Kişileri ahlaki durumlarına göre mi değerlendirmeliyiz yoksa ortaya çıkan eserlere göre mi?

kemalettin

Onursal Üye
13 Eyl 2011
521
2,678
Merhaba Arkadaşlar
Daha önce Red Kit ve Zagor la ilgili paylaştığım yazılar hakkında (ahlak / ahlak felsefesine ilişkin) görüşlerinizi paylaşmak ister misiniz?

1) Red Kit ve Daltonlar a veya Zagor a mesafeli mi davranmalıyız?
Artık onları o kadar sevmemeli miyiz?

2) Bir başka örnek:
Knut Hamsun Nobel ödüllü çok ünlü Norveçli bir yazar
Ama ülkesi Norveç in Nazi Almanyası tarafından işgaline destek vermişti
bununla da kalmadı ülkesi Norveç işgalinden önce başladığı Nazi taraftarlığını ülkesinin işgali sırasında da devam ettirdi.
Hatta aldığı Nobel ödülünü bile 1943 yılında Goebbels'e gönderdi.
Ülkesini bile Hitler e peşkeş çeken birisinin dünyaca ünlü eserlerine mesafeli mi davranmalıyız?
Ya da onu yazar edebiyatçı kimliğiyle mi değerlendirmeliyiz?

3) bir diğer örnek:
Çok sevdiğim(iz) ve çok başarılı bulduğumuz Amerikan dizisi House of Cards ın yapımcılarından biri olan ve de ana karakteri canlandıran Kevin Spacey nin tecavüzcü olarak hüküm giymesi sonucu onun çok başarılı pek çok filmine mesafeli mi davranmalıyız?
Onu artık o kadar çok sevmemeli miyiz?
Sanatçı kimliğiyle mi değerlendirmeliyiz yoksa tecavüzcü kimliğiyle mi?
 

Meminca

Aktif Üye
24 Kas 2017
421
1,398
Ankara
Merhaba, Hamsun sorusundan başlayacak olursak, elbette ki Onu yazar olarak (kimliğiyle) değerlendirmek gerekir. Hamsun'la ilişkimiz (en azından benimki) yazdığı romanlar vasıtasıyla; O roman yazmış, ben okumuşum ve beğenmişim (beğenmesem de değerlendirmem değişmez). Yazarın kişiliği eserlerine ne kadar yansır, bu eserlerin değerini ne ölçüde belirler (romanın edebi değerini) ayrı bir tartışma. Eserlerini beğeniyorsam ve değerli buluyorsam onu ortaya çıkaran yazar benim gözümde iyi bir yazardır. Romanları dışında Hamsun'la ilgili yapılacak değerlendirme tamamen kişisel bir şeydir; kişisel değerlendirmem ne olursa olsun (mesela, Hamsun beş para etmez bir alçaktır desem) bu yazarlığıyla ilgili değerlendirmemi etkilemez. Ezcümle yazar olduğundan dolayı tanıdığım bir şahsiyeti eserleri dışında başka yönleriyle değerlendirmek eserlerini anlama, yorumlama bakımından bir etkisi yoksa benim çok fazla ilgimi çekmez. Hamsun kötü bir adam olabilir ama bu çok iyi bir yazar olmasına mani değildir. Keza çok kötü bir yazar veya şairin eserini adam çok karakterli, vatansever vs diye okumanın anlamsız olduğunu düşünüyorum. Spacey (3. örnek) için de aynı şekilde düşünüyorum.
Red Kit ve Zagor'da durum farklı. Zagor basitçe ifadeyle ırkçı tutumundan vazgeçerek bildiğimiz ve tasvip ettiğimiz karakterini kazanmış. Kahraman olmadan önceki hali kınanabilir, o zamanki yaptıklarından dolayı sorumlu tutulabilir. Fakat öte yandan kötü karakterden iyiye dönüşmesi de bir meziyettir. Bu bakımdan da takdir edilmesi gerekir. Benim tercihim, basmakalıp sözler ama, geçmişteki hatalara sünger çekmek - bunlardan vazgeçilmiş veya düzeltilmeye çalışılıyorsa - en iyisi, herkes ikinci bir şansı (hatta bazen üçüncüyü, dördüncüyü) hak ediyor, Zagor haydi haydi hak ediyor (Allah'tan Teks kanunlara göre suçlu gözükse de gerçekte mağdur ve haklı!)
 

kemalettin

Onursal Üye
13 Eyl 2011
521
2,678
Sayın Meminca,

Kapsamlı değerlendirmeniz için öncelikle çok teşekkür ediyorum.

