Heavy Metal & Black Sabbath

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,225
11,297
Heavy Metal


Uyarı: Yine oldukça uzun bir araştırmanın sonucu olarak, yazı da uzun oldu.
Müziğinizi açın, çayınızı - kahvenizi hazırlayın.
:)


Müzikteki "tarz" tanımı / ayrımını müzisyenlere bırakarak, (müzisyen değilim)
hangi müziğe "Metal" diyeceğimizi anlamak için, bu müziğin en önemli unsurlarından olan bir şeye bakmak lazım: İmaj.

Sıradan bir vatandaşa "heavy metal nedir?" diye sorsanız, herhalde bir çok yanıt müzik ile ilgili olmaz ve
"siyah giyinen, şeytana tapan, vahşi gençler -veya benzeri..." şeklinde olur.
Peki bu imaj nereden geliyor? Blues.
Blues'un sözleri sert olmasına sertti ama genel olarak Blues sanatçılarının sert bir imajı yoktu.

İstisnalar kaideyi bozmazmış,
bunun en büyük istisnası tabii ki Robert Johnson.
(ilginç bir kişi, ayrı bir paragraf açmadan yapamazdım)


robert-johnson-1.jpg


Blues'un ilk isimlerinden olan Johnson ile ilgili çok bilinen bir söylenti vardır:
Bir gün bir dörtyol ağzında şeytan ile karşılaşan Johnson, çok iyi gitar çalabilmek için ruhunu şeytana teklif eder.
Şeytan bu, hangi teklifi geri çevirmiş ki? Neyse, işin bu yönünü okültizm ile ilgilenen bir diyardaşa bırakayım.
Cehennemin büyük efendisi, Johnson'ın ruhuna karşılık, gitarının akordunu değiştirip ona geri verir.
Johnson bir yıl ortadan kaybolur ve hiç görünmez.


Sonra, günlerden bir gün çıkıp gelir.
Gitarına yedinci teli taktırmış ve gitar çalışı, şarkı söyleyişi ve besteleri ile bambaşka biri olmuştur.

Ünü başka yerlere, başka cemaatlerin sınırlarına varır.
Kilise tarafından şeytanın müziği denilen Blues'u en iyi yapan Robert Johnson,
"şeytanın ta kendisi" olarak anılır kilise ve sofu Hristiyan cemaati tarafından.


Söylenti, dedikodu işte; bu hikaye dışında Johnson'ın çok karanlık bir yönü yoktu ki,
zaten çok genç yaşta öldü. (1911 - 1938)
(bir de, gece yarıları mezarlıkta beste yaparmış) :eek:

1990'da yapılan bir araştırmada Robert Johnson'ın gitarının gerçekten de farklı bir şekilde akortlu olduğu tespit edilir.
O, bunu nasıl yaptığını asla kimseye öğretmemiştir. Onu kendi başına gitar akordunu yaparken gören olmadığı gibi,
gitar çalışını dikkatle izleyen biri olursa sırtını döndüğü ve tekniğinin kimse tarafından bilinmesini istemediği
halen daha özlem duyularak anlatılır.


Sadece bir kez görülebilecek bir müzik dehası olarak tanımlanan Robert Johnson için,
"Tıpkı dipsiz bir ruhsal çözülüş uçurumunun kenarındaymışçasına slide gitar çalışı;
kontrollü ifadelerden abartılmış efektlere kayarken, sesi aşırı çılgınlıktan küçük bir çocuğun incinebilirliğine geçiveriyordu."


"Robert'ın akorlarının içinde olmadığı tek bir blues melodisi duyamazsınız; 2-3 adamın birlikte çaldığını sanırsınız ama
o tek başına çalmaktadır"
denilmiştir.//Giles Oakley, Blues Tarihi – Şeytan'ın Müziği (Ayrıntı Yayınları)

Dahası, Eric Clapton'un müziğe başlamasına ilham olduğu, bizzat kendisi tarafından söylenmiştir.

Şarkılarını cover yapan ünlülerden bazıları şunlar (alfabetik sırayla): B. B. King, Blues Brothers, Bob Dylan, Bonnie Raitt,
Canned Heat, Cassandra Wilson, Cream, Deep Purple, Elmore James, Eric Clapton, Fleetwood Mac, Grateful Dead,
Jeff Healey Band, John Hammond, Led Zeppelin, Red Hot Chili Peppers, Robert Lockwood, Rolling Stones, Taj Mahal, ZZ Top.

Biri gitarlı olmak üzere, sadece iki-üç fotoğrafı olan Johnson 27 yaşında ölünceye dek,
29 şarkısı kayda alınmış ancak son zamanlarda 42 yeni parçası bulunmuş.
(Robert Johnson paragrafının sonu)

Bazı sanatçılar ise, Blues'un sert yüzünü sahneye taşıdılar.


Howlin-Wolf.jpg


Howlin' Wolf, adından da anlaşılacağı gibi,
şarkı söylerken neredeyse "scream vocal" diyebileceğimiz bir vokal tekniği ile kendine has bir yer edinmişti.
Wolf, kazandığı paradan annesine vermek istediğinde dini bütün annesinin

'bu şeytanın parası' diyerek parayı reddetmesi bu konudaki anekdotlardan biri.



Screaming-Jay-Hawkins.jpg


Screaming Jay Hawkins, ortalama bir "rhythm and blues" sanatçısıydı.
Bol alkollü bir stüdyo gününde
-sırf alkolün verdiği cüretle- geyik olsun diye,
"Put a spell on you" şarkısını içine cin kaçmışcasına söyledi.
Yapımcısı bunun çılgın bir fikir olduğunu düşünüp, kaydı yayınladı ve Hawkins bir anda meşhur oldu.
Şarkıdaki büyü temasına uygun olan,
Afrika büyücülerini andıran kıyafetleri sahnede giyerek korku temasını ilk kez sahneye taşıdı.




Arthur-Brown.jpg


1968'de "Fire" şarkısını yayınlayan The Crazy World of Arthur Brown grubunun vokalisti Arthur Brown'ın
konserlerde kafasına alevli bir şapka yerleştirmesi dönemin en dikkat çeken hareketlerindendi.
Böylece "Shock Rock" denilen şey ortaya çıktı.




Alice-Cooper.jpg


Genç grup Alice Cooper, 1969'da "saykodelik" tarzda olan ilk albümünü çıkardığında
sahneye canlı tavuk ile çıkma gibi garip bir şey denemişti.
Bu da Heavy Metal'in en bilinen efsanelerinden birini ortaya çıkardı:
Grubun aynı isimli vokalisti (asıl adı Vincent Damon Furnier), tavuğun uçamayan bir kuş olduğunu unutarak onu uçması için havaya fırlattı.
Ama tavuk, seyircilerin arasına düştü ve müziğin etkisi ile dans eden seyirciler arasında kalan tavuk öldü.
Bu olay bazı saygın(!) gazetelerde
"sapkın metalciler tavuğun kafasını ısırarak koparttı ve sahnede kanını içti" diye bildirildi.
(Şaşırdım mı? Hayır. Çok daha fazlası günümüzde kendilerine 'gazete' diyenler tarafından yapılıyor)
O günden beri "metalciler sahnede botları ile civciv eziyor" muhabbeti devam etmekte.

Korku filmlerinden, vodvilden, Heavy Metal’den ve Garage Rock tarzından eş düzeyde esinlenen grup, ağır makyajlı Furnier‘in önderliğinde
elektrikli sandalyelerin, giyotinlerin, yapay kanların ve kocaman boa yılanlarının bulunduğu sahne şovları tasarladı.
Furnier sahnede canlandırdığı çift cinsiyetli karakteri sebebiyle bu ismi seçmişti.




Coven.jpg


Alice Cooper ile turlayan gruplardan biri Amerikan Coven'di.
Bir kadın vokaliste sahip olduğu için diğer Hard Rock gruplarından ayrılan Coven,
rock müziğe satanik bir imaj getirmesiyle de diğer gruplardan ayrıldı.
1969 tarihli ilk albümleri Witchcraft Destroys Minds & Reaps Souls'un
(kısaca Witchcraft) ön kapağında kuru kafa kullandılar.
Arka kapağında Ronnie James Dio ile özdeşleşecek
'Devil's Horn' işaretini yaptılar,
albümün kapanışında 'Satanic Mass' adlı 13 dakikalık ayin kaydettiler.


Pekala, -esas konumuza giriyorum- albümün ilk şarkısının adı neydi? Black Sabbath.

Şimdi, akıllar karışmasın diye şu notu buraya bırakayım:
A- 'Black Sabbath', Coven grubunun ilk albümü Witchcraft'ın ilk şarkısıdır. (konumuz dışında)
B- 'Black Sabbath', ilk Heavy Metal grubunun ismidir.
C- 'Black Sabbath', Black Sabbath isimli Heavy Metal grubunun ilk LP'sidir.
D- 'Black Sabbath', Black Sabbath isimli Heavy Metal grubunun ilk LP'sinin ilk parçasıdır.


