Le Monde du Silence (1956) *Oscar*

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,220
11,330
Le Monde du Silence (1956) *Oscar*

Yönetmen: Jacques-Yves Cousteau, Louis Malle
Senaryo: Jacques-Yves Cousteau
Müzik: Yves Baudrier
Ülke: İtalya, Fransa
Tür: Belgesel
Süre: 86 dk
Dil: Fransızca
Vizyon Tarihi: Ekim 1957 Türkiye (Sessiz Dünya)
Nam-ı Diğer: The Silent World
IMDb Rating: 7.0
*Oscar* 1957 En İyi Belgesel
"Altın Palmiye" 1956 En İyi Belgesel
3 Ödül daha

Sunum: 1.43 GB, HDTV-1080p, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli görseller.

Sessiz Dünya,1:

Sessiz Dünya,2:


*Filmi izleyebilmek için iki cilt "rar" dosyasını indirmeniz gerekmektedir.*



Le-Monde-du-Silence-1.jpg




Oşinograf (okyanus bilimcisi) Jacques-Yves Cousteau ve Louis Malle tarafından çekilen Sessiz Dünya,
okyanusun derinlerindeki renkleri gösteren ilk filmler arasındadır.
Filmin ismi Jacques-Yves Cousteau'nun 1953 yılında yazdığı
The Silent World: A Story of Undersea Discovery and Adventure adlı kitabından alınmıştır.




Le-Monde-du-Silence-6.jpg




Film Calypso gemisinde çekilmiştir.
(Calypso, bir bitki cinsidir; Karayip Antilleri ve Venezuela'ya özgü bir Afro-Karayip müziği tarzıdır.
Satürn gezegeninin uydularından birisidir ve Odysseia destanında adı geçen gizemli bir tanrıçadır.)


Jacques-Yves Cousteau ve ekibi, Kızıl Deniz, Basra Körfezi, Hint Okyanusu ve Akdeniz'de,
su altında 25 bin metre film harcayarak filmi çekmiştir. Bu nedenle filmlerin çekimleri iki sene sürmüştür.




Le-Monde-du-Silence-2.jpg




Sessiz Dünya, en iyi belgesel Oscar'ını ve Altın Palmiye ödüllerini kazanmıştır.
Ancak daha sonra film, çevreye zarar verdiği gerekçesiyle birçok eleştiriye maruz kalınca
Jacques-Yves Cousteau çevreye daha çok önem vermeye başlamıştır ve çevre koruma hareketinin babası olarak anılır.

Belgesel, J.Y. Cousteau'nun yenilikçi tüplü dalış ekipmanıyla birleştirilen harika su geçirmez kameralar sayesinde
mümkün olan ilk Technicolor sualtı çekimlerini içeriyordu.
İkonik lider Cousteau, "ekoloji", "küresel ısınma" ve "ekosistem" tanımlarının henüz sözlüklerde olmadığı bir zamanda bile
çevrenin ilk savunucusu olarak her zaman saygı görmüştür.

Sanat okulundan yeni mezun olmuş 23 yaşındaki Louis Malle'yi seçen Cousteau, filmi ortaklaşa çekttiler.
Daha sonraki kariyerinde "Atlantic City (1980)", "My Dinner With Andre (1981)" ve "Au Revoir les Enfants (1987)"
gibi eserler olan Louis Malle'nin ilk yönetmenlik denemesiydi.


Nefes kesen sualtı çekimlerinin çoğu, daha sonra film yapım faaliyetlerini kara ile sınırlayan Louis Malle tarafından çekildi.

Öne çıkan olaylar arasında bir balina leşine yapılan köpekbalığı saldırısı ve batık bir geminin keşfi yer alıyor.




Le-Monde-du-Silence-3.jpg




Okyanusun maviliğinde, -henüz ilk saniyelerde- aşağı inen beş dalgıcı gösteren ilk karelerinden başlayarak büyüleyici.
Her biri bir işaret fişeği (parlama) taşır ve ardından bir baloncuk şelalesi yüzeye çıkarken,
karanlık okyanusun derinliklerine doğru bir ışık yolu yayar.
Anlatıcı,
"Bu, denizin 20 metre altında bir sinema stüdyosu" diyor.
"Bunlar Cousteau'nun balıkadamları, "aqualung" sayesinde denizde yaşayan canlıların hareket kabiliyetini kazanmış dalgıçlar."

60 m. derinliğe inerler ve Cousteau'nun "kendinden geçme dünyası" dediği şeye girerler.
Bu derinlikte insan vücudu kan dolaşımındaki artan nitrojen seviyelerini işleyemez ve dalgıçlar azot narkozuna girerler. (vurgun)
Cousteau'nun bize anlattığına göre, mercanların "kabus şekilleri" almasına neden olan anlık bir zehirlenme.

Daha da derine, 75 m. derinliğe dalarlar. Artık, bir kameraman tarafından çekilmiş en derin çekimi filme almaktadırlar.


Le-Monde-du-Silence-4.jpg





66 yıl öncesine ait, inanılmaz görüntüler...
Bir gemi enkazının çanı, kimliğini ortaya çıkarmak için temizlenir.

