Kafka ve çizgi roman nereye gidiyor?

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
Franz Kafka'nın bürokratik totalitarizm karşısında bireyin çaresizliğini anlattığı öykü çizgiromana uyarlandı. Türkiye'de NTV yayınları tarafından çizgili haliyle yayınlanan bu eseri okuyanlar, Çizgi romanın ana akım olarak edebiyat ve görsel sanatların ortak paydasını oluşturduğu izlenimine kapılmıştır mutlaka.

Gerçekten de çizgilerle anlatılan ünlü roman, orijinal halinde olduğu gibi insanı bunaltan, totaliter bürokratik çarklar karşısında çaresiz kalmış modern insanın dramını aynı etkiyle, kimi bakımdan fazlasını da katarak anlaşılabilir şekilde anlatıyor. Ne için yargılandığını, kendisini kimin yargıladığını, savunma için nasıl olanaklar bulabileceğini bilmeden, bir taş ocağında, 31 yaşına bastığı gün iki kamu görevlisi tarafından kafasından vurularak öldürülen Joseph K ile duygusal bir akrabalık kurmadan duramazsınız.

Dava'nın çizgi romanının görsel başarısı, çizgiromanda taytlı kahramanlar devrinin yerini başka bir şeye bırakmaya başladığının göstergesi gibi adeta. Belki bunu edebiyatta yeni bir alan açıldığı, görsel sanatların üç boyutuna dördüncü bir boyut eklendiği gibi yorumlamak da mümkün olabilir.

Ne kadar tayt giyiyor olsalar da çizgiroman kahramanlarının, gündelik yaşamla daha da iç içe girdiği bir dönemin eşiğindeyiz. Süpermen evlendi, Peter Parker evlendi. Peter Parker'in Spider Man kostümü içinde çocuk yapmak isteyen Mary Jane ile sıkıntılarını başka bir kostümlü kahramana aktardığı anıtsal bölümü okuyanlar, çocuğun mutant mı, yoksa normal bir insan mı olacağını bilmemenin yarattığı insanca kaygıları ne güzel anlatır.

Bu forumu paylaşanlar bu satırların yazarının Conan ve Robert E. Howard konusuna yakınlığını biliyordur herhalde. Çizgi romanın bu en bıçkın kahramanı, Kara Yabancı öyküsünün sonunda, "uygar dünyada insanların bir tahıl silosuna yaslanmış veya yiyecek satan bir dükkanın kapısında açlıktan ölebileceğini" anlatırken, aslında bir modernizm eleştirisi yapmaktadır. Cimmerialı Fil Kulesi'nde, işkence görmüş bir ucubenin karşısında, insanlığın tüm kabahatleri kendi sırtına yüklenmiş gibi hisseder. Başka bir öyküsünde, "anlamadıkları şeyleri yok sayan uygar insanları" eleştirir. Barbar Conan öyküleri, temelde modernizm eleştirisinden başka bir şey değildir ama kılıç ve kaslara fazlaca takılan okur, anlatının bu boyutundan bilerek veya bilmeyerek uzakta kalmayı tercih etmiştir.

Gerek Comics, gerek Fumetti, gerekse de Frankofonlar, bugün gündelik insanların özdeşleşmesi için daha olağan kahraman modelleri ortaya koymaya çalışıyor. Karakalem, çinileme ve renklendirme işlemleri, çeyrek yüzyıl önce hayal edilemeyen bir seviyeye ulaştı. Bunda bilgisayar teknolojisinin de büyük katkısı oldu. Önümüzde yeni bir çağ açılıyor.

Bizim jenerasyon (Tevellüt 68) ve daha büyüklerimiz, çizgiroman okuru sıfatını çocukken kazandı. Türkiye'de, hatta dünyanın büyük bölümünde çizgiroman sektörü sadece küçük çocuklar ve teenage-yeniyetme diye tabir edilebilecek bir kesime hitap edebildi o yıllarda. Dünyada ve Türkiye'de yayınevleri ya ruhsal karmaşaları ve komplike durumları bu yüzden basite indirgedi, ya da nasıl olsa satıyor diye kalitenin önemini ikinci planda tutmayı tercih ettiler.

