FUMETTİCİ PREDATOR; PREY

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
518
3,827
Dikkat! Aşağıdaki yazı, 2022 tarihli PREY filmilye ilgili çok sayıda sürprizbozan (spoiler) içermektedir. Filmi izlemeyenlere izledikten sonra okumalarını şiddetle öneririm.

Dan Trachtenberg tarafından yönetilen Prey, nostalji western severler için değişik tatlar içeren bir film. Daha açılışında Büyük Kuzey Ovaları (Northern Great Plains) diye belirtilen enfes ve bakir bir doğa manzarasıyla açılıyor. Yavaş yavaş, 1719’a tarihlenen bu topraklarda yaşayan ve Komançi kızılderilileri olduğunu anladığımız hayali bir kabilenin yaşantısına tanık oluyoruz(araştırdığım kadarıyla Komançiler bu bölgede değil, daha çok Teksas ve Orta Amerika’da yaşayan bir yerli topluluğuymuş).

Kahramanımız Naru, Sari isimli köpeğiyle yaşayan bir iyileştirici, bir şaman adayı genç bir kız. İşinde oldukça usta olan Naru, boş vakitlerinde ormanda balta fırlatma antrenmanları yapmakta ve bu işte oldukça da ustalaşmış görünmektedir. Evet… Aynen.. Aklıma gelen ilk şey Wandering Fitzy’nin eğittiği evlatlığı küçük Patrick Wilding oldu. Cennet misali bu topraklarda büyüyen bir Zagor/Naru insanda çok hoş duygular uyandırıyor.

Ağabeyi Taabe ile av ve avcılık konularında yarışmaya pek hevesli Naru, western çizgi romanlarında defalarca tanık olduğumuz kendini ispatlama, iyi bir avcı ve savaşçı olma hevesiyle çizgiroman severleri hemen yakalayan bir karakter. Ben köpek Sari’yi de çok sevdim. Sıkıyı görünce sahibini koruma sadakat filan hak getire; tam bir it!.. Kendisini kovalayan ayının önünden, kenarda korkudan altına kaçıracak hale gelmiş Naru’ya bakmaya bile tenezzül etmeden kuyruğu kıstırıp kaçan bu sevimli köpüş çok güzel.

Komançi köyü, kıyafetler, çekim renkleri, atmosfer harika. Sarah Schachner’in şiir gibi müzikleriyle modern bir westernde eskinin havasını yakalamak güzel bir duygu. Köye musallat olan dağ aslanını yakalamaya gidiş, burada Naru’nun şaman yeteneklerini ortaya sermesi, genç savaşçıların bilgece lafları filan hiç abartısız dönemin ruhunu yansıtan bir dille verilmiş. Beni en çok rahatsız eden filmin İngilizce çekilmiş olması. Orijinal Komançi diliyle çekilip altyazıyla verilmiş olsa bence tadından yenmez bir hale gelebilirmiş. Naru ve Taabe’nin acımasız Fransız avcılarına esir düşmeleri sahnelerinde mesela konuşmalar fransızca verilmesine rağmen yerlilere kendi dillerini konuşma hakkı verilmemiş. O yıllarda Amerika kıtasında bırakın resmi İngilizce dilini henüz beyaz adamın ortaya çıkışı bile 200 yılı bulmamış daha. Neyse… Bu arada kabilenin savaşçılarının neredeyse tamamının çocuk yaşta olması. Başlarında daha yetişkin bir usta olmadan tehlikeli ormana(hadi buraya Darkwood diyelim… mi?) gönderilmeleri biraz sırıtsa da, içimizdeki o çocuğu ortaya çıkarıyor (Tommiks’in Komançi versiyonu gibi düşünün). Ayrıca çıngıraklı yılan, kurt, ayı, tavşan, dağ aslanı gibi hayvanların öykü içindeki çekimleri çok doğal duruyor ve bir miktar belgesel havası da katmış. Ben özellikle ayılı sahneleri çok beğendim.

