Burdur'da Turizm

Colinmccay

Yönetici
27 Haz 2009
6,997
11,631
Burdur'daki Tarihi Konaklar

İl merkezindeki sivil Osmanlı mimarisini yansıtan Taşoda, Çelikbaşlar Konağı, Baki Bey Konağı(Koca Oda), Mısırlılar Evi, Piribaşlar(Pirebaşlar)Evi,Murtazaaliler Evi,Çetinerler Evi sivil Mimarlık örnekleri görülmeye değer güzelliktedir.

TAŞ ODA

Burdur Merkez Pazar mahallesindedir. 17.yy.dan kalma Osmanlı sivil mimari örneklerinden biridir. Kınalı Aşiretinden Emin Bey tarafından yaptırılmıştır.Kültür Bakanlığınca 1978 yılında restorasyon çalışmaları başlatılmış ve 1988 yılında da bitirilmiştir. Bina iki katlıdır. Birinci kat taş, ikinci kat kerpiç ve ahşap yapı malzemesi ile inşa edilmiştir. Özellikle Baş odanın doğu duvarı ve altındaki sivri kemerli iki yanı açık ahır kısmı kesme köfeki taşındandır. Ev, bahçenin batı kısmına yerleştirilmiştir. Birinci kata çıkışı sağlayan merdiven sahanlığının altı, aynı zamanda çeşmedir. Kesme taş bloklardan yapılan bu çeşme, bugün de kullanılmaktadır. Evin zemin katında sivri kemerli ahırdan başka, iki büyük ,bir de küçük oda vardır.

Ahşap korkuluklu merdivenle önce ikinci kattaki sofaya çıkılır. Dikdörtgen biçimdeki sofanın güney ve batı cephesi boyunca odalar sıralanır. Kuzey kısmında ise bir köşkü bulunur. Bu sofa çıtalarla oluşturulmuş kafesler ile dışa kapatılmıştır. Sofanın çatı kısmı ahşap çıtalarla çakma tekniğinde yapılmış olup, çıtalar ve çıtalar arasındaki büyüklü küçüklü üçgenler; mavi, kırmızı ve yeşil renklerle boyanmıştır. Sofanın kuzey kısmında BAŞ ODA yer almaktadır.


BAŞODA : Bol pencerelerle ışıklandırılmıştır. Ahşap yüklük, dolap, davlumbaz, tavan ve pencere pervazlarının kalem işi altın-gümüş varak kaplı süslemeleriyle yapının en göz alıcı odasıdır. Kuzey yönde tabandan yükseltilmiş seki odayı ikiye ayırdığı gibi, tavanı da ikiye bölmektedir. Bu ayırma, sofadaki gibi duvarlara bitişik yükselen, üzerleri kalem işi enine zikzak motiflerle süslü, alt ve üst kısımları kum saati biçimli-oymalı beş yüzlü sütün çelerdir.


Bu sütün çelerin aynısı tavana da yatay olarak yapılmıştır. Odanın girişinde yüklük boyunca zeminden alçaltılmış dar bir pabuçluk yer alır. Odanın ışıklandırılması iki yönden, iki sıralı pencerelerle sağlanmaktadır. Bunların içindeki vitray pencereler odaya ayrı bir güzellik vermektedir. Alt sıra pencerelerin dış kısımları demir lokmalı parmaklıklı, düz ahşap kepenklidir. İç kısımları ise, pervazlar kalem işi çiçek motifli ve pencere ve dolap aynalarında alçı kabartma ve altın varak kaplı harflerle Osmanlıca ve Farsça olarak yazılmış birer mısralık, konağı ve sahibini öven yazılar bulunmaktadır.
Binanın, Başodadan başka sofaya açılan dört odası daha vardır. Bu odaların sofaya açılan ahşap kapaklı pencereleri, sofadan odalara ışık girmesini sağlamaktadır. Bitişiğindeki oda bir kapı ile Başodaya geçişlidir. Güney cephede alçı şerbetlikle, ahşap tavan işlemesiyle geleneksel Türk evi karakterini yansıtan ikinci bir Başoda yer alır.

BAKİBEY KONAĞI ( Koca Oda )

Burdur merkez Değirmenler Mahallesi Divanbaba caddesindedir. 17.yy. Osmanlı sivil mimarisinin en güzel örneklerindendir. Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırıldıktan sonra 1988 yılında restorasyonu tamamlanmıştır. Bakibey Konağı, Koca Oda adıyla da bilinir. Bilinen en eski tapu kaydı 1830 yıllarında Reşit Bey üzerinedir. Ancak konağın Reşit Beyin dedesi Ahmet Paşa veya onun babası Çelik Mehmet Paşa zamanında yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir.

Konak, zemin katı pencere bitimine kadar devam eden taş temelin üzerinde ahşap ve kalın masif kerpiç duvarlardan oluşmuş iki katlı bir yapıdır. Alt katta ahır, ambar gibi odalar vardır. Üst kata taş merdivenle çıkılmaktadır. Üst katın bahçeye ve ara sokağa bakan geniş bir eyvanı vardır. Eyvanın tavanı çıtalarla süslüdür Çıtaların arası da yeşil, kırmızı toprak boyalarla süslenmiştir. Konağın beşik çatısı alaturka kiremitlerle örtülmüştür. Saçağın ahşap yüzeyleri de aynen eyvanın tavanı gibi yeşil, kırmızı toprak boyalarla süslü çıtalarla donatılmıştır. Direkler arasındaki boyalı süslü sivri kemerler, eli böğründeler, geniş ve boyalı çıkma çıtalı bu saçaklık mimariyi tamamlayan aksesuarı oluşturmaktadır.

Eyvanın doğu kenarında selamlık, yani Başoda yer almaktadır. Konağın en göz alıcı odası Başodadır. Başoda kapısından başlayarak pencere, vitray pencereleri, dolap kapakları ve üstündeki nişleri, davlumbaz, pencere üzerinde dolaşan pervazlar, yüklük kapakları, dört tarafı çeviren koltuk silmeleri, tavan ve tavan göbekleri altın ve gümüş varakla ve kalem işi boyalarla süslüdür. Motifler bütünüyle devrin bitkisel süslemelerini yansıtırlar. Bütün bu altın ve gümüş kaplamalar, ahşap işçiliği ile kalem işi denilen boyalı süslemeleriyle ender rastlanan güzellikte bir başoda ortaya çıkarmıştır. Başodanın tabanı iki kademelidir. Cumbalı kısım döşemeden yükseltilmiştir.

Başodadan sonra yan yana eyvana ve işten bir birine açılan iki küçük oda yer alır. Gerek malzeme ve gerekse süsleme yönünden sade olmakla birlikte altın-gümüş varak kaplamalı ve kalem işi olarak yapılan süslemeler göze çarpar. Bu odalardan biri ahşaptan, süslemeli davlumbazlıdır. Diğer ikinci küçük oda da ahşap tavan çıtalarla karelere bölünmüş ve pervazları kalem işi boyalı süslenmiştir. Orijinalinde evin devamında en az bir odanın daha olduğu düşünülmektedir. Ancak yıkılarak yok olmuştur.
2003 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Burdur Valiliği arasında yapılan bir protokol ile bakım ve teşhiri Valiliğimize devredilen konak yerli ve yabancı turistlerin hizmetine sunulmuştur.


