Colinmccay
Yönetici
- 27 Haz 2009
- 6,997
- 11,632

İLÇENİN KONUMU
1. Afşin - K.Maraş Mesafesi : 150 km.
2. K.Maraş İlinin Kuzeyindedir
3. Doğusunda Elbistan İlçesi, Batısında Kayseri İlinin Sarız İlçesi, Güneyinde Göksun İlçesi ve Kuzeyinde de Sivas İlinin Gürün İlçesi bulunmaktadır.
4. İlçenin rakımı : 1.230 metre.
YÜZÖLÇÜMÜ VE ARAZİ DAĞILIMI
1. İlçenin Yüzölçümü :1.387 Kilometrekare
2. Toplam İl yüzölçümündeki payı : % 9.68
3. Tarım arazisi : 63.695 hektar
4. Bağ-bahçe : 1.540 hektar
5. Çayır Mera : 14.860 hektar
6. Orman-Fundalık : 167.509 hektar
İKLİM VE METEOROLOJİK GÖSTERGELER
1. Karasal iklim hakim. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır.
2. İlimizin diğer yerleşim yerlerine göre "yayla iklimi" mevcuttur.
DAĞLAR, OVALAR, AKARSULAR VE GÖLLER
* Su kaynakları açısından yeterli su mevcut değildir. Arazi yapısı düzgün bir yapıya sahip, toprak verimsiz ıslah edilmesi gerekiyor.
* Mera sahaları geniş olmasına rağmen; bitki deseni yönünden zayıftır.
* En yüksek yer :Ören tepesi 1935 metre
* İlçenin sınırları içinden Ceyhan nehri geçmektedir. Bu nehrin iki kolu olan, Hurman ve Göksun çayları geçer. Hurman çayı kuzey- batıdan güney- doğu istikametine, Göksun Çayı ise batıdan güneydoğu istikametine akmaktadır.
Tarihçesi

Afşin’in MÖ.4000 yıllarına kadar inen bir tarihi olduğu, yörede yapılan Prof.Dr.Kılıç Kökten’in yapmış olduğu kazı ve araştırmalardan anlaşılmaktadır. Bugünkü ilçe merkezinin 20 km. kuzeyinde Tanır Köyü’nde eski bir yerleşimin izleri ile karşılaşılmıştır. Hitit, Asur, Pers, Makedonya, Roma ve Bizanslılar yöreye egemen olmuşlar, zaman zaman da Arap akınlarına uğramıştır. Roma döneminden su yolları, duvar kalıntıları Tanır Köyü’nde günümüze kadar gelebilen eserlerdir. İlçeye 35 km. uzaklıktaki Kaşanlı Köyü’nde bulunan kaya kabartması ve şapel Bizans döneminden kalmadır. Roma ve Bizans dönemlerinde Arabisus ismi ile tanınan Afşin’e Selçuklular yerleşmiş ve günümüze ulaşan bazı yapıları da bunu kanıtlamaktadır. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferi sırasında 1514’te, Dulkadiroğulları beyliğini ortadan kaldırmasından sonra 1515’te Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı döneminde Efsus ismi ile tanınmıştır.
I.Dünya Savaşı sırasında önce İngilizlerin, ardından da Fransızların işgaline uğramıştır. Yerel milis teşkilatı Fransızlarla ve onların yanında yer alan Ermenilere karşı savaşmıştır. Lozan Antlaşmasından sonra, Fransızlar burasını terk etmişlerdir. Cumhuriyet döneminde Elbistan’a bağlı bir bucak olan Afşin 1944’te ilçe konumuna getirilmiştir.
İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler; Hurman Kalesi,Tilavşin Kalesi,Eshab-ı Kehf Külliyesi ile Danişmentlilerden Pir Alioğlu Muhammet’in yaptırdığı Ulu Cami (1570), Dedebaba Türbesi önemli tarihi eserlerdir.
Hurman Kalesi

Kahramanmaraş Afşin ilçesi Marabız Köyü’nde sarp bir kayalık üzerinde Hurman Kalesi bulunmaktadır. Bu kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Kalenin kitabesi de günümüze ulaşamamıştır. Büyük olasılıkla Hurman Kalesi Bizans döneminde yapılmıştır.
Kale moloz ve kesme taştan yapılmış, 10-15 m. yüksekliğinde surlardan meydana gelmiştir. Ayrıca bu surlar sekiz yuvarlak burçla güçlendirilmiştir. Kalenin girişi batı cephesinde olup, avlusunda kilise, su ve erzak depoları da bulunmaktadır.
Kale günümüze oldukça harap bir durumda gelmiştir.
Kız Kalesi
Kahramanmaraş Elbistan ilçesi Kaleköyü’nde yüksek bir tepe üzerinde kurulan kalenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Kız Kalesi isminin buraya veriliş nedeni de bilinmemektedir.
Günümüze gelebilen kalıntılarından kalenin moloz ve kesme taşlardan iki ayrı bölüm halinde yapıldığı anlaşılmaktadır. İki ayrı burçtan meydana gelen ana mekan içerisinde, duvarlardaki deliklerden bu burçların ahşap katlarla birbirlerinden ayrıldığı anlaşılmaktadır.
Eshab-ı Kehf Külliyesi