Öncelikle Kevin Spacey den başlamak isterim

Ben (bir film yapımcısı / bir film yönetmenciği olarak) şahsen kendisinin hem başrolünde oynadığı hem de yapımcılarından olduğu House of Cards dizisini ve de pek çok filmini hem çekim teknikleri, hem de anlatım olarak örnek/ders alınabilecek çok başarılı ve eğitici bir eser olarak görüyorum
Hem kişiliğini hem de eserlerini dikkate alınca onun karakterini ve değerlerini yansıtır ve bu, onun eserlerinin bir parçasıdır.
Pek çok tecavüzü sonucu hüküm giymesi beni rahatsız ediyor sonuç olarak

Gelelim Knut Hamsun a
Eserlerini beğeniyorum ama ülkesini sattığı için ise kendisine saygım kalmıyor
yaratıcılığı, estetiği ve mesajı özel hayatındaki eylemleri veya kişiliği kadar değerlidir bence


Red Kit, Zagor veya TenTen i ise bir zamanlar zevkle okumama rağmen artık eskisi kadar sevemiyorum, tavsiye edemiyorum, çok fazla mesafeliyim.
 
Son düzenleme:

murats

Onursal Üye
5 Şub 2011
1,216
5,042
Ben sanatçının karakteri, ahlaki/kanuni/dini dizgelere uygun davranıp davranmadığını,
eserlerinin sanatsal değerinden ve beğenilerimden bağımsız tutabiliyorum.
Yani "çok özel film, çok etkileyici roman, ne şarkı be, off ne mesajlar var bu oyunda, çok duygulandım ne güzel anlatmış şiirde" deyip, ardından "bok gibi bir adammış ama gerçek hayatta" da diyebilirim. İkisi arasında benim için net bir sınır var.
(Tabi burada bir parantez var. Hayatında tasvip etmediğim düşüncelerinin, politik görüşünün, 'hastalığının' emareleri ya da 'mesajları' varsa eserinde o zaman bağımsız düşünemem ve karakteriyle eseri üstüste birleşmiştir ve o durumda sanatçının düşüncelerinden haberdar olduğum için, eserini de reddederim; düşüncelerinin içkinliğine, özgünlüğüne, eserin sanatsal değerine çok prim vermeyebilirim. / kapa-parantez. )

Sanatçıya göstereceğim tepkinin ebadında, yukarıdaki parantez dışında şu değişkenler de var. Sanatçı bana ne uzaklıkta? Hem zamansal, hem coğrafi olarak. Yani geçmişte mi yaşamış (o zamanının görüşleri ve şartlarına göre) günümüzde mi (şimdiki değerler ve hassasiyetler, medeniyetle)... Dünya'nın başka bir yerinde mi, yoksa ülkemden mi? Onun daha çok ünlenmesini ya da varlıklanmasını sağlıyor muyum? Yani ün ve para kazanmasında etken miyim? Sonra eserleri gerçekten (tekrar kontrol ederek) benim için benzersiz biriciklikte mi? Duygusal mı davrandım yoksa gerçek haksızlık yapılamayacak kadar ender bir eser mi?

Burada bir kronolojiden de bahsetmek lazım. Yani sanatçının eseriyle mi önce tanıştınız, yoksa karakteri/düşüncelerini öğrendikten sonra mı izlediniz/okudunuz?

Duygusal bağ olumlu mu olumsuz mu oluştu ilk?
 

kemalettin

Onursal Üye
13 Eyl 2011
521
2,678





Ben de bu konularda ikilem yaşıyorum.
İkinci mesajınızda gerçekten sorgulanması gereken çok önemli noktalar / sorular var.
Şu an tam müsait olmadığım için akşama veya hafta sonunda yanıtlamaya çalışacağım
 

