Yürüyen Kelimeler - Eduardo Galeano

Hones

Guest
11 Nis 2009
3,044
10,070
"Yakından bakınca kimse normal değildir."

"Guaraní dilinde ñe'e aynı zamanda hem 'kelime' hem de 'ruh' anlamına gelir.

Guaraní yerlileri, yalan söz söyleyenlerin ya da boş konuşanların ruhlarına ihanet ettiklerine inanırlar." Yürüyen Kelimeler, Latin Amerikalı damarlarından alabildiğine beslenen Eduardo Galeano ile Brezilyalı tahta baskı ustası Josè Francis Borges'in eşsiz işbirliği sonucu ortaya çıkan bir başyapıt. Köklü bir öykücülük geleneğinin izlerini taşıyan Yürüyen Kelimeler'de Galeano, yalın diline karşın şiirsel bir anlatım ile Guaraní Kizilderililerinin inançlarının, Kabala'nın, Hıristiyanlığın ve Latin Amerikan folklorünün izlerini sürüyor.

G-93.jpg
G-53.jpg


Meseller, halk öyküleri, masallar, taslamalar, tarih, rüyalar ve şiirlerle harmanladığı ve tarzlara meydan okuyan eserleriyle Eduardo Galeano, Yürüyen Kelimeler'de okuyucuya büyülü bir dünyanın kapılarını aralarken, bir yandan da yaşamın farklı alanlarına açtığı pencerelerle, öykü sanatının baş döndürücü varisi konumuna yükseliyor

G-113.jpg
G-143.jpg
G-37.jpg
G-65.jpg


BU KİTAP ÜZERİNE PENCERE

Yamalı bir masa, sürekli hareket eden kurşundan ya da ahşaptan bir dolu yıpranmış baskı harfi, belki de Gutenberg’ten kalma bir matbaa: burası José Francisco Borges’in Brezilya’nın kuzeydoğusunun derinliklerine düşen, Bezerros Köyü’ndeki atölyesi.

Hava mürekkep kokuyor, ahşap kokuyor. Yeni bitirilmiş ıslak çizimler tellere asılmış kururken, yüksek öbekler halindeki ahşap plakalar sıranın kendilerine gelmesini bekliyor. Ahşaba işlenmiş yüzüyle Borges tek kelime etmeden bana bakıyor.

Televizyon çağının ortasında, Borges hâlâ eski cordel geleneğini sürdüren bir sanatçı. Küçük kitapçıklarda efsaneler ve yaşanmış olayları anlatıyor. Dizeleri o yazıyor, çizimleri yapıyor, basıyor, sonra bunları omzuna atıp pazarlarda satıyor, köy köy dolaşıp insanların ve hayaletlerin kahramanlıklarını tekrar tekrar anlatıyor.

Ben Borges’in atölyesine birlikte çalışmayı önermek için geldim. Projemi açıkladım: onun çizimleri, gravür sanatı ve benim kelimelerim. O susuyor, ben konuştukça konuşuyorum, durmaksızın açıklıyorum. Tek kelime etmiyor.

Bu böyle sürüp gidiyor. Neden sonra birden farkına varıyorum: Benim kelimelerimin müziği yok. Kırık bir flütü üfleyip duruyorum. Daha doğmamış olan açıklanamaz, anlaşılmaz; hissedilir, hareket ettikçe el yordamıyla tanınır. O zaman açıklamayı bırakıyorum ve anlatıyorum. Ona hikâyelerini yazmak istediğim gulyabanileri, soytarıları anlatıyorum; uyurgezer gezintilerimde biriktirdiğim ya da uyanık gördüğüm rüyalarda duyduğum seslerden, çıldırtan gerçeklerden, gerçekleşmiş çılgınlıklardan bahsediyorum.

Ona hikâyeler anlatıyorum; bu kitap doğuyor.


G-123.jpg
G-2.jpg
G-6.jpg


28l7shu.jpg


4g9k1.jpg



 
Üst