MISIRLILAR EVİ

Burdur Merkez Oluklar altı Caddesinde yer almaktadır. Hinnaplı ev olarak adlandırılmıştır. Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılan ve 1984 yılında restorasyonu bitirilen ev bugün lojman olarak kullanılmaktadır. 19.yy. yapısıdır. İki katlı, taş temel üzerine bağdadi olarak yapılmış olup, çatısı alaturka kiremit ile örtülmüştür. Alt katta kışlık odalar ve kiler, üst katta ise ortadaki ince uzun sofaya açılan dört oda yer almaktadır. Tavanlar ahşap işlemelidir. Bol sayıda pencereler ışıklandırmayı sağlarlar ve ahşap kepenklidirler. Odalarda alçı şerbetlikler, ahşap yüklükler, ahşap tavan ve tabanlar ortak özelliklerdir. Başodanın tavan süslemeleri ve alçı şerbetliği diğerlerine göre daha özenlidir. Tavanda dairelerle oluşturulmuş, çiçek motifleriyle bezenmiş bir orta göbek ve bunu çevreleyen baklava dilimi motifleri ile süslü bir bordür yer almaktadır.


ÇELİKBAŞLAR EVİ

Burdur Merkez Değirmenler Mahallesinde Koca oda’nın bahçesinde yer almaktadır. Erken Cumhuriyet dönemine aittir.
İki katlı olup, alt katı taş, üst katı ahşap-kagir yapıdır. İkinci kat cumbalıdır. Girişte genişçe bir sofa yer alır. Odaların hepsi bu sofaya açılır. Birinci katta 5, ikinci katta 6 oda bulunmaktadır. Odalarda taban ve tavanlar ve yüklükler ahşaptır. Sade, süslemesiz geleneksel Türk evinin geç devirdeki bir modelidir. Bina çok sayıda pencerelerle ışıklandırılmıştır. Kültür Bakanlığınca kamulaştırılarak restorasyonu yapılmıştır.
Konağın birinci katı Güzel sanatlar resim salonu olarak,ikinci katı da İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü hizmet binası olarak hizmet vermektedir.

PİRİBAŞLAR EVİ

Burdur Merkez Oluklaraltı caddesinde, Mısırlılar evi yanında yer almaktadır.19.yy.sonu itibariyle yapıldığı tahmin edilmektedir. Osmanlı mimari geleneğini yansıtmaktadır.
Piribaşlar evi iki katlı olup, taş temel üzeri kerpiç ve bağdadi, kırma çatılı ve alaturka kiremit ile örtülüdür. Alt katın bir kısmında iki dükkan yer almaktadır. Diğer kısımlar depo olarak kullanılmaktadır. Binaya kemerli büyük iki kanatlı kapıdan girilir. Girişte antreye ulaşılır. Antrenin sağında bir oda ve alt kat depolarına açılan kapılar vardır. İkinci kata ahşap bir merdivenle çıkılır bu katta salon ve salona açılan odalar yer alır. İkinci kat cumbalıdır. Kültür Bakanlığı tarafından tescil edilmiştir.

ÇETİNERLER EVİ

Burdur Merkez Pazar Mahallesinde, Taşoda yakınındadır. 19.yy. ait bir yapıdır. Kültür Bakanlığı tarafından tescil edilmiş olup, içinde evin sahibi oturmaktadır.
Ev iki katlı olup alt katın batı ve kuzey duvarları taş, diğer kısımlar ahşap kargir, üst kat bağdadi, çatı yer yer alaturka kiremitli, büyük kısmı ise çinko ile örtülüdür. Eve girişten sonra ortada bir salon yer alır. Salonun iki yanında dört adet oda bu salona açılmaktadır. Salonun güney batı köşesinden bir merdivenle alt kata inilir. Alt katta ahır, kiler,odunluk,mutfak ve bir oda yer almaktadır.
 

Colinmccay

Yönetici
27 Haz 2009
6,997
11,631
Burdur Mağaraları

İnsuyu Mağarası

Burdur-Antalya karayolunun 13 kilometresinde yoldan 900 m. doğuda, Mandıra köyündedir.

Özellikleri: Toplam 597 m. uzunluğunda yatay ve kuru bir mağaradır. Uygun ulaşımı bulunduğu için Türkiye'de turizme açılan ilk mağaralardan biridir. Kalker tortulanmalarından türlü şekil ve yapıda meydana gelen sarkıt ve dikitlerin teşekkül tarzları dikkate alınarak mağaranın binlerce yıl evvel teşekkül ettiği tahmin edilmektedir. Mağara içinde girintili-çıkıntılı muhtelif istikametlere açılan dehlizlerde yer alan irili ufaklı 9 göl mevcuttur. Mağara içinde serin ve temiz bir hava cereyanı vardır. Bir kısım mağara sularının şeker ve mide hastalıklarına şifalı olduğuna inanılmaktadır. İnsuyu Mağarası, Kültür Bakanlığı, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 9.7.1976 gün ve A 113 sayılı kararı ile I. derece Doğal Sit olarak tescil edilmiştir.İnsuyu mağarasında araştırma çalışmalarına da devam edilmektedir.


Son çalışmalar 14 -18.08.1993 tarihleri arasında bir Dağcılık ve Mağaracılık Ekibi tarafından yapılmıştır. Bu araştırma ile mağaranın devamı olan yeni galeriler olduğu tespit edilmiştir. Bu kısma İnsuyu II adı verilmiştir. Bu araştırma ile elde edilen galeriler ve diğer bulgular 1/1000 ölçekli kroki üzerinde işaretlenmiştir. Daha sonraki tarihlerde bu mağara araştırmalarına devam edilmiş, mağara galerilerinin daha ilerilere doğru ilerlemekte olduğu da saptanmıştır. Tabii bu yeni bulunan galerileri, ziyarete açılmaları daha hassas incelemelerin ve gerekli önlemlerin alınmasından sonra olabilecektir. Bu yeni galeriler, ancak bilimsel araştırmalar bittikten ve gerekli önlemler alındıktan sonra gezilebilecektir.

Sefer Yiğit Mağarası

Bucak İlçesi İncirdere Köyü İncirhan Kervansarayının hemen yakınındadır. Yeni keşfedilen mağarada eşsiz sarkıt ve dikitler bulunmaktadır.
 

Colinmccay

Yönetici
27 Haz 2009
6,997
11,631
Burdur'da Diğer Tarihi Yapılar

Ulu Cami

"Pazar Mahallesindeki Pazar düzlüğünde yüksek bir tepe üzerindedir. Vakıf kayıtlarına göre Hamitoğlu Dündar Bey yaptırmıştır.1914 depreminde yıkılan minaresinin yazıtında 1300 de yaptırıldığı yazılıdır. Çelik Mehmet Paşa 1749 da onarım yaptırmıştır. Depremden sonra 1919 da ahşap karkas olarak yapılmıştır. Doğu,Kuzey ve Batısında üç kapısı vardır. İçten yarım kubbelidir. Kuzey kapısı yönündeki ikinci cemaat yerini 3 kubbe örtmektedir.1971 depreminde zarar görmüşse de Vakıflar İdaresince yaptırılmıştır. Camii kesme blok taşlardan yapılmıştır. Ahşap tavanlı ve kiremit çatılıdır. Beden duvarlarında iki sıra halinde sivri kemerli pencereler yer almaktadır. Geniş kare planlı camiinin kuzey cephesinde dikdörtgen şekilli son cemaat yeri beden duvarlarından daha alçak ve ayrı bir yapı görünümündedir. Selçuklu ve beylikler dönemi Ulu camilerinde görülen mimari karakteristiğe uygun olarak camiinin kuzeyi, doğu ve batısında üç girişi vardır. Mihrap ve minberi mermerden yapılmıştır. Camiinin kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde bulunan iki minaresi kare kaideli silindire yakın çok gen gövdelidir. Şerefe altları klasik baklava ve stalâktitlerle süslenmiştir.


