Amasya

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,238
NeverLand
Genel Bilgiler

Yüzölçümü: 5.520 Km²

Nüfus: 365.231 (2000)

İl Trafik No: 05

Orta Karadeniz'de, Yeşilırmak vadisi Harşena Dağı eteklerine kurulan Amasya, 7 bin yılın üzerindeki eski tarihi boyunca krallık başkentliği yapmış, bilim adamları, sanatkarlar, şairler yetiştirmiş, şehzadelerin eğitim gördüğü bir belde olmuştur.

Kurtuluş savaşının başlangıç temelleri de Amasya'da atılmıştır. Amasya, tarihi ve kültürel zenginlikleri yanı sıra, özellikle Yeşilırmak kıyısına yapılmış Yalıboyu evleri ile dikkat çekmektedir.

Dünyanın en güzel Misket elması, kirazı, şeftalisi ve bamyasının üretildiği, tarih ve doğanın birlikte bulunduğu ilginç bir antik kent görmek istiyorsanız sıcak kanlı ve misafirperver Amasya sizi bekliyor.

Coğrafi Konumu

Amasya ili; Orta Karadeniz Bölümünün iç kısmında yer almaktadır. Doğudan Tokat, güneyden Tokat ve Yozgat, batıdan Çorum, kuzeyden Samsun illeri ile çevrilidir.

Jeolojik Yapı

Amasya ve çevresi çok farklı jeolojik dönemlerde birbirinden çok farklı ortamlarda gelişmiş kaya toplulukları ile zengin ve oldukça karmaşık bir jeolojik yapıya sahiptir. Bölgede gözlenen kaya birimleri günümüzden yaklaşık olarak ~430 milyon yıl önce oluşmuş ve başkalaşıma uğramış kayalardan günümüzde ovalarda çökelen alüvyona kadar uzanmaktadır.

amasya-sehri.jpg


Amasya, Sakarya kıtası olarak isimlendirilmiş eski bir kıtanın doğu uzantısını oluşturan Tokat masifinin içerisinde yer alır. Tokat masifi, batıda Çankırı havzası, güneyde Neotetis okyanusunun sınırı, kuzeyde ise Kuzey Anadolu Fayı ile sınırlanır. Bölge, Pontidler olarak adlandırılan ve tüm Karadeniz şeridi boyunca izlenen dağ kuşağının bir parçasıdır.

Günümüzden ~29 milyon yıl önce Karadeniz dağ kuşağı (Pontidler) yükselmeye başlamış ve devamında Kuzey Anadolu Fayının ve onun yan kollarının oluşmasıyla birlikte bölgenin güncel coğrafyası (akarsular, ovalar ve dağlar) belirginleşmiştir. Bu durumun morfolojik ifadesi havzaların açılması ile havza sınırlarının yükselmesidir. Havzaların zaman içerisinde genişlemesi ve derinleşmesi ile birlikte havza içlerinde kalın bir çökel örtü oluştururken, havza kenarlarında ise eskiden günümüze akarsu ve vadi sistemlerinin ürünü olan alüvyal yelpazeler oluşur. Amasya çevresinde büyük bir alan kaplayan genç havzalar (Suluova, Geldingen, Taşova ve Aydınca ovaları) bu dönemde oluşmuştur ve bunların içlerinde alüvyon çökelmesi hala sürmektedir.

İklim

Amasya'da Karadeniz iklimi - Kara iklimi arasında bir geçiş iklimi hüküm sürer. Yazları Kara İklimi kadar kurak, Karadeniz iklimi kadar yağışlı değildir. Kışları ise Karadeniz iklimi kadar ılıman, Kara iklimi kadar sert değildir.

Bu bölgede Karadeniz ardı iklimi etkili olmaktadır.

Yazları sıcak ve kurak, kışları yağışlıdır. İlkbahar en çok yağış alan mevsimdir. Merzifon, Suluova, Gümüşhacıköy ve Hamamözü ilçeleri Bölgenin genel iklim özelliklerini yansıtmaktadır. Merkez İlçe, Taşova ve Göynücek İlçeleri daha çok karasal iklim özelliği göstermektedir.

Yağış :
İl Merkezinde 1937 Yılından bu yana yapılan Meteorolojik ölçümlerde yıllık ortalama yağış: 436,7 mm, Merzifon’ da 436,9 mm, Gümüşhacıköy’de 458,3 mm, Taşova’ da 400,0 mm, Gönücek’ te 427,6 mm olarak ölçülmüştür.

Sıcaklık :
İl Merkezinde yıllık ortalama sıcaklık 13,6 Co, yıllık ortalama nispi nem % 61olup en yüksek sıcaklık 30.07.2000 tarihinde 45,0 Co, en düşük sıcaklık 23.02.1985 tarihinde -20,4 Co, tespit edilmiştir.

Temmuz ve Ağustos ayları en kurak aylar olup, ilkbahar en fazla yağış alan mevsimdir. Yıllık ortalama donlu gün sayısı 50 gündür.

Rüzgâr :
İl genelinde hakim rüzgar yönü Kuzeydoğudan esen poyraz rüzgarıdır. Ancak İl merkezinin topoğrafik yapısı nedeniyle 1. derece hakim Rüzgar yönü Kuzeybatıdır. Ortalama rüzgar hızı 1,8 m/sn olup, yıllık ortalama kuvvetli rüzgarlı gün sayısı 65 gün, yıllık ortalama fırtınalı gün sayısı 12 gündür. En kuvvetli rüzgar 24.09.1996 tarihinde Kuzeybatıdan 36,0 m/sn olarak kayıtlara geçmiştir.

Bitki Örtüsü

Amasya İli merkez ilçedeki ormanlar büyük ölçüde Akdağ bölgesinde yayılış göstermekte, yükseklerde sarıçam, karaçam ve kayın, düşük rakımlarda kızılçam, ardıç, meşe, gürgen ve titrek kavak yayılış göstermektedir. Bunun yanında yabani ahlat ve erik gibi ağaççıklar, sürünücü ardıç gibi çalı formları da vardır.

İl’in ormanlık alan yüzdesinin en fazlası Taşova İlçesi’nde bulunmaktadır. Özellikle Akdağ ve Boğalı dağ silsilelerinin kuzeye bakan yamaçları ile Destek Çayı’nın kuzeyindeki bölgede 1000 m yükseltiden sonra iyi vasıflı kayın ormanları bulunmaktadır. Güneye bakan yamaçlarda ise Yeşilırmak Vadisi’nden başlayıp yukarılara doğru sırasıyla kızılçam, meşe türleri, karaçam ve sarıçam yer yer saf yer yer de karışık ormanlardan oluşmaktadır. Ayrıca gürgen, kayacık, üvez, kızılcık, akçaağaç, geyik dikeni, sandal ve fındık gibi ağaç ve ağaççıklar, böğürtlen, eğrelti, yabani gül, katran ardıcı, laden, ısırgan otu ve orman gülü gibi alt florayı teşkil eden bitki örneklerine rastlanmaktadır.

Merzifon İlçesi Tavşan Dağı’nda bloklar halinde kayın ormanları ve bu ormanlar içerisinde münferit olarak yabani kiraz, ayı fındığı, akçaağaç, ıhlamur, gürgen gibi yapraklı türler bulunmaktadır. Bunun yanında yükseklerde lokal olarak sarıçam ve karaçam koru ormanları, daha düşük rakımlarda ve güney yamaçlarda ise meşe türlerinin oluşturduğu baltalık ormanları yayılış göstermektedir.

Yine Gümüşhacıköy İlçesi’nin Vezirköprü istikametindeki dağlık bölgelerinde sarıçam, karaçam, daha aşağılarda meşe türleri yayılış gösterir. Hamamözü’nde ise karaçamla birlikte meşe ormanları, yer yer de ardıç türlerine rastlanmaktadır.

Göynücek İlçesi Amasya İli’nin güneyinde yer alması ve İç Anadolu Bölgesi’ne geçiş zonunda bulunması nedeniyle step bitki örtüsüne sahip olmakla birlikte bu bölgede bulunan ormanların ağırlığını baltalık olarak işletilen meşe türleri ve kısmen de ardıç ağacı oluşturmaktadır.

Endemik bitkiler açısından yöre oldukça zengin tür(109) ve çeşitleri (246) içermektedir. Bu türler arasında yöresel adlarıyla hazeran, kuduz otu, akça çiçeği, dolama otu, mürdümük, bac biber ağacı, kaside, geven, yalancı havacıva, tüylü keten sayılabilr.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,238
NeverLand
TARİHÇE

İlk yerleşimin MÖ. 5500 yıllarına kadar uzandığı belirlenen Amasya; Antik Çağdan günümüze kadar geçen zaman içerisinde Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. 1386 yılında Osmanlı topraklarına katılan Amasya, Osmanlı padişah ve şehzadelerinin gösterdikleri özel ilgi nedenleriyle "Şehzadeler Şehri" olarak da ün yapmıştır. Amasya, Kurtuluş Savaşı sırasında ön plana çıkmıştır.

Eski_Amasya_Resimleri.jpg


19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlayan Milli Mücadelenin ilk adımı 12 Haziran 1919'da Mustafa Kemal'in Amasya'ya gelmesiyle devam etmiştir. Kurtuluş Mücadelesinin planları hazırlanmış, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin toplanmasına burada karar verilmiş, 22 Haziran 1919'da yayınlanan Amasya Tamimi ile "Milletin İstiklalini yine milletin azim ve kararının kurtaracağı" Amasya'da ilan edilmiştir.