Calligrapher

Onursal Üye
5 Nis 2021
1,158
6,847
Bu konu dünyada da çokça tartışılmakta. Özellikle İnternet ve sosyal medyanın yaşamımıza girmesiyle birlikte, kişiler daha görünür hale geldiler. Eskiden bir yazar / çizer / sanatçı sadece bir isimden ibaret ve eserleri ön planda iken, günümüzde haklarındaki en mahrem detaylardan bile İnternet sayesinde haberdar oluyoruz. Tabii bir de zaman zaman belli düşünceler yaygınlık kazanabiliyor ve geçmişte normal kabul edilen kimi durumlar, bu yeni düşünceye göre anormal olarak değerlendirilebiliyor. Bu konuda güncel bir örnek, Harry Potter kitaplarını yazan J.K. Rowling. Rowling'in geçmişte sarfetmiş olduğu transgenderizme ilişkin eleştirel bir beyanı ortaya çıkınca, Harry Potter kitaplarının protesto edilmesi gündeme geldi. Dolayısıyla, "doğru" ne, "yanlış" ne? Ya da sizin tabirinizle "ahlaki" olan nedir? Şimdiki zamanda "ahlak dışı" kabul edilen bir şey, geçmişte ahlaka uygun kabul ediliyor olabilir. Benzer şekilde burada ahlaki görülen bir davranış, Batı'da ahlak dışı değerlendirilebilir (ya da tersi). 2. Büyük Savaşı Hitler kazansa ve Almanya dünyanın süper gücü olsaydı, medya ve iletişim kaynaklarını bugüne kadar onlar kontrol etseydi, Knut Hamsun'u hala ülkesine ihanet etmiş sayacak mıydık? Sorular uzatılabilir. Yaygın görüş, sanat eseri değerlendirilirken sanatçının özel yaşamının dikkate alınmaması gerektiğidir, bu çoğu kez mümkün olmasa da! Aksi halde, sanat ve edebiyat eserini hayatımızdan çıkarmamız gerekecektir. Konunun bir de eser tarafı var, bir sanat eserini nasıl ve neden beğeniriz? Bir grup insana, kimin yaptığını söylemeden, Hitler'in gençliğinde yaptığı bazı tabloları gösterip değerlendirmelerini istemişler. Çoğu kişi çok beğendiğini söylemiş. Başka bir gruba ise, aynı soruyu bu kez Hitler'in yaptığını belirterek sormuşlar. Cevaplayanların tamamı hiç beğenmediklerini ifade etmişler. Dolayısıyla, tutumlarımız, önyargılarımız beğenilerimizi yakından etkiler. Kitle iletişim araçlarının (ve günümüzde sosyal medyanın) tutumlarımız üzerindeki muazzam etkisini de dikkate almamız gerekir.
 
Son düzenleme:

Tanerr

Kıdemli Üye
21 Eyl 2018
113
420
Arkadaşlar sayın kemalettin in açmış olduğu arkadaşlarında katıldığı bu seviyeli duzeyli ve düşündürücü tartışmaya, tartışmada demeyelim de öğretici ve bilgilendirici fikirleri için hem kendisine hemde değerli fikirlerini sunan tüm arkadaş lara teşekkür ederim....
 

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,000
5,925
Bu önemli konu hakkında ben de birşeyler yazayım diye düşündüm . Ama , dostlarımızın çok güzel ifade ettiklerini gördüğümden tekrar gibi olacaktı . Özellikle değerli @Calligrapher tarafından paylaşılan mesajındaki , tüm cümlelerine aynen katıldığımı belirtmek isterim . Bu arada , konuyu gündeme getiren sayın @kemalettin"e teşekkür ediyorum.
 

kemalettin

Onursal Üye
13 Eyl 2011
521
2,678
Örnek olarak Hamsun u ele alırsak
Nazilerin ırkçı ideolojilerini benimseyen Hamsun,
Norveç'in bağımsızlığını savunan ben de dahil birçok insanın gözünde ülkesine ihanet etmiş olarak görülüyor

Ben konuyu bir kişinin sanatsal eserlerini ve kişisel tutumlarını nasıl ayrıştırdığımızla ilgili etik bir tartışma konusu olan "sanatçı ahlakı" olarak ele aldığımda sanatçının bana göre ahlaki değerleriyle eserleri arasına ne yazık ki bir sınır koyamıyorum

Sanatçının eseriyle önceden tanışmıştım, daha sonra geçmişi üzerine okuduklarım beni üzdü, yani olumlu olan bağ sonra olumsuza dönüştü

Bir yazarın veya sanatçının eserlerini takdir etmek ve değerlendirmek, hem kişiliği hem de eserlerin kalitesini dikkate almayı gerektirir ve kişisel tercihlerimi ve değerlendirmelerimi yaparken, bütünlük ve tutarlılık bence önemli

Bir sanat eserinin yaratıcılığı, estetiği ve mesajı, genellikle sanatçının özel hayatındaki eylemleri veya kişiliği kadar değerli olduğu için Knut Hamsun'un eserlerini takdir etme veya reddetme konusu da o ölçüde önemli.

