Kemah

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,209
NeverLand
Dervis_Bey_1.jpg

Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Erzincan İli’ne bağlı bir ilçe olan Kemah, doğu ve kuzeydoğuda Merkez ilçe, güneyde Tunceli ili, batıda İliç, kuzeyde de Refahiye ilçeleri ile çevrilidir.

Erzincan’ın alan bakımından en büyük ilçesidir. İlçe toprakları, Karası Irmağı ve kollarının parçaladığı dağlardan oluşur. Kuzey kesimini Könem Dağı (3.045 m.) güney kesimini ise Munzur ve Mercan dağları engebelendirir. Munzur Dağlarının en yüksek noktalarından Bağırbaşı Dağı (3.183 m.) ve Kocagölbaşı Tepesi (3.329 m.) ilçe sınırları içerisindedir. Munzur Dağları ve Mercan dağlarının batı uzantıları Tunceli ili ile doğal sınırı oluşturur. İlçe topraklarını Karasu Irmağı sulamaktadır.

Erzincan’a 52 km. uzaklıktaki ilçenin yüzölçümü 2.354 km2 olup, toplam nüfusu 13.675’tir.

İlçenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler, buğday, arpa ve patatestir. Az miktarda soğan, elma, baklagiller, ceviz, çekirdeksiz dur ve üzüm yetiştirilir. Hayvancılıkta koyun ve kıl keçisi yetiştirilir. İlçe topraklarında linyit ve kayatuzu yatakları bulunmaktadır.

Kemah, Hitit kaynaklarında Kumaha adı ile geçmektedir. Tanasur Çayı kıyısındaki tepede Arsaklılar tarafından yapıldığı sanılan kalenin Kamaha-Ani adı ile anıldığı bilinmektedir. Roma ve Bizans egemenliğinden sonra XI.yüzyıl sonlarında Malazgirt Zaferi’nden (1071) sonra Mengüceklerin eline geçen yöre, daha sonraları Selçukluların, İlhanlıların ve Celayirlilerin eline geçmiştir. 1370-1403 yılları arasında da Mutahharten’in yönetimine girmiş, Timur’un Anadolu seferi sırasında işgal edilen Kemah, kısa bir süre Akkoyunlular’ın yönetiminde kaldıktan sonra, 1515’te Bıyıklı Mehmed Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. XIX.yüzyıl sonlarında Diyarbekir Eyaleti’ne bağlı bir sancak iken, daha sonraları Erzurum Eyaleti’nin Erzincan Sancağı’na bağlı kaza durumuna getirilmiştir.

İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Kemah Kalesi, Gözetleme Kulesi, Taşdibi Kilisesi , Meryem Ana Kilisesi, Çamlı Manastır (İsa Voriç Kilisesi), Gülabi Bey Camisi, Alaettin Bey Çeşmesi, Hacı Mehmet Bey Çeşmesi, Tugay Hatun Kümbeti, Melik Gazi (Kümbeti) Türbesi, Behram Şah (Kümbeti) Türbesi , Gülcü Baba Kümbeti, Ali Baba Türbesi, Midilli Baba Türbesi, Kalem Yakup Türbesi, İskender Baba Türbesi, İsimsiz Türbe, Gülabi Bey Hamamı, Pazaryeri Çeşmesi, Alaaddin Bey Çeşmesi, Hacı Mehmet Bey Çeşmesi, Melik Gazi Zaviyesi bulunmaktadır. Ayrıca ilçede Ayranpınar Köyü’nde Buz Mağaraları, Soğuk Sular Piknik Alanı ve Kömür, Tımısı ve Yerhan Tuzlaları ilçenin doğal oluşumlarıdır.

Kemah Kalesi

KemahKalesi.jpg


Erzincan, Kemah İlçesinde bulunan Kemah Kalesi, Kemah Boğazına bakan kayalık bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Bu kalenin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak aydınlatılamamıştır.Ulaşımı son derece güç olan bu kaleyi, çevreye hakim olabilmek için almaya çalışmışlardır.