Amasya Adının Kaynağı

Eskiçağda bir çok Anadolu şehrinin kurucu (ktistes) tanrısı veya kahramanının olduğu bilinmektedir. Bu mitolojik kuruluş Amasya için de geçerlidir.

Roma İmparatoru Septimius Severus (M.S. 193-211) dönemine ait bir Amasya sikkesi üzerinde yer alan ERMHC KTICAC THN POLIN yazıtından hareketle Hermes’in Amasya kentinin kurucu tanrısı olduğu kabul edilmektedir.

55012_0.jpg


Bu kısa açıklamadan sonra Amasya adının tarihçesine gelecek olursak; Hitit belgelerine göre Amasya’nın bilinen ilk adının Hakmiş [Khakm(p)is] olduğu sanılmaktadır. Bu isimin Perslerin Amasya’yı fethine kadar devam ettiği değerlendirilmektedir.

Amasya’nın Mitridates Krallığı Dönemi'ndeki adı “Amasseia” dır. Özellikle M. Ö. II. yüzyıldan itibaren darp edilen Amasya şehir sikkelerinde AMASSEİA ibaresi açıkça görülmektedir. Zaten coğrafyacı Strabon’da Amasya için Amaseia sözcüğünü kullanmaktadır.

Amaseia sözcüğü, “Ana” anlamına gelen ve özellikle “Ana Tanrıça” yı kasteden ‘Ama’ ve onun çeşitlemesi olan ‘Mâ’ ibaresi ile bağlantılıdır. Bundan hareketle denilebilir ki Amaseia “Ana Tanrıça Mâ’nın şehri” anlamına gelmektedir.Ana Tanrıça Mâ, Perslerin Anadolu’yu fethinden sonra tapımı yaygınlaşan doğu kökenli bir tanrıçadır. Aynı zamanda bu tanrıça Mitridates ve Kapadokya’nın yerel tanrıçasıdır. Amaseia sözcüğü de Persler zamanındaki asıl söyleniş şeklinin Hellen ağzına uydurulmuş biçimidir.

Roma döneminde Amaseia adı fazla bir değişikliğe uğramadan AMACIAC (Amasia) olarak kullanılmıştır. Örneğin, İmparator Septımıus Severus, Caracalla ve Severus Alexander döneminde darp edilmiş Amasya şehir sikkelerinde AMACIAC adını görmekteyiz. Bizans Devri'nde de Amasia adının değişmeden devam ettiği bilinmektedir.

Amasya’nın adı Danişmendliler zamanında ise bazen Amasiyye, bazen de Şehr-i Haraşna olarak anılmıştır. Selçuklu, İlhanlı, Beylikler ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Amasya adı herhangi bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,238
NeverLand
Saraydüzü Kışla Binası


Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhuriyete giden yolda hazırladığı ilk yazılı belge olan Amasya Tamimi'nin kaleme alındığı Saraydüzü Kışlası'nın birebir aynısı olarak yeni yapılan komutanlık binası ışıklandırması ile geceleri göz kamaştırıyor.
12 Haziran 1919 tarihinde silah arkadaşları ile birlikte Amasya'ya gelen ve Amasyalıların da desteğini aldıktan sonra 22 Haziran 1919 tarihinde Amasya Tamimi'ni kaleme alan Mustafa Kemal Atatürk'ün tamimi yazdığı ve çalışmalarını yürüttüğü Saraydüzü Kışlası komutanlık binasının 1944 yılında meydana gelen toprak kayması sonucu yıkılmasından sonra, aslının aynısı Künç Köprü mevkisinde yapılarak 2007 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılmıştı.

KILA.jpg


Çevre düzenleme çalışmaları devam eden Saraydüzü Kışlası Kültür Merkezi binasına yapılan ışıklandırma sonrasında kışla binası geceleri göz kamaştırıyor. Binanın ışıklandırmasının Yeşilırmak üzerinde oluşturduğu yakamoz görüntüyü daha da muhteşem bir hale getirirken, kültür merkezi olarak hazırlanan ve sergi salonları ile konferans salonlarının bulunduğu binanın içerisinde oluşturulacak Milli Mücadele Müzesi'nde 12 Haziran 1919'da Atatürk'ü Amasya girişinde karşılayan Müftü Hacı Hafız Tevfik Efendi, Abdurrahman Kamil Efendi, Mutasarrıf Vekili Mustafa Bey, Topçuzade Mustafa Bey, Miralayzade Hamdi Bey, 5. Kafkas Fırka Komutanı Cemil Cahit Bey, Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte Amasya'ya gelen Erkan-ı Harbiye Reisi Kazım Bey, Sıhhiye Müfettişi Miralay İbrahim Tali Bey, Erkan-ı Harbiye Kaymakamı Arif Bey, Erkan-ı Harbiye Binbaşı Hüsrev Bey, Sıhhiye Müfettişi Muavini Binbaşı Refik Bey ve Amasya Tamimi'ni hazırlayan 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, eski Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf Bey ve 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa'nın balmumu heykelleri sergilenecek.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,238
NeverLand
Efsaneler


Amasya’da yüzyıllardır anlatıla gelen efsaneler vardır. Ferhat ile Şirin, Güzelce Kız (Aynalı Mağara), Kurtboğan, İnci Baba, Serçoban, Lokman Hekim ünlü olanlarıdır.


Ferhat ile Şirin

Ferhat, nakkaşlık yapan, Şirin’e sevdalı yiğit bir delikanlıdır. Saraylar süsler, fırçasından dökülen zarafetin Şirin’e olan duygularının ifadesi olduğu söylenir.

Amasya Sultanı Mehmene Banu’ya, kız kardeşi Şirin için, dünürcü gönderir Ferhat. Sultan; Şirin’i vermek istemediği için olmayacak bir iş ister delikanlıdan. “ Şehir'e suyu getir, Şirin'i vereyim” der, demesine de su, Şahinkayası denen uzak mı uzak bir yerdedir.

Ferhat'ın gönlündeki Şirin aşkı bu zorluğu dinler mi? Alır külüngü eline, vurur kayaların böğrüne böğrüne. Kayalar yarılır, yol verir suya. Zaman geçtikçe açılan kayalardan gelen suyun sesi işitilir sanki şehirde.

Mehmene Banu, bakar ki kız kardeşi elden gidecek, sinsice planlar kurarak bir cadı buldurur, yollar Ferhat’a. Su kanallarını takip edip, külüngün sesini dinleyerek Ferhat’a ulaşır. Ferhat’ın dağları delen külüngünün sesi cadıyı korkutur korkutmasına da, acı acı güler sonra da. “Ne vurursan kayalara böyle hırsla, Şirin'in öldü. Bak sana helvasını getirdim” der. Ferhat bu sözlerle beyninden vurulmuşa döner. “Şirin yoksa dünyada yaşamak bana haramdır” der. Elindeki külüngü fırlatır havaya, külüng gelir başının üzerine bütün ağırlığıyla oturur. Ferhat'ın başı döner, dünyası yıkılmıştır zaten “ŞİRİN !” seslenişleri yankılanır kayalarda.

Ferhat'ın öldüğünü duyan Şirin, koşar kayalıklara bakar ki Ferhat cansız yatıyor. Atar kendini kayalıklardan aşağıya. Cansız vücudu uzanır Ferhat'ın yanına.

Su gelmiştir, akar bütün coşkusuyla, ama iki seven genç yoktur artık bu dünyada. İkisini de gömerler yan yana. Her mevsim iki mezarda da birer gül bitermiş, sevenlerin anısına, ama iki mezar arasında bir de kara çalı çıkarmış. iki sevgiliyi, iki gülü ayırmak için.

Güzelce Kız (Aynalı Mağara Efsanesi)

Güzelce Kız, bir kral kızıdır. Dünyalar güzelidir. O kadar güzeldir ki; görenler dayanamaz, yıldırım düşmüş gibi kendilerinden geçerler. Bu yüzden genç kız, hep peçeli gezer, güzel yüzünü kimseye gösteremez.

Artık zamanı gelmiştir diye düşünen babası, dört bir yana haberciler çıkarır kızını evlendirecektir ama kim kızının peçesini açıp güzelliğine dayanır, onu dünya gözüyle seyredebilirse kızını ona verecektir.

Bu çağrıya yedi iklim, dört bucaktan şehzadeler, vezir çocukları, dünya zenginleri, yiğitler, bilginler, kısacası gençliğine, bilek gücüne güvenenler dört nala Amasya’ya gelirler.

Amasya meydanında kurulan özel bölümde bulunan Güzelce Kız bekleyedursun. Kendine güvenen delikanlılar cesaretlerini toplayamaz, yanına yaklaşan ise peçesini kaldırmak istediğinde eli titrer, dizlerinin bağı çözülür. Bu sahneler günlerce devam eder. Bir gün fakir mi fakir, ama yiğit mi yiğit, gerçekten güzel, alımlı bir delikanlı “Ben de şansımı denemek istiyorum!” diye destur alıp tahtın yanına yaklaşır. Herkesin şaşkın bakışları arasında hiç vakit geçirmeden Güzelce Kız'ın peçesini kaldırır. O an öyle bir elektriklenme olur ki, bir aydınlanma, bir alev, bir ateş sarar etrafı. Kimse ne olduğunu anlayamaz. Meydanda bulunanlar korkudan yerlere kapanır. Sonra, sonsuz bir sessizlik içinden kömür kesilir iki genç, yan yana uzanmış şekilde.

