Cromwell (DVDRip)

oktayyapıcı13

Onursal Üye
29 Haz 2015
1,404
16,012
YiGNPzkO_o.jpg




Yönetmen: Ken Hughes

Oyuncular: Alec Guinness, Richard Harris

Yapım Yılı: 1970

Dil: İngilizce

Altyazı: Türkçe(gömülü)

Dosya uzantısı: mkv

Richard Harris ve Sir Alec Guinness geniş içerikli, cömertçe hazırlanmış bu destansı dramada başrolü oynuyorlar. Cromwell, Büyük Britanya'daki monarşi ve halkın öfkesinin savaşını yeniden gözler önüne seriyor. 17.yy'da İngiltere'de hırslı bir centilmen olan Oliver Cromwell (Harris) ulusunu dört bir yandan saran ve bunaltan politik baskılara ve yozlaştırmaya karşı meydan okuma cesareti gösterir. Gücünün halktan biri tarafından elinden alınmasını izleyen Kral Charles I (İki Oscar Ödülü sahibi Guinness, 1957 En İyi Erkek Oyuncu, The Bridge on the River Kwai; 1980 Onur Ödülü) düşmanına meydan okumak üzere ortaya çıkar. Biri mutlak hükümdar olacak, diğeri idam edilecektir. Heyecan verici savaş sahneleri, Robert Morley, Dorothy Tutin ve Timothy Dalton'un muhteşem performansları, Oscar Ödüllü kostüm tasarımı ve ünlü görüntü yönetmeni Geoffrey Unsworth'un (Cabaret, Tess) mükemmel çekimleri ile CROMWELL, geleneği Braveheart ile devam eden olağanüstü bir tarihi drama.
 

oktayyapıcı13

Onursal Üye
29 Haz 2015
1,404
16,012
pHUwIF4d_o.jpg

Türkiye’de İkinci Cumhuriyet’in etkileriyle başlayan süreçte Demokratik veya Doğu Almanya tarihçiliği ile yeni ve ideolojik bir tarih yazım süreci başlamıştır.

Buna göre:

1 - Kurtuluş Savaşı veya Milli Mücadele vatanın işgaline karşı değil de emperyalizme ve emperyalistlere karşı yapılmış bir halk hareketidir.

2 – Kurtuluş Savaşı veya Milli Mücadele sömürülen bir devletin sömürüye karşı zaferi olduğundan sömürülen her devlete örnek olmuştur.

3 - Kurtuluş Savaşı veya Milli Mücadele döneminde, Kızıl Vampir otoritesi, Sovyetler halk haraketini savunan halk kurtuluş ordusuna koşulsuz yardım sağlamışken Amerika Türkiye’nin işgalini savunmuştur.

Yani bu zihniyetin temsilcilerine göre ideolojik körlük had safhadadır, Anadolu’nun bağrında okuma yazma bilmeyen Anadolu köylüsü tebası olduğu padişahı ve Hilafeti koruma bir amacı yoktu çünkü o köylü Kel Kafalı Vampir Lenin’den el almış Atatürk’ün izinde bir arpa boyu yol yürüyecekti, Osmanlı Devleti tarihin hiçbir döneminde bağımlı veya sömürülen olmadığı şeklindeki çok basit bir tanımlama kabul edilmemesinin nedenin bu kişilere göre padişahlık, Hilafet ile monarşi, Kilise otoritesi aynı olması* gibi millici güç denilen halk kurtuluş ordularının kurulması için temel bulmak lazımdı ve Atatürk eski dönemin otoritesi yerine kendi otoritesi için bir şey yapmış olamaz çünkü halk ile halk için...

* Venezuela'da Amerikan bayraklı tişörtle yürürsen ayağından vururlar diyen TKP zihniyetine göre; CIA = Bozkurt = SS

Halk ve emek çorbası içinde Türkiye’ye mutlaka sosyalizmin geleceğini düşünen bu kör insanlar için her konuya Kızıl otoritenin Kızıl bayrak salladığı Rusya’nın gösterdiği gözlükle bakmak gereklidir.

1RFS8Znz_o.jpg

Dolayısıyla:

1 – Rusya öncesi Avrupa’da işçi denilen cahil çoğunluğun alt tabakasından oluşan Kızıl Orduların varlığından bahsedilmemelidir.

