Düzce

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,628
82,144
NeverLand

sehir-duzce.jpg


Genel Bilgiler


Yüzölçümü: 2593 km2(göller dahil değildir)

Nüfus: 314.266 (2000)

İl Trafik No: 81

Düzce Batı Karadeniz’in tek antik kenti olarak ayakta kalan, tarihi M.Ö. 1390 - 800 yılları arasında hüküm süren Eti Medeniyeti'ne uzanan, Orhan Gazi komutanlarından Konuralp Bey tarafından 1323’de Osmanlı topraklarına katılan; günümüzde önemli idari, ekonomik ve sosyal gelişmelerle hep yükselme yolunda ve birçok alanda gelişimini sağlayacak alt yapısı mevcut; 17 Ağustos ve 12 Kasım Depremleri'nden sonra kısa sürede toparlanacak güçte olan bir ilimizdir.

Bütün Anadolu’yu büyük merkezlere bağlayan ve özellikle Ankara – İstanbul gibi iki büyük kent arasında, TEM otoyolu güzergahında Ankara ve İstanbul’a ön bahçe özelliğindedir. Başkent Ankara’ya en kısa mesafede denizi olan yerimiz Akçakoca’dır. Mavi ile yeşilin kucaklaştığı, Karadeniz sahilleri, büyük alanları kaplayan zümrüt ormanları, sayısız gölleri ve yaylaları, kaplıcaları, tarihi zenginlikleri saklayan; diğer taraftan büyük milletimizin çok zengin gelenek ve güzelliklerini sürdüren bir ilimizdir.

Yağmur ormanları olarak adlandırılan ormanları, birbirinden güzel yaylaları, tabiat harikası Samandere ve Güzeldere Şelaleleri, Efteni Kuş Cenneti, mağaraları, kaplıcaları, akarsuları ve Batı Karadeniz Bölgesi'nin ayakta kalan tek antik kenti Prusias – Konuralp Müzesi ile görülmeye değer,çok güzel bir şehrimizdir.


Tarihçesi

Düzce'nin tarihi 14. yy'dan daha gerisine dayanmamaktadır. Ancak Düzce’nin 8 km kuzeyinde yeralan Konuralp kasabasının tarihi MÖ 3. yy' a kadar dayanmaktadır. Konuralp'in mevcut arkeolojik eserlerden saptandığı kadarıyla zengin bir tarihi vardır. Konuralp M.Ö. 74 yılına kadar Bilecik, Bolu, Kocaeli ve Sakarya şehirlerini kaplayan bir alanda hakimiyet süren BITHYNIA Devleti'nin önemli şehirlerinden birisiydi ve adıda 'Prusias Pros Hypios (Melen Kenarındaki Prusias)'dı. M.Ö. yılında, kısa bir süre Pontus istilasına uğrayan şehir, aynı yıl Roma hakimiyetine girdi.

Roma devrinde şehir Latin kültürünün tesiri altında kaldı, adıda ' Prusias ad Hypium' olarak değişti. Roma devrinde şehirde Hıristiyanlık hakimiyeti hüküm sürdü. 395'de Roma İmparatorluğu ikiye bölününce şehir Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınırları içinde kaldı.

Osman Gazi'nin komutanlarından Konuralp Bey, Düzce ve çevresini Osmanlı topraklarına katma emrini aldı. Bunun üzerine 1321-1323 yılları arasında bu yöredeki Bizans tekfurları ile yaptığı savaş sonunda DÜZBAZAR (Düzce Ovası)’ı ve Bizans Prusias'ını fethetti.

Düzce'nin ilk yöneticileri Konuralp Bey, Sungur Bey, Şemsi ve Gündüz Alp'tir.

14.yy.dan itibaren bu bölgeye Konuralp ili ve kısaca 'Konrapa' denmiştir. Konrapa Bolu'nun fethinden sonra, Bolu Sancağına bağlı bir nahiye haline geldi.

16.yy.ın ikinci yarısında Düzce kalabalık köyler tarafından 'pazar' mahali olarak seçilmiş ve o yüzdende ova ortasındaki köye 'Düzce Pazarı ' denilmiştir.

Düzce; Osmanlı İmparatorluğu döneminde donanmanın kereste gereksinimini karşılamada önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca İstanbul'u, Sivas ve Erzurum'a bağlayan yolun üzerinde olması Düzce'nin önemini arttırmıştır.