İki gencin cesedi, şehre yakın yerdeki bağ ve bahçelikler yanında bulunan kaya mezar içinde iki ayrı odaya gömülür. Bu kaya mezarının dışı güneşle birlikte Güzelce Kız’ın yüzü gibi parlamaya başlar. Bu parlaklığından dolayı da, daha sonra kaya mezarın adı " Aynalı Mağara" diye ünlenir.

İğneci Baba

İğneci Baba ile kardeş olan Serçoban, Amasya merkeze bağlı Karasenir Köyü’ne yerleşir. Çobanlık ile geçimini sağlayan, hal ve hareketleri, ibadetinin sadeliği ile tanınır.

Bir gün Amasya’da ayakkabıcılıkla geçimini sağlayan ağabeyi İğneci Baba’yı ziyarete gelir. Beraberinde de koyunlarından sağdığı sütü bir mendiline çıkılayıp hediye olarak getirir. Amacı, kendi mendiline koyduğu sütün, mendilden sızmadığını göstermektir. Serçoban mendilini kunduracı dükkanının duvarındaki bir çiviye asar. Bu sırada İğneci Baba dükkanında bir bayanın ayak ölçünü almaktadır. Serçoban, bayanın topuklarını görünce, “ne kadar da güzel” diye aklından geçirdiğinde çiviye asılan mendilden süt yavaş yavaş damlamaya başlar.

İğneci Baba, kardeşinin niyetinde bozulmalar olduğunu sezer ama hiç birşey belli etmez. Bayan ayak ölçünü verip dükkandan ayrılınca, İğneci Baba, kardeşi Serçoban’a “ Keramet dağ başında ermekte değil, keramet burada, çıkındaki sütü damlatmamakta” der.

Mezarı bugün özel bir mekan olarak hazırlanmış, Kocacık Çarşısı’ndadır.

Serçoban

Serçoban, Amasya merkezdeki Kocacık Çarşısı’nda türbesi bulunan İğneci Baba ile kardeştir. İğneci Baba ayakkabı tamiri, kardeşi Serçoban ise çobanlık yapar.

Serçoban, bir gün dağda sürülerini otlatırken kaçan oğlağı yakalamak ister, Serçoban kovalar, oğlak kaçar, iyice yorulan Serçoban "Seni yakaladığımda keseceğim" der. Sonunda yakaladığı oğlağı sözünü yerine getirmek için tam kesmek üzere iken mahzun ve etkileyici bakışları ile karşılaşan Serçoban, duygulanır “ Beni de çok yordun mübarek ” der ve yakaladığı oğlağı serbest bırakır.

Serçoban öldüğünde, sürüdeki hayvanların her biri ağaca dönüşür ve bir orman oluşur. Mezarın bulunduğu mevkii kendi adı ile adak ve mesire yeri olarak ziyaret edilir. Yöre insanı oradaki ağaçları kesmenin kendilerine kötülük getireceğine inanır.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,238
NeverLand
DEYİMLER

Amasya’nın Bar Dağ'ı, bir dağı olmazsa öbür dağı.

Ali evlendi Güllü gelin oldu. (olan oldu)

Alayı çullandı. (Hepsi birden üzerime geldi)

Başı içeride. (Evine bağlı)

Bu ne biçim gayda, büyüklerde olur fayda. (Bir bilene danışmak)

Bıçağın önü de arkası da kesiyor. (Her durumda kendini haklı çıkartıyor)

Bilmeden göle düşme. (Bilmeden bir işe kalkışma)

Çalınmaz saz, tutulmaz söz. (Bidiğini okuyan)

Döklüm döşek. (dağınık)

Dereyi görmeden paça sıvamak. (Aceleci davranmak)

El eli yur el de döner yüzü yur. (Yapılan karşılıksız kalmaz)

Hışırım çıktı. (Çok yoruldum)

Hiç aşkım yok. (Hiç keyfim yok)

Horoz ötmeye kalma. (Fazla gecikme)

Kafam dalgalı. (Aklım karışık)

Kafam fenikti. (Başım döndü)

Kesüyü bekit. (Arkdan gelen suyu yönlendirmek)

Körün daşı gibi. (İhtimal verilmeyen)

Kulp takmak. (Her şeye bir kusur bulmak)

Kül haşaş oldu. (Kırılıp dağıldı)

Karnım şiş. (Canım sıkıntılı)

Kilitlendi mi çengelin. (Tutuldu mu çenen)

Kokmuşluk yapma. (Dedikodu yapma)

Lo taşı gibi yuvarlandı. (Tonbul biri yere düşünce)

Sel ağzından kütük kapmak. (Fırsatçı olmak)

Seni omzuna alınca ayakların yere değmesin. (Evlendiğin kişi seni kimseye muhtaç etmesin)

Şöyle bir kazınalım. (dertleşelim)

Beğendüğüm benden gaştı, beğenmedüğüm peşime düştü.

İki ara bir derede kalmak. (Kararsız kalmak)

İki ayağını bir pabuca sokmak. (Acele ile telaşlanmak)

İki lafın belini kırmak. (Biraz sohbet etmek)

İt ayağından paça yemiş gibi gezmek. (Çok gezenlere söylenir)

Muhtarın garısı, muhtarın yarısı.

Yüzüne güller (af buyur)


Kına Türküsü

Taksi gelir dura dura,
Gornasını çala çala,
Dizlerine vura vura,
Anam beni gelin mi eddin.

Hanı bu gızın anası,
Önünde mumlar yanası,
Yeşil yaprahdan gınası,
Anam beni gelin mi eddin.

Atladı geçdi eşiği,
Sufrada galdı gaşşığı,
Büyük evin yahaşığı,
Anam beni gelin mi eddin.

Duz gabını duzsuz goyan,
Anasını gızsız goyan,
Böyük evi ıssız goyan,
Anam beni gelin mi eddin.

Atımın guyruğu duğüm,
Uğrunüyüm duğüm duğüm,
Ayrılıh gunleri bugün,
Anam beni gelin mi eddin.

Çatdılar ocah daşını,
Bişirin düğün aşını,
Çağır gelsin gardaşını,
Anam beni gelin mi eddin.

Ekmek goydum dasdara,
Elimi kesdi desdere,
Mevlam sabırlar gösdere,
Anam beni gelin mi edin,

Binen atın eyisine,
İnen evin birisine,
Mekdup yazın dayısına,
Anam beni gelin mi eddin.

Baba gızın çohmuyudu,
Bir gız sana çohmuyudu,
Kör olacısa emmiler,
Hiç oğlunuz yohmuyudu.


MANİLER

Bir dalda iki elma,
Biri al birin alma,
Alnına yazılmışım,
İsder al isder alma,

Kavah senden uzun yoh,
Dallarında üzüm yoh,
Seni sevdim seveli,
Başgasında gozüm yoh.

Halayda gordüm seni,
Boyundan bildim seni,
Bir gulünü gohlamadan,
Ellere vermem seni.

Elekler eler geçer,
Kalbimi deler geçer
Yaşım kuçükdür ama,
Ahlımdan neler geçer.

Pınar başı subaşı,
Ben isdemem onbaşı,
Olursa subay olsun,
Dosda düşmana garşı,

Koprünün altı çiçek,
Sevenler ölmeyecek,
Benim sevdiğim oğlan,
Birinci içmeyecek.

Mercimek gatma aşa,
Heves etme oynaşa,
Severlerde almazlar,
Sonra gaharlar başa.

Çaydanlıhda çayım var,
Demlenecek neyim var,
Çoh gamlanma ganyana,
Üç aylıh bebem var.

Gapılar ganat ganat,
Ben söyleyim sen anlat,
Allı pullu Ankara,
Sevdiğim sana amanet. Irmaktan geçemiyom,
Az doldur içemiyom,
Üç beş dostu görünce,
Yazmadan edemiyom.

Amasya'nın elması.
Hoştur yari sarması,
Kadehle olmaz bu iş,
Doldur bu bakır tası.

İşkefen pek yumuşak,
Gerdanın pamuktan ak,
Ne haldeyim bir bilsen,
Çöz hırkam, sineme bak.

Yoğurdunu çaldın mı?
Selamını aldın mı?
Şu benim feryadımı,
Sen hiç kale aldın mı?

Helkeciler boş geliyor,
Sesin bir hoş geliyor,
Ulan domuzun kızı,
Gözün taşı deliyor.

Keşkeği vur fırına,
Pişiriversin yarına,
Yalnız yeme sevdiğim,
Haber sal dostlarına.

Irmakta çimen güzel,
Düşüme giren güzel,
Ya mendil salla ya el,
Hakçası yanıma gel.

Semaverler kaynasın,
Gençler simsim oynasın,
A kız senin cilvene,
Bu can nasıl dayansın?


