
Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Ardahan İli’ne bağlı bir ilçe olan Çıldır, kuzeyinde Posof, kuzeybatısında Hanak, batısında Ardahan, doğusunda Gürcistan, güneydoğusunda Ermenistan ve güneyinde Arpaçay ile çevrilidir. Kars ilinin kuzeyinde yer alan Çıldır, dağlık bir arazi yapısına sahiptir. Yüksekliği 3.000 m.yi aşan dağlarla engebelenmiştir. Kuzey kesiminde Allahuekber Dağı’nın uzantıları bulunmaktadır. Çıldır Gölü’nün batısında Kısır Dağı (3.197 m.) yer alır. Zaruşat Platosuna ve Çıldır Gölü’ne hakim olan bu kütle, Hacı Galo ve Zuzan Tepelerinden meydana gelmiştir. Çıldır Gölü’nün doğusunda, Ermenistan sınırına uzanan Akbaba Dağı (3.026 m.) bulunmaktadır. Kars Çayı havzası ile Kura Nehri havzası, Allahuekber Dağları ile birbirinden ayrılmaktadır. Zaruşat platosu ilçenin diğer düzlük alanıdır. Çıldır akarsu yönünden de oldukça zengin olup, Kura nehri, Çıldır Suyu, Cara Deresi ilçe topraklarını sulamaktadır. Ardahan ilinin en büyük gölü olan Çıldır Gölü ile Aktaş (Hazapin) Gölü ilçe sınırları içerisindedir. Çıldır Gölü üzerinde, Çıldır Hidro-Elektrik santrali kurulmuştur. İlçenin yüzölçümü 1.163 km2, toplam nüfusu 13.362’dir.
Çıldır’da iklim, Kışları çok sert ve soğuk, yazları ise ılık ve yağışlı geçen bir kara iklimine sahiptir. En soğuk ayın sıcaklık ortalaması –40 derecedir. En sıcak ayın sıcaklık ortalaması ise +25 derecedir.

İlçenin ekonomisi, tarım, hayvancılığa dayalıdır. İlçe toprakları tarıma elverişli değildir. Bununla beraber, arpa, buğday, fiğ, yulaf, yem bitkileri, patates, sebze ve elma, armut, ayva, erik, kiraz, vişne, zerdali, dut ve ceviz yetiştirilmektedir. Hayvancılıkta ise sığır ve koyun yetiştirilir. Mor Karaman ve Akkaraman yetiştirilen koyun cinsleridir. Sığır besiciliğinde ise Doğu Anadolu Kırmızısı ve Kalakan türleri çoğunluktadır. Buna dayalı süt, peynir üretilmektedir. Ayrıca arıcılık da yapılmakta olup, ilçeye bağlı bazı köylerde Kafkas ırkı arılarla dünyanın en leziz balı üretilmektedir.
Çıldır’ın Neolitik Çağa kadar inen eski bir tarihi bulunmaktadır. Neolitik Çağ kalıntıları, menhirler, dolmenler ve çanak çömlek parçaları bunu kanıtlamaktadır. M.Ö.2000 yıllarında Huriler ve Mitanni`ler Çoruh havzasına egemen olmuşlar ve bu durum Ardahan yöresine kadar uzanmıştır. Tuşpa (Van) Kalesi’ndeki büyük taşlara yazılan Urartu çivi yazılı tabletlerinden; Urartu Kralı II. Şarduri M.Ö. 753`te Çoruh boyundaki Kulkhi krallığını yenerek egemenliği altına aldığı öğrenilmektedir. II. Sardur’un oğlu Kral I. Rusa (753-713) zamanında, Kafkaslar ve Karadeniz’in kuzeyinden İskitler bu bölgeye gelmişlerdir. MÖ.560’ta Kimmer ve İskit saldırılarına uğrayan Urartuların egemenliğine Medler son vermiştir.
VII.yüzyılda Anadolu’ya başlayan Arap akınları buraya kadar uzanmıştır. VIII.yüzyılda Ermeni kralları Abbasi halifelerini tanımak zorunda kalmışlardır. Bu dönemden itibaren Müslümanlar bu bölgeye yerleşmeye başlamıştır. Abbasilere bağlı olarak devlet kuran Türk kökenli Şeddadiler ve Sacoğulları buraya kadar zaman zaman uzanmışlardır. Bu yöre için de Ermeni kralları ile çekişmişlerdir.
XI.yüzyılın ortalarında Selçuklu akınları başlamıştır. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Türkmen boyları bölgeye yerleşmiştir. Bu arada Kars ve Ardahan yöresi Gürcülerin eline geçmiş, 1239’da Moğol hücumları sırasında bölgedeki kentler yakılıp yıkılmıştır. Moğol egemenliği yörede 1356’ya kadar sürmüş, bunu Altınordu Devleti ve Karakoyunlu yönetimi izlemiştir. 1387’de Timur istilasına uğrayan yöre, ardından yeniden Karakoyunlu hakimiyetine girmiştir. Akkoyunlular ve Safeviler, Kars’la birlikte buraya da hakim olmuşlarsa da, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1535’te Osmanlı topraklarına katılmıştır.
XVI.yüzyılda Anadolu’nun kuzeydoğusunda Çıldır eyaleti ismi ile bir eyalet kurulmuştur. Eyaletin merkezi bazen Çıldır, bazen de Ahıska olmuştur. Çıldır eyaleti İran ile imzalanan 1590 tarihli İstanbul Antlaşması ile sınırlarını genişletmiştir. Serav Antlaşması (1618) ile de güney kesimi İran’a bırakılmıştır. 1828-1829 Osmanlı Rus Savaşı’nda Rus işgaline uğramış, ardından imzalanan Edirne Antlaşması (1829) ile Ahıska, Poti ve Anapa Ruslara bırakılmıştır. Böylece topraklarının büyük bir bölümünü kaybeden Çıldır eyaleti 1846’da merkezi Oltu olmak üzere Erzurum vilayetine bağlı bir sancak olmuştur. 1867 vilayet nizamnamesi ile Oltu, Livane (Artvin), Ardahan (Ardanuç) içerisine alan bir sancak konumuna getirilmiştir.
XIX.yüzyılda Şemseddin Sami’nin Kamusü’l Âlâm’ında Çıldır’dan Zurzuna olarak söz edilmektedir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra yapılan Ayastefanos Antlaşması ile Çıldır, Ruslara bırakılmıştır. 1919’da Gürcü işgaline uğramış ve Moskova Antlaşması (25 Şubat 1921) ile Türkiye Cumhuriyetine bırakılmıştır. Kars iline bağlı bir ilçe olan Çıldır, Ardahan’ın 1992’de il olması ile, Ardahan’a bağlanmıştır.
Çıldır'daki Tarihi Eserler: Şeytan Kalesi, Kurt Kalesi, Taş Köprü, Gülyüzü Köprüsü, Vaşlop Manastır Kilisesi, Yerli Çayıs Kilisesi, Urta (Gölbelen) Kilisesi'dir.
Şeytan Kalesi