Saat Kulesi

Burdur merkez Pazar Mahallesindedir.1936 yılında yapılmıştır. Ulu camiinin 10 m. kuzeyindedir. Kesme taşlarla inşa edilmiştir. Kare plana sahiptir. En altta dükkan olarak kullanılan bir mekan vardır. Merdivenlerle çıkılır. Zeminden aleme kadar altı boğum halinde daralarak çıkan kulede dördüncü katta her biri şehrin dört yanına bakan dört büyük saat yerleştirilmiş ve bu mekana şerefe görüntüsü verilmiştir. Saatlerin üzerinde ise dört pencereli ve piramidal çatısı alem ile nihayetlenen bir oda vardır.Yüksekliği 30 m.dir

Dengere Camii

Çavdıra bağlı bölme pınar adı ile bilinen Dengere Köyündedir.Selçuklu ve beylikler dönemi ahşap direkli, toprak damlı camilerin Osmanlılar döneminde (XV ve XVI.yy.) yapılmış örneklerindendir. Kitabesi olmadığından kim tarafından ve ne zaman yapıldığı belli değildir. Dengere Camiinin duvarındaki taşlardan birine 1661 tarihi kazınmıştır. Bir gerçek payı olsa gerektir.

Camii minaresi ve şadırvanı ile birlikte bir bütün teşkil etmektedir. Yaklaşık kare planlıdır. Camiinin ortasındaki dört direk çatısını tutmakta ve camiyi üç sahana ayırmaktadır. Tavan düz kirişlerle süslüdür. Ahşap sütunlar sekiz yüzlüdür. Ayaklar klasik devir mermer sütunlardandır. Camide hem asma kat hem tavan konsolları, yastıklar, korkuluk parmaklıkları, boyalı süslü pervazlar yani genel olarak tavan ahşap işçiliği ile seyre doyulmayacak bir güzelliktedir. Minber ahşaptan künde kari ve boyalı olarak yapılmıştır. Minberde pervaz ve ahşap yüzlerde geometrik boyama süsler vardır. Minber alemine geçiş de çok süslü, alem koniktir. Mihrap alçıdan boyalı sütuncuk ve yüzlerle süslü, duvara geçiş üçgen bindirmelerledir. İki kanatlı ahşap kapı oyma-geçme (künde kari) tekniğindedir.

Camiinin esas ölçüsü olan düz toprak dal sonradan kısmen kaldırılıp üzerine çatı yapılarak çinko ile örtülmüştür.1968 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş, tamamen yıkılan batı duvarı yeniden yapılmıştır.

Dörtayak Türbesi

Burdur merkez hıdırlık (Hızırilyas) denilen bahçeler arasında yer alır. Tapunun 7 pafta, 124 ada, 63 parselinde kayıtlıdır. Muhtemelen XIV. veya XV. yy.a aittir. Tamamı kesme taştan yapılmış olan türbe altta kare planlı olup kapı eşiğinden yukarısı sekizgendir. Piramit çatılı bir külahla üzeri örtülmüştür. Türbenin köşelerinde kareden sekizgene geçilen köşe pahları büyük üçgen satıhlar halinde olup pahların başladığı hizada doğu ve batı kenarları dikdörtgen iki küçük pencere açılmıştır. Kuzey kenarda gene pah köşeleri hizasında iç içe daralan profilasyonlar içinde yekpare taş söveli ve basık yay kemerli kapı yer alır.

İç kısımda tamamı sekizgen planlı olup duvarlar içte sıvasız ve dışta olduğu gibi kesme taştır. Güney kenarda mihrap yer alır. Mekanın üzeri içten kubbe ile örtülüdür. Bu türbe Vakıflar Genel Müdürlüğünce 1984 yılında restore edilmiştir.

Pirkulzade Medresesi Ve Kütüphanesi

Medrese bugünkü Burdur Müzesinin yerinde iken medreselerin Milli Eğitime devrinden sonra yıkılmış sadece kütüphanesi ayakta kalmıştır. Medresenin kitabesine rastlanamadığından hangi tarihte yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir.

Pirkulzade Kütüphanesi Burdur Müzesi bahçesinde bulunmaktadır. Osmanlı Mimarisinin güzel bir örneğidir. Binanın kitabesi yoksa da kitaplardaki mühürlerden 1239(1823) tarihi vardır.1240(1248) tarihli vakfiyeye göre Burdur Müftüsü Küçük Şeyh Mustafa Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Günümüzde bu kütüphane Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları Satış Mağazası olarak hizmet vermektedir.

İncir Kervansarayı

Bucak İlçesinin 15 km. batısında İncirdere Köyü yakınında bulunmaktadır. Anadolu Selçuklu Sultanlarından Gıyasettin Keyhüsrev Bin Keykubat tarafından XIII.yy.da M.1238 yılında yaptırılmıştır. Büyük bir kısmı tahrip olmasına rağmen hala ayaktadır.
Han’ın ilk bakışta dikkati çeken kısmı kitabeli taç kapısıdır. Dikdörtgen şeklindeki taç kapının ortasında istiridye kabuğu şeklinde kemerli esas giriş nişi dış cepheden iki yalancı sütunla desteklemiştir. Sütunların üzerinde geometrik desenlerle bezeli iki rozet motifi ile karşılıklı iki aslan tasviri vardır.

Kervansaray avlulu ve kapalı mekan olarak iki kısımdan oluşturulmuştur. Ne yazık ki avlusu yok olmuştur. Basık kemerli kapının üzerinde dört satırlık kitabede yazılar vardır.

Kervansarayın mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne aittir. Tapunun 60 pafta, 2 parselinde kayıtlıdır.1993 ve 2000 yıllarında Burdur Müze Müdürlüğü sorumluluğunda Prof.Dr. Rahmi Hüseyin ÜNAL tarafından avlu kısmında kazı çalışmaları yapılmıştır.

Susuz Kervansarayı

Anadolu Selçuklu devri XIII.yy. kervansaraylarındandır. Bucak İlçesi Susuz Köyündendir.Susuzhan kareye yakın dikdörtgen bir plana sahiptir. Beş neflidir. Orta nef yüksekçedir. Ortasında bir kubbe vardır. Hanın göze batan önemli yeri batı tarafındaki cephede tak şeklinde giriş kapısıdır. Kapı katının yan söve kanatları çeşitli geometrik desenlerle boş yer bırakılmaksızın bezenmiştir.

