Otacı
Süper Üye
- 5 Tem 2016
- 815
- 12,778
Soğuk bir kış gecesinde Kadıköy / Moda'da belki de hiç geri gelmeyecek Eski İstanbul'u beklemek... (Yıl 1954) Meşhur İstanbul Kışlarından...
Yakın tarihin diğer iki müthiş kışı... 1929 ve 1987 yılındaydı...
Bu müthiş fotoğrafa uygun bir şiir, Şair / Ünal Beskese'nin 1994 yılında yazdığı satırlarla geliyor:
Yerlerde bakır renkli çınar yaprakları yatardı, baygın
Ve buram buram iyot kokusu dolardı soluklara;
Bir başka olurdu 'teşrin'lerin gurubu Moda'da...
Akşam, Moda İskelesi'ne al ipekten bir şal gibi inerken
Burundaki ağaçların üzerinden bir duman görünür, derken,
Beyaz atlı bir kral gibidir 'Suvat' vapuru burnu dönerken.
İskelede eşlerini bekler İstanbul'un en şık ve güzel hanımları;
'Chanel'in, 'Arpej'in, 'Soir de Paris'nin iyotu bastıran kokuları,
Ve bin bir hayâl içinde yeni yetme delikanlılar;
Bu defilenin hayran figüranları...
Kavuniçi'den eflâtuna dönerken ufkun rengi,
Sakin denizin üstünde başlar maviyle kurşûninin cengi.
Bir kuraldır ki, hiç bozulmaz; bu cengi hep kurşûni kazanır,
Sonra, yavaş yavaş o da kaybolur; deniz, lâciverte boyanır.
Şimdi, akşamın efsanesi başlar Moda'da bir yanda
'Koço'dan anason kokuları, şuh kahkahalar,
Bir yanda 'Deniz Klübü'; papyonlu beyler, tuvaletli hanımlar
Ve denizin üzerinde yakamozlar gibi kaynaşan sandallar,
Gülüşmeler, fısıldaşmalar, bakışmalar, selâmlaşmalar...
Sâkin denizde, yalnız küreklerin ürkek sesi
Ve Fenerbahçe'den yankılanan bir 'Münir Nurettin' nağmesi...
Sanki tüm güzellikler rol almış bu efsunlu oyunda.
Hele, bir de mehtap varsa Kalamış Koyu'nda;
Hiç bitmeyen bir rüya, bin bir gece masalları,
Bir ömre bedeldi Moda'da teşrin akşamları...
Şair / Ünal Beskese:
1937 İstanbul doğumlu. Bilebildiği kadarıyla, altı nesil İstanbullu bir aileye mensupmuş. İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu, Makina ve Gemi İnşa Yüksek Mühendisiymiş. Türkiye'nin en büyük kamu kuruluşlarından birinden, 1996 yılında Yönetim Kurulu Üyesi olarak emekli olmuş.
Doğanın her halini, yaşam yerlerinin ve insanlarınsa sakin olanlarını seviyor.
Teşrin ne demek diye merak edenler için: Yılın onuncu ve on birinci ayları olan Ekim ve Kasım aylarına verilen ortak ad.
O her zaman özlemini duyduğum eski zamanların İstanbul'undan esen hoş bir esinti gibi yüreğime doldu. O güzelim İstanbul'da şimdi ne o estetik, ne o kibar, nazik beyler, ve ne o eski doyulmayan hava var. O şık, nazik hanımların yerini, işe yetişmek için erkek gibi giyinen, veya kıyafetlerinde o şıklıkları aratırcasına koşturan kadınlar aldı. O nazik beyler, şimdi çok çok az... O asalet yok artık. İnsanlarda nedense o güzel ruh yavaş yavaş kayboldu. Eski tertemiz aşklar bile bayağılaştı. İnsanlarda birbirlerine güven duygusu bile kalmadı. Bize has o asalet, yerini sadece para diye açılmış gözlere bıraktı. Bunları, bu güzel şiirin altına yazmak ne kadar acı. Ama, durum böyle olunca, o güzelim eski İstanbul'u acı bir özlemle anmamak mümkün mü? Yüreğiniz dert görmesin sevgili şairim. Yüreğim kanıyor inanın. Ben, o duygusal, nazik ve güzel insanları arıyorum yine halâ gözlerim dolarak... Tam puanımla kutluyor, saygıyla ellerinizden öpüyorum.
Şiire "Sevda Çiçeği" rumuzuyla yorumlayan bir hanımefendiden alıntı yaptım... ___
Resimden ve şiirden arkadaşım Aydın Voyvotoğlu'nun bir facebook nostalji grubundaki paylaşımından haberdar oldum... bende renklendirme ve bilgiler ekleyerek zenginleştirmeye çalıştım.