BİLMECELER

Çıt dedi çalıya düşdü. (Güneş)

Benim bir fırınım var, Dört tane ekmek alır. (Ceviz)

Gup gup hamam, guppesi tamam, Bir gelin aldım babası imam (Saat)

Yol üstüne sac koydum, Geleni gideni aç koydum. (Oruç)

Yer altında gezerim, Dünkü gelinden güzelim (Köten,pulluk)

İki elti bir boyda (Kanatlı kapı)

Buradan gittim vızınan, oniki yıldızınan Acısı suvan gibi, kendisi doğan gibi.(yıldırım)

Nar nar narladı, nar duvarda parladı, Narcı kızın gelmedi, nar duvardan inmedi.(Makas)

Uzun oluk, dibi delik (Baca)

Uzun uzun odalar, birbirini kovalar. (Tren)

Sarı öküz yattı kalkmaz, Kara öküz gitti gelmez. (Ateş)

Gelin içeride, saçı dışarıda. (Mısır)

Uzunluğu urgan gibi, genişliği yorgan gibi. (Yol)

Çarşıdan alınmaz, mendile konulmaz, tadına doyulmaz (Uyku)

Dağdan gelir dak gibi, kolları budak gibi, eğilir su içer, bağırır oğlak gibi. (Kağnı)

İki kardeş yan yana bakar. (Maşa)

Min min ayaklı, minti kulaklı, Aalaca donlu, tokmak başlı. (Kedi)


Yöresel Halk Oyunları

Genellikle düğünlerde, kına gecelerinde, özel gecelerde ve askere giden geçler uğurlanırken oynanmaktadır.

Yelleme :
Bu oyun daha çok askere giden gençler tarafından oynanır. Özünde yiğitlik duygusu taşımaktadır.

Mahir Çavuş :
Mahir Çavuş, Amasya’nın Göynücek İlçesi’nde yaşamış olan bir yiğittir. İlçenin bir köyünde yaşayan bir kıza sevdalıdır. Onların sevgisine ithaf edilen bu oyun, yöre halkı tarafından halen oynanmakta, benimsenip sevilmektedir.

Sim Sim :
Ateş etrafında dönülerek, bir el arkada, diğeri havaya kaldırılarak davul-zurna eşliğinde oynanır. Diğer oyuncu kendini göstermeden ortada oynayan kişiye vurarak kovmak amacıyla, nara atarak hızlı bir şekilde oyuna girer ve gösterisini yapar. Burada önemli olan, oyuncunun hareketlerinin çabukluğu ve oyunundaki estetiktir. Ayrıca, anlaşan iki oyuncu karşılıklı gösteri yaparlar.

Diğer Halk Oyunları :

Narilli (Narey)
Topal Kız (Sırıklı)
Noktalı
Karlıdağlar
Kasap Oyunu
Temürağa
Küstahlı
Sarhoş Halayı
Manili
Dallihe
Esen Yel
Semah
Mektepli
Yanlama
Yelleme (Sallama)
Burçak Tarlası
Köroğlu Halayı
Tanakul
Çerkez Halayı
Oduncular
Amasya Ağırlaması
Düz Ağırlama
Hoşbilezik
Sarıkız
Tamzara
Candarma

EL SANATLARI

Ülkemizde yaygın olarak yapılan el sanatları, İlimizde de varlığını sürdürmekte ve halkımızın geçimine yardımcı olmaktadır. Yöremizde devam eden el sanatları;

Halı - Kilim Dokumacılığı :
Halıcılık son dönemlerde yeniden yöre ekonomisine katkıda bulunan bir ekonomik faaliyet olmaya başlamıştır.Yassıçal Belde'si ve Sarıyar Köyü'nde üretim devam etmektedir.

Teneke Semaver :


SEMx.jpg


Yöre insanının çay içme alışkanlığı nedeniyle semaver yapımı pratik olarak geliştirilmiştir. Amasya yöresine özgü semaverlerin, değişik boylarda üretimi yapılmaktadır.

Peştamal, Çarşaf Dokuma :
Merzifon yöresinde kamçılı tezgah diye bilinen tezgahlarda dokunur. Özellikle çarşaf, masa örtüsü, peştamal çeşitli şekil ve motiflerle süslenerek üretilmektedir.

İğne Oyası :
Tüm yörede yaygındır. Özellikle yemeni oyalamak yanında, yaka çiçeği, mendil, fular, para kesesi vb. olarak zenginleştirilmiştir.

Ağaç İşleri :
Oymacılık ve ağaç işçiliği, müzik aletlerinin (saz, ud, kanun vb.) yapımı yanında çeşitli tarım aletleri ve ev eşyaları da yapılmaktadır.

Kırnap – Halat Eğirme :
Daha çok Gümüşhacıköy yöresinde yaşayan bir el sanatıdır. Kendir veya keçi kılından eğrilen ve yöre halkı tarafından kırnap adı verilen iplerden, çuval, kilim, heybe, torba ve çeşitli kalınlıklarda halat yapılmaktadır.

Sıcak Demir :
Demirden yapılan; balta, nacak, keser, sacayağı, bıçak vb. malzemeler olarak üretilir.

Evlenme Adetleri

Yörede evlenme yaşı yirmili yaş civarıdır. Genellikle tek eşliliğin tercih edildiği yörede, akrabalarla evlendirme isteği ön plandadır. Mirasın bölünmemesi amaçlandığından alınacak gelinin veya damadın aynı kültürden, tanıdık bir yerden olması da etkendir.

Bir genç evlenme isteğini ailesine hissettirebilmek için, babasının ayakkabısının birisini ters çevirir, bazen de ayakkabıyı kapı eşiğine çivi ile çakar veya baba yanında iken ayakkabısını ters giyer (sağ ayakkabı sola, sol da ayakkabı sağa). Bu; ‘beni evlendirin’ anlamına gelir.

Genç kızlar, evlenme isteklerini bazen davranışlarındaki canlılıkla, bazen de aile fertleriyle geçimsizlik olarak dışa vururlar. Evlenemeyen kızların kısmetlerinin bağlı olduğuna inanılır ve açılması için evliyalara gidilip dua edilir, Cuma günleri selâ vakti kilit açılır. (bahtım böyle açılsın diye). Evlenecek çağa gelmiş erkek için, düşünülen kızın evine gidilir. Öncelikle kızdan su istenir, bardağın ve halıların temizliğine, evin düzenine bakılır. İzlenim olumlu ve gençler de birbirini beğenmişse birkaç gün sonra dünür gidilir ve buna ‘dünür düşme’ denir.

Erkek tarafının aile büyükleri, oğullarına almayı düşündükleri kız evine giderler. Yapılan sohbet içerisinde en yaşlı kişi konuya girer ve ‘Allah’ın emri Peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istiyoruz’, kız evi de ‘kısmetse olur’ derler. Ancak, kız hemen verilmez, birkaç kez gidilir. Kız evi, kızı vermeye niyetliyse, erkek tarafını araştırıp soruşturduktan sonra, uygun görülmüşse, gelmeleri için haber gönderir.

Asker Uğurlama

Askere gidecek gençleri; haftalar öncesi akraba, komşu ve ahbaplar sırayla yemeğe davet eder, harçlık, giyecek gibi hediyeler verirler. Gençler askere gidecekleri gün bütün yakınları tarafından davul – zurna eşliğinde halaylarla, dualarla uğurlanır.

Sünnet Düğünü

Sünnet düğünleri genellikle hafta sonları yapılır. Sünnet olacak çocuk hamama götürülür. Sünnet elbisesi giydirilir. Gelen davetlilerle birlikte araç konvoyu oluşturulur, sünnet olacak çocuğa ve arkadaşlarına çevre gezisi yaptırıldıktan sonra eve getirilerek sünneti yapılır. Gelen davetliler, çocuğu ziyaret ederek hediyelerini verirler. Yemekler ikram edilir, sazlı sözlü eğlenceler yapılır. Ayrıca mevlit okutarak sünnet yapanlar da vardır.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,238
NeverLand
YÖRE MUTFAĞI


Amasya tarihsel yaşamı ve köklü bir kültür düzeyi yanında ekolojik yapısıyla da zengin bitki örtüsüne, dolayısıyla zengin mutfak kültürüne sahiptir. Her yörenin kendine özgü yemekleri vardır. Bazı yemekler ise diğer yörelerde de bilinmesine rağmen her yörede değişiklik arz eder. İlin yöresel yemekleri:

Çorbalardan: Çatal çorba, sakala çarpan, toyga çorbası, cilbir, helle çorbası, kesme ibik çorbası, yarma çorbası.

Etli Yemeklerden: Bakla dolması, etli bamya, keşkek, ciğer sarması, göbek dolması, madımak, mıhlama, mumbar, işkembe, pastırmalı pancar, patlıcan pehli, pastırma pağallemesi, pirpirim, sirkeli ciğer ve sulu köfte.

Tatlılardan: Dene hasudası, kuymak, yuka tatlısı, ayva gailesi, elma tatlısı, fırın sütlaç, gelin parmağı, gömlek kadayıfı, kalbur tatlısı, höşmerim, peluza (hasuda), şeker böreği, unutma beni, vişneli ekmek ve zerdali gailesi.

YEMx.jpg


Hamur İşlerinden: Amasya çöreği, yağlı/katmer, kabak kavuklu pilav, bişi, cırıtka/ cızlak /akıtma, döndürme, ekmek aşı (papara), eli böğründe, haşhaşlı cevizli çörek, hengel, kıymasız mantı, kaypak, mayalı, patlıcanlı pilav, sini suböreği, tepsi böreği, yakasal böreği ve yanuç, yöresel yemekler olarak sayılabilir.


Mumbar - İşkembe


K.jpg


Malzemeler:
2 su bardağı bulgur
1 demet maydanoz
1 yemek kaşığı salça
1 tatlı kaşığı karabiber
1 takım koyun işkembesi (mumbarı ile birlikte)
1 tatlı kaşığı tuz

Hazırlanışı: İşkembe kazınır, mumbarın içi temizlenir. İç kısmı dışa çevrilerek bulgurla birlikte hazırlanan harç mumbarın içine doldurulur, bakır kazanda işkembe ile birlikte 2 saat kadar pişirilir.


