agartan
Onursal Üye
- 28 Haz 2019
- 1,225
- 11,301
5 Fingers (1952) (Film-Noir)
Yönetmen: Joseph L. Mankiewicz
Senaryo: Michael Wilson, L.C. Moyzisch, Joseph L. Mankiewicz
Müzik: Bernard Herrmann
Ülke: ABD
Tür: Dram, Gerilim, Kara Film
Süre: 108 dk
Dil: İngilizce, Almanca, Portekizce, Türkçe
Vizyon: 22 Şubat 1952 (ABD), Kasım 1953 Türkiye (Ankara Casusu)
Çekim Yeri: Fatih, İstanbul, Türkiye
IMDb Rating: 7.7
Rotten Tomatoes: 100
1953 Altın Küre: En İyi Senaryo
1953 Edgar Allan Poe Ödülleri: En İyi Film
Sunum: 1.33 GB - siyah beyaz 720p - orijinal dil, Türkçe altyazı - çeşitli görseller
Ankara Casusu,1:
Ankara Casusu,2:
*Filmi izleyebilmek için iki cilt "rar" dosyasını da indirmeniz gerekmektedir*
Oscar'lı yönetmen Mankiewicz'in, II. Dünya Savaşında Nazi Almanyası için çalışan en önemli casuslardan İlyas Bazna'nın
gerçek öyküsünü anlattığı Beş Parmak, İstanbul'da gerçekleştirilen ilk büyük uluslararası yapım.
Gerçek bir hikayeden uyarlanmış, gerilim dolu bu casusluk filmi,
usta yönetmen Joseph Mankiewicz’e Oscar adaylığı getirdi, senarist Michael Wilson’a ise Altın Küre kazandırdı.
Müziği ise daha sonraları Hitchcock ile çalışmaları sayesinde ün kazanacak Bernard Hermann tarafından bestelendi.
İki dalda Oscar'a aday gösterilen, fragmanlarda İstanbul'un olduğu filmde sadece kimselerin olmadığı İstanbul sokaklarını değil,
o günlerin Ankara'sını da izliyoruz.
Film, son derece başarılı bir anlatımla hikayenin gerilimini son ana kadar koruyor ve heyecanla kendini izlettiriyor.
Bunda büyük yönetmen Joseph L. Mankiewicz'in yönetiminin payı büyük.
Usta oyuncu James Mason da çok başarılı bir oyun verirken, yan kadro da ona tam destek veriyor.
Kaliteli siyah beyaz görüntüleri ve çevrildiği yılın Ankara, İstanbul görüntüleri de filmin seyredilmesinde önemli bir etken oluyor.
Ülkemizde “Ankara Casusu” adıyla oynayan film, döneminin önemli filmleri arasında gösteriliyor.
Es geçilmemesi gereken filmlerden olan yapımı tüm sinema tutkunlarına hararetle öneririm.
Yıl 1944, II. Dünya Savaşının en kızgın döneminde Ankara’dayız.
İngiliz büyükelçisinin sınıf atlamak isteyen uşağı olan Diello, ya da Nazilerin taktığı isimle “Çiçero” (J.Mason) aslında çok sinsi ve çift taraflı çalışan bir casustur.
İngiliz hükümetinin çok gizli belge ve fotoğraflarını Nazilere nakit para karşılığı satmaktadır.
Ayrıca kocasını ve servetini kaybetmiş alımlı bir kontes Anna Stavinska (D. Darrieux) ile evlenip,
rahat ve mutlu bir hayat için Rio’ya gitme hesapları yapmaktadır.
Elyesa Bazna (İlyas Bazna, (1904, Priştine - 1970, Münih), anavatanının Sırp kontrolüne geçmesi nedeniyle
14 yaşında İstanbul’a göçmüş ve yaklaşık 30 yıl Türkiye’de yaşamış.
II. Dünya Savaşının başlarında Ankara’da, önce Yugoslavya Büyükelçisinin, sonra Almanya Elçilik Müsteşarının ve
1942’den itibaren de Britanya Büyükelçisi Sir Hughe Knatchbull-Hugessen'in uşaklığını yapan Bazna,
son durağında ele geçirdiği önemli belgeleri Almanlara satarak Müttefiklerin hem Türkiye’yi kendi yanlarında savaşa sokma çabalarına balta vurmuş
hem de Balkanlar başta olmak üzere Avrupa’nın çeşitli yerlerinde Almanlara yapılacak saldırıları önceden haber vermişti.