Efendim?!.. Bir de Predator mu vardı?!.. Haa... Evet, tabii ya. Öyle bir detay da var filmde. Hemde filmi ikiye bölecek kadar can sıkıcı bir detay. Bahis geçen uzaylımız, 1719 yılında dünyaya bırakılmış ve kendi halinde yılan, ayı, kurt gibi vahşi hayvanları avlamakla meşgul bir yaratık. Bu sefer insanlar uzaylının av bölgesine musallat olup adamı(yani uzaylıyı) rahatsız ediyorlar. Eh öyle olunca da amcam başlıyor insan kesip biçmeye. Hem de öylesine hızlı hareket ediyor ki ortalığın dumanını attırıyor. Öyleki bu uzaylı yaratık ortaya çıkar çıkmaz o şiir gibi görüntüler, huzurlu veya macera dolu ortam bir anda ışık hızında gözün izleyemeyeceği bir dijital görüntü kirliliğine boğuluyor ve neye uğradığınızı şaşırtıyor size. Uzaylının ormanda gizlenen korkutucu bir yaratık olması, insanları gece altlarına kaçırtacak bir korku efsanesi olması filan yok. Gerilim yok yani(1987 Predator’da kızın Dutch’a köylerine musallat olan gizemli yaratığı anlattığı sahneyi hatırlayın. Prey’de tam tersi bir durum var). Filmin bir western tarafı var, bir de uzaylı tarafı. İzninizle ben bu yaratığa daha çok uzaylı diyeceğim. Çünkü hayranı olduğum 1987 tarihli filmdeki Predator ırkıyla ilgisi olmayan bir uzaylı. Suratı (filmde birkaç saniye görünüyor ve görüntüyü durdurup ağır çekime almadan çok iyi göremiyorsunuz) bildiğimiz Predator ırkından çok farklı. Daha vahşi bir görüntü verelim diye uğraşılmış belliki. Vücudunun rengi o muhteşem uzaylı grisi yerine vahşi hayvan kırmızı/kahverengisi karışımı bir renk. Predator görünmezlik alanını kapattığında mavi ışınlar saçıp, kaskından dünyayı kırmızı görürken, buradaki uzaylımız, tam tersine görünür hale geçerken kırmızılara bürünüp kaskından bakarken mavi bir ekranla görüyor. Alışageldiğimiz kaslı geniş omuzlu predator yerine, yaratığımız atletik yapılı ama daha ince narin bir bedene sahip. O derece ki minicik Naru, Predators’daki narin Adrien Brody’nin yaptığı gibi gibi bu devasa uzaylımızı filmin sonunda haşat ediyor. Uzaylının maskesi de kemik benzeri bir yapıya sahip ve başına taktığında burka giymiş Afganistanlı bir kadına benziyor. Uzaylıyı içeren çekimlerin neredeyse tamamı ya gece ya sisli bir havada çekilmiş. Orman havasına iyice gömülmüş böyle bir uzaylı olunca, yaratığı orman sakinlerinden ayırıp saygı duymak gittikçe zorlaşıyor. Bir türlü türünün hakettiği o ihtişamı hissedemiyorsunuz.

Uzaylının silahları da dönemi yansıtan ok, mızrak gibi ilkel silahlar. Ancak bu ilkel silahları kullanacağı lazer hedefleme sistemi bildiğimiz şekilde çalışıyor. O çok sevdiğimiz omuz topu yok maalesef. Fakat uzaylımızın müthiş bir silahı var: Bir yelpaze! Elindeki bıçak benzeri bir alet, bir anda açılıp kalkan şeklinde ve kenarları bıçaklı müthiş bir yelpaze oluyor. Arada bir kurşunlardan korunmak için yüzüne doğru tutuyor ki, bir an Bülent Ersoy çıkıp “ablan kurbaan olsun sana!..” diyecek zannediyorsunuz.

