Manga Tarihinden Notlar

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,307
49,877
NeverLand
Manga sözcüğünün bilinen ilk kullanımı 1770'li yıllara dayanmaktadır. Ondokuzuncu yüzyıl boyunca manga sözcüğü özel olarak, üzerinde karikatürler bulunan odun bloklarını (Hyakumenso), özellikle de Hokusai Katsushika'nın (1760-1849) 1819'da yayımlanmış olan ve öğrencilerinin kullanması için kendisinin çizdiği skeç, çizim ve karikatürlerini adlandırmakta kullanılmıştır. Hokusai, çizdiği skeçleri iki Çince im'in (ideogram) ["man" (kaygısız, ilgisiz) ve "ga"(resim)] birleşiminden oluşan "Manga" sözcüğüyle tanımlamıştır.

Hokusai'nin kitabının ardından, Manga'nın gazete sayfalarına taşınması 1902 yılında ilk Japon çizgi bantı (comic strip) olan "Tagosaku To Mokubei No Tokyo Kembutsu" Rakutan Kitazawa tarafından çizilip ilk gerçek Japon gazetesi olan Jiji Shinpo'nun Pazar ekinde yayımlanmasıyla gerçekleşti (Sabin, 1991: 200). 1920'lerde yetişkinler için hazırlanan kısa politik çizgi bantlar oldukça popüler oldular. Bu yıllarda birçok alanda kültürel ve sosyal değişimler yaşanmaktaydı. Yeni bir popüler kültür ve çalışanlar sınıfı oluştu, kadın hareketleri başladı. Ekonomik eşitsizlik ve politik adaletsizlik, eleştirilerin hedef noktası oldu. Sol görüşlü manga sanatçılarına göre manga devrim demekti. Japon Manga Sanatçıları Federasyonu (Nihon Mangaka Renmei) gibi bazı bağımsız manga federasyonları kuruldu. Bazı Marxist karikatürcüler, Proletarian Artist League'in (Proloterian Geijutsu Kai) çalışan sınıfı politik ve kültürel programına katıldılar (Kinsella, 2000: 22).

1930'larda medya ve toplum oldukça etkili bir baskı ve denetime maruz kaldı. Yazarlar, sanatçılar, yayıncılar ve karikatürcülere ulusal politik hedefler baskıyla kabul ettirilmeye çalışıldı. Bazı karikatürcüler polis tarafından hapse atıldı, işkence gördü ve hattâ öldürüldü. Proletarian Artist League organizasyonun lideri olan Kobayashi Tokiji, 1933'te bir polis karakolunda polisler tarafından işkenceyle öldürüldü. 1940 yılının Ağustos ayında devlet baskısıyla bütün bağımsız karikatür ve manga sanatçıları, devlet tarafından kontrol edilen Yeni Japon Manga Birliği (Shin Nippon Manga Kyokai) adındaki tek bir resmî kurum altında toplandı. Bu birliğin üyeleri, savaş zamanı propaganda projelerine dahil edildiler. Bu birlik tarafından hazırlanmakta olan Manga dergisi, milliyetçi propaganda yapmakta, İngiliz ve Amerikan liderlerini vampirler ve şeytanlar olarak tasvir etmekteydi. Manga eserlerine olan devlet baskısı devam ederken, çocuklar için hazırlanan çizgi bantlar ve politik olmayan mangalar yayınlarına devam ettiler (Kinsella, 2000: 23). 1942'de dergiler ve gazeteler birleştirildi. Ticaretin ve taşımacılığın sekteye uğraması sonucunda yaşanan kağıt yokluğu nedeniyle 1944 yılında gazetelerde çizgi bant yayımlanması yasaklandı. Devletçe onaylanmış olan tek bir Manga dergisi vardı ve o da aynı yıl bir hava bombardımanında basımevi yıkılıncaya kadar yayınına devam edebildi.