Black Sabbath



Black Sabbath'ın hikayesi Birmingham'da başladı.
Tony Iommi aileden müziğe yatkınlığı olan bir çocuk olarak Rock'n'roll ile karşılaşınca hayatında ne yapacağı belli olanlardan biriydi.
Kendi gruplarını kurmuş, bunlardan biri ile Almanya'ya konsere gitme planı bile yapmıştı.
Yani The Beatles'ın yolundan ilerleyecekti. Ama işin rengi 1965'te değişti.


Iommi, bir yandan da Birmingham'da bir fabrikada çalışıyordu. Burada Birmingham için de küçük bir paragraf açmam lazım.
Şehir, II. Dünya Savaşında Alman bombalarına maruz kalmış şehirlerden biriydi.
Hatta Londra ve Liverpool'dan sonra en çok bomba alan yerdi.
Bu nedenle "Sabbath" üyelerinin çocuklukları yıkık dökük binaların arasında, sığınaklara inme tatbikatları arasında geçti.
Savaş öncesi krallığın en büyük şehirlerinden biri olan Birmingham,
savaş bitince ayağa kalkması için en çok çaba gösterilen yerlerden biri oldu.
Bir çok fabrika kuruldu ve bölgenin gençleri bu fabrikalarda çalıştı. Iommi, bunlardan biriydi.


İşte, Birmingham'da o dönemlerde metal fabrikaları işçilerinin iş çıkışında gidip bir rock barda müzik yapmasıyla
başlayan akım ile birlikte "Heavy Metal" meydana çıkıyor.
"Black Sabbath" aslında kötü bir ortamda yetişen, gayet fakir bir topluluğun içinden çıkıyordu yani.


Metal presleme fabrikasında çalışan Iommi, 1965'te hastalanan arkadaşının yerine baktığı bir gece,
daha önce kullanmadığı bir makinayı kullanırken elini kaptırdı ve sol elindeki parmakların ikisinin ucu koptu.
Hemen hastaneye giden Iommi'ye gerekli müdahale yapıldı ama doktorlar kendisine gitar çalmayı unutmasını öğütledi.


Iommi ise teslim olmadı. Zaman içinde kendine has bir çalma stili geliştirdi. Akor basamadığı için power chord'lara ağırlık verdi.
Artık olmayan parmak uçlarının yerine kendi yaptığı plastikten yüzükleri geçirdi. Bu da gitarına farklı bir tını kazandırdı.
Bir de bendlerini daha kolay yapabilmek için gitarının tellerinin gerginliğini düşürmek istedi ve gitarını yarım ton pes'ten akortladı.
Tüm bunlar grubun otomatikman diğer gruplardan daha sert duyulmasına sebebiyet verdi.
(2008'de ise dünyanın en iyi gitaristi seçildi)

Iommi, Almanya'ya gidemeyip Birmingham'da kaldı. Burada kurduğu gruplardan birinde davulcu Bill Ward ile tanıştı.
Bill Ward, herkes gibi Rock'n'roll'dan etkilense de diğerlerinden farklı olarak caz müzikten de etkilenmişti.
İkili "Mythology" adıyla bir grupta çaldı. Kısa bir süre sonra grup dağıldı.


Bir gün grup arayan bir vokalistin ilanına denk geldiler. Ozzy Osbourne, Iommi'nin bir alt döneminden, haşarı bir gençti.
Çok başarılı bir hayatı olmayan Ozzy, okulda arkadaşları tarafından zorbalık görüyordu.
Bu zorbalıkların bazıları zorla pantolonun indirilmesi ve vücudunun ellenmesi gibi cinsel tacize varan eylemlerdi.
İommi bile, zayıf gördüğü Osbourne'a yukarıda yazdığım kadar olmasa da kötü davrandığını kabul etmişti.
Osbourne, okuldan sonra o işten bu işe sürüklendi ve bir baltaya sap olamadı.


Ozzy Osbourne, "I'm Ozzy" adlı otobiyografik kitabında Sabbath'ın kuruluşu ile ilgili pek çok şey yazar.

Babasının "Ozzy, içimde bir his var; ya olağanüstü bir şey yapacaksın ya da hapse gireceksin." dediğini ve
Ozzy'nin 18'inden önce hapse girdiğini öğreniyoruz bu kitapta.


Bir mağazadan bir şeyler çalarken, üstelik ağırlığının çok daha üstünde bir şey çalarken yakalanmış.
Ozzy Osbourne, bazı nedenlerden dolayı bir şeye aşırı odaklanamayan birisi.
Bu yüzden de herhangi bir enstrümanı öğrenemediğini söyler, çünkü yeterince onun başında duramayacağını belirtir.
Grubun gitaristi Tony Iommi için ise

"Çok kısa bir sürede neredeyse tüm enstrümanlarda ustalaşacak kadar yetenekli bir gitarist." der.

Bu kadar sıkıntılı bir hayat yaşayan Osbourne'un hayatının The Beatles'ın çocuksu şarkısı "She Loves You" ile değişmesi ironikti.
O an Osbourne, şarkı söylemek istediğine karar verdi. Katıldığı gruplarda başarısız olunca kendi ilanını vermişti.
Ozzy, Tony ve Bill, bir araya gelmişti.
Peki Geezer Butler? O da Osbourne'ın eski grup arkadaşı ve Iommi'nin bir tanıdığı olarak gruba dahil edildi.
Daha sonra, gruba ikinci bir gitarist ve de
-bugün bakınca çok komik gözükse de- bir saksafoncu dahil oldu.
Grup "The Polka Tulk Blues Band" adı altında Blues şarkıları söylemeye başladı.
Önce "Polka Tulk", sonra "Earth" adlarını alan grup, önce dört kişiye düştü.
Sonra da "Earth" isminin kapıldığını öğrenince yeni bir isim bulmaya karar verdiler.



01.jpg


Soldan: Geezer Butler, Bill Ward, Ozzy Osbourne (altta), Tony Iommi


Şimdi Geezer Butler'a dönmek lazım.
Butler'ın da müzikal olarak ilham aldığı isimler arkadaşlarından farklı değildi ama o bir gitaristti.
Ancak İommi'nin olduğu yerde Butler'ın elektro gitar çalmasının manası yoktu.
Zaten Butler, Cream'den Jack Bruce'u izlediği anda bas gitar çalmak istediğini anlamıştı.


Ancak eski alışkanlıkları kolay bırakamayan Butler,
İommi'nin rifflerini aynen takip ederek gitar ve bas gitarın beraber çaldığı çok sert rifflerin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Ama önemli bir başka katkısı da grubun imajının ortaya çıkmasındaki katkısıydı.
Butler, ciddi bir katolik ortamda yetişmişti.
Etrafında siyah kıyafetler giyen, büyük haçlar takan, sert bakışları ile birçok rahip vardı.
Bu imaj kafasının bir köşesine yazılmıştı.
Bir yandan dine daldıkça şeytan kavramını da anlamaya çalışıyordu.

"Karanlık sanatlar" hakkında okuyordu. O kadar ki artık halüsinasyonlar görmeye başladı.

Grup, yeni bir isim ararken de Butler, 6 sene önce izlediği korku filmi Black Sabbath'ı hatırladı.
Sabbath, Musevilikteki ibadet günü olan sebt günü demekti.
Yani bu isimde hem dine, hem karanlığa, hem de korkuya bir gönderme vardı.
Butler şöyle düşündü:
"İnsanlar eğer korku filmine para veriyorsa, korku müziğine de para verir".
Bu nedenle müziklerini de daha karanlık, daha mistik, daha korkunç yapmaya karar verdiler.


Böylece Black Sabbath, rengarenk saykodelik gençliğin, çiçek çocukların antitezi olarak ortaya çıkacaktı.
Ortam da buna musaitti. 67'nin özgür aşk teması kısa süre içinde cinayetler, ırkçılık ve en önemlisi savaş konuları ile bastırılacaktı.
Sabbath'ta Butler'ın yazdığı sözlerin ciddi bir kısmı savaşı ve insanlığın gittiği yeri eleştirmekteydi.
Daha pozitif tınlayan "Earth" demoları kalkmış, grup sıfırdan şarkılar yazmaya başlamıştı.


16 ekim 1969...
Başlangıçta Blues-Rock çalmak için bir araya gelen grup,
vokalde Ozzy Osbourne, gitarda Tony Iommi, bassta Geezer Butler ve davulda Bill Ward'dan oluşuyor.
Grup bir günlüğüne stüdyoya giriyor ve geçen 12 saatin ardından stüdyodan
alttaki ilk albümleri Black Sabbath'ın kayıtlarıyla ayrılıyor.



