Amasra

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,618
79,964
NeverLand
ams03.jpg

Şehir merkezi, Bartın’ın kuzeyinde dik yamaçları Karadeniz’le buluşturan yedi tepe, beş yarımada ve iki ada üzerinde kurulmuştur. Amasra ve yöresi I. zamanın Karbon döneminde oluşmuştur. Toprak altında bol miktarda Taşkömürü vardır. Amasra’nın kuzeyinde Kuşkayası, doğusunda Karabalçık ve güney doğusunda Esenler Dağları bulunmaktadır.

Yüzölçümü 115 km2 olan Amasra’nın ilçe nüfusu 2000 sayımına göre toplam 16.438’dir.

İlçenin ekonomisi, İlçe’ de bulunan maden ocaklarına ( ATİ ) dayansa da, kırsal kesiminde tarım ve hayvancılık da önemli gelir kaynağıdır.
Tarihi İlçe ekonomisi, daha ziyade İlçe’ de bulunan maden ocaklarına ( ATİ ) dayansa da, kırsal kesiminde tarım ve hayvancılık da önemli gelir kaynağıdır. Tarihi XVII.yüzyıla dayanan ağaç oymacılığı günümüzde Amasra ve Köylerinde sürdürülmekte ve önemli gelir kaynağı özelliğini korumaktadır. İlçede önemli gelir kaynaklarından biri de turizm sektörüdür. Doğal yapısı, 3000 yıllık tarihi dokusu 1940’ lı yıllardan beri Amasra’ yı turizm merkezi yapmıştır. İlçenin bir diğer gelir kaynaklarından birisi de balıkçılıktır.

amasra-1.jpg


Amasra'dan Bir Görünüm

Bugünkü Amasra’nın yerinde, İÖ.IX.yüzyılda, adı Hellenlerce Sesamos olarak anılan bir kentin varlığını İliyada’dan öğrenmekteyiz. İliyada’ya gçre; kentin varlığı Troia Savaşı (MÖ.1200) dönemlerine kadar uzanmaktadır. Ancak sözü edilen kent, Hellenlerin Marmara Denizi ve Karadeniz kıyılarında yavru kentler kurduğu dönemde (MÖ.VII.yüzyıl) Yunanistan’dan gelen Megaralı göçmenlerin eline geçerek bir Hellen kenti olmuştur. Asıl kenti yeni yapılarla donatarak geliştirerek kendi adını veren ise Kraliçe Amastris’tir. Adını Kraliçe Amastris’ den alan ve M.Ö.III.yüzyıla kadar Sesamos adıyla anılan kentin ilk kurucusu, Strabon’a göre Amazonlar’dır.

M.Ö.XII.yüzyılda Fenikeliler Sesamos’u Sayda kolonisi yapmışlar, M.Ö.VIII.yüzyılda da kent, İon kolonisine katılmıştır. M.Ö. 580’de Lidyalılar, 547’de Persler kente egemen olmuş, Perslerin döneminde yapılan "Antalkidos Barışı" ile ilk kez otonom bir yapıya kavuşmuştur. Büyük İskender’in Pers İmparatoru III.Dareios’u yenmesi üzerine hanedanlıklar arası evlilik nedeniyle, M.Ö. 306’da gelindiğinde Dareios’un yeğeni Amastris, bu kente, çocukları da Herakleia’ya yönetici olmuşlardır. Amastris döneminde akropol, kutsal tapınaklar, rıhtımlar yapılarak kent daha bayındır duruma gelmiştir. Amestris, Heraklia Pontika (Karadeniz Ereğlisi) Tyranı Dionysos ile velendi, kocasının ölümü üzerine, küçük yaştaki oğlu adına yönetimi eline aldı. MÖ. 301’de Lysimakhos ile evlenmiş, onunla 2 yıl kadar evli kaldıktan sonra ayrılıp Herakleia Pontika’ya dönmüş yeniden yönetimin başına geçmiş, kendi adına paralar bastırmıştır. Ancak sonunda oğulları tarafından (MÖ.288) öldürülmüştür. Bu olay üzerine Lysimakhos Ereğli’ye gelerek Amestris’in oğullarını öldürtmüş ve Amastris’in küçük devletinin yönetimini de halka bırakmıştır.

amasra_resimleri1.jpg

M.Ö. 70 - M.Ö. 395 yıllarında Romalılar Amastris kentine egemen olmuşlar ve dönem içinde Nicomedia-Amasia hattından bir yol bağlanarak kente, Form, saray, şeref yolu, 5 bin kişilik Tiyatro, akropol, tapınaklar ve Kuşkayası Yol Anıtı yapılır. M.S. 395’de Amastrist Doğu Roma sınırları içinde kalan Bizans’ın egemenliği altına girmiştir.Bizanslıların egemenliği döneminde yol şebekesi onarılmış, kale tahkimi yapılmıştır. Bu arada gemi yapımcılığı da geliştirilmiştir.

Pontus devletinin kralı VI. Mithridates’in Roma’ya karşı giriştiği savaşta yenilmesi üzerine, Pontus krallığı yıkıldı. Romalı komutan Pompeius’un getirdiği yeni düzenlemeyle, eski Pontus krallığı ülkesinin Anadolu’da, Kızılırmak batısındaki, Paphlogonia’daki parçası, Roma hakimiyetine girmiştir. Amastris Romalıların egemenliği döneminde, Bithynia-Pontus ilinin Pontus bölümü başkenti olmuştur. Anadolu’da Türklerin bu yöreye kadar ulaşmasıyla Bizans İmparatorluğu Amastris’in Türklere karşı korunmasını sağlamak amacıyla kentin yönetimini Cenevizlilere bırakmıştır.

