Giyotin - Mahkumun Ağzından Son Anları

gurselileri

Guest
18 Tem 2010
2,209
2,342
LÜLEBURGAZ
bto4u3z97pr80h9zw.jpg


giyotin


bir giyotin düşünün...

giyotin dediğin uzun aylar boyunca binlerce kafa kesti.

bir gün hücremde uyumaya çalışırken kim bilir kaçıncı defa, gardiyan
geldi ve rezalet kokan ağzını kullanarak bana giyotine gönderileceğim
müjdesini verdi, sevinmiştim. zira gerçekten de korkuyla, belki ölüm korkusuyla, ya da anlamsız bir koful olarak yaşamaya dayanamama kokusuyla yaşamaktansa ölmek daha iyi
olabilirdi. ve bun durumdan kurtulmamın yolu o soğuk metalden geçiyorsa eğer, her şey bir kaç saniye içinde olup bitecek ve ben giyotin tam da boynuma inecekken, bağlandığım andan itibaren geçecek bir kaç saniye içinde gerçek bir heyecan yaşayabilecektim.

heyecanlanmıştım.

sevinmiştim.

boynuma demir bir halka taktılar, gardiyan yerini cellada bıraktı (bu bir gelenekmiş; ömür giyotine varacak olan yol ise, yolda
kurbanına eşlik edermiş). cellat başında o kara örtü, git gide aydınlanan tünelde sırıtarak yürümeye başladı yanımda. dişlerini görüyordum korkunçtu, korkuyordum.

ve en sonunda ışık tamamıyla ele aldı ikimizi

platforma gelmiştik.

cellat bir salon dolusu insanı ringde eğlendiren pankreas
güreşçilerinden farksızdı; çok iriydi, kalın kollarıyla boğazıma sarıldı.

korkmamıştım ama canım acımıştı.

ellerimi bağladı ve başımı yerleştirdi oyuğa.

o her biri kafam kalınlığında olan kollarıyla halatı öyle ürkütücü sesler çıkararak çekmeye başladı ki bir an zihnimde şimşekler çakıyor sandım. algım uyuşuyordu sanki.

dedim ya; sanki işte..

anlıyordum:

yolun sonuna gelmiştim.

ben, inandıklarım, yaşadıklarım, düşüncelerim, arzularım, beni ben yapan ve insanlar olaylar ya da şeylerin hepsi hakkında fikir sahibi olmamı sağlamış sağlamamış her şeyin sonu geliyordu. kaçınılmaz olanın asla ve asla ertelenemeyeceğini biliyordum.

niyetim olanca gücüyle kendini hissettirdi bana. ertelemek değildi isteğim; bu sonu tamamıyla yok etmekti

ölmek istemiyordum.

ölümün karşısına yaşamı koymak değilse de sebebim, ölmek istemiyordum işte,

ölmemeliydim.

balta başımın hemen yanındaydı. cellat baltanın hemen arkasındaydı.

cellat baltayı kaldırırken o soğuk metali gördüm.

kalabalıktan çıkan sesleri tarif edemem. isteri krizleri içindeydiler sanki. toplu bir kriz ayini düzenleniyor gibiydi. ölümüm onlar için bir ritüele dönüşmek üzereydi.

tok bir ses duydum, bıçak düşmeye başlıyordu.

raylara kulağımı dayadığım gün aklıma geldi. bir trenin hızla geldiğini anlayabiliyor insan

ve tesadüftür ki başımı oturttukları kalasa latadan bir bağlantı çekilmişti; oyuğu
sabitlemek için.

sesleri duyuyordum, korkunçtu.

zaman durmuş gibiydi.

aylardır o kadar çok insan bu bıçağın kurbanı olmuştu ki...

yani bu bıçak binlerce defa inip kalktı aynı platform üzerinde, aynı
tahta oyuğun içinde duran binlerce farklı başı ait olduğu bedenden
ayrıldı.. bazılarını ben de izledim. biliyordum bıçağın hırçınlığını, hızını ve keskinliğini.

acaba, acaba aylardır aynı yolu izleyen bu acımasız bıçağın halka şaka
yapacağı gün gelmiş olamaz mıydı? aylardır yalayıp geçtiği tahtadan yolu üzerinde küçücük bir kanal, küçücük bir ark oluşturmuş olamaz mıydı?

aklım bana oyunlar oynuyor dedim, ama hayır, oynamıyordu; artık emindim. giyotinin bıçağı, kendi yarattığı kıymığa takılacak ve onun esiri olacaktı. bütün kalbimle, bütün aklımla, bütün bütünümle her şeyimle buna inanıyordum.

kurtulmuştum.

sonsuza dek yaşayabilirdim.

...

daha önce,bir infazda bir görev gereği izleyici olarak bulunduğumu
hatırladım sonra.

kadıncağızın başı yere düştükten sonra gözleri bir süre açılıp
kapanmaya devam etmişti (infaz şahidi olduğum için çok yakınındaydım
kadının). vücudu da titremişti. kalçaları ve kolları oyuktan kurtulmak için çaba göstermiş ve sonunda çarpık, neredeyse fizik üstü bir şekilde durabilmişti ancak. çünkü sıcaklık vücudunu tamamen tertk etmişti. başı da bulunduğum sıraya dönük duracak şekilde düşmüştü. gözleriyle bana bakmıştı, ağzı açıldı ve yeniden kapandı.

bana bir şeyler söylemek ister gibiydi.

bir şeyler düşünüyordu sanki.:

...

artık biliyorum ne düşündüğünü; aynısını ben de düşünüyorum çünkü şu anda; kendi infaz şahidime başımın düştüğü yerden bakarken

ona demek istiyorum ki:

bekleyin, infazı bitirmeyin! her an hükümetten bir haber gelebilir ve
ben bağışlanabilirim!

bekleyin bekleyin

bekl..

...


bto4vmusvghoyj0t8.jpg
 

ccahitkar

Onursal Üye
30 Eki 2010
4,802
2,766
metu
Gürsel kardeşim gerçekten heycanlı ve süürükleyici bir yazı,insanların ölüme yakın hali çok güzel
anlatılmış.
 
Üst