Hangisi olursa olsun, 2000'li yıllarla birlikte Çizgiroman Rönesansı diyebileceğimiz bir döneme girdiğimize inanıyorum. Bunun Türkiye'deki yansımalarını daha görmemiş olabiliriz ama burada da sık sık atıfta bulunulan yazar ve çizerlerimiz sayesinde ilk kıvılcımın yakıldığını düşünüyorum. Hani devletlerin kuruluş, yükseliş ve çöküş dönemleri vardır ya. Edebi ve sanatsal akımlar da böyledir. Hepsinin birer tarihi vardır. Belki farkına varmayanlar vardır. Çizgiromanın ilk çağı tamamlandı, dahası şu anda rönesans döneminin kuruluş aşaması tamamlandı bile...

Artık sosyal meseleleri, savaş ve barış, varoluş, insan ve evren konuları bu dal içinde ifade edilebiliyor. Tek kare bir yağlıboya tablonun verdiği derinliğin çok daha fazlasını vaad eden olanaklar var burada.

Resmi, otoriteye sırtını dayayan bakış açısı ne derse desin, nasıl aynı negatif nazarlara muhatap olmuş caz müziğinin bugün 'Gerçek Sanat' olarak kabul gördüyse, Çizgiromanın da bu seviyeye erişebileceğine--hatta erişmekte olduğuna--yürekten inanıyorum.
Mağara resimleriyle başlayan resim sanatı La Jokond'a-Mona Lisa'ya, Ayvazovski'ye ulaştıysa; Yanık Njal'ın Sagası, Dede Korkut Hikayeleri, Nibelungen efsanesiyle başlayan anlatılar Tolstoy'a, Kafka'ya, Thomas Wolfe'ye, John Fowles'e, Hemingway'a ulaştıysa, yeniyetmelere hitap eden çizgi romanın, yetişkinlere hitap etmeye başlamasıyla neden bu alanda benzeri bir dönüşüm yaşanmasın? Hedeflemek yeterli, bir gün bu noktaya gelinebilir.

Çizgiromanın rönesansında, elinde kılıç, belinde silah olmayan kahramanların yükselişine de dikkat çekmek gerek. Sıradan bir insan olan, wolkswagen kullanan, klarnet çalan Dylan Dog temelde sıradan bir insandır. Hatta uçaktan fena halde korkar. Mister No fena halde savaş karşıtıdır. Meyhane kavgalarında tutuklanır ve gönül ilişkilerinde fazlasıyla dikkatsizdir. Bu örnekler, giderek çizgiromanın insanı daha fazla eksenine aldığını gösteriyor.

O halde artık vurduğunu indiren, yenilmez kahramanların yerini, gündelik hayatın ikilemleri içinde savrulan sıradan insanların alma vakti geldi. Zira ne kadar sıradan gözükseler de, her bir insan özeldir ve canını bir ulus, bir ülke için seve seve verecek kahramanlar hep vardır. Bunu en iyi bilen de Türkiye insanıdır. Çizgiromanın genel konsepti içinde bu yönde daha fazla olanak bulacağını, bu sayede popüler kültür alanından kabul gören bir sanata dönüşeceğini, değerlerin yükselip düşmesinde çizgi romanın da belirleyici olabileceğini gözden uzak tutmamakta yarar var.
 

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,211
75,311

İlham verici bir yazı olmuş, elinize sağlık sevgili "hüseyin aksakal". Adeta birebir benim düşüncelerimi satırlara dökmüşsünüz. Çizgi romanın rönesansında elinde kılıç belinde silah olan taytlı kahramanların yerini gündelik hayatın ikilemleri içinde savrulan sıradan insanların almaya başladığı şeklindeki gözlemlerinize katılıyorum. Ancak Frankofonlar bunu uzunca bir süredir yapıyorlardı zaten (Frankofonları sevmemin nedeni de budur zaten), bizde de kısa örnekler olmasına karşın mizah dergilerindeki çizgi roman tefrikalarıyla bu yapılageliyor sanırım. Saygılar.

