Arthur C. Clarke - Geleceğin Çehresi - "Geleceğin Teknik Olanakları Hakkında Araştırma"

Otacı

Süper Üye
5 Tem 2016
809
12,398
Arthur C. Clarke - Geleceğin Çehresi - "Geleceğin Teknik Olanakları Hakkında Araştırma"
fg29Db.jpg

Ünlü İngiliz fizik bilgini ve bilim kurgu yazarı Arthur C. Clarke, evren içinde, bizden ölçülemeyecek kadar çok büyük dev yaratıkların, var olması halinde, bu yaratıkların, evren içinde süregelen olayları, çok kısa bir süre içinde görüp değerlendirebilecekleri üzerinde durmuştur. Arthur C. Clarke, geleceğin çehresi adlı kitabında, bu konuda şöyle demektedir:


"Zaman, uzaklıktan daha aşılmaz bir engel olabilir. Bir gün, son derece geniş zekalı varlıklar keşfeder ve onlarla haberleşmeye çalışırsak, bunun farkına varacağız. Birçok yazarlar, bu fikri işlemişlerdir. Bu fikir, benim, biraz önce devletin olanaksızlıkları hakkında söylediklerimle, çelişme halinde değildir. Ben, orada, gezegen ölçüsünde çevreden söz ediyordum. Oysaki gezegenlerden daha büyük ve daha geniş yaratıklar bulunabilir."

İnsan yaratıcılığının, kültür ve bilimden yararlanarak ortaya koyduğu en önemli yapıt nedir?"
Diye bir soru sorulacak olsa, verilecek en ilginç cevaplardan biri, herhalde, insanın, hayal gücünü, bilimsel gelişmelerle besleyerek yazdığı "Bilimkurgu'' (Science-Fiction) romanlarıdır! Olacaktır.

" Bilimkurgu Romancılığı" ve "Bilginlik" İlk bakışta, bunların birbirleriyle bağdaştırılması, olanaksız gibi gözüküyor. Romancı, masasına kapansın, edebiyatını yapsın! Bilgin de laboratuvarına girsin, bilimsel araştırmalarına dalsın! Bunların, birbirleriyle ne ilişkisi olabilir ki? diye düşünülebilir. Oysa, insanoğlunu, diğer canlı varlıklardan ayıran en büyük özelliği, onun bir "Hayal Gücüne" sahip olmasıdır. İnsan, bu "Hayal Gücü" ile, geleceğe uzanabilmekte ve ancak gelecekte erişilebilecek bir çok gerçekleri ya da buluşları, bugünden önümüze koyabilmektedir. Jules Verne, işte bu "Hayal Gücü" ile yüzyıl öncesinden geleceğe uzanabilmiş, denizaltının yapılabileceğini belirtmiş ve "tepki prensibi" ile çalışan bir füze ile Aya yapılacak yolculuğu canlandırabilmişti. Onun belirttikleri, yüzyıl sonra gerçek olarak yüzeye çıkınca, Jules Verne ve romanlarına karşı duyulan kuşkuları ve hayretleri, hayranlığa dönüştürmüştü.

Çağımızda ise, bazı bilginler, "Hayal Gücü" nü bilimsel bulgularla besleyerek öyle ilginç yapıtlar ortaya koyuyorlar ve öylesine hayranlıkla izleniyorlar ki, çevreleri onları, " Bilimkurgu Romanları" (Science-Fiction) yazmaya âdeta zorluyor. İşin daha da ilginç yönü, bu bilginlerin hikâye roman, makale v.b yapıtlarında ortaya koydukları gerçeklere, hemen 10-15 yıl sonra, bilimsel gelişmeyle erişilmesi. Bu bakımdan, bu bilginlerin " Bilimkurgu " yapıtları, daha da büyük anlam kazanıyor.

" Bilimkurgu " yapıtları ortaya koyma konusunda en önde gelen bilginlerden biri herhalde İngiliz Fizikçisi Arthur C. Clarke'tır.

Sör Arthur Charles Clarke (d. 16 Aralık 1917, Minehead, Somerset, Birleşik Krallık - ö. 19 Mart 2008, Kolombo, Sri Lanka), İngiliz Şövalyelik Nişanına sahip İngiliz mucit ve bilimkurgu yazarı. Yazdığı bilimkurgu romanı 2001:A Space Odyssey ve yönetmen Stanley Kubrick ile birlikte çalıştığı aynı isimli film ile meşhurdur. Aynı zamanda Mysterious World adlı İngiliz televizyon serisisin yapımcılığını ve sunuculuğunu da yapmıştır. Clarke, Robert A. Heinlein ve Isaac Asimov'la birlikte, bilimkurgunun "üç büyük yazar"ından biri olarak kabul edilmektedir.