Casusluğun doğası nedeniyle uzun süre Bazna’ya güvenmekte sorun yaşayan ve çift taraflı çalıştığından şüphelenen Alman yetkililer,
elde ettikleri değerli bilgileri (Normandiya çıkarmasına ait belgelerin de Bazna tarafından Almanlara teslim edildiği öne sürülmüştü)
tam manasıyla kullanamamalarına rağmen, hizmetleri için Nazi istihbarat servisi Abwehr,
kendisine 300.000 Sterlin ödeyerek, Arjantin’e kaçmasına imkan sağlamış.
Almanların “Çiçero” kod adı verdiği Bazna’nın öyküsü, casusluk günlerinden sonra da aynı çarpıcılıkla devam etmiş.
Almanlardan aldığı paranın tamamının İngiliz ekonomisini çökertmek için piyasaya sürülen sahte sterlinlerden ibaret olduğunu
Arjantin’de öğrenen ve beş parasız kalan Bazna,
savaş sonrasında Almanya’ya dava açmış ve davayı kazanarak mütevazi bir miktar tazminat elde etmiş.
Elyesa Bazna, 1970'te, Münih'te 66 yaşındayken, yoksul bir gece bekçisi olarak öldü.
Elyesa (İlyas) Bazna "Çiçero"
Tüm bu öykü ise, o sırada Almanya Büyükelçiliği’nde askeri ataşe olarak görev yapan L.C. Moyzisch’in 1950 yılında yazdığı
“Operasyon Çiçero” ve Bazna’nın 1962 yılında anılarını anlattığı “Ben Çiçero’ydum” kitaplarından sonra gün yüzüne çıkmıştır.
Moyzisch’in kitabı, yayımlanmasıyla birlikte Hollywood’un ilgisini çekmiş,
1950 ve 1951 yıllarında en iyi yönetmen ve senaryo Oscar’ını arka arkaya kucaklayan usta yönetmen
Joseph L. Mankiewicz “5 Fingers (1952)" adıyla kitabı beyazperdeye uyarlamıştır.
Türkiye’yi mesken edinen ilk büyük film olan “5 Fingers”,
sıcak savaş sonrası / soğuk savaş öncesi bir dönemin mahsulü olduğunu her halinden belli eden,
kara filmin büyük örneklerinin takipçisi, gerilim düzeyi yüksek bir eserdir.
İlyas Bazna’nın otobiyografisindeki bilgilerin henüz bilinmemesi nedeniyle, hikaye gerçeğinden ya da anlatılandan oldukça farklıdır.
Moyzisch’in eserini uyarlarken Bazna'nın kitabının henüz olmaması sayesinde büyük bir hareket alanı elde eden Mankiewicz,
hikayeye eklediği parçalarla derinlikli ve dinamik bir yapı kurmayı başarmış.
Tenis maçı gerginliğinde geçen hikayeyi onlarca söz ve birbirinden güzel diyaloglarla bezeyen Mankiewicz’in en büyük numarası ise
Bazna karakterini baştan aşağı değiştirmektir:
Britanya Büyükelçisi Knatcbull–Hugessen tarafından İngilizce bilmeyen, yarı saf biri olarak nitelenen ve
bu nedenle asla kendisinden şüphelenilmeyen Bazna yerini işini bilir, diplomatik, kibar ve çok yönlü ilişkilere sahip Diello’ya bırakmış.
Değişen Bazna karakteriyle birlikte hikayeye eklenen Kontes Staviska’yla filmin havası ve akışı değişmiş,
Hitchcock’un ilişki odaklı gerilimleriyle, "Casablanca (1942)", "The Big Sleep (1946)", "Double Indemnity (1944)" gibi
savaş dönemi kara filmlerle akraba bir eser ortaya çıkmış.
"5 Fingers”, ülkemizde geçen her filmde aradığımız, merak ettiğimiz özelliklerin başında gelen mekan kullanımı konusunda ise
tatmin etmekten uzak.