 
Son düzenleme:

serdary67

Onursal Üye
18 Eki 2009
8,731
25,953
ordu-turkey
Franz Kafka'nın bürokratik totalitarizm karşısında bireyin çaresizliğini anlattığı öykü çizgiromana uyarlandı. Türkiye'de NTV yayınları tarafından çizgili haliyle yayınlanan bu eseri okuyanlar, Çizgi romanın ana akım olarak edebiyat ve görsel sanatların ortak paydasını oluşturduğu izlenimine kapılmıştır mutlaka.


Dava'nın çizgi romanının görsel başarısı, çizgiromanda taytlı kahramanlar devrinin yerini başka bir şeye bırakmaya başladığının göstergesi gibi adeta. Belki bunu edebiyatta yeni bir alan açıldığı, görsel sanatların üç boyutuna dördüncü bir boyut eklendiği gibi yorumlamak da mümkün olabilir.

Ne kadar tayt giyiyor olsalar da çizgiroman kahramanlarının, gündelik yaşamla daha da iç içe girdiği bir dönemin eşiğindeyiz. Süpermen evlendi, Peter Parker evlendi. Peter Parker'in Spider Man kostümü içinde çocuk yapmak isteyen Mary Jane ile sıkıntılarını başka bir kostümlü kahramana aktardığı anıtsal bölümü okuyanlar, çocuğun mutant mı, yoksa normal bir insan mı olacağını bilmemenin yarattığı insanca kaygıları ne güzel anlatır.

Bu forumu paylaşanlar bu satırların yazarının Conan ve Robert E. Howard konusuna yakınlığını biliyordur herhalde. Çizgi romanın bu en bıçkın kahramanı, Kara Yabancı öyküsünün sonunda, "uygar dünyada insanların bir tahıl silosuna yaslanmış veya yiyecek satan bir dükkanın kapısında açlıktan ölebileceğini" anlatırken, aslında bir modernizm eleştirisi yapmaktadır. Cimmerialı Fil Kulesi'nde, işkence görmüş bir ucubenin karşısında, insanlığın tüm kabahatleri kendi sırtına yüklenmiş gibi hisseder. Başka bir öyküsünde, "anlamadıkları şeyleri yok sayan uygar insanları" eleştirir. Barbar Conan öyküleri, temelde modernizm eleştirisinden başka bir şey değildir ama kılıç ve kaslara fazlaca takılan okur, anlatının bu boyutundan bilerek veya bilmeyerek uzakta kalmayı tercih etmiştir.


Artık sosyal meseleleri, savaş ve barış, varoluş, insan ve evren konuları bu dal içinde ifade edilebiliyor. Tek kare bir yağlıboya tablonun verdiği derinliğin çok daha fazlasını vaad eden olanaklar var burada.

Resmi, otoriteye sırtını dayayan bakış açısı ne derse desin, nasıl aynı negatif nazarlara muhatap olmuş caz müziğinin bugün 'Gerçek Sanat' olarak kabul gördüyse, Çizgiromanın da bu seviyeye erişebileceğine--hatta erişmekte olduğuna--yürekten inanıyorum.
Mağara resimleriyle başlayan resim sanatı La Jokond'a-Mona Lisa'ya, Ayvazovski'ye ulaştıysa; Yanık Njal'ın Sagası, Dede Korkut Hikayeleri, Nibelungen efsanesiyle başlayan anlatılar Tolstoy'a, Kafka'ya, Thomas Wolfe'ye, John Fowles'e, Hemingway'a ulaştıysa, yeniyetmelere hitap eden çizgi romanın, yetişkinlere hitap etmeye başlamasıyla neden bu alanda benzeri bir dönüşüm yaşanmasın? Hedeflemek yeterli, bir gün bu noktaya gelinebilir.