Mora seferinden dönen Fatih Sultan Mehmet, 1460 yılında 150 parça gemiye 30 bin levend askeri bindirip Amasra’ya sevk eder. Kendisi de kara yoluyla ulaşır. Bakacak Tepesine geldiğinde "Lala Lala Çeşm-i Cihan buramı ola" der. Şehri savaşsız teslim alır. Amasra Cumhuriyet tarihine kadar İlçe iken, Cumhuriyetle birlikte Bartın’ ın nahiyesi olmuş ve 1987 yılında çıkarılan tanımla tekrar İlçe statüsüne kavuşmuştur.

Amasra'da kentinden günümüze gelebilen kalıntılar şunlardır: Kilise Camisi, Fatih Camisi, İskele Camisi, Amasra Kalesi, Kuşkayası Anıtı, Büyükadadaki Kilise Kalıntısı, Amasra Hamamı, Amasra Müzesi. Ayrıca ilçede ilginç bir doğal oluşum olan Gürcüoluk Mağarası bulunmaktadır.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,618
79,964
NeverLand
TURİZM



Batı Karadeniz kıyılarında küçük bir kasaba olan Amasra’nın turizmle tanışması Cumhuriyetin ilk yıllarına rastlar. 1920’li yılların sonunda gemiciliğin ve çekiciliğin geçersiz hale gelmesi, mendirek inşaatının bitmesi Amasra’da işsizliğin artmasına neden olur. Doğal olarak da İstanbul’a göç başlar. Amasra’da kalanlar için tek heyecan İstanbul’dan haftada iki gün gelen “ Bartın Postası” vapurudur.

park.jpg


Amasralılar 1933’te Cumhuriyet’in Onuncu Yıldönümü hazırlıkları sırasında Küçük Liman kıyısına küçük bir park açarlar. Çiçeklerin ve ağaçların süslediği bu parkın açılma amacı Amasra’ya Bartın’dan gelenlerin dinlenebilecekleri bir alan kazandırmak ve yazlıkçıların sayısını artırmaktır.

Amasra halkı 1931 yılında Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Fevzi Çakmak Paşa’yı ağırlar. Paşa, kasabada sadece bir gece kalır. Amasra’nın kalkınması için kasaba halkını turizme onun yönlendirdiği rivayet edilir. Amasralılar için artık yeni bir heyecan başlar.

Amasralılar bir yandan da kasabada ticaretin canlanması için çalışır. Amasra Halk Odası, çekicilik ve hasır örgücülüğü kursları açarak el sanatlarını yeni nesillere aktararak meslek edinmelerinin sağlar. 1934 – 1998 yılları arasında Amasra’da birçok sergi açılır, konferans ve müsamere düzenlenir.

1938’in son günlerinde Amasralılar çok büyük bir misafir daha ağırlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ Bartın’a gelince Bartınlıların ısrarı üzerine Amasra’yı da ziyaret eder. İlerleyen yıllarda bu küçük kıyı kasabası birçok bürokratı ve ünlü insanı ağırlayan nadir yerlerden biri olacaktır.

inonu.jpg


Amasralılar kasabalarını turizm kenti yapmak için önemli bir adam atarlar. 1939 yazı Deniz Bayramı’nda (1 Temmuz) Amasra Plajı törenle halkın kullanımına açılır. Böylece 1940’lı yıllarda Amasra at sırtında, arabalarla veya kayıklarla gelen Bartınlıların değil, Karabük Demir – Çelik Fabrikası’nda çalışan işçilerin de tatil beldesi olur. Amasra plajının müdavimleridir artık onlar. Ayrıca fabrikanın Amasra’ya bir de dinlenme tesisi yaptırmasına vesile olur.

plaj.jpg


Ankaralı diş hekimi Sıtkı TUĞCU ve Dâhiliye Mütehassısı Necati SELVİ 1948’de Büyük Liman’daki İskele Kahvesinin üstünü kiraladılar. Sıradan gibi görünen bu olayın önemi Amasralılar için çok büyüktür; çünkü bu olay hem Amasra’da hem de Türkiye’de iç turizmin başlangıcı olarak alınabilir.

Neden Amasra? …

1940’lı ve 1950’li yılların ulaşım koşulları düşünüldüğünde Türkiye’nin batı ve güney kıyıları Ankara ve İstanbul’a oldukça uzaktı. Ankara’dan Amasra’ya ulaşım aktarmalı olarak demir ve karayolu ile sağlanıyordu. Günümüzde çok kısa olarak nitelendirilen bu yol bile o günlerde 12 saatten fazla sürüyordu. Büyük kentlere yakınlık Amasralıların en büyük kozu oldu o yıllarda.

Amasra ilk etapta sanatçılar, yazarlar, politikacılar, gazeteciler ve bürokratların ilgisini çekti. Gelen turistler otel sayısı kısıtlı olduğu için Amasralıların evlerine konuk oldular. Böylece Türkiye’de ev pansiyonculuğu ilk olarak Amasra’da başladı.

Sadece iş hayatının yoğunluğundan değil, başkentin çok katlı apartmanları, lüks pastaneleri, lokantaları ile geniş caddelerinden bunalan Ankaralılar yaz gelince çoluk çocuk soluğu Amasra’da almaya başladılar. Amasralıların basit evleri, kasaba pazarında küfelerde sattıkları taze sebze ve meyveler, süt ve ürünleri, çekiciler çarşısındaki el yapımı hediyelik eşyaları, salaş lokantaları, kır kahveleri, yeşil dağlarıyla, karaya çalan mavi denizi onlara cazip geliyordu. Ankaralıları İstanbullular izledi. Sonraki yıllarda tüm Türkiye…

Bugün sadece Amasralıların değil gelen turistlerin de dinlenmekten zevk aldıkları Sefa Park 1951 yılında Zonguldak valisi Safaettin KARANAKÇI’nın adından esinlenerek açıldı.