Ankara’daki sahnelerin neredeyse tamamı iç mekanda geçmektedir ve az sayıdaki dış mekan kullanımının çekimleri de
ya stüdyoda gerçekleştirilmiş ya da şehre gelen ekibin çektiği görüntülere masa başında oyuncuların eklenmesiyle oluşturulmuş.
Yine de filmin son bölümünde yer alan İstanbul sahneleri, Ankara bölümlerinin aksine, kısıtlı ekran süresine rağmen
kent hafızasına katkıda bulunacak detaylar barındırmaktadır ve
Kapalıçarşı, Beyazıt, Eminönü ve Galata'da gerçekleştirilen irili ufaklı çekimler filme tarihi belge özelliği kazandırmış.
Ian Fleming’in Bond’una referans olan, MİT’in kuruluşuna dair rivayetlerde kendisine sık sık atıfta bulunulan İlyas Bazna,
bilerek ya da bilmeyerek Türkiye’nin savaşın dışında kalmasında önemli katkıları olan bir figür olarak sık sık hatırlanmayı hak ediyor.
Hem klasik Hollywood’un büyük isimlerinden Mankiewicz üstadı, hem de Bazna’yı yad etmek,
James Mason’ın efsane performansına şahit olmak ve siyah beyaz da olsa,
geçmiş zamanın Türkiye’sine hafiften uzanmak için “Ankara Casusu” en ideal filmlerden biridir.
Çiçero deyince,
aşağıda künyesi olan, "Vali" ve "Behzat Ç." Erdal Beşikçioğlu'nun baş rolünü oynadığı "Çiçero (2019)"
son dönem Türk sinemasının en başarılı yapıtlarından.
Yönetmen: Serdar Akar
Senaryo: Ali Can Yaras, Gurkan Tanyas, Meric Aydin
Ülke: Türkiye
Tür: Aksiyon, Suç, Dram
Vizyon Tarihi: 18 Ocak 2019 (Türkiye)
Dil: Türkçe, Almanca, İngilizce
Müzik: Onur Ozmen
Süre: 126 dk
Çekim Yeri: Istanbul, Türkiye
Nam-ı Diğer: Çiçero: İlyas Bazna
IMDb Rating: 6.6
YouTube'da kötü bir videosu bulunuyor, film için öneririm.
Saygılarımla.
*
Yönetmen: Joseph L. Mankiewicz
Senaryo: Michael Wilson, L.C. Moyzisch, Joseph L. Mankiewicz
Müzik: Bernard Herrmann
Ülke: ABD
Tür: Dram, Gerilim, Kara Film
Süre: 108 dk
Dil: İngilizce, Almanca, Portekizce, Türkçe
Vizyon: 22 Şubat 1952 (ABD), Kasım 1953 Türkiye (Ankara Casusu)
Çekim Yeri: Fatih, İstanbul, Türkiye
IMDb Rating: 7.7
Rotten Tomatoes: 100
1953 Altın Küre: En İyi Senaryo
1953 Edgar Allan Poe Ödülleri: En İyi Film
Sunum: 1.33 GB - siyah beyaz 720p - orijinal dil, Türkçe altyazı - çeşitli görseller
Ankara Casusu,1:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ankara Casusu,2:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
*Filmi izleyebilmek için iki cilt "rar" dosyasını da indirmeniz gerekmektedir*
Oscar'lı yönetmen Mankiewicz'in, II. Dünya Savaşında Nazi Almanyası için çalışan en önemli casuslardan İlyas Bazna'nın
gerçek öyküsünü anlattığı Beş Parmak, İstanbul'da gerçekleştirilen ilk büyük uluslararası yapım.
Gerçek bir hikayeden uyarlanmış, gerilim dolu bu casusluk filmi,
usta yönetmen Joseph Mankiewicz’e Oscar adaylığı getirdi, senarist Michael Wilson’a ise Altın Küre kazandırdı.
Müziği ise daha sonraları Hitchcock ile çalışmaları sayesinde ün kazanacak Bernard Hermann tarafından bestelendi.
İki dalda Oscar'a aday gösterilen, fragmanlarda İstanbul'un olduğu filmde sadece kimselerin olmadığı İstanbul sokaklarını değil,
o günlerin Ankara'sını da izliyoruz.
Film, son derece başarılı bir anlatımla hikayenin gerilimini son ana kadar koruyor ve heyecanla kendini izlettiriyor.