Sunum: 800 MB. 2 620 - 2 780 kb/s, 88.2 kHz, 24 bits SACD PCM Stereo


Black Sabbath:




10.jpg



Buraya kadar yazılanları düşününce, Black Sabbath'ın kendi adını taşıyan ilk albümü "heavy metal" mi? Büyük ölçüde öyle.
Blues etkisi var mı? Var. İçinde direkt blues cover'ı olmasa da o dönem blues rock yapan gruplardan şarkılar alınıp, çalınmış.
Bunun yanında kendi şarkılarında da blues ritmleri var.
Peki bunlar nasıl çalınmış? Oldukça sert. İommi'den hem ağır rifler hem de hızlı gitar soloları dinliyoruz.
Sözler nasıl? Karanlık.
İmaj nasıl? Albüm kapağında renkleriyle oynanmış bir fotoğraf var.
Kuru otlar arasında siyahlar içinde bir kadın bize bakıyor. Gerginlik yaratıyor.
Albüm kapağının içi simsiyah. Ters dönmüş bir haçın içinde uzunca bir şiir var: "Still falls the rain".
Albümün kapağına uyan bir şiir bu.
Belki de bu uyum nedeniyle şiirin yazarının albüm kapağının fotoğraflarını çeken Keef olduğu söylenir.
Albüm kapağındaki hanımefendinin de kim olduğu bilinmiyordu.
Böyle şeyler grubun gizemine katkıda bulunduğu için önemli.


İşte heavy metal böyle başladı. Sabbath, 1970'ler boyunca heavy metal'in bayrağını neredeyse tek başına dalgalandırdı.
İkinci albüm "Paranoid", bu albümün de bir adım ilerisine geçerek bu müzik türünü artık tam olarak oturttu.


Ama İngiltere'de Progresif Rock'ın, Amerika'da Arena Rock'ın borusunun öttüğü,
1977'de ise bunların şatafatına tepki olarak doğan Punk'ın imzasını attığı bu dönemde metal, Sabbath'ın ötesine pek geçemedi.
1980'lere doğru ise Judas Priest, Motörhead ve İron Maiden gibi isimler ortaya çıkmaya başladı ve
İngiltere'den NWOBHM, Amerika'da ise Thrash Metal ile ivme kazanan metal camiası, Glam Metal ile 80'lerde ana akımı da tattı.

//NWOBHM, 'New Wave Of British Heavy Metal' sözcüklerinin baş harflerinden oluşan bir akronim olsa da,
bu kısaltma komplo teorisyenleri tarafından
('Neosatanic Wave Of Big Hell Ministry' tanımının baş harfleri) şeklinde komploya uğramıştır.//agartan/

Sabbath ise 1970'lerin sonunda Osbourne ile yollarını ayırdıktan sonra yaşadıkları birçok kadro değişikliklerine rağmen
şu ya da bu şekilde ayakta kalmayı başardı.
(Ronnie James Dio ile devam ettiler.)
İommi'nin yönettiği bir müzik okulu olarak metal camiasına büyük katkıda bulundu.

Heavy Metal'in büyülü macerasının en başına, Black Sabbath'a gitmek isteyenler için bu ilk albüm çok değerlidir.



02.jpg



Bunlar da Sabbathseverlerin esprili yorumları (tek bir harfini bile editlemedim, aynısının tıpkısı):

Youtube'da Janis Joplin dinlerken tesadüfen denk gelip
daha ilk saniyelerde böylesine güzel bir müzik dinlemenin dehşetine kapıldım.
Korktum; tadı damağımda kalacak, diğer şarkıları bu kadar güzel olmayacak diye.
Bir iki üç derken... hayretle bütün şarkılarının enfes olduğunu gördüm.
Bu harika bir şey.



Rock grubudur, Metal grubudur diye tartışmak, bizim onları nasıl seslendirdiğimizle alakalıdır.
Asıl mesele onların müziği nasıl seslendirdiğidir.
Rock, Metal, Pop hatta Rap müzisyenlerine önemli etkileri olmuş bir gruptur Black Sabbath.




Hızlı veya yavaş ritim fark etmeksizin, gitar ve vokaldeki tonları büyülüdür.
Ne zaman bir parçalarını açsam, etkileri altına girerim ve diğer parçalarını da dinlemeye başlarım.
En sıradan günümde bile, büyük işler başarmışım da, kutluyormuşum gibi hissettirirler.




Her gün, ruh halim fark etmeden, herhangi bir albümünden herhangi bir şeyi hiç mırın kırın etmeden dinleyebildiğim tek grup.
Yıllardır bitmeyen obsesyonum, benim için en klasik olan.




Grupların, sanatçıların hayatı ve yaratım süreci ile ilgilenen, her şeylerini bilmeliyim diyen biri değilimdir ama
Black Sabbath'ın bana 'yok, bu olmamış' dedirten bir şarkısı yok.




'Hacı, Heavy Metal denen türün %90'nını biz yaptık, işte bu...' diye masaya vuran gruptur.
Ama bunu boş albümlerle yapmazlar, her bir şarkısını ayrı bir güzellikte ve farklı ritm yapısında yapar Sabbath.




Cem Karaca'nın da ne kadar çok sevdiğini, "Apaşlar" zamanında karaladığı şu dörtlükten anlıyoruz:

Dost dost bellediğimiz abad olsun,
bize hasım olanlar mabad olsun.
Eğer ki metal yapacaksak aydost,
Black Sabbath gibi ağır metal olsun.




Ne zaman dinlesem, durup düşünürüm, nasıl bu kadar iyi müzik yapmış olduklarını.
Hatta neredeyse her seferinde.
Yani... nasıl anlatsam bilemedim şimdi
ama beni anlayanlar olmuştur ve de olacaktır.




Müzik tarihinin en önemli albümlerinden olan ve grupla aynı adı taşıyan ilk albümün meşhur kapağındaki yer,
Thames nehri üzerindeki Mapledurham adlı bir çiftlikteki su değirmenidir.




Tony İommi ile aynı dönemde yaşadığım için kendimi gerçekten çok çok şanslı hissediyorum...
İommi'nin vefat ettiği gün heavy metal de kendisiyle birlikte gömülecek.




Belediye başkanı olduğumda şehir hoparlörlerinden bu albümü dinleticem tüm şehire.
Şehir dünyanın en güzel şehri olacak.




Bir ara, ekibin bir bas gitaristi yokmuş ve "The Shining" klibi için sokaktan rastgele birini seçip
bas gitarist gibi oynamasını istemişler.
Bu şanslı adam bir günlüğüne de olsa Black Sabbath'ın gitaristi olmuş.
15 yıldır gitar çalıyorum, "pena" rolü bile oynardım be...




'Aman yine yeşillendi finduk dalları' diye albüm yapsa yine dinlenecek grup. Sabbath ulan bu.



Black Sabbath'ın önemi yalnızca 'ilk' olmasından gelmez.
Zaten yalnızca öncü özelliğinden dolayı önem arz edecekse hiç etmesin daha iyi.
Sabbath, rock müziğin tıkanıklığa sürüklendiği bir dönemde çığır açan gruplardan birisidir. Geçiş dönemini üstlenir.
Yani, bu açıdan bir Beatles'tır, bir Led Zeppelin'dir, bir Nirvana'dır, efendime söyleyeyim bir The Smiths'tir.
Ayrıca, orta sınıfın sesi olma özelliğini taşıyan ve o dönemin siyasi koşulları göz önüne alındığında,
hippilerin egemenliğinde olan rock'a hem 'felsefe' hem de 'müzikal' açıdan anlam kazandırmıştır.
Bana göre 'Sabbath' proleteryanın müziği olarak doğmuştur ve çoğu zaman bu konumda kalmıştır.
Öyle olmasaydı, kiliseden tutun da pek çok muhafazakar kuruluşa kadar bu denli statükocu bir yelpazeyi karşısına almazdı.




dipçe1:
Bir Cem Karaca hayranı olarak, ilk okuduğumda çok şaşırdığım
yukarıdaki "Cem Karaca" dörtlüğü espriymiş.

Şarkılarının tamamını ezbere biliyorum, yok böyle bir şey.
Elimdeki kitapları, interneti falan günlerce taradım.
Trollendim yani.
:9
Cem Karaca Sabbath'ı sevmiş, dahası etkilenmiş olabilir elbette; ama böyle bir dörtlük yok.

dipçe2:
SACD (Super Audio Compact Disc): Milenyumun başlarında Sony & Philips`in geliştirdiği, 24 bit'e kadar örnekleme uzunlukları ve
normal cd'lerdeki 44 100 hz'in iki katına kadar örnekleme frekanslarını destekleyen, dijital ses kayıt standardıdır.
Normal CD'ler 700 MB veri alırken, SACD'ler yaklaşık 4 GB veri alıyordu. (beş katı)
Sony & Philips, satılan her CD'den telif ücreti aldıkları için bir süre DVD Audio ile piyasa savaşı yapmıştır.


Bu medyada iki katman bulunuyordu. İlk katman PCM (Pulse Code Modulation) içeren CD teknolojisi ile sunulurken,
ikinci katmanda DSD (Dynamic Systems Design) tekniği bulunurdu.
Bu da, ayrı bir medya oynatıcı gerektiriyordu, çünkü DSD, normal CD/DVD çalarda dinlenemiyordu.
Ayrıca, Audio'nun en mükemmel şekli olan DSD, kopyalanamıyordu.


Ne zaman BluRay diskler icat oldu, DVD Audio vs SACD savaşı da sona erdi.
İşte o zaman, gerekli kodlar yazıldı ve Hibrit SACD medyası ortaya çıktı.

