Colinmccay
Yönetici
- 27 Haz 2009
- 6,997
- 11,684
Adana deyince, aklımıza pek çok şey gelebilir. Sanatçısından kebapçısına, pamuğundan şalgamına, sarı sıcağından, portakalına kadar her şey…
Bu güzel şehir o kadar çok sanatçı yetiştirmiştir ki, saymakla bitmez. Burada konumuz sanatçılar değil de yemekler olduğu için, daha çok yemeklerinden bahsedeceğim.
Oto gardan çıkıp şehir merkezine doğru aracınız ilerlerken, bu bir bahar sabahı ise burnunuza mis gibi portakal çiçekleri kokusu dolarken ilerledikçe, daha ilginci ciğer kebabı kokusuna karışır bu güzelim çiçek kokuları. Bu özelliği başka hiçbir şehirde bulamazsınız. Hiçbir şehirde sabah sabah ciğer kebabı yiyemezsiniz de göremezsiniz de. Midenize güveniyorsanız bunları sabah sabah yiyebilirsiniz. Sabahın köründe ciğer kebabı yenir mi hiç demeyin.Bu iş artık burada bir gelenek halini almıştır. Her köşe başında bir kebapçı tezgahı vardır. Özellikle arasta denilen tarihi kazancılar çarşısında yer bulmak bir marifettir. Canı istemeyeni bile yükselen kebap dumanları bir anda sarar sarmalar. Öyle her ciğeri de pişirmezler ciğerci ustaları. Erkek koyun ciğeri olacak, lekesiz olacak rengi parlak olacak güvenilir kasaplardan alınacak. Yoksa müşterilerini kaybedeceklerini bilirler. Yani hile yok !!
Ciğer kebabı dışında şırdan dolmasına da düşkündür Adana’lı. Burada yaşayıp da şırdan dolması sevmeyen hemen hemen yok gibidir. Akşam saatleri yine sokak aralarındaki tezgahlarında, renkli ışıkların altında o güzelim baharat kokuları arasında pişen bu zahmetli ve zor yemekten mutlaka tadılır. Mutlaka o küçücük alçak taburelerde, önlerindeki küçücük masalarda zar zor oturulur. Garsonlar lüks lokantalarda çalışan garson edasıyla ciddi bir şekilde işini en iyi şekilde yapmaya çalışarak hizmet verirler. Yerel radyolarda buraların reklam cıngılları bile halk arasında espri konusu olmuştur. “şırdancı Cemil Usta, giderken solda… dönerken sağda” diye espriler kulaktan kulağa yayılır durur.
Yine zor ve zahmetli yemeklerden biri de bumbar (mumbar) dolmasıdır. Oldukça zahmetli bu yemeğe evlerde veya lokantalarda pişerken hayır diyecek bir kimseyi düşünemiyorum bile.
Bumbarın temizlenmesi ayrı bir özen ister. Saatlerce akan suyun altında yıkanır, temizlenir, ters çevrilir, tuzla ovulur, nar ekşisi ve limon içinde bir gece bekletilir. Ertesi gün yine yıkanır. Soğan, pirinç, baharatlarla doldurulur. İyice piştikten sonra afiyetle yenir. Bunun yanında mutlaka işkembe ve kırkkat dolması yapılır. Bu yemekler bir şölen havasında yenir. Yanında olmazsa olmazlarından şalgam suyu ve turşu mutlaka servise sunulur.
Bu zor yemeklerden sonra Adana’nın kral yemeği Adana kebabını anlatmadan geçmek bu şehre saygısızlık olur. En lüks lokantasından en sıradan sokak tezgahlarına kadar servis aynıdır. Hepsinde de masalar, üzerine konan salatalardan yeşilliklerden renk renk çiçek bahçesine döner. Sumaklı soğan salatasından, közde pişirilmiş üzeri nar ekşisiyle süslenmiş soğan salatasına, ezme salatadan çoban salatasına, turplardan nanelere, maydanozlara kadar ne ararsanız vardır bu masalarda. Bir de metrelerce uzunluktaki pideleri... Kebaplar gelmeden mideniz bayramını yapmış kendini bir güzel doyurmuştur bile. Sıra kebaplara geldiğinde de artık son nokta konulmuştur. Tabakta pişmiş domatesler, biberlerle servis edilen kebaba artık diyecek söz bulamıyorum. Tok insanı bile çileden çıkarır.
Sözün özü, bu kadar sıcak bir memlekette bu kadar ağır yemekler nasıl yeniyor diye merak ediyorsanız, sorunun cevabını bulmak için gelip burada yiyeceksiniz…
Bu güzel şehir o kadar çok sanatçı yetiştirmiştir ki, saymakla bitmez. Burada konumuz sanatçılar değil de yemekler olduğu için, daha çok yemeklerinden bahsedeceğim.
Oto gardan çıkıp şehir merkezine doğru aracınız ilerlerken, bu bir bahar sabahı ise burnunuza mis gibi portakal çiçekleri kokusu dolarken ilerledikçe, daha ilginci ciğer kebabı kokusuna karışır bu güzelim çiçek kokuları. Bu özelliği başka hiçbir şehirde bulamazsınız. Hiçbir şehirde sabah sabah ciğer kebabı yiyemezsiniz de göremezsiniz de. Midenize güveniyorsanız bunları sabah sabah yiyebilirsiniz. Sabahın köründe ciğer kebabı yenir mi hiç demeyin.Bu iş artık burada bir gelenek halini almıştır. Her köşe başında bir kebapçı tezgahı vardır. Özellikle arasta denilen tarihi kazancılar çarşısında yer bulmak bir marifettir. Canı istemeyeni bile yükselen kebap dumanları bir anda sarar sarmalar. Öyle her ciğeri de pişirmezler ciğerci ustaları. Erkek koyun ciğeri olacak, lekesiz olacak rengi parlak olacak güvenilir kasaplardan alınacak. Yoksa müşterilerini kaybedeceklerini bilirler. Yani hile yok !!
Ciğer kebabı dışında şırdan dolmasına da düşkündür Adana’lı. Burada yaşayıp da şırdan dolması sevmeyen hemen hemen yok gibidir. Akşam saatleri yine sokak aralarındaki tezgahlarında, renkli ışıkların altında o güzelim baharat kokuları arasında pişen bu zahmetli ve zor yemekten mutlaka tadılır. Mutlaka o küçücük alçak taburelerde, önlerindeki küçücük masalarda zar zor oturulur. Garsonlar lüks lokantalarda çalışan garson edasıyla ciddi bir şekilde işini en iyi şekilde yapmaya çalışarak hizmet verirler. Yerel radyolarda buraların reklam cıngılları bile halk arasında espri konusu olmuştur. “şırdancı Cemil Usta, giderken solda… dönerken sağda” diye espriler kulaktan kulağa yayılır durur.