Hasuda (Tatlı)

Malzemeler:

1 Bardak nişasta
5 Bardak su
1 Bardak toz şeker
3 Kaşık tereyağı
1/2 Bardak ceviz içi

Hazırlanışı: 4 bardak su kaynatılır, 1 bardak su ile nişasta karıştırılır, kaynar suya ilave edilir karıştırılarak pişirilir. Piştikten sonra bir tepsiye dökülerek üzerine kızdırılmış tereyağı gezdirilir. Ceviz serpilerek servise sunulur. Sıcak olarak yenir.


Kalbura Bastı


KGL.jpg


Malzemeler :
1 Paket margarin

Şerbet için:
1 paket vanilya
2 adet yumurta
1.5 kg. toz şeker
1 tutam tuz
1 litre su
2 kaşık yoğurt
1/2 limon suyu
1 su bardağı ceviz
1 paket kabartma tozu
Malzemelere yetecek kadar un

Hazırlanışı: Unun ortası havuz yapılır. Margarin, yumurta, tuz, yoğurt, vanilya ilave edilerek yoğrulur. Hamur kulak memesi yumuşaklığına getirilir, hamur yumurta büyüklüğünde parçalara ayrılır, her parçanın içerisine ceviz konularak kalbur üzerinde şekli verilir. Bir tepsiye dizilerek orta ısıda fırında 30-35 dakika pişirilir. Piştikten sonra üzerine soğuk şerbet dökülür. Servis yapılır.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,620
80,238
NeverLand
TARİHİ YERLER, MÜZELER, ÖREN YERLERİ


Amasya Kalesi



19.jpg


Amasya Kalesinden bir kesit

Amasya kalesi, Amasya il merkezinin kuzeyini kaplayan Harşena Dağı üzerindedir. Harşena Kalesi adıyla da bilinir. Amasya Kalesi’nin üzerinde inşa edildiği kaya , denizden 700. Yeşilırmak’tan ise 300 m. yüksekte bulunmaktadır. Bazı tarihçilere göre kaleyi ilk defa Pontus Kralı Mithridates tarafından yaptırılmıştır. Bazılarına göre ise; Kumandan Karsan veya Harsana yaptırdığı için Harşana / Harşena ismini almış olabileceği söylenmektedir.

10.jpg


Amasya Kalesi, bir çok kez el değiştirmiş ve tahrip olmuştur. Persler, Romalılar, Pontus ve Bizanslıların egemenlikleri döneminde saldırıya uğrayan Amasya Kalesi, yüzyıllar içinde yıkılmış ve her seferinde yeniden inşa edilmiştir.

Roma ve Pontuslular arasında geçen çarpışmalar sırasında önemli oranda tahrip gören Harşena Kalesi 1075’te Türklerin Amasya’yı fethetmesiyle birlikte önemli oranda onarım görmüştür. XVIII. yüzyıla kadar kullanılan Kale, bu yüzyıldan sonra askeri önemini kaybetmiştir.

amasyaharenakalesi.jpg


Kalenin önemli tepe noktası kesme, sur duvarları moloz taşlardan yapılmış olup, Yeşilırmak’ın kıyısına kadar 8 müdafaa kademesine sahiptir. Kalede Cilanbolu denilen ve kalenin orta yerinde giriş kapısının hizasında yüksekçe bir yerden kayaya oyulmuş 150 basamakla aşağıya inilen 8 metre çapında dehliz vardır. Kalede sarnıçlar, su depoları, eteklerinde Osmanlı dönemine ait hamam kalıntıları ve kayaya oyulmuş Pontus Kral Mezarları bulunmaktadır. Kalenin sur duvarlarının çoğunluğu ayakta kalmıştır.

20.jpg


Amasya Kalesi

Bugünkü Amasya şehrinin kuzeyini kaplayan kale, İçeri Şehir (Hatuniye Mahallesi), Kızlar Sarayı ve Yukarı Kale (Harşena) olmak üzere üç bölümden oluşmuştur. Yeşilırmak Nehri kıyısı boyunca, İstasyon Köprüsü ile Hükümet köprüsü arasında uzanan yaklaşık 800 m.lik bir alanı kaplayan Hatuniye Mahallesi’nde Yeşilırmak’ın kuzeyinden yükselen antik sur duvarları üzerinde Amasya evleri, hamamlar ve camiler inşa edilmiştir.

amasyaharenakalesi1.jpg


Aşağı Kale olarak da adlandırılan bu bölüme Alçak Köprü’den, İstasyon Köprüsü’nden, Sultan Bayezid Camii karşısında bulunan Mağdenüs Köprüsü’nden ve Hükümet Köprüsü’nden girilebilmektedir.Kızlar Sarayı demiryolu ile İçeri Şehir’den (Hatuniye Mahallesi) ayrılmıştır.

İç Kale

Enderun Kalesi olarak da bilinir. Bu iç kaleyi, Pontus Kralı Mithridates M.Ö. 250 dolaylarında yaptırmıştır. Sarayın bulunduğu teraslar güzel ve temiz bir görünümdeki destek duvarlarından başka günümüze gelebilen bir kalıntısı yoktur.Sarayın XVI.yüzyıla kadar kullanıldığı bazı kaynaklardan öğrenilmektedir. Sarayın dış bölümünün taştan, iç kısmının tuğla ve ahşaptan olduğunu sanılmaktadır. 1146’da iç kaleyi onartan Selçuklu Sultanı I. Mesud Amasya’yı merkez yapıp İç Kale’de cami, medrese, hamam ve saray yaptırmış, ölünceye kadar da burada oturmuştur.

Kızlar Sarayı

Kızlar Sarayı, İç kalenin üzerinde bulunan mağaraların altındadır. Sinop mutasarrıfı İsfendiyar Bey’in torunu Doğrak Hatun Amasya’ya geldiği zaman, Selçuk Sarayına giremeyince, Kızlar Sarayı yaptırılmıştır. Bu sarayın yapımından sonra İsfendiyar Beyleri, çevrede yaptıkları fetih ve savunmalarda Amasya’yı bir üs gibi kullanmışlar ve Kızlar Sarayında ikamet etmişlerdir.

Kızlar Sarayı, 150 yıldan uzun bir süre Osmanlı şehzadelerine, hatunlarına ve valilerine mekan olmuştur. 1852 yılına kadar faal bir biçimde hizmet vermiştir. Bu tarihten sonra Amasya ayânına terk edilmiştir. Daha sonra ise kendi kaderine bırakılmıştır. Bugün tamamen harap durumdadır.

Cilanbolu Kuyusu

Amasya kalesinde çok sayıda dehliz ve su kuyuları bulunmaktadır. Bu kuyuların en ünlüsü Cilanbolu diye isimlendirilen yerdir. Cilanbolu kuyusu, Harşena kalesinin orta yerinde, büyük kapının hizasında bulunan yüksek yerde, güneyden kuzeye doğru gitmektedir. Yüz elli kadar basamakla aşağıya inilir. Daha aşağılarda tahribat sonucu merdivenler kaybolmuştur. Kuyunun girişi geniş ve yuvarlaktır. Önce kagir olarak başlayan kuyu, daha aşağılarda kayaların oyulması biçiminde devam etmektedir.

Kral Kaya Mezarları


rgash1x.jpg


Helenistik dönemde, Amasya’yı İÖ.333’den İÖ.26’ya kadar başkent olarak kullanan Pontus Krallarına ait olan Kral kaya Mezarları, Harşena Dağı’nın güney eteklerine, kalker kayalara oyularak yapılmıştır.

Hatuniye Mahallesi’nin dar sokaklarından ve tren yolunu geçerek çıkılan mezarların arasında, kayaya oyulmuş yollar ve merdivenler bulunmaktadır. Yeşilırmak Vadisi boyunca, irili ufaklı 21 mezar olduğu bilinmekle birlikte bunlardan sadece birkaç tanesi günümüze gelebilmiştir. Kaya Mezarlarının içlerinden çok, arkalarına oyulmuş geçitler dikkat çekicidir. Bu bölgedeki büyük mezarlardan birinin yanında, nehre kadar uzandığına inanılan bir tünelin başlangıcı bulunmaktadır. Kalker kayalara oyularak yapılan bu mezarlar yapı ve büyüklükleri itibarıyla kente hakim bir noktadadırlar.

rgas2hx.jpg


Kral Kaya Mezarlarının en büyüğü, galeri ve merdivenlerle çıkılan, batı yönündeki en son mezardır. Bu mağaranın yüksekliği 15m, genişliği 8m, derinliği ise 6m’dir. Mezar odasına girişi, diğer mezarlardaki kapılardan daha yüksektir. "Büyük Kral Mezarı" olarak da adlandırılan mağara, cephe itibariyle pek çok tahribata uğramıştır.

Kızlar Sarayı üzerinde yer alan üçlü kral mezarı birbirine çok yakın oyulmuştur. En solda yer alan mezar, ortadaki mezar sahibini gölgede bırakmak amacıyla ön plana çıkarılmıştır. Kızlar Sarayı’nın alt kısmında ve Demiryolu tünelinin hemen üzerinde bulunan mezar da, diğerleri gibi, blok kaya oyularak yapılmıştır. Diğer kaya mezarlarından farklı olarak, etrafı oyulmamıştır. Ayrıca mezar odasına çıkmayı kolaylaştıracak taş merdivenler de yapılmamıştır. Mezar odasının sağ ve sol kenarlarında yapılan sütunlar daha sonra kırılmıştır.

