Colinmccay
Yönetici
- 27 Haz 2009
- 6,995
- 11,986
İlçe Doğu'dan Silifke, Batı'dan Ermenek, Güney'den Gülnar ve Kuzey'den Karaman İli ile çevrilidir. Mut, ilin kuzey batısında Mersin'e 165 km. uzaklıkta Iç Anadolu'yu Akdeniz'e bağlayan Mersin-Konya karayolu üzerinde kurulmuştur. Mut'un yüzölçümü 2554 kilometrekaredir. Denizden yüksekliği 300 m.dir. Denizden yüksekliği 200-2000 m. arasında değişen ilçe arazisinin batı kesimi Göksu ırmağının kolları olan akarsu ve dereler tarafından parçalanmıştır. Bu engebelerden başka ilçenin kuzeyinde Karaman sınırını meydana getiren orta Toroslar yükselir. Burada İç Anadolu'ya geçit veren ve denizden yüksekliği 1610 m. olan Sartavul (Sertavul) geçidi vardır. İlçenin kuzeyindeki orta Toroslar'a bağlı dağlar engebelidir. Bu dağlık alan Hadim Göksuyu ve Ermenek Göksuyu ile yer yer derin vadiler şeklinde parçalanmıştır. Bu iki çay Mut yakınlarında Suçatı köyümüzde birleşerek Göksu nehrini oluştururlar
Şehir güneye doğru 700-800 m. kuzey ve batıya doğru 1500-2000 m. yükselen dağlar arasında bir çanak ortasına benzer. Başlıca yükseklikleri : Yerlikaya, Mahvaç (1390), Yaylacık, Kızıldağ (2260), Akoluk, Avlağıdağı (1889), Karga ve Adras, (1421) Kestel (1813 ), bunun güneyinde haritalarda Sivri dağ adıyla gösterilen daha çetin, engebeli Meleştiren dağı (1665), bunun doğusunda kuzeyi Karıcıklar beli ciheti geniş çam, katran ve köknar ormanlarıyla kaplı, güneyi daha ziyade ardıçlık olanı, üzerinde iyi ot yetişen, yaylaları bulunan, eteğinde Mut şehrinin yaylası kurulmuş bulunan Kozlar (1450), bazı yerleri sert şekilli Büyük Eğre dağı (2025), bunun doğusunda Gez Beli'nden ötede aynı durumda Küçük Eğre dağı (1926) bulunur. Toroslar'dan Göksu'ya doğru uzanan bu geniş kabarıklar arasında uzanan vadiler ve buna yakın etekler tarım bakımından, yerleşme. bakımından enteresandır. Burada nüfus gruplaşmasını sağlamış olan iki vadi görülür. Pirinç suyunun yukarısında Dağpazarı köyü vardır. Henüz çetin engebeli olmayan, tabanları bazen düz, birçok suları bir toplanma (kollektör) durumunda olan burada pek sarp Kestel kapızına girmeden önce birleşirler. Bunlardan her birisi içinde bulunan bir köyün adını almıştır: Kavaközü, Navdalıözü, İmrenözü, Çiviözü bunlardan başlıcalarıdır. Buraları yüksektir 1250 ile 1500 metre civarındadır. Grubun diğeri de Mut'un doğusunda Kurt Suyu'nun baş taraflarını bir nevi toplanma havzasını oluşturur. Buralara da Sarıkavak köyü veya sadece Dere köyleri denir. Bu taraf Dağpazarı köylerine göre daha engebeli ve daha az yüksektir (1000-1250) . Bu engebeli kısımlar yer yer ormanlıktır.
İlçenin nüfusu, 2000 genel nüfus sayımı sonuçlarına göre toplam 74.373'dür. Bu nüfusun 36.482'si ilçe merkezinde, 37.891'i köylerde yaşamaktadır.
Bulunduğu coğrafi yapı nedeniyle, toprağının tümü dağlık ve yaylalıktır. 255.400 hektar olan yüzölçümünün 51.742 hektarı tarım alanı, 141.213 hektarı orman ve fundalık alan, 22 hektar çayır ve mera, 62.423 hektarı ise tarım dışı araziden oluşmaktadır.