Savaş sonrasında ağır hayat şartları, ekonomik güçlükler ve kağıt sıkıntısı nedeniyle manga sevenler için yeni uygulama başladı: Kiralık Manga. 1950'lerin ortasında manga kiralayan dükkanların (kashihonya) sayısı hızlı bir artış gösterdi ve 30.000 dükkana ulaştı. İsteyenler 10 Yen karşılığında istedikleri bir kitap veya magazini 2 günlüğüne kiralayabiliyorlardı. 1956-59 yılları arasındaki kiralık manga'nın doruk noktasında her biri ayda yaklaşık 160.000 genç erkek tarafından okunmaktaydı (Kinsella, 2000: 24). Japonya'nın İkinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra 7 yıl boyunca tarihî, savaş ve dövüş konulu manga yayımlanamadı. Bunun nedeni başta Amerika olmak üzere galip devletlerin uyguladığı, milliyetçiliği çağrıştırdığı gerekçesiyle savaş, samuray, ordu ve uzakdoğu sporları konularındaki kısıtlamalardı. Yeniden yapılanmakta olan şehirler nüfusu 1950'li yıllarda kırsal yörelerden gelen genç göçmen işçilerle dolmaya başladı. Kıt kanaat geçimini sağlayan fabrika işçileri ve aileleri için tek ucuz eğlence kaynağı sadece bu kiralık mangalardı. Eski hayallerin yıkıntıları altında güçlükle hayatını devam ettirebilen halkın gerçek hayattaki acılarını unutması için bir kaçış aracına ihtiyacı vardı. Yetişkinler için bu kaçış aracı filmlerdi, gençler için ise mangalar. Kiralık mangaları hazırlayan sanatçıların hepsi amatördü ve çoğu gençti. Bu toplumsal değişimin sonucu olarak bu sanatçılar daha gerçekçi ve kendileri gibi genç yetişkinlere yönelik bir manga stili ortaya çıkardılar. Genç bir sanatçı olan Tatsumi Yoshihiro bu tür dramatik yetişkin mangalarını tanımlamak için 1957'de bunlara "dramatik ve aksiyon dolu resimler" anlamına gelen "gekiga" ismini verdi. Kırmızı mürekkep ile basılıp ucuza mal edildiği için "akabon" adı verilen başka bir manga türü ise Osaka'da sokak satıcıları tarafından satılmaya başlandı. 1947 yılında Tezuka Osamu, 200 sayfalık Yeni Define Adası (Shin Takarajima) adlı yapıtını akabon formatında yayımladı. Bu mangayı Robert Louis Stevenson'nun Treasure Island eserinden ilham alarak hazırlamıştı. Savaş sonrası halkın yoksulluğuna ve yayın sektörünün gerilemiş olmasına rağmen bu manga çıkar çıkmaz 400.000 adet satarak akabon tarzına ve Tezuka'nın çalışmalarına karşı ulusal bir hayranlık başlattı. Tezuka bu çalışmasında bir ilke imza atarak sinema tekniklerini bir mangaya uygulamıştı. Yapıtı yeni bir manga türünü temsil ediyordu ve yeni yetişen sanatçıların üzerinde inanılmaz bir etki bırakacaktı. Bugün Tezuka'nın adı birçok yerde "Manga Tanrısı" olarak tarihe geçmekte. 2. Dünya Savaşı'nın ardından gelen zor günlerde Sazae-san adında bir başka çizgi bant ise Japon halkının eğlence kaynağı oldu ve unutulan kahkahaları evlere geri getirdi. Sazae-san 1946-74 yılları arasında Asahi gazetesinde Hasegawa Machiko tarafından çizgi bant olarak çizilip yayımlandı.

1959-61 yılları arasında Japonya ekonomisinin güçlenmesiyle birlikte Japon medya ve basın-yayın sektörü de hızlı bir büyüme gerçekleştirdi. Tokyo, manga üretiminin merkezi oldu ve burada yüzlerce stüdyo kuruldu. 1959'un mart ayında ilk haftalık çocuk dergisi olan Weekly Shounen Magazine yayımlanmaya başladı. Shirato'nun gekiga stili manganın okuyucu kitlesinin çocuklardan eğitimli yetişkinlere kaymasını sağlamıştı. 1950 yılı oldukça keskin bir ayrımı beraberinde getirdi. 1950 yılından önce doğanlar liseye başlayınca manga okumayı bırakmışlar ama 1950'den sonra doğanlar mangayı çocukların yanı sıra yetişkinler için de bir eğlence saydıkları için manga okumayı sürdürmüşlerdi. Bunun nedeni gekiga tarzının yetişkinleri çekmesinin yanı sıra, Tezuka'nın o güne kadar çocuklara yönelik olan mangayı sofistike bir hale getirerek çocukların yetişkin olunca bu türü okumaktan vazgeçmemelerine neden olmasıydı. 1960'ların sonlarında üniversite öğrencisi olan bu gençler mangayı eğlence, sanat ve anlatım biçimi olarak benimsedi. Giderek artan öğrenci hareketleri artık manga ile bütünleşmişti (Kinsella, 2000: 32).