Çıldır’a 1 km. uzaklıktaki Yıldırımtepe Köyü’nün 1,5 km. kuzeydoğusunda Karaçay Vadisi’ne hakim yüksek bir tepede yer almaktadır. Kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber yöredeki diğer kalelerin mimari özellikleri göz önüne alındığında Urartular zamanından kaldığı sanılmaktadır. Tarihi kaynaklarda buradan Çıldıran Kalesi, Kal’a-ı Şeytan, Kaçiş, İblis Hisarı gibi isimlerle söz edilmiştir.
Şeytan Kalesi’nin üzerinde bulunduğu yalçın kayalıklar sur duvarları ile birleşerek kaleyi çok daha korunaklı bir konuma getirmiştir. Buradaki kayalıklar en az sur duvarları kadar önemlidir. Sur duvarlarının yüksekliği 2 m.yi bulmaktadır. Ayrıca içerisinde bir şapel, su sarnıcı ve suya inen merdivenlerin kalıntıları görülmektedir.
Kalenin bulunduğu yörede Medlerin, Perslerin, Makedonyalılar, Romalılar, Sasaniler, Selçuklular, İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safaviler ve Osmanlılar yerleşmiştir. Bu devletler kaleden yararlanmışlar, onarımını yaparak ona çeşitli ilaveler de yapmışlardır.
Kurt Kale

