Beyaz Gölge (The White Shadow) dizisi..

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,593
34,937
İstanbul
Çok güzel bir paylaşım, teşekkürler dostum. O yıllarda AIDS'in yeterince bilinmemesinden olsa gerek, Koç Reeves derste cinsellik yoluyla en çok bulaşan hastalıklar olarak sadece bel soğukluğu ve frengiden bahsetmiş. Bu durum bile insanda nostalji duygusu uyandırıyor zira AIDS bu diziden yıllar sonra Rock Hudson'ın bu hastalığa yakalanmasıyla dünyanın dikkatini birden üzerine çekivermişti..
 

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,593
34,937
İstanbul
Beyaz-G-lge-The-White-Shadow.png

Türkiye’de yayınlanmaya başlamasıyla bir kuşağın gönlüne basketbol sevgisini eken efsane televizyon dizisidir "Beyaz Gölge".. Basketbolun sadece istatistiklerden, taktiklerden, top cambazlığından meydana gelmediğini; işin bir kültürü ve ahlaki boyutu olduğunu da bu diziden öğrenmiştik.

"Beyaz Gölge", Chicago Bulls takımının sözde forveti Ken Reeves’in geçirdiği diz sakatlanmasının ardından zorunlu emekliliğe geçişiyle başlar. Profesyonel bir sporcu, iyileşme şansı bulunmayan bir sakatlık geçirdiğinde, ilerleyebileceği birkaç mesleki rota vardır. Ya televizyon kanallarında, gazetelerde spor yorumculuğu yaparlar, ya otobiyografi yazma işine girişirler, ya da tecrübelerini kullanarak kendilerini genç yeteneklerin yetiştirilmesi misyonuna adarlar (tabii ki belli bir ücret karşılığında!) Ken Reeves de, kızkardeşi Katie’nin karşı görüş bildirmesine rağmen, eski dostu ve takım arkadaşı Jim Willis’in üstelemesiyle basketbol kariyerini Los Angeles Carver Lisesinin basketbol koçluğu görevini üstlenerek devam ettirme kararı alır (yeri gelmişken belirtelim, "koç" terimi, bu dizi sayesinde dilimize yerleşmişti.) Jim, siyah ırkın baskısı altındaki bu düzensiz ve sokak kanunlarının hüküm sürdüğü okulun müdürüdür.

"Beyaz Gölge" ya da orijinal haliyle "The White Shadow" dizisi; basketbol sporunun yanı sıra kent yaşantısıyla boğuşan liseli gençlerin sorunlarına odaklanmıştı ve seyircilere etik değerlerin, iyi basket oynamak kadar önemli olduğunu kavratıyordu.
Carver Lisesi oyuncularının serüvenleri basketbol sporu üzerine yoğunlaşmış izlenimi verse de, dizinin muhtelif bölümlerinde kahramanlarımız; uyuşturucu illetiyle, çetelerle, ırkçılıkla, kifayetsiz eğitimcilerle, maddi darboğazlarla yüzleşiyorlar ve girdikleri çıkmaz sokaklardan, koç Reeves’in takviyeleri ve hayat dersi niteliğindeki öğütlerinin kılavuzluğunda çıkabiliyorlardı.
Karakterler çok inandırıcıydı ve her bölüm sona erdiğinde, kıssadan hisse mesajlar beynimizin bir yerine, gerektiğinde hatırlanmak üzere yuvalanıyordu.