2012 yılında dünya çapında yaklaşık on bin kadar albüm SACD formatında yayınlanmıştı.


DSD (Dynamic Systems Design) tekniği ile olan medyanın henüz kopyalanamadığını sanıyorum.

Bu sunum, (yukarıda teknik özelliklerini yazdığım gibi) bir 'vinyl' kalitesine çok yakındır.



dipçe3: Black Sabbath diskografisinin tamamını FLAC olarak edindim. Ancak paylaşmayı / sunmayı düşünmüyorum. Çünkü:
Bana göre çok uç noktada müzik yapmışlar. Seven diyardaşların çok fazla olacağını sanmıyorum.
Yukarıda bir Sabbathseverin yazdığı gibi, akımlardan etkilenmişler.
Tamam, "değişmeyen tek şey değişimdir" ama, diğer bir çok albümleri bu albümün tarzında değil.
Black Sabbath diskografisi 20+ albümden oluşuyor, yaklaşık 18 GB.

En iyisi, kararı sizlere bırakayım.
Diskografiye karar verilirse, sunarım; işten kaçmam.
Elbette, bu başlık altında devam eder.


Saygılarımla.

*
 

Borarenan

Kıdemli Üye
24 Şub 2022
133
362

Neyse, işin bu yönünü okültizm ile ilgilenen bir diyardaşa bırakayım.

Yine emek ve bilgi dolu, baya detaylı bir sunum olmuş. Elinize sağlık, sayın agartan. Boş zamanlarımda bu tür paylaşımlarınızı ilgi ve zevkle takip ettiğimi yazmıştım.

Forumda yazdığım bu tür mesajlarımda diyorum ki, "...olayların tamamını açıklamaya kalksam sayfalarca yer kaplar, flood olur. Bir de çoğu kişi tam anlamaz/inanmaz ve adım gene paranoyağa, komplo teorisyenine çıkar -şimdiden çıkmış bile olabilir-. O nedenle özetinin özetini yazıyorum, sadece vurgulamak istediğim kısımlara değiniyorum. Bazen de bulmacalı, yapbozlu açıklamalar yazıyorum..."... Yahu bu Borarenan da sürekli böyle şeyler yazıyor, acaba kaçamak cevap mı veriyor, kasten mi bunu yapıyor.. diye yanlış anlaşılmasın. Bunlar cidden karışık, kompleks, derin konular... Örneğin bu sunumuzda anlattığınız tüm olayları, kişileri, grupları detaylıca açıklayabilmek için 1-2 hafta inzivaya çekilsem, abartmıyorum, kalın bir kitap yazabilirim. Konu konuyu açar, açıklama açıklamayı beraberinde getirir vs. ve yazı uzar uzar gider...

"...okültizm ile ilgilenen bir diyardaş..." ifadenizi ben yine kendi üzerime aldım. :) Burada bana yalnızca "Robert Johnson"'ın olaylarını paslamışsınız. O nedenle şimdilik sadece o kısmı yazayım, biraz da konuyla alakalı genel bilgi ekleyeyim. Black Sabbath ve diğer olaylara ise belki sonra değiniriz. Black Sabbath birkaç sene önce ifşa ettiğim bir gruptu, o konuda da baya araştırmam, bilgim var. Keza grup üyelerinden olan OZ-zy OS-bourne de...



Günümüzde çoğu ülkedeki iktidarlar ve o iktidarların sahte/kontrollü muhalifleri, çoğu siyasetçi, çoğu bürokrat, çoğu milyarder, çoğu ünlü vb. aslında birer kukladır, ajandır, projedir. Dünyayı perde arkasından yöneten birtakım karanlık güçler var ve ipler onların ellerinde. İç içe geçmiş ezoterik örgüt yapılanmaları. En tepenin bir altında, yani en tepeye en yakın seviyede İlluminati/Siyonizm/Globalistler (Küreselciler) var. En ama en tepede ise neyin/kim(ler)in olduğunu şimdilik burada yazmayayım... Elbette bu yazdıklarıma "paranoya, komplo teorisi, hezeyan" vs. deyip geçebilirsiniz. Herkesin görüşüne saygımız var. Herkes inanmak zorunda değil, zorla inandıramam...

Perde arkasındaki bu karanlık güçler eğlence ve sanat dünyası ile ÇOK FAZLA ilgilenirler. Bu alanları da kontrol altında tutmak isterler. Çünkü bilirler ki, bu alanlar; kitle yönlendirmesinde, dünya halklarının algılarının dizayn edilmesinde, propagandada, beyin yıkamada, zihin kontrolünde, kültürel asilimilasyonda vb.nde oldukça etkili silahlardır... Müzik sektöründen tutun da, film sektörüne kadar, video oyun sektöründen tutun da, TV kanallarında yayınlanan yarışma programları sektörüne kadar olan sektörlerde büyük çoğunlukla bu karanlık güçlerin derin etkileri görülür. Para, makam, mevki, mafya gücü vb. de bunların elinde olduğu için, -birkaç istisna hariç- istedikleri şeyi alırlar, yaparlar. Sonuçta, vahşi emperyalist sistemde paranın, makamın, mevkinin ve zorbalığın, mafyanın gücü konuşur...

Aşağıdaki videoyu izleyin. İzlerken diyaloglardaki her kelimeye, her cümleye özenle dikkat edin. Gerekirse birkaç kez sardırıp tekrar tekrar dinleyin. İki buçuk dakika uzunluğunda ama "kısa ve öz" derler ya.. İlluminati'nin bu konudaki manifestosu, bir Yeşilçam filminin sahnesinde böyle işlenmiş diyeyim. Ha bu sahne ifşa amaçlı mı bu yerli filme eklendi, yoksa bir mesaj vermek için mi eklendi, işin o kısmını burada yazmayayım...

www.youtube.com/watch?v=li49dK-Of2s
Yani ünlü birçok şarkıcı/grup, perde arkasındaki bu karanlık güçler tarafından bir proje olarak piyasaya sürülüyorlar ve maddi-manevi anlamda destekleniyorlar. Basın-medya gücü de zaten büyük ölçüde kendi ellerinde; istedikleri kişiyi bir anda parlatabiliyorlar, gündeme sokabiliyorlar, uzun süre gündemde tutabiliyorlar...



Robert Johnson'a gelecek olursak. Acaba bu kişi de, o tür ezoterik örgütlerin bir üyesi miydi ya da bir projesi miydi... Yoksa tamamen kendi başına mı ezoterik, okült, satanist işlere girdi... Yani acaba müzikal yeteneğinin yanında, ayrıca "bazı kriterler"den ötürü, bazı ezoterik örgütler tarafından özel seçilmiş biri miydi?

* Robert ve John/Johnson/Jonathan isimleri, "onomastik" açıdan, BAZI kesimler tarafından özel tercih edilen isimlerdendir. Bunun gibi özel tercih ettikleri onlarca isim daha var. Yani yalnızca Robert ve John/Johnson/Jonathan ismi özeldir.. diye yanlış anlaşılmasın. İsmi/soyismi her Robert/John/Johnson/Jonathan olan kişi de o anlamda özel seçilmiştir.. diye de yanlış anlaşılmasın...



* 8 Mayıs 1911'de, ABD'de doğmuş. Astrolojide, yönetici gezegeni Venüs olarak kabul edilen Boğa burcundan. Led Zeppelin konusuna yazdığım son mesajımı hatırlayın; Boğa-Terazi-Venüs...



* Çocukluğunda geçirdiği bir göz rahatsızlığı sonucu bir gözü neredeyse kör olmuş. Yani TEK GÖZ'lü bir kişi. İfşa işleriyle uğraşanlar bu "TEK GÖZ" muhabbetini iyi bilirler, forumda birkaç kez kısaca değinmiştim...



* "On altı (16)" yaşındaki karısı doğum sırasında ölmüş ve o günden sonra kendini müziğe adamış. Kendisi ise "on altı (16)" Ağustos 1938'de, 27 yaşındayken ölmüş. Yani iki ölümde de "on altı (16)" sayısı geçiyor. Hem karısınınkinde hem kendisininkinde. On altı (16) sayısı gizemli bir şekilde bu aileye uğursuzluk/ölüm mü getirdi, yoksa acaba bu kasten ayarlanmış bir entrika, kodlama mı... Daha önceki paylaşımlarınızda-paylaşımlarımda yaptığımız "nümeroloji" sorgulamalarımızı hatırlayın. Ezoterizm ve okültizmde nümeroloji de önemli bir alandır...