Neyse… Anlayacağınız ben bu yeni uzaylıdan pek hoşlanmadım. 1987 ve 1997 tarihli iki muhteşem predatordan sonra (ben genel kanının aksine Predator 2’ye de bayılırım. Birinci filmin ruhunu taşır bir şekilde ve dönemin gerçekçi efektleriyle o da bir efsanedir) bu devam filmlerinde yeni yeni predator ırkları yaratacağım, çizgi romanlarından senaryo alacağım diye bir türlü orijinal filmin mirasçısı olacak kalitede bir predator filmi yapılamıyor maalesef. Gişeye çalışan, bilet parası kotarma heveslisi kötü devam filmleriyle bu muhteşem fikir büyütülemiyor. Genç savaşçıların kendilerini ispatlamak ve silah taşıma hakkı kazanmasından öteye gidemeyen ve orijinal korku ve gerilim atmosferinden her filmde biraz daha uzaklaşan berbat filmler yapılıyor. 1987 tarihli Predator’u ben aynı yıl Ankara’da sinemada izlemiştim. Evet o mutlu azınlıktan biriyim! Sinema koltuğunda hissettiğim her şey hala aklımdadır. Ama bunları, izlerken bile unutuyorum. Bu alanda fanlar profesyonel yapımcılardan çok daha iyi işler çıkarıyor.

Filmin uzaylı temasına olumlu tarafından bakarsak fumettiseverler için çok hoş bir paralellik var. Filmin Zagor’la benzerliği sadece Naru’nun bir “baltalı ilah” olmasıyla sınırlı değil. İtalya’da 2007 yılında yayınlanan, Zagor’un 467 orijinal sayılı Moreno Burattini’nin yazıp ve –maalesef-Alessandro Chiarolla’nın çizdiği Gökyüzünden Düşen Ateş(Il Fuoco dal Cielo) ve devam sayısı Uzaydan Gelen Tehlike (Minaccia Aliena, aslında Uzaylı Tehlikesi diye çevrilmesi gerekirdi) yine Predator esinlenmesi bir öyküdür. Bu öyküde de kötü insanlar -aynen Prey’deki Fransızlara çok benzeyen avcılar- uzaylımızın yanında kötülük abidesi gibi duruyordu. Prey’in senaryosu Zagor’un bu öyküsüyle bir şekilde paralellik gösteriyor.

Sonuç olarak Prey, fumettiseverler için çok güzel, şiir gibi modern bir western filmi. Predatorseverler için ise Predator 2’nin finalindeki tabancanın öyküsünün giriş bölümünü anlatan (evet silahın predatorların eline nasıl geçtiği filmde anlatılmıyor) vasat, izledikten sonra hemen unutulacak bir film. Aynı konuyu neredeyse birebir anlatan ve Grendel efsanesini seriye müthiş bir adaptasyonla yerleştiren aşağıdaki Predator-Dark Ages isimli fan filmini izleyin, Prey’e en az beş çektiğini göreceksiniz.
Esenlikler
Lami
www.youtube.com/watch?v=YRD8jAk274I
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,220
11,330
Üstadım, filme dair çok iyi noktalara değinmişsiniz.

Predatör kısmına olduğu gibi katılıyorum.
Köpek Sari bölümüne pek katılamıyorum; çünkü tam Naru'yu yakalamak üzereyken,
fırlayıp ayının dikkatini üzerine çekiyor.
Ve Naru ile Sari'nin anlaşmasına dikkat çekmek isterim, kızılderili işaret dili ile anlaşıyorlar.
Ayı sahneleri çok iyi, neredeyse "The Revenant" kadar iyi.

Filmin Comanche dili dublajıyla bir versiyonu var, ben o sürümü izledim.

Prey.2022.DUBBED.COMANCHE.1080p.WEBRip.x265-RARBG (1.55 GB)

Torrent yolu:

Açılan pencerede sarı klasör "subs" ile "Prey.2022..." dosyalarını işaretleyin.
"RARBG" dosyalarını işaretlemeyin, onlara gerek yok.
"Subs" dosyasında bir çok dilden altyazılar var. Türkçe altyazı dosyası da orijinal Bluray diskten
riplenerek dosyaya konmuş.

Keyifli izlemeler, saygılar.

*
 
Son düzenleme:

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
518
3,827


Köpek Sari bölümüne pek katılamıyorum; çünkü tam Naru'yu yakalamak üzereyken,
fırlayıp ayının dikkatini üzerine çekiyor.
Ve Naru ile Sari'nin anlaşmasına dikkat çekmek isterim, kızılderili işaret dili ile anlaşıyorlar.
Ayı sahneleri çok iyi, neredeyse "The Revenant" kadar iyi.

*

Haklısınız o detayı kaçırmışım... Sari'yi seviyoruz. Değerli bilgiler için teşekkürler hocam.

Esenlikler
Lami
 
Üst