2- Amerika Birleşik Devletleri sakallı Yahudi Marx’ı etkileyecek bir monarşi karşıtı halk bağımsızlık mücadelesi sonucunda kurulduğu söylenmemelidir.

o5vlhDbq_o.jpg


Kapitalist var, kapitalist

3 – Fransız Devrimi monarşi karşıtı olsa bile halk için olumlu etkiler bırakmamış şeklinde tanımlanmalıdır.

4 – Madrid faşizme mezar olacak diye yoldaşlarına gaz(Versiyon no. Kurufasulye+prom değil) verirken faşizmin mutlak zaferi altında kalan Kızıl bayrakçılığının hüzünlerini dile getiren İspanyol İç Savaşı’nın toplumun dinamiklerini, değerlerini dikkate almayan bir devlet otoritesine karşı yapıldığı ve ‘’ faşizmin ‘’ her dönemde her toplumda sıkıyönetim şeklinde ortaya çıkabileceği dikkate alınmamalı ve faşizm mutlak karşı takım olarak tanımlanmalıdır. Yani Rus ve Çin destekçisi komünistler, sosyalistler faşist olamazken Yunanistan İç Savaşı esnasında yakalanan her bir Kızıl’ın yaptıkları hatırlanarak bir yılan gibi kafasını kesenler faşistlerdir.

5 – İkinci Dünya Savaşı öncesi Avrupa’daki Yahudi karşıtlığının Kızıl karşıtlığından, Kızıllığın Sovyet işgal işbirlikçiliğine yardım etmesinden değil de ırkçılıktan ibaret olduğu tanımlanmalıdır, çünkü Avrupa Kızıllığı benimsememiştir ve Amerika Kızıllığa karşı Beyaz Rusları desteklemiştir.

6 – Cennet diye bir şey yok cennet yeryüzünde, cennet için sosyalizm yoldaşlar; işçiler dağlara koşuyor derken Rusya’yı devrimin başatı olarak kabul etme bağnazlığında kendisini çar ile Stalin karşımı üstün bir şey zanneden cüce ve onun mafya organizasyonu olan terör devleti Rusya’yı günahsızken, Rusya’nın eylemlerine karşı olan her şey günahtır.

7 – İki yüzlülük, yalan, propaganda, gambazcılık bu kişilerin partiye, ideolojiye olan bağlılıklarını gösterir. Örneğin Türkiye’de Türkiye laiktir laik kalacak denilir, Suriye’de Esad rejimine karşı olan muhalifler terörist olarak tanıtılarak Esad rejimi destekçilerinin laikliği savundukları propaganda yapılır*; ama söz konusu Rus destekçisi İran olunca emperyalizm İran’da kadınların başörtülerini çıkartmak istiyor denilir.

* Çünkü bu kişiler propaganda yaptığı kitlenin Lübnan’da İran destekli teröristlerin Hıristiyanlara yönelik tanımlarını bilmeyeceklerine ve Suwayda da ‘’ laik ‘’ görünümlü insanların Esad karşıtı olduklarını görmeyeceklerine emindirler.

fccIatkR_o.jpg

Jurnalciliğin, hafiyeliğin yalnız siyasî mahafilde veya amele, köylü
teşkilâtlarında değil küçük yaştaki mektep çocukları beyninde bile
muvaffakiyetle tatbik edildiği bir tek memleket varsa o da yine
Sovyetler Rusyasıdır.​

Yani bu kişilere göre eğer Kremlin destekçisi Sp...nik isimli kökü dışarıda olan ‘’ bağımsız medya ‘’ kuruluşu Hatay’ın Türkiye toprağı olmadığını propaganda yapıyorsa bu doğrudur, çene üstünde toptan sakal bırakılması orak çekiç entelektüelliği buna kanidir ve Vampir Trokçi’den beri’den beri bu böyledir.

Bir daha ifade edelim, bu kişilerin Atatürk ve Kurtuluş Savaşı konusunda tanımları sadece Lenin, Stalin, Rusya, Sovyetler üzerinde kuruludur ve tarihi başlaştırıp kendi kirli düzenlerinin kurulması için faaliyet yürütürler*.

* 1932:

Yeni Rusyanın Rus inkılâbını boğarak kanlı ve korkunç bir istibdadı canlandırmış olduğunu olsun tefrik etmiyenler Bolşevizmle Türk inkılabını teşbihe kalkışıyorlar...