* Ruhunu Şeytan'a sattığı olayın anlatıldığı hikaye bana pek inandırıcı gelmedi. Teistik satanistler ve majisyenler bile şeytanlarla, cinlilerle, ifritlerle iletişime geçebilmek için mabetlerde özel büyü ayinleri yaparlar. Çeşitli semboller, tılsımlar, büyüler falan kullanırlar... Kutsal kitabımız yüce Kur'an'da denir ki; şeytanlar, insanların arasındaki kendi dostlarına, destekçilerine vahyederler, fısıldarlar... Bazı üst düzey İlluminati/Siyonizm liderlerinin şeytanlarla iletişime geçebildiği ve onlardan emirler, direktifler aldıkları, bir komplo teorisi olarak piyasada anlatılıyor. Bu teori doğrudur ya da doğru değildir.. demiyorum, o derin bir konu, belki daha sonra konuşuruz...

www.youtube.com/watch?v=H2onuPh27GQ
ÖZ-gün isimli bir yerli şarkıcının, "Şeytan" isimli bu şarkısının nakaratı şöyle:

~

Bu gece kalbimi evde bıraktım,
Ruhumu artık Şeytan'a sattım.
Seni sevmekle büyük hata yaptım,
Elveda tatlım.

~

Vs... Yani Robert Johnson'ın hayatına, olaylarına bu açılardan bakıldığında, bana sanki bir ezoterik örgütün özel seçilmiş bir üyesi ya da bir ajanı/projesi gibi geldi. Tabii kesin, %100 öyledir diyemem, çok fazla araştırdığım bir kişi değil. Sadece, birikim ve tecrübelerimden kaynaklanan bir his, bir tahmin diyeyim. O ruhunu Şeytan'a satma olayı da bir mabette ezoterik bir ayin, ritüel anında olmuştur. Ve o günden sonra da o örgütün müzik sektöründeki çok bilgili kişileri kendisine müzikal açıdan bilgi aktarımı, şarkı sözü ve arka plan müziği desteği falan vermiştir. Ha kendisi de müzikal açıdan bir ölçüde yeteneklidir, onu inkar etmiyorum, yoksa özel seçilmezdi...

27 yaşında ölmesi olayı doğru da olabilir, denk gelmiş de olabilir, mizansen de olabilir... Bazı ünlü, proje kişileri, öldü süsü verdirerek yeni bir kimlikle, yeni bir ülkede, estetik ameliyat ya da saç, makyaj vs. değişimleriyle yeni bir hayata başlatıyorlar... Kulağa uçuk kaçık geliyor değil mi... Ve bunun gibi birkaç "öldü süsü" operasyonu çeşitleri daha var...

Robert Johnson denince, "27'ler Kulübü" de bilinmeli. Şu Vikipedi linkine tıklayıp yazıyı okuyun:

27 sayısının nümerolojisi konusu da derin ama ben şimdilik sadece, önemli gördüğüm birkaç olayını yazayım:

1) Led Zeppelin konusuna yazdığım son mesajımda demiştim ki: "Astrolojide Boğa ve Terazi burçlarının yönetici gezegeni olarak kabul edilen Venüs, diğer gezegenlerin aksine -kısmen Uranüs istisna- TERS yönde döner. Ve BAZI kesimler tarafından İştar ile, hatta Lucifer ile özdeşleştirilen bir gezegendir. Venüs, Morning Star (Sabah Yıldızı), İştar, Lucifer, Afrodit, Zühre vs... Ve dediğim gibi, TERS yönde dönen bir gezegendir. O nedenle bazı kesimler tarafından özel önem verilen bir gezegendir..."... Ondan sonra da "Venüs ve TERS" hakkında birkaç örnek göstermiştim... Astrolojide Boğa burcu 2'nci sıradaki burçtur, Terazi ise 7'nci sıradaki burçtur; 2-7... 2-Boğa, 7-Terazi... Yani 27 sayısının içindeki rakamlar, 2 ve 7, Boğa ve Terazi...



Not: Bu yazımı okuyacak Boğa ve Terazi burçlu kardeşlerimiz sakın beni yanlış anlamasınlar! Ben bazı ezoterik örgütlerin bu konudaki görüşlerini İFŞA amaçlı aktarıyorum, inanıp desteklediğim için değil. Boğa ve Terazi burçları kötüdür, şeytanidir.. gibi genelleyici, ırkçı, saçma sapan bir çıkarım yapılamaz. Her burcun iyisi de, kötüsü de vardır. Boğa ve Terazi burçlarından peygamber de çıkmıştır, seri katil de çıkmıştır. Benim bu iki burçtan bir sürü arkadaşım var ve iyi insanlar, iyi anlaşıyoruz. Zaten astrolojinin doğruluğu bile tartışmalı bir konudur. Şimdilik şöyle diyeyim; "az doğru" ile "çok yalan yanlışın" birbirine karıştığı bir diğer derin alan...

2) "9 + 9 + 9 = 27" işlemini ele alalım. Üç adet 9'un toplamı 27 eder; 9-9-9... Bu size TERS algıyla neyi hatırlattı? The Number of the Beast... 999-666... Bir mesajımda, "hakkında kalın bir kitap dolusu ifşa yazabilirim.." dediğim "The Matrix" film serisinin ilk filmi 1999'da yayınlanmıştı ve bu özel bir seçimdi. Film 1998'de ya da daha önceki senelerde bitmiş, hazır olsa bile ASLA yayınlanamazdı, mutlaka 1999'da yayınlanması gerekiyordu. Çünkü TERS algıyla "1999-1666" kodlaması yapacaklardı. Bu seri TERS algıyla "666" kodlamalı bir tarihte başlatılacaktı. Sonuçta, 666 ya da 1666 senesinde yaşamadıkları için, mecburen TERS algıyla 1999'u kullanmaları gerekiyordu. 999-666...



3) 27 sayısı için; meleklerin insanlarla iletişime geçip insanlara bilgilerini aktardıklarının bir işareti denir. Böyle batıl bir inanç vardır. Hani Şeytan, Robert Johnson ile iletişime geçip de bilgilerini aktarmış.. hikayesi var ya... Düşmüş melekler, Cennet'ten uzaklaştırılan, kovulmuş melekler.. kodlaması... İblîs, Lucifer, Azazil, Harut ve Marut, Dumat, Nisrok vs...

...

Son olarak, metalcilerin, sembolik (ateistik) satanistlerin "Siyah" renk ağırlıklı takılması olayı hakkında birkaç şey yazayım. Ezoterizm ve okültizm için önemli olan alanlardan bir diğeri de "renkbilim, renkoloji"dir... Sembollere, sayılara, isimlere, harflere vb.ne nasıl ki bazı anlamlar yüklüyorlarsa, renklere de bazı anlamlar yüklerler...

1) Beyaz renk; Tanrı'nın, iyiliğin, saflığın, masumiyetin, aydınlığın vs.nin rengi olarak kabul edilir. Ona TERS giden, onun zıttı kabul edilen Siyah renk ise; Şeytan'ın, kötülüğün, günah ve suçun, karanlığın, vs.nin rengi olarak kabul edilir. Bu dualite, Yin-Yang sembolünde ve felsefesinde de Siyah-Beyaz, 6-9 vs. gibi olaylarla işlenmiştir. Ama geçen dediğim gibi, Yin-Yang'ın tek olayı bu değil, daha çok anlamı, açıklaması var... Yani metalcilerin ve sembolik (ateistik) satanistlerin Siyah renk ile özdeşleştirilmeleri biraz da bundan gelir; renkbilimden/renkolojiden... Siyahi insanlara ırkçılık yapılmasında ya da mesela "kara kedilerin" uğursuz sayılmasında bile bunun izleri vardır. KKK, Ku Klux Klan gibi şeytani, ırkçı örgütler bile türemiştir. Tabii bu tür ırkçı örgütler de, o perde arkasındaki karanlık güçlerin birer projesi, kontrollü kaosu olarak piyasaya sürülüp desteklenmişlerdir ama çoğu üye bunun farkında bile değildir, sadece ırkçı duygularıyla o tür örgütlerde yer alırlar...



İngilizce anahtar kelimeler: Black, Blackness, Onyx, Jig, Negro, Ebon, Dark, Darkness, Dark Side, Night, Shade, Shadow, Saturninity, Murk, Obscureness, Vs...




2) "Siyah/Kara" dedim ama, aslında Şeytan'ın rengi denince akla ilk olarak "Kırmızı" renk gelir değil mi... Onun nedeni de, Şeytan'ın Ateş elementinden yaratılmasıdır... Sad Suresi, 76'ıncı Ayet: "İblîs dedi ki, beni ATEŞTEN yarattın, insanoğlunu çamurdan/balçıktan yarattın, dolayısıyla ben onlardan daha üstünüm."... Yani Kırmızı renk için, alternatif satanizm renklerinden biri diyebiliriz. Özellikle de sembolik (ateistik) satanistler Siyah ve Kırmızı rengi çok kullanırlar...


3) Teistik satanistler de Siyah ve Kırmızı rengi ara sıra kullanırlar ama daha ziyade "Sarı" rengi tercih ederler. Özellikle de Pagan Güneş tapınmacılığının, Luciferianizm'in etkisindeki satanistler için Güneş, Lucifer, Sarı Işık önemli olgulardır. Aydınlanmanın ışığı olarak Sarı renk ışığı kabul ederler. Latince bir kelime olan "İlluminati"nin anlamlarından biri de, "Aydınlanmışlar, Işıklanmışlar/Işık Taşıyıcıları"dır.



...

Özetinin özetini yazmama rağmen yine baya uzun bir yazı oldu değil mi... Hep diyorum ya; karışık, kompleks, derin konular... Saygılar.

