agartan
Onursal Üye
- 28 Haz 2019
- 1,220
- 11,330
Cave of Forgotten Dreams (2010) "Belgesel"
Yönetmen: Werner Herzog
Senaryo: Werner Herzog, Judith Thurman
Ülke: Kanada, ABD, Fransa, Almanya, İngiltere
Tür: Belgesel, Tarihi
Süre: 90 dk
Vizyon Tarihi: 10 Eylül 2010 (Kanada)
Dil: İngilizce, Almanca, Fransızca
Müzik: Ernst Reijseger
Çekim Yeri: Chauvet-Pont-d'Arc, Ardèche, Fransa
IMDb Rating: 7.4
12 Ödül
Sunum: 1,5 GB, 1080p, orijinal dilde ve Türkçe altyazısı yanındadır.
Cave of Forgotten Dreams01:
Cave of Forgotten Dreams02:
Dünyanın bilinen en eski sanat eserleri üç boyutla gözlerimizin önüne seriliyor.
Sanatın doğduğu yere emsalsiz bir yolculuktayız.
Bu olağanüstü film, Fransa’daki Chauvet Mağarası’nda bulunan,
32.000 yıl öncesinden kalma görkemli mağara resimlerini sergiliyor.
Werner Herzog’un ilk (ve kendi deyimiyle son) üç boyutlu filmi,
mağaradan alınan görüntüler ile bilim adamları ve tarihçilerle yapılan söyleşilerden oluşuyor.
1994’te keşfedilen ve halka kapalı olan mağara, çekimler için
Fransız Kültür Bakanlığı’ndan alınan özel izinle Herzog’a açıldı.
Unutulmaz görüntüler yaratma konusunda bir sihirbaz olan Werner Herzog,
bize insanlığın bilinen en eski görüntülerini getiriyor.
Düşen büyük bir kaya, Chauvet Mağarası’nı 20 bin yıldan fazla bir süre kapamıştır,
kayanın kristal kaplı iç kısmı bir futbol sahası büyüklüğündedir ve buz çağı memelilerinin donmuş kalıntılarıyla doludur.
1994’te mağarayı keşfeden bilim adamları içinde hiç bozulmamış yüzlerce resim buldular,
30 bin yıl geriye giden önemli sanat eserleri (daha önceki bulguların en az iki katı daha eski),
dünyada Neandertallerin hala varlığını sürdürdüğü, Avrupa’nın baskın nüfusunu mağara ayılarının, mamutların ve
buz çağı aslanlarının oluşturduğu bir dönem.
O zamandan beri sadece birkaç kişi Chauvet Mağarası’na girme izni alabildi ve
Werner Herzog içeri girme izni almayı başarıncaya dek içindekiler pek bilinmiyordu.
Herzog dünyanın en büyüleyici mekanlarından birinin mucizevi güzelliğini 3 boyutlu olarak çekti,
ve filmde bunu mağaranın ilk sakinleri, sanatın doğuşu ve bugün mağaraların çevresini saran
meraklı insanlar hakkındaki kendi özgün fikirleriyle harmanladı.
30. İstanbul Film Festivalinde, çekildiği gibi 3 D olarak gösterilen belgesel mükemmel değil.
Ancak bu Herzog'dan değil, Fransız hükümetinin verdiği sınırlı izinden kaynaklanıyor.
Farkına varabileceğiniz, sinematik her türlü olumsuzluğun sebebi Fransız hükümetidir.
Peki, Fransız hükümeti yanlış mı yapmış / yapıyor?
Mağaraya girişler Fransa Kültür Bakanlığından çıkartılan çok özel bir izne tabii.
Arkeolog, etnolog, jeolog, paleontolog ve sanat tarihçilerinden oluşan uzman bir ekip dahi yılda
sadece birkaç gün ve çok kısa sürelerle içeriye girebiliyor.
Mağaranın giriş kısmı yüksek güvenlikli bir çelik kapı ile kapatılmış durumda ve sürekli korunuyor.
Ayrıca mağara 2014 yılında UNESCO tarafından dünya kültür mirası listesine alınmış durumda.