Eski dönemlerde bu kaleye “Gayri Kaabil-i Teshir (alınamaz)” gözü ile bakılmıştır. Kaleye Ani, Brana, Gamahha ve Berberi Zemin Kalesi isimleri verilmiştir. Kalede Arşak krallarının ismi geçmesinden ötürü Hititler zamanında yapıldığı sanılmaktadır. Ancak bu iddialar da kesinlik kazanamamıştır. Kemah Kalesinin bugünkü kalıntıları Orta Çağdan kalmıştır. Yörenin XI.yüzyılda Selçuklulardan Mengücek Bey tarafından ele geçirilmesi ile birlikte kale de onların eline geçmiştir.

Bugünkü durumuyla kale burçları ve duvarları büyük blok taşlardan yapılmış beş köşeli bir yapıdır. Kale 700.000-800.000 m.lik bir alana yayılmıştır. Bu kadar geniş bir alan içerisindeki kaleyi keskin uçurumlar ayrıca doğal bir konuma getirmiştir. Ayrıca Fırat Nehri’nin kuzey-batısındaki Tanasur Çayı da onları tamamlamıştır. Kaleyi kuzey ve batıdan çevreleyen dağlık alan da adeta ikinci bir sur konumundadır. Yavuz Sultan Selim l515’de burasını ele geçirdikten sonra yeni bir burç daha kaleye eklenmiştir. Kalenin en ilginç yönü güneye bakan yönündeki üç katlı demirden yapılmış kapısıdır. Ayrıca yontma kesme taşlardan yapılmış Kral Kızı Kulesi de üzerinde durulacak bir eserdir. Kapının bulunduğu alanda ikinci bir sur bulunmakta olup bunlar meyilli bir şekilde aşağıya doğru inmektedir. Kalenin doğusunda Fırat Nehri’ne inen tüneller bulunmaktadır. Ancak bunlar günümüze harap ve özelliğini yitirmiş olarak gelebilmişlerdir. İç kalede Osmanlı döneminde bir mahalle kurulmuş, burada 60 ev yapılmıştır. Buna bir de mescit eklenmiş, günümüze yalnızca 3 m. yüksekliğinde minare kalıntısı ile bazı evlerin temel kalıntıları gelebilmiştir. Kaleyi ikiye ayıran iç surun kalıntıları dikkati çekmektedir.

XVI. yüzyıl ortalarına kadar stratejik önemini koruyabilen Kemah Kalesi için Hoca Saadettin Efendi;

“ Kemah Kalesi ki, gök kubbeye ulaşmış bir ulu sarayı andırır. Kuleleriyse yıldızlarla başa baştır. Feleklere değen bir dağ üzerine sağlamca oturmuş olup, yücelikte başı göğe ermiş ve bağlar, bostanlarla çevrilmiştir. Eteğinden derin bir dere akar ki, hayal ipiyle bile ol derenin dibine inmek bir boş hayaldir. Dibi o denli derin ki, uzaklık tasavvuru bile bunda noksan kalır. Ne hisarının ucuna akıl merdivenleriyle çıkmak mümkün, ne de eteklerindeki derenin dibine zannın adımlarıyla inmek düşünülebilir.

Bir iri kayanın düzü tek parça
Hisardan yanıysa daracık bir gemi
İnce uzun bir dev eteklerinde
Daracık sanılır geniş meydanı
Bahçeleri kıyısından hep Fırat Akar
Cenneti andırır, hem cana can katar.”
Demektedir.

Yavuz Sultan Selim, Kemah Kalesi’nin ele geçirdikten sonra, bununla ilgili olarak oğlu Şehzade Süleyman’a (Kanuni Sultan Süleyman) yazdığı Cemaziyelevvel ortası 921 (1515)
“Sahibi olduğum saltanat tacının ve memleketimin kıymetli şehzadesi, yüksek hilafet incisi oğlum Süleyman Şah: Bu fermanı alınca bilmiş ol ki, bu senenin (Rebiyülaharının 5 i) 19 Mayıs 1515 Cumartesi günü Kemah üzerine yürüdüm. Her taraftan ejder ağızlı toplarımla gök gürültülü ve yıldırımlar gibi ateş açarak kale bedenlerini dövdürdüm. Kale içindekilerin başına kıyamet alametleri gibi ateş yağınca, muharebe etmekten bile aciz kalarak sersemlediler. Askerlerim hiç telaşsız hücum ederek kale burçlarına çıkıp İslam bayrağını diktiler. İkindiye yakın fetih tamamlanarak kötülerin başı kesildi. Kale içindeki ehli İslam malum olduğundan, dinsizlerden temizlendi. Kale beyi ve dizdarlar tayin edildi.”