(1941 yılında, Kızıldeniz'de Alman bombardıman uçaklarınca batırılan The Thistlegorm, Cousteau tarafından bulunmuştur)

Başdalgıç Dumas'ın dev bir orfozla dans etmesini izleyeceksiniz. (altyazı çevirmeni 'levrek' demiş)
Dalgıçların 60 m. derinlikte vurguna girmelerini ve nasıl tedavi edildiklerini izleyeceksiniz.



Le-Monde-du-Silence-5.jpg




Buraya kadar okuduklarınız, izlemeniz için filmin "iyi" taraflarıdır.
Ama, filmi izlediğinizde "çirkin" ve/veya "kötü" olarak niteleyebileceğiniz tarafları da var.


*aşağıdaki yazı film hakkında ayrıntılar içermektedir.*

O zamanlar, 50'li yıllarda mercan resifleri, deniz canlıları ve okyanus yüzeyinin altındaki yaşam bolluğu hakkında çok az şey biliniyordu.
Cousteau ve ekibi, bu büyüleyici dünyaya bir göz atmamız için uzun bir yol kat ediyor.
(gerçekten de hayatlarını adadılar)

*Bugün bildiğimiz doğa bilimci ve bilim adamlarına çok az benzeyen,
karşılaştıkları hayvanlara bir gram saygı duymayan Calypso mürettebatının korkunç davranışlarını izleyeceksiniz.

Aklı başında kim, dinamit patlatarak mercan resiflerini yok eder ve sayısız balığı öldürür?
Nüfusu saymanın tek yolu, canlıları tanımlamak için yaratıkları öldürmek... ne garip bir ironi.

Filmde eziyet görmeyen tek vahşi yaşam, ilk bölümdeki yunuslardır.
"Kaşiflerin" yoluna çıkan her şey yenir, eziyet edilir veya doğrudan öldürülür:
Fransız aşçı, 60 - 65 m. derinliklerden toplanan ıstakozları, ya da Kızıldeniz'de güverteye düşen uçan balıkları
mutfakta sanatının tüm inceliklerini kullanmıştır, eminim.
(Istakozlar, ölmeden hemen önce bir sıvı salgılayarak tüm vücudunu yenmez duruma getirirler.
Bunun için, canlı iken haşlanmaları gerekir.)

Dev bir deniz kaplumbağası bulduklarında,
yüzeye çıkarak nefes almak için çırpınıyormuş gibi bir kaygı duymadan binmek için ona tutunurlar;
bir yavru balina teknenin altına girip pervane tarafından parçalandığında,
"çünkü bir çocuk gibi dikkatsizdi" der anlatıcı.
Uzun uzun ızdırabı gösterilir, birisi onu zıpkınlamaya çalışır.
Cousteau tüfeğini güverteye çıkarıp balinanın kafasına ateş ederek olayın ruhuna bürünür.
(muhtemelen tekneyle üzerinden geçtikten ve sonra zıpkınladıktan sonra acı çekiyordu,
ızdırabına son vermenin tek yolu onu kafasından vurmaktır ve yakın çekimde gösterilmiştir.)

Akan kan kaçınılmaz olarak birçok köpekbalığını kendine çekiyor ve ekibin onlara verdiği tepki beni filmdeki her şeyden çok şaşırttı.
Cousteau şöyle anlatıyor: 'Biz dalgıçlar için köpekbalıkları can düşmanlarımızdır.'
Köpekbalıkları, ekibinin sebep olduğu balina leşini parçalarken, devam ediyor:
'Her denizci köpekbalıklarından nefret eder.
Gördüklerimizden sonra dalgıçlar tutulamaz, balinanın intikamını almak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar.'

Tayfası köpekbalıklarını güverteye peş peşe çeker ve bazılarını bir baltanın kör ucuyla öldüresiye döverler.
Bu adamlar bu filmi bugün yapsalardı suç işlemiş olacaklardı.
*

Film, Jojo lakaplı bir orfozla daha dostça bir karşılaşmayla sona eriyor,
ancak anlatıcının hayvana karşı bir küçümseme duygusu var.
Sessiz Dünya, denizi seven ama deniz sakinlerine iyi davranmayan adamlarla ilgili.

Ve kulağa ne kadar tuhaf gelse de, Sessiz Dünya'yı ilginç bir film yapan belki de tüm bu tartışmalı özellikleriydi,
çevreciler ya da ekolojistler değil, hazine avcıları ya da saygısız maceracılar gibiler.

Filmi bu kadar ilginç yapan da bu, sizi kayıtsız bırakmıyor ve bazı su altı çekimleri nefes kesici.

Saygılar.

*
 
Son düzenleme:

memogianni

Süper Üye
26 Haz 2011
894
1,869
İstanbul
Benim çocuklar doğmadan önce oldukça geniş bir DVD/VCD belgesel koleksiyonum vardı. 200'ün üzerinde bir disk (çok bölümlü serileri tek sayaraktan bahsediyorum) vardı.

Malesef oda ayırmak için arşivimi dağıtmak zorunda kalmış ama hepsini de hard diske riplemiştim. Gün geldi yine çocuklar hard diskimi bozdular. Kaybettiklerim içinde en çok üzüldiklerim Walking With Dinosaurs, Walking With Beasts Mavi Dünya, ve Sessiz Dünya vardı. Hepsi de yüksek çözünürlüklü ve Türkçe/İngilizce dil olarak riplemiştim.

Teşekkürler. Tekrar indirip keyifle izleyeceğim.
 
Üst