Peki bir mağara ne için bu denli yüksek bir güvenlik çerçevesinde korunuyor?
Çünkü günümüzden 30 - 36 bin yıl öncesine tarihlendiriliyor mağaranın içindeki çizimler.
Mağara resmi denildiğinde hepimizin aklına gelen çubuklu çizimlerin de çok ötesinde muazzam tasvirlerin olduğunu görüyoruz.
Tasvirler o kadar canlı ve kayaların şekli yüzünden o denli hareketli gözüküyor ki
on binlerce yıl önce çizildiğine inanmak çok güç geliyor.
Buradaki çizimler şu an çağımızda erişilen en eski görsel materyaller konumunda.
Avrupa ve insanlık tarihi açısından yeni bir sayfanın açılmasına vesile olabilecek durumda olan bu mağara
bu yüzden çok önemli ve bir çökme nedeniyle de on binlerce yıl kapalı bir mahzen olarak kalarak bu denli canlı olmayı başardı.
Günümüzdeki önlemlerin nedeni de bunun bozulmaması.
Turistler için bölgeye yakın bir yerde mağaranın tıpa tıp aynısının oluşturulması çalışmaları var.
Zira mağaranın hiç bir zaman turizme açılmasına izin verilmeyeceği düşünülüyor kültür bakanlığı tarafından, ki doğru olan da bu.
İnsan bunu izleyince elbette Anadolu medeniyetlerine dönüp bakıyor.
Mezopotamya ovasına bakıyor ve Palmira'yı görüyor.
Sonra Anadolu'da korunamayan, terk edilen binlerce eser akla geliyor.
Alçıpanla, plastikle restore edilen yapılar göz önüne gelip, burnunun direği sızlıyor.
Ve sonra diyorum ki, bu mağara iyi ki Güney Fransa'da, Ardèche Nehrinin yakınında.
Çünkü, bir takım zevat "o ırmağa ne biçim HES kurulur" diye düşünür garanti; Sancta Sophia'yı bile sıvadıktan sonra...
Keyifli seyirler, mutlu ve sağlıklı günler dilerim.
*
Yönetmen: Werner Herzog
Senaryo: Werner Herzog, Judith Thurman
Ülke: Kanada, ABD, Fransa, Almanya, İngiltere
Tür: Belgesel, Tarihi
Süre: 90 dk
Vizyon Tarihi: 10 Eylül 2010 (Kanada)
Dil: İngilizce, Almanca, Fransızca
Müzik: Ernst Reijseger
Çekim Yeri: Chauvet-Pont-d'Arc, Ardèche, Fransa
IMDb Rating: 7.4
12 Ödül
Sunum: 1,5 GB, 1080p, orijinal dilde ve Türkçe altyazısı yanındadır.
Cave of Forgotten Dreams01:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Cave of Forgotten Dreams02:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.

Dünyanın bilinen en eski sanat eserleri üç boyutla gözlerimizin önüne seriliyor.
Sanatın doğduğu yere emsalsiz bir yolculuktayız.
Bu olağanüstü film, Fransa’daki Chauvet Mağarası’nda bulunan,
32.000 yıl öncesinden kalma görkemli mağara resimlerini sergiliyor.
Werner Herzog’un ilk (ve kendi deyimiyle son) üç boyutlu filmi,
mağaradan alınan görüntüler ile bilim adamları ve tarihçilerle yapılan söyleşilerden oluşuyor.
1994’te keşfedilen ve halka kapalı olan mağara, çekimler için
Fransız Kültür Bakanlığı’ndan alınan özel izinle Herzog’a açıldı.
Unutulmaz görüntüler yaratma konusunda bir sihirbaz olan Werner Herzog,
bize insanlığın bilinen en eski görüntülerini getiriyor.
Düşen büyük bir kaya, Chauvet Mağarası’nı 20 bin yıldan fazla bir süre kapamıştır,
kayanın kristal kaplı iç kısmı bir futbol sahası büyüklüğündedir ve buz çağı memelilerinin donmuş kalıntılarıyla doludur.