Çizgiromanın rönesansında, elinde kılıç, belinde silah olmayan kahramanların yükselişine de dikkat çekmek gerek. Sıradan bir insan olan, wolkswagen kullanan, klarnet çalan Dylan Dog temelde sıradan bir insandır. Hatta uçaktan fena halde korkar. Mister No fena halde savaş karşıtıdır. Meyhane kavgalarında tutuklanır ve gönül ilişkilerinde fazlasıyla dikkatsizdir. Bu örnekler, giderek çizgiromanın insanı daha fazla eksenine aldığını gösteriyor.

O halde artık vurduğunu indiren, yenilmez kahramanların yerini, gündelik hayatın ikilemleri içinde savrulan sıradan insanların alma vakti geldi. Zira ne kadar sıradan gözükseler de, her bir insan özeldir ve canını bir ulus, bir ülke için seve seve verecek kahramanlar hep vardır. Bunu en iyi bilen de Türkiye insanıdır. Çizgiromanın genel konsepti içinde bu yönde daha fazla olanak bulacağını, bu sayede popüler kültür alanından kabul gören bir sanata dönüşeceğini, değerlerin yükselip düşmesinde çizgi romanın da belirleyici olabileceğini gözden uzak tutmamakta yarar var.

Bence de normal insanların hikayeleri birçok kahramandan bile çekici olabiliyor.Misal özürlü ama azimli bir gencin yaptıklarının hikayesinin çr olduğunu düşünün.Sayın abim harika olmuş.
 

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,044
75,440
hiçbiryerde :)
Çizgi roman hakkında olgun ve sorumlu bir bakış açısı.
Teşekkür ederim üstadım.

"Uygar dünyada insanların bir tahıl silosuna yaslanmış
veya yiyecek satan bir dükkanın kapısında açlıktan
ölebileceğini" söyleyen bir eser, "olmuştur" bence de.

Çizgi roman, "Dava"dan önce de zaten edebiyatla
görsel sanatların farklı boyutlarda içiçe geçmiş
olduğu, yeni olanaklar sunan bir sanat dalıydı.
Tabii her sanat eserinde olduğu gibi "Dava"nın
çizgi romanında da insana ilham veren bir şeyler
bulmak mümkün olmuştur (ne yazık ki çizgi romanı
henüz okumadım). Bu örneği düşününce çizgi
romanın edebiyatı da belki daha ileri boyuta taşıyacak
gücü, imkanı olduğunu vurguladığını anlıyoruz.
Benim de eklemek istediğim şey, edebiyat uyarlamalarından
çok çizgi roman olarak düşünülmüş senaryoların, hikayelerin
daha özgün ve ufuk açıcı işler olarak karşımıza çıktığını
farkedebilmemiz. Üstadın dediği gibi bu örnekler ülkemizde de
yayımlanmaya başladı ve ben de bundan büyük mutluluk
duyuyorum. Severek okuma şansı bulduğumuz bazı kitaplar :

 

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,211
75,311


Her ikisi de "Batı" olarak nitelenmesine rağmen Avrupa ve ABD arasında dağlar kadar kültür farkı var. Dolayısıyla "Comics"lerle "Frankofon"lar (ve hatta "Fumetti"ler) arasında büyük tarz ve içerik farkları olması da çok doğal. ABD'de üretilen comics'lerden fazla şey beklemiyorum. Daha sonraki yıllarda üretilmeye başlayan "grafik roman"lar belki aradaki boşluğu dolduracaklar. Walt Disney'in yarattığı çizgi romanların bile ABD maceraları ile Avrupa'da yayınlanan maceraları arasında önemli farklar olduğundan da bahseden bir yazıyı şurada paylaşmıştım:Vak-Vak Amcanın Sarkacı. Amerikan Disney'lerinde daha sulu zırtlak konular işlenirken, Avrupa versiyonu Topolino'larda (ki bunlar İtalyan çizerler tarafından oluşturuluyordu) edebi uyarlamalara da yer veriliyordu. ABD'de polisiye ve fantastik senaryolar ağırlıklıyken, Avrupa'da edebiyat, tiyatro ve sinema eserlerine yer veriliyormuş. Bu yazıda Umberto Eco'nun ünlü eseri "Foucault'un Sarkacı"nın Topolino tarafından çizgi romana uyarlandığından bahsediliyordu.

