Conan konusundaki fikirleriniz John Buscema'ya dayanıyor. Oysa asıl kahraman öyle ayı postuyla, Balat kabadayısı pozunda gezen biri değil... Çizgisi sağlam arkadaşlar Conan'ı bu tasvirlerdeki gibi çizse de biz de neye benzediğini görsek ne hoş olurdu.
1- Kara Yabancı (Tranicos'un Hazinesi) öyküsünde...
" Yabancı, korsanların her biri kadar uzundu ve her ikisinden de daha güçlü kuvvetliydi; oysa cüssesine rağmen yüksek konçlu çizmeler içinde pantersi bir kıvraklıkla hareket ediyordu. Kalçası dar kesimli ipek pantolonla örtülmüş, geniş etekli, gök mavisi ceketi, altındaki açık boyunlu ak ipekten gömleği ve belini saran kızıl kuşağı açıkta bırakıyordu. Ceketinde, gümüş meşe palamudu biçimli düğmeler vardı ve yaldız işlemeli yenler, cep kapakları ve saten bir yakayla süslenmişti. Vernikli bir şapka, neredeyse yüz yıllık, eski moda bir kostümü tamamlıyordu. Belinde ağır bir denizci palası asılıydı.
“Conan!” iki korsan da aynı anda bağırdı; Valenso ve Galbro’nun nefesini kesti bu isim.
2- Kara Sahilin Kraliçesi'nde...
"Çoğu bakımdan bir çocuk gibi saftı; uygarlığın safsatalarına yabancı, doğal bir zekâsı vardı; hakları söz konusu olduğunda kıskanç ve aç bir kaplan kadar tehlikeliydi. Gençlik yıllarında savaş ve maceralarla sertleşmişti. Birçok memleketi gezip tozduğu üstünden başından belli oluyordu. Boynuzlu miğferi altın saçlı Nordheim Aesirlerinin giydiklerindendi; Zırh yeleği ve baldır zırhları en iyi Koth işçiliğiydi, kollarını ve bacaklarını saran hoş örgü zırh Nemedia’dandı; belindeki muhteşem bir Aquilonia kılıcıydı ve gözkamaştırıcı kızıl pelerini Ophir dışında bir yerde dokunmuş olamazdı."
3- Kara Dev öyküsünde...
"Yaklaşan kişi ne bir hırsız gibi sinsi sinsi geliyordu, ne de korku dolu bir yolcu gibi ihtiyatla. Karanlık caddede, usulca yürümekten başka ihtiyacı da arzusu da olmayan biri gibi yürüyordu. Yürüyüşünde gayrı ihtiyari bir çalım vardı, ayak sesleri kaldırımda yankılanıyordu. Bir kandilin yanından geçerken onu açıkça gördü—bir paralı askerin örgü zırh yeleği içinde uzun boylu bir adam. Cesaretini toplayıp pelerinine iyice sarınarak gölgeden çıktı.
“Sa-ha!” kılıç yarıya dek kınından fırladı. Karşısındakinin sadece bir kadın olduğunu görünce durdu ama çevik bakışı muhtemel suç ortakları için gölgeleri araştırarak başının üstünden etrafı dolaştı.
Eli, zırhlı omuzlarına özensizce atılan kızıl pelerinin altından çıkan uzun kabzanın üstünde, Yasmela’ya bakarak durdu. Meşale ışığı baldır zırhı ve miğfer çeliğinde donuk donuk parladı. Daha uğursuz mavi bir ateş de gözlerinde yanıyordu. İlk bakışta Kothlu olmadığını gördü; konuşunca Hyborialı da olmadığını anladı. Bir paralı asker yüzbaşısı gibi giyinmişti. Uygar yabancıların yanı sıra, barbarları da kapsayan birçok memleketten adamlar da bulunuyordu o gözükara birlikte. Barbar olduğuna işaret eden kurda benzer bir hali vardı. Ne kadar vahşi ve suçlu olursa olsun hiçbir uygar adamın gözleri böyle bir ateşle yanmazdı. Nefesi şarap kokuyordu ama ne sendeliyor, ne de kekeliyordu.
4-Demir İblis'ten...
"Şafağın ilk rengi denizi kızıllaştırırken, tek yolcusuyla ufak bir sandal kayalıklara yanaştı. Görülmeye değer biriydi kayıktaki adam. Başına kırmızı bir eşarp bağlanmış, alev rengi bol ipek pantolonu, aynı zamanda sahtiyan bir kındaki palayı taşıyan enli kuşakla tutturulmuştu. Yaldız işlemeli deri çizmeleri, denizciden ziyade bir süvari olduğunu getiriyordu akla; oysa kayığını da ustaca yönetiyordu. Ardına dek açık ak ipekten gömleği, güneşte yanmış, geniş, kaslı göğsünü sergiliyordu."
5-Kara Çemberin Halkı'ndan...