 
Son düzenleme:

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,045
75,451
hiçbiryerde :)
Zevkle okuduğum bir sunum oldu
Black Sabbath konusu da. Bir Led
Zeppelin ile kıyaslanamaz bence
ama Black Sabbath da zamanında
dinlemiş olduğum sevdiğim gruplardandır.
Bir iki albümünü daha kaliteli olarak
görmek isterdim burada diyorum,
madem agartan üstadım bir şans
verdi bize. :9
Çok teşekkür ederim, elinize, aklınıza
sağlık sevgili "agartan".
 

enger66

Onursal Üye
26 Eyl 2010
1,036
3,279
Lise yıllarım kafa sallayarak geçti; çok eğlenceliydi vesellam...
Lunaparka gitmemize gerek kalmiyordu... :Ğ​
 

ed86

Süper Üye
3 Kas 2018
830
1,631
Her sanat türü gibi metal müzikte evrim geçiriyor yıllar içerisinde. Blues'dan gelinen nokta onlarca alt türe ayrılan bir külliyat oldu. Bu evrimin ekstrem unsurlarından bir örnek vereyim. Severek dinliyorum şahsen. Eski tiyatral imajlara bile gerek kalmadan uç işler yapılabiliyor.

 

Borarenan

Kıdemli Üye
24 Şub 2022
133
362
D-Devils - Dance with the Devil

Satanist müzik teması sadece Blues ya da Metal/Rock müzikle sunulmadı. Örneğin 90'lardan günümüze kadar "House, Techno, Trance" gibi Elektronik müzik türleriyle de sunuldu. Bu yazıda tanıtacağım albüm buna güzel bir örnek olacak.



İsim: Dance with the Devil ~ Sanatçı: D-Devils ~ Ülke: Belçika ~ Yıl: 2001 ~ Tür: Dark House, Dark Techno, Dark Trance ~ Süre: 46:36

Belçika millî futbol takımının lakabı "The Red Devils (Kırmızı Şeytanlar)"dır. Hani bu D-Devils grubu da Belçika menşeli ya... Belçika satanistlerin fazlaca aktif oldukları bir ülke midir nedir... Gerçi mesela İngiltere'deki Manchester United FC takımının lakabı da "The Red Devils (Kırmızı Şeytanlar)"dır. Dünya futbolunda, lakabı "Kırmızı Şeytanlar" olan birkaç kulüp daha var. Mesela Almanya'dan FC Kaiserslautern gibi... Bir futbol kulübü, lakabını neden "Kırmızı Şeytanlar" olarak seçer ki? Şeytani olmak iyi, güzel bir şey de, bizim mi haberimiz yok...



Aşağıdaki video 2000'lerin ortalarında, Acapulco/Meksika'daki "Palladium" isimli bir gece kulübünde çekilmiş. Videodaki "El Azteca de Plata" rumuzlu dansçı/koreografist hem bu mekanda hem de diğer bazı mekanlarda bu tür sahne şovları yapıyormuş ama günümüzde galiba emekliye ayrılmış... Bu gösterisinde yukarıdaki albümün ilk üç sıradaki şarkılarını kullanmış. İlk sıradaki, albümün intro'su olan, diğer ikisi normal şarkı olan bu üç şarkı, bir DJ tarafından geçiş mix'leriyle birbirine bağlanıp bir çeşit düzenleme yapılmış. Albümdeki şu şarkılardan: 1) Dance with the Devil, 2) The 6th Gate, 3) Sex & Drugs & House.
www.youtube.com/watch?v=PnfKMICzVVc


Mortal Kombat (Ölümcül Dövüş) serilerinin soundtrack'lerine benzettiğim ve sözleri her ne kadar şeytanice olsa da, "müzikal açıdan" başarılı bulduğum bu üç şarkıyı ve hatta bu albümdeki bütün şarkıları 2015'de Türkçeye çevirmiştim. Bugün de forumda yapacağım bu sunum için birkaç düzenleme yaptım ve dipnotlar + ifşa açıklamaları ekledim... Bu sunumumu okumaya başlarken "Eûzü Besmele" çekin, bütün yazılanları okuduktan sonra da birer Felak-Nas Suresi okuyun.. dermişim. Zira şeytanların, cinlerin, ifritlerin, karanlığın, kötülüğün vb.nin havalarda uçuşacağı bir yazı olacak... :) :)

Bu albümü FLAC formatında indirmek isterseniz buyurun link. Bu linki yabancı bir sitede buldum:

Arşivimde APE formatında, lossless olarak aktarılmış şekli de var ama şarkılar bölünmemiş, tek bir medya dosyası şeklinde, 46:36 uzunluğunda. İsteyenler olursa yükleyip onun linkini de paylaşabilirim, yazılım kullanarak şarkıları siz kendiniz bölebilirsiniz.

...

1'inci Şarkı:

İsim: Dance with the Devil ~ Albüm: Dance with the Devil ~ Sanatçı: D-Devils ~ Ülke: Belçika ~ Yıl: 2001 ~ Tür: Intro ~ Süre: 01:12 ~ Söz: Pieter-Jan Verachtert ~ Vokaller ve İlave Efektler: Lex de Groot ~ Yapımcı: Pieter-Jan Verachtert, Lex de Groot ~ Konsept: Pieter-Jan Verachtert, Korneel Ketelslegers

Ön Not: Bu üç şarkıya yaptığım çevirilerde kullandığım parantezlerin fonksiyonları şöyle: 1) Normal parantez "()" kullandığım yerler, solundaki kelimeyi/kelimeleri açıklayan kısımlar. 2) Köşeli parantez "[]" kullandığım yerler şarkının sözlerinin orijinalinde yer almayan kısımlar. Onları da açıklama amaçlı ekledim. Yani çevirimde yer almasına rağmen şarkının orijinal sözlerinde yer almayan kısımlar. İngilizcedeki bazı cümleleri Türkçeye motamot çevirirsek bazen tam anlaşılamıyor. O nedenle o tür kısımlarda köşeli parantez kullanıp daha zengin bir çeviri sunmak istiyorum. 3) Küme işareti "{}" kullandığım yerler ya yardımcı vokalist(ler)in seslendirdiği kısımlar ya da ana vokalistin sesinin bir ses efekti falan vasıtasıyla aynı anda ya da hemen akabinde seslendirilen kısımlar. 4) *DN 1, *DN 2 vs. diye yazdıklarım ise Dipnot 1, Dipnot 2 vs.nin kısaltmaları. Çevirilerin sonunda, altında o kısımlara bazı açıklamalar yazdım. Ve bazılarına mini ifşalar da yazdım, yani bazıları sadece açıklamadan ibaret değiller.

1'İNCİ ŞARKININ SÖZLERİNE YAPTIĞIM ÇEVİRİM:

D-Devils - Dance with the Devil
D-Şeytanlar - Şeytan'la Dans Edin

~

Where there is light, there is darkness.
Aydınlığın var olduğu yerde, karanlık [da] vardır. *DN1

Where there is smoke, there is fire.
Dumanın var olduğu yerde, ateş [de] vardır. *DN2

Where there is a God, there is D-Devils.
Bir Tanrının var olduğu yerde, D-Şeytanlar [da] vardır. *DN 3

~

Ladies and gentlemen!
Bayanlar ve baylar!

To beat or not to beat - that's the question!
Tempolamak/ritmlemek ya da tempolamamak/ritmlememek - işte bütün mesele bu! *DN 4

So... Let's kick the bass!
O hâlde... Hadi bas'layalım/bas'ın dibine vuralım! *DN 5

And unchain the most mind-blowing beats from hell!
Ve akıllara en fazla durgunluk veren cehennem tempolarının/ritimlerinin zincirlerini çözelim! *DN 6

~

Prepare to dance with the Devil!
Şeytan'la dans etmeye hazırlanın! *DN 7

And pray that you will survive!
Ve dua edin de hayatta kalasınız! *DN 7

~

Dipnotlar:

*DN 1: Albümün bu açılış cümlesinde "Aydınlık/Işık-Karanlık" dualitesi işlenmiş. Bunun açıklamasını, Robert Johnson'ın olaylarını yazdığım ilk mesajımın son bölümünde kısmen yapmıştım. O mesajımdaki, "Beyaz renk ile Siyah renk" dualitesini açıkladığım kısma bakın.

*DN 2: İngilizcedeki bu cümlenin, bir atasözü olarak, "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz." anlamı da var. Ama ben yukarıda düz çevirisini yaptım çünkü bağlam anlamında, diğer cümlelerle bütünlük anlamında bence öyle çevrilmesi daha uygun olurdu. Atasözündeki anlamını ikinci bir gönderme olarak düşünmüş olabilirler. Zaten birbirine kısmen yakın anlamlar; "Dumanın var olduğu yerde, ateş de vardır. / Ateş olmayan yerden duman çıkmaz."

Bu atasözünün cümle formatına benzediği için, ondan bir önceki ve bir sonraki cümleler de, o anlamda belki şöyle çevrilebilirdi, ve bunları da yine ikinci göndermeler olarak düşünmüş olabilirler:

2) Where there is smoke, there is fire. (Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.)