1968-73 yılları arasında Magazine dergisinde Chiba Tetsuya tarafından çizilen ve senaryosu Kajiwara Ikki tarafından yazılan Tomorrow's Joe (Ashîta no Joe) yayımlandı. Tomorrow's Joe, boksör olup ün ve saygı için dövüşen fakir bir gencin hayatını anlatmaktaydı. Tomorrow's Joe üniversite öğrencileri arasında büyük ün kazandı. 1968 yılında "Red Army" (Sekigun - Japon Kızıl Ordusu) adlı eylemci grubun, bir uçağı Kuzey Kore'ye kaçırdıktan sonra röportaj için gelen basına "We are Tomorrow's Joe" açıklamasını yapmış olmaları bu mangaların ne kadar etkili olduğunu gösteren ilginç bir örnektir (Kinsella, 2000: 32).

1967-69 yılları arasında, Shoujo (kızlar için çizilen manga) hazırlayan ve yirmili yaşlarda olan Moto Hagio [They Were Eleven (11 nin iru!) ve A, A' (A, A prime)'ın yaratıcısı], Keiko Takemiya [Toward the Terra (Tera e)'nin yaratıcısı], Yumiko Oshima, Ryoko Yamagishi ve Riyoko Ikeda [The Rose of Versailles (Versailles no bara)'nın yaratıcısı] gibi sanatçıların ortaya çıkardığı yeni bir shoujo manga akımı başladı (Thorn, 2001: 3). Bu akımın yaratıcılarına "Harika Kırkdokuzlular" denildi, çünkü büyük çoğunluğu 1949 yılında doğmuştu. Bu kadınlar savaş sonrası mangalarıyla büyümüşlerdi. Özellikle bilimkurgu, fantezi ve aşık genç erkekler hakkında eserler verdiler. Kızların bastırılmış erotik fantezilerini dışa vurdular. Görünüşe bakılırsa birbirine aşık genç homoseksüel erkeklerin olduğu öyküler genç kızlara heteroseksüel aşk öykülerinden daha romantik geliyordu. Aynca bu biçem, sanatçılara yaratıcılıklarını sunmaları için daha fazla özgürlük veriyordu (Tchieı, 1998: 6).

Geleneksel samuray öyküleri zamanla güncel koşullara ayak uydurdu ve modern kahramanlar yarattı. Örneğin 1969'da Takao Saito tarafından yazılan Golgo 13, vicdansız bir kiralık katilin verilen suikast görevlerini egzotik mekânlarda yerine getirişini anlatıyordu. Kısa sürede en çok satan manga olup yetmişlere damgasını vurdu. 1992 yılında toplam tirajı yaklaşık 59 milyon adetti. Yetmişlerdeki en önemli eserlerden biri olan Barefoot Gen (Hadashi no Gen) 1972-73 yılları arasında Keiji Nakazawa tarafından yapıldı. Bir Hiroshima tanığı olarak, çalışmasında atom bombasının ardından bir çocuğun çektiği acıları anlatmaktaydı. 1974 yılında Japonya'nın belki de en popüler kahramanı olan Doraemon'un mangaları, kendilerini Fujiko Fujio olarak adlandıran Abiko Motoo ve Fujimoto Hiroshi adlı iki mangaka (manga sanatçısı) tarafından çizilip yayımlanmaya başladı. Doraemon yetmişli, seksenli, hattâ doksanlı yıllarda bile tutulup, inanılmaz bir hayran kitlesine ulaşarak tam anlamıyla ulusal bir simge haline gelmiştir. Nasıl Amerikalıların Bugs Bunny'si varsa, Japonların da Doraemon'u vardır. Bu sevgi, Doraemon posta pulları piyasaya sürüldüğünde CNN'de haber olacak kadar büyüktür.