Türk inkılâbı tarihî, millî, İktisadî cereyanımızın inkişafı muhassalasıdır. Garbin İktisadî, medenî, siyasî kudretini artıran esasatla Türk’ün, daha kısa bir zamanda milli bünyesini sağlamlaştıracağı, milli harsini kuvvetlendireceği, memleketin ümranını, iktisadiyatını yoluna koyarak milli sermayesini inkişafa götüreceği hususunda nasıl tereddüt olunabilir.

Cihan buhranının Türkiye iktisadiyatına yaptığı tesirle memleketimizin geçirmekte olduğu sıkıntı Sovyetler Rusya’sının bulunduğu vaziyetle kabili kıyas mıdır?


Rus destekçilerinin zihniyetlerine kısaca baktığımıza göre bazı şeyler netleşebilir.

Örneğin Marxistler, sosyalistler ve komünistler Oliver Cromwell’den saygı ile bahsetmektedir, çünkü bunlara göre Cromwell monarşi ile halk adına halk için savaşmıştır ve Lenin’nin kirli ruhu zaman turu yapıp Cromwell’e de musallat olmuştur*.

* It can be with some justice said that Lenin is the proletarian twentieth-century Cromwell.


Vampir no: 2​

Kendileri dışında olan herkesi bağnaz, cahil olarak tanımlayan Kızıl faşistlerin incileri devam ediyor: İngiliz devrimi adeta 2. Abdülhamid’in despotizmine karşı duran bir halk bilinciydi*, despotların düzeni kırıldı ve parlamento kuruldu*, erken vefat etmeseydi devrim dalgası Meksika dalgası gibi dalganacaktı, devrim kılıçla ve kanla** yazılmışken restorasyoncu kalemle silinemez.

* Moskova’nın kanlılarını görmemek için Ankara’nın kanlıları türkülerini çığıran Kızıllar Peru’da anayasayı kendisine uygun şekilde şekillendirmek isteyen Speedy Gonzales tipli Kızıl destekçisini korumak için yine emperyalizm oyuncaklarını ortaya dökmüşlerdir.

* Bugün Kızıllıkla yönetilen, Rusya ve Rusya’nın müttefiki olan hangi ülkelerde halkın yönetim üstünde söz hakkı vardır. Misal: Her seçimi 80-100 arasında tamamlayan Saddam ve Esad rejiminin kutsalı olan Rusya, Belarus, Demokratik Kore, Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti, İran, Burkina Faso, Suriye, Nikaragua, Küba, Angola(?), Zimbabwe(?), Venezuela(?)...

*** Kızılların kana karşı vampirler gibi özel sempatileri vardır.

Kızıllar için tarih fizik gibi bir bilimdir, ama daha önemlisi tarih toplumlara kimlik kazandırmaktadır. Bu nedenle devrime tarihsel temel bulunmalıdır. Örneğin İslam değerlerini Rusya’nın ve Rus dostu İran’nın çıkarları ile uyumlu hale getirmeye çalışanlar, Karmatiler’den yola çıkarak İslam dininin Leninci bir komünizmi, vahşi bir sosyalizmle bağdaşabileceğini düşünürler; milli değerleri Rusya’nın çıkarları için kullanışlı hale getirilecek bir Türklük için Atatürk gibi Türklük sevdası içinde bulunarak emperyalistlerin ve sömürgecilerin Türk düşmanları oldukları vurgulanır*.

* Kızılların bu taktikleri anlamak için konuyu basitleştirmek lazımdır. Örneğin Kenya Sovyetlerin çıkarlarına uymayan bir haldedir. Ya NATO üyesidir ya Batı ile ilişkileri daha sağlamdır diyelim yani Rus tasması takılı değildir. Kızıllar hemen Jomo Kenyatta’yı öne atıp milliyetçilik propagandası yaparak milli değerlerin emperyalizm karşıtlığında anlamlı olduğunu tanımlarlar, emperyalizmin kendilerini sömürdüklerini söylerler, sanki Rusya ile başbaşa kalınca uçacaklarını düşüdürtmek isterler*, asıl amaçları toplumu Sovyetlerin bağnazlığı ile aşağılamak ve ideolojiye sadakati ispatlamaktır.

* Bkz. Mali, Burkina Faso, Orta Afrika Cumhuriyeti, Nijer

Sovyetler Rus emperyalizminin Kızıl adıdır ve Sovyet zamanında bir Bakü, Budapeşte veya Kiev değil de sadece Moskova bilimsel ilerlemenin adı olarak kullanılmıştır, toplumların entelektüel birikimleri orak çekiç eğrisi ile Moskovalaştırılarak toplumlar cahil bırakılmıştır * ** ve bu etki en çok bıyığını sığıra yalatmış put Stalin zamanında yaşanmıştır.