1) Where there is light, there is darkness. (Karanlık olmayan yerden aydınlık çıkmaz.)
3) Where there is a God, there is D-Devils. (D-Şeytanlar olmayan yerden bir Tanrı çıkmaz.)

*DN 3: Bu cümlede "Tanrı-Şeytan(lar)" dualitesi işlenmiş. Şeytan, Tanrı'ya TERS gider.. ilkesinden de gelen Tanrı-Şeytan dualitesi... "Led Zeppelin 2012 - Celebration Day (Konser)" başlıklı paylaşımınıza yazdığım son mesajımda, "Şeytan TERS gider" ilkesini birkaç örneğiyle açıklamıştım.

Grubun ismi olan "D-Devils"daki "Devils = Şeytanlar" ama o baştaki "D" harfinin ne anlama geldiğini tam bilmiyorum. Türkçede "Di" diye telaffuz edilir. İngilizcedeki "The"ya bir gönderme mi acaba.. Zira o da Türkçede "Dı/Di" diye telaffuz edilir. Yani belki de "D-Devils = The Devils"dır. Belirli, bilinen, özel bazı şeytanlar.. gibi bir anlamı olabilir... Tabii olasılık çok, misal "Dark"ın "D"si bile olabilir ve "Dark Devils (Karanlık/Kötü/Gizemli Şeytanlar)" gibi bir anlamı da olabilir. Vs...

*DN 4: Bu cümle; William Shakespeare'in Hamlet'inde yer alan şu meşhur sözden uyarlanmış: "To be or not to be - that's the question! (Olmak ya da olmamak - işte bütün mesele bu!)"

To be or not to be - that's the question!
To beat or not to beat - that's the question!

Bakın "be" kelimelerinin yanına "at" eklenip "beat" şeklinde uyarlanmış, cümledeki diğer bütün kelimelerse aynı. Beat'in sözlüklerde baya anlamı var. Yenmek, alt etmek, vurmak, pataklamak vs... Ama bu şarkıda, müzikal açıdan "tempo/ritim/vuruş" anlamında kullanılmış. Diğer anlamlarından olan "yenmek/alt etmek"i yine ikinci gönderme olarak düşünmüş olabilirler.



Mesela müzikte "BPM, beats per minute (dakika başına düşen vuruş sayısı)" kavramı vardır. Müzikte tempoyu belirlemek için kullanılan birimdir.



*DN 5: İngilizcenin argosunda "kick ass (kıç tekmelemek)" diye meşhur bir tabir vardır. Bu tabir, film repliklerinde de bazen karşımıza çıkar. Şarkıdaki bu cümle ondan uyarlanmış; "kick the ass - kick the bass"... Bass ise müzikteki "bas" kavramıdır. Hani mesela ekolayzır ayarlarında "bas, tiz" kısımları vardır ya, oradaki bas misali... "Bas, düşük frekanslı sesleri ve aralığı tanımlar. Müzik bestelerinde baslar armoninin en düşük bölümleridir." (Vikipedi)... Kick the ass (kıçı tekmelemek) tabirini yine ikinci gönderme olarak düşünmüş olabilirler.



*DN6: Burada güya kendi müziklerinden söz ediyorlar ama aslında perde arkasındaki karanlık güçlerin müzik sektöründeki şeytani etkilerine gönderme yapıyorlar. O karanlık güçlerin servis ettikleri ya da kendilerince düzenledikleri kodlamalı şarkı sözleri mi dersiniz, backmasking (TERS maskeleme) yöntemiyle hazırlanan subliminal mesajlı şarkılar mı dersiniz, bazı özel frekanslarla insanların beyinlerine zarar vermeyi planladıkları şarkılar mı dersiniz, vs... Cümle içindeki anahtar ifade şu: "the most mind-blowing (akıllara en fazla durgunluk veren)"

*DN 7: Şeytan'la şaka, oyun ya da dostluk vs. olmaz. Kiminle bir ilişkide bulunursa, o kişiye önünde sonunda zararı dokunur. Zamanı gelince, insanların arasındaki dostlarını, destekçilerini bile satıp ihanet edecektir...

Nisa Suresi, 38'inci Ayet: "...Şeytan kime arkadaş olmuşsa, bilsin ki, o kişi çok kötü bir arkadaş edinmiş demektir."

İbrahim Suresi, 21 ve 22'inci Ayetler: Hepsi toplu halde, Allah'ın huzuruna çıkmış olacaklar. Ezilip horlananlar, büyüklük taslayanlara diyecekler ki: "Biz sizin birer uydunuzduk. Şimdi siz Allah'ın azabından bir kısmını bizden uzaklaştırabilir misiniz?" Cevap verecekler: "Allah bize kılavuzluk etseydi elbette biz de size kılavuzluk ederdik. Şimdi inleyip feryat etsek de sabretsek de bir. Sığınacak hiçbir yerimiz yok." İş bitirilince şeytan onlara şöyle dedi: "Allah size hak bir vaatle vaatte bulundu, ben ise vaat ettim ama vaadimden caydım. Benim sizin üzerinizde bir sultam yoktu. Sizi davet ettim, siz de bana uydunuz. Hepsi bu. Şimdi beni kınamayı bırakın da öz benliklerinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Aslında ben sizin, daha önceden beni şirk aracı yapmanıza karşı çıkmıştım. Zalimler için acıklı bir azap öngörülmüştür." (Yaşar Nuri Öztürk Çevirisi)

Motörhead grubunun "Ace of Spades (Maça Ası)" isimli şarkısının sözlerinde şöyle bir kısım vardı:

~

Playing for the high one, dancing with the Devil,
Büyük oynuyorum, Şeytan'la dans ediyorum,

Going with the flow, it's all a game to me.
Akışına bırakıyorum, tüm bunlar benim için bir oyun.

~

Ve birkaç farklı şarkıcının albümlerinde de bu isimde şarkılar mevcut. Yani "Dance with the Devil (Şeytan'la Dans Etmek)", şarkı sözlerinde baya işlenmiş bir temadır...

---

2'nci Şarkı:



İsim: The 6th Gate ~ Albüm: Dance with the Devil ~ Sanatçı: D-Devils ~ Ülke: Belçika ~ Yıl: 2001 ~ Tür: Dark House, Dark Techno, Dark Trance ~ Süre: 03:13 ~ Söz-Müzik: Pieter-Jan Verachtert ~ Vokal ve İlave Efektler: Jo Jacobs ~ Yapımcı: Pieter-Jan Verachtert, Sam Hauglustaine

2'NCİ ŞARKININ SÖZLERİNE YAPTIĞIM ÇEVİRİM:

D-Devils - The 6th Gate - Radio Mix
D-Şeytanlar - [Cehennemin] 6'ncı Kapısı - Radyo [Formatında Kısaltılmış] Düzenleme

~

Six centuries ago {six centuries ago},
6 asır önce {6 asır önce}, *DN 1

The last visitor from Earth entered my world.
Yeryüzünden (Dünya'dan) gelen son ziyaretçi, benim dünyama (cehenneme) giriş yapmıştı.

Now, it's your turn to feel that pain!
Şimdi o ıstırabı çekme sırası sizlerde!

The gates are open!
[Cehennemin] kapıları [şimdi] açık!

~

Pain, anger, hate, fear, chaos, darkness, evil, hell!
Istırap, gazap, nefret, korku, kaos, karanlık, kötülük, cehennem!

The gates are open!
[Cehennemin] kapıları [şimdi] açık!

Gate 1: Darkness, the world of demons. Look around you, they're everywhere.
Kapı 1: Karanlık, şeytanların/cinlerin/kötü ruhların dünyası. Etrafınıza bir bakın, onlar her yerdeler.

Gate 2: My guards are watching you.
Kapı 2: Bekçilerim (zebanilerim) sizleri izliyor/gözetliyor. *DN 2

Gate 3: Only evil lives here.
Kapı 3: Burada yalnızca kötülük yaşar.

Gate 4: There's no way out!
Kapı 4: Buradan hiçbir çıkış/kaçış yolu yok! *DN 3

Gate 5: Feel the fire!
Kapı 5: Ateşi (cehennemi) hissedin/tadın! *DN 4

Gate 6: Pick up your weapons and fight!
Kapı 6: Silahlarınızı kuşanın ve savaşın!

Fight! Fight!
Savaşın! Savaşın!

And dance with the Devil!
Ve Şeytan'la dans edin!

The gates are open!
[Cehennemin] kapıları [şimdi] açık!

~

Gate 1. Gate 2. Gate 3. Gate 4. Gate 5. Gate 6... 6... 6...
Kapı 1. Kapı 2. Kapı 3. Kapı 4. Kapı 5. Kapı 6... 6... 6... *DN 5

Now, fight me again!
Şimdi benimle tekrar savaşın!

Fight! Fight!
Savaşın! Savaşın!

And dance with the Devil!
Ve Şeytan'la dans edin!

~

Dipnotlar:

*DN 1: 3, 4, 5, 7, 8, 9 vs. değil, tam 6 asır önce... Burada, Şeytan'ın rakamı olarak kabul ettikleri "6"nın vurgusu yapılmış.

