtgen planlı, tek katlı ve tek mekanlı bir yapıdır. Kesme taştan yapılmış kemerli bir kapısı vardır. Kapı üzerinde Selçuklu Dönem yazı sitilinde yazılmış bir kitabesi vardır.

Türbe içinde Çeçe Sultan ve akrabalarına ait olduğu sanılan sekiz adet mezar bulunmaktadır. Türbe binası aynı zamanda camii olarak kullanılmaktadır. Hıdrellez kutlamaları her yıl burada yapılmakta, türbe ziyaret edilerek adaklarda bulunulmaktadır. Türbenin Çepni Türkleri Beyi Tayboğa ‘nın kardeşi Mehmet Çeçe Bey ‘e ait olduğu düşünülmektedir.

Roma Köprüsü

İlimiz Çiftlik köyü, Sazlı imam mevkiinde bulunan köprü 20 metre uzunlukta 3.65 metre genişliktedir.

SDC10750_resize.jpg


Doğu-batı konumlu iki ayak üzerine oturtulmuştur. Tek kemerlidir. Kemer kısmı iri yontulmuş taşlarla çok az harç kullanılarak yapılmıştır. Üzerinde korkuluk taşları tamamen düşmüş olup köprü bugün yayaların kullanabileceği durumdadır.

Durakhan Kervansarayı

sinop-durakhan-kervansarayi.jpg


Durağan-Vezirköprü yolu üzerindedir. Selçuklu dönemi vezirlerindendir. Muiniddün Pervane Paşa tarafından 1260 ‘lı yıllarda yapıldığı düşünülmektedir. Han dikdörtgen planlı birbirine bağlı iki mekandan oluşur. Giriş batı cephesinde kesme taştan yapılmış kemerli bir kapı ile sağlanmıştır. Girişin sağında ve solunda iki oda yer almaktadır. Ayrıca kuzey ve doğu duvarı boyunca 10 adet oda mevcuttur.

Odalar ortadaki büyük mekana açılmaktadır. Üzeri kum ve tonozla örtülüdür. Han ‘ın güney batısında Büyük Cami yer almaktadır. Han ‘ın kitabesi bu caminin ön cephesinde yerleştirilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü ‘nce restorasyonu yapılmıştır.

Paşa Tabyaları

PaaTabyas.jpg


İl merkezine 1 km. uzaklıkta, yarımadanın güney doğusunda XIX. yüzyılda Osmanlı-Rus Savaşları sırasında denizden gelen baskınları önlemek amacıyla yapılmıştır. Yarı ay şeklindedir. Üstte 11 adet top yuvası bulunan yapının alt bölümünde cephanelik ve asker koğuşu olarak kullanılan büyük mekanlar ve mahsen vardır

Korucuk Tabyaları

İl merkezine 3 km. uzaklıkta, yarımadanın güney batısında Korucuk mevkiinde yer almaktadır. Geniş bir alanı kaplayan yapı, batı kısmında toprak altında kesme taşlardan örülmüş tonozlu koridor ve iki oda ile batıdan doğuya doğru uzanmış küçük tepeler arasında yer alan 5 adet top yuvasından oluşmaktadır. Osmanlı döneminde savunma amacıyla yapılmış askeri bir yapıdır.

Saat Kulesi

2157093.jpg


Doğu surları üzerinde, Özel İdare Binasının güneyindeki burcun üzerine inşaa edilmiş bir yapıdır.

Kare planlı, düzgün kesme taşlardan inşaa edilmiştir. Burcun batısından çıkan taş merdivenle kuleye varılır. Cumhuriyet dönemi yapılarından olan kule, bugün Sinop ile özdeşleşmiş durumdadır.

Ambarkaya Mezarı

Ambarkaya mezar anıtı, Durağan-Vezirköprü yolu üzerinde Durağan ilçesine 8 km. uzaklıkta ve Gökırmak kenarında Ambarkaya üzerine oyulmuştur. Girişte 3 sütun vardır. Hiçbir yerinde kabartma ve süs yoktur. M.Ö. 700 yıllarında Paflagonyalılar tarafından yapılmıştır.