1954 yılında Resimli Hayat Mecmuası “Ankara’nın Plajı: Amasra” başlıklı uzun bir yazıyı fotoğraflarla yayımlayarak tatilcileri Amasra’ya yönlendirir. 1955’te Shell Şirketi, bastırdığı duvar takviminde Amasra’nın fotoğraflarına yer verince Amasra sevdalılarının sayısı günden güne çoğaldı.

1955 yılında Küçük Liman kıyısındaki eski bölge okulunun bir dersliğinin müzeye çevrilmesi ile Amasra’da bulunan arkeolojik eserler burada toplanmaya başlandı. Böylece bu gün turistlerin en çok ilgi gösterdikleri Amasra Müzesi’nin temeli atıldı.

cemal20gursel.jpg


1956’da Amasralılar, “Amasra Turizm ve Güzelleştirme Derneği”ni kurdular. 7 Kasım 1960 tarihinde Amasra’ya gelen Cemal GÜRSEL’in “En büyük kalkınma yolu turizm yoludur” sözleri derneğin çalışmalarını hızlandırmasına neden oldu.

Amasralılar, 1960’lı yıllar boyunca turizme yatırım yaptılar. Yatak, pansiyon, yazlık ev, otel ve gelen yerli – yabancı turist sayısı da o oranda arttı.

Amasralılar, kültürel etkinliklere de önem verdiler. 30 Temmuz – 6 Ağustos 1961 tarihleri arasında “ Amasra’nın 500’üncü Fetih Yıldönümü Bayramını Kutlama” programı hazırlandı. “Sanat Şenlikleri ve Eğlenceler Haftası” düzenlendi. Etkinliğe kasaba halkı ve turistlerin yanında Basın – Yayın ve Turizm Bakanlığı, Ankara Radyosu da ilgi gösterdi. O günün koşulları düşünüldüğünde küçük bir kasaba düzeyinde düzenlenen kapsamlı ilk kültür örneğidir.

senlik1.jpg


1960’lı yıllarda Amasra, ulusal basında adından söz ettirmeye başlamıştır. Yazılarda Amasra’nın doğal ve tarihi güzelliklerinin yanında Amasra’ya nasıl gidileceği, nerede kalınacağı, nerede yemek yenileceği fiyatlarıyla anlatılıyordu. Bu tanıtım Amasra’nın ününe ün kattı.

1970’li yıllarda Türkiye’nin batı ve güney kıyılarının turizm açısından yatırıma açılmasıyla Amasra turizmi sendeler. Amasra bu dönemde geçimini kömürden sağlanmaya başlar. Amasra’ya civar köylerden ve kasabalardan göç olur. Bu sefer Amasra toprağı arkeolojik kazılar için değil ekmek parası için kazılır.

1986 yılında ilçe olan Amasra için turizm açısından yeni bir dönem daha başlamaktadır. Almanya’nın ünlü magazin dergisi Stern’ in ocak sayısında Amasra’nın fotoğraflarını yayımlaması Amasra’nın ününü uluslar arası alana taşıdı.

Amasra’ya gelen yerli – yabancı arkeologlar, akademisyenler Amasra’daki Roma, Bizans, Cenova ve Osmanlılardan kalan tarihi eserleri, müzedeki arkeolojik ve etnografik kaynakları inceleyerek izlenimlerinin makaleleri aracılığı ile aktardılar. Böylece Amasra’nın sadece denize girilen, park ve lokantalarında vakit geçirilen bir yer değil, aynı zamanda 3000 yıllık bir tarihin izini taşıdığı anlaşıldı.

1990’lı ve 2000’li yıllarda Amasra yalnızca yaz turizminin değil, hafta sonu kültür turları ve okul turlarının da mekânıdır. Son yıllarda ev pansiyonculuğunun yanında yeni inşa edilen otellerle yatak kapasitesi ve hizmet kalitesi de arttırılmıştır. Hediyelik eşyaların ve el işlerinin satıldığı “ Çekiciler Çarşısı” ile canlı bir ticari hayat vardır. Bayramlar, hafta sonları Amasra’nın nüfusunu 3 – 4 katına çıkarmaktadır.

Amasra’nın tarihi ve doğal güzellikleri yanında “Gönderilmemiş Mektuplar” adlı sinema filmi ile “Gülbeyaz, Hayat Bilgisi, Fikrimin İnce Gülü” gibi dizi filmlerin Amasra’da çekilmesi ile Akademi Türkiye Şarkı Yarışması’nda birinci olan Barış Akarsu’ nun da Amasralı olması ilçenin tanıtımına katkı sağlamıştır.

Bugün, teknolojinin ve hızlı yaşamın yorduğu büyük şehrin insanları için Amasra, sakinliği, çiçeklerinin kokusu, tepelerindeki ağaçlarının ve denizinin rengiyle sığınılacak huzurlu bir limandır.

AMASRA’DA TARİHİ DOKU



KUŞKAYASI YOL ANITI:

Amasra-Bartın karayolu üzerinde, Amasra’ya 4 km. uzaklıktaki Kuşkayası Yol Anıtı Roma İmparatoru Claudius Cermonious zamanında Bitinya Valisi Galius Julius Aquilla tarafından yaptırılmıştır. (M.S.41–54) Yufka kabartma tekniği ile kayalara oyulmuş kral heykeli ve Roma hâkimiyetinin sembolü olan kartal figürü ve iki kitabesi bulunmaktadır. Heykellerin baş kısmı tahrip edilmiştir. Anadolu’da bulunan tek yol anıtı olma özelliği taşıyan eser Roma egemenliğinin sembolü ve ulusların barış ve dostluğunu simgeleyen önemli bir eserdir.