18. ve 19. yy.da Düzce ayanların kontrolü altında yaşamıştır.

Abdüllaziz ve Abdülmecit döneminde, Kafkasya'dan, Doğu Karadeniz'den, Doğu Anadolu'dan ve Rumeli'den gelen göçmenler Düzce'nin nüfusunun artmasında ve şehrin büyümesinde önemli rol oynamışlardır. Hükümet yeni gelenlere ücretsiz toprak sağlamıştır. Düzce'ye göç eden Türkler; Çerkez, Abhaz, Laz, Gürcü, Ordulu, Hemşinli, Batumlu, Hopalı, Tatar, Boşnak, Arnavut ve Bulgaristanlı…gibi geldikleri yerlerin isimleri ile anılmışlardır.

Düzce'nin arz etmeye başladığı ticari önem karşısında Rum ve Ermenilerinde şehre yerleşmesiyle birlikte renkli bir sosyal yapı ortaya çıkmıştır.

2. Abdülhamit döneminde Düzce'ye bağlı 137 köy vardı ve 6618 hane ile 36.088 nüfus yaşıyordu.

1869 yılına kadar Düzce nahiye olarak Göynük'e bağlıydı. 1870 yılında kaza oldu ve Kastamonu vilayetinin Bolu Sancağı'na bağlandı.

Düzce'de yaşayan Abhazların ileri gelenlerinden Elbuz Bey ailesinden Behice Hanım saraya giderek 2. Abdulhamit'le evlendi.

1915 yılında hükümetin emriyle Düzce'deki Ermeni Mahallesi (İcadiye Mahallesi) boşaltıldı.

30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla Fransız askerleri komşu kazalara kadar çıkartma yaptılar. Bu dönemde Bulgaristan göçmeni Nuri Bey, Düzce Müdafa-i Hukuk Cemiyetini kurdu.

Milli Mücadele döneminde Düzce'de haraketli askeri ve siyasi gelişmeler yaşandı.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Düzce ilçesi Bolu vilayetine bağlandı. Düzce'nin ilk Kaymakamı Midhad Kemal Bey'dir.

Cumhuriyet dönemi boyunca, Düzce sanayi ve ticari alanda sürekli bir gelişme ve büyüme yaşadı. Düzce’nin güçlü ekonomik yapısının yanında sosyal faaaliyetler alanında sürekli bir hareketlilik yaşanmaktadır. Bu özellikleri itibariyle Düzce tarih sayfasına 1950’den itibaren “İL” olarak geçme isteğinde bulunmuştur.

Düzce 1944 Düzce Depremi, 1957 Abant Depremi, 1967 Adapazarı Depremi ve 17 Ağustos Körfez Depremlerinden büyük ölçüde etkilenmiştir. 12 Kasım Düzce Depremi ise şehri yerle bir etmiştir.

Deprem yaralarının daha kolay ve hızlı sarılabilmesi amacıyla Bakanlar Kurulu kararınca Düzce “Türkiye’nin 81. ili” olmuştur.


İLÇELER:

Düzce ilinin ilçeleri; Akçakoca, Cumayeri, Çilimli, Gökyaka, Gümüşova, Kaynaşlı ve Yığılca'dır.

Akçakoca: Akçakoca, Karadeniz Bölgesi, Batı Karadeniz Bölümü'nün en batısındadır.

İç Anadolu’nun denize açılan en yakın penceresi konumunda, yeşil ve mavinin kaynaştığı şirin bir tatil beldesidir. Yöre insanı fındıkçılık, balıkçılık ve turizm ile geçinir. Ankara ve İstanbul metropolleri arasında yer alır. Yöre tarihi ve doğal güzelliklerine alabildiğine sahip çıkmış, sıcak misafirperverliği, her mevsim bulunan tatlı su ve deniz balığı ve alabalık üretimi ve tesisleriyle, yaylalarında doğal yetişen canlı alabalığıyla, fındığı, meyvesi, dağ çileği, meşhur kestane balı, özellikle kemik hastalıklarına iyi gelen şifalı kumsalları, denizi ve folklorik özellikleriyle her bütçeye uygun bir dinlence ve eğlenceyi birlikte sunar.

Bilinen tarihi M.Ö. 1112’ye dayanan Akçakoca; tarih içinde Diapolis, Akçaşar, Akçaşehir isimlerini almış; 1934 yılında bölgenin fatihi olarak bilinen Osmanlı komutanı Akçakoca Bey'in ismiyle anılmaya başlamıştır. En yeşil, en mavi, en farklı, en lezzetli, en ucuz, en keşfedilmemiş şehrimizde, en sıcak bir şekilde misafir edilmeniz için hepinizi Düzce ve Akçakoca’yı keşfetmeye davet ediyoruz.

Gölyaka: Gölyaka ilçesi Batı Karadeniz Bölgesi, batı sınırları içerisinde Düzce İli'nin en batı ucunda yer almaktadır. Gölyaka su kaynakları, yaylaları ve ormanlarıyla bir çekim merkezi olarak kendisini göstermektedir.

Cumayeri: Düzce’nin kuzeybatısında yer alan Cumayeri İlçesi Aralık 1999’da Düzce’nin il olmasıyla birlikte bu ile bağlanmıştır.

Çilimli: Çilimli Batı Karadeniz Bölgesi'nde yer almakta olup, doğusunda ve güneyinde Düzce İli, batısında Cumayeri İlçesi ve kuzeyinde Akçakoca İlçesi bulunmaktadır.Özellikle kış aylarında Düzce Ovası’nda görülen sis tabakasına Çilimli ve civarında rastlanılmamaktadır, bu nedenle yerleşim alanı olarak ideal bir konumdadır.

Gümüşova: İlçe Düzce İline 18 km. mesafede olup Düzce Ovası'nın bitişiğindedir. Avlanmanın serbest olduğu dönemlerde ilçeden geçen Melen Çayı’nda balık avcılığı yapılmaktadır. İlçe fındık, çay, kayın ve ceviz gibi Karadeniz iklimine has bitki dokusuna sahiptir.

Kaynaşlı: Kaynaşlı, İstanbul-Ankara yolu üzerinde, Düzce Ovası’yla birleştiği boğazda kurulmuştur.

12 Kasım 1999’da meydana gelen Düzce depreminde Kaynaşlı yerle bir olmuştur. Uzun fay kırıklarının ve çatlaklarının oluştuğu ilçede 313 kişi hayatını kaybetmiş, 544 kişide yaralanmıştır.12 Kasım depreminde Kuzey Anadolu fayı kırığı Kaynaşlı’da son bulmuştur. Fayın ucunda bulunan Kaynaşlı bu nedenle 12 Kasım depreminden en fazla etkilenen yerleşim yeridir. Şehirde bulunan binaların %90’ından fazlası hasar almıştır.

Yığılca: Batıdan Düzce ili ve Akçakoca ilçesi, güneyden Kaynaşlı İlçesi ve Bolu İli, kuzeyden Zonguldak İlinin Alaplı İlçesi, doğudan Bolu İlinin Mengen İlçesi ile çevrili bulunmaktadır.


Yöre Mutfağı

Düzce,Türk kültürünün çeşitliliği açısından oldukça zengin; nüfüsu, Kafkas göçmenleri ve Doğu Karadeniz’den gelen ve yerleşik halktan oluşmuş bir Cumhuriyet şehrimizdir.

Akçakoca; melengüççeği, dardar pilavı, ısırgan yemeği ile ünlüdür ve balık çeşiti açısından da oldukça zengindir.

Yerli Türklerin; gözleme, kaymaklı ekmek tatlısı,

Karadenizlilerin; laz böreği, yoğurtlu mısır ekmeği, pancarlı pide, keşkeş,

Çerkezlerin; Çerkez tavuğu, lepsisi, mamursası, haluju meşhurdur.

Arnavutların; Arnavut ciğeri ve böreği,

Tatarların; şıl börek, göbete mantısı,

Muhacirlerin; katlama, sarıburma ve su böreği,

Boşnakların; Boşnak tatlısı,

Düzce köftesi, şıra, külbastı , kestane, fndık, dağçileği ve reçeli Düzce'ye gidince tadılması gereken yiyeceklerdendir.

El Sanatları

El sanatlarıyla ilgili pek çok gelişmiş iş yeri, atölye ve Tarım Bakanlığı'na bağlı El Sanatları Kooperatif Merkez Okulu vardır. Unutulan veya gündemdeki yöresel el sanatları ile ilgili her türlü işlemecilik atölyeleri vardır. Ayrıca satış reyonları da mevcuttur. Özellikle ağaç sanayii gelişmiş olduğu için; ağaç üzerine her türlü işlemeler yapılmaktadır. Yol boyu tesislerde bunların pazarlaması yapılmaktadır.

Ayrıca silah sanayii de özellikle av tüfeklerinde ve tabanca işlemelerinde tanınır. El yapımı silah işlemeciliği ve el yapımı av tüfeklerinde de oldukça gelişmiştir.

Müzeler ve Örenyerleri

Konuralp Müzesi: Batı Karadeniz'in tek antik kenti olan Konuralp, Düzce'nin beldesi ve iç içe antik Roma kenti olan " Prusias Ad Hypium" üzerine kurulmuştur. Konuralp Müzesi'nde, 1825 adet arkeolojik, 456 adet etnoğrafik, 3837 adet sikke olmak üzere toplam 6118 adet eser bulunmaktadır. Bu eserler müze bahçesi, arkeoloji, etnoğrafya, taş eserler salonları ile sikke bölümlerinde sergilenmektedir.

Akçakoca Ceneviz Kalesi

Akçakoca ilçesinin batısında, ilçe merkezine 3 km. uzaklıkta bir burun üzerindedir. Moloz taşlarla inşa edilmiş olan kalenin, kara tarafında giriş kapısı ve yanında da yüksek bir kulesi bulunmaktadır. Deniz tarafındaki duvarları tamamen yıkılmış olan kalenin içinde, bir su sarnıcı bulunmaktadır. Kalenin Cenevizliler tarafından yapıldığı söylenmekte ise de, bu durum belgelenmiş değildir. Kale piknik ve mesire alanıdır. Gelen misafirler, hem doğa hem denizle baş başa bir ortamda piknik yapıp; mavi bayraklı Kale Plajı'nda denize girebilirler ve kaleye şehir merkezinden ulaşım her zaman mümkündür.

Mağaralar

Sarıkaya Mağarası:
Yığılca ilçesindedir. Genişliği 80 m. boyu 75 m. tavan yüksekliği 15-40 metreler arasında değişen giriş bölümündeki salonun içi damlataşlarla kaplıdır.

Fakıllı Mağarası:
Akçakoca ilçesi Fakıllı Köyü'ndedir. 15 km’ lik bir girişin ardından girilen galerilerde yoğun ilgi çeken sarkıt ve dikitler vardır. Birinci derecede doğal sit alanıdır. Mevcut düzenlemelerle ziyarete açıktır.

Aksu Mağarası:
Sarıkaya Mağarası ile aynı yer altı drenaj sisteminin uç noktalarını oluştururlar. İçinde değişik büyüklükte çok sayıda salon ve göller bulunan mağaradaki yer altı deresi, yüksekliği 5-10 metreler arasında değişen 3 şelale oluşmuştur.

Gökçeağaç Mağarası:
Bu mağaramızda Yığılca ilçesinde bulunmaktadır. Gökçeağaç Mağarası’nın içi, görünümleri son derece güzel sarkıt,dikit,sütün,duvar ve perde damlataşları ile yoğun şekilde kaplıdır.

Yenimahalle (Koçköy) Mağarası:
Karadeniz’de turistik merkez olan Akçakoca’nın içinde Karadeniz Otobanı’nın hemen kenarında bulunan Yenimahalle(Koçköy), yarı aktif ve aktif bölümlerden meydana gelen bir mağaradır. Galerinin içi,görünümleri son derece güzel sarkıt,dikit,sütun,duvar ve perde damlataşları ve damlataş havuzları ile kaplıdır. Ayrıca buradan geçen yeraltı deresi çogu yerde göl ,deve kazanı ve küçük şelaleler oluşturmuştur. Bu şekiller,mağaraya güzel bir görünüm kazandırmıştır.

Çamlı Mağarası:
Mağaraya Düzce-Yığılca karayolunun 20.kilometresinden ayrılan Akçaören-Kocaoğlu-Çamlı yoluyla gidilmektedir. Geniş bir alanın yüzey sularını toplayan Çamlı Mağarası'nın içi,görünümleri son derece güzel sarkıt,dikit,sütün,duvar ve perde damlataşları,makarna,ekzantrikler ve şelaleler oluşturan damlataş havuzları ile kaplıdır. Derinliği yer yer bir metreyi bulan göller,mağaraya ayrı bir güzellik katmıştır.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,628
82,144
NeverLand
Konuralp Camisi

Düzce ilçe merkezinde olmasından ötürü Merkez Camisi de denilen Konuralp Camisi XIV.yüzyılda yapılmış, fakat zamanla yapılan onarımlar nedeniyle özelliğinden uzaklaşmıştır.

Bu cami, Osmanlı devletinin kuruluş yıllarında Osman Gazi’nin komutanlarından Konuralp adına yaptırılmıştır. XIX.yüzyılda Dilaver Ağa tarafından yapılan onarım sırasında cami özgün biçimini yitirmiştir.

Bu caminin altında eski bir kilisenin olduğu sanılmaktadır. Bu kiliseye ait olan mermer taban döşemeleri müzede koruma altına alınmıştır.

Cami dikdörtgen planlı olup, duvarları moloz taştan yapılmış ve yer yer de ağaç hatıllarla takviye edilmiştir. Caminin doğu ve batısında bulunan ve dışarıya taşan payandalarla duvarları desteklenmiştir. İbadet mekanının içerisinde iki sıra halinde üçer direk iç mekanı üç sahna ayırmıştır. İbadet mekanı iki sıra halindeki pencerelerle aydınlatılmıştır. Pencerelerde lokmalı demir şebekelere benzeyen orijinal ağaç şebekeler bulunmakta olup, bunların bazıları orijinaldir. Dışarıya çıkıntısı olmayan basit bir mihrabı bulunmaktadır. Bunlar dikdörtgen ve ağaç sövelidir. İbadet mekanının üzeri tavan ve ahşap çatı ile örtülüdür. Caminin yanındaki kare kaide üzerinde yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi sonradan eklenmiştir.

Caminin yanında Konuralp'in türbesi bulunmaktadır.

Konuralp Müzesi


kon4.jpg


Konuralp Müzesi çevrede bulunan Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait eserlerin toplanması ile oluşturulmuştur. Müzede eserler iki ayrı seksiyon halinde, üç salonda sergilenmiştir.

Müzenin arkeoloji bölümündeki eserlerin bazıları Bolu Müzesi’nden buraya getirilmiştir. Prehistorik çağlardan başlayarak Bizans dönemi sonuna kadar tarihlenen günlük kullanım kapları, süs eşyaları, sikkeler, figürinler bulunmaktadır. Ayrıca Roma ve Bizans dönemine ait çeşitli boyda heykeller, heykel kaideleri, Roma İmparatoru Antonius Pius’un (MS.138-161) 1991 yılında Konuralp’in güneyindeki bir tarlada bulunan büstü, ostotekler, mimari elemanlar bu bölümü tamamlamaktadır. Müzede bulunan mezar stelleri antik Konuralp hakkında bilgiler vermektedir.

Müzenin etnoğrafik bölümünde XIX.yüzyıldan itibaren günümüze kadar gelen Bolu yöresinde kullanılmış aletler, ateşli ve kesici silahlar, günlük kullanım eşyaları, halı, kilim ve düz yaygılar, hamam takımları, el işleri ile giysiler sergilenmektedir.

Müzenin bahçesinde ise Konuralp Tepecik Nekropolünde 1937 yılında bulunmuş, MÖ.I.yüzyıla tarihlendirilen girlandlı bir lahit, Konuralp’te bulunmuş kitabeler, sütunlar, sütun başlıkları ve mimari eserler sergilenmiştir.

Konuralp yöresinde ele geçen bir takım eserler İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenmektedir. Bunların başında 1931 yılında bulunmuş bereket tanrıçası Tyche heykeli, Roma dönemine ait (MS.II.yüzyıl) oturan kadın heykeli, Konuralp’in Sarafiye Mevkiinde bulunan ve MS.III.yüzyıla tarihlendirilen mermer çocuk heykeli gelmektedir.

Düzce Surları

Düzce surları Bizans döneminde yapılmıştır. Bunlar Akçakoca yolu kenarından, antik köprünün bulunduğu yerden başlayarak ilçedeki Hamam Sokağı’na kadar uzanmaktadır. Günümüzde evlerin bahçelerinde kalan surların kalıntıları zaman zaman yeni yapılanmada, temellerde ve bahçe duvarlarında kullanılmıştır. Düzce ile antik tiyatro arasındaki yol üzerinde surlara ait Atlı Kapı denilen bir kapının kalıntıları görülmektedir. Bu kapı ve lentosu üzerinde at tasvirleri ile Grekçe bir kitabe bulunmaktadır.

MS.253-268 yıllarında İmparator Gallienus zamanında basılmış sikkelerde bu şehir surlarına ait iki kuleli sur kapısının resmi görülmektedir. Roma döneminde yapılmış olan kaleden günümüze herhangi bir kalıntı gelememiştir.

Yörede yeterli bir arkeolojik kazı yapıldığında surlara ve kaleye ait kalıntıların ortaya çıkması da olası dahilindedir.

Kieros, Prousias, Üskübü (Konuralp)


kon.jpg


Konuralp, İstanbul-Ankara yolu üzerinde, Düzce’nin 7 km. kuzeyinde bulunmaktadır. Buradaki antik kentin kuruluşu hakkında kaynaklarda pek bilgi bulunmamakla birlikte, kuruluşunun Hellenistik çağ öncesine dayandığı bilinmektedir.

Kieros, Bthynia Kralı I.Prousias yöreyi ele geçirdikten sonra Prousias adını almıştır. Romalılar döneminde, bu isimle anılan diğer kentlerden ayırmak için adına ad Hypium eklenmiştir. Prousias ad Hypium, Hypios’daki Prousias demektir. Hypios, o yöredeki Melen Suyu’nun İlkçağ’daki adıdır. Kentin 2.yüzyılda geliştiği ve surlarının dışına kadar yayıldığı günümüze gelebilen kalıntılardan anlaşılmaktadır.

Kentin bugün ayakta olan surları Bizans dönemine tarihlendirilmekle birlikte, surların yapımında daha önceden kalma mimari yapıtların parçaları kullanılmıştır. Surların, güney yandaki kapısı üzerinde bir zamanlar atlı kabartması bulunduğundan, kapı bugün Atlıkapı olarak anılmaktadır.

klon2.jpg


Kentin tiyatrosu İS.1.yüzyılda yapılmıştır. Bazı bölümleri günümüze oldukça sağlam bir durumda gelebilmiştir. Bugünkü Konuralp’in batı yanında yine 1.yüzyıla tarihlendirilen, 3 kemerli bir köprü bulunmaktadır. Ayaklarının alt bölümleri, yüksekliğinin orta yerine kadar, derenin taşıdığı toprak altında kalmıştır.
Konuralp ve çevresinde Antik Dönemden kalma çok sayıda eser bulunmuştur. Bunlar arasında bronzdan ve pişmiş topraktan kandiller, sikkeler, yüzük taşları, heykelcikler, ünlü Milo Venüs’ünün benzeri bir heykelcik sayılabilir. Bu buluntuların en ilginçlerinden biri Tepecik yöresindeki mezarlıkta bulunan I.yüzyıla tarihlendirilen büyük mermer lahittir. Uzun yüzleri çelenk, öküz başları ve çeşitli hayvan kabartmaları ile bezenmiştir. Buluntuların en önemlisi kentin koruyucu tanrıçası Tyche’nin II.yüzyıldan kalma 2,60 m boyundaki heykelidir.

Bunların yanı sıra, III.yüzyıldan kalma mermer bir çocuk başı, Sophocles biçimi giyimli bir erkek heykeli sayılabilir. Bu yapıtların bir bölümü İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde, bir bölümü de Üskübü Müzesi’nde sergilenmektedir.

Prusias ad Hypium’dan günümüze ulaşan yapılar:

Tiyatro


kon3.jpg


Purisias ad Hypium’un günümüze gelebilen en önemli yapı olan tiyatro bir tepenin yamacında kurulmuştur. Yarım daire planlı tiyatronun skenesi yıkılmış olmakla birlikte, basamaklar ve kapısı günümüze ulaşmıştır. Yörenin beyaz kalker taşından yapılmıştır. Oturma yerleri aslan pençeleri ile süslüdür. skenesi dikdörtgen biçimindedir. Kemerli geçitlerden biri, üç büyük mermerli kapıdan da bir tanesi sağlam durumda günümüze ulaşmıştır. Ön cephede korniş altındaki yazıtın bir parçası korunabilmiştir. Tiyatronun yapı tekniğinden ve kemerlerin biçiminden M.S. I.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Köprü

Kentin Batısında, Efteni Gölü’ne dökülen küçük bir çay üstündeki üç kemerli köprünün güneyi iyi durumda günümüze ulaşmıştır. Tiyatroda olduğu gibi köprüde de beyaz , büyük mermer bloklardan, harç kullanılmadan yapılmıştır. 10 metre boyundaki köprü tiyatro ile aynı döneme aittir.

Mozaikler

Konuralp’in güneyindeki tarlalarda Roma Döneminden kalma iki önemli mozaik döşeme bulunmuştur. Bunlardan birinde Yunan mitoloji kahramanı Akilleus ve annesi Thetis’le (Deniz Tanrıçası) ilgili bir sahne, diğerinde ise Yunan mitolojisinin destan şairi Orpheus ve mevsimler tasvir edilmiştir. Banaş köyünde buna benzer mozaik döşemelere rastlanmıştır. Burada kare biçimli bir alan, birbirine geçmeli yuvarlaklarla bölünmüş, her yuvarlağın içine kuş resmi işlenmiştir. Bir başka döşemede ise yuvarlak bir alanın ortasına madalyon içinde meyve dolu dallar ve kuşlarla bezenmiş bir sepet çizilmiştir.

Surlar:

Roma Döneminde yapılan kale günümüze ulaşamamıştır. Yalnızca İmparator Gallienus’un MS. III.yüzyılda bastırdığı sikkelerde Prusias ad Hypium’un iki kuleli kent kapısı görülmektedir. Bizans dönemi surların 200 m.lik bölümü günümüzde de ayaktadır. Surların güneyinde, üstünde bir at kabartması bulunan “Atlı Kapı” vardır. Bu duvarlar güneydoğuya doğru uzanarak, kale biçiminde bir kule ile son bulmaktadır.

Kentte ele geçen eserler:

Prusias ad Hypium’da 1931 yılında bulunan Tyche Heykeli bugün İstanbul Arkeoloji Müzelerinde sergilenmektedir. Bereket Tanrıçası Tyche’yi tasvir eden 2.60 metre boyundaki heykel M.S. 2.yüzyıla ait bir Roma eseridir.Burada Tyche, ayakta tasvir edilmiş olup, sol elinde çeşitli meyveler bulunan bir bereket boynuzunu, diğer elinde de üzüm salkımı olan bir çocuk tutmaktadır.

Konuralp’in güneyindeki bir tarlada 1991 yılında bulunan Roma İmparatoru Antoninus Pius’un (M.S. 13-161) mermer bir büstü, Konuralp Müzesi Taş Eserler Salonunda sergilenmektedir. Konuralp’in batısında bulunan Tepecik Nekropolünde 1937 yılında bir lahit bulunmştur. Konuralp Müzesi bahçesinde sergilenen bu mermer lahit, 1.20 metre yükseklik, 1.22 m. genişlik ve 2.47 m. Uzunluğundadır. Lahit’in tüm yüzeylerinde kabartma boğa başlarıyla birbirine bağlanan girlandlar içinde rozet ve insan başları işlenmiştir. Ön yüzde, içinde kitabesi olmayan bir tabula ansata ile altta aslan, kartal, yaban domuzu ve balıkçıl kuşu tasvirleri bulunmaktadır. Lahit M.Ö. 1. yüzyılla tarihlendirilmektedir.

Konuralp Müzesinde bulunan dikdörtgen prizma şeklindeki mezar stelleri ve heykel kaideleri antik kent hakkında bizlere bilgiler vermektedir. Buna dayanılarak yörede önemli bir mermer yapım atölyeleri olduğu, dönemin taş işçiliğinin de ileri bir düzeyde olduğunu göstermektedir.

Düzce Su Yolları ve Kemerleri


kemer.jpg


Düzce Akropol Tepesi ile Kemer Kasım Köyü yolu üzerindeki sırtlar arasında su yollarına ait kemerler bulunmaktadır.

Moloz ve yontma taştan yapılmış olan su kemerlerinin ayaklarından 11 tanesi günümüze kadar gelebilmiştir. Bu su yolları Osmanlı döneminde de kullanılmıştır. Su yollarının ayakları yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Bu kemerlerin üzerinde tuğladan su künkleri bulunmaktadır. Bazı kaynaklarda da Osmanlı döneminde bu künklerin ahşaptan yapıldığı yazılıdır. Ancak bunlardan herhangi bir iz günümüze gelememiştir.

Günümüzde bu kemerlerin ayakta kalabilenleri çevredeki tarlalar ve bahçeler arasındadır.

Konuralp Türbesi

Konuralp Camisi’nin yanında bulunan türbe Düzce yöresini Bizanslılardan 1323’te alan Osman Gazi’nin komutanlarından Konuralp’e aittir.

Türbenin mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır. Kare planlı, moloz taştan yapılmış basit bir yapıdır. Türbe içerisinde üç mezar vardır. Bu mezarlardan birisinin Konuralp’in yakınlarından Ali Hamza’ya aittir.

Konuralp Hamamı

Düzce merkezindeki Konuralp Camisi’nin yakınında küçük bir hamamdır. Bu hamamın ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığını gösteren bir kitabesi bulunmamaktadır. Kaynaklarda da bu konuda bir bilgiye rastlanmamaktadır. Hamamın Konuralp tarafından şehir yeni baştan düzenlenirken yaptırıldığı söylenmektedir.

Düzce’nin en eski yapılarından biri olan bu hamamın güney dış duvarı antik yapılardan alınmış mermer bloklarla örülmüştür. Bunun dışında hamam moloz taşlarla yapılmıştır. Dikdörtgen planlı olup, girişin sağ ve solunda iki hücre, soğukluk ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Sıcaklık ve soyunmalık arasındaki haçvari büyük paye iki bölümü birbirinden ayırdığı gibi meydana gelen kare planlı alan dört kubbe ile örtülmüştür. Hamamın üzeri çatı ile kaplı olup, sıcaklık kısmının bulunduğu mekanın üzeri çatı ile kaplıdır.

Efteni Gölü


efteni.jpg


Düzce’nin 14 km. Güneybatısında bulunan Efteni Gölü deniz seviyesinden 100 m. yüksekliktedir. Elmacık Dağı’nın eteklerinde bulunan bu göl, Asar, Uğur, Küçük Melen sularının ve derelerin oluşturduğu tatlı su gölüdür. Bu gölün ana çıkış noktası Büyük Melen Nehri’ni oluşturmaktadır.

Son zamanlarda Efteni Gölü’nü besleyen su kaynaklarının tarımsal alanların sulanması amacı ile başka yönlere kaydırılmasından ötürü göl, kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Bunun üzerine bu kaynaklar tekrar göle yönlendirilmiştir. Ancak, göl yine de eski durumuna kavuşamamıştır.

Efteni Gölü Kuş Cenneti

Efteni Gölü ve çevresinin 580 hektarlık kısmı Orman Bakanlığı’nca “Düzce Efteni Gölü Su Kuşları Koruma ve Üretme Sahası” olarak koruma altına alınmıştır.

Efteni Gölü göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunmaktadır. Bu gölün çevresinde Kuğu, Karabatak, Flamingo, Su Tavuğu, Boz Kaz, Yeşilbaş Ördek, Sakar Meke, Sumru, Kız Kuşu, Çulluk, Balık Kartalı, Balıkçıl, Yılan Boyun, Angıt kuşları barınmaktadır.

Günümüzde de Efteni Gölü’nde avlanmak yasaklanmıştır. Ayrıca kuş türlerinin yanı sıra burada ender rastlanan bitki türleri de bulunmaktadır. Bunların başında gölün içinde nilüfer, süsen, düğün çiçekleri, kamış, nane, su mercimeği bitkileri; gölün kenarında da söğüt, dişbudak, kızılağaç, çınar gibi ağaçlar gelmektedir.

Samandere Şelalesi


elale.gif


Düzce’nin güneydoğusunda, il merkezine 26 km. uzaklıktaki Samandere Köyü’nde Samandere Şelalesi bulunmaktadır.

Bu şelalenin suyu ormanlık bir alandaki kayalar arasından, Cadı Kazanı denilen yerden kaynamaktadır. Şelalenin arkasındaki kaya içerisinde doğal olarak meydana gelmiş bir mağara bulunmaktadır. Şelalenin suyu mağarada bir süre kaybolmakta, ardından yeniden ortaya çıkmaktadır. Suyun akışı oldukça şiddetli olup, bu yüzden beyaz köpükler halinde yüksekten dökülmektedir.

Bu şelale Orman Bakanlığı’nca Tabiat Anıtı olarak tescil edilmiştir. Ayrıca buradaki 500 m. yükseklikteki ağaçlar ve iki küçük şelale ile Cadı Kazanı denilen bölüm de tescillidir.
 
Üst