Eğitici ve bilgi veren mangaların en ünlüsü olan "JAPAN INC.: A Manga Introduction to the Japanese Economy" 1986 yılında Shotaro Ishinomori tarafından çizildi. Kitap, Amerika-Japonya arasındaki ticaret savaşının öyküsünü anlatıyordu. Shotaro, bu kitabın yazılış amacını şöyle açıklıyordu: "İnsanlar ekonomi kitaplarını çok zor olduğu için okumuyorlar ama manga halinde bu konuların anlaşılması çok kolay" (Sabin, 1991: 206; Duus, 1988: xvı).

Asahi Shinbun, 1987 yılında Sony şirketinin başkanının otobiyografisi olan Morita Akio'nun Made in Japan adlı kitabının Saito Takao tarafından çizilen gekiga versiyonunu yayımladı. Burada ilginç bir nokta ise Morita Akio'nun böyle bir otobiyografinin hazırlanmasına karar verip bu konuyu kayak hocasına söylediğinde, onun bu kitabı sadece manga olarak hazırlanırsa okuyacağını söylemesi üzerine manga olarak hazırlanmış olmasıdır (Kinsella, 2000: 77). 1989 yılında Ishinomori Shotaro'nun Japonya'nın Manga Tarihi (Manga Nihon No Rekishi) adlı 48 ciltlik manga'sı Chuo Koronsha tarafından yayımlanmaya başlandı. Manganın hazırlanmasında çoğu Tokyo Üniversitesinden olmak üzere 50 akademisyen danışmanlık yaptı. Serinin 200.000'in üzerinde kopyası tüm ülkede okullara ve kütüphanelere ücretsiz olarak dağıtıldı.

Seksenli yılların ortalarından doksanlı yılların ortalarına kadar iş ve politika mangaları en çok satan manga serileri oldular. Aynı dönem içinde en çok satan ikinci manga olan ve Shogakukan tarafından basılan Feast (Oishinbo - Ziyafet) ilk başta iyi yemek yemenin verdiği zevk üzerine hazırlanmıştı. Ama Amerika ve Japonya arasındaki politik çekişmeleri, Japon ve Kaliforniyalı çiftçiler arasındaki "Pirinç Savaşı" adı verilen çekişmeyi konu etmeye başlayınca ünü giderek arttı (Kinsella, 2000: 82). Politik konuları uluslararası bir çerçevede işleyen mangaların en ünlüsü olan Silent Service (Chinmoku no Kantat) Kawaguchi Kaiji tarafından çizilip 1989 yılından itibaren Morning dergisinde yayımlandı. Öykünün başkahramanı olan Kaieda, Amerika ile yapılan gizli bir anlaşma sonucu Japon kıyılarını korumak amacıyla üretilmiş olan dünyanın en gelişmiş nükleer denizaltısının kaptanıdır. Birleşmiş Milletler donanmasıyla yapılan ilk test görevi sırasında isyan eder ve donanma ile kovalamaca oyunu başlatır. Artık o bağımsız bir gemidir: Birleşmiş Milletler ve Amerika'nın küçük devletler ve küreselleşme üzerine olan oyunlarını tehdit etmektedir. Bu manga, Birleşmiş Milletler'in yasallığını ve küreselleşmeyi tartışmaktadır.