Terelek Kaya Mezarı

Terelek Kaya mezar anıtı Durağan ilçesi, Kökler köyü sınırı içerisindedir. Mezarda 3 sütunlu bir giriş yeri ile alınlık kısmında bazı kabartmalar vardır. Mezar odasına kare şeklin bir kapı ile girilmektedir. Alınlık yerinde sağda bir mücadele sahnesi, solda hayvan boynuzları arasına oturtulmuş bir insan başı figürü yer almaktadır. Bu eserin Paflagonyalılar tarafından M.Ö. 7. Yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir.

Salar Köyü Mezar Anıtı

İlimiz Boyabat ilçesine bağlı ve Boyabat Kastamonu yolunun 15 km. yakınında bulunan Salar Köyü ‘nün güney doğusunda yer alır. Mezarda üç sütunlu bir giriş vardır. Sütunların üzerinde üçgen alınlık bulunmaktadır. Ayrıca sütunların baş kısmı kare şeklinde ve üzerinde aslan figürleri yapılmış sütun başlıkları bulunmaktadır. Üçgen alınlığın tam ortasında ön ayaklarını ileri doğru uzatmış bir aslan figürü ayrıca alınlığın dışında sağ tarafta iki aslan kabartması daha vardır. Aynı şekilde alınlığın sol tarafında bir aslan ve bir insan kabartması yer almaktadır. Ancak kabartmaların bir kısmı tahrip olmuştur. Mezara dikdörtgen şeklinde bir kapıdan girilir. Kalker kayaya oyularak yapılan mezar anıtının Paflagonyalılar tarafından M.Ö. 7. Yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir.

Dodurga Kaya Mezarı

Dodurga kaya mezarı, Sinop ili Boyabat – Durağan karayolu üzerinde Kayaboğazı köyünün sapağının yaklaşık 10 km. içerisinde yer alır. Dodurga köyünün girişindeki köprünün kuzeybatı yamacı ile, yamacın kuzeyindeki kaya üzerine kayalara kazınmış bir büst yer almaktadır. Bu mezarın Vitridades dönemine ait olduğu düşünülmektedir.

İkonalar

Sinop Müzesinde teşhir edilen ikona koleksiyonunun sanat tarihi bakımından büyük bir önemi vardır. İkona Hıristiyan dininde doğu kiliselerinde duvar fresklerine karşılık ahşap pano üzerine yapılan her türlü dini resme verilen isimdir.

İkonalar kiliselerde halk tarafından kolayca görülebilecek yerlere asılıyordu. Bizans dönemine ait ikonaların ana konuları sıkı bir taoloji programı ile saptanmıştır. Bunlar İsa, Meryem ‘in resimleri yanında Havari ve Aziz kişilerin resimleri yer almaktadır. Ya da yaşam öyküleriyle birlikte çeşitli dinsel ve tarihi olaylar anlatılır.

XIX. yüzyılda ilimiz ve çevresinde bulunan kiliselerden, günümüze kaldığı tahmin edilen ikonaların müzeye ne zaman ve nereden geldiği bilinmemektedir.

Bunlar kestane ağacından yapılmış panolara alçı sıvanarak, bazılarında da bez alçı bir arada kullanılarak, üzerine çeşitli boya ve altın yaldızla yapılmıştır.