Koç Reeves idmanlar boyunca oyuncularına son derece sert ve acımasız davranıp, ekibini rekabetçi bir takım kalıbına sokmaya uğraşıyordu. Saha dışında ise daha farklı fakat dengeli bir kişilik sergileyip, takım üyelerinin her müşkülatıyla tek tek ilgileniyordu.
Bir aile havasının solunduğu Carver Lisesi takımının genç, neşeli ve enteresan şahsiyetleri, koçları Reeves’e sırt dayamışlardı. Beyaz Gölge Reeves de müritlerine ziyadesiyle önemli bir mücadele olan yaşam maçında en etkili asistleri yapmak için tetikte bekliyordu.
Beyaz Gölge, gösterimde olduğu dönemde bir yığın eleştirilere uğramıştı. Irk ayrımı karşıtları, dizinin baş karakterinin, "tekke lideri yüce beyaz adam" portresi çizerek, teşhir ettiği bilgelik ve şefkatle sorunlu ve alt sınıfa ait siyah okul çocuklarının koruyup kolladığını iddia etmişlerdi. Halbuki dizide yer alan otorite sahibi şahsiyet sadece koç Reeves değildi ve okul müdürü Jim siyahiydi. Ayrıca aşağılandığı söylenen öğrenciler, bazı bölümlerde koçlarından ve diğer öğretmenlerinden daha akıllıca hareket edip onların da azınlıkların ve yoksulların gerçek yaşamları hakkında aydınlanmalarını sağlıyorlardı.

Dizinin unutulmaz karakterleri Koç Reeves, Müdür Jim Willis, Müdür Muavini Bayan Buchanan, takım elemanları jonklör gard Thorpe, kaptan Salami, kabiliyetli Hayward, gece dahi güneş gözlüğüyle gezen Curtis Jackson (Sicey), Reese, gözlüklü Goldstein, Meksikalı Gomez, Coolidge ve diğerleri, zihinlerimizde iz bırakan, hala keyifle andığımız serüvenler yaşatmışlardı bizlere.

Takım üyelerinin duş alırken söyledikleri "Duke of Earl", "My Girl", "Under the Boardwalk", "Charlie Brown" gibi R&B nağmelerini unutmak mümkün mü?
Ya Harlem Globetrotters’ın katıldığı bölüm… Ertesi gün hepimiz basket sahasına seğirtip top virtüözlerinin yaptıkları akıl almaz hareketleri taklit etmeye çalışmıştık.

Curtis Jackson’un liquor shop’ta (alkollü içki satan mağaza) vurulmasının ardından yas tutmamızı, bazı oyuncuların Carver lisesinden mezun olmasından ve diziden ayrılmasından sonra duyduğumuz hüznü, amatör duş korosunun plak yapmak için girişimde bulundukları zaman duyduğumuz heyecanı, koç Reeves’in harikulade yetenekli bir sokak basketbolcusunu (Hayward) okula döndürmek için bahse tutuştuğu parktaki teke tek maçı izlerken yaşadığımız gerilimi kelimelerle anlatmanın imkanı var mı?

Kim bilir, TRT bir gün Beyaz Gölge’yi tozlu arşivlerden çıkartıp, tekrar yayınlamaya başlar.
Belki bizlerin, bu olayın gerçekleşmesi için çaba göstermemiz gerekiyor.

İnanıyorum ki, Beyaz Gölge’yi günümüzün gençleri seyredebilselerdi, bu lezzetli ve samimi dizi daha büyük ve bilinçli bir kitlenin beğenisini kazanırdı.
Not: www.sanatak.com’dan Selim Atazmart’ın yazısıdır. (23 Mart 2016)
 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,593
34,937
İstanbul
Beyaz-G-lge-The-White-Shadow-3.png


Soldan sağa Carver Lisesi Basketbol Takım Kadrosu
Ayakta kiler: Curtis Jackson (Erik Kilpatrick), Warren Coolidge (Byron Stewart),
Abner Goldstein (Ken Michelman), Milton Reese (Nathan Cook), Koç Ken Reeves (Ken Howard).

Oturanlar: Ricardo Gomez (Ira Angustain), Morris Thorpe (Kevin Hooks),
James Hayward (Thomas Carter), Mario Salami (Timothy Van Patten).​
 

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,593
34,937
İstanbul
"CARVER" ADI NEREDEN GELİYOR?

20 Nisan 1981 (Sayı: 10) tarihli TV'de 7 Gün dergisinden..


Cerver "Beyaz Gölge" dizisinde en çok duyduğumuz kelime... O liseye neden Carver adının verildiğini merak ediyor musunuz?... Kim bilir, belki de Carver'ın ünlü bir zenci olduğunu düşünüyorsunuz.. Haklısınız... Koç'un lisesine adını veren kişi, gerçek bir Kunta Kinte'dir...