Yakın tarihin diğer iki müthiş kışı... 1929 ve 1987 yılındaydı...
Bu müthiş fotoğrafa uygun bir şiir, Şair / Ünal Beskese'nin 1994 yılında yazdığı satırlarla geliyor:
Yerlerde bakır renkli çınar yaprakları yatardı, baygın
Ve buram buram iyot kokusu dolardı soluklara;
Bir başka olurdu 'teşrin'lerin gurubu Moda'da...
Akşam, Moda İskelesi'ne al ipekten bir şal gibi inerken
Burundaki ağaçların üzerinden bir duman görünür, derken,
Beyaz atlı bir kral gibidir 'Suvat' vapuru burnu dönerken.
İskelede eşlerini bekler İstanbul'un en şık ve güzel hanımları;
'Chanel'in, 'Arpej'in, 'Soir de Paris'nin iyotu bastıran kokuları,
Ve bin bir hayâl içinde yeni yetme delikanlılar;
Bu defilenin hayran figüranları...
Kavuniçi'den eflâtuna dönerken ufkun rengi,
Sakin denizin üstünde başlar maviyle kurşûninin cengi.
Bir kuraldır ki, hiç bozulmaz; bu cengi hep kurşûni kazanır,
Sonra, yavaş yavaş o da kaybolur; deniz, lâciverte boyanır.
Şimdi, akşamın efsanesi başlar Moda'da bir yanda
'Koço'dan anason kokuları, şuh kahkahalar,
Bir yanda 'Deniz Klübü'; papyonlu beyler, tuvaletli hanımlar
Ve denizin üzerinde yakamozlar gibi kaynaşan sandallar,
Gülüşmeler, fısıldaşmalar, bakışmalar, selâmlaşmalar...
Sâkin denizde, yalnız küreklerin ürkek sesi
Ve Fenerbahçe'den yankılanan bir 'Münir Nurettin' nağmesi...
Sanki tüm güzellikler rol almış bu efsunlu oyunda.
Hele, bir de mehtap varsa Kalamış Koyu'nda;
Hiç bitmeyen bir rüya, bin bir gece masalları,
Bir ömre bedeldi Moda'da teşrin akşamları...
Şair / Ünal Beskese:
1937 İstanbul doğumlu. Bilebildiği kadarıyla, altı nesil İstanbullu bir aileye mensupmuş. İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu, Makina ve Gemi İnşa Yüksek Mühendisiymiş. Türkiye'nin en büyük kamu kuruluşlarından birinden, 1996 yılında Yönetim Kurulu Üyesi olarak emekli olmuş.
Doğanın her halini, yaşam yerlerinin ve insanlarınsa sakin olanlarını seviyor.
Teşrin ne demek diye merak edenler için: Yılın onuncu ve on birinci ayları olan Ekim ve Kasım aylarına verilen ortak ad.

O her zaman özlemini duyduğum eski zamanların İstanbul'undan esen hoş bir esinti gibi yüreğime doldu. O güzelim İstanbul'da şimdi ne o estetik, ne o kibar, nazik beyler, ve ne o eski doyulmayan hava var. O şık, nazik hanımların yerini, işe yetişmek için erkek gibi giyinen, veya kıyafetlerinde o şıklıkları aratırcasına koşturan kadınlar aldı. O nazik beyler, şimdi çok çok az... O asalet yok artık. İnsanlarda nedense o güzel ruh yavaş yavaş kayboldu. Eski tertemiz aşklar bile bayağılaştı. İnsanlarda birbirlerine güven duygusu bile kalmadı. Bize has o asalet, yerini sadece para diye açılmış gözlere bıraktı. Bunları, bu güzel şiirin altına yazmak ne kadar acı. Ama, durum böyle olunca, o güzelim eski İstanbul'u acı bir özlemle anmamak mümkün mü? Yüreğiniz dert görmesin sevgili şairim. Yüreğim kanıyor inanın. Ben, o duygusal, nazik ve güzel insanları arıyorum yine halâ gözlerim dolarak... Tam puanımla kutluyor, saygıyla ellerinizden öpüyorum.
Şiire "Sevda Çiçeği" rumuzuyla yorumlayan bir hanımefendiden alıntı yaptım... ___
Resimden ve şiirden arkadaşım Aydın Voyvotoğlu'nun bir facebook nostalji grubundaki paylaşımından haberdar oldum... bende renklendirme ve bilgiler ekleyerek zenginleştirmeye çalıştım.