Yine zor ve zahmetli yemeklerden biri de bumbar (mumbar) dolmasıdır. Oldukça zahmetli bu yemeğe evlerde veya lokantalarda pişerken hayır diyecek bir kimseyi düşünemiyorum bile.
Bumbarın temizlenmesi ayrı bir özen ister. Saatlerce akan suyun altında yıkanır, temizlenir, ters çevrilir, tuzla ovulur, nar ekşisi ve limon içinde bir gece bekletilir. Ertesi gün yine yıkanır. Soğan, pirinç, baharatlarla doldurulur. İyice piştikten sonra afiyetle yenir. Bunun yanında mutlaka işkembe ve kırkkat dolması yapılır. Bu yemekler bir şölen havasında yenir. Yanında olmazsa olmazlarından şalgam suyu ve turşu mutlaka servise sunulur.

Bu zor yemeklerden sonra Adana’nın kral yemeği Adana kebabını anlatmadan geçmek bu şehre saygısızlık olur. En lüks lokantasından en sıradan sokak tezgahlarına kadar servis aynıdır. Hepsinde de masalar, üzerine konan salatalardan yeşilliklerden renk renk çiçek bahçesine döner. Sumaklı soğan salatasından, közde pişirilmiş üzeri nar ekşisiyle süslenmiş soğan salatasına, ezme salatadan çoban salatasına, turplardan nanelere, maydanozlara kadar ne ararsanız vardır bu masalarda. Bir de metrelerce uzunluktaki pideleri... Kebaplar gelmeden mideniz bayramını yapmış kendini bir güzel doyurmuştur bile. Sıra kebaplara geldiğinde de artık son nokta konulmuştur. Tabakta pişmiş domatesler, biberlerle servis edilen kebaba artık diyecek söz bulamıyorum. Tok insanı bile çileden çıkarır.

Sözün özü, bu kadar sıcak bir memlekette bu kadar ağır yemekler nasıl yeniyor diye merak ediyorsanız, sorunun cevabını bulmak için gelip burada yiyeceksiniz…