Mukarnaslı giriş nişinin üzerinde geometrik oyma süslü iki kabartma rozet motifi vardır. Bu nişin iki yanında yalancı sütunlar üzerinde yükselen ve kemer şeridinde yılan tasvirleri bulunan iki küçük niş daha vardır. Bunların alınlığında ise iki ejder başı vardır. Hanın beden duvarları dıştın payelerle desteklenmiştir. Tonoz örtü sistemi kesme taşlardan sivri kemerler üzerine yani tonoz kaburgaları üzerine oturtulmuştur. Hanın içinin ışıklandırılması dıştın içeriye genişleyen dikdörtgen pencerelerle sağlanmıştır. Mülkiyeti vakıflara aittir. Antalya-Burdur yolu üzerinde Evdir Han, Kırk göz Han’dan sonra Susuz Han üçüncü, İncir Han da dördüncü konaklama yeridir.
Anadolu Selçuklu devri XIII.yy. kervansaraylarındandır. Bucak İlçesi Susuz Köyündendir.Susuzhan kareye yakın dikdörtgen bir plana sahiptir. Beş neflidir. Orta nef yüksekçedir. Ortasında bir kubbe vardır. Hanın göze batan önemli yeri batı tarafındaki cephede tak şeklinde giriş kapısıdır. Kapı katının yan söve kanatları çeşitli geometrik desenlerle boş yer bırakılmaksızın bezenmiştir. Mukarnaslı giriş nişinin üzerinde geometrik oyma süslü iki kabartma rozet motifi vardır. Bu nişin iki yanında yalancı sütunlar üzerinde yükselen ve kemer şeridinde yılan tasvirleri bulunan iki küçük niş daha vardır. Bunların alınlığında ise iki ejder başı vardır. Hanın beden duvarları dıştın payelerle desteklenmiştir. Tonoz örtü sistemi kesme taşlardan sivri kemerler üzerine yani tonoz kaburgaları üzerine oturtulmuştur. Hanın içinin ışıklandırılması dıştın içeriye genişleyen dikdörtgen pencerelerle sağlanmıştır. Mülkiyeti vakıflara aittir. Antalya-Burdur yolu üzerinde Evdir Han, Kırk göz Han’dan sonra Susuz Han üçüncü, İncir Han da dördüncü konaklama yeridir.
 

Colinmccay

Yönetici
27 Haz 2009
6,997
11,631
Burdur Antik Kentleri

[URL=http://imageshack.us][/URL]
Sagalassos'da bulunan ve yaklaşık 5 metrelik bir roma imparatoruna ait olduğu düşünülen heykel başı.

SAGALASSOS

Burdur İlinin Ağlasun İlçesi’ne 7 km. uzaklıkta, bir dağın tepesinde bulunan, Sagalassos antik kentini ilk kez 1706’da bir Fransız bir gezgini bulmuştur. Sagalassos’da kazılara 1985 yılında başlanmış ve günümüzde de çalışmalar devam etmektedir.


Sagalassos, coğrafi konumundan ötürü, Tekne Tepe’nin batısında bulunan geçidin kontrolünü elinde tutabilmek için yapıldığı sanılmaktadır.

Kazılar sonucunda ortaya çıkan bulgu ve kalıntılar bölgede M.Ö. 6000’de yerleşimin başladığını göstermektedir. Bununla beraber gerçek anlamda kent olarak yerleşim M.Ö. 3000’lerde başlamış ve ismini Antik Çağda duyurmuştur. Pisidialı’lar M.Ö.1000’de buraya ulaşmış ve ormanlık olan bu alandaki ağaçlardan kereste yapımında yararlanmışlardır. Sonraki yıllarda tarım ön plana geçmiş, Hitit İmparatorluğunun çöküşüyle başlayan dönemde ekonomisi diğer kentlere göre daha ileriye gitmiştir.

M.Ö. 546-334 yılları arsında bölge Pers egemenliğine girmiş, ancak bu durum kenti olumsuz yönde etkilememiştir. M.Ö 334-333’te Büyük İskender Psidia’nın Telmessos ve Selge gibi büyük şehirlerini ele geçirmiştir.Sagalassos’un bu dönemde İskender’e bağımlı olmakla beraber kısmen de özgürlüğünü koruduğu bilinmektedir.

Büyük İskender’in M.Ö 323’te ölümünden sonra kent selefleri arasında M.Ö 281’e kadar el değiştirmiş ve sonra da Suriye Seleukos topraklarının bir parçası olmuştur.

Seleukos kralları Psidia’nın bu kentini Büyük Antiokhos’a kadar (M.Ö 223-187) yalnızca temsilcilerle yönetmişlerdir. Bu dönemde Sagalassos Helenleşmiş, Suriye ve Mısır’la iyi bir ticari ilişkisi sağlamıştır.Bu ticaretin oluşmasında Seleukoslar dönemi boyunca Seleukoslara ve Ptolemaioslara paralı askerlik yapan Pisidialı’ların etkili olduğu sanılmaktadır.

Seleukoslar döneminde kent oldukça zengin bir konumda idi. M.Ö 189-133 yılları arasında Pergamon Krallığı’na katılmış, Pergamon Krallığı’nın vasiyet yoluyla Roma egemenliğine geçmesinden sonra da, Roma’nın Asia Eyaleti’nin bir parçası olmuştur. Böylece M.Ö. 39’a kadar sürecek olan özgürlüğünü kısmen de olsa korumuştur. M.Ö 39’da Galat Kralı Amyntos’un egemenliğini tanımak zorunda kalmıştır. M.Ö. 25’te yeniden Roma’nın eyaleti Galatia’ya dahil olmuştur.

Roma İmparatorluğu döneminden itibaren (M.Ö 25) yazıtlarda ve sikkelerde görüldüğü gibi “Pisidia’nın önde gelen şehri, Romalı’ların dostu ve müttefiki” sözünden yola çıkılarak Romalı’ların koruduğu bir kent olmuş ve egemenlik alanı genişletilmiştir.

Bu dönemde bölgeye savaşmak için gelen askerlere yapılan tahıl satışlarından ötürü kent daha da zenginleşmiştir. Bizans döneminde Hıristiyanlığın devlet tarafından kabul edilmesiyle Psidia Eyaletinin önemli piskoposluk merkezi olmuştur.

Sagalassos, M.S. 518 ve 528’de depremlerden, 541-543 yıllarında da veba salgınından zarar görmüş, M.S. 644-696’ da Arap akınlarına uğramıştır. M.S.XII.yüzyıla kadar burada yaşandığı, XIII.yüzyıldan sonra da ismine yazılı kaynaklarda rastlanmadığı görülmektedir.

Sagalassos’dan Günümüze Ulaşan Antik Yapılar:

Dor Mabedi

Kentin bulunduğu alanın üst noktasındaki Dor üslubundaki mabedin kazılarına 1990 yılında başlanmış olup, kazılar günümüzde de devam etmektedir.

İlk kazılarda büyük olasılıkla MS.I.yüzyıla tarihlenen bu yapının arazi konumundan ötürü zaman zaman değişikliğe uğradığı ortaya çıkmıştır. Özellikle orijinal merdivenlerin yerini üç ayrı teras almıştır.


Mabet üzerindeki son değişiklik M.S.V.yüzyılda kentteki diğer yapılardan toplanan malzemelerden yararlanılarak yapılmıştır. Bu arada ön duvar daha yüksek olarak yeniden inşa edilmiştir. Bu değişiklikle o dönemde dini amaçlar için kullanılmayan yapı, geç sur duvarı ile birleştirilerek bir kuleye çevrilmiştir. Bu değişikliğin kenti Isauria kabilesine (M.S 404-406) karşı korumak için yapıldığı sanılmaktadır. Geç döneme tarihlenen surun, güneyine dıştan 1.10-1.60 m., içeride de 1.80-2 m. genişliğinde bir çeşit rampa, duvarı sağlamlaştırmak için düzenlenmiştir.