Arthur C. Clarke, daha bilimsel çalışmalarına girişmeden Hayal Gücünü kullanan bir öğrenci olarak kendini göstermeye başlamıştı. Clarke, zekası ve çalışkanlığı ile daha birinci sınıfta, okul müdürü ile öğretmenlerin dikkatlerini çekmeye başlamıştı. Okul yöneticileri, Clarke'ın "Hayal Gücünü" özenle işletmekte olduğunu gördüklerinden, onun bu ufkunun gelişmesi için yeni olanaklar aramaya girişmişlerdi.

Kitaplarından birinin ön sözünde bu konuya değinen Arthur C. Clarke, şöyle yazmaktadır:

Öğrenciliğime ait en eski anılarım, sınıfımızın önünde durup, tarihöncesi hayvanları üzerinde hikâyeler anlatmamdır. Okul Müdürümüz Mr. Tipper, bana güç verirdi. Öğretmenler yönünden de çok şanslı idim. Belki, bazıları diğerlerinden çok daha iyi idi. Ama içlerinde kötü olan hiç birini hatırlamıyorum. Dokuz yaşıma bastığım da (ki ayni tarihte Atlantik'in öbür yakasında Goddard, ilk sıvı yakıtlı füzesini ateşliyordu) Mr. Tipper, akademik çalışma ufkumun genişlemesi için benim Taunton'da Hush Gramer Okuluna geçmemi sağlamıştı. Böylece 1936 yılında 19 yaşıma basıncaya dek, ikinci öğrenim ve eğitimimi bu okulda yapmıştım. Hush'da İngilizce öğretmenim E. B. Mitford'un etkisi ile Okul Dergisine skeçler ve küçük hikâyeler yazmaya başlamıştım. Kısa bir süre sonra, benim ilk editörüm olan "Mitty"e, Tanrının Dokuz Milyar Adı" adlı hikâyemin yayın hakkını vererek, borçlarımın bir kısmını ödemek olanağını elde ettim..."

Çocukluğuna ait, şu bir kaç satırda dahi Arthur C. Clarke'ın birçok şeyi birlikte anlatmakta olduğu görülmektedir. Bunlardan birisi, kendisi daha dokuz yaşında iken, Amerikalı bilgin Goddard'ın füze çalışmalarına başlamış olduğunu özellikle belirtmesidir (Çünkü çok kısa bir süre sonra Clarke, bu konudaki çalışmaların içine girecek ve çok ilginç bir Uydu Projesini ileri sürecektir). İkincisi de, "Tanrının Dokuz Milyar Adı" adlı hikâyesinin yayın hakkını vermek suretiyle, Mitty'e olan saygı borcunu ödeyebilmesidir.

Oysa bu hikâye, başlı başına ilginçtir ve çok büyük yankılar uyandıracaktır.

Arthur C. Clarke, öğrenimini başarılı bir matematik ve fizik bilgisi ile tamamladıktan sonra, RAF (İngiliz Hava Kuvvetleri) da "Radar" üzerinde çalışmaya başlamış ve "İkinci Dünya Savaşı" içinde İngiltere'de "Radar" tesislerinin kurulması ve geliştirilmesinde büyük katkılarda bulunmuştur. Burada önemli olan husus, Clarke'ın, bu dönem içinde matematik, fizik ve elektronik alanlarında elde ettiği teorik bilgileri uygulamaya koyması ve başarılı sonuçlara ulaşmasıdır. Arthur C. Clarke'ın en ilginç çalışması, daha, uzaktan haberleşme (Telekomünikasyon) fikri İngiltere?de gelişmemiş iken "Telstar" tipinde "Suni Uydu"larla haberleşme projesini ortaya atmasıdır. Clarke, bu projeyi 1945 yılında ortaya attığı zaman, belki bazıları kendisine tebessümle bakmışlardı. Ancak, 15 yıl sonra. "Telstar" suni uydu'su, aynen Arthur C. Clarke'ın projesinde belirttiği gibi yapılacak ve uzaya fırlatılacaktı.

1937 yılından beri Bilimkurgu (Science-Fiction) hikâye ve romanları yazmayı elden bırakmayan Clarke, bir yandan kendi "Hayal Gücü" ile gelecekte erişilebilecek gerçekleri göz önüne sermeye çalışmış, bir yandan da bilimsel gelişme sonunda elde edilen bulguları dikkate alarak gelecekte neler olabileceğini resmetmeye çaba göstermiştir.