05_01_2017_12_04_07.jpg


 
Son düzenleme:

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
Yorumlarınızla konuyu desteklediğiniz için hepiniz sağolun dostlar. Demek hemfikiriz.

Bugüne dek popüler kültürün bir alanı sayılan çizgiromanın sanat aleminde yer edinebilmesi için öncelikli şart, şablonlardan kurtulup, yeni bakış açıları yaratma iddiası edinmesi. Popüler olan tüm toplumda yaygın olan kanaatleri yaygınlaştırır. Sanatsal olan ise bu kanaatlerin dışında da doğruların var olabileceğini iddia eder.

Çizgiroman artık şablon kanaatler dışında, kendi alanını oluşturabilecek olgunluğa geldi demek istiyorum.

Selamlar...
 

abolardis

Onursal Üye
12 Şub 2011
6,630
24,352
Hüseyin bey in düşünceleri çok yerinde.Çizgi romanın artık felsefesi yapılıyor.Bu durum bile yeni bir dönemin eşiğinde olduğumuzun en büyük göstergesi.Çizim tekniklerinin gelişmesi teknolojideki ilerlemeler sonucunda geldiğimiz aşamada gerçekten ÇR sanattaki yerini almaya başlamış durumda.Artık bir eğlence olmaktan çıkmış ve endüstri halinde.Ne olacak ve bu durum nereye evrilecek kısa bir zaman içinde her şeyin beraber yürüyeceği açık.Sinema , çizgi roman , oyuncak , giyim , gıda ,oyun hepsi bir arada gidiyor.Dünya hayli mesafe aldı bizde de kıpırdanmalar var ama beklenen seviyede değil.Bunun nedenleri objektif olarak ortaya konulmalı ve dünyadaki gelişmelerede kayıtsız kalınmamalı.Güzel sanatlar akademisi ve liselerinde bir çok yeteneğe şans tanınmalı ancak güzel çizmek yetmiyor artık çizgi romanın edebi bir değeride aranılıyor.Güzel bir konu bir bakıyorsunuz sinema salonlarında aynı konunun çizgi roman uyarlaması ardından çocuklara yönelik oyuncaklar ve gıda sektörü arkasından.Çizgi romanın edebiyatı artık oluşmuş durumda bence şiir , roman , resim , çizgi roman artık aynı kulvarda artık hiç kimse işin bir boyutuyla yetinmiyor.Görsellik artık artan bir talep ve olmazsa olmaz.Çizgi roman edebiyatın bir dalı olarak anılacak çok yakında.Sadece resmin bir alt dalı olarak görülmeyecek.O seviyeye gelen ülkeler var zaten Japonya , ABD ve İtalya.Bizimde özlediğimiz tablo bu esasında edebiyatın bir dalı ve güzel sanatların bir kolu bir arada bir kesişme noktası yeni bir sentez. Yazı için çok teşekkürler Hüseyin bey bence çok önemli noktalara işaret etmişsiniz selamlarımla.
 

Mehmet Emin

Aktif Üye
25 Kas 2012
314
1,361
Bence Çizgi Roman'a Film endüstrisi için kaynak gözüyle bakılıyor bu durumu Uzakdoğu'da da Manga Anime ilişkisinde açıkça görüyoruz, Çizgi Roman Film ilişkisi iyi mi oluyor kötü yönleri nelerdir derseniz eminim hepimizin bu konu hakkında da fikirleri vardır ama Çizgi Roman günümüzde de özellikle toplumumuz nezdinde çocuk işi gençler için yaftasından kurtulamamıştır.
 
Üst