4.jpg


Mağaraların bütününde görülen kapaksız, 2-3 metre arasında değişen yükseklikte, kapıya benzeyen girişler, bu mağaraların ortak özelliğidir. Mağaraların etrafı geniş biçimde boş bırakılmasının amacı da, bazı mezarların tavaf edilmesi, bazılarında da kayalardan sızan suların hava ile temasını ve mezar odasının korunmasını sağlamaktır.

rgaqashx.jpg


Kral Kaya Mezarları bazı dönemlerde hapishane ve cezalandırma mekanı olarak da kullanılmışlardı. Örneğin VI. Mithridates, kendisi ile yapılan barış görüşmelerinde zorluk çıkaran Romalı elçileri, Demiryolu geçidinin hemen üzerinde yer alan mezara hapsetmiştir.

1075’te Amasya’yı fetheden Melik Ahmed Danişmend Gazi, mezarların içindeki Pontus devrinden kalma gömüleri kaldırtmış. Yine o dönemde, Hıristiyan keşişlerin bu mağaralarda inzivaya çekildikleri bilinmektedir.

Aynalı Mağara


rgaqashx.jpg


Kral Kaya Mezarı (Aynalı Mağara)

Amasya çevre yolunun Samsun yönünden sağa ayrılan Ziyaret Beldesi yolu üzerinde şehir merkezine 3,3 km. uzaklıktadır. Kral Kaya Mezarlarının en iyi işlenmiş ve tamamlanmış olanıdır.

Yerden dört basamakla çıkılan 1.65 m. yüksekliğindeki mezar düz bir kayaya oyulmuştur. Genişliği 9.8 m. Yüksekliği 13 m. dir. Dış cepheden bakıldığı zaman usta bir taş işçiliği ile yapıldığı görülebilir. Mağaranın tamamı parlatılmıştır. Buraya "Aynalı Mağara" denmesinin nedeni de, güneş vurduğu zaman mağaranın cephesinin parlamasıdır. Büyük bir ihtimalle burası, mezar olarak değil de yerleşim ve ibadet amacıyla oyulmuşdur. Nitekim, mağaranın içinin çok geniş olması ve duvarlarda yer alan renkli resimler ve mağaranın alınlığında yazan "Büyük Rahip Tes" yazısı bu düşünceyi destekler.

Mağaranın içinde, biri dikdörtgen, diğeri kare biçiminde iki oda vardır. Dikdörtgen olanı asıl mezar odasıdır. Kare şeklindeki odada ise, XI.yüzyılda. Bizanslılar tarafında yapıldığı tahmin edilen renkli duvar resimleri bulunmaktadır. Tonoz kısmında altısı sağda, altısı solda olmak üzere on iki havari tasvirleri vardır. Kuzey ve güney duvarlarında ise bir takım kadınlı erkekli figürler bulunmaktadır. Doğu cephesinde ise Hz. İsa, Hz. Meryem ve Iohannes’ten oluşan Deisis kompozisyonu görülmektedir. Hz. İsa’nın on iki havarisinden birinin, Hıristiyanlığı bu mağarada yaydığı söylenmektedir.

Amasya Bimarhanesi (Darüşşifası)


2.jpg


Yakutiye Mahallesi’nde, ana cadde üzerinde bulunan bu yapının medrese olduğu da iddia edilmiştir. Ancak yapıldığından günümüze kadar geçen süre içerisinde Bimarhane (Darüşşifa)olarak tanınmıştır.

Bu yapıyı Anadolu Selçuklularının yıkılmasından sonra Amasya’nın İlhanlı hakimiyeti döneminde, İlhanlı Hükümdarı Olcayto Mehmet Hüdabende ve eşi İlduş (Yıldız) Hatun adına köleleri Amber Bin Abdullah tarafından 1308-1309 yıllarında yaptırılmıştır. Anadolu’da buna benzer örneklere Sultaniye’de, Sivas ve Divriği Darüşşifalarında rastlanmaktadır.

Selçuklu ve Osmanlı döneminde yapılan Darüşşifalar (Bimarhane), diğer sosyal ve tıbbi yapılardan farklıdır. Bunlarda akıl hastalarının müzik ve su sesi ile iyileştirilmesi öncelik kazanmıştır. Amasya Bimarhanesi de bunun bir örneğidir.

00005461.jpg


Bimarhane Giriş Kapısı

Amasyalı bir hekim olan Sabuncuoğlu Şerafeddin bu Darüşşifada 14 yıl hekimlik yapmıştır. Burada “Cerrahiye-i al Haniye” isimli tıbbi minyatürlerle süslü bir kitap yazarak dönemin padişahı Fatih Sultan Mehmet’e sunmuştur.

Bimarhane, revaklı avlusu, iki eyvanı ile Klasik Selçuklu medrese planının bir benzeridir. Amasya Darüşşifası (Bimarhane) dikdörtgen planlı olup, giriş cephesi diğer cephelere göre daha farklı olup, Selçuklu medreselerinde olduğu gibi abidevi görünüşlüdür. Klasik Selçuklu yapılarının tüm özelliklerini taşıyan Darüşşifanın özelliklerinden biri de girişin kilit taşında bağdaş kurmuş bir insan figürünün işlenmiş oluşudur.

Girişin iki yanında pencere nişleri bulunmaktadır. Yuvarlak kemerli girişin üzeri mukarnaslı, sivri kemerli olarak devam eder. İki yanlar üçer şerit halinde geometrik şekillerle bezenmiştir. Buradaki taş oymalar son derece ince yapılmış olup, kıvrık dal, yaprak motifleri portali süsleyen geometrik bezemeyi tamamlamaktadır. Portalin köşelerinde silindirik kulelerle cephe daha belirginleşmiş, ilk kez Sivas’ta görülen palmet ve Rumiler burada da karşımıza çıkmıştır. Darüşşifanın duvarları kesme taşlarla örülmüştür.

14.jpg


Bimarhane İç Görünüş


Ameseia (Amasya)

Amaseia’nın tam olarak nerede ve kimler tarafından kurulduğu hakkında kesin bir bulguya rastlanılmamakla birlikte, yapılan Arkeolojik araştırmalara göre; Amesia’nın tarihinin M.Ö.5500’lere kadar uzandığı anlaşılmaktadır.

Amaseia’dan günümüze ulaşan tek bölge Yeşilırmak’ın kuzeyindeki dağın eteklerinde bulunan Akrapolis ve büyük bir kısmı daha sonradan bir çok kez onarılan surlardır.

Strabon’a göre, şehri ilk kuranlar Amazonlar’dır. Amazon kraliçesi Amasis, Karadeniz kıyılarından aşağı inmiş, Amasya’nın bulunduğu yeri beğenerek bir şehir kurmuş, adına da “Amasis şehri” demek olan “Amaseia” demişlerdir.

M.Ö. 2000 ’lerde Merkezi Çorum yakınlarında bulunan Hattuşaş olmak üzere Hitit Krallığının temeli atılırken Ameseia, Hitit Müttefik devletlerinden Amasit Hükümetinin merkezi olarak Çorum, Yozgat, Tokat, Sivas, Canik ve çevresinden oluşan önemli siyasi bir güç odağı olmuştur. Yapılan araştırmalara göre Hitit hükümdarı "Mitur Han" zamanında Ameseia Kalesi mesken tutulmuş Mokay Han, Turnal Han, Amas Han’ın hükümdarlarından sonra Karsan Han zamanında Amasya Kalesi, inşa edilmiştir. Bu bakımdan kalenin bulunduğu dağ "Harşene Dağı" , Amasya Kalesine de “Harşene Kalesi” denmiştir.

Ameseia, sırasıyla Friglerin, Kimmerlerin, Lidyalıların (MÖ.650-585) daha sonra da Perslerin egemenliği altına girmiştir. Pers Devlet Örgütünde, kazanılan topraklar satraplıklara (iller) ayrıldığından Amasya başlarında askeri ve sivil yetki kullanan Satrap(Vali) bulunan ve halkının büyük kısmı Hitit ve Hunlardan oluşan 19. Satraplığın merkezi olmuştur. Pontus memleketi de denilen bu satraplığın sınırları Samsun, Gümüşhane, Trabzon, Çorum, Yozgat, Tokat, Sivas, Erzincan, Erzurum ve Muş’tan ibarettir.

M.Ö. 334 yılında Büyük İskender ordularının Çanakkale Boğazından Anadolu’ya geçmeleri üzerine Persleri yenilgiye uğratan Makedon Krallığı Anadolu topraklarına hakim olmuştur. Ancak bazı karışıklıklar arasında Türk soyundan gelen "Mitur Han" isyan ederek Pontuslardan II. Mitridatı yenmiş ve Amasya’da Valiliğini ilan etmiştir. Büyük İskender’in ölümü (MÖ.323) üzerine, ülkesi onun generallerinin ihtirasları yüzünden iç kavgalara sahne olmuş ve M.Ö. 302’de aralarında pay edilmiştir. Bu durumda Amasya ve çevresi Mezopotamya, Suriye ve Orta Anadolu’nun hakimi Seleukosların idaresine geçmiştir. Generaller arasında geçen savaşlardan istifade ederek Pontus Kralı III. Mitridat Amasya’yı M.Ö. 291 yılında ülkesine katmıştır.

