Birecik

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,646
84,521
NeverLand
yavuzyel_IMG_0425.jpg

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Orta Fırat Bölümünde, Şanlıurfa İline bağlı bir ilçe olan Birecik, kuzeyde Halfeti, kuzeydoğuda Bozova, doğuda Suruç, batıda Gaziantep’e bağlı Karkamış ve Nizip ilçeleri, güneyinde de Suriye ile çevrilidir. Şanlıurfa’nın güney kesiminde yer alan Birecik, çok dalgalı bir arazi yapısına sahiptir. İlçe topraklarının doğusunu Arat ve Babahat Dağları, kuzeybatısını da Kalazan Dağı engebelendirir. İlçenin güneydoğusundaki Beko Dağı ise Birecik’in Suruç ile olan doğal sınırını oluşturur. Fırat Nehri ilçe topraklarını kuzeyden güneye doğru ikiye ayırır. Fırat ve kolları boyunca Birecik Ovası ve küçük düzlükler bulunmaktadır.

Fırat Nehri üzerinde 1956 yılında Türkiye’nin en uzun köprülerinden biri olan Birecik Köprüsü yapılmıştır.

İlçede Karasal İklim hüküm sürmekte olup, yazlar sıcak ve kurak , kışlar nispeten ılık ve az yağışlı olarak geçer.

MehmetYasa35_birecik_2.jpg

İlçe ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında buğday, arpa, mercimek, pamuk, kendir, kenevir, üzüm, zeytin ve Antep fıstığıdır. Şanlıurfa’da zeytinciliğin en gelişkin olduğu ilçe olup, ildeki toplam zeytin ağaçlarının yarısı buradadır. Son yıllarda Antep fıstığı zeytinciliğin yerini almaktadır. Hayvancılıkta küçükbaş hayvan yetiştirilir, yağ, peynir, yün yapağı gibi hayvansal ürünler elde edilir. İlçede dokuma ve gıda olmak üzere tarım ürünlerini işleyen küçük işletmeler bulunmaktadır.

Serkan_Tasdelen_Kelaynak_2.jpg

Birecik’in en önde gelen özelliği soyu tükenmeye yüz tutan kelaynak kuşlarının dünyada yaşadığı birkaç yerden biri oluşudur. Kış aylarını Etiyopya ve Madagaskar’da geçiren bu kuşlar, Şubat aylarında Birecik’e gelerek kentin içerisindeki kayalarda yaşamaktadırlar. Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı bünyesindeki Orman Genel Müdürlüğü tarafından 1972 yılında Birecik’te Kelaynak Üretme İstasyonu kurulmuştur. Bu istasyonda önce iki ergin ve dokuz adet yavru kelaynak kuşu ağ ile tutularak kafese konulmuş ve 1977 yılında üretime başlanmıştır.

yavuzyel_IMG_0439.jpg

Yöresel olarak “Keçelaynaklar” olarak adlandırılan Kelaynak kuşları Bireciklilerce kutsal sayılmaktadır. Kelaynak kuşlarının Şubat ortalarında Birecik’e gelişleri Birecik halkı tarafından İlkbaharın geldiğinin bir işareti olarak yorumlanmaktadır. Kelaynak kuşları için son yıllarda Birecik’te Kelaynak Festivali düzenlenmektedir.

Mine_Hasirci_DSCN3902baraj.jpg

Birecik Anadolu ile Mezopotamya arasında Fırat Nehri üzerinde önemli bir köprübaşı olmasından ötürü Eskiçağlardan itibaren çeşitli yerleşmelere sahne olmuştur. MÖ.2000’lerde Hititlerin ve Asurluların hakimiyetine girmiş ve o sıralarda isminin Birte olduğu sanılmaktadır. MÖ.612’de Babillerin sınırları içerisinde kalmıştır. Daha sonra Medler ve Persler yöreye egemen olmuş, Büyük İskender’in MÖ.332’de Anadolu’daki Pers hakimiyetine son vermesinden sonra Urfa yöresi ile birlikte Birecik de Makedonya Krallığının egemenliği altına girmiştir. Büyük İskender’in ölümünden sonra Seleukoslar yöreye hakim olmuş, bunu Osrhoene Krallığı ve Romalılar izlemiştir. Roma’nın 395’te ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma (Bizans) sınırları içerisinde kalmış, Bizanslılar ile Sasaniler arasında sık sık el değiştirmiştir. Yöre MS.640 yılında Arap istilasına uğramış, 661 yılında Emevilerin, 750’de Abbasilerin hakimiyeti altına girmiştir.

MehmetYasa35_Birecik_kalesi.jpg

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Selçuklular buraya kadar uzanmıştır (1087). Urfa’nın Zengilerin eline geçmesinden sonra Urfa yöresi ile birlikte Birecik Musul Atabeylerinin eline geçmiş, daha sonra Eyyubiler ve Selçuklular arasında zaman zaman el değiştirmiştir. Moğol istilasına uğrayan yöre, Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Osmanlı döneminde ismi Biretü’l-Fırat olan Birecik, Halep vilayetinin Urfa Sancağına bağlı bir kaza merkezi idi. XIX.yüzyılda demiryolunun bu yöreye ulaşması ile ticari önemini yitirmiş ve kent sönükleşmeye yüz tutmuştur. I.Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizlerin işgaline uğramıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra da Urfa iline bağlı ilçe konumunu sürdürmüştür.

İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Birecik Kalesi, Kule Mescidi, Mırbı (Ilgar) Kervansarayı, Birecik Ulu Camisi, Mahmut Paşa Camisi, Şeyh Sadettin Camisi, Abdü Kethüda (Cücük) Camisi ve Sivil Mimari Örneklerinden Birecik Evleri bulunmaktadır.

Basrip, Busrip, Birte (Birecik)

Fırat nehri kıyısındaki Birecik; Asurluların çivi yazılarında Basrip - Busrip adlarıyla anılmıştır. Arap kavimleri Bireh, Türkler ise küçük kale anlamında Birecik demişlerdir.

Birecik Anadolu ile Mezopotamya arasında Fırat Nehri üzerinde önemli bir köprübaşı olmasından ötürü Eskiçağlardan itibaren çeşitli yerleşmelere sahne olmuştur.

MÖ.2000’lerde Hititlerin ve Asurluların hakimiyetine girmiş ve o sıralarda isminin Birte olduğu sanılmaktadır. MÖ.612’de Babillerin sınırları içerisinde kalmıştır. Daha sonra Medler ve Persler yöreye egemen olmuş, Büyük İskender’in MÖ.332’de Anadolu’daki Pers hakimiyetine son vermesinden sonra Urfa yöresi ile birlikte Birecik de Makedonya Krallığının egemenliği altına girmiştir. Büyük İskender’in ölümünden sonra Seleukoslar yöreye hakim olmuş, bunu Osrhoene Krallığı ve Romalılar izlemiştir. Roma’nın 395’te ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma (Bizans) sınırları içerisinde kalmış, Bizanslılar ile Sasaniler arasında sık sık el değiştirmiştir. Yöre MS.640 yılında Arap istilasına uğramış, 661 yılında Emevilerin, 750’de Abbasilerin hakimiyeti altına girmiştir.

Birecik Kalesi

00005627.png

Birecik kalesi, yüksek bir kaya kütlesi üzerine kurulmuş olup, Fırat Nehri ve Birecik Ovası’na hâkim bir konumdadır. Kalenin yapım tarihini belirten bir kitabeye rastlanmamıştır. Bununla beraber kalenin eski bir tarihi olduğu sanılmaktadır. Surların Memluk sultanlarından Kayıbay tarafından yaptırılmış, bunu belirten kitabeler de sur duvarlarına yerleştirilmiştir.

Birecik’in Paleolitik döneme kadar uzanan eski olan tarihi dikkate alındığında yöreye Asur, Hitit, Roma, Arap, Artukoğulları, Haçlı Kontluğu ve Osmanlıların hâkim olduğu bilinmektedir. Bunlardan Asur, Roma, Arap, Urfa Kontluğu, Artukoğulları ve Osmanlıların bu kaleyi onararak kullandıkları sanılmaktadır. Araplar bu kaleden ötürü yöreye Bireh, Osmanlılar da Küçük Kale anlamına gelen Birecik sözcüğünü kullanmışlardır.

Kale kesme taştan yapılmıştır. Şehri çevreleyen surların büyük bir kısmı yıkılmış olmasına rağmen bazı duvar kalıntıları ile kapılarından Mercan Kapısı’nın bir bölümü ile Urfa Kapısı iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir. Kalenin Meydan Kapısı ve Bağlar Kapısı’ndan hiçbir iz günümüze gelememiştir.

Mırbi (Ilgar) Kervansarayı

Şanlıurfa ili Birecik ilçesinin 35 km. kuzeydoğusundaki Ilgar (Mırbi) Köyü’nde bulunan bu kervansaray Birecik-Diyarbakır, Birecik-Urfa kervan yollarının kavşak noktasında bulunuyordu. Kervansarayın kitabesi günümüze gelemediğinden ve kaynaklarda da yeterli bilgi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yapı üslubundan Osmanlı döneminde yapıldığı sanılmaktadır.

Kervansarayın üzerine 1902–1903 yıllarında Hartavizade Emin Ağa tarafından ikinci bir kat ilave edilmiş ve yapı adı geçen kişinin konağı olarak kullanılmıştır. Bu nedenle de özelliğini bütünüyle yitirmiştir.

Kervansaray kesme taştan, doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen planlıdır. Güney yönündeki girişten sonra avlu etrafında sıralanmış bölümler bulunmaktadır. Kuzey-güney yönünde üzeri 3 çapraz tonozla örtülü bir dehliz, bunun sağında ve solunda simetrik olarak yapılmış dikdörtgen planlı üçer salon bulunmaktadır. Doğu-batı yönündeki bu salonlar ahır ve yolcuların konaklamalarına ayrılmıştır.

Kule Mescidi

Şanlıurfa Birecik ilçesinde Urfa Kapısı’nın surlarına bitişik olarak yapılan bu mescit, Memluk Sultanı Kayıtbay tarafından 1482 yılında şehir surları ve Urfa Kapısı ile birlikte yaptırılmıştır.

Kesme taştan yapılmış olan mescidin mihrap duvarı surlara dayanmıştır. Bu duvar üzerinde de Urfa Kapısı’nın yapımını belirten kitabenin başlangıcı bulunmaktadır.

Doğu-batı doğrultusunda uzanan mescit dikdörtgen planlı olup, üzeri çapraz bir tonozla örtülmüştür. Bunun da üzeri toprak damla örtülüdür. Harap durumdaki bu mescit 1993 yılında onarılmış ve ibadete açılmıştır. Bu onarım sırasında mescidin ibadet mekânının taşları değiştirilmiş, mihrap, pencereleri ve üst örtü tonozu yenilenmiştir.
 
Üst