BEDESTEN:

bedesten1.jpg
bedesten2.jpg


Amasra’nın güneyinde yer alan muhtemelen Roma Eyalet Meclisi Sarayı olarak yapılan eser daha sonraki dönemlerde Pazaryeri olarak kullanılmıştır. Beş tane sahnıyla büyük bir yapı olan ve halk arasında Bedesten olarak adlandırılan yapının bir kısmı günümüze dek varlığını sürdürebilmiştir.

ANTİK TİYATRO:

Aya Yorgi tepesinin güney yamacındadır.19. yüzyılın sonlarına kadar oldukça iyi bir durumda olduğu tespit edilen yapının gerek yol yapım çalışmaları gerekse kişiler tarafından tahrip edilmesi ile sahne ve kavea bölümleri tamamen yok olmuştur. Bugün mezarlığın yer aldığı tiyatro alanında giriş nişlerinin varlığı tiyatronun geçmişteki görkemi hakkında bilgi vermektedir.

KEMERDERE KÖPRÜSÜ:

Roma İmparatoru Cladius döneminde (M.S.41–54) yapılan tek gözlü Roma köprüsüdür. Amara’yı Bartın’a bağlayan Roma yol ağının bir parçası olup, Amasra’ya 3 km. uzaklıktaki Cevizlik mevkiindedir. Halk arasında Roma Köprüsü olarak bilinen eserin ayaklarında silikte olsa Romalılarla Pontus’luların savaşlarını anlatan kabartmalar mevcuttur.

CENOVA ŞATOSU:


cenova.jpg


Kalenin, iç kale olarak bilinen kesimidir. Cenovalıların bir saray haline getirdiği kale içine, Büyükliman tarafından basamaklı kaldırımlarla ulaşılan Cenova armalı ana kapıdan, kale içinde de yüksek bir burçla korunmaya alınmış şato kapısından girilmektedir. Kapıdaki armalarda Amasra’da egemen olmuş Cenova ailelerinin armaları bulunmaktadır.

AMASRA KALESİ:

kale1.jpg
kale2.jpg


Bizans dönemine ait olan kale, iki ana bölümden oluşur. Kemere Köprü ile birbirine bağlanan Zindan Kalesinin kara surlarının uzunluğu 600 metredir. Boztepe adasındaki Sormagir Kalesinin kuzey ve güney surları ise 300 metredir. Kalenin kuzeydoğu kesiminde Büyükliman Kapısı, batısında Küçükliman Kapısı, güneyinde Zindan Kapısı bulunmaktadır.

EDHEM AĞA KONAĞI:

ethem20aga.jpg


Edhem Ağa, Karadağ’dan Amasra’ya gelerek 1864’te Tarlaağzı köyünde kömür ocağı açmıştır. Küçük Liman karşısındaki arsaya üç katlı olarak, Türk Ampiri denilen tarzda yapılan Taş binanın kemerli dış kapısından ön taşlığa buradan basık kemerli cümle kapısından giriş katına girilmektedir. Bu katta, taşlık denen geniş hol, mutfak, hamam ve yemek odası vardır. Ahşap merdivenle çıkılan orta ve üst katta (L) biçiminde birer sofa ile dörder oda, tuvalet ve abdestlik bölümleri vardır. Amasra’da günümüze kadar gelen en güzel yapılardan biri olan Edhem Ağa Konağı, Karadağ Prensi Nikola’nın Kotor’daki köşkünden esinlenerek yapılmıştır.

KÜÇÜK KİLİSE (ŞAPEL):

sapel1.jpg
sapel2.jpg


Amasra Kalesi içinde 9. yüzyılda yapılan eski bir Şapel’dir.15. yüzyılda mescide dönüştürülmüş ve 1930 yılında ibadete kapatılmıştır. Tuğla-taş örgü sistemi ile yapılan eser 2002 yılında yapılan restorasyon sonrasında kültür ve sanat evi olarak kullanılmaktadır.

FATİH CAMİSİ:

fatih20camisi.jpg


9. Yüzyılda Amasra Kalesi içinde yapılmış bir Bizans kilisesidir. Amasra’nın Fatih tarafından fethinden sonra camiye dönüştürülmüştür. İlk cemaat bölümü ve Ambon çıkıntısı yapıya sonradan eklenmiştir. Cami dönem dönem onarım geçirmiştir.

HORHOR DERE TÜNELİ:

M.S. 111–113 yılları arasında Genç Pilinius tarafından yaptırılmıştır. Dere tıkanmalar ve çökmeler sonucunda yatağını değiştirmiştir. Günümüzde dere suları tünel dışında bir yataktan akmaktadır.

KEMERE KÖPRÜSÜ:

kemere-1.jpg


Amasra`daki Sormagir mahallesi ile Boztepe - Zindan Mahallesini birbirine bağlayan köprüdür eski zamanlarda köprünün altı çakıl taşları ile kaplı idi Amasra deniz temizliğinde köprünün altından deniz akımı sağlanmıştır köprüye ulaşım iki ayrı ufak geçit den geçilerek sağlanmaktadır köprü Roma döneminde yapılmıştır, köprü kenarları toprak kayması nedeni ile günümüzde restore edilmiştir.

TOPRAKALTI GALERİLERİ:

Tomaşkuşu çevresinde en önemli bölümü bulunan galerilerin Roma dönemine ait olduğu, Bedesten ile benzeşen yapı tekniklerinden yola çıkılarak düşünülmektedir.17 metrelik bir ana galeri ve bağlantıları bulunmaktadır. Üstü blok taşlarla kapatılmıştır.

OYMA MAĞARALAR:

Büyük Tepenin doğuya ve batıya bakan yamaçlarında, oval birer ağızdan girilen kare planlı iki mağara vardır.8. yüzyıl sonlarında Georgius’un inzivaya çekildiği yer olarak bilinir. Batı mağarasında bir doğu mağarasında ise iki oyma sedir vardır. Batı mağarasının altında küçük bir kilisenin temelleri ve sutunu bulunmaktadır.