1994’te mağarayı keşfeden bilim adamları içinde hiç bozulmamış yüzlerce resim buldular,
30 bin yıl geriye giden önemli sanat eserleri (daha önceki bulguların en az iki katı daha eski),
dünyada Neandertallerin hala varlığını sürdürdüğü, Avrupa’nın baskın nüfusunu mağara ayılarının, mamutların ve
buz çağı aslanlarının oluşturduğu bir dönem.
O zamandan beri sadece birkaç kişi Chauvet Mağarası’na girme izni alabildi ve
Werner Herzog içeri girme izni almayı başarıncaya dek içindekiler pek bilinmiyordu.
Herzog dünyanın en büyüleyici mekanlarından birinin mucizevi güzelliğini 3 boyutlu olarak çekti,
ve filmde bunu mağaranın ilk sakinleri, sanatın doğuşu ve bugün mağaraların çevresini saran
meraklı insanlar hakkındaki kendi özgün fikirleriyle harmanladı.

30. İstanbul Film Festivalinde, çekildiği gibi 3 D olarak gösterilen belgesel mükemmel değil.
Ancak bu Herzog'dan değil, Fransız hükümetinin verdiği sınırlı izinden kaynaklanıyor.
Farkına varabileceğiniz, sinematik her türlü olumsuzluğun sebebi Fransız hükümetidir.
Peki, Fransız hükümeti yanlış mı yapmış / yapıyor?
Mağaraya girişler Fransa Kültür Bakanlığından çıkartılan çok özel bir izne tabii.
Arkeolog, etnolog, jeolog, paleontolog ve sanat tarihçilerinden oluşan uzman bir ekip dahi yılda
sadece birkaç gün ve çok kısa sürelerle içeriye girebiliyor.
Mağaranın giriş kısmı yüksek güvenlikli bir çelik kapı ile kapatılmış durumda ve sürekli korunuyor.
Ayrıca mağara 2014 yılında UNESCO tarafından dünya kültür mirası listesine alınmış durumda.
Peki bir mağara ne için bu denli yüksek bir güvenlik çerçevesinde korunuyor?
Çünkü günümüzden 30 - 36 bin yıl öncesine tarihlendiriliyor mağaranın içindeki çizimler.
Mağara resmi denildiğinde hepimizin aklına gelen çubuklu çizimlerin de çok ötesinde muazzam tasvirlerin olduğunu görüyoruz.
Tasvirler o kadar canlı ve kayaların şekli yüzünden o denli hareketli gözüküyor ki
on binlerce yıl önce çizildiğine inanmak çok güç geliyor.
Buradaki çizimler şu an çağımızda erişilen en eski görsel materyaller konumunda.
Avrupa ve insanlık tarihi açısından yeni bir sayfanın açılmasına vesile olabilecek durumda olan bu mağara
bu yüzden çok önemli ve bir çökme nedeniyle de on binlerce yıl kapalı bir mahzen olarak kalarak bu denli canlı olmayı başardı.
Günümüzdeki önlemlerin nedeni de bunun bozulmaması.
Turistler için bölgeye yakın bir yerde mağaranın tıpa tıp aynısının oluşturulması çalışmaları var.
Zira mağaranın hiç bir zaman turizme açılmasına izin verilmeyeceği düşünülüyor kültür bakanlığı tarafından, ki doğru olan da bu.

İnsan bunu izleyince elbette Anadolu medeniyetlerine dönüp bakıyor.
Mezopotamya ovasına bakıyor ve Palmira'yı görüyor.
Sonra Anadolu'da korunamayan, terk edilen binlerce eser akla geliyor.
Alçıpanla, plastikle restore edilen yapılar göz önüne gelip, burnunun direği sızlıyor.
Ve sonra diyorum ki, bu mağara iyi ki Güney Fransa'da, Ardèche Nehrinin yakınında.
Çünkü, bir takım zevat "o ırmağa ne biçim HES kurulur" diye düşünür garanti; Sancta Sophia'yı bile sıvadıktan sonra...
Keyifli seyirler, mutlu ve sağlıklı günler dilerim.
*