Yavuz Sultan Selim’in kaleyi ele geçirdikten sonra buraya koydurduğu kitabe günümüze ulaşamamıştır.Bu kitabenin Kemah’daki bir evin duvarında bulunduğu ve köşe taşı olarak kullanıldığı söylenmektedir.

Evliya Çelebi de Kemah Kalesi için şunları yazmıştır:

“Kale eski kayserlerden biri tarafından yaptırılmıştır. Sonra Uzun Hasan’ın eline geçmiş ve Timur muhasarasına uğramışsa da dayanmıştır. Sonra 1.Selim şehzadeliği sırasında Trabzon’da iken bir yolunu bularak bu kaleyi fethedip içine asker koymuştur. Sonraları Şah İsmail isyan ederek bu kaleyi ele geçirmiştir. Sonra Sultan Selim tahta geçince ilkönce Acem’e savaş açmış,kalabalık bir askerle Anadolu içinden gelip Kemah kalesini kuşatmış ve fethetmiştir. Kalenin Yapısı:Beşgen şeklinde, Şeddadi tarzda yapılmış büyük süslü ve güzel bir kaledir. Burç ve duvarları büyük taşlarla yapılmıştır. Erzurum sınırında eşi benzeri yoktur. Ama Fırat nehrine aşırı havalesi vardır amma ondan zarar gelmez. Kıbleye bakan bir kapısıyla ondan içeri iki kat kapısı vardır. Üçü de değerli taşlarla bezenmiş, dayanıklı demir kapılardır. İlk kapının iç yüzünde sağ ve solda ikişer tunç top vardır. Boyları 27’şer karış olup, üç kantar ağırlığında gülle atarlar. Tuhaftır ki, böyle ağır, acayip, kalkıp inmesi zor topları, bu yalçın kaya üzerine nasıl çıkarıp da koymuşlar? İçerdeki padişah katının kapısı üzerinde bir pehlivan gürzü (eskiden silah olarak kullanılan uzun saplı, büyük demir topuz) bir ok ve Hz. Ali’nin yayı asılmıştır.

İç kalede toprak örtülü 600 kadar ev vardır; dar alanda yapılmış bağsız bahçesiz evlerdir. İçerisinde Kara Yakupoğlu’nun, İbrahim Çelebi’nin evlerinden başka bahçeli ev yoktur. Kale içinde kullanılmaz boş arazi çoktur. Hatta boş olan yerlerde 5 buğday ambarı var. İçi Selim Han’dan beri pirinç çeltiği ve darıyla doludur. Gören,bugün harmandan getirilmiş sanır. Kuşatmada asker bununla idare ederdi. Bu iç kalede 11 mihrap vardır. Üçü camidir. Kale kapısından sonraki Bey Cami çok büyük ve eski tarzdadır. Bir kagir minaresi vardır. Bunun dışındakiler tahta minareli olup diğerleri minaresiz mescitlerdir. Kalenin kuzeyinde Şehitler kalesi üstünde büyük küçük 32 adet top vardır. Kapının aşağısından ta nehre kadar inen kayadan kesme su yolu vardır. Kuşatmada oradan su alıp susuzluğu giderirler. Aşağıdaki birbirine yakın üç su sarnıcı vardır. Birisi ab-ı hayat , biri güherçileli su, diğeri tuzlu sudur. Bu şehrin de güzelleri dünya güzelleridir.”


Gülabi Bey Camisi

Erzincan Kemah ilçesi Çarşı mahallesi’nde bulunan Gülabi Bey Camisi’ni 1454 yılında Emir Gülabi Bey yaptırmıştır. Caminin üç kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabelerden birisinde caminin 1454’te Emir Gülabi Bey tarafından yaptırıldığı, diğeri de XIII.yüzyıla ait onarım kitabesidir. Üçüncü kitabe 1328 tarihli olup, bir başka yapıdan buraya getirilmiş ve cami ile bir ilgisi bulunmamaktadır.

Gülabi Bey Camisi kare planlı, üzeri çatı ile örtülü bir yapı olup, kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Kuzey yönüne XIX.yüzyılın sonlarına doğru bir son cemaat yeri eklenmiştir. İbadet mekanı 12 ahşap sütunla dört sıra halinde beş sahna ayrılmıştır. Bu sütunlar ahşap yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmışlardır. Cami doğu ve batı duvarları iki sırada üçer, mihrap duvarında da iki yanda ikişer pencere ile aydınlatılmıştır.