Tarım alanının az olmasına rağmen, halkın %90'nının geçim kaynağı tarımdır. Tahıl, sebzecilik, bağcılık, özellikle meyvecilik önemli gelir kaynağıdır. Elma, şeftali ve geleneksel meyve olan kayısı çeşitlendirilerek her yıl daha çok ekilmektedir, ilçedeki kayısı ağaçlarının çoğu şekerpare türündedir. Tokaloğlu, Karacabey, Septik ve Zerdali türlerinin de dikimi yapılmaktadır. Mut şekerparesi orta irilikte, dolgun, gergin, parlak, tok ve suludur. Bu özelliğiyle Mut adını yurdun her yerinde hatırlatan bir meyve olmuştur. Mut' da diğer bir ekonomik uğraş kilim dokumacılığıdır. Kıldan dokunulan kilimler geometrik, bitki motifli olup, iplerin rengi kök boyası ile verilir. Özellikle Hacıahmetli köyünde dokunan kıl heybe, kilim ve çullar, renk, desen ve dokunuş bakımından yörenin tüm özelliklerini taşırlar.
Tarihçesi
Mut’un Eskiçağ tarihi ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Roma döneminde ismi Cladiopolis olup, Roma döneminde önemli bir merkez konumuna gelmiştir. Bizans döneminde Piskoposluk merkezi olan kent, Akdeniz’i Anadolu’nun iç kesimlerine bağlayan yol üzerinde yer almasından ötürü de tarih boyunca önem taşımıştır.
Alahan ManastırıBizans döneminde burada yaşayanlar ekonomik sıkıntıdan, çevredeki kentlere baskınlar düzenlemiştir. Bu isyanları bastırmak üzere Bizans İmparatoru I.Anastius (491-518) buraya gelerek Mut Kalesi’ne yerleşmiş, isyancıların köylerini yakmış, bir çoğunu öldürmüş, geriye kalanları da Trakya’ya sürmüştür. Bu yüzden Mut 300 yıla yakın bir süre terk edilmiştir.
Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Orta Asya’nın Balkaş Gölü kıyılarında yaşayan Türkmen boylarından bazıları buraya yerleştirilmiştir. Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra Karamanoğulları yöreye hakim olmuş, 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet’in komutanlarından Gedik Ahmet Paşa Silifke ile birlikte Mut’u da Osmanlı topraklarına katmıştır.
XIX.yüzyılın sonlarında Adana Vilayeti’nin İçel sancağına bağlı bir kaza konumuna getirilen Mut, 1924’te sancakların il yapılması ile İçel’e bağlanmıştır. 1933’te İçel’in Mersin ile birleştirilmesiyle oluşturulan ilin kazası konumuna getirilmiştir.
İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler arasında;
Mut Kalesi
Mavga Kalesi
Alahan Manastırı
Dağpazarı Kilisesi
I.No.lu Bazilika
Sur Dışındaki Bazilika
Hocantı Köprüsü
Taş Köprü
Karşıyaka Köprüsü
Lal Ağa Camisi
Sivri Türbeler bulunmaktadır.
Mut Kalesi
Mersin Mut ilçe merkezinin kuzeyindeki bir tepe üzerinde bulunan kalenin yapım tarihi kesin olmamakla beraber İlk Çağa kadar uzanmaktadır. Bazı iddialara göre Hitit döneminde kalenin yapımına başlanmış, bugünkü görünümünü Karamanoğulları zamanında almıştır. Bizans döneminde de onarılmıştır. Evliya Çelebi’den öğrenildiğine göre, Mut kalesini Rumlardan almak isteyen Karamanoğlu Yakup Bey’in askerleri burada şehit olmuştur. Bunun üzerine Karamanoğlu İbrahim Bey, büyük bir kuvvetle kaleye hücum etmiş ve içerisinde bulunan 70.000 askeri öldürmüş ve ölüleri de kalenin güneyindeki bir tepeye gömdürmüştür. Bu yüzden de günümüzdeki bu tepeye Meşatlık Tepesi denilmektedir.
Kale kesme ve moloz taştan yapılmış olup dikdörtgen planlıdır. Çevresinde hendekler bulunmamaktadır. Kalenin dokuz burcu vardır. Ayrıca surların içerisinde iç kale olarak nitelenen bir de kulesi bulunmaktadır. Kale içerisinde kaynayan su uzun süre şehir suyu olarak kullanılmıştır.
Mavga Kalesi
Mersin Mut ilçesinin 16 km. kuzeybatısında, Kozlar Yaylası’nda bir kaya üzerinde bulunan Mavga Kalesi 1230 yılında yaptırılmıştır. Bununla beraber kalenin daha eski dönemlerde yapıldığı ve İlk Çağlara kadar uzandığı sanılmaktadır.