Çıldır’ın 36 km. kuzeydoğusundaki Kurtkale Bucağı’nın 1 km. güneyinde Gürcistan Sınırında bulunmaktadır. Bu kale, Kura Nehri’nin geçtiği derin bir vadiyi kontrol amacı ile yapılmıştır. Ne zaman yapıldığı ve bu ismini nereden aldığı bilinmemektedir. Bununla birlikte, kalenin yapı üslubu ve mimarisi Şeytan Kalesi ile çok yakın benzerlikler gösterdiğinden Urartular zamanında yapıldığı sanılmaktadır. Yöre halkına göre, Kurt Kale ismini kale girişindeki bir kurt figüründen almıştır.
Kalenin üç yanı vadi ile çevrili olup, iç ve dış olmak üzere iki bölümden yapılmıştır. Bu kalenin Şeytan Kalesi’nden önce yapılmış olması bir bakıma yöreye yapılacak bir saldırıda ön karakol olma görevini üstlenmiştir. Kale içerisinde küçük bir apsisi olan şapel, hamam ve su sarnıcı kalıntıları bulunmaktadır.
Taş Köprü
Çıldır’ın 30 km. güneyinde Taşköprü Köyü’ndeki bu köprü Anadolu’nun en eski köprülerinden biridir. Urartu Kralı II.Sarduri’nin yaptırdığı sanılan köprünün günümüze yalnızca yuvarlak kemerli kısmı gelebilmiştir.
Gülyüzü Köyü Köprüsü
Çıldır’ın yaklaşık 20-25 km. güneyindeki Gülyüzü (Pekreşen) Köyü’nün güneyindeki bir dere üzerinde bulunan bu köprünün XIX.yüzyıl sonlarında yapıldığı sanılmaktadır.
Kalıntılarından Posof Çayı üzerindeki köprü ile benzerliği olduğu anlaşılan bu köprü çift gözlü olup, yakın tarihlerde yıkılan zemini yenilenmiştir. Köprü günümüzde kullanılmaktadır.
Akçakale Adası

İl merkezinin 45 km. doğusunda, deniz seviyesinden 1.959 m. yükseklikte, 123 km2’lik bir tatlı su gölü olan Çıldır Gölü’ndeki Akçakale Adası yöre tarihi boyunca bir çok toplumun yerleşim yeri olmuştur. Bu nedenle de 1.derece sit alanı ilan edilen adada çeşitli dönemlere ait tarihi kalıntılar bulunmaktadır.
İlkbahar aylarında çeşitli kuş türleri buraya gelmekte ve doğal bir güzellik oluşturmaktadırlar. Ayrıca Çıldır Gölü içerisinde 16 balık türü yaşamaktadır. Gölün kış aylarında buzla kaplanması kış turizmi yönünden önemli bir potansiyel oluşturmaktadır.
Vaşlop Manastır Kilisesi
Vaşlop Manastır Kilisesi, Çıldır’ın Kurtkale beldesinin Övündü (Vaşlop) Köyü’nün 450-500 m. güneyindeki vadide yer almaktadır. Kura Nehri’nin solunda 150-200 m. yüksekliğindeki kayalıkların üzerinde mağara yerleşim alanlarına rastlanmıştır. Buradaki kilisenin ne zaman yapıldığı kesin olmamakla beraber XI.-XIII.yüzyıllara ait olduğu ileri sürülmüştür.
XI.-XIII.yüzyılda yapılmış olan Bizans kiliseleri ile yöredeki Hıristiyan yapılarından farklı biçimde bir yapım özelliği göstermektedir. Oldukça küçük ölçüdeki kilisenin iç mekanının ibadete ayrılan güneyi tek katlı, manastır hücrelerinin bulunduğu kuzeyi de iki katlı yapılmıştır. Kilisenin çevresindeki manastır kalıntılarına ait hiçbir iz günümüze gelememiştir. Bu yörede yaşayanlar buradaki manastırın çevre duvarları ile çevrili olduğunu, alt katlarda da mutfak, depo ve ahırların yer aldığını söylemektedirler.
Yerli Çayıs Kilisesi
Çıldır’ın 10 km. kuzeydoğusundaki Kayabeyi (Yerli Çayıs) Köyü’nde bulunan bu yapı X.-XI. Yüzyıllarda yapılmıştır. XIX.yüzyılın sonlarında camiye çevrilmiş ve bunu belirten bir ibare de batı duvarına “h.1336 (1917)” yazılmıştır. Kilisenin güneydeki girişi cami olduktan sonra mihrap nişine dönüştürülmüştür.
Bazilika planındaki yapının üzeri kırma bir çatı ile örtülmüştür. Düzgün kesme taşlardan yapılmış olan kilisenin üst örtüsü ve beden duvarları orijinaldir.
Urta (Gölbelen) Kilisesi

Çıldır’ın 7 km. güneybatısındaki Gölbelen (Urta) Köyü’nde bulunan ve bugün cami olarak kullanılan kilisenin XI.yüzyıldan kaldığı sanılmaktadır.
Kilisenin orijinal girişi olan batı yönü kapatılmış ve kuzeyde yeni bir giriş açılmıştır.
Düzgün kesme taşlardan inşa edilen bu yapının güney duvarına mihrap, batı yönüne de bezemeli ahşap bir minber konulmuştur. Yapının içerisi orijinal özelliğinden uzaklaşmıştır