Sagalassos 1992 yılı kazılarında bölge kültü ile ilgili yerli binici tanrı Kakasbos kültüne dair adak eşyaları dışında herhangi bir buluntu ile karşılaşılamamıştır.

Yalnızca 10-30 cm. kalınlığındaki üst katmanın içinden yapı malzemeleri dışında kap kacak, cam ve metal objeler bulunmuştur.

Bunun dışında geç Roma mozaik parçaları, dikine yerleştirilmiş pişmiş topraktan bir boru sistemi, Hadrianus , Julianus ve diğer dönemlere ait sikkeler ile zengin çeşitli adak eşyaları ile karşılaşılmıştır.Bunlar MS.VII.yüzyıla tarihlendirildiği gibi üslupları, Roma Erken İmparatorluk döneminin özelliklerini taşımaktadır.

Apollon Klarios Mabedi

Apollon Klarios Mabedine ait kalıntılar yapılan kazılar sonucunda tamamen ortaya çıkarılmıştır.Mimari parçalar oldukça iyi korunmuş, daha öncekilerden farklı olarak son derece sade oldukları da dikkati çekmektedir. Belki de kente zarar veren depremlerden ötürü bu tür bir yapılanmaya gidildiği de düşünülmektedir.

Apollon Klarios Mabedi M.S.I. yüzyılın sonu ile II. Yüzyılın başlarına tarihlendirilmektedir. Mabedin bezeme yönünden dikkati çeken elemanları daha çok İyon sütun başlıklarıdır. Bununla beraber kazı çalışmalarını yürüten araştırmacılar mabedin kalıntıları arasında birbirlerinden farklı dört ayrı üslupta sütun başlıklarına da rastlamışlardır. Bezeme yönünden süslü olan bu sütun başlıkları dönem dönem daha sadeye dönüşmüşlerdir. Günümüzde ortaya çıkarılan sütunlar ve başlıklar MÖ. II.yüzyıl ile I.yüzyıl sonlarına İmparator Augustos dönemine tarihlendirilmektedir. Bu noktalar göz önüne alındığında mabedin Erken İmparator Döneminde yıkıldığı ve sonra da Augustos döneminde yenilendiği açıklık kazanmaktadır. Mabet M:Ö. V.yüzyılda kiliseye dönüştürülmüştür.

Bouleterion

MÖ. II.yüzyıl sonları ile I.yüzyıl başlarında yukarı agoraya bakan teras üzerinde Bouleterion’un kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.

1993 kazı döneminde agoranın batı kenarı boyunca bir çok sütun ve sütun başlıkları ortaya çıkarılmış ve bunlar bir araya getirilmiştir. Bu parçaların bir çeşit galeriye ait olduğu sanılmaktadır. Bir çeşit korkuluk duvarı üzerine oturtulan bu kalıntılar Helenistik dönem üslubunu yansıtmaktadır.

Ayrıca üst kattaki iki korinth üslubundaki sütunun iç yüzeylerine Athena ile Ares’in kabartmaları işlenmiştir.

Aşağı Agora

Apollon Klarios tapınağı ile doğuda geniş Roma hamamları arasında kalan, şehrin tam ortasına yerleşmiş küçük bir meydanda 1993 yılında kazı çalışmalarına başlanmıştır. Bu alan kuzeyde yüksek bir terasın tepesindeki Nymphaeum, güneyde yeni bir giriş kapısı ve şehrin kuzey-güney eksenine açılan bir kapı ile sınırlandırılmıştır. Kentin önde gelenleri ile imparatorlar için yapılmış oldukları sanılan bu girişlerin uzun kenarlarından alınan parçalar, meydanın bu düzeninin Helenistik Dönemden kalmış olduğuna işaret etmektedir.

M.S.I.yüzyılda aşağı agoranın doğu kenarı boyunca, 5.20m genişliğinde iyon sütunlarının bulunduğu bir yapı ile karşılaşılmıştır. Bu yapı ayrı bir giriş ve hamamların önündeki bir sıra dükkanla bağlantıyı sağlıyordu.Büyük olasılıkla MS.I.yüzyılın sonlarına doğru, doğu girişindeki bazı dükkanlar kapatılmış ve onların yerine daha basit dükkan ve konutlar yapılmıştır.Yüzyılın sonlarına doğru da bunlara su tesisatı eklenmiştir. Buradaki buluntular içinde 10 parçadan oluşan, tunç ve bakırdan yapılma aletlerle karşılaşılmıştır. Bunların içerisinde MS.556 ve MS.607-8 yıllarına tarihlendirilen sikkeler de bulunmuştur.

Yukarı Agora

Sagalassos’un Yukarı Agorası 1992 yılında kazılmaya başlanmıştır. Düzgün olmayan yamuk şekildeki agoranın M.Ö.II.yüzyıldan önceki döneme ait olmadığı da açıktır. Bunun da nedeni agoranın ortasında ve çevresinde yer alan kaldırım ve şeref anıtlarının Roma İmparatorluk Döneminden kalmış olmalarıdır. En iyi korunmuş olanları da M.S.I.yüzyıl ile II.yüzyıl arasına tarihlendirilmektedir.

Agoranın güney tarafında Erken İmparatorluk Dönemine ait özellikleri olan, büyük olasılıkla Augustus için yapıldığı düşünülen kare planlı, bezemeli, dört sütunlu bir yapı ortaya çıkarılmıştır.

Bu yapının erken devirlerde yapılmış ve MS.IV.yüzyılda yeniden kullanıldığı sanılmaktadır.

Buradaki iki kaide üzerinde İmparator Valentinious I ve Gratianus’un isimleri geçen yazıtlar 375 yılında kazınmıştır. Ayrıca İmparator Valens ve oğlu Valentinious II ve Büyük Constantinus adına yazıtlara da burada rastlanmıştır. Bu dönemlere ait, meydanın güney kenarı boyunca uzanan bir portikonun (sütunlu giriş) bulunduğu da olasıdır.

Yukarı Agorada yapılan kazılarda MS.V.yüzyıla ait sikkelere rastlanılmamış oluşu bu dönemlerde agoranın terk edildiğine işarettir. Kentin savunma amaçlı duvarlarının yapılmasından sonra Yukarı Agora bunların arkasında kalmış, Aşağı Agoranın önem kazanmasına neden olmuştur.

Tiyatro

Sagalassos’un en iyi korunmuş yapılarından birisi de tiyatrodur.

Yaklaşık 1574 m. yükseklikte olan tiyatro Antik dönem tiyatrolarının en yüksekte olanlarından birisidir. Sırtını yaslandığı tepeye oturma sıraları yerleştirilmiştir. Bununla beraber yer yer de mimari parçalardan yararlanılmıştır.


Tiyatro kentin güneydoğu doğrultusu üzerindedir. Koridorların oluşturduğu alt yapı bir bakıma oturma sıralarını desteklemektedir. Scene (Sahne) bir kat yüksekte olup, MS.180-200 yıllarına tarihlendirilmektedir. Oturma sıraları tiyatronun arkasına yaslandığı granit taşlarından yararlanılarak yapılmıştır.