Kale kesme ve moloz taştan yapılmış, 9 burç ile sur duvarları sağlamlaştırılmıştır. Giriş kapısı kuzey yönünde olup, çevresinde hendekler bulunmamaktadır.
Dağpazarı Kilisesi
Mersin Mut ilçesi, Dağpazarı’nda bulunan bu kilisenin planını ilk olarak Headlam çıkarmış ve yapının Iustinianus devrinden önce IV.yüzyılda yapıldığını ileri sürmüştür.
Kilise kesme taştan yapılmış olup, araştırmacılar bunun üç nefli bazilika olduğunu iddia etmişlerse de, sonraki çalışmalardan sonra farklı bir plan şeması gösterdiği ortaya çıkmıştır. Kilise doğu duvarına bitişik kare planlı merkezi bir alan ile onu üç taraftan çevreleyen beşik tonozlu dehlizlerden meydana gelmiştir.
Kilisenin önünde içeriye üç kapı ile açılan bir narteks bölümü, dışarıya taşkın bir apsisi bulunmaktadır. Sonraki dönemde kiliseye bir takım ek yapılar eklenmiştir. Bunlar batıda tamamen toprağa gömülü olan 14.00x21.00 m. ölçüsünde ve 6.00 m. yüksekliğinde bir sarnıç ile onun batısındaki vaftizhane olması muhtemel bir yapıdır.
Bu kilise son devir Bizans mimarisinde dikkati çeken dehlizli tip kiliseler ile benzerlik göstermektedir. Bundan ötürü de binanın ibadet mekânına yüksek, merkezi bir kubbe, yapının ana kitlesinden taşarak yükselmekte ve üç taraftan da basık dehlizlerle çevrilmektedir.
I.No.lu Bazilika
Mersin Mut ilçesinde Dağpazarı Kilisesi’nin yakınında Gough tarafından ortaya çıkarılan bu kilisenin kime adandığı bilinmediğinden, araştırmacılar tarafından I.No.lu Bazilika olarak isimlendirilmiştir.
Bazilika moloz ve kesme taştan yapılmış olup, üç nefli bir yapıdır. Önündeki narteksinde oldukça gösterişli bir mozaik bulunmaktadır. Üzeri çatı ile örtülü olan bu kilisenin kuzeyinde Gough’un araştırmaları sonucunda bir de vaftizhane ortaya çıkarılmıştır. Vaftizhanenin döşemeleri mozaik kaplı olmasına rağmen bunların çoğu yerlerinden sökülmüş, kalanlar ise özelliğini yitirmiştir.
Sur Dışındaki Bazilika
Mersin Mut ilçesinde, Dağpazarı Kilisesi yakınında nehir yatağında üç nefli bir kilise ortaya çıkarılmıştır. Gough 1959 yılında bu yapı üzerinde çalışmış ve yapmış olduğu kazılarla kilisenin narteksini, batısındaki bir atriumu ve taban mozaiklerini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca kilisenin bema kısmında bulunan bir rölik muhafazası bugün Adana Müzesi’nde koruma altına alınmıştır. Bazilikanın basit bir ambonu da ortaya çıkarılmıştır.
Bazilikanın MÖ.V.-IV.yüzyıllara ait olduğu sanılmaktadır.
Hocantı Köprüsü
Mersin Mut ilçesinde, Göksu Nehri üzerinde yapılmış olan bu köprüyü Karamanoğulları döneminde Hocantıoğlu ailesi yaptırmıştır.
Kesme taştan olan köprü iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir.
Taş Köprü
Mersin Mut ilçesi, Meydan Mahallesi’nde bulunan bu köprünün kitabesi olmamakla beraber yapı üslubundan Karamanoğulları döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Çeşitli zamanlarda onarılmış ve özelliğini yitirmiştir.
Kesme taştan, yuvarlak kemerli bir köprüdür.
Karşıyaka Köprüsü
Mersin Mut ilçesinde, Mut Deresi üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi bulunmadığından yapım tarihi de kesinlik kazanamamıştır. Yapı üslubundan XIX.yüzyılın sonunda yapıldığı anlaşılmaktadır. Bundan sonra çeşitli onarımlar geçirmiş, 1949 yılında da betonlaştırılmış ve iki yanına taş korkuluklar eklenmiştir.
Kesme taştan yapılmış olan köprü tek gözlüdür. Yuvarlak kemerli olan körü günümüzde de kullanılmaktadır.
Balabolu Harebeleri(Adrasos)
Mut'un batısında Yalnızcabağ Köyü Değirmenlik Yaylası'ndadır. Büyük bir antik yerleşim alanı olduğu görülmektedir. Ayakta hiçbir sağlam yapı kalmamış olmakla birlikte çok sayıda lahit ve duvar kalıntıları bulunmaktadır.