AKROPOL:

Bedesten’in güneybatısındaki yükselti Akropol olarak bilinir. Bu tepeyi kuşatan surlardan ancak bir bölümü ayaktadır. Üzerinde ise eski temel kalıntıları ve mezar çukurları ortaya çıkarılmıştır.

DİREKLİ KAYA:

direkli.jpg


Küçük Limanın doğusunda bulunan Direkli Kaya, koyun içindeki kaya üzerine örme sütunlarla3 yapılmış 7 metre yüksekliğinde yapıdır. Direkli Kaya’da denizle bağlantılı kare biçiminde bir havuz, kayaya oyulmuş basamaklar ve mermerden bir iskele görülür. Halk arasında buradaki havuz Amastris’in hamamı olarak bilinir.

OSMANLI HAMAMI:

17. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Soğukluk, ılıklık, üç kurnalı yıkanma yeri bir orta kubbe ile iki yarım kubbe ile örtülüdür. Dört köşesinde görülen biye’ler Anadolu Beylikleri Döneminin tipik mimari özelliklerini taşımaktadır.

KAYMAKAMLIK EVİ:

1884 yılında Bolu mutasarrıfı İsmail Kemal Bey tarafından Kaleiçinde İptidai Mektep olarak yaptırılmıştır. Günümüzde kaymakamlık lojmanı olarak kullanılan eser görülmeye değer mimari özellikler taşır.

AMASRA MÜZESİ:

muze.jpg


Amasra’da ilk müze 1955 yılında belediye binasının küçük bir odasında faaliyete geçirilmiştir. 1969 yılında eski ilkokul binasına taşınmıştır. Zamanla yeni bir müze ihtiyacının doğmasıyla, 1884’te Bolu kaymakamı İsmail Kemal Bey tarafından başlanan, fakat yarım kalan Bahriye mektebi 1975 yılında bakanlık tarafından satın alınarak tamamlanmış ve 30.01.1982 tarihinde Amasra Müzesi faaliyete geçirilmiştir. 2 Arkeolojik, 2 Etnografik olmak üzere 4 teşhir salonu bulunmaktadır.

1 No.lu Arkeolojik Eser Salonu: Helenistik, Roma ve Bizans Dönemine ait küçük eserler sergilenmektedir. Mezarlarda bulunan gözyaşı şişeleri, altın ve bronz süs eşyaları, pişmiş toprak, testilerin yanı sıra yine aynı çağlara ait haçlar, kandiller, kaplar, bronz heykelcikler, altın, gümüş ve bronz sikkeler sergilenmektedir.

2 No.lu Arkeolojik Eser Salonu: Roma Dönemine ait mermer eserler bulunmaktadır. Heykeller ve bir mezar steli sergilenmektedir.

1 No.lu Etnografik Eser Salonu: Osmanlı dönemine ait bakır mutfak kapları, silahlar, yazım takımları, şamdanlar, Kuran-ı Kerimler, mühürler, seramikler ve yüzüklerin yanı sıra Amasra yöresine özgü ağaç çekicilik sanatını tanıtan kaplar sergilenmektedir.

2 No.lu Etnografik Eser Salonu: Osmanlı dönemine ait yörenin giysileri, gümüş süs eşyaları, keseler, yatak ve yastık örtüleri sergilenmektedir. Ayrıca koridorda heykel başları,çeşitli heykelcikler,sunak ve steller ile Roma ve Bizans Dönemlerine ait sütun başlıklarının yanı sıra İmparator Hadrianus’a ait bir heykel sergilenmektedir.

Müzenin bahçesinde de Helenistik, Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemine ait taş eserler sergilenmektedir.


DOĞAL GÜZELLİKLER



GÜRCÜOLUK MAĞARASI:


gurcuoluk1.jpg
gurcuoluk2.jpg


Amasra’nın Karakaçak Köyü Gürcüoluk mevkiinde bulunan, 17 bin yıllık olduğu tahmin edilen 56 odalı, 2500 metre karelik bir doğa harikasıdır. Mağaraya köyün içinden bir patika ile ulaşılmaktadır.5 m. Genişliğinde 3 m. Yüksekliğinde bir girişi bulunan mağarada odalar birbiri ile bağlantılı olup genişlikleri yaklaşık 6–7 metredir. Mağaranın içinde çok sayıda sarkıt ve dikit vardır. Gri, krem ve bej renklerinde olan sarkıt ve dikitlerden bazıları sütün görünümü almıştır. Mağaranın astım hastalığına iyi geldiği söylenmektedir.

ÇAKRAZ:


cakraz.jpg


Amasra Kurucaşile karayolunun 18. km’sindedir.Çakraz doğal güzellikleri, temiz kumları ve denizi ile şirin bir tatil beldesidir.
Çakraz, Amasra’nın 16 km kuzeydoğusunda, Amasra’ya bağlı bir köydür. Son zamanlarda Turizmde önemli gelişmeler yaşamakta, Turistik tesislerin sayısı artmaktadır.Özellikle denizinin ve kumsalının temizliği, yeşil doğasıyla çekim merkezi olmaktadır.Amasra’dan yola çıktığınızda, ağaçlı ve kıvrımlı yollar, sizi önce Kaleşah-Ahatlar-İnpiri güzergahından , muhteşem çam ormanlarının arasından Bozköy’e ulaştırır.Amasra’dan sonra tekrar deniz karşılar sizi.Çakraz’a 1 km kala, sola ayrılan yol sizi yaklaşık 400 metre uzunluğundaki sahile ulaştırır.Çadır kurmaya gelenlerin uğrak yerlerinden biridir Bozköy plajı.Birde gelenler sahili temiz tutmayı becerebilseler.Yola devam edildiğinde, yol sizi Çakraz’a ulaştırır.konaklama, yeme-içme ve eğlence işletmelerini bulabilirsiniz Çakraz’da.

