Felix Ziem (1821-1911)
Deniz manzaraları ressamı ve mimar olan Ziem, Burgonyalı bir anne, Hırvat bir babanın oğludur. Dijon Mimarlık Okulu´nda öğrenim görmüş, 1839 yılında desen ustası iken, Cezayir´ den yeni dönen Orleans Düküne suluboyalarını göstermiş, bunu siparişler izlemiştir. 1841 yılında İtalya´ya giden Ziem, orada Prens Grigori Gagarin´le tanışmış ve 1843´de onunla birlikte Rusya´ya gitmiş, burada kaldığı iki yıl boyunca Petersburg (Leningrad)´da çar ailesine ders vermiştir. O tarihten sonra Avrupa´nın soyluları arasında parlak bir hayat süren sanatçının müşterileri her yıl artmıştır. Ziem ´in Rusya gezisini yalnız Avrupa´ya değil aynı zamanda Cezayir, Tunus, Fas, Mısır ve Anadolu´ya yaptığı geziler izlemiştir. Sanatçı Türkiye´yi ilk defa 1848 ´de görmüş, 1856´da İstanbul, Beyrut ve Kahire´yi kapsayan gezisinde buraya yeniden gelmiş, ancak o tarihten sonra Kuzey Afrika ´ya da Yakındoğu ´ya da bir daha dönmemiştir. Buna karşılık sık sık İtalya´ya geziler yapan Ziem için Doğu dünyası Venedik´i de içermekteydi. 1860 ´dan sonra yaz aylarını Paris´de Montmartre´da, kışlarını ise Nice yakınında Sainte-Helene ´de geçiren sanatçı, resimlerini ilk defa 1849 Salonu´nda sergilemiş ve sergiye "Boğaziçi manzarası" ve "Venedik´te Büyük Kanal" adlı tablolarıyla katılmıştır. Ziem yetmiş yıl resim yapmasına rağmen, Venedik ve doğu görünümlerini sadece 1849-1868 arasında ve 1888´ den sonra salonlarda sergilemiştir. Arapça okuyup yazan, atölyesini doğu tarzında döşeyen sanatçı çok başarılı olmuş, birçok ödül almış, resimleri koleksiyoncular tarafından yüksek fiyatlara satın alınmıştır. Ziem´in atölyesinde yaptığı ve ona özgü olan büyük resimler modern uygarlıktan etkilenmemiş Venedik´i ve İstanbul´u gösterir. Sanatçı daima tekrarladığı konular onun sultanlar, haremler, Venedik, Haliç, Boğaz´da kayıklar ve kır eğlencelerinde yansıttığı görünümün doğal ışığını kullanmaz. Bu resimlerde esas konunun yer aldığı ışıklı orta plan Napoli sarısı, pembe karışımı bir renkle, ön plan daha koyu tonlarda, arka plan ise bütün resimlerde değişmeyen bir maviyle boyanmıştır. Onun en başarılı ve kişisel olan resimleri ise yağlıboya taslakları ve suluboyalarıdır. Açık havada yapılan bu resimler Ziem´in doğudaki gündelik hayat sahnelerine olan ilgisini yansıtır. Ziem, 1905´ de 100 tablosunu Paris´deki Petit Palais Müzesi´ne bağışlamıştır. 1912 ´de, sanatçının ölümünden sonra atölyesinde kalan resimlerinin büyük bir bölümü eşi tarafından Beaune, Dijon ve. Marsilya müzeleriyle Martigues´ deki Ziem Müzesi´ne verilmiştir.
Deniz manzaraları ressamı ve mimar olan Ziem, Burgonyalı bir anne, Hırvat bir babanın oğludur. Dijon Mimarlık Okulu´nda öğrenim görmüş, 1839 yılında desen ustası iken, Cezayir´ den yeni dönen Orleans Düküne suluboyalarını göstermiş, bunu siparişler izlemiştir. 1841 yılında İtalya´ya giden Ziem, orada Prens Grigori Gagarin´le tanışmış ve 1843´de onunla birlikte Rusya´ya gitmiş, burada kaldığı iki yıl boyunca Petersburg (Leningrad)´da çar ailesine ders vermiştir. O tarihten sonra Avrupa´nın soyluları arasında parlak bir hayat süren sanatçının müşterileri her yıl artmıştır. Ziem ´in Rusya gezisini yalnız Avrupa´ya değil aynı zamanda Cezayir, Tunus, Fas, Mısır ve Anadolu´ya yaptığı geziler izlemiştir. Sanatçı Türkiye´yi ilk defa 1848 ´de görmüş, 1856´da İstanbul, Beyrut ve Kahire´yi kapsayan gezisinde buraya yeniden gelmiş, ancak o tarihten sonra Kuzey Afrika ´ya da Yakındoğu ´ya da bir daha dönmemiştir. Buna karşılık sık sık İtalya´ya geziler yapan Ziem için Doğu dünyası Venedik´i de içermekteydi. 1860 ´dan sonra yaz aylarını Paris´de Montmartre´da, kışlarını ise Nice yakınında Sainte-Helene ´de geçiren sanatçı, resimlerini ilk defa 1849 Salonu´nda sergilemiş ve sergiye "Boğaziçi manzarası" ve "Venedik´te Büyük Kanal" adlı tablolarıyla katılmıştır. Ziem yetmiş yıl resim yapmasına rağmen, Venedik ve doğu görünümlerini sadece 1849-1868 arasında ve 1888´ den sonra salonlarda sergilemiştir. Arapça okuyup yazan, atölyesini doğu tarzında döşeyen sanatçı çok başarılı olmuş, birçok ödül almış, resimleri koleksiyoncular tarafından yüksek fiyatlara satın alınmıştır. Ziem´in atölyesinde yaptığı ve ona özgü olan büyük resimler modern uygarlıktan etkilenmemiş Venedik´i ve İstanbul´u gösterir. Sanatçı daima tekrarladığı konular onun sultanlar, haremler, Venedik, Haliç, Boğaz´da kayıklar ve kır eğlencelerinde yansıttığı görünümün doğal ışığını kullanmaz. Bu resimlerde esas konunun yer aldığı ışıklı orta plan Napoli sarısı, pembe karışımı bir renkle, ön plan daha koyu tonlarda, arka plan ise bütün resimlerde değişmeyen bir maviyle boyanmıştır. Onun en başarılı ve kişisel olan resimleri ise yağlıboya taslakları ve suluboyalarıdır. Açık havada yapılan bu resimler Ziem´in doğudaki gündelik hayat sahnelerine olan ilgisini yansıtır. Ziem, 1905´ de 100 tablosunu Paris´deki Petit Palais Müzesi´ne bağışlamıştır. 1912 ´de, sanatçının ölümünden sonra atölyesinde kalan resimlerinin büyük bir bölümü eşi tarafından Beaune, Dijon ve. Marsilya müzeleriyle Martigues´ deki Ziem Müzesi´ne verilmiştir.