Mitridat ile Romalılar arasında birkaç kez el değiştiren Amasya, M.Ö.47 de Sezar’ın Mısır krallığını Kleopatra’ya vermesi ve Anadolu’ya hakim olması üzerine, Roma egemenliği altına girmiştir.
Darüşşifa’nın giriş eyvanının iki yanında iki tonozlu bölüm olup, buradan avluya geçilmektedir. Girişin tam karşısında giriş eyvanından daha büyük olan beşik tonozlu dershane eyvanı bulunmaktadır. Yan bölümlerde üçer silindirik sütun ve dört sivri kemerli revakların arkasında beşik tonozlu dikdörtgen hücreler yer almaktadır. Ayrıca dershane eyvanının iki yanındaki beşik tonozlu köşe hücreleri birer kapı ile avluya açılmaktadır.

XIX.yüzyılda Bimarhane önemini yitirmiş, ipekböceği kozacılarının yeri olmuş, sonra da Amasyalı esnaf burayı depo olarak kullanmıştır. Erzincan depreminden sonra (1939) harap olmuş, 1945 yılında dış cephesi, 1992-1997 yıllarında tümü ile restore edilmiştir. Yapı 1999 yılından sonra Belediye Konservatuarı olarak kullanılmaktadır.

Amasya Bedesteni

Amasya Ekin Pazarı civarında bulunan bedesteni Sultan II.Beyazıt zamanında Kapı Ağası Hüseyin Ağa 1483 yılında yaptırmıştır. Bedestenin dört ayrı cephesinde, dört ayrı kapısı bulunmaktadır.

Bedestenin dikdörtgen planı vardır. Kuzey cephesinde, ileriye doğru çıkıntı oluşturan kapısının iki yanına iki dükkan yerleştirilmiştir. Bedestenin iç mekanında ortaya dört köşe kalın bir paye oturtulmuş ve bu paye ile duvarlar birbirlerine kemerlerle bağlanmıştır. Böylece oluşturulan dört bölümün üzeri dört ayrı kubbe ile örtülmüştür.

Bedestenin 1865 yılında kubbeleri yıkılmış, üzeri çatı ile örtülmüştür. Bu çatının da çökmesi ile bedestenin üzeri uzun süre açık kalmıştır. Bu arada harap olan bedestenin yanlıca beden duvarları kalmıştır. Orijinal bedestenden günümüze ulaşan 1483 tarihli kitabesi bulunmaktadır:

KT.jpg


Kitabe

“Kad benâ hâze’l-binâ’sâhibü’l-hayrât. Bâni mebâni’l meberrat Huseyn Ağa ibn
Abdi’l-Mu’in eş-şehir bi Kapu Ağası fi’l-atabeti’l-aliyye li-sultani’l-berreyn ve Hâkâni’l
Bahreyn es-Sultân ibni’s-Sultân es-Sultân Bâyezid bin Muhammed Hân hailed Allâhu
Subhanehu mülkehu ve sultânehu min eyyâmi devletihi min kurâzati cûdihi ve ihsânihi
Tegammedehu’llahu Te’âlâ bi-gufrânihi fi târih sene semânin ve semânine ve semânimie
Sene H.888 (1483)”.

Bedesten Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1971’de orijinaline uygun olarak restore edilmiştir.

Amasya Müzesi

1.jpg


Amasya Müzesi

Cumhuriyetin ilanından sonra Maarif Müdürlüğü’ne bağlı olarak II.Beyazıt Külliyesinin medresesinin iki odasında mumyalar, arkeolojik ve etnoğrafik eserlerin bir araya getirilmesi ile 1925 yılında müze deposu kurulmuştur. Müzedeki eserlerin çoğalması ile, 1961 yılında eserler Gökmedreseye nakledilmiştir. 1977 yılında da yeni kurulan müzeye taşınmıştır.

12.jpg


Amasya Müzesinde Kalkolitik, Eski Tunç Çağı, Hitit, Frig, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait eserler bulunmaktadır.

11.jpg


Müzenin tarihi çağlara ait eserleri arasında çeşitli keramikler, sikkeler, lahitler, steller, mimari parçalar ve heykeller bulunmaktadır. Ayrıca yöresel halı, kilim, yazma eserler ve etnoğrafik malzemeler de müze koleksiyonları içerisinde yer almaktadır.

MU.jpg


Müze bahçesinde de Sultan I.Mesut Türbesi içerisinde İlhanlı dönemine ait mumyalar bulunmaktadır. Bu mumyalar 1929 yılında satın alınarak müze envanterine kaydedilmiştir.

00005021.jpg


Müzedeki Mumyalardan Biri

Müze kayıtlarına altı adet olarak geçen bu mumyaların, daha sonra yapılan incelemede altıdan fazla olduğu görülmüştür. Bu mumyalar Yeşilırmak’ın 1952 yılında taşması sonucunda sular altında kalarak zarar görmüştür.

Atatürk Caddesi No:91
Tel: (0358) 218 45 13
Faks (0358) 218 69 57


Hazeranlar Konağı (Etnoğrafya Müzesi)

33.jpg


Hazeranlar Konağı (Etnoğrafya Müzesi) Genel Görünümü

Amasya’da XIX.yüzyıl sivil mimari örneklerinden Amasya Defterdarı Hasan Talat Efendi’nin yaptırmış olduğu Hazeranlar Konağı 1984 yılında Amasya Müzesine bağlı olarak Etnoğrafik eserlerin sergilendiği Müze-Ev olarak ziyarete açılmıştır.

Hatuniye Mahallesi, Yeşilırmak kenarında yer alan Hazeranlar Konağı 1976 yılında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce satın alınarak restore edilmiş ve ziyarete açılmıştır.Bu müze 1988 yılında yeniden restore edilmiş 12 Kasım 2001 tarihinde de ikinci kez ziyarete açılmıştır.

Bu konağın ismi, Hasan Talat Bey’in kızı olan ve uzun süre bu konağın sahipliğini yapan Hazeran Hanım’dan gelmektedir. Hazeranlar Konağı Kastamonu, Safranbolu ve Kula evleri ile mimari yönden benzerlik göstermektedir. Kuzey-güney doğrultusunda, bodrum dahil üç katlı, açık avlulu iki ana girişli olan bu konak haremlik ve selamlık olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. İkinci ve üçüncü katlarda orta sofanın çevresinde dört eyvanlı, köşeleri pahlı, toplam 11 oda sıralanmıştır.

Konak MS.II.yüzyıla ait antik moloz taşlardan yapılmış temeller üzerine ve 3 m. kalınlığındaki sur duvarları üzerine oturtulmuştur. Ahşap kalasların yardımı ile bindirme tekniğinde hımışlı olan yapıda özellikle doğu cephesi dışında kalan bölümler tümü ile cumbalı ve dizi halinde pencerelidir. Dışa kapalı olan batı duvarında büyük bir ocak yer almaktadır.

Konağın bodrum katı eski tarihlerde ahır olarak kullanılmış, günümüzde Devlet Güzel sanatlar galerisi olarak düzenlenmiştir.

Konağın selamlık bölümündeki, Oturma Odası, Anı Odası ve Baş Oda etnoğrafik malzeme ile düzenlenmiştir. İkinci kattaki çift kapı ile geçilen Harem kısmı, Mabeyn Odası, Hizmetçi Odası, Çeyiz Odası ve eyvanlar bulunmaktadır. Müzenin bu bölümleri XIX.yüzyıl Amasya yaşantısını günümüze yansıtacak şekilde düzenlenmiştir.

Hatuniye Mahallesi
Tel : (0358) 218 45 13

Alpaslan Müzesi

Taşova ilçesi, Alpaslan Beldesi Belediye Müzesi'nin de ilk çekirdeği 1964'te yöreden toplanan arkeolojik ve etnografik eserlerle oluşturulmuştur. 1991 yılında Osmanlı döneminden kalma bir hamam müze olarak düzenlenmiş ve 1994'te de Alpaslan Beldesi Belediye Müzesi olarak hizmet vermeye başlamıştır, Yöresel köy odası teşhirinin yanı sıra prehistorik dönemlerden eserler ile Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait ahşap işçiliğini yansıtan örnekler bir arada sergilenmektedir.

Ferhat Su Kanalı

32.jpg


Helenistik dönemde, kentin su ihtiyacını karşılamak için yapılmış olan su kanalı yaklaşık 75 cm.genişliğinde 18 km. uzunluğundadır. Terazi sistemine göre kanallar oyularak, tünel açılarak, bazı yerlerinde duvarlar örülerek inşa edilmiştir. Kanallar, Şirvanlı Camii yakınlarında son bulmaktadır. Halk arasındaki yaygın efsaneye göre bu kanallar sevgilisi Şirin'e kavuşmak için dağları delen Ferhat tarafından yapılmıştır.

Burmalı Minare Camii

18.jpg


Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Vezir Necmeddin Ferruh Bey ve kardeşi Haznedar Yusuf tarafından yaptırılmıştır. Birçok onarım ve restorasyon sonucu orijinal görünümünü kaybetmiştir. Kıble duvarlarına dikey uzanan üç nefli bir plana sahiptir. Selçuklu kümbeti ve burmalı minaresi caminin önemli özelliklerindendir.

Gökmedrese Camii


28.jpg


1267 yılında Amasya Valisi Seyfettin Torumtay tarafından yaptırılmıştır. Cami; medrese ve mezar odası ile kapalı bir külliye şeklindedir. Yanında bulunan kümbet mavi renkte çinilerle süslendiğinden Gökmedrese adını almıştır. Sadece kesme taş mimarisi olgun oranları ve süslemeleri bakımından Anadolu'da eyvan biçimli portalı olan sayılı camilerdendir. Türbe, tuğla ve tek renkli koyu yeşil çinilerden meydana gelmiş zikzak motiflidir.