Mihrap dikdörtgen bir niş içerisindedir. Mukarnaslı bir dolgu ile sona ermektedir. Mihrap iki yanındaki iki sütunçe ile sınırlandırılmıştır. Caminin içerisi Barok döneme ait çeşitli bitkisel motiflerle süslenmiştir.

Melik Gazi Zaviyesi

denizyel_S5000896.jpg


Erzincan Kemah ilçesindeki Melik Gazi Türbesi’nin yanında Melik Gazi Zaviyesi bulunmaktadır. Zaviyenin ne zaman yapıldığını belirten kitabesi bulunmamaktadır. Bununla beraber Melik Gazi’nin yaşadığı dönem dikkate alınacak olunursa zaviyenin XII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Melik Gazi Zaviyesi kesme taştan dikdörtgen planlı bir yapıdır. Kuzey yönünden girilen yapı iki bölümlü olup, üzeri iki kubbe ile örtülmüştür. Zaviyenin taşları sökülmüş bu bakımdan da harap bir duruma gelmiştir.

Gözetleme Kulesi

00046776.jpg


Erzincan Kemah ilçesinde, Fırat Nehri’nin solundaki dik bir kayalığın ucunda bulunan bu kule, gözetleme kulesi olarak yapılmıştır. Aynı zamanda bu kulenin yanındaki karayolu yapılmadan önce buradaki yoldan geçenlerden Bac (geçiş ücreti) alındığı yer olarak da nitelendirilmiştir. Kitabesi bulunmayan bu kulenin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Mimari üslubundan kulenin XII.-XIII. Yüzyıllarda, Selçuklular döneminden kaldığı sanılmaktadır.

Kule sekizgen planlı olup, kesme taştan iki katlıdır. Birinci katın üzerinde rölyefli kalın bir silme bulunmaktadır. Kuzey yönünde silmelerle çevrili olan kule kapısı sivri kemerlidir. Kulenin ikinci katında biri güneydeki Kemah’a ve yola, diğeri de batıda Fırat’a yönelik iki penceresi bulunmaktadır.

Gözetleme kulesi oldukça sade bir yapıdır ve geç devirlerde de onarılmıştır.

Tugay Hatun Kümbeti

00046025.jpg


Erzincan Kemah İlçesi Çarşı Mahallesi’nde Gülabi Bey Camisi’nin 100 m. kadar güney batısında özel bir kişinin mülkiyetindeki bahçe içerisindedir.

Tugay Hatun, Hüdabende Mehmet’in eşidir. Sultan Mehmet Harbende’nin Kemah’a ne zaman ve niçin geldiği ve karısı Tugay Hatun’un Kemah’a niçin geldiğine ve burada ne kadar yaşadığına dair hiç bir kayıt yoktur

Tugay Hatun Kümbeti’nin XIII.yüzyılda Mengücek Beyliği Döneminde yapıldığı sanılmaktadır.

Türbe kesme taştan, iki katlı silindirik gövdeli olup üzeri piramidal bir külah ile örtülüdür Türbenin özenli bir taş işçiliği vardır. Kıvrık dallar, Rumiler, Selçuklu geçmeleri, örgüler bitkisel motifler, palmetler dört dizi halinde türbenin gövdesini sarmıştır. Ayrıca çatı boyunca, palmetlerden oluşan bir korniş de yapıyı çevrelemektedir. Kapı kenarları ile saçaklarda zengin bir bezeme görülmektedir.

Giriş kapısının da görkemli bir taş işçiliği bulunmakta olup, üzerinde kitabesi vardır. Kapı kenarları ve saçakları çok gösterişli bir işleme tekniği ile süslenmiştir. Alt katı dört sütun ve dört tane yarım kubbeden meydana gelmiştir.

Kitabe:

“La İlaheillallah Muhammeden Resulahüllah. Haza; İmaret El-Merhume Hatun. Bint-i Tabrama”.

Türbenin altındaki mumyalık haç planlı olup üzeri kubbe tonoz ile örtülüdür. Türbe günümüzde onarılmıştır.

Gülcü Baba Kümbeti

Erzincan Kemah’ta Taşboğası Mevkiinde yüksek bir tepe üzerindedir. XIII.yüzyılın ilk yarısında Gülcü Baba adına yaptırılmıştır.