Hamsun'un eserleri edebi değerleriyle takdir edilebilirken, kişiliğindeki tarihi olaylara da dikkat edildiğinde her iki yönünün de bir arada ele alınması ve dikkate alınması, daha objektif bir değerlendirmemize yardımcı olabilecekken halen bir ikilem içinde olmamak ise elde değil
 

Calligrapher

Onursal Üye
5 Nis 2021
1,158
6,847
Çok haklısınız. Fakat şöyle bir şey de var: Hamsun 1920'de Nobel Ödülüne layık görülmüş ve dünya çapındaki şöhretini de büyük ölçüde bu ödüle borçlu. Diyelim ki, aynı eserleri 1945'ten sonra yazmış olsa, Nazi yanlısı görüşlerine rağmen yine Nobel'e layık görülür müydü? Bunun cevabının hayır olacağı konusunda herhalde kimsenin şüphesi yoktur. Bu durumda, dünya çapında tanınmayacak, eserleri başka dillere çevrilmeyecek ve çoğumuz bu ikileme düşmeyecekti. Değerli @murats 'ın dediği gibi, zaman ve mekan olarak yakınınızda bulunan sanatçı ve eserleri hakkındaki değerlendirmeleriniz biraz daha fazla etkilenecektir ilgili sanatçının kişiliğinden. Yakın zamanda Yılmaz Güney'e ilişkin bu türden bir tartışma yaşanmıştı, hatırlarsınız. Tabii bizde (belki her yerde aynıdır?) bu tartışmalar politik / dünya görüşümüze göre de şekilleniyor. Kendi görüşümüze yakın bir sanatçı için rahatlıkla "eser ayrı, sanatçının özel yaşamı ayrı" derken, karşıt görüşlü biri içinse "eser sanatçının kişiliğinden soyutlanamaz" diyebiliyoruz!
 

Ray Luca

Aktif Üye
11 Tem 2016
353
1,341
Çengelköy
Knut Hamsun'ın sanırım dilimizdeki tüm kitaplarını okudum. Bazılarını farklı çevirmenler ile birkaç kere okudum. Çok çeşitli yazarlardan çok fazla sayıda kitap okumuş biri olarak şunu söylemek isterim ki Knut Hamsun mükemmel bir yazardır. Bahse konu Nazi sempatizanlığı benim de hoşuma gitmemişti öğrendiğimde. Ancak ne yalan söyleyeyim, "Bu nedenle Knut Hamsun'u sevmem." demeye dilim varmaz. Pan, Victroria, Göçebe, Açlık hele ki Toprak Yeşerince...
Buna benzer bir tartışma bizde de oldu hatırlarsınız. Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülü aldığında birçok kişi, Ermeni meselesi konusunda sarf ettiği bazı söylemler nedeni ile bu ödülün ona verildiğini söyledi. Yine birçok Orhan Pamuk kitabını okumuş biri olarak söylemek isterim ki Nobel'i hangi nedenden almış olursa olsun, Orhan Pamuk gerçekten çok iyi bir yazardır. Özellikle de "Benim Adım Kırmızı".
@Calligrapher'ın belirttiği gibi, konuya bakış açımızı kendi görüşümüze yakınlık veya uzaklığa göre belirliyoruz sıklıkla. Ben de çok farklı değilim ama sanatçının eserlerinin değerini, saygınlığını, güzelliğini ya da tam tersi kötülüğünü, çirkinliğini sanatçının kişisel görüşlerinden ve özel yaşamından ayrı değerlendirmeye çalışırım. Benim gibi düşünen birinin kötü eserlerini sadece benden olduğu için beğendiğimi söyleyemem ve aynı şekilde benden olmayan birinin güzel eserlerine de beğenmedim diyemem. Yine de küçük bir not olarak ekleyeyim; sanatçılar, özellikle yazın alanındaki sanatçılar fikirlerini eserlerine bir şekilde yedirirler. Yani senden olmayan sanatçının senden olmayan fikirlerini içeren bir eseri de beğenebiliyor muyuz sanatsal açıdan değerlendirdiğimizde?
 