Bunda büyük yönetmen Joseph L. Mankiewicz'in yönetiminin payı büyük.
Usta oyuncu James Mason da çok başarılı bir oyun verirken, yan kadro da ona tam destek veriyor.
Kaliteli siyah beyaz görüntüleri ve çevrildiği yılın Ankara, İstanbul görüntüleri de filmin seyredilmesinde önemli bir etken oluyor.
Ülkemizde “Ankara Casusu” adıyla oynayan film, döneminin önemli filmleri arasında gösteriliyor.
Es geçilmemesi gereken filmlerden olan yapımı tüm sinema tutkunlarına hararetle öneririm.
Yıl 1944, II. Dünya Savaşının en kızgın döneminde Ankara’dayız.
İngiliz büyükelçisinin sınıf atlamak isteyen uşağı olan Diello, ya da Nazilerin taktığı isimle “Çiçero” (J.Mason) aslında çok sinsi ve çift taraflı çalışan bir casustur.
İngiliz hükümetinin çok gizli belge ve fotoğraflarını Nazilere nakit para karşılığı satmaktadır.
Ayrıca kocasını ve servetini kaybetmiş alımlı bir kontes Anna Stavinska (D. Darrieux) ile evlenip,
rahat ve mutlu bir hayat için Rio’ya gitme hesapları yapmaktadır.
Elyesa Bazna (İlyas Bazna, (1904, Priştine - 1970, Münih), anavatanının Sırp kontrolüne geçmesi nedeniyle
14 yaşında İstanbul’a göçmüş ve yaklaşık 30 yıl Türkiye’de yaşamış.
II. Dünya Savaşının başlarında Ankara’da, önce Yugoslavya Büyükelçisinin, sonra Almanya Elçilik Müsteşarının ve
1942’den itibaren de Britanya Büyükelçisi Sir Hughe Knatchbull-Hugessen'in uşaklığını yapan Bazna,
son durağında ele geçirdiği önemli belgeleri Almanlara satarak Müttefiklerin hem Türkiye’yi kendi yanlarında savaşa sokma çabalarına balta vurmuş
hem de Balkanlar başta olmak üzere Avrupa’nın çeşitli yerlerinde Almanlara yapılacak saldırıları önceden haber vermişti.
Casusluğun doğası nedeniyle uzun süre Bazna’ya güvenmekte sorun yaşayan ve çift taraflı çalıştığından şüphelenen Alman yetkililer,
elde ettikleri değerli bilgileri (Normandiya çıkarmasına ait belgelerin de Bazna tarafından Almanlara teslim edildiği öne sürülmüştü)
tam manasıyla kullanamamalarına rağmen, hizmetleri için Nazi istihbarat servisi Abwehr,
kendisine 300.000 Sterlin ödeyerek, Arjantin’e kaçmasına imkan sağlamış.
Almanların “Çiçero” kod adı verdiği Bazna’nın öyküsü, casusluk günlerinden sonra da aynı çarpıcılıkla devam etmiş.
Almanlardan aldığı paranın tamamının İngiliz ekonomisini çökertmek için piyasaya sürülen sahte sterlinlerden ibaret olduğunu
Arjantin’de öğrenen ve beş parasız kalan Bazna,
savaş sonrasında Almanya’ya dava açmış ve davayı kazanarak mütevazi bir miktar tazminat elde etmiş.
Elyesa Bazna, 1970'te, Münih'te 66 yaşındayken, yoksul bir gece bekçisi olarak öldü.
Elyesa (İlyas) Bazna "Çiçero"
Tüm bu öykü ise, o sırada Almanya Büyükelçiliği’nde askeri ataşe olarak görev yapan L.C. Moyzisch’in 1950 yılında yazdığı
“Operasyon Çiçero” ve Bazna’nın 1962 yılında anılarını anlattığı “Ben Çiçero’ydum” kitaplarından sonra gün yüzüne çıkmıştır.
Moyzisch’in kitabı, yayımlanmasıyla birlikte Hollywood’un ilgisini çekmiş,
1950 ve 1951 yıllarında en iyi yönetmen ve senaryo Oscar’ını arka arkaya kucaklayan usta yönetmen
Joseph L. Mankiewicz “5 Fingers (1952)" adıyla kitabı beyazperdeye uyarlamıştır.