Antoninus Pius Mabedi

Kentin aşağı teraslarında şehre hakim bir yerde kurulan Antonius Pius Mabedi güneydoğudaki teras duvarları ile daha da güçlendirilmiştir.

Mabet 68.80 x 40 m. lik bir alan üzerinde olup 7.20 m. genişliğindeki porticolarla dört taraftan çevrilmiştir. Böylece mabet, yaklaşık 82.40 x 60.40 m.lik bir alan içerisindedir. Buradaki batı temenos duvarı caddeye bakar ve her iki kenarı da yarım pilasterlerle süslenmiştir. Bu duvarın merkezinden propylon’a geçilir. Mabet Korinth üslubunda olup kısa kenarlarında 6, uzun kenarlarında da 11 sütun bulunmaktadır. Ayrıca derin bir pronaos ( 8 m) ve oldukça kısa bir cellası (9.30 m) vardır. Kentteki diğer yapılarla karşılaştırıldığında işçilik ve mimari elemanları yönünden oldukça ileri bir düzeyde olduğu görülmektedir. Mabedin yapımı uzun sürmüş; Hadrianus döneminde yapımında başlanmış ve İmparator Antoninus’un il dönemlerinde de tamamlanmıştır. Bir deprem sonucu pronaosun üst kısmı yıkılmış, buradan çıkan taşlar daha sonra diğer yapılarda kullanılmıştır.

Roma Hamamı

Roma Hamamı aşağı agoranın doğusundaki doğal tepenin üzerine ve şehrin içinden geçen yolun güneyinde kurulmuştur. Doğu-batı yönünde 80 m. ve kuzey-güney yönünde 55 m. genişliğindedir ve üç kattan oluşmaktadır. Bu hamamın ölçüleri Asta’daki antik hamamların en büyüklerinden biri olmasını sağlamıştır.

Aşağı agoranın batısında kurulmuş ve tepenin keskin bir eğim yaptığı güney tarafında Antonınus Pıus Mabedi, hamamı tepeden ayırmaktadır. En alt kattan ısıtma sistemiyle ilgili bölümler ve servis odalarını bulunmaktadır. Buraya aşağı agoranın doğu porticosuna açılan bir kapıyla ulaşılmaktadır.

Hamamda kullanılan yapı tekniği yukarı agoranın kuzey duvarı ile benzerlik göstermektedir. Bu yüzden hamam büyük olasılıkla M.S.I.yüzyıl sonlarında yapılmıştır. Su gereksinimi de kentin doğusundaki kaynaktan kanallar vasıtası ile sağlanmaktadır.

Makellon (Kamu Yönetim Binası)

Yukarı agoranın güneybatısında birkaç metre altında Kamu Yönetim Binası yer almaktadır.

Yapının arka duvarı şehrin kuzey-güney doğrultulu ana caddesine bakmaktadır. Makellon kenarları en az 21x21 m. ölçüsünde kare bir alana sahiptir ve kenarlarında porticolar yer alır. Makellondan daha yüksek bir seviyedeki, 5.50 m. genişliğindeki bir cadde, yukarı agorayı Makellonun batısına bağlar. Makellon’ un güneyinde ana girişi vardır ve bunun dışında iki giriş daha bulunmaktadır.

Makellon’ un mimari kalıntıları oldukça düzensiz bir işçilik göstermektedir. Blokların yüzeyleri pürüzlü olup, yalnızca görülebilen kısımların yüzeyleri düzeltilmiştir. Bu nedenle boyutlarda önemli değişiklikler gözlenmektedir.

Makellon Antik Devirde hasar görmüştür. Bu da bazı blokların tamir edilmiş ve ön taraftaki kenar bloklar arasına eklemeler yapılmış olmasından anlaşılmaktadır. Makellon şehir merkezindeki diğer yapılarla karşılaştırıldığında daha alt düzeyde mimari bir üslup ve işçilik gösterir.

Kütüphane

Helenistik çeşmenin ilerisindeki caddenin kuzey kenarında yer alan kütüphanenin üç ayrı girişi vardır.

Giriş duvarlarına nişler açılmıştır. Yapının önünde 40 m2 boyutunda ve üzerinde büyük yıldızların tasvir edildiği siyah-beyaz bir mozaiğin yanı sıra, binanın içinde de 60 m2 boyutunda daha kaliteli yine siyah-beyaz, geometrik desenlerden oluşan bir mozaik daha yer almaktadır..İç kısımdaki mozaiğin ortasında Thetis, Achilles ve Phoenix görülmektedir.

Bina 11.80 x 9.90 m ölçülerinde iyi korunmuş bir odadan oluşmuştur. Antik zamanda hasar görmüş olan yapının arka duvarları 3-6 m arasında yüksekliklerini korumaktadırlar.

Arka duvar üzerindeki uzun bir yazıta göre bina, M.S 120’ den sonra T. Flavius Severianus Neon tarafından yaptırılmıştır. Bu yazıtta ayrıca binayı yaptıran şahsın aile fertlerinden ve sahip oldukları konumlardan da bahsedilmektedir. Büyük olasılıkla adı geçen aile şehrin en önemli ailelerinden biridir ve yalnızca şehirde değil Roma ordusunda ve Mısır’ın yönetiminde de söz sahibidirler.

Heroon

Heroon büyük olasılıkla yabancı bir hükümdar ya da önemli bir kahtaman için yapılmış anıttır. M.Ö.II.yüzyıl sonlarına tarihlenir. Xanthos’taki Nereidler Anıtı’ndaki gibi toprak bir tabandan oluşur ve küçük tapınak şeklindedir.

Anıt 6.07 x 5.20 m.lik 3 basamaklı bir platformu destekleyen bir korniş tarafından korunmaktadır. Anıt üzerindeki kabartmalarda birbirlerinin eldiven ve pelerinlerini tutarak dans eden kız figürleri görülmektedir.

Odeon

Antik Çağın en büyük odeonlarından biri olan Sagalassos odeonu 24x24 m. Ölçüsünde olup, arka duvarı oldukça iyi korunmuştur.

M.S.I. yüzyıla tarihlendirilen bu yapı, daha sonraki yıllarda birkaç kez onarılmıştır. Toplantı salonuna, auditoryuma birisi batıdan, diğer ikisi değişik seviyelerde doğudan olmak üzere üç adet tonozlu giriş bulunmaktadır.


Nymphaeum-Çeşme Yapısı

Hadrianus döneminin sonlarına doğru yapılan odeon, aşağı agoraya bakmaktadır.

Ön duvarı tiyatronun scenesi ile aynı döneme ait olduğu yapı malzamesinden anlaşılmaktadır.

Nymphaeumun uzunluğu 14 m., yüksekliği ise 13 m.dir. Arka duvarı önündeki sütunlar ikinci katı destekleyen düz bir podyumu oluşmaktadır. Arka duvarı üzerinde iki adet yuvarlak kemerli niş görülmektedir.


Helenistik Su kanalları

Sagalassos’ un doğu tarafındaki vadideki kaynaktan iki su kanalı kente su gelmesini sağlamaktadır. Helenistik dönemde yapılan bu su kanalları kayaların oyulması ile oluşturulmuştur. Ancak bunlar çeşitli depremler ve erozyonlar nedeniyle zarar görmüştür. Yukarıdaki su kanalı diğerinden daha iyi korunmuştur.