Dünya ekranlarına adeta zenciler hâkim. İşte bütün çekiciliği ve uyandırdığı büyük merak derecesinde, öğreticiliği ile: "Kökler”. Hem sokaktaki adama, hem aydın tabakaya hitap etmesini iyi bilen usta kalem, usta objektif, usta reji. Birkaç beyaz dışında, baştanbaşa siyah insanların oynadığı bir şaheser... Ve işte isminin "Beyaz Gölge” olmasına karşın, kadrosunun yüzde doksanını zencilerin oluşturduğu nefis dizi.

İddiasız.. Güya sadece genç seyirci için hazırlanmış!.. Ama hem gençleri hem orta yaşlıları hatta ihtiyarları TV başına çekiyor... Çocuklar ise hayran!

Böyle 4-5 kuşağa birden hitap etmek inanılmaz bir başarı... Öylesine ki "Beyaz Gölge” den sonra birçok ülkede, basketbol merakı, futbol karşısında ağır basmaya başlamış... 70-75 yaşında basketbol maçı seyircileri ortaya çıkmış. Bizde de öyle... O kadar cana yakın bir alay zenci çocuk ki, bazen adetleri adetlerimize, terbiyeleri terbiyemize, ahlak ölçüleri, ahlak ölçülerimize uymasa bile, yine de onları derin bir hoşgörü içinde, tatlı tatlı izliyoruz... Eskiden zenciler beyazları taklit ederlerdi. "Beyaz Gölge"den sonra aksi oldu...

Metropolitan sahnesinde, ilk boy gösteren Howard Swanson, Roland Hayes, Dorothy Maynor,Marian Anderson gibi kara yıldızlardan sonra, nasıl bir "Kara Opera” ortaya çıktı ise, Lena Horne'un başını çektiği bir "Kara Hollywood” Duke Ellington, Harry Belafonte, Eartha Kitt'den sonra da bin "Kara Müzik" ve şimdi karşımızda bir Kara Televizyon!!! Ama o kapkara çehreler ile, içimizi ve ekranı karartmak şöyle dursun, aksine ekranı aydınlatan, ekrana renk katan bu zenci çocukların, Coolidge'lerin, Thorpe'ların, Rees’lerin, hatta, "Kökler"deki en büyük rollerden birini de oynayan güzel Müdür Yardımcısı Sybil Buchanan'ın dünyaya meşhur ettiği hayali okulun adının, neden Carver olduğunu hiç merak ettiniz mi?.. Zaten bizim çilemiz, TRT'nin büyük eksikliklerini tamamlamaktır... Anlatalım bari:

EKRANDAKİ CARVER, İŞTE BU CARVER
Efendim... Beyaz Gölge'deki koleje ismi verilen Carver, meşhur George Washington Carver'dır,.. Bir büyük zenci... Belki de Kunta Kinte’nin en yakın akrabalarından.. O da bir köle ana-babadan doğmuş, defalarca satılmış... Doğumu mu? 1800'lerde ama kesin yılı kayda geçmemiş bile.„ Annesinin satılma tarihi: 1860-1864... Carver o zamanlar memede.. Satış yeri: Diamond Grove.. Şimdi orada Carver adına bir abide semaya yükselmekte!.. Çünkü O; Washington Booker gibi, yüceliği ölçülemez bir kara
derili'dir... Bir tarım dâhisi... Ziraatte ve endüstride korkunç buluşları var... İnsanları açlıktan sefaletten, fukaralıktan; kurtaracak faydalı buluşlar... Hepsi de birbirinden enteresan,.. Mesela Amerika'nın en öğündüğü ve en bol yetiştirdiği 2 ürünü, yer fıstığı ve Yam... Yani tatlı patates... Carver, fıstıktan yağ, kahve, şeker olmak üzere kaç çeşit besin maddesi üretmiştir dersiniz?.. Tam 300 çeşit!.. Hep fıstıktan!.. Bugün Amerikan asker karavanasının en önemli besin ve enerji kaynağı, sofradaki "Fıstık yağı"dır. Milyonerlerin kahvaltı sofrasında da bulursunuz... Carver'ın insanlara hediye ettiği nefis bir ağız tadı„. Ya tatlı patatesten neler çıkarmamıştır?... Kundura boyasından, bayram şekerine... Ve matbaa mürekkebine kadar... Yine inanılmaz bir şeydir. Carver odundan sun'i mermer; fıstıktan sabun yapan adamdır...