Türkiye’yi mesken edinen ilk büyük film olan “5 Fingers”,
sıcak savaş sonrası / soğuk savaş öncesi bir dönemin mahsulü olduğunu her halinden belli eden,
kara filmin büyük örneklerinin takipçisi, gerilim düzeyi yüksek bir eserdir.
İlyas Bazna’nın otobiyografisindeki bilgilerin henüz bilinmemesi nedeniyle, hikaye gerçeğinden ya da anlatılandan oldukça farklıdır.
Moyzisch’in eserini uyarlarken Bazna'nın kitabının henüz olmaması sayesinde büyük bir hareket alanı elde eden Mankiewicz,
hikayeye eklediği parçalarla derinlikli ve dinamik bir yapı kurmayı başarmış.
Tenis maçı gerginliğinde geçen hikayeyi onlarca söz ve birbirinden güzel diyaloglarla bezeyen Mankiewicz’in en büyük numarası ise
Bazna karakterini baştan aşağı değiştirmektir:
Britanya Büyükelçisi Knatcbull–Hugessen tarafından İngilizce bilmeyen, yarı saf biri olarak nitelenen ve
bu nedenle asla kendisinden şüphelenilmeyen Bazna yerini işini bilir, diplomatik, kibar ve çok yönlü ilişkilere sahip Diello’ya bırakmış.
Değişen Bazna karakteriyle birlikte hikayeye eklenen Kontes Staviska’yla filmin havası ve akışı değişmiş,
Hitchcock’un ilişki odaklı gerilimleriyle, "Casablanca (1942)", "The Big Sleep (1946)", "Double Indemnity (1944)" gibi
savaş dönemi kara filmlerle akraba bir eser ortaya çıkmış.
"5 Fingers”, ülkemizde geçen her filmde aradığımız, merak ettiğimiz özelliklerin başında gelen mekan kullanımı konusunda ise
tatmin etmekten uzak.
Ankara’daki sahnelerin neredeyse tamamı iç mekanda geçmektedir ve az sayıdaki dış mekan kullanımının çekimleri de
ya stüdyoda gerçekleştirilmiş ya da şehre gelen ekibin çektiği görüntülere masa başında oyuncuların eklenmesiyle oluşturulmuş.
Yine de filmin son bölümünde yer alan İstanbul sahneleri, Ankara bölümlerinin aksine, kısıtlı ekran süresine rağmen
kent hafızasına katkıda bulunacak detaylar barındırmaktadır ve
Kapalıçarşı, Beyazıt, Eminönü ve Galata'da gerçekleştirilen irili ufaklı çekimler filme tarihi belge özelliği kazandırmış.
Ian Fleming’in Bond’una referans olan, MİT’in kuruluşuna dair rivayetlerde kendisine sık sık atıfta bulunulan İlyas Bazna,
bilerek ya da bilmeyerek Türkiye’nin savaşın dışında kalmasında önemli katkıları olan bir figür olarak sık sık hatırlanmayı hak ediyor.
Hem klasik Hollywood’un büyük isimlerinden Mankiewicz üstadı, hem de Bazna’yı yad etmek,
James Mason’ın efsane performansına şahit olmak ve siyah beyaz da olsa,
geçmiş zamanın Türkiye’sine hafiften uzanmak için “Ankara Casusu” en ideal filmlerden biridir.
Çiçero deyince,
aşağıda künyesi olan, "Vali" ve "Behzat Ç." Erdal Beşikçioğlu'nun baş rolünü oynadığı "Çiçero (2019)"
son dönem Türk sinemasının en başarılı yapıtlarından.
Yönetmen: Serdar Akar
Senaryo: Ali Can Yaras, Gurkan Tanyas, Meric Aydin
Ülke: Türkiye
Tür: Aksiyon, Suç, Dram
Vizyon Tarihi: 18 Ocak 2019 (Türkiye)
Dil: Türkçe, Almanca, İngilizce
Müzik: Onur Ozmen
Süre: 126 dk
Çekim Yeri: Istanbul, Türkiye
Nam-ı Diğer: Çiçero: İlyas Bazna
IMDb Rating: 6.6
YouTube'da kötü bir videosu bulunuyor, film için öneririm.
Saygılarımla.
*