Meminca

Aktif Üye
24 Kas 2017
421
1,398
Ankara
Tekrar merhabalar, bu güzel tartışmayı açan ve seviyeli ve öğretici bir şekilde sürdüren arkadaşlar (ben bütün katılımcıların öyle olduğunu düşünüyorum) teşekkürler. Ben bir eseri değerlendirirken onu ortaya koyan sanatçının kişiliğinin esas belirleyici olmaması gerektiği yönünde görüş ifade etmiştim. Ray Luca'nın "sanatçılar, özellikle yazın alanındaki sanatçılar fikirlerini eserlerine bir şekilde yedirirler" görüşüne katılıyorum. Sadece sanatçılar değil, herkesin yaptığı işlerde kişiliğinin dolayısıyla kişiliğinin en önemli unsuru fikirlerinin doğrudan etkisi vardır. Bu durum sanatçılarda belki daha barizdir. Fakat insanın fikirleri bir yandan sürekli değişim içerisinde olabilirken öte yandan çok çeşitlidir. Farklı konulara yaklaşım tarzımız, kanaatlerimizin her zaman birbiriyle tutarlı olduğunu söylemek zordur. Benimsenen bir ideoloji, tutum veya bakış açısı kişiliğimizin baskın özelliğini oluştursa bile (bu bile tartışmaya açıktır, en azından etkileri bakımından) diğer başka şeyler de (duygular, ihtiraslar, hayaller...) duruma göre davranışımız ve sanatçı isek eserlerimiz üzerinde etkide bulunur. Bir seri katilin merhametli davrandığı, siyasi olarak ultra liberal olan birisinin otoriter, baskıcı bir aile reisi olması, hırsızın çaldığıyla iyilik yapması... örnekler çoğaltılabilir. Böbreğini bağışlayıp ölmekte olan birisinin hayatını kurtaran kişinin acımasız bir katil olduğunu öğrendiğimizde yaptığı bağışın önemi değişecek midir? Veya geçmişte acımasız bir katil fakat artık pişman olmuş biri ise değerlendirmede bu hafifletici sebep mi olacaktır? Veya bağışçı kimliğini gizli tuttuysa ne olacaktır? Yarın birisi çıkar ve kesin delillerle Hamsun'ın aslında hiçbir şekilde Nazi bağlantısı olmadığını, tam tersine ülkesinin Nazi işgaline karşı savaştığını, o dönemde yaşamış aynı isimde bir hainle karıştırıldığından hakkında böyle suçlamalar yapıldığını ortaya koysa bir anda romanlarının edebi değeri yükselecek mi? Cevap evetse ortada sanat diye bir şey yok demektir.
 