Kumsalda çıplak ayakla yürüyen insanlar, kulaklara aşk ezgileri fısıldayan dalgaları seyrederler.Ve deniz kabukları toplarlar sahil boyunca.Deniz Bazen şaşırtır insanları, sakinlik ve dinginliği ile…Gören de dünyanın en uslu denizi zanneder.Güneşte kumsalın parıltıları çeker insanları sahile.Temiz ve sıcak kumlarla vücutlarını örter insanlar güneşten saklanırcasına. Haziran ayına kadar hafta sonları hareketli olmasına rağmen, Haziran ayından itibaren, turistler sarar dört bir yanını.Uzak yada yakın yollardan gelenler, araçlardan inerek, renk katarlar.Kimi doğaya, kimi denize, kimi dinlenmeye, kimi sadece yeme-içmeye gelirler.Çadırlarını kaparak, kamp yapanların sayısı da epey artmıştır son zamanlarda.
Çakraz halkı, geçmişten gelen gelenekle tarım,balıkçılık ve gemicilik yapmaktadırlar.Bölge dışına çıkıp geldikçe, oradaki kültürü Çakraz’ a getirmişler, sosyolojik yapıda daha modern davranmışlardır.
Çakraz sofra kültüründe, sofralar yer sofralarıdır.Büyükçe bakır bir sini,sofra altı,kasnakla veya sofrayla kurulur.Yemekler kenara dizilerek birer birer sofraya konulur, biten yemeğin yerine sıradaki yemek konulur, herkes ortadan yemeğini yer.Yemek yiyecek olan kişiler, sininin veya sofranın etrafına diz çökerek otururlar, sininin altına serilen sofra bezini dizlerinin üstüne alırlar.Bölge halkı misafirperver ve dost canlısıdır.Kendinde olanı paylaşmayı sever.Bayramlarda hergün bir köyün bayramı olur ve gelen misafirlere yemek ikram edilerek,( 40 kat tatlı börek, yoğurtlu makarna, yaprak sarma, baklava, lokma gibi daha ne lezzetler………..) bu gelenek yaşatılmaya çalışılır.
Çakraz’da traking’e ne dersiniz?O zaman size bir çok parkur önerimiz var;Ovaköy yürüyüşü,Şeyhler sırtı-Bozköy yürüyüşü,Dede meşesi yürüyüşü ve Şelaleler-Değirmen yürüyüşü .Özellikle şelaleler muhteşem bir doğal ğüzelliktir ve gidiş geliş 2 saatlik bir zamanı kapsamaktadır. aşure bayramı…..

muhteşem koylar…..karaman, bozköy, akkonak,tarihi amasra ile paraleldir.

BOZKÖY KUMSALI:

Yeşiller arasından mavi bir dinginliğe atlamanın en kestirme yoludur. Amasra-Çakraz arasında yer alan Bozköy plajı ıssız sahillerde altın kumlar arasında temiz denizleri filmlerde görenler için gerçek bir maceradır.

AKKONAK PLAJI:

Amasra’ya 18, Çakraz’a 2 km uzakta bulunan kumsal uygun piknik ve kamp imkanları ile doğa tutkunlarının uğrak yerlerindendir.

DELİKLİ ŞİLİ:


delikli.jpg


Bir rivayete göre dönemin kralı Petrounıus’un SHILLA adında bir kızı vardır. Shılla kralın tek cocuğudur. O kadar güzledirki bir bakan bir daha bakmakta gözünü ondan alamamaktadır. Güzelliği diyardan diyara yayılmakta herkes onun güzelliğini konuşmaktadır. Gözlerini denizin maviliğinden, saçlarını güneşin sessizliğinden almaktadır.
Köyün demirci ustasının oğlu olan DELKİANUS o kadar yakışıklıdır ki kralın kızı SHILLA’yı bile kendisine aşık etmiştir. Ama kral Petrounıus bu aşka karşı çıkmakta ve kızı Shılla’nın Delkianusla beraber olmasını istememektedir.

Bunu duyan Delkianus Kralla konuşmaya karar verir ve Kral Pertounıs’in karşısına çıkar. Krala kızı Shıllayı cok sevdiğini ve aşkından yapamayacağının olmadığını söyler. Kral Delkianusun oldürülmesini istemektedir ama kızınıda çok sevdiği için bunu yapamamaktadır. Kral Petrounıs kızına bakar ve aklına bır fikir gelir. Kral Delkianus’a döner ve:
—Mademki kızımı cok seviyorsun mademki onun için yapamayacağın şey yok o zaman bana kayaların arasından su geçir ve o kayaların arasından bana güneşi göster ‘’ der.
Zavallı Delkianus böyle bir şeyi beklememektedir. Şaşkına dönen Delkıanus ne yapacağını düşünürken kral sözlerine devam eder.
-‘’Eğer bunu başarırsan sana kızım Shılla yı veririm ‘’ diyerek şart koşar. Ve Delkıanus sarayı terk eder. Ve vakit kaybetmeden babasının demirci dükkânına gider ve kendisine en keskin taşı bile kesebılen bıçaklar yapar. Kayayı bulur. Gece gündüz demeden yorulmak nedir bilmeden yemek bile yemeden kayayı kısa sürede deler ve Krala bitirdiğini söylemek için saraya koşar.Kralın karşısına çıkar ve isteğini yaptığını ve gelip görmesini ister . Kral şaşırır çünkü böyle bir şeyin olamayacağını düşünmektedir. Kral yerinden kalkar ve Delkıanus’ un aşkı uğrun yaptıkalırını görmeye gider ve gördüğünün karşısında şaşkına dönen Kral Delkıanus’un kızını çok sevdiğine inanır ve kızı SHILLA ‘ nın DELKİANUS la evlenmesine izin verir. 40 gün 40 gece düğün yapılır. Ve her fırsatta DELKIANUS ve SHILLA aşklarını ölümsüzleştirmeye buraya gelir VE mutlu mesut yaşamlarını devam etmektedirler.
Günümüzde DELİKLİ ŞİLİ adıyla bilinen köyün ismi DELKIANUS ve SHILLA isimlerinin birleşmesiyle ‘’DELKIANUS SHILLA’’ adı günümüze ‘’DELİKLİ ŞİLİ’’ adıyla taşınmaktadır. DELKIANUSUN bir aşk eseri olan Delikli Kayaya da günümüzde SEVGİ GEÇİDİ adı verilmektedir. Sevgi Geçidinden sandalla geçilmekte ve geçerken dilenen dileklerin gerçek olacağına inanılmaktadır.