Gümüşlü Camii

29.jpg


Taceddin Mahmut Çelebi tarafından 1326 yılında yaptırılan cami Amasya'da bulunan ilk Osmanlı dönemi eseri olduğundan önem taşır. Kesme taştan yapılmış ve kare planlı olan cami kiremit örtülü ahşap kubbe ile kapatılmıştır. Son cemaat yeri ahşap direkler üzerinde ve üçgen alınlıklı bir çatı ile örtülüdür. Revak kemerleri yıkılmış kemer yastıkları ortadadır.

Bayezid Paşa Camii

21.jpg


Amasya Emiri Bayezid Paşa tarafından 1414 yılında yaptırılmıştır. Yapının planı, küçük birkaç ayrıntı dışında Bursa Yeşil Camiininkine benzemektedir. Arka arkaya iki kubbe, öndeki kubbenin yanlarında ikişer küçük kubbesi ile tipik bir zaviyeli camidir. Cephenin bazı yerleri mermer kaplamalıdır, oldukça süslemen' bir kubbesi bulunan abidevi bir son cemaat yerine sahiptir.

Yörgüç Paşa Camii

22.jpg


Sultan II. Murat'ın vezirlerinden Atabey Abdullah'ın oğlu Yörgüç Paşa tarafından 1428 yılında yaptırılmıştır. Giriş kapısının üstünde geometrik motifler ve çiçek motifleriyle süslenmiş sağır pencerelerin altında bir kitabe yer almaktadır.

Sofular Camii

Sultan II. Bayezid döneminde, Beylerbeyi Abdullah Paşa tarafından 1502 yılında yaptırılmıştır. Camiyi yüksek kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Caminin avlusunda bulunan Abdullah Paşa Türbesi, moloz taştan yapılmış olup, altıgen planlıdır.

Şirvanlı Azeriler Camii

rgashx1.jpg


Kafkasya'nın Karabağ ve Şirvan şehirlerinden gelerek Amasya'ya yerleşmiş göçmenlerden toplanan yardımlarla Şeyh Hacı Mahmut Efendi tarafından yaptırılmıştır.

Fethiye Camii

rgashx-1.jpg


Fethiye Mahallesi 'ndedir. Ruhi Tingiz Devlet Hastanesi'nin karşısında yer alan cami, ilk yapıldığı yıllarda kilise olarak inşa edilmiştir. Bizans İmparatoru Phocas'm (602-610) kızı Helena tarafından yaptırılmış olan Kilise, 1116 yılında Fetih Gazi tarafından camiye çevrilmiştir.

Abide Hatun Camii

rgashx2.jpg


Merzifon ilçesi, Narmca köyünde bulunan cami, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nm annesi Abide Hatun tarafından 17. yüzyılın başında yaptırılmıştır. Ahşap üzerine kalem işi teknikle yapılmış uygulamaların güzel örneklerini görmek mümkündür.

Haliliye Medresesi

23.jpg


Gümüşhacıköy ilçesi, Gümüş beldesi merkezinde bulunan eser, Çelebi Sultan Mehmet'in Beylerbeyi Halil Paşa tarafından 1413'te yaptırılmıştır. Kare planlı, kapalı avlulu bir medresedir.

Sultan II. Bayezid Külliyesi

rgashx3.jpg


Sultan II. Bayezid adına, 1485-86 yılları arasında cami, medrese, imaret, türbe, şadırvan ve çeşmeden ibaret bir külliye olarak yapılmıştır. 15. yüzyılın son çeyreğinde yan mekânlı cami mimarisinin gelişmiş bir geçiş dönemi örneğidir. Cami beş kubbeli bir cemaat yeri ile geniş bir kemerle birbirine bağlanan arka arkaya iki kubbeli mekân ve buraya açılan yan mekânlardan ibarettir.

24.jpg


Doğu kısmındaki minaresi renkli taşlarla yivli, batı kısmındaki minare ise palmetlerle süslü olarak yapılmıştır. Batıda "U" plan şemasına sahip medrese mevcuttur. Doğudaki "L" plan şemail yapı imaret ve konuk evidir. Her iki minare hizasında bulunan yaşlı çınar ağaçlarının külliye ile yaşıt olduğu tahmin edilmektedir.

Halifet Gazi Kümbeti

rgashx4.jpg


1242 yılında Selçuklu Emirlerinden Halifet Alp İbni Tuli için yaptırılmıştır. Selçuklu türbeleri tarzında kare bir taban üzerine sekizgen planlı kule şeklinde yapılmıştır. Türbenin mekân kısmında bir sandı bulunur. Sandukanın güneye bakan kısmında kabartma olarak kıvrık boynuzlu birer koç kafa1 vardır. Bu iki koç kafasında iki tane kanat takıl melek başı görülmektedir. Türbe güney cephesi haricinde sade görünümlüdür.

Torumtay Türbesi

rgashx5.jpg


Amasya Valisi Seyfettin Torumtay'ın ölümü üzerine 1278 yılında yaptırılmıştır. Türbe içinde Seyfettin Torumtay'ın torunları ve çocukları vardır. Tamamı kesme taştan yapılmış olan türbenin güney cephesinin iki üst köşesi yüksek kabartma motifleriyle Selçuklu taş işçiliğinin özgün bir örneğidir.

Kapı Ağa (Büyük Ağa) Medresesi

26.jpg


Sultan II. Bayezid'in Kapı Ağası Hüseyin Ağa tarafından 1488 yılında yaptırılmıştır. Ön Asya ve Selçuklu mezar anıtlarında görülen sekizgen plan şeması fonksiyon itibariyle ilk defa bu medresede tatbik edilmiştir. Her kenarda üçer adet yer alan ve tonozlu revakların gerisinde bulunan kubbeli odaların güney kenarında daha büyük ve yüksek bir kümbet ve örtülü mekâna yarım kubbelerin bağlanması ile meydana gelen "L" planlı bir dershane yapının esasını teşkil eder.

rgashx6.jpg


Duvarlarında üç sıra tuğla arasında moloz taş kullanılmış, giriş daha yüksek tutularak silmelerle yumuşatılmıştır. Avluda köşeli sade başlıklar, sütunlar üzerine oturtulmuş dengeli revak kemerleri ve duvar üzerindeki Bursa kemeri uygulaması iç mimariye cazibe kazandırmıştır. Dershane önündeki revak kubbesi iç orijinal mukarnas dolgu ile bezenmiştir.

Ezine Han


Amasya-Tokat karayolunun 35. km. sinde bulunan Ezine pazar beldesindedir. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad'ın hanımı Mahperi Hatun tarafından yaptırılmıştır. İç kısmı kemerli üç bölümden oluşup, tonoz örtülüdür. Osmanlı döneminde onarım görmüştür.

Taşhan

27.jpg


Merzifon ilçesinde, 17. yüzyılda inşa edilmiş olan Taşhan, dikdörtgen planlı ve iki katlıdır. İç kısmı tamamen kesme taştan yapılmış olup, iki katı boyunca revakların gerisinde kubbeli odalar yer almaktadır.

Eski Hamam

rgashx7.jpg


Merzifon ilçesindedir. Kitabesine göre 1678 yılında yaptırılmıştır. Uzunca bir dikdörtgen soyunmalık, bunun arkasında yer alan sekizgen planlı sıcaklık ve onun dört kenarındaki eyvan biçimli nişler ve köşe hücrelerinden meydana gelmektedir.

Mustafa Bey Hamamı

b.jpg


Amasya Mehmet Paşa Mahallesi’nde, Mehmet Paşa Camisi’nin arkasında bulunan Mustafa bey Hamamı Yörgüç Paşazade Mustafa Bey tarafından 1436 yılında yaptırılmıştır.

Kare planlı üzeri kubbeli hamamın soğukluk kısmı duvarlarında nişler bulunmaktadır. Burası da kare planlıdır. Sıcaklık iki bölümden meydana gelmiş olup, birinci bölüm dört kenarında, dört büyük nişi olan merkezi kubbeli ve haçvari eyvanlıdır. Sıcaklığın ikinci bölümü halvet hücrelerinden meydana gelmiştir. Burasının da üzeri dört kollu haçlarla desteklenen merkezi bir kubbe ile örtülüdür.

Hamamın arkasında sarnıç ve külhan yer almaktadır.

Kumacık Hamamı

9951.jpg


Amasya Beyazıt Paşa Mahallesi’nde bulunan Kumacık Hamamını Küçük Kapı Ağası Ayazağa 1494 yılında yaptırmıştır. Aynı zamanda bu hamam Küçükağa Cami ve Medresesinin vakfındandır.

Hamamın kuzey yönündeki soyunmalık kısmına basık kemerli bir kapıdan girilmektedir. Bunun önünde küçük bir de sundurmalık bulunmaktadır. Soyunmalık kare planlı olup, üzeri sekizgen yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Kasnağın altında Türk üçgenlerinden oluşan bir friz bulunmaktadır. Soyunmalıktan ılıklığa ve sıcaklığa geçilmektedir. Sıcaklık kare planlı olup, köşelerde halvet hücreleri olup, üzeri dört yarım kubbenin desteklediği bir kubbe ile örtülüdür. Bu bölümün sağında üzeri yıldız tonozlu bir mekan, solunda da yine tonozlu tuvaletler yer almaktadır. Külhan kısmı sıcaklığa bitişiktir. Hamamın bütünü üstten kiremitli bir çatı ile örtülüdür.
 
Üst