Kahramanmaraş Afşin ilçesinin 6 km. kuzeybatısında, kayalık bir arazide Eshab-ı Kehf ismi ile tanınan mağaranın çevresinde, cami, ribat ve kervansaraydan (han) oluşan yapı topluluğu bulunmaktadır. Bu yapı topluluğunu, burada görevli olan Emir Nusreteddin Hasan bin Abdullah 1204-1234 yılında yaptırmıştır.
Maraş Emiri olan Nusreteddin Hasan bin Abdullah, Sultan Alaaddin Keykubat (1220-1237) tarafından 1234 yılında öldürülmüştür. Yapı topluluğunun kesin tarihini veren bir kitabe günümüze gelememiştir. Bununla beraber ribatın 1215’te, caminin onarımının da 1232 yılında yapıldığı sanılmaktadır. Bunlara dayanılarak hanın da diğerlerinden ayrı olarak 1232-1234 yıllarında yapıldığı düşünülmektedir.
Eshab-ı Kehf Mağarası’nın önünde bulunan cami Bizans kilisesinden dönüştürülmüştür. Caminin önünde biri küçük kubbeli, diğerleri de tonozlu bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Ancak yapılan onarımlar sonucunda caminin yapısı büyük ölçüde değişmiştir. Bununla beraber orijinalliğini koruyan mihrap ve mihrap önü kubbesi tuğladan kemer tonozlarla birleştirilmiş ve Selçuklu Ulu Cami geleneğini burada sürdürmüştür.
Ribatın bir bölümü kayalara oyulmuş iki katlı bir yapı konumundadır. Alt katı keme taştan üzeri de tuğladan yapılmıştır. Ribata güney yönündeki oldukça görkemli bir taç kapıdan girilmektedir. Dışarıya doğru taşkın olan dikdörtgen çerçeveli bu taç kapı iç içe geçmiş iki bordürle çevrilmiştir. Bu bordürde mukarnaslar, yıldızlar, bitkisel ve geometrik motiflere yer verilmiştir. Girişten uzun bir koridora buradan üç kemerle açılan bir salona geçilmektedir. Salonda birbirlerine kemerlerle bağlanmış bir mescit ve bir de eyvan bulunmaktadır. Girişin solunda, yan tarafta dört oda ve bir de koridoru olan bir eyvan daha bulunmaktadır. Girişin sağındaki basamaklardan beşik tonozlu bir yer altı mağarasına inilmektedir. Dulkadiroğullarının buraya eklemiş oldukları bölümler yıkılmış ve günümüze gelememiştir.

Külliyenin araziye uyumlu olarak yapılan bir de kervansarayı (han) bulunmaktadır. Kuzeydoğu doğrultusunda uzanan yapı topluluğu kervan yolları üzerinde bulunmadığından bu yapının Eshab-ı Kehf’e ziyarete gelenler için yapılmış olduğu sanılmaktadır. Kervansaray, 8.00x21.00 m. ölçüsünde açık bir avlunun çevresinde sıralanmış odalardan meydana gelmiştir. Köşeler yerleştirilmiş olan eyvanlar çapraz tonozlarla örtülmüştür. Ayrıca bu yapının batısında ahır olarak yapılmış L biçiminde bir bölüm daha bulunmaktadır.
Eshab-ı Kehf Kervansarayı 1959 yılında yıkılmış ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yenilenmiştir. Bu çalışma sırasında da orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiştir.
Eshab-ı Kehf mağara arkadaşları anlamına gelmekte olup, Kuran’ın 18.suresinde Eshab-ı Kehf ile ilgili ayetler bulunmaktadır. Eshab-ı Kehf hakkında bir çok eser yazılmış ve içlerinden en detaylı bilgiyi devrin bilim adamlarından Taberi yazmıştır. Sonraki yıllarda bir çok bilim adamına ışık tutan bu bilgilere göre; Efsus ya da Yarpuz denilen yerde Dakyanus adında bir hükümdar halkı kendisine ve putlara tapmaya zorluyormuş. Oysa Tanrı’ya iman eden Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernûş, Debernûş, Saznûş, Kafestatyûş isimli gençler putperestlikten kaçmışlar, Dakiyanus onları yakalamaya çalışmışsa da bu gençler Nihlus isimli bir mağaraya sığınmışlardır. Bu arada bir çobana ve köpeği Kıtmir’e rastlamışlar, çoban da onlara katılmıştır. Kralın veziri mağarayı bulmuş, ancak içeriye girememiş, içeride kalsınlar diyerek mağaranın girişini duvarla ördürmüştür.
Bu gençler orada yorgunluktan uykuya dalmışlar ve 309 yıl uyumuşlardır. Uyandıklarında acıkmışlar ve içlerinden Yemliha’yı şehre ekmek almak üzere göndermişlerdir.Ancak Yemliha Dakianus zamanından kalma parayı fırıncıya verince halk ondan şüphelenmiş ve onu mahkemeye çıkarmışlar. Yemliha mahkemede olup biteni anlatmış, uzun süre uyuduklarını söylemiş ve onları mağaranın önüne getirmiştir. Bundan sonra arkadaşlarının korkacağını söyleyerek içeriye girmiş ve bu gençler bir anda yok olmuşlardır.
Eshab-ı Kehf olayı Kuran’da ve diğer din kitaplarında yeniden dirilme inancının delilleri arasında gösterilmektedir.
Eshab-ı Kehf ile ilgili mağara ve inanışlar Anadolu’nun bazı yerlerinde bulunmaktadır. Bunların başında Ephesos’daki Eshab-ı Kehf mağarası ile Diyarbakır Lice’de ve Tarsus’ta da bulunmaktadır.
Alıntıdır. bakunin tarafından düzenlenmiştir.