GÖÇKÜNDERESİ:

Amasra’ya 22, Çakraz’a 5 km mesafedeki sakin ve sessiz dinlence yerlerinden biridir.

DEĞİRMENAĞZI:

Amasra Çakraz karayolunun 3. km’sinde Ahatlar Köyü mevkiindedir. Karadan Ahatlar köyüne gidilir ve yaklaşık 1,5 km yürüyüşten sonra Değirmenağzına ulaşılır. Ayrıca denizden motor ve sandallarla da gitmek mümkündür. Burada İnpiri deresinin kayaları aşıp denize ulaşırken oluşturduğu şelale ve gölet hoş bir manzara sunmaktadır.

BOZTEPE:


boztepe.jpg


Rüzgar, dağ havasında harmanladığı yüzlerce çiçeğin kokusuyla başımızı döndürüyor sanki. Rüzgarın, börtü böceğin, martıların sesini dinleseniz.
Bir şairin dizelerine; bir ressamın fırçasına dökülen bir güzellik.Eşsiz bir deniz ve doğa manzarası.Yeşille mavinin muhteşem uyumu,dansı…Gökkuşağı gibi rengarenk
bir mutluluk doluyor ruhunuza; huzur buluyorsunuz.

Tepenin sonu da manzaranın başı.Görülecekse buradan görülmeli çevre ve denecekse buradan denmeli: “Ey Çeşm-i Cihan!” Buradan ufuk daha da uzak; her şey daha bir küçük. Tablonun içine sığmayan bir manzara.Her bir tarafında ayrı bir güzellik karşılıyor sizi.Tavşanlara kucak açmış Tavşan Adası, Atatürk Tepesi Görünümü, tarihi Deniz Feneri, Boztepe’yle bütünleşen Ağlayan Ağacı, teknelerle gezen insanlar, balıkçılar ve onlara çığlıklarıyla eşlik eden martılar…

Güneşin doğuşu bir başka; batışı bir başka güzellik.Gece yıldızlara uzanacak, dokunacak gibi eller; denizi saran yakamoz ve hayaller içinde kaybolup gitmek boşlukta…Ressamları büyüleyecek bir manzara, renk cümbüşü; şairlere ilham olacak bir güzellik; hoş seda…Amasra…Boztepe…

AĞLAYAN AĞAÇ:


aglayanagac.jpg


Ağlayan Ağaç Amasra Boztepe’de bulunmaktadır. Buradaki çay bahçesine ismini vermiştir. Ağlayan ağaç, denizden ve rutubetten aldığı nemi bünyesinde toplayarak yılda 3 veya 5 defa İlkbaharda Nisan ve Mayıs aylarında bu olayı gerçekleştirmektedir. Ağaç ağlamasını aldığı nemden dolayı yapraklarından çiselemesi, damlaması şeklinde yapmaktadır. Ağacın adı Selvi ağacıdır. Yaşının 300-350 yaş arası olduğu tahmin edilmektedir.

Ağlayan Ağaç Çay Bahçesi’nde nefis çaylarınızı, kahvenizi yudumlarken müthiş bir doğayla, manzarayla baş başa olma imkanına sahipsiniz. Ayrıca kahvaltı için ideal bir mekan.Balık ekmeğinin tadına bakmayı da unutmamak lazım.”Anlatılmaz yaşanır.” derler ya yaşanılası bir an için görülmesi,gidilmesi gereken bir mekandır.

AMASRA MENDİREĞİ:

Günün ilk ışıklarının Amasra limanındaki yansımalarını ya da gün batımının tatlı kızıllığını en güzel izleyebileceğiniz yerlerden biridir. Mendirekte deniz ve yosun kokuları arasında yapılacak sabah yürüyüşleri insanlara müthiş bir yenilenme duygusu yaşatır. Amasra halkının da günlük stresten uzaklaşmak için gezindiği bir huzur yoludur.

BAKACAK MEVKİİ:


bakacak.jpg


Amasra-Bartın yolunun 4. km’sinde Bakacak tepesi üzerindedir. Amasra’nın tüm doğal ve tarihi güzelliklerini gözler önüne serer. Amasra’ya ilk kez gelenlerin durup, tüm şehri hayranlıkla izledikleri noktadır. Aynı zamanda Amasra’yı fetheden Fatih Sultan Mehmet’in gördüğü manzara karşısında Lalasına dönerek “Lala, Lala Çeşmi Cihan bu mu ola?” dediğiyer olarak bilinir.

ÇEKİCİLER ÇARŞISI:


cekiciler.jpg


Amasra’ya özgü tahta işçiliğinin nadide ürünlerinin, tel kırmaların, el dokumalarının ve daha pek çok el emeği göz nurunun satıldığı, Amasra’dan bir hatıra götürmek isteyenlerin değişik ürünler alabildikleri sıra dükkânların dizildiği bir sokaktır.