Aşağı ve yukarı su kanalları arasındaki bağlantı ve yapım tarihleri kesinlik kazanamamıştır. Yalnızca ortak noktaları aynı kaynaktan su taşımış olmalarıdır.

Roma Su Kanalları

Helenistik su kanallarının kestiği tepelerin aşağısında yer alan Roma su kanalları, vadinin diğer tarafındadır. Günümüzde de buradaki sudan yararlanılmaktadır. Kazılar sırasında burada bir kaynak evi ortaya çıkmış ve büyük olasılıkla da kent içerisindeki Roma hamamına su sağlamak amacıyla yapılmıştır.

KREMNA:

Burdur İli,Bucak İlçesi,Çamlık Köyü sınırları içinde,Kestros(Aksu)vadisinde,etrafı uçurumla çevrili bir tepe üzerinde Pisidialılarca kurulmuş antik bir kenttir. Bu kentin bilinen en eski halkı Solymoslulardır. M.Ö.Vl yy’da Lidyalıların,M.Ö. 546’da Perslerin,M.Ö. 330’da Büyük İskenderin burayı alması ile de Makedonyalıların hakimiyetine girmiştir. Büyük İskenderin ölümündensonra,generallerinden Antigonosun yönetimine(M.Ö.307),Antigonosun yenilmesiyle,şehir Selefkosluların eline geçmiş,M.Ö.188’de Bergama Kırallığına,M.Ö.25 yılında da Roma yönetimine geçmiştir. Bu tarihten M.S.395 tarihine kadar Roma koloni şehri olarak kalmış ve İmparatorluğun ikiye bölünmesiyle de Doğu Roma (Bizans)yönetimine geçerek Xl yy’a kadar,yani Türk hakimiyetine kadar devam etmiştir.Kentte ayakta kalabilen yapıların belli başlıları Roma dönemine ait olanlardır. Şehrin etrafı iki metre genişliğinde,7-8 metre yüksekliğinde surla çevrilidir. Kentin giriş batıdandır. Kremna ismi,arazi yapısına uygun oyarak,Grekçe’e “uçurum” anlamına gelmektedir. Kent ızgara planlı olarak kurulmuş örnek kentlerdendir. Akropol,stratejik bir konuma sahiptir. Resmi yapıların çoğu iki küçük vadi içinde toplanmıştır. İki vadinin tabanında ******Bazilika(mahkeme salonu),Exsedra(Kemerli yapı) ve Kütüphane yapısı vardır. Kentin doğusunda,tepe yamacına tiyatro,tiyatronun alt tarafında stoa(dükkanlar) bulunmaktadır. Batısında sutünlü cadde,Propilion(anıtsal giriş kapısı) ve Nympheum(anıtsal çeşme yapısı) gibi yapılar vardır.

1971-1973 yılları arasında,İstanbul Üniversitesinden Prof.Dr.Jale İNAN tarafından bilimsel kazılar yapılmış ve kütüphane binası ortaya çıkarılmıştır. Binanın tabanında,Bizans dönemine ait mozaik döşeme vardır. Bina içinde dikdörtgen pirizma şeklinde yazıtlı kaideler üzerinde 9 adet mermer tanrı ve tanrıça heykelleri bulunmaktaydı. Bu heykeller bugün Burdur arkeoloji müzesinin Kremna salonunda sergilenmekte olup,hepsinin başları kırıktır. Bu heykeller:Büyük ve küçük Atena,Leto,Hygeia,Nemesis giyimli kadın,Apollon,Asklepios ve Heraklestir.

KİBYRA:

Burdur İlinin 106 km. kadar batısında,Gölhisar İlçesinin hemen yanıbaşında,Horzum Mahallesi sınırlarına kadar uzanan Kibyra antik kenti,yerleşim alanı olarak oldukça büyüktür.Likya eyaletine bağlı iken, Balbura(Altınyayla),Bubon(İbecik) ve Oinanda(incealiler) kentlerinin oluşturduğu bir tetrapolis kuruluşunun başkenti olma özelliği ile karşımıza çıkmaktadır. Bulunduğu bölge Kabalya adıyla anılan Kibyra;Pisidia,Karya,Frigya ve Likya’ya komşu olduğundan,bir tür geçiş kültürünü oluşturmaktadır.Kibyra antik kentinin çevresinde,son zamanlara kadar işletilmiş olan demir madeni ile birçok yerlerde demir curuf atıklarının bulunması,demircilik sanatının ileri düzeyde olduğunun göstergesidir.Dalaman çayının kaynak noktası olasıda,ticari yönden önem arz etmektedir.Ayrıca Kentte,dericilik ve at yetiştiriciliği her dönemde önemini korumuştur.M.Ö 82 yılında Roma hakimiyetine giren kent,M.S. 2.yy’da en parlak devrini yaşamıştır. Bu dönemde büyük depremlere maruz kalmıştır.Şehir halkı son derece savaşçı kimliğe sahiptir. Her dönemde önemli ölçüde yaya ve atlı savaşçı bulundurmuştur. Kentle ilgili bilgiler şu anda sınırlıdır. Bilimsel kazılar neticesinde buranın tarihi daha iyi aydınlanacaktır.

BUBON:

Burdur’a 135 km. uzaklıktaki Gölhisar’a bağlı İbecik Köyündedir. Antik Kent, köyün 2,5 km. güneyinde yükselen Dikmen Tepe üzerinde yer alır. Tarihçesi hakkında çok sınırlı bilgilere sahip olduğumuz Bubon, olasılıkla M.Ö. 190 yılında Araxa’nın müttefiki olarak bir savaşa girmiştir. M.Ö. 145-140 yılları arasında Tiran Moagetes’in oğlu demokrasiyi yeniden getirmiştir. Murena tarafından 1. Mithridates Savaşı sırasında kurulan Oinoanda (İncealiler), Balboura (Çöl Kayığı) ile Kibrya (Gölhisar) Tetrapolisi’ne (4 Kent Birliğine) girmiştir. Sonra Boubon diğer tetrapolis şehirleri ile Lykia’ya geçmiştir. Lykia ancak Claudius zamanında 43 yılında Roma eyaleti olmuştur.

Boubon Antik Kentinde Hellenistik devire kadar inen kalıntılar ile birlikte Roma Çağı kalıntıları ayakta durmaktadır. Tiyatrosu, tapınakları, agorası, şehir surları, gimnazyumu ve diğer yapıları ile ilk çağı önemli bir antik kentini oluşturmaktadır.

1960 ve 67 yılları arasında yoğun bir şekilde kaçak kazılar yapılmıştır. Bu kazılar, örenyerini delik deşik etmiş ve perişan bir duruma getirmiştir. Kaçırma safhasında yakalanmış olan bronz bir heykel 1990-1991 ve 1993 yılında bu antik kentte gerçekleştirdikleri kurtarma kazıları buradan kaçırılan eserleri öz yerinin tespit edilerek ispatına yönelik çalışmalar olmuştur. İlk çalışmalar sonucunda Sebasteion denilen imparator kültü mekanında, üzerinde ayak izleri duran yazıtlı heykel kaideleri bulunmuştur.

Kaçakçılar tarafından kaçırılan ve dünyanın dört bir bucağına savrulmuş, dağınık vaziyetteki tüm heykellerin toplanarak kendi binası içinde yazıtlı kaidelerinin üzerinde yer alması çabası ise sürmektedir.