Geçen her yıl ile birlikte Arthur C Clarke'ın, önümüze serdiği gerçeklere ulaşılması karşısında UNESCO 1962 yılında bilimsel yayınlar için koyduğu KALİNGA ödülünü, kendisine vermiş-tir. Clarke, 1946 - 1947 ve 1950 - 1953 yılları içinde British Interplanetary Society'nin (İngiltere'de Gezegenler Arası Derneği) başkanlığını yapmış, 1951 yılında Londra'da yapılan Uluslararası Astronautical Kongre'ye başkanlık etmiş olup, Royal Astronomical Derneği üyeliğine seçilmiştir.

Burada bizi şaşırtıcı bir durum, bu büyük bilginin, İngiltere'den ayrılarak Seylan adasına gidip yerleşmesi ve orada yaşantısını sürdürmesidir. Kim bilir, belki de orada, Doğa ile daha da yakından dostluk kurma olanağını elde etmiştir.

Clarke dalışa olan merakından dolayı 1956 yılında Sri Lanka'ya yerleşti ve ölümüne dek orada yaşadı. 1998 yılında İngiliz Krallığı tarafından şövalye ilan edildi ve 2005 yılında Sri Lanka'nın en yüksek sivil onuru Sri Lankabhimanya ile onurlandırıldı.

Kitapları yanında, okudukça "Hayal Gücü' nü daha da geliştiren ve her an laboratuvarında çalışma olanaklarına sahip bulunan Arthur C. Clarke, elde ettiği bulgulara dayanarak bilimsel gelişmeler sonunda, insanoğlunun nasıl bir geleceğe ulaşacağını daha da kolaylıkla çizebilmektedir.

Bu ünlü İngiliz bilgini "Uzayın Keşfi" adlı ve tamamen bilimsel olarak yazmış bulunduğu yapıtının son sayfalarında, 3000 yıllarında yaşayan bir tarihçinin şöyle konuşacağını yazmıştı.

"Roketlerin gelmesiyle milyonlarca yıllık ayırım ve örtünme sona ermiştir. İlk Uzay gemisinin, Mars ve Jüpiter gezegenleri yüzeyine inmesi ile ırkımızın çocukluk çağı bitmiş ve bizim 'Tarih'? adını verdiğimiz şey, şimdi başlamıştır"

Bir noktayı hemen işaret edelim Clarke, bu satırları 1951 - 1958 yılları içinde yazmıştı. Henüz de İnsanoğlu, Mars ve Jüpiter'e ayağını basmış değildir!

Yazımızın başından beri Clarke'ın hem bir bilgin hem de bir "Bilimkurgu" yazarı olması üzerinde durmamızın bir başka nedeni, bu bilginin, " Bilimkurgu " (Science - Fiction) olarak yazdığı yapıtlarında, çağımızın çok ötelerine hızla atlamakta olmasındandır.

Hatırlarsanız 1973 - 1974 yılları içinde ülkemizde de oynayan "2001 Uzay Yolu Macerası" adlı bir filimi seyretmiştik. Arthur C. Clarke, bu filmin konusunu 1954 yılında "The Sentinel" adıyla yayınladığı kısa öyküsünden almıştır. Ünlü film rejisörü Stanley Kubrick'in, bu konuda bir "Uzay Romanı" yazmasını önermesi üzerine 1964 yılında kaleme almaya başladığı "2001 A Space Odyssey" (2001 Uzay Yolu Macerası) adlı yapıtını, 1968 yılında yayınlamıştır. İşte, ülkemizde seyrettiğimiz film, bu romandan filme aktarılmış olanıdır. Filmi seyretmiş olanlar, hiç kuşku yok ki, aynı heyecanlı dakikaları, şu anda da yaşayacaklardır "Uzay gemisinin Uranüs gezegenine yol alması" "Bu gemide bulunan HAL 9 000 adlı elektronik beynin insanoğluna hükmetmeye kalkışması" "Dave Bowman adlı uzay pilotunun elektronik beyni yenerek uzay gemisine hakim olması... Jüpiter ve Satürn'ü geçtikten sonra bambaşka bir evrene girerek değişime uğraması ve henüz doğacak bir çocuk halinde yeryüzüne dönmesi v.b gibi"

Asıl değinmek, istediğimiz konu, Arthur C. Clarke'ın, bir Fizik ve Elektronik Bilgini olarak, bu kitabının ön sözünde yazdıklarıdır. Clarke, ön sözde aynen söyle demektedir:

"Bugün yasayan her insanın arkasında otuz hayalet beklemekte... Çünkü bugün ölülerin sayısı, canlıların sayısına göre bu orandadır. Zamanın doğuşundan bu yana, dünya gezegenine, kabaca yüz milyar insanoğlu ayak basmıştır. Bu ilgi çekicidir, çünkü Samanyolu'n da, aşağı yukarı yüz milyar yıldız olduğu saptanmıştır. Buna göre, gökyüzünde her canlı için, bir yıldız yanıp sönmektedir.
Bu yıldızların her biri bir güneştir. Dünyamıza ışık ve sıcaklığını veren bizim güneşten daha büyük ve parlaktır. Ve çoğunun, belki de hepsinin yörüngesinde gezegenleri vardır. İlk insandan bu yana, gökyüzünde her canlının dünyamız büyüklüğünde kendi cenneti ya da cehennemi olabileceği hemen hemen kesindir."

Sözü gecen ve var olduğu öne sürülen bu cennet ve cehennemlerin kaç tanesinde canlı olduğu, ya da ne tür canlıların yasadığı hakkında bir tahmin yürütülmemektedir. En yakını, gelecek kuşağın bile hedefi olmaktan uzak Mars (Merih) ya da Venüs'ten milyonlarca defa daha uzaktır. Fakat bu mesafe, giderek yok edilmektedir. Öyle ki, bir gün yıldızlar arasında kendimize benzer canlılarla ya da bizden üstün yaratıklarla karşılaşıvereceğiz.

İnsanoğlu geç bile kalmıştır bu karşılaşmada. Ancak bazıları, böyle bir şeyin gerçekleşmemesi isteğindedir. Çoğu, "Kendimiz uzaya gitmeyi göze aldığımız halde, ne diye henüz gerçekleşmemiştir bu karşılaşmalar?" demektedir.

Öyle ya, neden? Bu makul soruya verilecek bir tek cevap var. Ancak, şunu da hatırınızdan çıkartmayın bu hayali bir öyküdür. Gerçek, her zamanki gibi uzaktadır.

Şimdi. Arthur C. Clarke'ın " Bilimkurgu " (Science-Fiction) romanından başımızı kaldıralım ve onun bilimsel çalışmalarına geçelim" Clarke, en ünlü bilimsel yapıtlarından biri olan "Geleceğin Çehresi" adlı eserinde yine Hayal Gücünü çalıştırarak, yakın bir gelecekte. "İnsanoğlunun kopyalarını, bir televizyon dalgası gibi, bir yerden başka bir yere iletilebileceğini ileri sürmektedir. Bu durumun, bir televizyon sisteminden hiç bir farkı olmayacağını iddia eden Clarke, şöyle yazmaktadır:

" Televizyon sistemi, aynı anda yalnız tek ışık değeri iletir. Fakat bunların 250.000 tanesi, bir saniyeden çok kısa bir zamanda ekran üzerine aksettiği için, biz tam ve sürekli bir resim görürüz. Bu iş, bir saniyede otuz defa (bazı memleketlerde yirmi beş defa) tekrarlandığı için de sahne bize kesiksiz hareket halinde görünür. Demek ki, televizyon vericisi, sahnenin ışık ve gölge değerleri hakkında bir saniyede birbirinden ayrı tam, 7 500 000 sinyal göndermektedir.

Şimdi biz de birçok " Bilimkurgu " yazarı gibi, bazı teknolojik hülyalara dalalım. Bir televizyon kamerasının stüdyoda bir sahneyi kaydettiği gibi, bir katı cismi, atom - atom görüp kaydedebilecek bir üstün röntgen cihazı tasavvur edelim. Bu cihaz mesela, şurada bir karbon atomu onun bir milimetrenin milyarda bir kadar sağında bir boşluk, sonra bir oksijen atomu v.b. kaydederek, önüne konulan cismin tamamını, bir sıra elektrik impulsları halinde tarif ve tasvir edebilecek ve bunları dalgalar halinde yayımlayacaktır. Eğer, böyle bir cihaz, bir gün var olabilirse, tıpkı televizyonda olduğu gibi, işlemi tersine çevirmek ve bu dalgalarla iletilen bilgilerden (enformasyondan)-hareketle, asıl cismin mutlak şekilde aynı olan bir kopyasını, yeniden meydana getirmek mümkün olacaktır. Böyle bir sisteme, "Madde İletici" adı verilebilir. Gerçi, bu terim, gerçeği tamamıyla açıklamaz. Çünkü televizyon nasıl ışığın kendisini iletmiyor sa, bu da maddenin kendisini götürecek değildir. O, yalnızca bir enformasyon iletecek ve buna dayanılarak, alıcı cihaza konulmuş bulunacak gerekli sayılarda çeşitli atomlar aslındaki şekil ve yapıda düzenlenip, o cismin tam bir kopyasını meydana getirecektir. Bunun sonucunda, ani bir ulaşım, hiç değilse dünyanın çevresini, saniyenin yedide birinde dolanan radyo dalgaları hızında bir ulaşım olacaktır.