Aşağı Hamam (Tuzcular Hamamı)

Cami-i Kebir mahallesi, Tuzcular caddesinde bulunan hamam Osmanlı karakterindedir. Kuzey-güney konumlu olan yapının soyunmalık ve külhan bölümleri bir eksen üzerinde uzanır. Moloz taştan inşaa edilmiş olan cephelerde örtü sisteminin tonoz ve kubbeleri fark edilir. Güney cephesinin sağ köşesinden 1986 yılında tamir edilen çift katlı camekan bölümüne geçilir. Bu mekan söz konusu tamirattan önce tek katlı idi. Yalnız giriş üstünde bir sıra soyunma hücresinden oluşur. Bir asma katı bulunmakta idi. Günümüzde betonarme olarak yenilenen bu mekan eski karakterinin tamamen kaybetmiş ve mekanın aydınlık olabilmesi için ahşap bir fener çatıya eklenmiştir. Hamamın sıcaklık mekanıyla soyunmalık arasında, kuzey-güney yönünde uzayan dikdörtgen bir ılıklık mekanı ve bunun ucunda bölmeyle ayrılmış tuvalet mekanı bulunmaktadır. Mekanların örtüsü yayvan beşik tonoz üzerine kubbeciklidir. Ilıklık bölümünde iki küçük kubbecik, tuvaletin kare mekanında da bir kubbe bu bölümü kapatır. Merkezleşme ve eksen fikri, soyunmalık mekanının ortasındaki sekizgen şadırvan havuz ve sıcaklık ortasındaki sekizgen göbek taşı ile kuvvetlendirilmiştir.

Yukarı Hamam (Alaeddin Hamamı)

Kuzey-güney konumlu ve dikdörtgen dış duvarlar sisteminin içinde yer alan hamam tonoz ve kubbelerle, soyunmalık bölümü ise çatı ile örtülüdür. Hamam 50 x 20 m. ölçüsündedir. Kuzey cepheye bitişik olarak yapılan soyunmalık ise 10 x 12 m. ölçüsündedir. Soyunma ve hamam bölümleri iki bölmeli ve simetrik olarak planlanmıştır. Doğudaki bölme erkekler, batıdaki bölme kadınlar hamamı olarak kullanılmaktadır. Soyunmalık iki katlıdır, moloz taşından yapılmıştır. İç kısmı ahşap kabinlerle çevrilidir. Bu mekanın kuzeyinden küçük kemerli bir kapı ile dikdörtgen şeklinde ve tonozlu ılıklığa geçilir. Buraya açılan sıcaklık “L”şeklinde plana sahiptir. Bu bölüm iki kubbe ve tonozla örtülüdür. Kadınlar kısmı da aynı planla yapılmıştır.

Yanyana yerleştirilmiş bir çifte hamam olan yukarı hamamın bölümleri birbirine benzer planlı olmasına rağmen erkekler bölümü kadınlar bölümünden daha geniştir. Her iki bölüm için de ortak olan sıcak su deposu arkasındaki külhan, Sakarya caddesi yönünde dükkanlar arasında kalmıştır.

Yukarı hamama ait envanterde hamamın Alaeddin Camii ile birlikte yapılmış gibi gösterildiği tespit edilmiştir.

Yalı / Varoş Hamamı

Şehrin doğusunda, sahil yolu yönünde bulunan çok harap durumdaki hamamın vakfiyesi İsfendiyaroğlu II. İbrahim Bey adına düzenlenmiştir. Doğu –Batı ekseninde ve kitabesiz olan hamam mekanları bir eksen üzerinde ard arda sıralanır. Camekan bölümü yenilenmiş olup harap ve örtüsünü kaybetmiş durumdadır. Cepheler kesme taştan, iç duvarlar tuğla ve moloz taştan yapılmıştır.

Yapı XVIII. Yüzyıl sonlarında yenilenircesine onarılmıştır. Bu onarım, kurnaların Barok görünüşünden de anlaşılmaktadır. Duvarlarında bol miktarda devşirme malzemenin kullanıldığı yapının ahşap soyunma yeri 8 x 8 m. ölçüsündedir ve yıkıktır. Bir avlu görünümü sergiler. Mekan kemerli bir kesme taş giriş ile kenarlarında taş setlere sahiptir. Kemerli bir geçit ile girilen ılık mekanın 3 m. çapındaki orta kubbesi deliklidir. Sıcaklık mekanına setli ve kubbeli odanın karşısındaki kapıdan girilir. Bu mekanın ortasında bir kubbe ve buna iki yandan açılan kubbecikli beşik tonozlar, örtü sistemini oluşturur. Bu tonozlu mekanların diplerinde iki kurna, kubbeli sıcaklığa yanyana açılan iki halvet girişi vardır. Bu bölümler günümüzde çok haraptır. Külhanı dikdörtgen planlı olan yapının kubbeleri üçgen bingilere oturmaktadır. Sıvanın altından duvarların tuğla oldukları görülür. Arşiv bilgilerinde buranın 1856 yılında tamir edildiği ve kiraya verildiği yer almaktadır.