Türbe kesme taştan iki katlıdır. Altta mumyalık denilen mezar odası, üstte de sandukanın bulunduğu kısım vardır. Sekizgen planlı olup, içten kubbe, dıştan da konik bir çatı ile örtülmüştür.

Türbe 1971 yılında onarılmış ve bu arada, önceden tuğla olan piramidal çatı kesme taştan yapılmıştır.

Gülabi Bey Hamamı

Erzincan Kemah ilçe merkezinde bulunan Gülabi Bey Camisi’nin batısında, çarşının ortasında yer almaktadır. Bu hamamın Gülabi Bey Camisi ile birlikte yaptırıldığı sanılmaktadır. Caminin 1454 yılında yapıldığı kitabesinden öğrenilmektedir. Buna dayanılarak Gülabi Bey hamamının da XV.yüzyılın ortalarında yapıldığı sanılmaktadır.

Hamam Klasik Osmanlı hamam tipi plan düzenindedir. Hamam kesme taş ve yer yer de moloz taştan yapılmıştır. Soyunmalık, soğukluk, sıcaklık ve külhan bölümlerinden oluşmaktadır. Sıcaklık büyük bir kubbe ile örtülüdür. Bu bölüme açılan eyvanların üzeri ise beşik tonozludur. Ayrıca kare planlı ve üzeri kubbeli iki halvet hücresi de sıcaklığın yanında yer almaktadır.

Taşdibi Kilisesi

00046794.jpg


Erzincan Kemah ilçesinin kuzeyinde, Karasu’nun kıyısında bulunan kayalıklar üzerinde, kayaların oyulması ile yapılmıştır. Bu yöredeki kiliselerin en eskilerinden biri olup, Hıristiyanlığın ilk yayıldığı döneme tarihlendirilmektedir.

Kilisenin bulunduğu mağaranın ön kısmına taşların oyulması ile yarım bir kubbe yapılmış ve buna eklenen bölümlerle de bir bütünlük kazandırılmıştır. Orta Çağ’ın sonlarına doğru yıkılmış olan bu kilise Ermeniler tarafından onarılmıştır.

Günümüzde harap bir durumda olan ancak, duvarları hala sağlam olan duvarlarında Hz.İsa, Hz.İsa ve Aziz Yuhannes’in freskleri görülmektedir.

Meryem Ana Kilisesi

Erzincan Kemah ilçesinde Koruyolu Köyü’nde bulunan kilisenin yazıtı bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Büyük olasılıkla XIX.yüzyılda yapılmış Ermeni kilisesidir.

Harap bir durumda olan kilise moloz taş ve tuğladan yapılmıştır.

İsa Voriç (Çamlı Manastır-Çangili Vang) Kilisesi

Erzincan Kemah İlçesi Gökkaya Köyü yakınlarında, Karadağ Yaylası’nda bulunan Ermeni manastırına ait bir kilisedir.

Günümüze harap ve çok yıkık olan kalıntıları gelmiştir. Kilise moloz taş ve tuğladan yapılmıştır.

Pazaryeri Çeşmesi

00047626.jpg


Erzincan Kemah ilçesinde bulunan Pazaryeri çeşmesi kesme taştan yapılmıştır. Çeşmenin kitabe yeri olmasına rağmen kitabesi günümüze ulaşamamıştır. Bu bakımdan ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.

Silmeli hafif sivri kemer içerisine ayna taşı yerleştirilmiş, bunun iki yanına da su taslarının konulması için iki hücre yapılmıştır. Ayrıca silmelerle çeşmeye ikiye ayrılmış görüntüsü verilmiştir.

Alaaddin Bey Çeşmesi

Erzincan Kemah ilçe merkezinde bulunan Alaaddin Bey Çeşmesini 1879 yılında Alaaddin Bey yaptırmıştır.

XIX.yüzyıl özelliklerini taşıyan bir yapıya sahip olan çeşme, ayna taşı hazne ve yalaktan oluşmuştur. Çeşme üzerinde batı etkisindeki bezemeler dikkat çekmektedir.

Hacı Mehmet Bey Çeşmesi

Erzincan Kemah ilçe merkezinde, Eski Pazar yerinde bulunan çeşmenin kitabesinden öğrenildiğine göre 1875 yılında Hacı Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır.
 
Üst