BALBURA:

Altınyayla İlçesindedir. İlçenin 6 km. güney-güneydoğusundadır. Bu yer Karkeli dağının doğu yamacı eteğindedir.Balboura, özellikle Roma egemenliği çağında Kabalia diye tanınmış olan bu yörede, önder kent Kibyra olmak üzere kurulmuş bir tetrapolisin (4 kent birliğinin) üyesi iken M.S. 2.yy. başlarında o birlik dağılınca Lykia kentleri birliğine katılmış ve artık Lykia kenti sayılmıştır. Balboura, en yüksek yerde kurulmuş Lykia kenti olarak bilinir ve Akropolisin bulunduğu tepe denizden 5000 m. yüksekliktedir.

Ortasından bir ırmağın geçtiği ilk çağ kentinde şimdi akropolisin yer aldığı tepede 16 sıra oturma yeri olan küçük bir tiyatrosu kapaklarında aslan figürleri olan çok sayıda mezar, sarnıçlar ve Bizans Çağının dağınık kalıntıları ırmağın karşısında, güney tepesinin eteğinde hayvan dövüşleri için kullanıldığı düşünülen tiyatro ya da halk meclisi toplantı yeri olarak kullanılmış olabilecek bir bina bulunmaktadır. Kuzey tepesi eteklerinde yer alan şehir merkezinde çok sayıda bulunan kalıntılar vardır. Ancak, hiçbiri ayakta değildir. Ana cadde ve kemerli girişi olan agora algılanabilir, Nemesis tapınağı yazıtlardan anlaşılmaktadır. Bu tapınak Onesinus adlı bir köle tarafından Nemesis adına yapılmıştır. Kalıntılara götüren yolun kuzey bitişiğinde kalıntıların bulunduğu alana ulaşan yerden Roma çağı yapıtı bir Mausoleion’un (Anıtsal, ev biçiminde mezarın ) kalıntısı görülür.

SİA:

Burdur’a 100 km. uzaklıktaki Burdur-Antalya asfaltı üzerinde bulunan Antalya Bademağacı nahiyesinin 19 km. doğusundaki Karaot köyü sınırları içindedir. Sia, çam ve karaçam ormanları içerisinde saklı durumdadır. Bir Psidia şehridir.

Şehrin tepesinde Pamfilya ovasına hakim bir konuda yer alan dikkat çekici sur duvarları iki katlı kule ve giriş kapısı ile ayaktadır. Surlar tüm şehri çepeçevre sararlar. Hellenistik devire ait iki kule kalıntısı da batı kapısının her iki tarafında yer almıştır. Aşağı şehir sur duvarı şehrin kurulduğu tarihte inşa edilmiştir ve 3.yy.da veya erken 2.yy.a aittir.Sur duvarlarının hem içinde hem de dışında ev kalıntılar gözlenir. En erken döneme ait olan evler Hellenistik döneme tarihlenmektedir. Evlerin ortak özellikleri çatılarda biriken yağmur suları ile beslenen şişe biçimli sarnıçlara ve yapıların zemin katlarında bulunan üç veya beş odaya girişi sağlayan açık avlulara sahip olmalarıdır. Evler birbirlerinden dar sokaklar ve merdivenlerle ayrılır.Roma dönemi öncesine ait tek yapı Bouleuterion, yani meclis binasıdır. Dorik stoa kalıntıları, Roma dönemi aşağı agoranın arkasında bir palestra yapısına uzanan anıtsal bir merdivenin 18 geniş basamağı ile bir hamam yapısı vardır. Bu hamam yapısı olasılıkla 3.yy.a ait olan bir sarnıçla beslenmekteydi. Biri Bouleuterion’un üstünde olmak üzere üç adet Roma dönemi tapınak görülebilir.Sia’da en çarpıcı mezar yapıları Heoa olarak bilinen anıtsal mezarlardır. Küçük bir anıt mezar dikdörtgen planlı olup en iyi korunmuş olandır. Üç tarafı lahitlerle çevrilidir ve arka tarafında yarım daire şeklinde exedrası vardır. Aile mezarı tipindeki mezar yapıları da gözlenir. Kaba taşlarla daire biçiminde inşa edilmiş tümülüsler içine gömülmüş dikdörtgen mezar odaları da oldukça ayırt edici özelliklere sahiptir. M.S.2.yy.dan geç Roma dönemine kadar devam eden tümülüs gömü geleneği düşünülür.Sia’da Hellenistik döneme ait iki adet anıt mezar vardır. Tespit edilen mezar mimarisine ait örnekler çok sayıda gömü adetlerini ortaya koyar. Bu adetler Grek veya Roma geleneklerinden etkilenmiş yerli geleneklerden kaynaklanmaktadır.Sia’da çok iyi durumda korunmuş iki kilise dışında Geç Antik veya Bizans dönemlerinde tarihlenen çok az kanıt olması ilginçtir. İki kilise de olasılıkla 4. Veya 5.yy.a aittir.Arkeolojik açıdan Psidia’nın en korunmuş şehri Sia’dır. Koruma duvarları, kamu yapılarının mimarisi, özel evler ve mezarlıklar ortaya tarımla uğraşan, orta büyüklükte, başarılı bir yerleşim tablosu koyar.

TYMBRİANASSUS:

Merkeze bağlı Düğer köyündedir. Klasik çağa ait en eski yerleşim yeridir. Frig kültürü özelliklerini de gösteren bu yerleşim yeri Yunan Arkaik dönemine rastlamaktadır. Yarışlı Gölünün doğu kıyısındaki yarımadadadır. Kentin M.Ö.6.yy.ın sonlarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Zira bu antik kentte herhangi bir kazı yapılmamıştır. Fakat yapılan kaçak kazılardan elde edilen kazı parçaları Burdur Arkeoloji Müzesinde toplanmıştır. Bu eşyalar arasında dini bir yapının olduğu sanılan, pişmiş topraktan kaplama levhaları vardır. Bu levhaların yapıyı her türlü dış etkilerden korumak için yapıldığı sanılmaktadır. Üstlerinde ise “Grifon” başlı hayvan figürleri bulunmaktadır. Bu figürler dini inançlara göre yapıyı, kötü ruhlardan korumaktadır. Yine bu levhalarda dönemin süsleme motifleridir.
 
Son düzenleme:

Colinmccay

Yönetici
27 Haz 2009
6,997
11,631
resimgoster.aspx

Burdur'da Yapılan Yerel Etkinlikler

Tütün Festivali, Kültür ve Sanat Şenliği
Çeltikçi 20 Mayıs

Yayla Şenliği
Kemer Haziran

Söğüt Şenliği
Çavdır Haziranın 4. Haftası

Trap ve Tek Kurşun Atışı
Bucak Temmuz

Kültür ve Sanat Şenliği
Merkez Ağustos

Tefenni Barutlusu Şenlikleri
Tefenni Ağustos

İncir ve Halı Festivali
Bucak Ağustos

Sünnet Şöleni
Bucak Ağustos

Altın Tütün Yağlı Pehlivan Güreşi
Bucak Ağustos

Öksüz,Yetim ve Kimsesiz Çocukları Koruma ve Geliştirme Birliği Şenliği
Çavdır Ağustos

Alıntılardır. savataged tarafından düzenlenmişlerdir.
 
Üst