"Dışarıda sesler gümledi, sonra kapı tekmelenerek açıldı ve Conan girdi. Arkasında sabahın gün ışığıyla her zamankinden kocaman geldi gözüne; Yasmina dün gece gözünden kaçan bazı detayları fark etti. Giysileri hırpani değil, temizdi. İşlemeli kındaki bıçağını taşıyan geniş Bakhariot kemeri bir prens giysisine bile yakışırdı. Gömleğinin altında kaliteli bir Turan örgü zırhının ışıltısı vardı."
6-Kızıl Çiviler'den (Alfa'da kazara Kızıl Tırnaklar olarak çevrildi)...
"Sıkı omuzlarla uzun boylu, dolgun göğüslü, iri yapılıydı. Görünüşündeki kadınsılıktan taviz vermeyen sıra dışı bir gücü yansıtıyordu bütün bedeni. Tavrı ve kılığına rağmen tam bir kadındı. Giysileri, şu anki ortamıyla uyumsuzdu. Etek yerine kısa, geniş paçalı, dizlerinin bir el genişliğinde yukarısında sona eren, yıpranmış enli bir ipek kuşakla tutturulan ipekli bir pantolon giyiyordu. Yumuşak deriden cırtlak renkli, konçlu çizmeleri neredeyse dizine dek çıkıyor; düşük boyunlu, geniş yakalı, geniş yenli ipek gömleği de kostümünü tamamlıyordu. Biçimli kalçasının bir tarafında düz, iki ağızlı bir kılıç, diğer tarafında ise uzun bir kama taşıyordu. Kızıl satenden bir şeritle bağlı, dağınık altın saçları, omuz hizasından düz kesilmişti.
...
Düşünceleri, aşağısındaki yaprak hışırtısı tarafından dağıtıldı. Kedi gibi hızla döndü, kılıcına asıldı, sonra da fal taşı gibi gözlerle önündeki adama bakarak kıpırdamadan kaldı.
Güneşte bronzlaşmış teni altında kasları pürüzsüzce çağıldayan, boy pos açısından neredeyse bir devdi bu. Kuşak yerine giydiği enli deri kemer hariç kılığı kadınınkiyle aynıydı. Enli bir kılıçla bir hançer sarkıyordu o kemerden.
“Cimmerialı Conan!” diye bağırdı kadın. “Peşimde ne işin var?”
7-Gwahlur Mücevherleri'nden...
"O, yalçın kayalıklara tırmanmaya alışkın, dağcı bir kavimden geliyordu ve sıra dışı bir güç ve çeviklikte biriydi. Tek kıyafeti, kısa, kızıl ipek pantolon ve pek âdeti olmadığı üzere, kılıç ve hançeri gibi sırtına astığı sandaletleriydi."
1- Kara Yabancı (Tranicos'un Hazinesi) öyküsünde...
" Yabancı, korsanların her biri kadar uzundu ve her ikisinden de daha güçlü kuvvetliydi; oysa cüssesine rağmen yüksek konçlu çizmeler içinde pantersi bir kıvraklıkla hareket ediyordu. Kalçası dar kesimli ipek pantolonla örtülmüş, geniş etekli, gök mavisi ceketi, altındaki açık boyunlu ak ipekten gömleği ve belini saran kızıl kuşağı açıkta bırakıyordu. Ceketinde, gümüş meşe palamudu biçimli düğmeler vardı ve yaldız işlemeli yenler, cep kapakları ve saten bir yakayla süslenmişti. Vernikli bir şapka, neredeyse yüz yıllık, eski moda bir kostümü tamamlıyordu. Belinde ağır bir denizci palası asılıydı.
“Conan!” iki korsan da aynı anda bağırdı; Valenso ve Galbro’nun nefesini kesti bu isim.
2- Kara Sahilin Kraliçesi'nde...
"Çoğu bakımdan bir çocuk gibi saftı; uygarlığın safsatalarına yabancı, doğal bir zekâsı vardı; hakları söz konusu olduğunda kıskanç ve aç bir kaplan kadar tehlikeliydi. Gençlik yıllarında savaş ve maceralarla sertleşmişti. Birçok memleketi gezip tozduğu üstünden başından belli oluyordu. Boynuzlu miğferi altın saçlı Nordheim Aesirlerinin giydiklerindendi; Zırh yeleği ve baldır zırhları en iyi Koth işçiliğiydi, kollarını ve bacaklarını saran hoş örgü zırh Nemedia’dandı; belindeki muhteşem bir Aquilonia kılıcıydı ve gözkamaştırıcı kızıl pelerini Ophir dışında bir yerde dokunmuş olamazdı."
3- Kara Dev öyküsünde...
"Yaklaşan kişi ne bir hırsız gibi sinsi sinsi geliyordu, ne de korku dolu bir yolcu gibi ihtiyatla. Karanlık caddede, usulca yürümekten başka ihtiyacı da arzusu da olmayan biri gibi yürüyordu. Yürüyüşünde gayrı ihtiyari bir çalım vardı, ayak sesleri kaldırımda yankılanıyordu. Bir kandilin yanından geçerken onu açıkça gördü—bir paralı askerin örgü zırh yeleği içinde uzun boylu bir adam. Cesaretini toplayıp pelerinine iyice sarınarak gölgeden çıktı.