Özellikle seksenlerin başından itibaren bilimkurgu ve macera mangalarının sayısı katlanarak arttı. Cundam gibi "Mecha" (robot) serileri giderek daha çok tutuldular. Bunlar bir bakıma Japonya'nın teknolojik üstünlüğünü simgeliyordu. Seksenlerin en önemli bilimkurgusu olan Akira (1982-86 ve 88 sonrası) Katsuhiro Otomo tarafından yazılıp 38 cilt olarak yayımlandı. Gelecekteki Tokyo'da motorsikletli sokak çetelerini konu alan bir siberpunk efsanesi olan Akira'nın ünü zamanla Japonya dışına taştı. İnternet temelli bir öykü olan Ghost In The Shell 1989 yılında Masamune Shirow tarafından Young Magazine Special dergisinde yayımlanmaya oaşladı. Bu manganın Mamoru Oshii tarafından yönetilen filmi dünyanın birçok ülkesinde ün kazanıp anime ve manganın adını geniş çevrelere duyurdu. Bilimkurgu mangalarının en ünlülerinden biri olan Battle Angel Alita {Gunnm), Kishiro Yukito tarafından çizilip 1991-95 yılları arasında Business Jump dergisinde yayımlandı. Kishiro'nun bu manga'da sergilediği sanat ve anlatım yeteneği, manga endüstrisi için yeni bir atılımdı. Siberpunk, macera ve dövüşün yanı sıra romantizm ve aşk da bu bilimkurgu öyküsünde çok güzel bir şekilde işlenmiştir. Özellikle erkeklere yönelik hazırlanan ve uzakdoğu sporlarını temel alan komedi ağırlıklı mangalar da bu dönemde popülerlik kazanmıştır. Bunlardan en önemlisi olan ve Akira Toriyama tarafından çizilen Dragonball, 1985-95 arasında Shounen Jump dergisinde yayımlandı. 1995 yılına kadar dünyada yaklaşık 109 milyon adet mangası satılmıştır. Dragonball eşyaları ve Nintendo oyunları 1995 yılına kadar yaklaşık 2.95 milyar dolarlık devasa bir pazar yaratmıştır. Bu türün diğer önemli temsilcileri ise Urusei Yatsura, Maison Ikkoku ve Ranma 1/2 ve Inu-Yasha Sengoku Otogi Zoushi gibi dünyaca ünlü komedi ve macera ağırlıklı mangaların yaratıcısı olan ve hayranlarının "manga prensesi" olarak adlandırdığı Rumiko Takahashi'nin yapıtlarıdır. Eserleri o denli popüler olmuştur ki Japonya'nın en çok kazanan sanatçılarından biridir. Yetmişlerde ve seksenlerin başlarında kızlar için genelde Candy Candy gibi dram ve romantik mangalar yayımlanırken, "shounen" (erkeklere yönelik hazırlanan manga) türünün de etkisiyle kızlar zamanla kendi süper kahramanlarını yaratmaya başladılar. Bu kahramanlann çoğu büyülü güçlere sahiptir ve kimi zaman erkeklere meydan okur. "Büyülü kızlar ekolü" denen bu türün dünya çapındaki en büyük temsilcisi Naoko Takeuchi'nin 1992-97 yılları arasında Nakayoshi'de yayımlanmış olan 18 ciltlik Sailor Moon adlı eseridir.

Doksanlarda dünyaca unlü birçok manga, dört kadın mangakanın oluşturduğu CLAMP adlı grup tarafından çizilmiştir. Card Captor Sakura, X, Magic Knight Rayearth gibi eserlerinde kendine özgün sanatsal tarzı ile CLAMP yapıtları diğer mangalar arasında daha ilk bakışta göze çarpmaktadır. Özellikle "büyülü kızlar ekolü"nü temsil eden shoujo türündeki eserleriyle dünya çapında ün kazanmış olmasına rağmen, "seinen" (17-25 yaş arası gençler için hazırlanan manga) ve "shounen" gibi diğer türlerde de CLAMP önemli yapıtlara imza atmıştır.

Manganın günümüzdeki konumuna bakacak olursak, dünyanın başka hiçbir ülkesinde çizgi romanın bu kadar çok sevilip okunmadığını söyleyebiliriz. Bugün Japonya'da satılan yaklaşık her 100 kitaptan 25'i manga'dır. Japonya'da 3000'in üzerinde profesyonel manga sanatçısı vardır ve her yıl yaklaşık 6 milyar dolar tutan yaklaşık 1.7 milyar adet manga satılmaktadır (Tchiei, 1998: 1). Shounen Jump dergisinin 1994'teki bir sayısı 6.2 milyon adet gibi inanılmaz bir tiraja ulaşmıştır. Bu manga dergilerinin her bir sayısı yaklaşık 400 sayfadır (Schodt, 1996: 22-23). Satılan manga sayısı nüfusa oranlandığında her Japon'un yılda yaklaşık 15 adet manga satın aldığı görülmektedir. Sonuç olarak, bu rakamlar manga'nın basit bir eğlence kaynağı olmadığını ve 7'den 70'e Japon halkının günlük hayatının vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini göstermektedir.

ONUR 'ALPİN' ALPARSLAN
 
Üst