İşte "Beyaz Gölge”de, kenar mahalle kara çocuklarının gittiği okula ismi verilen kara adam böylesine sihirbaz bir Kunta Kinte'dir. Washington Booker gibi insanlığın kara direklerinden biri...

Dediğimiz gibi Kunta Kinte misali köle ana-babadan doğmuş olarak hayata başlamıştı Carver. Bir gece yarısı esir tüccarı kovboylar, onu annesiyle birlikte kaçırdılar... Eski efendileri kendilerini yeniden satın almaya mecbur oldular. Ücret: Bir yarış atı! Şimdi gece yarısı haydutları ile bu pazarlığın yapıldığı yerde, Diamond Grove’da bir heykel var... Bir at karşılığı geri alınan minik zencinin heykeli... (TV'de 7 Gün / 20 Nisan 1981 / Sayı: 10)

George-Washington-Carver.png
 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,593
34,937
İstanbul
Beyaz-G-lge.png


BEYAZ GÖLGE (THE WHITE SHADOW) DİZİSİ

29 Eylül 1980 (Sayı: 40) tarihli TV'de 7 Gün dergisinden..

Ken Reeves (Ken Howard) başarılı bir basketbolcudur. Bir maç sırasında bacağının sakatlanması üzerine basketbol sahalarından uzaklaşmak zorunda kalmıştır. Ancak genç sporcu. günün birinde sakatlığının düzelip yeniden maçlara katılacağına inanmaktadır. Genç adam, sakat bacağının iyileştiğine inanmasına inanır ancak hiç bir kulüpte iş bulamaz, Çaresizlik içinde kıvranmaktadır. Eski dostu Jim Willis (Ed Bernard) ona bir öneride bulunur. Kendisi yoksul zencilerin devam ettikleri Carver Lisesinin müdürüdür. Ken Reeves’e de bu okulun basketbol takımının antrenörü olmasını teklif eder. Ken Reeves, kızkardeşi Katie (Robin Rose) ile eniştesi Bill'e (Jerry Eogel) basketbolu çok sevdiği için bu işi kabul ettiğini söyler.
Ancak Carver Lisesinde Ken Reeves'i büyük bir düş kırıklığı beklemektedir. Takımdaki oyuncular. acemi oldukları gibi oyun oynamaya da hiç istekli değildirler. Üstelik hepsi birer haytadır. Genç adam. takımı çalıştırmaya başladığı gün öğrencilerden James Hayward'ın (Thomas Carter) küstahça tavırlarına kızar, onunla dövüşür. Ertesi gün James Hayward okula gelmez, Ken Reeyes çeşitli sorunları olan bu öğrencinin okulu terk etmesine üzülür, Aslında James Hayward'ın okula gelmemesinin başka nedeni vardır. Annesi, hastaneye yatmıştır ve James de dört yaşındaki kardeşine bakmak zorundadır. Ken Reeves, kızkardeşiyle birlikte küçük Hayward'ın bakımını üstlenir. James de okula döner. Bu arada James Hayvard'a okul saatlerinin dışında bir iş de bulurlar.
Ken Reeves, yavaş yavaş takım oyuncularına kendini kabul ettirmeye başlar. Carver Lisesinin basketbol takımı ilk kez bir maç kazanır. Artık Ken Reeves de hayatından memnundur. Yeni görevi onu yormasına yoracaktır, ama genç adam isabetli bir seçim yaptığını anlamıştır. (TV'de 7 Gün / 29 Eylül 1980 / Sayı: 40)
 
Üst