Sivil Mimari Örnekleri

Eski Sinop Evleri

Çevresi yemyeşil ormanlarla kaplı olan İlimiz Sinop evlerine ham madde sağlayan birer kaynak olmuştur. Tarihimizi belgeleyen sivil mimarlık örneği yapılarımız, Tuzcular Caddesi, Kemalettin Sami Paşa Caddesi, Yüksek Kaldırım ve Kuru Çeşme sokakta eski dokularını korumaktadırlar.

X15kopya.jpg


Sinop’ un rutubetli doğal yapısına en uygun olarak yapılmış olan bu doğal konutlar düzensiz gelişen beton mimarisinin arasında sıkışıp kalmışlardır.

Müdürlüğümüzce,15.07.2005 tarih ve 25876 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren”Taşınmaz Kültür Varlıklarının Onarımına Yardım Sağlanmasına Dair Yönetmelik”gereği 2006 yılında Sinop,Gerze,Boyabat olmak üzere toplam 90 adet tarihi evin rölöve,restorasyon ve restitüsyon projesi için yardım talebinde bulunulmuş,bunlardan Sinop için 7,Gerze için 3 ve Boyabat için 13 olmak üzere toplam 23 evin proje yardım talebi kabul edilmiştir. Bu konuyla ilgili çalışmalar devam etmektedir.

Boyabat Evleri

Osmanlı dönemi sivil mimari eseri olan evler yoğun olarak il merkezi ve Boyabat ilçesinde bulunmaktadır. Yöresel kaynaklara bağlı olarak ahşap malzemenin ağırlıklı olduğu konutlar, Bağdadi tekniği kullanılarak ve ahşap çatkı arası dolgulu bir tür tuğla malzeme ile inşa edilmiştir. Katlara geçişte,ahşap kuşaklar kullanılmaktadır.

BoyabatEvleri.jpg


Konsollarla desteklenen çıkmalarla taşınılmış bindirme katlar, cumbalar, her cephede iç içe ve havayı içeri dolduran bol miktarda pencere, ön cephede iki çıkma arasında ve üçgen alınlıkla son bulan kapı girintisi ortak cephe özelliklerini oluşturmaktadır. Odalar genel olarak oturma, yatma, yıkanma ve yeme-içme ihtiyacına cevap vermek üzere tasarlandığı için, dolaplara ve ocaklara da sahiptir.

Yakupağa Konağı

GerzeYakupaaKona.jpg


Gerze İlçesinde olup sivil mimari örneklerinden biridir.Yapının tüm pencereleri giyotin çerçevelidir.Üzeri kırma çatı olup olukluk kiremitle örtülüdür.İç kısımda odaların tavan ve duvarları çok zengin bir süslemeye sahiptir.Çeşitli renkte çiçek ve geometrik motifler tüm tavanı,dolap kapılarını ve duvarları süslemekte olup eşsiz sanat eserleridir.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,231
NeverLand
Sarıkum Tabiatı Koruma Alanı

sarikum-golu.jpg


Sinop ili, Merkez ilçesi, Abalı köyü sınırları içerisindedir. 78.5 ha. olan saha, Sinop- İstanbul karayolunun 17. km’sinde yer almaktadır.

sari1.jpg
sari.jpg


Deniz, kıyı, kum, göl, sulak sahası ve orman ekosistemlerinin bir arada bulunması; çok sayıda su kuşu ve yırtıcı kuşlar ile karaca, vaşak, toy, kuğu gibi nesli tehlikeye düşmüş türlerin bölgede yaşaması, vahşileşmiş yılkı atlarının sahada yayılması; kayın, gürgen ve meşe karışık ormanının tipik ve nadir örneği ile elit ve saf dişbudak ormanının bulunması sahanın özelliklerini oluşturmaktadır.