Alaoda Mağarası
Mut-Karaman yolu üzerindeki Geçimli (Malya)Köyü'ndedir. Mağaranın tabanı mozaik döşemedir. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. 1955 yılında Prof. Michael Gouche tarafından yapılan araştırmada burada bulduğu yazıda "Bereketli Hanım Hirstos annesi tanrımız tarafından sevilmiş..." ibaresine rastlanmış yazının devamı bozuk olduğu için okunamamıştır.
Kızıl Minare
Rengi nedeniyle bu adı almıştır. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Karamanoğulları döneminde yapıldığı sanılmaktadır.
Alahan Manastırı
Mersin Mut ilçesinin 20 km. kuzeyinde, Karaman’dan Mut’a inen karayolunun güneyinde, çam ağaçları ile kaplı dağların güney yamacındaki Alahan Manastırı kaynaklarda Alacahan Manastırı ismi ile geçmektedir.
Alahan Manastırı’nın yapımı ile ilgili birbirinden farklı tarihler ileri sürülmüştür. Kiliseye giden yolun sonundaki kayalara oyulmuş mezarlardan biri üzerindeki 462 tarihine dayanılarak MS.V.yüzyıldan önce manastırın yapıldığı ileri sürülmüştür. Ancak, manastırdaki sütun başlıklarının MS.VI.yüzyıla ait oldukları da görülmektedir. Bunlara dayanılarak manastırın 450-550 yılları arasında yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir.
Yapı topluluğu güneydeki ovadan merdivenli bir yol ile bağlantılıdır. Yörede yaşayanlar bu yolun altında bazı kalıntıların bulunduğunu da ileri sürmüşlerdir.
Manastıra girişte keşiş hücreleri ve bir şapel, ardından bazilika, revaklı bir dehliz, vaftizhane, kayalara oyulmuş mezar hücreleri, doğudaki kubbeli kilise sıra halinde birbirini izlemektedir.
Bunlardan keşiş hücreleri ile şapel kayalara oyularak meydana getirilmiştir. Buradaki doğal bir mağara işlenmiş ve şapelin apsisini meydana getirmiştir. Büyük olasılıkla da bu doğal mağara ile yapı topluluğu başlamış ve burası inziva merkezi olarak düşünülmüştür.
Bazilika üç nefli, önünde transepti ve narteksi olan bir kilise görünümündedir. Günümüze çok harap bir şekilde gelen üst örtüsü konusunda kesin bir yargıya varılamamaktadır. Apsisi Anadolu’daki diğer kiliselerde olduğu gibi iç merkezli bir daire şeklinde olup, ortasında bir paye ile ayrılmış ikiz pencere bulunmaktadır. İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nün 1955-1961 ve 1966-1967 yıllarında burada yaptıkları kazılarla bazilikayı tamamen ortaya çıkarmışlardır. Bazilikanın narteksi yıkılmıştır. Bazilikanın üç nefinin korint başlıklı iki sütun dizisi ile ayrıldığı görülmektedir. Batıdaki sütunlardan her dizide üçer tane olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak daha geç devirde ana nefin üzerine küçük bir kilise yapılmış ve böylece sütun dizisinin devamı anlaşılamamıştır. Sonradan yapılan bu kilise bazilikanın bema ve apsis kısımlarından yararlanmıştır. Apsis dışarıdan düz bir duvarla örülmüş ve apsis çıkıntısının iki yanında pastophorion mekânları meydana getirilmiştir. Apsiste rahiplere mahsus birkaç kademenin olduğu da görülmektedir. Günümüze gelebilen kalıntılardan zemininin mozaik döşeli olduğu anlaşılmaktadır.
Kilisenin yan dikmelerinin iç yüzeylerine birer başmelek kabartması yerleştirilmiştir. Bunların Cebrail ile Mikail olduğu sanılmaktadır. Aynı kapı lentosunun alt yüzeyinde ise dört İncil yazarının sembolleri bulunmaktadır.
İlk kilisenin doğusunda geniş bir avluya yer verilmiştir. Kuzeyinde ise kayalara oyulmuş mekânlar, doğusunda da revaklı bir dehliz bulunmaktadır.