GALLA PAZARI:

Adını kendi yetiştirdiği ürünleri satan kadınlardan almıştır. Kadınlar, bahçelerinde yetiştirdikleri her türlü sebze ve meyve yanında taze süt, peynir ve tereyağı çeşitlerini özellikle organik tarım ürünlerine meraklı konuklara sunmaktadırlar. Salı ve Cuma günleri kurulan pazarın yaklaşık iki yüz yıllık bir geçmişi vardır.



ALTERNATİF TURİZM ETKİNLİKLERİ



YELKEN TURİZMİ:


yelken1.jpg


Amasra ve cevre koylar uygun rüzgârlarıyla hoş bir yelken parkurudur. Amasra Yelken Kulübü bu yönde gençlerinde eğitildiği, yelken aktivitelerine ev sahipliği yapan önemli bir merkezdir. Yelken Kulübünde sörf, optimist,4.20 ve pirat sınıfı yelkenliler turistlerin de kullanımına açıktır.

YAT TURİZMİ:


yat1.jpg


Amasra yatların ve teknelerin güvenle barınabilecekleri ve her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir limandır. Ayrıca Amasra limanı Karadeniz Yat Rallisine (KAYRA) ev sahipliği yapmaktadır.

TREKKİNG (DOĞA YÜRÜYÜŞLERİ):

Amasra’da kuş sesleri arasında, Karadeniz’in yeşilinin doğal büyüsü içinde yapacağınız yürüyüşlerle ruhunuzu dinlendirebilirsiniz. Bu yönde turistlerinde en çok rağbet gösterdikleri parkurlar:
-Bedesten-Amasra-Kaleşah Tepesi, Kuşkayası Anıtı-Cevizlik vadisi ( ortalama 5 km.-3 saat)
-Çakraz-Karakaçak Köyü-Kuyupınar-Gürcüoluk Mağarası (ortalama 4 km.-2.5 saat)
-Amasra-Değirmenağzı-İnpiri Köyü ( ortalama 4 km.-2.5 saat)

AV TURİZMİ:

Amasra ve çevresi kara ve deniz avcılığı bakımından da önemli bir potansiyele sahiptir. Yaban hayatı ile ilgilenenlere hem kara hem de deniz avcılığı yönünden fırsatlar sunmaktadır. Bölgede mevsimine göre ördek, kaz, bıldırcın, çulluk, toy, bakal, geyik, yavşan, yaban domuzu ve yaban keçisi gibi av hayvanları bulunmaktadır.

BALIKÇILIK:


balikcilik.jpg


Deniz avcılığında, yine mevsimine göre olta balıkçılığı ile istavrit, mezgit, kefal, palamut, lüfer, zargan, karagöz, iskorpit avlanır. Aralık-Şubat aylarında hamsi, kefal; Mart-Mayıs aylarında kalkan, kefal, barbunya; Haziran-Ağustos aylarında mezgit, iskorpit, istavrit; Eylül-Kasım aylarında palamut, lüfer, çinekop, zargan avlamak mümkündür. Amasra hem profesyonel hem de amatör balıkçılık için dört mevsim av alanıdır.

SU ALTI DALIŞ TURİZMİ:

Su altı keşifleri için batıklar ve su altı mağaraları gibi ideal alanlar bulunmasına rağmen henüz bu alanda gerekli tanıtımlar yapılarak bu fırsatlar meraklılarına duyurulamamıştır. Bu açıdan el değmemiş bir hazine olan Amasra ve çevresinde özellikle Tarlaağzı ve Çakraz civarında son derece güzel dalış alanları bulunmaktadır.

KUŞ GÖZLEMCİLİĞİ:

Amasra’da çeşitli balıkçıl kuşlar yanında kış aylarında Amasra limanlarına gelen kuğuların dansını izlemekte ayrı bir keyiftir.

MAĞARA TURİZMİ:

Amasra ve çevresinde başta Gürcüoluk olmak üzere görülmeye değer mağaralar vardır. Günübirlik turlarla, doğal yaşamın içinde yer alan bu mağaralara ulaşılabilir.

EKO TURİZM:

Amasra ve çevresindeki dağlar değişik bitki örtüsü ile ekolojik araştırmaların ve meraklıların ilgisini çekmektedir. Özellikle son yıllarda ülkemizin önde gelen üniversiteleri ve bilim adamları yöremizde bilimsel çalışmalar yapmaktadırlar.

GÖÇKÜNDEMİRCİ İZCİ EVİ:

Göçkündemirci Köyünde bulunan eski ilkokul binası tadilatı yapılarak 2001 yılından itibaren Göçkündemirci İzci Evine dönüştürülmüştür. İlk başlarda Köksal Toptan İlköğretim Okulu bünyesinde bir binaymış gibi bulunan İzci Evi 2004 Yılı yaz aylarından itibaren İl İzci Kurulu tarafından devralınarak tüm yetki ve sorumluluğu bu tarihten itibaren Bartın İl İzci Kurulu’ndadır.

İzci evi 3 ana bina 1 WC binası olmak üzere toplam 4 binadan oluşmakta. Ana binalardan ikisi eski lojman binaları olup içerilerinde her birinde 3 oda yatakhane olarak kullanılmakta,1 WC ve 2 adet duştan oluşmakta,Eski okul binası olarak kullanılan binanın bir bölümü mutfak,diğer bölümlerden biri oturma salonu diğer bölümde içerisinde ranzaların bulunduğu yatakhaneolarak kullanılmaktadır. İzci Evi’nin bulunduğu alan tamamıyla tel ile çevrili olup bahçesinde çadır kurulabilecek geniş alanlar da mevcuttur.
 
Üst