“Sa-ha!” kılıç yarıya dek kınından fırladı. Karşısındakinin sadece bir kadın olduğunu görünce durdu ama çevik bakışı muhtemel suç ortakları için gölgeleri araştırarak başının üstünden etrafı dolaştı.
Eli, zırhlı omuzlarına özensizce atılan kızıl pelerinin altından çıkan uzun kabzanın üstünde, Yasmela’ya bakarak durdu. Meşale ışığı baldır zırhı ve miğfer çeliğinde donuk donuk parladı. Daha uğursuz mavi bir ateş de gözlerinde yanıyordu. İlk bakışta Kothlu olmadığını gördü; konuşunca Hyborialı da olmadığını anladı. Bir paralı asker yüzbaşısı gibi giyinmişti. Uygar yabancıların yanı sıra, barbarları da kapsayan birçok memleketten adamlar da bulunuyordu o gözükara birlikte. Barbar olduğuna işaret eden kurda benzer bir hali vardı. Ne kadar vahşi ve suçlu olursa olsun hiçbir uygar adamın gözleri böyle bir ateşle yanmazdı. Nefesi şarap kokuyordu ama ne sendeliyor, ne de kekeliyordu.
4-Demir İblis'ten...
"Şafağın ilk rengi denizi kızıllaştırırken, tek yolcusuyla ufak bir sandal kayalıklara yanaştı. Görülmeye değer biriydi kayıktaki adam. Başına kırmızı bir eşarp bağlanmış, alev rengi bol ipek pantolonu, aynı zamanda sahtiyan bir kındaki palayı taşıyan enli kuşakla tutturulmuştu. Yaldız işlemeli deri çizmeleri, denizciden ziyade bir süvari olduğunu getiriyordu akla; oysa kayığını da ustaca yönetiyordu. Ardına dek açık ak ipekten gömleği, güneşte yanmış, geniş, kaslı göğsünü sergiliyordu."
5-Kara Çemberin Halkı'ndan...
"Dışarıda sesler gümledi, sonra kapı tekmelenerek açıldı ve Conan girdi. Arkasında sabahın gün ışığıyla her zamankinden kocaman geldi gözüne; Yasmina dün gece gözünden kaçan bazı detayları fark etti. Giysileri hırpani değil, temizdi. İşlemeli kındaki bıçağını taşıyan geniş Bakhariot kemeri bir prens giysisine bile yakışırdı. Gömleğinin altında kaliteli bir Turan örgü zırhının ışıltısı vardı."
6-Kızıl Çiviler'den (Alfa'da kazara Kızıl Tırnaklar olarak çevrildi)...
"Sıkı omuzlarla uzun boylu, dolgun göğüslü, iri yapılıydı. Görünüşündeki kadınsılıktan taviz vermeyen sıra dışı bir gücü yansıtıyordu bütün bedeni. Tavrı ve kılığına rağmen tam bir kadındı. Giysileri, şu anki ortamıyla uyumsuzdu. Etek yerine kısa, geniş paçalı, dizlerinin bir el genişliğinde yukarısında sona eren, yıpranmış enli bir ipek kuşakla tutturulan ipekli bir pantolon giyiyordu. Yumuşak deriden cırtlak renkli, konçlu çizmeleri neredeyse dizine dek çıkıyor; düşük boyunlu, geniş yakalı, geniş yenli ipek gömleği de kostümünü tamamlıyordu. Biçimli kalçasının bir tarafında düz, iki ağızlı bir kılıç, diğer tarafında ise uzun bir kama taşıyordu. Kızıl satenden bir şeritle bağlı, dağınık altın saçları, omuz hizasından düz kesilmişti.
...
Düşünceleri, aşağısındaki yaprak hışırtısı tarafından dağıtıldı. Kedi gibi hızla döndü, kılıcına asıldı, sonra da fal taşı gibi gözlerle önündeki adama bakarak kıpırdamadan kaldı.
Güneşte bronzlaşmış teni altında kasları pürüzsüzce çağıldayan, boy pos açısından neredeyse bir devdi bu. Kuşak yerine giydiği enli deri kemer hariç kılığı kadınınkiyle aynıydı. Enli bir kılıçla bir hançer sarkıyordu o kemerden.
“Cimmerialı Conan!” diye bağırdı kadın. “Peşimde ne işin var?”
7-Gwahlur Mücevherleri'nden...
"O, yalçın kayalıklara tırmanmaya alışkın, dağcı bir kavimden geliyordu ve sıra dışı bir güç ve çeviklikte biriydi. Tek kıyafeti, kısa, kızıl ipek pantolon ve pek âdeti olmadığı üzere, kılıç ve hançeri gibi sırtına astığı sandaletleriydi."