İnaltı Mağarası

inal.jpg


Mağara, Ayancık ilçesine yaklaşık 35 km. uzaklıktaki İnaltı köyü yanında yer almaktadır. Ulaşımın toprak ancak güzel manzaralı bir yolla sağlandığı İnaltı köyü ile mağara arasındaki uzaklık, yaklaşık 400-500 m. civarında olup, eğim oldukça fazladır.

AyanciknaltMaaras.jpg


İnaltı Mağarası geniş ve yüksek bir girişle başlamakta ve 350-400 m’lik kısma kadar bu özelliğini korumaktadır. Mağara 3-6 m. genişliğe, 5-25 m’ye varan yüksekliğe sahip olup, büyük bir tünel şeklinde devam etmektedir. İlk 350-400 m’lik bölümde, mağara oluşumları açısından duvarlarda travertenler ile yer yer küçüklü büyüklü sarkıtlar bulunmaktadır. Mağaranın toplam uzunluğu 700 m. olup, 400 m’den sonrası sulu ve çamurludur.

Hamsilos Koyu

hamsilos-koyu.jpg


Yemyeşil ormanı ve denizin bir nehir gibi kara içine girdiği koyu ile Hamsilos ve civarı çiçek ve ağaçlarla bezenmiş bir doğa harikasıdır. İl Merkezine 11 km. uzaklıktadır. Hamsilos Koyu, Deveci Deresi adlı küçük bir akarsuyun ağzında yer alan 300-400 m’lik bir deniz girintisidir. Hamsilos Limanı, morfolojik delillere göre, Deveci Deresi Vadisi'nin aşağı kesiminin, karada oluşan çöküntüler sonucunda sular altında kalmasıyla oluşmuş, dünyada sadece Norveç ve Sinop’ta bulunan “ria” tipi bir kıyıdır.

Bahçeler Mevkii

Baheler.jpg


Şehir merkezinin girişinde, iç limana bakan kısımda ormanla kaplı bir alandır. Ortalama 500 m. uzunluğunda ve 4-10 m. arasında değişen genişlikte kum bandında; halk plajı, orman kampı ve dinlenme tesisleriyle, belediye kampı ve kampın içinde yer alan motel, restoran, kamp ve çadır yerleri bulunmaktadır. İnce sarı kum ile kaplı olan sahil bandından denize girilebilmektedir. Bandın gerisindeki ormanlık alan ise piknik ve mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

Akliman

Akliman.jpg


Şehrin batısında, kent merkezine 9 km. uzaklıktadır. Kilometrelerce uzunluğunda ve 15-20 m. genişliğinde bir şerit gibi uzanan kumsalı vardır. Alanda bulunan Akliman Piknik Alanı, her türlü ihtiyaca cevap verecek niteliktedir. Piknik alanında, ormanla denizin iç içe olduğu “ria” tipinde bir kıyıdır.

Sarıkum

sarkym.jpg


İl merkezine 21 km. uzaklıkta bulunan yörede deniz, orman ve göl bir aradadır. Çeşitli balık ve yabani hayvanların da bulunduğu yöre, tabiatı koruma alanı olarak ilan edilmiştir. Deniz kenarında ince taneli kumların oluşturduğu geniş ve uzun bir kumsala sahip olan yer, adını kumunun renginden almıştır.

Karakum

Karakum.jpg


İl Merkezine 2 Km. uzaklıktadır. Sinop Yarımadası'nı çevreleyen yol üzerindedir. Adını ince simsiyah volkanik kumundan almıştır. Kamu ve özel kişilere ait otel, tatil köyü, kafe, restaurant, bungalow tipi evler, karavan ve çadır yerleri bulunmaktadır.
 
Üst