Bu satırları okuduktan sonra, Arthur C. Clarke'ın kişiliği, bilimsel çalışmaları ve Bilimkurgu gücü, insanı şaşırtıyor.

"Geleceğin Çehresi" adlı ünlü kitabının bölüm başlıkları bile, birbirlerinden ilginç" Fili minyatürleştirmek, Yürüyen yollar, Otomobilin ölümü, Ehlileştirilmiş yer çekimi, Otomatik direksiyon, Yakıtsız taşıt Mesafesi, Dünya Madde iletici, Dünya dışı yaratıklarla temasa doğru, Galaksi telefon rehberi, Yörünge gazetesi, Düşünen makineler v.b...

İnsan, sayfaları çevirdikçe, şaşkınlığı önce hayranlığa dönüşüyor. Ve kısa bir süre sonra da, kendi "Hayal Gücü'nü kullanmaya yöneliyor. Denilebilir ki, Arthur C. Clarke kadar İnsanın Hayal Ufkunu Genişletebilen" bilgin ve yazar, çok az yeryüzüne gelmiştir.

Bakın, ünlü bilgin Clarke, Bilimkurguya nasıl bir övgü de bulunuyor:

Verne ve Wells'in ünlü adlarını andıktan sonra, şunu açıkça söylemek isterim ki, geleceğin olanaklarını tartışmak konusunda ancak, Bilimkurgu yazar ve okurları, gerçekten yetkili olabilirler. Bu edebiyat türünü "40 yıl öncesine kadar olduğu gibi" bilgisiz ya da açıkça kötü niyetli eleştirmenlere karşı savunmaya artık gerek kalmamıştır. Fakat, biz burada Bilimkurgunun edebî niteliklerini inceleyecek değiliz. Biz, onun, yalnızca teknik yönü ile ilgileneceğiz. Son otuz yıl içinde, on binlerce kitap, geleceğin hayale sığabilen (ve çok defa sığmayan) olanaklarını işlemiştir. Olması mümkün olan her şey, şurada, burada, kitaplarda, dergilerde ele alınmıştır önümüzdeki on yıldan öteye uzanan gelecek hakkında bir görüş sahibi olmak bir kimse için, Bilimkurgu yayınlarını, eleştirici (sıfat önemlidir) bir gözle okumak, vazgeçilmez bir öğrenim yoludur.."

Sanıyorum ki Clarke'ın bu sözleri, Hayal Gücünüze ve onun "Yaratma Kuvveti"ne olan güveninizi, daha da arttıracaktır. Bakın, son kitabını bile nasıl bitiriyor :

".. Hangi Uygarlıklar, varlığımızı bilmektedir... Diğer Gezegenlerdeki bu varlıklarla ne zaman buluşacağız... Sanıyorum ki bu pek fazla sürmeyecektir.

Son olarak Arthur C. Clarke şunları yazıyor: Ya uzay veya hiçbir şey... Seçim hakkımız yok. Geriye dönemeyiz. Bu proje çok zor ama, eğer başaramazsak, sonumuz geldi demektir. İnsanlar hâlâ çıkılıp fethedilmemiş uzay tepelerinden, sırtlarını dönerlerse, tekrar ilkellik bataklığına saplanacaklar demektir.

Mediafire

Arthur C. Clarke _ Geleceğin Çehresi _ Kağıt Dokulu Arama ve Kopyalama Yapılabilir PDF 11MB:

Arthur C. Clarke _ Geleceğin Çehresi _ Beyaz Sayfalı Arama ve Kopyalama Yapılabilir PDF 8MB:

***

Yandex
Arthur C. Clarke _ Geleceğin Çehresi _ Kağıt Dokulu Arama ve Kopyalama Yapılabilir PDF 11MB:

Arthur C. Clarke _ Geleceğin Çehresi _ Beyaz Sayfalı Arama ve Kopyalama Yapılabilir PDF 8MB:

1964: ARTHUR C CLARKE GELECEĞİ ÖNGÖRÜYOR | Horizon | Geçmiş Öngörüler | BBC Arşivi Video: Altyazı simgesine tıklarsanız Türkçe altyazı çıkar...




PRFLSFTHFT1962.jpg

İlk Özgün Baskı 1963
 
Üst