Bazilikanın doğusunda terasın güney sınırı boyunca uzun bir dehliz uzanmaktadır. Bu dehlizin ovaya bakan tarafı kemerli ve sütunlu bir galeri halindedir. Uzunluğu 115 m.yi bulan dehlizin zemini çeşitli seviyelerdedir. M.Gough’in iddiasına göre bu dehliz hiçbir zaman tamamlanmamıştır. Dehlizin ortalarına doğru sütunlar arasına birkaç büyük taştan işlenmiş bir aedicula yerleştirilmiştir. Bu kütlevi payenin üzeri bezenmiştir. Ortadaki nişin iki yanındaki ayaklar üzerine kavisli bir Suriye alınlığı yerleştirilmiştir. Bu alınlığın ortasına da istiridye kabuğu şeklinde küçük, yarım bir kubbecik oturtulmuştur. Bu dehlizin günümüze gelen kalıntılarından anlaşıldığına göre; kemer taşları kabartmalarla süslüdür. Ovadan gelen merdivenli yol da bu revaklı dehlize ulaşmaktadır.
M.Gough’un burada yapmış olduğu kazılarda dehlizin sonunda vaftizhane meydana çıkarılmıştır. Vaftizhane ikisi apsisli olmak üzere dikdörtgen iki mekân halindedir. Bunlar birbirlerinden üç sütunla ayrılmıştır. Vaftizhanenin revaklı dehliz ile arasında bir de narteks yerleştirilmiştir. Vaftizhaneye tepedeki kayalardan gelen suyolları ve sunak masasının izleri de görülmektedir. Ayrıca apsisinin iç duvarlarında da fresk kalıntıları vardır.
Vaftizhanenin doğusunda sol taraftaki kayalara oyulmuş sıra halinde hücreler vardır. Bunlardan bir tanesinin içerisinde manastırın tarihlendirilmesinde rol oynayan kitabeli bir lahit bulunmaktadır.
Yapı topluluğunun en önemli bölümü olan kubbeli kilise doğu yönündedir. Görkemli giriş cephesi günümüze çok iyi korunmuş olarak gelebilmiştir. Son derece düzgün kesme taşlardan işlenmiş olan bu girişin hemen hemen her tarafında zengin kabartma bezemeler bulunmaktadır. Kilisenin batısında bir avlu olup, bu avluyu güneyden boydan boya kesen dehliz kilisenin narteks kısmına bitişiktir. Kilisenin bugünkü batı cephesinin önünde de ahşap çatılı bir narteks olduğu günümüze gelebilen konsolların izlerinden anlaşılmaktadır. Narteksin kuzey yönüne kayalara oyulmak suretiyle dikdörtgen bir mezar odası yapılmıştır.
Narteksten üç kapı ile üç kapı ile içerisine girilen kilise bazilika planındadır. Ancak, üst yapısının bazilika mimarisinden farklı olduğu da dikkati çekmektedir. Orta nef büyük taş kemerlerle takviye edilmiş bir örtüye sahiptir. Buradaki kemerler büyük sütunlar üzerine oturtulmuştur. Kilisenin kuzey duvarı doğrudan doğruya doğal kayanın düzeltilmesi ile elde edilmiştir. Asıl cephe güney yönündedir.
Alahan Kilisesi’nin en önemli ve dikkat çekici yönü büyük nefin ortasında paye ve sütunlarla takviye edilmiş dört kemerin taşıdığı kule gibi yükselen bölümdür. Son derece muntazam kesme taşlardan yapılmış ve dikdörtgen’e yakın bu kulenin duvarlarında her cephede birer tane olmak üzere yuvarlak kemerli birer pencere açılmıştır.
Kilisenin taş bezemesi son derece sengindir. Buradaki kabartma süsler, İlkçağ’ın sonunda uygulanan ve kendine has özellikleri, mimariye yansıtmasıdır. Bezemenin esasını İlkçağ sanatının motifleri oluşturmaktadır. Özellikle büyük kapının sövelerinde boncuk, yaprak ve palmet dizileri burada kullanılmıştır. Bunların hepsi antik sanattan gelme motiflerdir. Sütun başlıkları korint üslubunda olmalarına rağmen çoğunlukla kompozit başlıklara dönüşmüştür. Çoğunda da kartal kabartmaları bulunmaktadır.
Alahan Manastırı bu yapılarla sonuçlanmamıştır. Yapı topluluğunun doğusunda 1966-1967 yıllarında bulunmuş bazı yapı kalıntıları bulunmaktadır. Ayrıca burada kayalara oyulmuş hücreler, su kaynağı bulunmaktadır.
Alıntıdır. bakunin tarafından düzenlenmiştir.
Son düzenleme: