Çorum

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,234
NeverLand
Genel Bilgiler

Yüzölçümü: 12.820 km²
Nüfus: 597.065 (2000)
İl Trafik No: 19


4-4.jpg


Çorum coğrafi konumu itibariyle İç Anadolu’yu Karadeniz’e, Doğu Anadolu’yu Batı’ya bağlayan işlek yol güzergahında bulunmakta olup, Kültür ve Sanat geleneğini devam ettirmiş, çeşitli kültürlere ev sahipliği yapmış, değişik kültür ürünlerini ve tarihi mirası bünyesinde barındıran bir İldir.

Köklü tarihi ve zengin kültürü ile uygarlık tarihinde önemli yeri olan Çorum, Kültür Turizmi açısından Ülkemizin en önemli merkezlerinden biridir.
Günümüzden 7 bin yıl öncesine ait kültürel verilere rastlanan ve Anadolu’da ilk organize devleti kuran Hititlerin Başkenti Hattuşa Çorum sınırları içerisindedir. Hattuşa, Anadolu’nun kalbinde UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınmış Ülkemizdeki 9 değerden biridir.

Hitit uygarlığı en az Mısır uygarlığı kadar eski ve zengin bir uygarlık olup, Hititlerle Mısırlılar arasında yapılan Kadeş Antlaşması’na ait çivi yazılı tablet Boğazköy’de bulunmuştur. Yine burada yüksek kayalar arasında Yazılıkaya Kaya tapınağında doksandan fazla tanrı, tanrıça, hayvan ve hayal ürünü yaratık kaya üzerine işlenmiştir.
Ulu Önder Atatürk’ün direktifleriyle yapılan ve ilk milli kazılardan olan Alacahöyük’te; Hitit öncesi dönem olan Hatti Dönemine tarihlenen 13 Kral Mezarı’nda bulunan eserler (Güneş Kursları, Boğa ve geyik heykelleri) o dönemin yüksek kültürünü yansıtmaktadır. Alacahöyük’te görülmeye değer Sfenksli Kapı ve önündeki kabartmalar Hitit Dini Törenlerinin günümüze yansımasıdır.

Başkent Hattuşa ve Alacahöyük ile birlikte Son Dönem Hitit Kazılarından Ortaköy-Şapinuva ile Hüseyindede Kazılarında açığa çıkartılan eserlerin sergilendiği ve “Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı” olarak tescil edilen 1915 tarihli son dönem Osmanlı Mimari Özelliğini yansıtan bina, restore edilerek Yeni Çorum Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Çağdaş Müzecilik anlayışına göre yapılan sergilemede Çorum ve çevresinde bugüne kadar tespit edilen kültürlerden Geç Kalkolitik Çağ’dan (M.Ö. 5000) günümüze kadar devam eden medeniyetlere ait eserler kronolojik olarak sergilenmektedir.

2-7.jpg


İlimiz sınırları içerisinde yer alan Anadolu’nun her yerinde kültürel mirası ve yapıtları ile halen yaşayan zamanın en büyük askeri ve politik gücü, Mısır’ın güçlü firavunlarının en zorlu rakibi, Yakın Doğunun çehresini daimi olarak değiştirmiş, 3500 yıllık bir uygarlık olan Hititler ve onlara 450 yıl başkentlik yapmış Boğazkale – Hattuşa; Ankara’nın 209 km. doğusunda, Çorum’un 83 km. güneyinde yer alır. Boğazkale – Hattuşa, Ankara – Samsun Karayolu’ndan Sungurlu İlçesi’ni 5 km. geçtikten sonra sağa ayrılan Boğazkale yolundan 24 km. içeridedir. Ayrıca; Boğazkale – Hattuşa yolu’nun 9. km’sinden Alaca yoluna, bu yoldan 10 km’den kuzeye ayrılan yoldan da Alacahöyük’e ulaşılmaktadır. Tarih ve Kültür Şehri Çorum mutlaka görülmesi gereken Kültür ve Turizm Merkezlerinden biridir.

1-6.jpg


Yine her biri sanat şaheseri olan Selçuklu ve Osmanlı Dönemine ait Cami, köprü, kale ve sivil mimarlık örnekleri Çorum’un her yerini süslemekte, bu değerleri ile, Ülkemizin en önemli Kültür Turizm Merkezleri arasında yerini almaktadır.
Bugün ilimizde Bakanlar Kurulu Kararıyla izin verilen üç arkeolojik kazı sürdürülmekte olup, bunlardan biri yabancı ikisi yerli kazıdır. Bununla birlikte Müze Müdürlüğü Başkanlığında 2 de kurtarma kazısı devam etmektedir. Ayrıca; bilim adamlarınca yüzey araştırmaları da sürdürülmektedir.

Ayrıca, uluslararası düzeyde 3 yılda bir düzenlenen Hititoloji Kongresi 6 yılda bir de Çorum’da düzenlenmektedir. Bu kongreye dünyanın bir çok yerinden bilim adamları katılmaktadır. Bu kongrenin devamlılığı, uluslararası platformda ülkemizin ve ilimizin tanıtımına önemli katkılar sağlamaktadır.

3-3.jpg


Çorum tarihi zenginlikleri yanında; yaylaları ve İncesu Kanyonu gibi doğal güzellikleri ile de görülmeye değer bir yerdir. Şehri saran kavrulmuş leblebi kokuları da Çorum’a ayrı bir güzellik katar. Osmancık ve Kargı’da üretilen pirinçler kaliteleri ve farklı lezzetleriyle tadılmaya değerdir.

İlimiz sanayi ve ticaret yönünden bölgemizde gelişmiş konumdadır. Buna paralel olarak panel, sempozyum ve kongre turizmine hitap edecek tesis eksikliği hissedilmektedir. Halen devam eden 4 ve 5 yıldızlı otel yatırımlarının tamamlanması ile İlimiz bölgenin kongre merkezi haline gelecektir.

Coğrafya

Genel Değerlendirme


5-4.jpg


Çorum ili; Orta Karadeniz Bölümünün iç kısmında yer almaktadır. Doğuda Amasya, güneyde Yozgat, batıda Çankırı, kuzeyde Sinop, kuzeydoğuda Samsun, güneybatıda Kırıkkale ile çevrilidir.Yüzölçümü 12.820 km² dir.

Enlem ve boylam değerlerine göre ise; 34 derece 04 dk. 28 sn. doğu boylamları ile 39 derece 54 dk.20 sn. kuzey enlemleri arasında yer almaktadır.

Deniz seviyesinden ortalama yüksekliği (rakımı) 801 m.dir.

TOPOĞRAFYA

Bölgenin jeolojik yapısında iki ana kütle (kayaç) grubu göze çarpar.Bunlardan birincisi “Metamorfik seri” (başkalaşmış kayaçlar), ikincisi ise, “Tortul Kütleler” dir. İlin asıl jeolojik karakterini 3. jeolojik zamanın sonları ile 4. jeolojik zamanda meydana gelen oluşumlar meydana getirmektedir.

Bununla birlikte, jeolojik devirlerden ilkel zaman olarak bilinen Arkean ve Prekambrien devirlerine ait Çorum Merkez İlçe, Alaca, İskilip, Osmancık, Mecitözü ve bilhassa Kargı ilçelerinde çeşitli metamorfik (başkalaşım) topraklarına rastlanılmıştır. Özellikle 3. jeolojik zamanın kütlelerinden olan jips (kireçtaşı) ve kayatuzu yatakları ile karbon miktarı % 75 kadar olan zengin linyit kömürü yataklarına (Osmancık, Dodurga yöresinde 30 milyon ton rezervinde ayrıca Alpagut-Zambal-Karakaya-Ayva ve Ovacık Köyünde) rastlanmaktadır. Yine bu zamanın püskürük kütlelerinden olan Trakit, Granit, Bazalt ve Andezit gibi kütle arazisine de Çorum merkez ilçesinde, Kargı, Sungurlu, Alaca, Mecitözü, Osmancık ve İskilip ilçelerinde rastlanmaktadır. Tortul kütlelere ise ilin çoğu yörelerinde rastlanmaktadır.

Çorum; Alp-Himalaya Orojenezi (Dağ oluşumu) olarak bilinen sistem içerisinde yer alan K.A.F. (Kuzey Anadolu Fay Hattı) üzerinde yer almaktadır. K.A.F. il merkezinin 20 km. kuzeyinden geçmektedir.

İKLİM

Çorum İli, Karadeniz ikliminden İç Anadolu iklimine geçiş bölgesinde bulunmaktadır. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. İlin kuzey bölgesinde yer alan Kargı, Osmancık, İskilip, Laçin, Dodurga, Oğuzlar ve Bayat İlçeleri İç Karadeniz geçiş ikliminin etkisinde kalan ilçelerdir. Çorum Merkez İlçe, Sungurlu, Alaca, Boğazkale, Ortaköy, Mecitözü ve Uğurludağ İlçeleri İç Anadolu step iklimi özelliklerini gösterir.

1929 yılından bu yana yapılan meteorolojik ölçümler sonucunda yıllık ortalama yağış miktarı İl Merkezinde 423,0 mm., Alaca’ da 376,0 mm., Bayat’ ta 445,2 mm., Boğazkale’ de 490,3 mm., Dodurga’ da 373,2 mm., İskilip’ te 484,8 mm., Kargı’ da 360,3 mm., Laçin’ de 530,2 mm., Mecitözü’ nde 422,7 mm., Ortaköy’ de 409,5 mm., Osmancık’ ta 368,1 mm., Sungurlu’ da 438,1 mm., Uğurludağ’ da 450 mm. olarak tesbit edilmiştir.

İl Merkezi’ nin yıllık ortalama sıcaklığı 10,7º dir. En yüksek sıcaklık 2000 yılının Temmuz ayında 42,7 Cº, en düşük sıcaklık 1985 yılının Şubat ayında -27,2 Cº olarak ölçülmüştür. Temmuz ve Ağustos ayları en sıcak aylardır.

İl genelinde yaz mevsiminde öğleden sonra başlayarak gece saat 22’ ye kadar esen poyraz etkilidir. Bazen ters yel de denen sıcak ve kavurucu bu rüzgâr tarım alanları için zararlıdır. Kışın kuzeyden yıldız rüzgârı, İlkbaharda güneybatıdan lodos rüzgarı eser. Bu rüzgarlar bol yağış ve kimi zaman da dolu yağmasına neden olur. Sonbaharda genellikle sakin bir hava gözlenir. Halk arasında bu aylara sağır aylar adı verilmiştir.

BİTKİ ÖRTÜSÜ VE DOĞAL HAYAT

Çorum İlinin güney bölgesinin doğal bitki örtüsü bozkırdır (step). İlkbahar yağışları ile birlikte yeşerirler, sonbaharda kururlar. Bunlara örnek: papatya, gelincik, deve dikeni, köy göçeren dikeni, çakır dikeni, kangal otu, sığır kuyruğu, yavşan otu, geniş yayılma alanı bulmuştur. Akarsu boylarında ise söğüt ve kavak çeşitlerine rastlanır.

Alaca, Sungurlu, Ortaköy ve Mecitözü’nün yüksek kesimlerinde meşe, ardıç ve karaçam ağaçlarına rastlanır. İlkbahar ile birlikte çiğdem, yabani sümbül, yabani lale çiçekleri de görülür. İlin kuzeyindeki ilçelerde ise meşe ormanları ve iğne yapraklı ormanlara rastlanır.

Deniz seviyesinden 1000-1200 m yüksek olan bölgelerde meşe, kızılcık, yabani erik, elma, alıç, yabani gül yaygın olarak görülür.Hacıhamza çevresinde seyrek olarak ıhlamur ağaçlarına rastlanır.

Kargı, İskilip, Osmancık, Bayat ilçelerinde sarıçam, karaçam, köknar, kızılçam ağaçları görülmektedir.Toplam ormanlık ve fundalık alan 365.208 ha. olup İl yüzölçümünün % 28' i kadardır.

Dağlar

İl sınırları içerisinde bulunan dağlar, genel olarak yüksek sayılmayacak niteliktedir. Ortalama yükseltileri 1500 m. dolayındadır. Bunlar Orta Karadeniz Bölümündeki Canik Dağları ile Ilgaz ve Küre Dağlarının başlangıç noktalarını teşkil eden silsileler şeklinde güneye doğru (Bozok Yaylasına) gittikçe alçalırlar. Yükseklikleri 1000-2000 m. arasında değişen tepeleri ile bir taraftan Kızılırmak vadisi kıyılarında, diğer taraftan Yeşilırmak’ın Çekerek Suyu kıyılarında uzayıp giderler. Çorum dağlarının yüksek kısımları İskilip-Osmancık ve Kargı ilçeleri toprakları üzerindedir.

6-2.jpg


Merkez ilçenin kuzeyinde Eğerci Dağ sıraları, Batı yönde Alagöz ve Kösedağları yer alır. Bu iki dağ sıraları arasında Kırkdilim Boğazı bulunmaktadır.Güneyde uzanan Dört Tepe silsileleri güneydoğuya doğru uzanarak Mecitözü ve Ortaköy ilçesindeki Karadağ silsileleri ile birleşir. Aynı şekilde ilçenin güneyinde ve güney batısında uzanan dağ sıraları, Sungurlu ilçesi içindeki Kartal Dağlarına kadar uzanmaktadır.

Osmancık ilçesindeki Kızılırmak Vadisi boyunca uzanan Çal ve Ada Dağları; Kargı ilçesi sınırları içinde devam ederek Çorum’un en yüksek dağlarından olan Kös Dağlarındaki Erenler Tepesine (2097 m.) ulaşır.

Aynı dağ sıralarının güneyinde İskilip ilçesinin Teke Dağı , Kavak Dağı , Göl ve Deveci Dağları ile Çakarözü Dağlarını meydana getirdiği görülmektedir.

Çorum İlinde Yüksekliği 1.700 metreyi aşan dağlar

Dağın Adı Yüksekliği (m) :
Erenler Tepesi (Kargı’da Kös Dağı Üzerinde ) 2097
Türbe Tepe (Kargı’da) 1981
Kara Tepe (Mecitözü’nde) 1846
Kırklar Dağı (Mecitözü’nde) 1791
Köse Dağı (Çorum’da) 1750
Dede Çal (Osmancık’ta) 1730
Kartal Tepe (Sungurlu’da) 1700
Teke Dağı (İskilip’te) 1700

Ovalar

Çorum Ovası Merkez İlçenin üzerinde, 780-800 m. yüksekliğindedir. Üzerinde Bayat-Ömerbey–Deliler-Gürcü-Elemin-Sarmaşa-Buluz-Celilkırı ve Yaydiğin Köyü toprakları bulunmaktadır. Ovanın doğu ve kuzey yönlerinde fay hatları vardır.

7-3.jpg


Bozboğa Ovası Merkez İlçeye bağlı Bozbuğa-Yenice-Çayhatap-Sarimbey-Kadıkırı-Ahilyas-Harzadın-Abdalata-Büğdüz köyleri bulunmaktadır. 800-820 m. yüksekliğindedir.

Ovasaray Ovası Çorum’a 10-12 km. uzaklıkta, Ovasaray-Kayı-Boğabağı-Maza-Sarta-Üyük-Karapınar ve Karacaköy toprakları vardır. 700-800 m. yüksekliğindedir.

Seydim Ovası Çorum’a 15 km uzaklıkta, 950 m. yüksekliğinde, küçük bir ovadır.

Hüseyin Ovası Alaca İlçesini ve çevresini oluşturur. 725-875 m. yüksekliğindedir.

Dedesli Ovası Merkez İlçe’ye bağlı Dereköy-Eskiören-İğdeli ve İskilip İlçesine bağlı Tombuşoğlu Çiftliği bölgelerinden oluşur.

8-2.jpg


Irmak Ovası Merkez İlçe ile İskilip arasında Kızılırmak’ın doğusundan batısına doğru, 500-550 m. yüksekliğindedir.

Taybı Ovası İskilip-Sungurlu arasında 550-560 m. yüksekliğindedir.

Mecitözü Ovası Mecitözü İlçesi ve civar köylerinin olduğu, 950 m. yüksekliğindedir.

Osmancık Ovası Osmancık İlçe merkezinin bulunduğu Kızılırmak’ın iki yakasında, 300-350 m. yüksekliğindedir.

Düvenci Ovası Çorum-Merzifon yolu boyunca uzanan 900 m. yüksekliğinde bir ovadır.

Hamamözü Ovası İl merkezine 30 km uzaklıkta, 450-500 m. yükseklikte, üzerinde Osmancık’a ait köylerin bulunduğu bir ovadır.

Budaközü Ovası Sungurlu yakınlarında, 550-580 metre yüksekliğindedir.

Delice Ovası Sungurlu İlçesi güneyindedir.

Vadiler

Kızılırmak, Yeşilırmak ve kolları, Çorum İlinden geçerken birçok vadiler oluşturmuşlardır.
Başlıcaları şunlardır;

Sıklık Boğazı : Çorum-Samsun yolu üzerinde, 7 km. uzunluğundadır.

Hatap Vadisi : Hatap Çayı’nın geçtiği yerde, 16 km.dir.

Harami Vadisi : Dana Boğazı Seydim Ovası ile Dedesli Ovasını birleştirir. 6,5 km.dir.

Kırkdilim Vadisi : Çorum - Osmancık - Kargı bağlantısı konumundadır.

9-2.jpg


Kırk Dilim Vadisi​

Sacayak Vadisi : Çorum Çat Suyunun Cemilbey’e geçtiği yerdedir.

Hışır Vadisi : Alaca Suyunun Çat Suyuna karıştığı yerdedir.

Akarsular

Çorum İlindeki akarsular, sularını ülkemizin iki önemli akarsuyu olan Kızılırmak ve Yeşilırmak Havzalarına boşaltırlar.

Kızılırmak Havzası

Kızılırmak’ın Çorum İlinden geçen kısmı 182 km.dir. Bu geçiş yerleri Bayat, İskilip, Merkez ilçe, Osmancık, Kargı İlçeleri ve köyleridir.

kzl.jpg


Kızılırmak Havzası ve Çeltik Tarlaları

Yeşilırmak Havzası

Çorum Merkez İlçe’nin büyük bir kısmı, Alaca İlçesi, Mecitözü ve Ortaköy İlçelerindeki çay ve dereler, Yeşilırmak’ın önemli bir kolu olan Çekerek Irmağına bu havzada dökülür.

Çorum Çat Suyu (82 km)

Derinçay adını da alan bu su, Eğerci dağından ve Köse Dağından inen dere ve çayların birleşmesinden oluşur. Çomarbaşı ve Sıklık Derelerini de alarak il merkezinin 3 km batısından geçer. Güneyde Yılgınözü ve Hatap Deresi ile birleşir, Ahilyas derelerini de alır ve bundan sonra Çorum Suyu olur. Alaca’dan gelen Budaközü ile birleşince de Çorum Çat suyu olur. Mecitözü İlçesi ve köylerinden geçerek, Amasya ili sınırlarında Çekerek’le birleşir.

Mecitözü Çayı, Kırklar Dağından doğar, ilçe merkezine yakın olarak (1-1,5 km) geçtikten sonra Amasya topraklarında Çorum Çat Suyu ile birleşir.

Çekerek Irmağı, Ortaköy İlçesi ve topraklarının az bir kısmını sular, Amasya İli sınırlarına geçer.

Göller

İl sınırları içerisinde önemli bir göl yoktur. Merkez ilçede Eymir (Gölünyazı) Gölü olup, yazın suları çok azalan bir sazlık ve bataklıktır. İlkbahar aylarında ayrıca merkez ilçede Uyuz Gölü ve Kırkgöz adı verilen küçük gölcüklerde oluşur.

6t.jpg
9u.jpg
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,234
NeverLand
Tarihçe

Çorum İli, tarihin derinliklerinden günümüze dikkate değer izler taşıyan bir bölgedir. Her tarafında en eski tarihlerden bugüne kadar gelmiş değişik medeniyetlere ait kalıntılara rastlanır. Hititler Anadolu egemenliğine bu bölgeden başlamışlardır.

Bölgede bu uygarlık kalıntıları bitişik veya üst üste bulunmaktadır. Bir Hitit höyüğü yanında bir Frig, Roma, Bizans devri mezarı veya taban mozaikleri, diğer yanda Selçuklu Kervansarayına ait yıkıntı yerleri ve onun yanında Osmanlı eserlerine rastlamak mümkündür.

Çok sayıda tarih öncesi devrin en belirgin özelliğini taşıyan tabii ve yapma mağaralar mevcuttur. Yazılı tarih öncesi ve sonrası uygarlıkların kalıntıları, yapılan kazılarla gün ışığına çıkmakta ve Çorum bölgesinin uygarlık tarihinde eski bir medeniyet merkezi olduğunu göstermektedir.

Çorum Adının Kökeni

Çorum adının kaynakları ile ilgili muhtelif rivayetler ve bilgiler vardır.

Bizans (Doğu Roma) Kaynaklarına Göre


Anadolu’nun Türkleşmeye başladığı 1071 Malazgirt Meydan Savaşından çok önce Türk boyları yavaş yavaş Anadolu’ya sızmaya ve yerleşmeye başlamışlardır. Bu tarihte Bizans’a bağlı olan Çorum, Nikonya (Yankoniye) adını taşımaktaydı.

Danişmendname’ ye Göre

Melik Ahmet Danişmend çetin savaşlardan sonra Bizans’ın elinden Çorum bölgesini alır.Halk müslüman olup bağlılık gösterir. Ancak bu tutumları, Melik Ahmed’ i ve ileri gelen komutanları bir ziyafet-te zehirlemek istemelerinden dolayı bir tuzaktır. Bu kötü niyetlerini ve şehrin bir depremle tamamen yıkılacağını Melik Ahmet bir gece rüyasında görür. Melik Ahmet bu rüyanın verdiği endişe ile uyanırken şehir sallanmaya başlar. Askerlerini ve arkadaşlarını derhal kaleden çıkarır.
Kaledeki Bizanslılar müslümanların çekilişinden memnun kalarak kaleyi tekrar kapatarak savaş hazır-lığına başlarlar ve yeniden dinlerine dönerler. Fakat deprem yeniden şiddetlenerek kale ve şehir tama-men harabeye döner. Bizanslılara bu saldırılarından dolayı, suçlu anlamına gelen “Cürümlü” adı verilir, zamanla bu “Çorumlu” olur.

Evliya Çelebi Seyahatnamesine Göre

Evliya Çelebi Seyahatnamesinin II.Cildi 407.sahifesinde bölgenin havasının astım hastalarına iyi gel-mesi nedeniyle, Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan hasta oğlu Yakup Mirza’ yı ve yüzlerce çorluyu (bakımsız, zayıf, hastaları) buraya göndermiş ve bunlar sağlıklarına kavuşmuşlardır. Bundan dolayı şehre Çorum denilmiştir.

Çorum’un çevresinin dağlarla çevrili oldukça geniş bir ova olmasından dolayı (Çevrim) denildiği, halk ağzında Çorum’a dönüştüğü söylenmektedir.

Çorum (önceleri bazen Çorumlu) Türklerin bölgeye gelmesiyle bu adı almıştır. Çorum veya Çorumlu adının Oğuz boylarından Alayunt’lu boyunun bir oymağına ait olduğu belirtilmektedir.

İslam Öncesi Çorum

1-7.jpg


Çorum bölgesi, tarihi ve kültürel açıdan günümüzden 7000 yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Bölgede sırasıyla Kalkolitik (Taş), Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Frig, Helenistik, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlere rastlanmaktadır.

Paleolitik (Yontma Taş) ve Neolitik (Cilalı Taş) Devirler

2-8.jpg


Çorum bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda az sayıda bulunan bazı taş aletler, bu bölgede Yontma Taş (Paleolitik) ve Cilalı Taş Devrinin (Neolitik) yaşandığına ilişkin kanaat oluşturmakla beraber, bu devir-lere ait yerleşmeler konusunda kesin bir sonuç elde edilememiştir.

Kalkolitik Devir (Taş Çağı) M.Ö. 5000-3000

Çorum ve çevresinde ilk yerleşim M.Ö. 5000 yıllarına, Kalkolitik dönemin 4. aşamasına rastlar. Yörede kazısı yapılan merkezlerin hemen hepsinde, Kalkolitik çağa ait kaplar ve bakırdan yapılma malzemeler bulunmuştur. Ayrıca yörede diğer maden yataklarının bulunması, teknolojik evrimi çabuklaştırmış ve bölgede zengin etnik grupların ve krallıkların ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Bu devir eserlerine Ala-cahöyük, Büyük Güllücek, Boğazköy, Eskiyapar ve Kuşsaray’ da rastlanmıştır. Yerleşimler bu dönemden itibaren devamlılık göstermiştir. En önemli Kalkolitik yerleşme, Alaca’nın Büyükgüllücek köyünde yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır.

Bu dönem mimarisinde Orta Anadolu için tipik 2-3-4 odalı evler, elde yapılmış siyah, gri, kırmızı renkli seramikler, bu devir için karakteristiktir. Bu dönemde damga mühür kullanımı yaygınlaşmış, idolle-rin (şematik insan tasvirleri) sayısı artmıştır.

Tunç Çağı (Maden Devri) M.Ö. 3000-1000

Çorum İlinin tarihinde en önemli dönem Tunç Çağıdır. Bakır ve kalayın karıştırılmasıyla elde edilen “tunç” döneme de ismini vermiştir. M.Ö. 3000-1000 yıllarına kadar süren bu dönem üçe ayrılır.

3-4.jpg


Eski Tunç Devri (M.Ö. 3000-2000)

Çorum ve çevresinde M.Ö. 3000 yıllarında etrafı surlarla çevrili pek çok şehir devletinin varlığı, yapılan arkeolojik kazılarla belirlenmiştir. Başlangıçta nadir eşyanın yapımında kullanılan Tunç, henüz yaygınlaş-mamıştır. Eski Tunç I. evresine bazen Bakır Devri de denmektedir. Bu dönem 500 yıl kadar sürmüştür. Bu sürenin sonunda Tunç eşyalarının yapımı ve kullanımı yaygınlaşmaya ve halka mal olmaya başlar.

4-5.jpg


Bu döneme de Eski Tunç II. Dönemi denir ve M.Ö. 2500-2300 yılları arasında yaşanmıştır. Alacahö-yük, bu dönemin en zengin şehirlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Eski Tunç III. Döneminde (2300-2000) Anadolu, çok sayıda şehir devletlerinden oluşan, oldukça renkli etnik bir görünüm sunan, kavimler topluluğu halindedir. Alacahöyük beldesinde yapılan kazılar sonunda elde edilen eserler, Tunç Çağı’nın III. Dönemine aittir.

Anadolu’da bu devirde zengin şehir devletleri kuran kavim Hattiler’ dir. Hattiler Anadolu’ da ismi bilinen en eski yerli kavim olarak karşımıza çıkmaktadır.

Orta Tunç Devri

Orta Tunç Devri Anadolu’da Asur Ticaret Kolonilerinin ve Eski Hitit Devletinin ortaya çıktığı dönemdir. Eski Tunç çağından yazının kullanılmaya başlanmasıyla ayrılır.

Asur Ticaret Kolonileri Çağı (M.Ö. 1950-1850)

M.Ö. II. bin yılı başlarında Anadolu zengin ve bayındır bir yerleşim yeriydi. Anadolu’nun bu durumunu bilen Mezopotamyalılar Asur Devletinin önderliğinde Anadolu’yla ticaretlerini geliştirdiler. Asurlular dokuz Anadolu kentinin yanına Pazar şehri “Karum” kurdular. Boğazköy de (Boğazkale) “Hattuş-Karum” adıyla kurulan şehir, bu ticaret merkezlerinden biriydi. Asur’ a bağlı olan bu Karumlar ticaret ve yol güvenliği için yerel yöneticilere vergi veriyorlardı.
Bu ticaret ilişkileri Anadolu’yu kültürel, ekonomik ve politik yönden etkilemiştir. M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu yazıyı tanımıştır.
Bu çağın önemli eserleri silindir ve damga, mühürler, tabletler, insan ve hayvan heykelcikleri ile hayvan biçimli içki kaplarıdır (riton). Çanak-çömlek yapımı, çarkın kullanılmasıyla büyük gelişme göstermiş-tir. Anadolu’da yaşamakta olan sanat, yerli gelenek ve görenekler Mezopotamya’ dan gelen etkilerle gelişmiş, yeni bir boyut kazanarak daha sonraki Hitit sanatının temelleri atılmıştır.

Frig Çağı ve Sonrası

111111.jpg


Hitit Devleti’nin yıkılışından sonra, Anadolu’da 300 yıllık bir karanlık devir yaşanmıştır. M.Ö. 800 yıllarında Asur kaynaklarında “Muşki” olarak geçen Frigler, merkezi Gordion olmak üzere Kızılırmak yayı için-deki bölgede bir devlet kurarak tarih sahnesine çıkmışlardır. Frigler’ in Çorum bölgesindeki yerleşme merkezleri Pazarlı, Boğazkale, Alacahöyük ve Eskiyapar’dır. Bu çağın önemli bir özelliği de, demirin uy-garlığa girmesi ve “Demir Çağına“ Frigler’ le başlanmasıdır. M.Ö. 7. yy.’ ın ilk yarısında Kimmerler tara-fından yıkılan Frigler; kültür ve sanattaki etkinliklerini M.Ö. 330’da Büyük İskender’in Anadolu’yu ele geçirmesine kadar devam etmişlerdir.

Kimmerlerin Frig devletini yıkmasından sonra Çorum bölgesi İran’da bir devlet kuran Med’lerin, daha sonra da Pers’lerin hakimiyetinde kalmıştır. M.Ö. 276’da Galatlar, Çorum ve çevresinde Hitit ve Frigler’ den sonra en çok iz bırakan devlettir. Roma İmparatoru Julius Cesar zamanında bölge, Romalıların eline geçmiş ve M.S. 395’te Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra Çorum ve civarı Bizans İmparatorluğu’nun yönetimine geçmiştir. Bu devirde Çorum’un adını Yankoniye olarak görmekteyiz.

Hitit Tarihi ( M.Ö. 1650 - 1200 )

Asur Ticaret Kolonileri dönemi, sosyal ve siyasal yeni görüşlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Yerel Prenslerle yönetilen Anadolu’da, Mezopotamya’daki gibi merkezi devlet fikri gelişmiş ve sonucunda iç mücadeleler başlamıştır. Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler, MÖ.3000 yıllarının sonunda küçük gruplar halinde Kafkaslar üzerinden Anadolu’ ya girerek yerli halk Hatti nüfusu ile karıştılar .

Hititler, Asurluların Anadolu’ dan çıkma zorunda kalmasıyla devlet idaresini ellerine almışlardır. Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit Devleti’ni kurmuşlardır. Bu devletin kurucusu Labarna‘dır. Başkenti ise Boğazkale-Hattuşa’ dır.

hart.jpg

Hitit tarihi M.Ö. 1650-1450 eski krallık ve M.Ö. 1450-1200 Hitit İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelenir. Hititler Anadolu’da hakimiyeti kurduktan sonra Suriye’ye seferler yapmışlardır. M.Ö. 1274’ de Mısır’la yaptıkları Kadeş Savaşı sonrası, M.Ö. 1269 yılında tarihteki ilk yazılı anlaşma olan Kadeş Anlaşmasını gerçekleştirmişlerdir. Hitit Devletinin kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak, Anadolu’nun yerli sanatıyla birleşmiştir. Sanatta, boyutları büyümüş anıtsal eserler ortaya çıkmıştır. Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya kabartmaları ve orthostatlarla (bina cephelerinde alt sırada yer alan kabartmalı taşlar) önceki sanattan ayrılır. Hitit Devleti M.Ö. 1200 yıllarında deniz kavimleri göçü ve kuzeyden Kaşka kavmi saldırılarıyla yıkılmıştır.

Çoruma Türklerin Yerleşimi

Çorum Bölgesine Oğuz Boylarının Yerleşmesi ve Türk Egemenliğine Geçiş

Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah’ ın Danişmend Beyi olan Ahmet Gazi, Amasya’yı aldıktan sonra Çorum’u da (Nikonya) almak için Çavlı Beyi görevlendirdi. Çavlı Bey, emirlerinden Karatekin ve Serkes Ahmet Gazi ile Çorum’a yürüdü ancak, Çorum Tekfuru (yönetici) Nastura’ya Kastamonu’dan yardım geldiği için Çavlı Bey başarılı olamadı. Bunun üzerine Melik Ahmet Gazi 30.000 kişilik askeriyle Çorum’a geldi. Beraberinde Komutanlarından İltekin Gazi’de bulunmaktaydı.

Kastamonu’dan Çorum’a yardım için gelen Bizans kuvvetleri bozguna uğratılarak şehir kuşatıldı. Melik Ahmet Gazi Nastura’ya, elçisi Yahya’yı şehri teslim etmesi için gönderdi. Nastur bu teklifi reddetti. Bir haftalık kuşatmadan sonra Nikonya (Çorum) Şehri 1075 yılında alındı.

Melik Ahmet Gazi Oğuzlar’ ın Alayunt’lu boyundan Çorumlu oymağının başı bulunan İlyas Beyi Çorum’a yönetici olarak bırakmış, İltekin Gazi ile Osmancık’ı almak üzere Çorum’ dan ayrılmıştır. Çankırı yöresinin fethi için Çavlı ve Karatekin Beyleri görevlendirdi. Osmancık alındıktan sonra burasını Alayunt boyundan Osman Bey’e verdi. Osmancık adını bu beyden almıştır.

Kısa zamanda Orta Anadolu’yu Bizans’ın elinden alan Danişmend Beyliği, Çorum ve çevresini Türk boylarına açarak Anadolu’nun Türkleşmesine katkıda bulunmuştur. Bu bölgede Oğuz Türkleri yerleştikleri yerlere boylarının ve oymaklarının adlarını vermişlerdir. Köy, mahalle, dere, tepe, dağ ve ova gibi bazı yer isimleri Oğuz boylarının adlarını taşımaktadır. Bayat, Büget, Kayı, Kınık, Salur, Avşar, Bayındır, Karakeçili, Karaevli, Dodurga verilen boy ve oymak adlarından bazılarıdır.

Anadolu'nun Türkleşmesinde Oğuz Boylarına mensup Türkmenler'in büyük rolü olmuştur. Bu çerçevede Karadeniz Bölgesi'ne de çok sayıda Oğuz Boylarına mensup Türkmenlerin yerleştiği görülmektedir. Bu Türk boyları bölgenin hem fetihlerle, hem de iskanlarla Türkleşmesini sağlamışlardır. Prof. Dr. Faruk SÜMER'in araştırmalarından yapılan tespitlere göre; XVI. Yüzyılda, Amasya, Canik (Samsun), Çorum, Karahisar-i Şarki, Kastamonu, Kengiri (Çankırı), Sivas ve Trabzon sancaklarındaki yer adları incelendiğinde, Yirmidört Oğuz Boyunun 21’i yerleşmiştir. Bunlar; Kayı, Bayad, Kara-Evlu, Yazır, Döğer, Todurga, Afşar, Kızık, Beğ-Dili, Karkın, Bayındır, Çavundur, Çepni, Salur, Eymür, Ala-Yundlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva ve Kınık boylarıdır. Bölgede bu boylara ait 268 yer adı bulunmaktadır.

Kıyı şeridi başta olmak üzere, Karadeniz Bölgesi'nin Türkleşmesinde özellikle ÇEPNİLER önemli roller oynamışlardır.

Anadolu'nun fethinden sonra bölgeye yerleşen Türklerin Çorum bölgesini yurt ve otlak olarak kullandıkları kayıtlardan anlaşılmaktadır.

Bölgede en çok köy ve yer adı bırakanlar Bayat, Eymir, Kargın, Yapar ve Çavuldur boylarıdır.

İlimizde Oğuz boylarının isimlerini taşıyan yerler :

1-Avşar (Kargı- köy)

· Avşar Divanı (Alaca’ da bir bölge)

2-Alayuntlu (Mevki adı)

3-Bayat (ilçe)

· Bayat (Çorum’a bağlı bir köy)

· Bayat Gediği (Bir dağ gediği)

· Bayat Mezarı (Bayat köyü etrafında bir mevki)

· Bayat Su Kavşağı (bir mevki adı)

· Bayat Çayı (Bir çay)

· Bayat (Kargı ilçesinde bir köy)

4-Bayındır (Mecitözü ilçesine bağlı bir köy)

· Bayındır ovası (Bir mevki)

5-Becek (ören yeri)

6-Beydili (Merkeze bağlı bir köy)

· Beydili (Bayat ilçesinde bir köy)

7-Büğdüz (Merkeze bağlı bir köy)

· Büget (Merkeze bağlı bir köy)

8-Çetmi (İskilip ilçesine bağlı bir köy)

· Çepni (Çorum merkezde bir mahalle)

9-Dodurga (İlçe)

10-Döker (Döger) (Bir mevki)

11-Eskiyapar (Alaca ilçesine bağlı bir köy)

12-Evlik (Osmancık ilçesinde bir köy)

13-Eymir (Merkeze bağlı bir köy)

· Eymir çayı (Bir mevki)

· Eymir sırtı (Bir mevki)

· Eymir gölü (Bir mevki)

· Eymir (Osmancık ilçesinde bir mahalle)

14-Gürleyik (Osmancık ilçesinde bir mahalle)

15-Karaevli (Karaevliya) (Uğurludağ ilçesinde bir köy)

16-Kargın (Alaca ilçesine bağlı bir köy)

· Kargın (İskilip İlçesi Evlik köyüne bağlı bir mahalle)

· Kargın (Bir mevki)

· Kargın (İskilip İkipınar köyünde bir mahalle)

· Kargın (İskilip ilçesi Kavak köyünde bir mahalle)

· Kargı (Kargın) (Mecitözü İlçesine bağlı bir köy)

· Kargın yaylası (İskilip Deveci dağında bir yayla)

· Kargı (İlçe)

· Kargı (Osmancık ilçesinde bir köy)

17-Kayı (Çorum merkeze bağlı bir köy)

· Kayı (Oğuzlar ilçesinde bir köy)

· Kayı (Mecitözü ilçesinde bir köy)

18-Kınık (Çorum merkeze bağlı bir köy)

· Kınıkdelileri (Merkeze bağlı bir köy)

19-Salur (Çorum merkezde bir köy)

20-Yavu (Laçin ilçesinde bir köy; şimdiki ismi Gökgözler.)

· Yavu (İskilip ilçesinde bir köy)

· Yıva (Bir mevki)

Danişmend Beyliği Zamanında Çorum

Danişmend Ahmet Gazi tarafından Bizans’tan alınan Çorum, Danişmend Beyliği’nin Sivas koluna bağlıydı. Sonradan merkezleri Niksar olmuştur. 1174 yılına kadar bağımsız olan Danişmend Beyliği, Anadolu Selçuklu Sultanı II.Kılıç Arslan tarafından yıkılarak toprakları Anadolu Selçuklu Devletine katılmıştır.

Danişmendliler zamanında Anadolu’nun büyük bir kısmı Anadolu Selçukluları tarafından ele geçirilmiştir. Ancak Haçlı ordularının Ankara’ya yürümesi üzerine, Ankara Emiri olan Fetih Han Çorum Sancağına çekilmek zorunda kalmıştır.

Anadolu Selçukluları Zamanında Çorum

Çorum’un Anadolu Selçuklu Devleti’nin yönetimine katılması I.Kılıç Arslan zamanında olmuştur. Haçlılarla Çorum yakınlarında savaş yapılırken Çorum Beyi olan Obruna’nın Kılıç Arslan’a sığınmış olduğu ve şimdiki kalenin I.Kılıç Arslan tarafından yaptırıldığı değerlendirilmektedir.

Çorum’un I. Kılıç Arslan tarafından alınması Danişmendliler ile aralarının açılmasına neden olmuştur.

I.Kılıç Arslan’dan sonra Anadolu Selçukluları zamanında Çorum giderek gelişmiş olup, 1200 yılına ait bir tutanakta Camii Kebir (Ulu Camii) Pazar Camii, Abdi bey Camii Defterdar Camii, Burhan Kethüda Camii ayrıca Süleyman ağa Kütüphanesi’nin bulunduğu görülmektedir.

II.Gıyasettin Keyhüsrev döneminde (1237-1245) Çorum yönetim bakımından serleşkerlik (Bölge Komutanlığı) şekline dönüşmüştür.

Bu zamanda Baba İshak ismindeki bir dervişin, Türkmenler arasında taraftar toplayarak ayaklanması güçlükle bastırıldı. Baba İshak’ ın en yakın müridlerinden olan Baba İlyas Çorum’daki Türkmen beylerinden olup, Baba İshak’ın öldürülmesinden sonra Amasya’ ya geçerek şeyhliğine devam etmiş, yerine oğlu Aşık Paşa (Aşık Ali) geçmiş, daha sonra Aşık Ali’nin oğlu Elvan Çelebi şeyhliklerini sürdürmüşlerdir.

Moğollar ile Anadolu Selçukluları arasında, 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşında, Anadolu Selçuklu Devletinin yenilmesi sonucu, Anadolu’da yeni bir karışıklık dönemi başlamıştır. Bu durum Çorum’u da etkilemiştir. Karahisar Temürliye sahip olan “Hüsamettin” bu karışıklıkta Çorum ve Osmancık’a da egemen olmuştur. 1276 yılında Kunduz bey’in oğlu Emir Celalettin’in Çorum’daki Moğolları yenerek Çorum ve Amasya’yı almıştır.

Osmanlılar Dönemine Kadar Çorum

İlhanlı Devletine 1308’ de bağlanan Çorum’da, Moğolların Anadolu yöneticisi olan Timurtaşın Mısır’a kaçması üzerine Eretna Bey egemenlik sağlamıştır. Eretna Bey’in ölümünden sonra yedi yaşındaki oğlu Mehmet Beyliğe getirilirken Kadı Burhanettin buna vasi olmuştur. Kadı Burhanettin Hükümdarlığını ilan ederek Şahgeldi Paşayı yenmiş, Çorum’u almış daha sonra Osmancık’ı da ele geçirmiştir. Kadı Burhanettin Osmanlılara karşı Karamanoğulları ve Kastamonu Emirleriyle üçlü anlaşma yapmıştır.

Anadolu’da Türk siyasi birliğini kurmak isteğiyle hareket eden Yıldırım Beyazıt, önce Kastamonu Emiri Süleymanı yenerek Kadı Burhanettin’den Osmancık’ın teslimini istedi. Bugünkü Kırkdilim yöresinde yapılan savaşı Kadı Burhanettin kazandı (1392). Bir süre sonra Yıldırım Beyazıt kendisine taraftar beylerin yardımlarıyla Çorum, İskilip ve Osmancık’ı ele geçirdi. Kadı Burhanettin Sivas’a çekilmek zorunda kaldı.

Osmanlı İdaresinde Çorum

Ankara Savaşı sonucunda (1402) Yıldırım Beyazıt’ın kurmuş olduğu siyasi birlik bozulmuştur. Timur himayesinde Amasya’da egemenliğini yürüten Çelebi Sultan Mehmet zamanında Çorum, yine Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Bu durum Cumhuriyet yönetimine kadar devam etmiştir. Çelebi Sultan Mehmet Çorum’da Subaşılık (Komutanlık) kurduğu gibi sık sık Çorum’u rahatsız eden Köpekoğlu Sülü ve kardeşi Hüseyin’i öldürtmüş, ayrıca Babaiye tarikatı taraftarlarıyla uğraşmıştır.

Osmanlı birliğini sağlayan Çelebi Mehmet, oğlu II.Murat’ı Amasya’ya Vali yapmıştır. II.Murat’ın Lalası Biçer oğlu Hamza Bey’in Çorum’a hizmetleri olmuştur. XVI. yy.’ dan itibaren Çorum bölgesi Karayazıcı gibi Celalilerin ayaklandığı bir yer haline gelmiştir.

Evliya Çelebi’nin Gözüyle 1649 Yılında Çorum

“Sabahleyin Kırkdilim Deresinden kalkarak bin bir güçlükle adını bilmediğimiz bir köye geldik. Bu köy Çorum sancağı toprağında 200 haneli bir müslüman köyüdür.

Çorum, 42 mahalledir ve 42 camisi vardır. Evleri 4300 tane olup, bağlı bahçelidir. Hamamlardan “Yeni Hamam” gayet güzeldir. Yedi yerde Dârüttedris’i vardır. “Murathan Gazi Medresesi” mamur ve meşhurdur. “11 Sibyan Mektebi” yedi hanı 18 yerde gayet güzel sulu çeşmeleri vardır.

Üç tekkesi var, 300 dükkanı olup her türlü esnafı mevcuttur. Bilgili kimseleri, nükteci çelebileri, bilginleri, dini bütün kişileri, şeyhleri çoktur. Suyunun ve havasının güzelliğinden halkının yüzleri kırmızıdır. Şehrin kıble tarafından Celali ve Cemali şerrinden emin olmak için 4 köşe yapılmış güzel bir kalesi vardır. Ama küçüktür.

Çorum yakınında “Aşık Paşa Oğlu Şeyh Ulvan (Elvan) Çelebi Ziyaretgahı” vardır. Kendisi Orhan Gazi şeyhlerindendir. Bir çok eseri vardır.

Onbirinci günde Çorum Ovası’ndaki “Seydim Sultan Tekkesi” durağına geldik. Büyük bir tekkedir. Buradan “Karakeçili Köyü” ne geldik. Çorum toprağında 200 haneli Türk köyüdür. Buradan hareketle; İskilip dolaylarına ulaştık, İskilip 150 akçalık “Şerif Kaza” yani merkezi ilçedir. İskilip’in bilginleri medreseleri ve talebeleri çoktur. Burası zevk ve heva yeri olmayıp ilim beldesidir.

Osmancık’ a ulaştığımızda gördük ki, şehrin batı tarafında “Bektaşilerin Şeyhi” gömülüdür. Bütün dünyanın ziyaret yeri, evliyaların umdesi, “Hz. Koyun Baba” ; Hacı Bektaş’ın halifesidir, burada defnedilmiştir.

Burada Sultan “Beyazid’i Veli’nin Hayrat”ından olarak bir köprü vardır ki; her bir kemeri eleğim sağmadan (Gökkuşağı) ve “Kehkeşan (Samanyolu’ndan) örnek verir. Böyle çılgınca ırmağa üstad mimar sanki bir “Sırat” köprüsü yapmıştır.

Kalesi Kızılırmak’ ın doğusunda olup, büyük bir köprü ile geçilir. Irmağa yakın bir yalçın kaya üzerinde küçük ve sağlam yapıdır. Çepeçevre büyüklüğü 800 adımdır.”

Milli Mücadele Döneminde Çorum

Çorum’da Milli Mücadele hareketi üç bölüm halinde açıklanabilir.

19 Mayıs 1919’ dan Önce Çorum

İttihat ve Terakki Partisinin kökü olan Vatan ve Hürriyet Cemiyetinin kurulmasında Çorum’lu Doktor Mustafa Cantekin’in büyük rolü olmuştur. Çorum’da İttihat ve Terakki Partisinin kurulmasında Edebiyat öğretmeni Münüf Kemal, Yüzbaşı Selahattin öncülük etmişlerdir.

I.Dünya Savaşından önce meydana gelen genel karışıklık Çorum’da da görülmüş Hürriyet ve İtilafçılar Avukat Kamil ve Avukat Sabit öncülüğünde faaliyete geçmişlerdir. Bu zamanda İttihat ve Terakki Partisi dağılmıştır.

19 Mayıs 1919’dan 23 Nisan 1920’ye Kadar Geçen Olaylar

Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı sırada ülkenin içinde bulunduğu karışıklık ortamı Çorum’da da yaşanmaktaydı. Bu zamanda Çorum Ankara’ya bağlı bir sancaktır. Bu sancağın yönetiminde Ankara Valisi olan Muhiddin Paşa’ya bağlı Samih Fethi bulunmaktaydı. Padişah taraftarı olan bu kişiler Milli Mücadele hareketine cephe almışlardı. Atatürk, Ali Fuat Cebesoy’u görüşmek üzere Havza’ ya davet etti. Ali Fuat Cebesoy, Sungurlu - Çorum - Merzifon yolunu uygun görerek 16-17 Haziran’ da Çorum’a gelmiş ve burada misafir olmuştur. Onu takip ederek Çorum’a gelen Ankara Valisi Muhiddin Paşa, Muhtasarrıf Samih Fethiyle görüşerek Ali Fuat Cebesoy’u tutuklamak istemiş ancak başarılı olamamıştır.

Atatürk Erzurum Kongresini yaptıktan sonra, kongre yapmak üzere Sivas’a geldiği sırada, Çorum’da bulunan Samih Fethi bir takım engellemeler yapmak istemişse de başarı gösterememiştir. Çorum Sancağından Sivas Kongresine katılmak üzere, Mehmet Tevfik Efendiyle Çorum Lisesi Fransızc a Öğretmeni olan Dursun Bey temsilci olarak gönderilmiştir.

Cumhuriyetin İlanına Kadar Çorum’da Geçen Olayların Ana Hatları

Gazi Mustafa Kemal’ in her sancaktan beş kişi seçilmesine dair genelgesine uyularak Çorum’dan seçilen beş kişi, ilk T.B.M.M.’ ni kurmak üzere Ankara’ya gönderildiler. Bu sırada Çorum’a Mutasarrıf Vekili olarak Haymana Kaymakamı Cemal Bey atanmış ve Çorum’a gelişinden bir gün sonra Ankara’da T.B.M.M. açılmıştır.

Milli Mücadele hareketinin başlangıcı ve en zor zamanında Çorum bir taraftan Çapanoğullarının, öte yandan Pontusçuların tehdidi altında bulunuyordu. Çorum halkının Milli Mücadele hareketine bağlılığı sayesinde, Çapanoğulları isyanı daha fazla genişlemeden söndürülmüştür.

Çorum Milli Mücadelede en çok şehit veren illerden olup, merkez ve ilçelerinden İstiklal Savaşına katılan 1510 kişi İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,234
NeverLand
Turizm Aktiviteleri


1-8.jpg


Çorum’da var olan turizm potansiyelini başta Boğazköy-Hattuşa, Alacahöyük ve Ortaköy-Şapinuva olmak üzere tarih turizmi oluşturmaktadır. İlde tarih turizmi yanında; yayla turizmi, av turizmi, kongre turizmi, trekking ve bisiklet turizmi yapılması için uygun ortam bulunmaktadır.

Hitit dönemine tarihlenen Boğazkale, Alacahöyük ve Ortaköy’deki tarihi doku ile arkeolojik alan-ların yanı sıra merkez ilçe ve Hacıhamza Beldesindeki tarihi doku ve önemli eserleri ile Çorum Müzesi, Ortaköy İncesu Kanyonu, Bayat , Kargı ve İskilip ilçelerinde bulunan yaylalar İlimizin turizm özelliklerinin başında gelmektedir.

Çorum’da 1834 yılından itibaren başlayan arkeolojik araştırmalar ve devamında yapılan kazı çalışmaları, Anadolu’da var olan toplumların yaşamlarına ışık tutmuş, bu toplumlardan Hititlerin yarattığı büyük uygarlığa başkentlik yapmış Hattuşa ve yanı başındaki Alacahöyük, Çorum’u Dünya’ya tanıtarak haklı bir üne kavuşturmuştur. Çorum’da yüzyıldır yapılan arkeolojik kazılar, ilin Hitit Uygarlığının merke-zinde bulunması nedeniyle son yıllarda yerli ve yabancılar tarafından yapılan araştırmalar yoğunlaşmış, bunun sonucunda da yeni arkeolojik kazı alanları açılmıştır. Turizm potansiyeli bulunan bu alanların yakın zamanda gelecek talepler doğrultusunda turizm arzına dönüştürülmesine çalışılmaktadır. Ayrıca, bu kazı alanlarında açığa çıkartılan eserlerin sergilendiği üç Müzesi bulunan Çorum, İl merkezinde yer alan Çorum Müzesi ile ünik Hitit eserlerinin sergilendiği müze olması açısından da önemli bir konumdadır. Yeni teşhiri ile göz dolduran müze yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından beğenilmekte ve ziyaretçi sayısı her geçen gün artarak üst seviyeye çıkmaktadır.

Kültürel Turizm kriterlerine göre Çorum’daki potansiyele bakıldığında, mutfak turizminde Çorum, İç Anadolu Bölgesinin damak tadı özelliğini göstermektedir. Bu konuda çeşit, kalite ve tat açısından yöre mutfağı Çorum’a gelen ya da gelecek olan yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekecek düzeydedir.

Çorum, bölgesel olarak Ankara’ya yakın olması nedeniyle çeşitli seminer, kongre ve bunun gibi faaliyetler açısından fazlaca etkin olamamıştır. Ancak, 1990 yılından itibaren Uluslararası düzeyde yapıl-maya başlanılan “Uluslararası Hititoloji Kongresinde” ilde bir turizm canlılığının olduğu gözlenmiştir. Ayrı-ca. Devam eden 2 adet beş yıldızlı otel yatırımının bitmesi ile İlimiz tam anlmayla kongre turizmine hitap edecek konuma gelecektir.

Çorumda son yıllarda “Av Turizminde” bir talep gözlenmektedir. Yoğun olarak Sungurlu , Çorum ,Osmancık ilçelerine turlar halinde avlanmaya gelen yerli ve yabancı gruplar görülmektedir. Bu hareketli-lik takip edilmekte olup, “Av Turizminin” İlde organize bir duruma getirilebilmesi için yeni avlaklar tespit edilmiş olup , önümüzdeki yıllarda av turizmi ilimizde iyice canlanmış olacaktır. 2004 yılında av turizmi için İlimize toplam 70 adet turist gelmiş , ve 14.155 dolar döviz bırakmıştır.Av turizminin geliştirilmesi amacıyla 4 adet örnek avlak tesis edilmiş olup , bu avlaklarda öncelikli olarak yaban domuzu avı yaptırı-lacaktır.Yaban domuzu sayısı ilimizde oldukça fazla olup , avı yurt dışında büyük talep görmektedir. Talebe göre bu avlakların sayısı artırılacak ve ilimiz av turizminde ülkemizin en önemli merkezlerinden biri haline gelecektir.

Son olarak dışarıya göç vermiş olan illerden biri olan Çorum, yaz aylarında Ankara, İstanbul gibi metropol kentlerin yanında, yurtdışında bulunan vatandaşların da ailelerini ziyarete gelmeleri ile büyük bir hareket kazanmaktadır. Özellikle , Kargı İlçemizde yaklaşık bir asırdır yapılan panayır ve yayla şenlik-lerine katılım oldukça yoğun olmaktadır. Ayrıca , yaylalar atlı doğa turizmi , trekking sporları ve karavan turizmi için oldukça elverişlidir. Yürüyüş sporları için İl Çevre Orman Müdürlüğü ile beraber parkur alanları , yamaç paraşütü ve bisiklet turizmi için uygun alanlar tespit edilmiş olup , bu alanlar seyahat acentaları ile irtibata geçilerek değerlendirilmelidir. İldeki doğal kaynaklar değerlendirilerek , Kaplıca Turizmi için gerekli yatırımlar yapılmalıdır.

Müzeler

ÇORUM MÜZESİ


ormz.jpg


1968 yılından itibaren 33 yıl hizmet veren müze binası, Çorum’da son yıllarda hareketlilik kazanan arkeolojik kazılar ve elde edilen eserlerin yoğunluğu nedeniyle ihtiyaca cevap veremez duruma gelmiştir. Bunun üzerine Çorum Endüstri Meslek Lisesi yanında bulunan, H.1332 yılına tarihlenen ve yapıldığı günden bu yana Hastane, Ziraat Mektebi, Makine Meslek Yüksek Okulu olarak hizmet veren bina, 1986 yılında Yeni Çorum Müze binası olarak fonksiyona edilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığından devralınmıştır. 1988 yılında yangın geçiren bina, 1989 yılında Müze hizmet binası olarak kullanılmak üzere restore edilmeye başlanmıştır. Restorasyon çalışmaları tamamlanan yeni Çorum müzesi 11.03.2003 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Kültür Bakanlığı, Gayri Menkul Eski Eserler Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından “Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı” olarak tescillenmiş olan yeni müze binasında, Arkeolojik ve Etnoğrafik teşhir salonları mevcut olup, bu salonlar birbirinden bağımsız olarak düzenlenmiştir.

3-5.jpg


Dört kat şeklinde düzenlenen Arkeolojik eser salonunun ilk katında, Alacahöyük, Kuşsaray ve Büyük Güllücek kazılarında bulunmuş olan Kalkolitik Çağ eserleri ile başlayan kronolojik bir teşhir yapılmıştır. Yine bu salonda Eski Tunç Çağına ait Alacahöyük kazı buluntuları ile müzeye satın alma yoluyla kazandırılan aynı döneme ait eserler sergilenmektedir. Bu katta Eski Tunç Çağı Alacahöyük prens ve prenses mezarlarından “L” Mezarı aslına uygun olarak teşhir edilmektedir. Bu bölümü takiben Çorum ili sınırları içindeki arkeolojik kazılarda (Boğazköy-Hattuşa, Alacahöyük, Yörüklü Hüseyindede) açığa çıkartılan Hitit dönemi eserleri ile Boğazköy-Hattuşa’da açığa çıkartılan yapıların mimari kesiti ve magazinler, fotoğraflar ve tanıtım levhaları eşliğinde sergilenmektedir. Aynı katta Yörüklü kazısında bulunan ve Eski Hitit dönemine tarihlenen iki adet kabartmalı vazo teşhir edilmektedir. Birisi, Çankırı-İnandık kabartmalı vazosu gibi dört frizli olup, diğeri daha küçük ve boynu üzerinde tek kabartma friz bulunmaktadır. Müze koleksiyonunda özel bir yere sahip, üzeri çivi yazılı Hitit kralı II. Tuthaliya’ya ait (M.Ö.1430) ünik bronz kılıç’ta yine aynı katta sergilenmektedir.

Hitit yazılı belgeleri (Çivi Yazılı tabletler) ile başlayan 2. katta, Boğazköy-Hattuşa kazılarında arşiv halinde bulunan kil mühür baskılı bullaları, kronolojik olarak Ortaköy-Şapinuva kazı buluntusu Çivi Yazılı tabletler ve mühür baskılı bullalar izlemektedir. Yine Ortaköy-Şapinuva kazısı küçük buluntuları yanında Hitit ve çağdaşı dönemlerine ait mühürler de bu katta teşhir edilmektedir.

Ortaköy-Şapinuva seramik eserlerinin teşhiri ile başlayan 3. katta, Pazarlı kazısında açığa çıkartılmış olan Frig Dönemi buluntularını aynı döneme ait Boğazköy-Hattuşa ve Alacahöyük buluntuları izlemektedir. Bu kattaki kronolojik sergileme Hellenistik, Galat ve Roma dönemi seramik eserleri ile son bulmaktadır. Ayrıca, Hellenistik dönemden itibaren başlayan ve Roma dönemi ve bu döneme ait şehir sikkeleri ile Bizans ve İslami dönem sikkelerinden oluşan Çorum Müzesi Sikke koleksiyonu da bu katta sergilenmektedir.

Roma dönemi cam eserleri, altın ve gümüş süs eşyaları, heykelcikler, kandiller ile Bizans dönemi eserlerinin sergilendiği 4. kat ile müze teşhiri son bulmaktadır.

Arkeoloji bölümü teşhire açılan Çorum müzesinde Etnoğrafik salon ve bahçe tanzim çalışmalarına ise devam edilmektedir.

ALACAHÖYÜK MÜZESİ


4-6.jpg


Çorum Müzesine bağlı olarak hizmet üreten Alacahöyük Müzesi, Alaca İlçesi, Alacahöyük beldesinde yer almakta olup, Çorum’a 45 km uzaklıktadır. Alacahöyük’te ilk yerel Müze, 1940 yılında teşhire açılmış, 1982 yılında ise Örenyeri içerisindeki yeni binasına taşınmıştır.

1935 yılında başlayan Alacahöyük kazılarında açığa çıkartılan Kalkolitik, Eski Tunç Çağı, Hitit ve Frig eserlerinin sergilendiği müzede ayrıca Alaca Pazarlı örenyeri kazısında bulunan Frig dönemine ait eserler de sergilenmektedir.

BOĞAZKÖY MÜZESİ


5-5.jpg


Çorum Müzesi Müdürlüğü’ne bağlı olarak hizmet üreten Boğazköy Müzesi Çorum’un 82 km. güneybatısındaki Boğazkale İlçe merkezinde yer almaktadır. 12 Eylül 1966 yılında açılan Müze, (Hattuşa) kazılarında açığı çıkan ve çevreden müzeye gelen eserlerin depo ve sergilemesinin yapıldığı mahalli bir müze konumundadır.

Hitit dönemine ait eserlerin ağırlıklı olduğu müzede; Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve Bizans dönemlerine ait eserler de sergilenmektedir.

Müzenin giriş holünde Hattusas örenyerini gösterir topoğrafik harita ile kronolojik bir tablo yer almaktadır. Aynı yerde Kral kapıdaki mulaj tanrı kabartması teşhir edilmektedir.

Giriş holünden geçilen birinci salonda; Kalkolitik, Eski Tunç ve Asur Ticaret Kolonileri Çağına ait pişmiş toprak eserlerin sergilendiği vitrinler ile bu salondan büyük salona geçilen bölümde ise Yazılıkaya’dan getirilen Tanrıça İştar kabartması yer almaktadır. İkincisi salonda; kronolojik olarak yapılan teşhir düzenlemesinde Asur Ticaret Kolonileri Çağı ile Eski Hitit dönemine ait büyük boy gaga ağızlı testiler ve bunların buluntu durumlarını gösteren fotoğraflar yer almaktadır. Bu vitrinlerin devamında yer alan vitrinlerde ise Eski Hitit ve İmparatorluk dönemine ait pişmiş toprak ve taş eserler, Frig dönemine ait boyalı seramik kapla, fibulalar, Roma dönemine ait pişmiş toprak ve cam eserler, Bizans dönemine tarihlenen bir kiliseye ait bronz malzemeler sergilenmektedir. Ayrıca müzede yer alan orta vitrinlerde yine Hitit dönemine ait çivi yazılı tabletler, mühür, baskılı pişmiş toprak bullalar, silindir ve damga mühürler, bronz baltalar, iğneler, taşçılık aletleri ve kalıplar ile fildişinden dans eden tanrıça, üçlü tanrı grubu, pandantifler ve kabartmalı seramik parçaları teşhir edilmektedir. Vitrin aralarında da büyük boy testiler ile kabartmalı ortastadlar yer almaktadır.

Alacahöyük ve Boğazköy müzeleri Çorum Müze Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet vermekte ve olup, bu müzeler yerel müze konumundadırlar. Çorum-Alacahöyük ve Boğazköy Müzeleri, Çorum Valiliği’nin belirlediği mesai saatleri içerisinde; 08.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık tutulmaktadır. Her üç müze de Pazartesi günleri hariç haftanın diğer günlerinde yukarıda belirtilen saatler arasında gezilebilir. Müzelere giriş ücreti Bakanlığımız tarafından belirlenmektedir. Çorum ve Boğazköy müzesi giriş ücretleri yerli 3 TL , Alacahöyük Müze ve Örenyeri ise 4 TL dir.

Örenyerleri

Hattuşa 1986 yılından beri, UNESCO’nun “Dünya Kültür Mirası Listesinde”, ayrıca burada bulunan çivi yazılı tablet arşivleri de 2001 yılından itibaren yine UNESCO’nun “Dünya Belleği Listesinde” yer almaktadır. Bugüne kadar bulunmuş olan 31.519 adet çivi yazılı tablet halen İstanbul’ daki Müzeler (Eski Şark Eserleri Müzesi, Arkeoloji Müzesi), Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile Çorum ve Boğazkale Müzelerinde korunmaktadır. Akadça ve Hititçe olan Boğazkale tabletleri, bir devlet arşivi belgeleri olarak kanunlar, antlaşmalar ve yazışmaların yanısıra dini ve edebi metinlerden oluşmaktadır.

Çorum Müze Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet üreten örenyerlerinden; Boğazköy-Hattuşa örenyeri aynı zamanda Tarihi Milli Park’tır. Boğazköy-Hattuşa örenyeri haftanın her günü saat 08.00-17.00 saatleri arasında gezilebilir. Ayrıca bu saatler turizm mevsiminde ihtiyaca göre 08.00-19.00’a kadar uzatılabilmektedir.

Örenyeri giriş ücretleri;

Hattuşa Örenyeri ve Yazılıkaya Açık HAva Mabedi için tek bilet uygulanmakta olup ziyaretçilerden 4 TL ücret alınmaktadır.

Alacahöyük Örenyerinde ise örenyeri ve müze ziyareti için tek bilet uygulanmakta olup, ziyaretçilerden 4 TL ücret alınmaktadır.

Hattuşa-Boğazkale

Mısır, Babil ve Mitanni gibi Eski Doğu’nun büyük güçlerinden biri olan Hititler, yaklaşık M.Ö. 1200 yıllarına kadar Anadolu’nun büyük bir kısmına ve zaman zaman da Kuzey Suriye’ye hükmetmişlerdir. Bu İmparatorluğun başkenti Hattuşa, Çorum’un 80 kilometre güneybatısında, Boğazkale ilçesindedir. Bölge 1988 yılında Tarihi Milli Parklar statüsüne alınmıştır.

1-9.jpg


Hattuşa 1834 yılında Fransız mimar Charles Texier tarafından keşfedilmiştir. Bu sadece Hattuşa’nın keşfi değil, tamamen unutulmuş olan Hititlerin keşfi olarak da algılanabilir. 1893-94’te Ernest Chantre’nin birkaç sondaj yapmasına ve ilk çivi yazılı tabletleri yayınlamasına kadar ki dönemde pek çok bilim adamı ve gezgin Hattuşa’yı ziyaret etmiştir. Müze-i Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey’in desteğini alan aynı müzenin konservatörü Theodor Makridi Bey, 1906 yılında ilk büyük çaplı kazıyı başlatır, zamanın çiviyazısı uzmanı Assiriyolog Hugo Winckler’i de kazı heyetine alarak, burasının Hitit başkenti Hattuşa olduğunu tespit ederler. 1931-39 yılları arasında ve 2. Dünya Savaşı nedeniyle verilen aradan sonra 1952’de yeniden başlatılan kazılar, kesintisiz olarak Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülmektedir.

İlk yerleşim izleri, Kalkolitik (Taş) Çağ’a kadar (M.Ö. 5000) inmektedir. Kesintisiz yerleşmeye başlanılması ise, Eski Tunç Çağı’nın sonlarına (M.Ö. 3000) doğru olmuştur. Bölgenin yerli halkı olan Hattiler, burada bir kent kurup, Hattuş adını vermişlerdir.

2-9.jpg


M.Ö. 20. yüzyıl’da Orta Dicle Bölgesi’nden gelen Assurlu tüccarlar, Hatti yerleşmesinin hemen dışında, bir Karum, (bir ticaret kolonisi) kurmuşlardır. Bu yıllarda Kaniş/Neşa’nın (Kayseri yanındaki günümüz Kültepe’si) denetimi altındaki, Assur Ticaret Kolonileri, Güneydoğu ve Orta Anadolu’ya yayılmıştır. Adının Hattuş olduğu bilinen bu yerleşimi M. Ö 1700’lerde ilk Hitit Büyük Kral’ı Kuşşara’lı Kral Anitta yıkmıştır.

Hitit yazılı kaynaklarından anlaşıldığına göre, I. Hattuşili’nin iktidara gelmesiyle (M.Ö. 1665-1640) Hattuşa, Hititlerin başkenti olmuştur. Hitit İmparatorluk döneminde, yani M. Ö 14 ve 13. yüzyıllarda, şehir yaklaşık olarak altı kilometre uzunluğunda bir surla çevrilmiştir. Daha geç bir imar evresinde bu surların önüne ikinci bir duvar daha örülerek, kent daha sıkı bir savunmaya alınmıştır. Bu yeni sur üzerinde bulunan, anıtsal şehir kapılarının çoğu günümüze kadar oldukça sağlam durumda gelmiştir. Güney batıda, dış yüzünde aslan yontuları bulunan Aslanlı Kapı’yla, iç yüzünde, silahlı tanrının bulunduğu Kral Kapı, bunların en önemlileridir. Kentin güney ucundaki Yer Kapı’nın özel bir rolü olmalıydı. Burada 30 m. yüksekliğinde, 250 m. uzunluğunda ve 80 m. genişliğinde bir toprak set oluşturulmuştur. Bu set üzerinden geçen kent surunun ortalarında Sfenksli Kapı yer alır. Bu kapının tam altında, Hatuşa’nın bugün içinden geçilebilen tek potern (tünel) vardır. 71 m. uzunluğunda ve 3 m. yüksekliğindeki poternden geçilerek sur dışına çıkılmaktadır.

Şehirde ayakta kalmış, izlenebilen yapıların büyük bölümü, surlar gibi, M.Ö 13. yy.’ dan kalmadır. Kraliyet yapılarının yer aldığı Büyükkale’de, direkli galerilerle çevrili avlular, konutlar, depo binaları ve büyük bir kabul salonuyla, büyük bir saraya ait kalıntılar ortaya çıkartılmıştır.

3-6.jpg


Hitit metinlerinde sık sık “Hattuşa Ülkesinin bin tanrısından” söz edilmektedir. Kuşkusuz bu tanrıların çoğu İmparatorluk başkenti Hattuşa’da kendilerine bir tapınım yeri edinebilmişlerdir. Başkent Hattuşa’da bugüne kadar 31 yapı, tapınak olarak tanımlanmıştır. Hattuşa’nın en büyük dini yapısı olan Büyük Tapınak, aşağı şehirdeki konutların ortasında tek tapınak olarak yükselir. İki kült odası olduğu için tapınak, imparatorluğun tanrılarının en büyükleri olan fırtına tanrısı ile Arinna’nın güneş tanrıça’sına adanmış olmalıdır.

Yukarı şehir’de tapınaklar yanında, kraliyet saraylarının bulunduğu Büyükkale’nin önünde, resmi işlere ayrılmış, bazı anıtsal yapılar açığa çıkartılmıştır. Şehrin bu bölümünde, son Hitit Büyük Kralı II.Şuppiluliuma’ nın Luvi hiyeroglifleriyle, taş üzerine kazınmış, kendisi ve babası IV. Tuthaliya’nın yaptığı işleri anlatan iki büyük yazıt bulunmaktadır.

Hattuşa’da son yıllarda yapılan kazıların ağırlık noktasını şehrin, hatta Hitit devletinin ekonomisine ışık tutan kazılar oluşturmuştur. İmparatorluk döneminde, M.Ö. 13. yy.’a tarihlenen şehrin Büyükkaya sırtında, büyük boyutlarda, sayıları 11’ i bulan yeraltı siloları bulunmuştur.

Hitit İmparatorluğu’nun M. Ö 1200 yıllarından hemen sonra yıkılmasıyla, Anadolu Tunç Çağları da sona erer. Bununla beraber, Hattuşa şehrinin arazisinin yerleşim tarihi devam eder. M. Ö 12. yüzyılın başlarında, Erken Demir Çağı’na tarihlenen yeni yerleşme, Frig etkilerini yansıtan bir taşra kasabasına dönüşüp büyümeye başlaması ancak, M.Ö 8. yy.’ da gerçekleşir. Yerleşim, Pers döneminde de devam etmiştir. Hellenistik, Galat, Roma ve Bizans’a ait yerleşme ve tahkimat izleri de görülmektedir.

Yazılıkaya Tapınağı

Hattuşa’nın en büyük ve en etkileyici kutsal mekanı, şehrin dışında yer alan, yüksek kayalar arasına saklanmış Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı’dır. Tapınak’ta 90’dan fazla tanrı, tanrıça, hayvan ve hayal ürünü yaratıklar kaya yüzeyine işlenmiştir.

4-7.jpg


Tanrı ve tanrıça dizileri, İmparatorluk panteonunun baş tanrıları olan fırtına tanrısı ve güneş tanrıçası’ nın maiyetini oluşturuyordu. Bu yorum sonucunda; Yazılıkaya “Yeni yıl şenlikleri evi” olarak tanımlanabilir. Hitit kült (dini tören) metinlerine göre yeni yıl ve ilkbahar törenlerinde bir araya gelen tüm tanrılar “fırtına tanrısı’nın evi’nde” toplanırlardı. Bu şenlikte kentin diğer tüm tapınaklarından tanrı heykellerinin törensel bir alayla Yazılıkaya’ ya taşınmış olabileceği değerlendirilmektedir.

Yazılıkaya A Odasında kayaya işlenmiş kabartma figürlerin özel bir düzeni ve tertibi vardır. Burada sol kaya yüzeyinde ikisi dışında yalnız tanrılar, buna karşın sağ tarafta da yalnız tanrıçalar belirtilmiştir. Ana sahnede fırtına tanrısı ile eşi güneş tanrıçası ve ortak çocuklarının karşılaşması tasvir edilmiştir. Ana sahnenin karşısındaki duvarda daha büyük boyutlarda büyük Kral IV. Tuthaliya işlenmiştir. Kral, güneş tanrısı’nın törensel kıyafetinde, elinde egemenlik sembolü olan ucu kıvrık asa tutar durumda, iki tepe üzerinde tasvir edilmiştir. Bu kutsal alanın bu kral tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

B Odasındaki kabartmalar ana odadaki gibi kuşaklar halinde değildir; yan duvarlara dört bağımsız figür işlenmiştir. A Odası’nın başlangıcında tanrılar geçidinde de tasvir edilen ve orak biçimli kılıç taşıyan oniki tanrı ve “Kılıç Tanrısı” Nergal, öbür dünya ile ilişki kuran yeraltı tanrıları anlamında olmalıdır. Büyük Kral IV. Tuthaliya’nın koruyucu tanrısı olan Şarruma, krala sarılmış ve ona yol gösteren bir durumda tasvir edilmiştir. Büyük Kral IV. Tuthaliya’nın ismi hiyeroglif yazıyla belirtilmiştir.

Alacahöyük

Çorum’un 45 km. güneybatısında, Ankara’nın 160 km. doğusundadır.

Eski Tunç Çağı ve Hitit çağında çok önemli bir kült (dini tören) ve sanat merkezi olan Alacahöyük’te 4 uygarlık çağı açığa çıkartılmıştır.

Alacahöyük’te 1. uygarlık çağı, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu-Osmanlı dönemleri ile temsil edilmektedir. 1. kültür katta, Geç Frig çağında höyüğün her yanı iskan edilmiştir. Küçük evlerden oluşan bu kat, seramiğine göre, M.Ö. 650’den daha eski değildir.

5-6.jpg


Mabedi, büyük yapıları, özel-blok evleri, sokakları, büyük küçük su kanalları, şehir suru, biri kabartmalı ortastadlarla süslü sfenksli, diğeri poternli anıtsal kapılarıyla Hitit İmparatorluk Çağı’nın müstahkem olmayan, düz ovaya kurulan tipik temsilcisi höyüğün 2. kültür katını oluşturur.

Kalker temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmiş olan Sfenksli Kapının genişliği 10 metredir. O, bir yolla bağlandığı büyük mabedin anıtsal geçididir.

Alacahöyük 3. uygarlık katını Eski Tunç Çağı (M. Ö 2500-2000) oluşturur. Hitit kültürüne kaynaklık eden kültürlerin önde geleni olan yerli Hatti uygarlığı’nın aydınlanmasında çok katkıları olan Alacahöyük Eski Tunç Çağı hanedan mezarları, bu çağın en önemli buluntularıdır. İntramural mezarlar özel olarak ayrılmış bir alanda toplanmıştır. Dört yanı taşla örülmüş dikdörtgen mezarlar ahşap hatıllarla(kiriş) kapatılmış, damları üzerine kurban edilmiş sığır başları, bacakları yerleştirilmiştir. Altın, gümüş, elektrum, bakır, tunç, demir ve değerli taşlardan oluşan zengin ölü hediyeleri onların hanedana ait olduklarını göstermektedir. Çoğu altın, gümüş kapların dövme, dökme, kakma teknikleri, altın mücevheratın ince süsleri uzun bir gelişmenin ürünleridir.

4. kültür katını oluşturan Geç Kalkolitik Çağ ana toprak üzerine kurulmuş ilk uygarlıktır.

Ortaköy – Şapinuva

Hitit Devletinin önemli kentlerinden biri olan Şapinuva, (Ortaköy), Çorum’ un 53 km. güneydoğusundadır. Çekerek nehri etrafında yer alan Göynücek Ovası ile Alaca Ovası arasındaki geçit üzerindedir.

6-3.jpg


Hitit Çağında, hem siyasi hem de coğrafi konumu nedeniyle stratejik bir noktada yer alan şehir, önemli bir askeri ve dini merkezdir. Ortaköy kazılarında açığa çıkan ve sayıları 4.000’e ulaşan çivi yazılı tablet ve fragmanların (parça) oluşturduğu arşivde, Hititçe yazılmış olanların yanısıra Hattice, Hurrice ve Akadca yazılmış idari, askeri, dini ve fal metinleri bulunmakta olup, bunların büyük bir kısmı Orta Hitit dönemine (M.Ö. 14. yy) aittir. Buradaki yazışmalardan Taşmişarri (III. Tuthaliya) – Taduhepa kraliyet ailesinin bu şehirde hüküm sürdüğü anlaşılmaktadır. Devam eden kazı çalışmalarında bugüne kadar A binası ismi verilen anıtsal idari yapı ve B Binası olarak adlandırılan ticari yapı açığa çıkartılmıştır.

Kuleler-Kaleler

Çorum Kalesi

Şehrin güneyinde, alçak bir tepe üzerinde, ovaya hakim bir konumda kurulmuş olan kalenin kesin yapım tarihi bilinmemektedir.

1-10.jpg


17. yy. da Çorum’a gelen Evliya Çelebi kalenin Sultan Kılıç Arslan tarafından inşa edilmiş bir Selçuklu yapısı olduğunu anlatır.

Kale, kare planlıdır. Yapı malzemesi olarak düzgün kesme taş, moloz taş ve Roma-Bizans dönemlerine ait devşirme taşlar kullanılmıştır. Kale içinde küçük bir cami ile konutlar yer almaktadır.


İskilip Kalesi

2-10.jpg


İlçe merkezinde bulunan ve Osmanlı Dönemine tarihlenen kalenin üç yanı sarp kayalık olup, sadece kuzey-batıdan çıkış mümkündür. Kalenin inşa edildiği sarp kayalığın eteklerinde Roma Devrine ait kaya mezarları bulunmaktadır.

Osmancık Kandiber Kalesi

3-7.jpg


İlçe Merkezinde Kızılırmak’ın kuzey kenarındaki tabii kayalığın üzerine inşa edilmiştir. Selçuklu Dönemine tarihlenen kale içinde ikinci bir kapı daha bulunmaktadır. Kale, İstanbul’dan Amasya’ya uzanan ticaret yolu üzerindedir. Kalenin güneyinde Roma Dönemi kaya mezarları yer almaktadır.


Hacıhamza Kalesi

Hacıhamza Beldesindeki İncesu Deresi’nin kuzeyinde yer alan kale yamuk planlıdır. Şeriye Sicil kayıtlarında III. Ahmet tarafından 1723 yılında yapıldığı anlaşılan kale, 1940’lı yıllara kadar kasaba halkını içinde barındırmıştır.

İskilip’te Redif Kışlası

Kışla, kuzey – güney istikametinde dikdörtgen planlıdır. Bodrum kat dahil üç katlıdır. Yapı 20. yy. başına tarihlenmekte olup, Geç Osmanlı Devri mimari özelliklerini yansıtmaktadır.

Çorum Saat Kulesi

4-8.jpg


Şehrin merkezinde ve minare stilinde yapılmıştır. Beşiktaş Muhafızı Çorumlu Yedi-Sekiz Hasan Paşa tarafından 1894 yılında yaptırılmıştır. Güneye açılan yuvarlak kemerli kapısı üzerinde, 8 sıralı araları cetvelli ve 1312 tarihli mermer kitabede:

Kitabede;

“Şehinşah-ı zaman Abdülhamid Han-ı keremkarın
Ferman-ı kiramından Hasan Paşa-yı bihemta
Bütün evkatını vakf eyledi ihya-i hayrata
Muvvaffak eylesun her dem anı amaline Mevla
Bu saat kulesi ez cümle hayrat-ı güzininden
Yapıldı yümn-ü evferle bu şehri eyledi ihya
Çıkup bir vakt-i eşrefde yazıldı babına tarih
Bu mikat-i celili yapdı bak Lütfi Hasan Paşa, 1312”
yazılıdır.

Sarı renkli kesme kum taşından yapılan kulede, sekizgen kaideden Türk üçgeni motifli bir papuçla gövdeye geçilmektedir. Üzeri kurşun kubbeyle örtülü olan kulenin dört bir tarafında saat kadranı vardır. Şerefeye yuvarlak kemerli kapıdan 81 basamaklı merdivenle çıkılmaktadır.

Sungurlu Saat Kulesi

ssa.jpg


Kule, 1891 yılında Kaymakam Edip Bey tarafından yaptırılmıştır. Kare prizma gövdelidir. İkinci kat hariç her katta yuvarlak kemerli küçük pencereler yer alır. Kesme taştan yapılan kulenin en üst katında, dalgalı saçaklı ahşap bir köşk, onun altında dört yönde yuvarlak saat kadranı ve altta demir parmaklıklı bir balkon bulunur.

Camiler ve Diğer Dini Yapılar

Ulucami


1-11.jpg


Caminin ilk defa Selçuklu Sultanı III. Alaattin Keykubat zamanında, onun azatlı kölesi Hayrettin tarafından yaptırıldığı değerlendirilmektedir. Cami, bugünkü halini geçirdiği büyük onarımlar sonucu almıştır. II. Beyazıt zamanında 1446 tarihinde meydana gelen büyük depremde harap olmuş, Mimar Sinan tarafından onarılmıştır. Bu onarım Mimar Sinan’ın Teskiret-i Enbiye isimli kitabında da geçmekte olup, kitapta “Çorum’da Alaaddin Camii’ni müceddeden tamir ve inşaa ettiği” yazılıdır. III. Murat zamanında cami “ Sultan Muradi Salis Cami “ diye anılmaya başlamıştır. IV. Murat, Erivan Seferine giderken Çorum – Boğacık Köyünde konaklamış, cami bu dönemde tekrar tamir ettirilerek etrafına medreseler ve akarat yaptırılmıştır. Cami bu zamanda Sultan Muradi Rabi Camii olarak adlandırılarak Evkaf Dairesi kayıt ve sicillerine bu adla geçmiştir. 1790 yılındaki depremde tekrar harap olan cami, Çapanoğlu oğlu Abdülfettah Bey tarafından 1810 yılında ahşap, tek kubbeli olarak tamir edilmiş, bugünkü görünümünü almıştır. Caminin son cemaat yeri ve üst katı II. Meşrutiyetin ilanından sonra yapılmış, doğu tarafa minare ilave edilmiştir.

Ulu Caminin abanoz ağacından yapılan minberi, kitabelerine göre 1306 tarihinde Davutoğlu Ahmed’in emri ile Ankara’lı sanatçılar Abdullah oğlu Davut ve Ebubekir oğlu Muhammed tarafından yapılmıştır. Bazı onarımlar görmüş olan minber orjinalliğini büyük ölçüde korumuştur.

Han Cami ( Gülabibey Cami, Ömer Neftçi Cami)

Çorum Gülabibey Mahallesinde yer alan cami, Gülabibey Cami, Han Cami, Ömer Neftçi Cami olarak üç şekilde isimlendirilmektedir. Erken Osmanlı Dönemine tarihlenen cami, Çorum Beylerinden Gülabibey tarafından yaptırılmış, 1579 yılında onarım görmüştür.

Hıdırlık Cami, Türbe ve Haziresi


2-11.jpg


Çorum Hıdırlık Mevkiinde yer almaktadır. Rivayete göre Hz.Peygamberin dostlarından ve ona hizmet edenlerden Suheybi Rumi’ ye saygı nişanesi olarak Hıdıroğlu Hayrettin tarafından yaptırılan caminin, yapım tarihi bilinmemektedir. Eski caminin yerine Yedi-Sekiz Hasan Paşa’nın isteği ile II. Abdülhamit döneminde yenisi inşa edilmiştir.

Caminin içinde yer alan türbede Suheybi Rumi ve Ubid Gazi Makamları; Caminin batısında bahçe içinde yer alan türbede Elhac Yusuf-u Bahri mezarı, bu türbenin batı bitişiğinde yer alan türbede ise Kerebi Gazi Makamı bulunmaktadır.

İskilip Şeyh Muhiddin Yavsi Cami

İskilip’in en eski camisidir. Kanuni Sultan Süleyman devrinde şeyhülislamlığa kadar yükselen EBUSS’UD Efendi tarafından, babası Şeyh Yavsi adına 16. yy. ’ın ortalarında yaptırılmıştır. Cami, EBUSS’UD Efendi’ye ait 1569 tarihli vakfiyeye göre köprü, bedesten, mektep ve handan oluşan külliyenin bir parçası niteliğindedir. Ancak, bugün külliyeden eser kalmamıştır.

Kargı Oğuz Köyü Cami

16.yy’ın ilk çeyreğine tarihlenen cami köyün ismiyle anılmaktadır.

Mecitözü Elvançelebi Zaviye Ve Türbesi


3-8.jpg


Mecitözü İlçesi Elvançelebi Beldesinde bulunan Elvançelebi Cami ve Türbesi geniş bir bahçe içinde, birbirine bitişik ve kaynaşmış üç unsurdan meydana gelmektedir. Yapı, orta kubbe ve şadırvanı, yan eyvanları ile tipik Türk yapısı özelliklerini göstermektedir. Yapının cami kısmındaki kitabeden 1282, türbe üzerindeki kitabeden ise 1307 tarihleri çıkarılmıştır. Günümüzde cami olarak kullanılmaktadır.

Osmancık İmaret Cami

Osmancık’ da bulunan bu camii 1431 tarihinde II. Murat’ın başvezirlerinden Koca Mehmet Paşa tarafından imaret olarak yaptırılmıştır. Erken Osmanlı Dönemi karakteristik yapılarından zaviyeli camilerin planını yansıtmaktadır.

Tarihi Çorum Evleri

Çorum’un eski evleri Türk toplumunun geleneksel yapısı ile bütünleşmiştir. Sözkonusu evlere; Çorum’un Çepni , Karakeçili , Devane gibi eski mahalleleri ile İskilip ,Sungurlu ve Kargı’da rastlanılmaktadır. Çorum’da geleneksel Türk Evi niteliklerini taşıyan az sayıda ev kalmıştır. Bu evler 19. yy. sonu ya da 20. yy. ’ın ilk yarısına tarihlenmektedir.

5-7.jpg


Çorum evlerinin planı, geleneksel Türk Evi plan anlayışının yerel özelliklerle karışmasından meydana gelmiştir. Arazi yapısı, çevre şartları, ailenin ekonomik şartları ve kendilerine özgü ihtiyaçları farklı plan şemaları oluşturmuştur.

VELİ PAŞA KONAĞI

Veli Paşa Konağı Çorum ili Merkezinde Tepecik Mahallesi Şeyh Eyüp Sokak no. 13’de bulunmakta olup , Veli paşa oğlu Şevket Bey (Eren 1875-02 Haziran 1940) tarafından 1923-1924 tarihlerinde yaptırılmıştır.

Veli Paşa konağı genel yerleşimi,iki kat ve bodrumdan oluşan iç sofalı (karnıyarık ) plan tipindeki konak yapısı ile içe dönük bahçe etrafına yerleşmiş müştemilat yapılarından oluşmaktadır. Kuzey ve batısında yollarla çevrelenmiş avluya her iki sokaktan giriş , kuzeyden iki kanatlı ahşap kapı ile batısından da yine haremlik ve selamlık olduğu düşünülen iki ayrı kapı ile sağlanmaktadır.

Genel özellikleri ile yapı, Türk evinin ve Çorum’un tarihi evlerinin öne çıkan bir örneğini oluşturmaktadır. Bulunduğu çevrede tarihi dokunun devamı niteliğindedir. Veli Paşa konağı, camisi, caddesi ve sokağı ile bir bütünlük arz eder.

Konak Çorum Belediye Başkanlığı’nca 2004 yılında aslına uygun olarak restore edilerek , tefrişatı yapılmış ve Çorum Kültür-Sanat faaliyetleri ile yöresel mutfak örneklerinin sunulduğu otantik bir mekan haline getirilmiştir.

KATİPLER KONAĞI

İlimiz Karakeçili Mah. Alaybey Sokakta yer almakta olan konak , 1878 yılında Abdülhamit Dönemi iç sofalı (karnıyarık ) plan tipinde yapılmıştır. İki katlı ve bahçeli olup , korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli ve kentsel sit alanı içerisinde yer almaktadır.

1975 yılına kadar mesken olarak kullanılan konak 1995 yılında restore edilerek Kültür ve Turizm Bakanlığı belgeli özel lokanta olarak aynı yıl hizmete açılmıştır. Çorum Mutfağı’na ait yöresel yemeklerin sunulduğu konakta aynı anda 87 kişiye hizmet sunulabilmektedir.

Doğal Güzellikler ve Mesire Yerleri

KARGI YAYLASI ( EĞİNÖNÜ ) :

İlimiz Kargı ilçesinin kuzeyindeki yüksek dağlık bölgede yer almaktadır. Çorum’a 140 km, Kargı’ya 26 Km uzaklıktadır. Bu bölgede birbirine bağlantılı ; Eğinönü , Aksu , Karandu , Göl , Örencik , Karaboya , Gökçedoğan yaylaları mevcuttur. Bu yaylalarda , yöresel yayla mimarisine uygun yayla evleri geleneği halen devam etmektedir.

1-12.jpg


Üzerlerinde sonradan yapılan Aksu ve Gökçedoğan göletlerinde yetiştirilen alabalıkları, yöreye özgü bitki örtüsü ve bol su kaynakları ile bir doğa harikası görünümündedir.

İstanbul'u Doğu Karadeniz'e bağlayan yol güzergahından 12 km içeride bulunan Kargı İlçesinden 8 km kuzeydoğu yönüne gidildiğinde Kargı Yaylası ve ona bağlı olarak Aksu, Çobanlar, Örencik, Göl; Çetni, Doğluca ve diğer yaylalara ulaşmak mümkündür.


ABDULLAH YAYLASI :

İlimiz Kargı ilçesinde ve ilimizin en yüksek dağı olan Köse Dağı (2050) üzerinde yer almaktadır. Çorum’a uzaklığı 114 km , ilçe merkezine 26 km’dir. İstanbul’u Samsun’a bağlayan ve Osmancık İlçemizden geçen karayoluna 12 km mesafededir.Geliş yerlerine göre ,iki farklı güzergah izlenebilir. Bunlardan ilki İstanbul – Samsun Karayolunu izleyerek Osmancık Yolu üzerinden , ikincisi Ankara-Çorum Karayolunu izleyerek yine Osmancık yolu üzerinden bölgeye ulaşmaktır.

2-12.jpg


Temiz ve bol suyu bozulmamış doğası yanında , sarıçam , karaçam gibi diğer kendine özgü bitki örtüsü ile görülüp ; konaklamaya değer yaylalarımızdandır.Bünyesinde 22 yataklı konaklama ünitesi , 120 kişilik restorant ve 1000 kişilik piknik alanı bulunmaktadır.

Bölgede trekking ve atlı doğa turizmi yapılabilecek parkur güzergahı , Abdullah Yaylası’ndan başlamakta , Büklü Yolu ve Otuziki Çatal Çam diye bilinen yerlerden geçtikten sonra Oynar Yaylasında tamamlanmaktadır. Sözkonusu parkur , 12 km uzunluktadır. Özellikle , Oynar Yaylasında bulunan yangın gözetleme kulesinden dürbünle etrafı seyretmenin zekine doyum olmamaktadır. Parkur güzergahında bulunan Otuz İki Çatal Çam diye bilinen ağacı görmek de oldukça ilginç olacaktır.

Çorum-Osmancık-Kargı yolunu takip edip , Hacıhamza Beldesini geçtikten sonra sola dönülerek ve 12 km daha gidildikten sonra Abdullah Yaylasına ulaşmak mümkün olacaktır.

BAYAT KUNDUZLU VE KUŞCAÇİMENİ YAYLALARI :

Çorum İli Bayat İlçesi sınırları içerisinde ve ilçenin kuzeyinde dağlık Karatepe mevkiinde yer almaktadır. İl Merkezine 100 km. İlçe Merkezine 25 km. uzaklıktadır. Yöre halkı yayla geleneğini bu yaylalarda sürdürmektedir. Özellikle Kuşcaçimeni yaylasında yaz aylarında kamp amaçlı çadırlar kurulmaktadır. Zengin bitki örtüsü ile kaplı olan yaylalarda sarıçam, karaçam ve köknar ağaçları dikkati çekmektedir. Bol su kaynakları ve bozulmamış doğa yapısı ile yayla turizmine elverişli alanların başında gelir.

Ulaşım özel araçların yanı sıra ; yaz aylarında Cumartesi ve Pazar günleri Belediye otobüsleri ile sağlanmaktadır.

Yaylalara 3 alternatif yoldan ulaşmak mümkündür :

- Bayat İlçemiz Çerkeş Beldesinden
- Bayat İlçemiz Kunduzlu Beldesinden
- İskilip –Tosya Karayolu güzergahından 8 km gidilip Elmabeli Mesire yerinden sola dönülecek ve Elmalı-Göl-Ahacık grup köyleri güzergahı takip edilerek 17 km daha gidildikten sonra Kuşcaçimeni , Kunduzlu ,Demirbükü ve Yalak Yaylalarına ulaşmak mümkün olacaktır.

İSKİLİP YAYLALARI :

İlimiz İskilip İlçesinin kuzeyinde yer alan ve sarıçam, karaçam, köknar, meşe gibi yöreye özgü bitki örtüsü ile kaplı yüksek dağ silsilesi üzerinde birbiri ile irtibatlı doğal güzellikleri ile dikkati çeken birçok yayla yer almaktadır.

Bunlardan İskilip-Tosya karayolu üzerinde bulunan Elmabeli-Beşoluk ve Çiçekli yaylaları, aynı güzergahın 8.inci km.’sinden sola 17 km. gidildiğinde Demirbükü ve Yalak yaylaları piknik ve mesire alanlarından iç turizmde yoğun şekilde yararlanılmaktadır.

İskilip Elmabeli ;İskilip’e 13 km. uzaklıkta İskilip-Tosya karayolu üzerindedir. Altyapısı Orman İşletmesince büyük ölçüde tamamlanmış ve bünyesinde oyun sahaları bulunan mesire yeri ; yöre halkının günü birlik piknik, eğlence sportif ihtiyaçlarına cevap vermektedir.

Elmabeli yaylasının alt yapısı büyük ölçüde tamamlanmış alt katı restaurant , üst katı otel olarak kullanılan bir bina ile futbol ve voleybol oyun sahaları mevcuttur.

Ulaşım özel araçların yanı sıra; İskilip-Tosya arasında çalışan ticari minibüsler, yaz aylarında Cumartesi ve Pazar günleri Belediye otobüsleri ile sağlanmaktadır.

OSMANCIK BAŞPINAR KARACA YAYLASI :

Başpınar beldesine 8 km. uzaklıkta olup , altyapısı büyük ölçüde tamamlanmıştır. Çadırlarda konaklama mevcuttur. Osmancık ilçemize bağlı Başpınar beldemizde bulunmaktadır. Çorum-Osmancık yoluna 20 km , Çorum’a 50 km mesafededir.Bölgeye İstanbul-Samsun Karayolu ve Ankara-Çorum-Osmancık Karayolundan ulaşmak mümkündür.

Karaca Yaylasında altyapı büyük ölçüde tamamlanmış olup , bölge kamp kurmak için oldukça uygun özellikler taşımaktadır. Ayrıca , il ve ilçe merkezinde konaklama imkanı bulunmaktadır.

Bölgede trekking yapılabilecek parkur güzergahı , Karaca Yaylası’ndan başlamakta , Çiçekli düz Tepesi ve Cinci Tepe mevkinden geçtikten sonra , Köklen Mesire yerinde tamamlanmaktadır. Sözkonusu parkur tamamı ormanlık alan olmak üzere , 15 km uzunluktadır.

Çorum-Laçin-Osmancık yol güzergahı üzerinde Osmancık İlçemize 15 km kala Başpınar Beldesine dönülecek ve Beldeden 8km daha gidilerek Karaca Yaylasına ulaşmak mümkün olacaktır.

İNCESU KANYONU :


4-9.jpg


Ortaköy İlçesi İncesu Köyündedir. Özellikle tek giriş ve çıkışı bulunan İncesu Kanyonu , 12.5 km uzunluğundadır.Genişlik 40-60 metre arasında değişmektedir.Kanyonun her iki yamacı sarp kayalık olup , yer yer ormanlık alanlara rastlamak mümkündür. Kanyon rafting ve trekking sporları için uygun özellikler taşımaktadır. Bir doğa harikası olan kanyon , görülmeye değer bir yerdir.

3-9.jpg


Trekking yapılabilecek parkur güzergahı ; Yozgat İli – Aydıncık İlçesi - Kazankaya Beldesinden başlamakta , Çorum-Ortaköy-İncesu Köyünde bitirilmektedir. Parkurun , suyun akış hızının yoğun olduğu dönemlerde rafting sporuna elverişli olduğu düşünülmektedir. Diğer zamanlarda kanyon yürüyüş parkuru olarak kullanılarak bir tabiat harikasının gözlenmesi sağlanabilir.

Ortaköy İlçemizi Amasya’nın Göynücek İlçesine bağlayan yol güzergahından 3 km gidilerek sağa dönülecek ve 6 km daha gidilerek İncesu Kanyonuna ulaşmak mümkün olacaktır.

ÇATAK TABİAT PARKI :

İl merkezinin en cazip günübirliğine en çok gidilip gelinebilen mesire yeridir. Orman işletmesinin koruması altında bulunan mesire yerinin alt yapısı büyük ölçüde tamamlanmıştır. Çatak Tabiat Parkı İl merkezine 22 km. uzaklıkta, yol asfalt olup, iç turizme hizmet vermektedir.

Doğal yapısı , manzara zenginlikleri ve tabiat parkı özelliklerine sahip olması nedeniyle sahanın 387.5 hektarlık bölümü 1984 yılında ayrılmıştır. Sahada hakim ağaç türü karaçamdır. Az miktarda sarıçam görülmektedir.Tilki , tavşan , kurt , ötücü kuşlar ve keklik faunayı oluşturur .Bölgede trekking yapılabilecek uygun parkurlar bulunmaktadır.

İlk etap Çalyayla Köyüne giden yol ayrımından başlamakta ve Alagöz Yaylasında sona ermektedir. Bu etap 7 km’den oluşmaktadır.İkinci etap ise , Alagöz Yaylasından başlamakta geldiğimiz yönde üç km yürüdükten sonra Çatak Tabiat Parkına dönüp 2 km daha yürüdükten sonra Çatak Tabiat Parkı Mesire alanında sona erdirilmektedir. Sözkonusu parkurun tamamı , 12 km uzunluktadır.

Çorum-Laçin-Osmancık Yol güzergahı üzerinden 4 km gidilip sola dönülecek , Hamalıçay-Ayaz ve Çatak Köy yolu takip edilerek 18 km daha gidildikten sonra Çatak Tabiat Parkına ulaşılacaktır.

SIKLIK MESİRE YERİ :

Çorum- Samsun karayolu üzerinde günübirlik gidilen İlimiz merkezine yakın bir mesire yeridir.

BAHABEY ÇAMLIĞI :

İlimiz Devlet Hastanesi bitişiğinde bulunan mesire yeri ağaçlandırılmış olup, halkın piknik yaptığı ve eğlendiği mesire yeridir.

SAĞMACA SUYU :

Merkez İlçe Kuşsaray köyü sınırları içerisinde Çorum içme suyunun temin edildiği kaynaktır. Ayrıca özel bir firma tarafından kurulmuş alabalık üretim tesisi mevcuttur.


GÖLÜN YAZI SULAK ALANI :


5-8.jpg


Yeryüzünün en fazla biyolojik üretim yapan ekosistemleri olan ve tarım amaçlı kurutmalarla tehdit altında bulunan ilimiz merkez ilçeye bağlı kırkdilim mevkiinde olup , çok zengin yaban hayatı barındırmasının yanısıra, yörenin su rejimini düzenleyen,iklimi yumuşatan, tortu ve zehirli maddeleri tutarak suyun kalitesini arttıran işlev ve değerlere sahiptir.

Çorum-Laçin-Osmancık yolu üzerinde olup , İlimize 20 km mesafededir.

Külliyeler-Medreseler-Türbeler

Hüseyin Gazi Külliyesi

Alaca İlçesinin 3 km. güneyinde yer alan yapı kompleksi medrese, türbe, aşevi, misafirhane, çeşme ve havuzdan oluşmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait iken önceki yıllarda şahsa satılan yapı kompleksi 13yy. ‘a tarihlendirilmektedir. ( Yapı kompleksinin medresesi Medrese bölümünde, türbesi ise Türbe bölümünde anlatılmıştır.) Günümüzde yapı kompleksinin çevresi, mal sahibi tarafından etrafı duvar ve tellerle çevrilmiştir. Hüseyin Gazi Külliyesi medrese, medresenin girişindeki aşevi, medresenin doğusunda türbe, medresenin kuzeyinde havuz, avlunun kuzeyinde çeşme ve kompleksin kuzeydoğusunda bugün depo olarak kullanılan misafirhane yapısından oluşmaktadır.

Kalehisar Külliyesi (Behramşah Külliyesi)

Selçuklu Devrine tarihlenen külliye medrese, hamam, türbe ve handan oluşmaktadır. (Külliyenin medresesi Medrese Bölümünde anlatılmıştır.) Külliyenin hamamı medresenin güneydoğusunda kalmaktadır. Kareye yakın planlı yapının bazı duvarları temele kadar yıkılmıştır. Han külliyenin batısında yer almakta olup, yalnız temelleri kalmıştır. Külliyeye ait türbe yapısı ise kuzeyde yer almaktadır. Kare planlı türbenin bugün bir kemer parçası kalmıştır.

Hüseyin Gazi Medresesi

Alaca İlçesinin 3 km. güneyinde bulunan medrese pek az tanınan fakat orijinal bir mimari düzen göstermesi bakımından son derece ilginç bir yapıdır. Kitabesi olmadığı için yapım tarihi belli olmayan ancak mimari özellikleri göz önüne alınarak 13.yy ‘a tarihlenen yapı çevresindeki yapılarla birlikte bir külliye görünümü vermektedir. Birbirine geçme iki bölüm halinde düzenlenmiş olan yapı kompleksine doğudaki beyaz ve siyah mermerden yapılmış portalle giriş sağlanmaktadır. Sanat tarihi açısından oldukça önemli olan ve basit bir bordürün çerçevelediği portalin kapı nişi derin ve kemeri altı sıra stalaktit dolguludur. Altta üzerinde yazı bulunmayan levha ile levhanın iki yanında iki oymalı kabara yer almaktadır. 13.yy. ortalarına tarihlenen bu Selçuklu portalinden giriş holüne geçilmektedir. Dikdörtgen planlı holün kuzeyinde iki kademeli olarak dışarıya çıkıntı yapan bir kanat mevcuttur. Kuzey duvarında bulunan ocak yeri bu mekanın yapı komleksine ait aşevi olduğunu göstermektedir. Giriş holünün batı duvarında kesme taştan örülmüş, kemerli basit bir kapı ile avluya geçilmektedir. Giriş kapısıyla avlu arasında bir eyvan ve avlu ile eyvanın yanlarında odaların bulunduğu mevcut olan duvar kalıntılarından anlaşılmaktadır. Avlunun güneyinde ise ana eyvan ile eyvanın batısında bir oda, doğusunda türbe yer almaktadır. Sonradan yapılan tadilatlarla ana eyvanın güney duvarına kapı açılarak, bu bölüme geçiş sağlanmıştır.

Kalehisar Medresesi ( Behramşah Medresesi)

Mahmudiye Köyünün 2-3 km. güneyinde Kaletepe Mevkii denilen alanda yer alan medrese buradaki külliyenin bir parçasıdır. Yapım tarihi belli olmayan yapı, mimari özellikleri bakımından bir Selçuklu yapısı olduğunu göstermektedir. İki eyvanlı tipte, moloz taşla inşa edilen medrese kuzey-güney doğrultusunda kareye yakın bir planda yapılmıştır. Uzun giriş eyvanından üstü açık avluya geçilmektedir. Giriş eyvanının her iki yanında birer dershane odası, giriş ekseninde mihrap nişli ana eyvan ve her iki yanında birer oda yer almaktadır. Avlunun her iki tarafında avluya açılan üçer oda bulunmaktadır. Avluda üzeri tonozlu revak kalıntıları görülmektedir. Yapının portaline ait hiçbir iz kalmamıştır.

Hüseyin Gazi Türbesi

Hüseyin Gazi yapı kompleksi içinde bugün iyi durumda bulunan türbe, avlunun güneydoğusunda yer almakta olup, türbenin kapısı avlu tarafında avluya 45 derecelik bir açı yapar şekilde tertiplenmiştir. Türbe dikdörtgen planlı, çapraz tonoz örtülüdür. Dışardan görülen kubbe yalancı olup, sonradan yapılmış olması muhtemeldir. İnşa malzemesi olarak alt kısımlarda taş, üst kısımlara doğru az da olsa tuğla kullanılmıştır. Tuğla ve taş araları horasan harçlıdır. Türbeye yuvarlak kemerli, taş çerçeveli üzeri işlemeli ahşap bir kapı ile giriş sağlanmaktadır. Kapı kemeri üzerinde renkli mermerden yapılmış 12 köşeli yıldız motifi ile kapı üzerinde yine mermerden 4 sıra yazı bulunan kitabe bulunmaktadır. Türbenin duvarlarının iç yüzeyleri tatlı kireç sıvalı olup, üzerinde Allah, Muhammed ve halifelerin isimleri yazılıdır. Duvarların üst kısmında her duvarda bir adet olmak üzere toplam 4-adet pencere yer almaktadır. Pencereler içten dışa doğru daralarak dikdörtgen çerçeveli küçük birer mazgal pencereyle dışa açılmaktadır. Pencerelerin ikisi üzerinde içinde 5 köşeli yıldız motifi bulunan niş kısmı yer almaktadır. Çapraz tonoz ile örtülü olan türbenin tonozunda iç içe dairevi çizgilerden meydana gelen koyu mavi zemin üzerine beyaz çiçek motifli bir göbek kısmı bulunmaktadır. Türbenin içinde bir adet mezar yer almakta olup, mezarın baş kısmında 12 dilimli sarıklı mermerden bir mezar taşı mevcuttur. Baş taşının ön yüzünde 8 sıra araları cetvelli eski yazı kitabe, arka tarafında ise taban üzerinde kalp şeklinde mermer bir kurna bulunmaktadır.

Demirşıh Türbesi

Sungurlu İlçesine bağlı Demirşıh köyünün mezarlığı içinde bulunan türbe, doğu-batı yönünde dıştan dikdörtgen biçimli, kareye yakın iki odadan meydana gelmiştir. Birinci oda 25-30 yıl önce yeniden yapılmış, ikinci oda ise orijinal şeklini korumuştur, Alçak ve sivri kemerli kapı ile türbe kısmına geçilmektedir. Mekan kubbe ile örtülüdür. Cephelerin üç tanesinde pencere, güney duvarında niş yer almaktadır. Yapı malzemesi olarak dış köşelerde sarı kesme taş, duvarlarda toplama taş ve devşirme malzeme kullanılmıştır. Osmanlı Devri türbe yapılarına benzemekle beraber taşra tipindedir.

Koyunbaba Türbesi


01.jpg


Osmancık İlçe merkezinde bulunan ve Osmanlı padişahlarından Sultan II. Beyazıt zamanında 1469 tarihinde yaptırılan türbe, yüksekçe bir tepe üzerinde kurulmuştur. Evliya Çelebi’ye göre türbe alanında cami, yemekhane, ziyafet odası, konuk evleri ve kurşun kaplı bir türbe yaptırılmıştır. Ancak, türbe dışındaki yapıların bugün temelleri kalmıştır. Türbenin çift kanatlı, derin oyma tekniği ile işlenmiş ahşap kapısı bugün Çorum Müzesi’nde korunmaktadır. Türbe 1989 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

Hanlar-Hamamlar

Veli Paşa Hanı

Çepni Mahallesinde yer alan, Yozgat Beylerinden Veli Paşa tarafından yaptırılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde 2 Muharrem 1283 (1867) ve 23 Muharrem 1303 (1887) tarihli vakfiyelerde hanın yeri ve çevresi tarif edilerek vakıf akrarı atlatılmıştır. 1303 tarifli vakfiyelerde belirtilen akrar 1914 yılında tamamen yanmış, şimdiki han ve müştemilatı vakıfın torunu ve aynı zamanda mütevellisi Şevket bey tarafından eskiye uyularak 1915-16 yıllarında yaptırılmıştır.

2-13.jpg


Velipaşa Hanı, 1000 m2 lik bir alanı kapsamakta olup, iki katlı olarak inşa edilmiştir. Sadece ön cepheye bakan köşk bölümü üç katlıdır. Gerek planı ve gerekse mimarı açıdan Osmanlı Dönemi hanlarına örnek teşkil eden han, ahşap ve kargir malzeme kullanılarak yapılmıştır. Uzun yıllar otel olarak işletilen handa, 1982 yılında Mimar Bülent ÇETİNOR tarafından çizilen rölöve projesine göre alt kattaki taş avlu etrafında at arabalarının bağlandığı bölüm, depolar ve kahvehaneler bulunmaktaydı. Avlunun iki başındaki ahşap merdivenlerle üst kata çıkılmakta olup, üst katta 35 tane han odası yer almaktaydı. Günümüzde han, market olarak işletilmektedir.

Paşa Hamamı


3-10.jpg


1487 yılında Tabettin İbrahim Paşa Bin Hacı Bey tarafından yaptırılmıştır.Osmanlı dönemi eserlerinden olup, halen çalışmaktadır.

Ali Paşa Hamamı


4-10.jpg


Yeni Hamam) Saat kulesi yanında olup, bu hamam ilin en büyük hamamıdır. Erzurum beyler beyi olan Ali Paşa tarafından 1573 yılında yaptırılmıştır.

Su Kemerleri-Çeşmeler-Köprüler

Baltacı Mehmet Paşa Çeşmesi


11-2.jpg


Osmancık’ta bulunan çeşme, Baltacı Mehmet Paşa’nın birinci sadrazamlığı sırasında 1705 yılında yaptırdığı dört çeşmeden biri ve ayakta olanıdır. Batıya bakan ön yüzünde beyaz mermerden, üç sütun üzerine 18 mısralık bir kitabesi vardır.

Koyunbaba Köprüsü

Osmancık İlçe merkezinde Kızılırmak üzerinde bulunan Koyunbaba Köprüsü II. Beyazıt zamanında yapılmıştır. Yapımına 1484 yılında başlanmış, 1489 yılında tamamlanmıştır. Uzunluğu 250 m., genişliği 7,5 m. olan köprü dikdörtgen kesitli sarı kesme taşlardan yapılmıştır. Sivri kemerli 19 gözlüdür. Ancak bugün zamanla ırmak birikintileriyle dolması nedeniyle 15 gözü görülebilmektedir.

2-14.jpg


Adını ünlü Türk velilerinden Koyunbaba’ dan alan köprünün kitabesi Arapça harflerle yazılmıştır. Birbirine paralel 5 sıradan meydana gelmektedir. Kitabede köprüyü yaptırandan bahsedilmekte olup, köprü mimarı hakkında herhangi bir bilgi verilmemektedir. Kitabede:

“Yardımından dolayı Allah’a Hamd ve doğru yolun kılavuzu Muhammed ve onun yüce ailesine ve halkı doğru yola yönelten ashabına salat olsun. Dünya, ibret sahiplerinin nazarında hayır ve geçit köprüsüdür. Yaratıklar için sürekli hayat ve sevinç imkansızdır. Ne mutlu o başlangıç ve sonu düşünen kimseye ki, ahiret yolcuğuna devir için sevap edine. Sürüp giden sadaka ise, ne güzel sevaptır. Sadır ola bu yüce emir, bütün ülkelerde sürekli geçerli olsun.

Ulu, adaletli, bilgin sultan ve yiğit, yüce hakan, milletlerin yönetimini elinde tutan, arap ve acem sultanlarının sultanı, gazi ve mücahitlerin efendisi, kafir ve müşrikleri kahreden, krallar sultanı ve denizler hakanı, ihsan ve kudret sahibi Allah’ın desteklediği “ Sultan Ebül-Fetih Beyazıt bin Mehmet Han”. Allah onun saltanatını gece ve gündüzler birbirini izledikçe sürdürsün. Kıyamet gününde sevaba ermek, üzerinden geçenlere ibret olmak, umum tarafından faydalanılmak amacıyla sürekli bir hayır olan bu değerli köprünün sağlam olarak yapılmasını emreyledi. Bu hayırlı eserin tesisi, 889 senesinin Şaban ayında başlandı ve 894 senesinde tamam oldu “ denilmektedir.

Anıtlar-Meydanlar


İskilip Kaya Mezarı


001.jpg


İskilip merkezinde bulunan Osmanlı dönemine ait 100 m yükseklikteki tabi bir kaya üzerine inşa edilmiş , kalenin güney ve güneydoğu eteğinde Roma dönemine ait kaya mezarları bulunmaktadır.Güneydoğusunda bulunan kaya mezarının iki sütunlu dikdörtgen bir girişi vardır.Yuvarlak sütun gövdeleri yukarı doğru inmektedir. Başlıklarda bulunan bilezikler üzerinde oturmuş birer aslan bulunmaktadır. Sütun başlıkları üzerindeki üçgen alınlık içerisinde ise yatar durumda karşılıklı kanatlı iki aslan figürü bulunmaktadır. Kabartmalardan birinin elinde kılıç , diğerinin elinde kadeh mevcuttur. Mezar odası içerisinde iki adet ölü sekisi bulunmaktadır..

Laçin Kapılıkaya Anıtsal Kaya Mezarı

Çorum’un yaklaşık 27 km. kuzeyinde , Kırkdilim mevkiinde oldukça sarp , kayalık ve akarsu tarafından yarılmış derin vadilerin oluşturduğu engebeli arazi üzerinde , kuzeye doğru uzanan bir kaya blokunun burun kısmının kuzey-batı köşesinde yer almaktadır.

2-15.jpg


Komutan İKEZİOS’a ait hellenistik dönem kaya mezarı olup , M.Ö. II.yüzyıla tarihlenmektedir. Çay seviyesinden 65 m. Yükseklikteki kaya mezarının yamuk biçimli bir podyum zemini vardır.Bu podyumdan 8 basamaklı merdivenle ikinci platformda , oradan da 12 basamaklı merdivenle mezar önündeki podyuma geçilmektedir.

Mezar odasının kapısı üzerinde “İKEZİOS”yazısı okunmaktadır. Mezar odası kareplanlı olup , girişin sağ ve solunda niş şeklinde oyulmuş ölü şekilleri vardır.
 
Üst