* Şimdi Rusya’da ilme, tarihe, felsefeye esas tutulmuş olan tarihî materyalizm felsefesi acaba millî harslerin daha esaslı bir surette kendi benliklerini kaybetmelerine imkânlar bahşetmiyor mu? İnkılâp lisanı şerefini kazanmış olan ve Kommünizm felsefesinin en esaslı surette neşrine vasıta ittihaz edilen Rusça mahkûm milletler münevverlerini daha kolaylıkla. Ruslaştırmıyor mu?...

** Kızılların bilinmesini istemedikleri bir bilgi de bugün Rusya’da hala Moskovalıları diğer Rusların sevmedikleridir.

M0hV0TmH_o.jpg


TVO9Xqs8_o.jpg

Bütün Rusya ve bilhassa bütün gençlik Kommünizmi ve cihan inkılâbını
o kadar benimsemişlerdir ki gece, gündüz sarsılmaz bir iman ve kuvvetli
bir heyecanla bu uğurda canla, başla çırpınmaktadırlar...​

İngiltere Kızıllık tarihini yazmada Sovyet ajanı iddiasına maruz kalmış Christopher Hill başat ve Rusya destekçilerince önemsenir olmuştur; ancak Hill’den önce Cromwell ile komünizmi uzlaştıran isim Eduard Bernstein olmuştur*.

* Die Geschichte des Sozialismus in Einzeldarstellungen

Kızıl sos içine bandırılıp baharat kokusu uzaklardan gelen bir Hint yemeğine dönüşen tarih algısında anlatılmayan, dış ve iç sorunlar kaynaklı kromlaşan Cromwell’in benzer sorunlar karşısında İngiltere’yi daha da aciz hale getirdiğidir ve Kral öldürülten sonra sürgündeki oğlu yıllar sonra yine İngiltere Kralı olmuştur. Ayrıca ölümünden sonra Cromwell’in oğlunun başa geçme hikayesi Cromwell’in nasıl bir sosyalist olduğunu sorguya açık getirebilir.

Kızıl tarih yazıcılığında Çar ve Kızıl dönemde değişmeyen Rus tanımlamalarını görememekteyiz:

An autocracy may at times be quite as good and wise a government as a republic or a constitutional monarchy, and no honest student of history, whatever political opinions he may profess, can withhold his admiration from men like Oliver Cromwell, or even Dr. Francia. But the autocracy of Russia, in which tens of thousands of irresponsible starlets devour, like human locusts, all the material and moral resources of the people, is a foul stain on modern Europe, which only crime can perpetuate and human blood wash away. The logical correlative of such rulers is an ignorant, broken-spirited, shiftless people; and the rulers are resolved to keep the bulk of Russians ignorant, broken- spirited, and shiftless, on the principle that he who wishes for eggs must put up with the cackling of hens-qui vult finem vult media.

Buna karşılık günümüz Rusya’sında kendisini, diğer Sovyet kalıntısı ülkelerde olduğu gibi, ilelebet Çar olarak gören sefil cüce, Cromwell ile Stalin arasında bir farkın bulunmadığını ifade etmiş, diktatörlüğün toplumları ileri götüren bir gereklilik olduğuna inandığını kusmuştur.



Cüce Marx, Engels ve Lenin’den ziyade Stalin’i önemsemiştir. Çünkü belli toplumlarda sadece güçlü olan, toplumu güçlü yaptığına inanılan figür önemsenerek daha da güçlü olunacağı şekilde yönlendirme yapılır. Filozof olanlar toplumu güçlü yapamaz, işgalcilikte hata yapan Lenin gibiler orada bir Lenin var uzakta şeklinde olmalıdır; Stalin ise güçlüdür, Sovyetleri Sovyetler yapan olduğundan Rus’un aklındaki puttur.

Düşünce bu ise faşizm ile Kızıl faşizm arasında farkın olmaması gibi demokratik ya da Kızıl monarşi ile monarşi arasında farkın bulunmaması meşru bir hale gelmektedir. O zaman Türkiye’de Kızıl monarşi isteyenler Atatürk ile Cüce’yi eşitleyerek, Suriye’de yaptıkları gibi, Türkiye’deki halkın Cüce’nin tebaası olması istenir ve buna karşı çıkan sosyalistler veya komünistler de emperyalizmin piyonları veya Naziler olurlar.

 
Üst