*DN 2: Burada, George Orwell'in "Bin Dokuz Yüz Seksen Dört" isimli distopik romanındaki şu tabire bir gönderme yapılıyor: "Big Brother is watching you. (Büyük Birader sizleri izliyor/gözetliyor.)" *Büyük Birader = İlluminati/Siyonizm/Şeytan/Tek Göz/Her Şeyi Gören Göz...*

Big Brother is watching you.
My guards are watching you.



*DN 3: Zümer Suresi, 72'nci Ayet: Şöyle denilir: "Girin cehennemin kapılarından! Orada sürekli kalacaksınız. Büyüklük taslayanların barınağı ne de kötüymüş!" (Yaşar Nuri Öztürk Çevirisi)

*DN 4: Toplamda altı tane olan kapıların ilk beşinde astrolojik kodlamalar yapılmış ama ben sadece Gate 5 (Kapı 5)deki kodlamayı yazayım. Çünkü diğerleri hem çok belirgin değil hem de açıklayabilmek için ekstradan baya bilgi yazmam gerekir. Örneğin Gate 2 (Kapı 2)deki astrolojik kodlama çok derin... Gate 6 (Kapı 6)da ise bence astrolojik bir kodlama yok. Şarkının sözlerinin kapılar hakkındaki kısmını öyle bitirebilmek için zorlama olmuş orası... Ateşi, cehennemi Gate 5 (Kapı 5)de işlemişler. Astrolojide 5'inci sıradaki burç Aslan'dır ve Aslan burcunun yönetici gezegeni "Güneş" olarak kabul edilir, elementi ise "Ateş" olarak kabul edilir. Yani "Güneş-Ateş-Cehennem" gibi bir kodlama yapmışlar...



*DN 5: Gate 6 (Kapı 6) telaffuz edildikten sonra iki kez daha "six (6)" telaffuz ediliyor (...6... 6... 6...) ve böylece "The Number of the Beast (Canavar'ın/Şeytan'ın Sayısı)" yani 666 göndermesi yapılıyor.



Bizim, Kur'an'dan gelen inancımıza göre ise cehennemin 6 değil, 7 kapısı vardır. Hicr Suresi, 44'üncü Ayet: "Cehennemin yedi kapısı vardır. Her bir kapı için, onlardan birer grup ayrılmıştır." Bu Ayette geçen yedi sayısı için kullanılan Arapça kelimenin "çokça" anlamı da var ve belki de, "cehennemin birçok kapısı vardır" denmek isteniyor da olabilir. Veya yedi sayısı bir tür metafor da olabilir. O ihtimali de yazmış olayım.



---

3'üncü Şarkı:



İsim: Sex & Drugs & House ~ Albüm: Dance with the Devil ~ Sanatçı: D-Devils ~ Ülke: Belçika ~ Yıl: 2001 ~ Tür: Dark House, Dark Techno, Dark Trance ~ Süre: 03:39 ~ Söz-Müzik: Pieter-Jan Verachtert ~ Vokal ve İlave Efektler: Jo Jacobs ~ Yapımcı: Pieter-Jan Verachtert, Sam Hauglustaine

3'ÜNCÜ ŞARKININ SÖZLERİNE YAPTIĞIM ÇEVİRİM:

D-Devils - Sex & Drugs & House - Stage Edit
D-Şeytanlar - Seks ve Uyuşturucu ve House Müzik - Sahne Düzenlemesi

~

The D-Devils are back!
D-Devils [grubu] geri döndü! *DN 1

~

Can you hear me?
Beni işitebiliyor musunuz?

Do you know who I am?
Benim kim olduğumu biliyor musunuz?

Can you see me? I live in the dark.
Beni görebiliyor/fark edebiliyor musunuz? Ben karanlık ve izbe yerlerde yaşarım.

I am the Devil, dance with me!
Ben Şeytan'ım, dans edin benimle!

You know what I can give you?
Size neler bahşedebileceğimi biliyor musunuz?

I can give you sex, I can give you drugs.
Size seks bahşedebilirim, size uyuşturucu bahşedebilirim. *DN 2

And what I certainly can give you is house.
Size kesin olarak bahşedebileceğim şey ise House müziktir. *DN 3

Sex, drugs and house.
Seks, uyuşturucu ve House müzik. *DN 4

I can give you house.
Size House müzik bahşedebilirim.

I can give you house.
Size House müzik bahşedebilirim.

I can give you house.
Size House müzik bahşedebilirim.

I can give you house. Sex & drugs & house.
Size House müzik bahşedebilirim. Seks ve uyuşturucu ve House müzik.

Sex & drugs & house.
Seks ve uyuşturucu ve House müzik.

~

Dance with me!
Dans edin benimle!

You know what I can give you?
Size neler bahşedebileceğimi biliyor musunuz?

I can give you sex, I can give you drugs.
Size seks bahşedebilirim, size uyuşturucu bahşedebilirim.

And what I certainly can give you is house.
Size kesin olarak bahşedebileceğim şey ise House müziktir.

Sex, drugs and house.
Seks, uyuşturucu ve House müzik.

I can give you house.
Size House müzik bahşedebilirim.

I can give you house.
Size House müzik bahşedebilirim.

I can give you house.
Size House müzik bahşedebilirim.

I can give you house. Sex & drugs & house.
Size House müzik bahşedebilirim. Seks ve uyuşturucu ve House müzik.

~

Dipnotlar:

*DN 1: Burada, "The Legend is back! (Efsane geri döndü!)" göndermesi yapılmış.

The Legend is back!
The D-Devils are back!



*DN 2: İbrahimî dinlerde, insanların nikahlı eşleriyle seks yapması günah değildir ama zina/fuhuş yapmak günahtır... Şarkının bu cümlesindeki "seks" kavramıyla zinaya/fuhşa bir gönderme var, yani işin şeytani yönüne... Uyuşturucu ise zaten zararlıdır ve haramdır. Şeytan'ın insanlara verdiği vesveselerden iki örnek sunulmuş; zina/fuhuş ve uyuşturucu.

*DN 3: Bu şarkının sözlerindeki en kafa karıştırıcı kısım, bu cümledeki "house" kelimesi. Tahminimce müzik kültürü iyi olmayan bir İngiliz/ABD'li bile dinlerken bu kısmı yanlış anlayabilir. Sözlüklerde "house" kelimesinin sayfalarca anlamı var. En yaygın anlamı "ev, konut"tur ama buradaki kullanım maksadı o değil. Bu şarkının türlerinden biri olan "Dark House" kastediliyor, yani bir çeşit "House müzik"

Aynı albümün 5'inci sıradaki şarkısının ismi "The Devil Is a DJ (Şeytan Bir DJ'dir)"... Bu albümde, sanki Şeytan bir DJ olmuş da insanlara House müzik sunumu yapıyor.. gibi bir fantezi işlenmiş. Yani buradan bile anlayın ki, yukarıdaki "house"dan kasıt "House müzik"tir.

O şarkının sözlerine yaptığım çevirim şöyleydi:

~

Ha-ha-ha-ha-ha-ha!
Ha-ha-ha-ha-ha-ha!
*6 kez "ha" diyerek gülüp alay ediyorlar. 6 sayısı özel seçim; Şeytan'ın rakamı kabul ettikleri 6.*

You've just entered a new dimension of sound!
Az önce yeni bir ses boyutuna giriş yaptınız!

Get ready...
Hazırlanın...

'Cause tonight...
Zira bu gece...

The Devil is a DJ!
Şeytan bir DJ'dir!

~

The Devil is a DJ!
Şeytan bir DJ'dir!

Yeah!
Eveet!

~



*DN 4: Yukarıdaki *DN 2'de, "Şeytan'ın insanlara verdiği vesveselerden iki örnek sunulmuş; zina/fuhuş ve uyuşturucu." demiştim. Burada üçüncü bir kavram eklenmiş; House müzik... Peki House müzik neden şeytani bir şey olsun ki... Demek ki kendi yaptıkları "Dark House"dan söz ediyorlar, yani karanlık, şeytani House müzikten. O kısmı çeviride aslında "Dark House müzik" diye de çevirebilirdim ama neyse, burada dipnotta açıklamış oldum.



---

Yazımın başlarında dediğim gibi, bu albümdeki bütün şarkıları 2015'de Türkçeye çevirmiştim. Eğer forum üyelerinden istek gelirse, boş bir zamanımda o çevirilerimi de düzenleyip, dipnotlar + ifşa açıklamaları ekleyip paylaşırım. Diğer şarkılarda da baya ilginç olaylar var. Hele de albümün 6'ncı sıradaki, "Love Her at the Meat Parade" isimli şarkısı için of diyorum, of... O şarkının çevirisini ve açıklamasını-ifşasını paylaşmaya kalksam forumda tartışma bile çıkabilir. Çevirisi için bir tartışma çıkmaz da, benim açıklama-ifşa yazım için tartışmalar çıkabilir...



Spoiler:



Saygılar, sayın agartan.

 
Son düzenleme:
Üst