Calligrapher

Onursal Üye
5 Nis 2021
1,158
6,847
Değerli @Ray Luca gibi, ben de Hamsun'un da, Pamuk'un da çok iyi yazarlar olduğunu düşünüyorum. Hatta Pamuk'un Nobel almasında Ermeni meselesi konusundaki görüşlerinin etkisi olmadığını da düşünüyorum (bence, o dönemde, hızla "liberalleşen", "yükselen" bir Türkiye modası vardı, tıpkı şimdilerde dünya arenasında yaşanan Hindistan modası gibi! Nitekim o dönemde AB ile üyelik müzakerelerinin başlatılmasına dahi karar verilmişti. Öyle bir ortamda İsveç Akademisi de üzerine düşeni yerine getirmiş ve bir Türk'ü Nobel Edebiyat Ödülüne layık görmüştü.) Uluslararası saygınlığı olan ödüller zaten gerçekten "iyi" olana verilir. Sırf kendi görüşlerine uygun diye sıradan bir edebiyatçıya ödül vermezler, aksi halde saygınlıkları yerle bir olurdu. Fakat, buradaki sorun, çok sayıdaki iyiler arasında seçimin nasıl yapıldığıdır. İşte tam bu noktada Akademi üyelerinin dünya görüşleri devreye girer -ki o görüşler de elbette yerinde saymaz, zamanın ruhuna göre değişkenlik arz eder.
Yine @Ray Luca 'nın "senden olmayan sanatçının senden olmayan fikirlerini içeren bir eseri de beğenebiliyor muyuz sanatsal açıdan değerlendirdiğimizde?" sorusuna, kendi adıma cevabım, eğer gerekli sanatsal ve estetik kriterleri taşıyorsa "evet"tir. Ama ne yazık ki, toplumsal bölünmüşlüğün çok katı olduğu ülkemizde "evet" cevabı verenlerin sayısı düşük çıkar gibime geliyor. Yaşı yetenler hatırlayacaktır, 80'li yılların başlarında Tarık Buğra'nın aynı adlı eserinden uyarlanan, Yücel Çakmaklı'nın yönettiği "Küçük Ağa" dizisi TRT ekranlarında yayınlandığında müthiş ses getirmişti. Buğra, muhafazakar / sağ eğilimli bir yazar olduğu için sadece sağ kesimin gazetelerinde, dergi ve yayınlarında yer bulabiliyordu, bu nedenle sol eğilimli kesimlerce ismi çok fazla bilinmiyordu. Dizinin müthiş başarısı Buğra'nın sanatını da ister istemez gündeme getirince, sol eğilimli gazete ve dergilerde de Buğra ile ilgili yazılar çıkmaya başladı (Merhum Uğur Mumcu bile bir köşe yazısında Buğra'dan bahsetmişti). Yani demem o ki, iyi olmak tek başına bir anlam ifade etmiyor.
Değerli @Meminca 'nın "Cevap evetse ortada sanat diye bir şey yok demektir" cümlesi de kafamda sanat nedir, sanat diye bir şey gerçekte var mıdır gibi soruların yankılanmasına yol açtı. Bu sorular bizzat sanat dünyasının içinde de en çok tartışılan konular arasında yer almaktadır. Ünlü İngiliz kavramsal sanatçı Keith Arnatt'ın, Londra Tate Gallery'de 1971 yılında açtığı sergide tek bir eser yer alıyordu, bembeyaz duvar üzerinde "Keith Arnatt is An Artist" (Keith Arnatt Bir Sanatçıdır) yazısı! Sergi yoğun tartışmalara yol açmış, sanat ve sanatçı nedir sorusu gündeme gelmişti. Sanat dünyasında ilişkilerin, pazarlamanın önemi muazzam derecede yüksek. Köşe başlarını tutmuş kişilerin gözüne girmeyi başaramamışsanız, ağzınızla kuş tutsanız sanatçı olamazsınız. Demem o ki, dediğiniz gibi Hamsun'un masumiyeti ortaya çıkarsa, eminim "değeri" de bir şekilde artar.
Değerli @kemalettin konuyu esasen sanatçıların "ahlak dışı" davranışları üzerinden başlatmıştı. İkisi aynı şey olmamakla birlikte, tartışmayı -istemeden de olsa- sanatçının politik / dünya görüşüne kaydırmış olduk. Bununla birlikte, her iki durumda da, naçizane görüşüm, tıpkı bazı sınavlarda öğrencinin isminin üzerinin kapatılarak sınav kağıdının değerlendirilmesi gibi, sanatçının kim olduğunun "unutularak" sadece esere odaklanmanın en doğrusu olduğudur. Bununla birlikte, eser seçiminde, genel olarak, beğendiğimiz sanatçılara öncelik verme eğiliminde olduğumuz da bir gerçek.
 

kemalettin

Onursal Üye
13 Eyl 2011
521
2,678
Buraya kadar paylaştığınız görüşleriniz o kadar zengin bir içerik oluşturmuş ki
hepsi bir yerde derlenebilse, neredeyse eşsiz bir eser oluşturabilir

Ve keşke tüm paylaşılan bu değerli görüşlerden alıntılar yaparak birşeyler söyleyebilsem derken
şimdilik sadece bir tanesi hakkında kişisel görüşüme biraz olsa açıklık getirmek istiyorum:
Sayın Ray Luca'nın paylaşımında bahsedilen "Nazi Sematizanlığı" konusunun "beni" ne kadar etkileyebileceği konusu

Bahse konu Nazi sempatizanlığı benim de hoşuma gitmemişti öğrendiğimde.

Benim kabullenemediğim asıl olay "Nazi Sempatizanlığı"ndan da öte bir "ihanet" olgusu
-ülkesini işgal edenlere destek vermesi yani ülkesine ve halkına ihanet etmesini kabullenemiyorum
Her ne kadar kendi ülkesi Norveç ve halkı kendisini affetmiş onu sonraki yıllarda onore edecek şeyler yapmış ve de onu 90 lı yaşlara kadar yaşatmış olsa bile ben bu yaptığı ihaneti dışardan birisi olarak bile kabullenemeyecek kadar çok mu katıyım ki bu "katılık" da ayrıca sorgulanmalı
 
Üst