SAS - Pacto Con El Diablo (Spanish)

gandor08

Yönetici
6 Ocak 2013
18,364
141,460
sasj.jpg

SAS - Pacto con el diablo
(Vol.1) y El Sable De Bin Laden (Vol.2)
Glenat, 2006 | CBR/RAR | Spanish | 2 Vol. | 116 MB Total






sast0300a.jpg



4horz.jpg



 
Son düzenleme:

cngz1

Aktif Üye
3 Ara 2011
392
9,657
İstanbul
Bende Tay yayınlarında serisi var dostum. Gerard de Vıllıers kahramanı soylu prens Malko Linge farklı bond tarzı çizgi romanını görmek ilginç gelecek birde filmi oynamıştı hatırladığım kadar teşekkürler Gandor08


img0002prp.jpg
 
Son düzenleme:

gandor08

Yönetici
6 Ocak 2013
18,364
141,460
Tüm Sas serisini gençliğimde bende okumuştum. Çizgisine rastlayınca dayanamadım yükledim.
 

servetezer

banned
2 Mar 2013
32
9
çok teşekkürler

sağol gandor08 yıllardır aradığım sas çizgi romanlarını yüklemişsin diğer 3 macerayı da yüklersen çok sevinirim acaba onlarda nette var mı biliyorsan linkini yaz ben yüklerim
 

gandor08

Yönetici
6 Ocak 2013
18,364
141,460
4horz.jpg


4,5,6 ncı bölümler konuya ilave edilmiştir. Sas serisinin ÇR olarak yayınlanan tüm serileridir.
 

servetezer

banned
2 Mar 2013
32
9
filmi bu

S.A.S. à San Salvador
imdb.com linki

en.wikipedia.org bilgileri

fragmanı

filmin indirme linki bu netteki diğer linklerin hepsi bozuk sadece bu linkten iniyor uzun uğraşılar sonucunda bulmuştum
 
Son düzenleme:

servetezer

banned
2 Mar 2013
32
9
Mine Gökçe Kırıkkanat'ın Sas Yazıları

Mine Gökçe Kırıkkanat'ın Sas Yazıları





Mine Gökçe Kırıkkanat kendisiyle yapılan bir röportajda "İdeal yazarlarınız kim?" sorusuna bak ne cevap veriyor "Müthiş bir politik arka plan üzerine maceralar anlatan SAS romanları ve JeanChristophe Grange."

'Senede bir roman çıkartmak istiyorum'

Bir önceki romanınız Sinek Sarayı çok kişisel bir roman. Buysa politik. Yoğun gazetecilik dönemi bu değişimde ne kadar etkili oldu?

Çok etkili oldu. Sinek Sarayı yayınlandığında ben üç yıllık gazeteciydim. Radikal köşe yazarlığı başladığımdan beri, ki altı yıldır sürüyor, olağanüstü bir yazı potansiyeli biriktirdim.

Feride karakteri biraz Mine Kırıkkanat mı?

Mine Kırıkkanat biraz Feride, biraz Sinan. Feride Bozkır benim annemin adı zaten. Sinan'ı Sinek Sarayı'nda kendi oğlum olarak düşünmüştüm. Oğlum büyüyüp Sinan'dan çok farklı bir alanda uzmanlaştığı için Sinan'ı kendi üzerime yıktım. Onun AB konusundaki düşünceleri, iki tarafa aidiyeti, buraya geldiğinde kendisini çok buralı hissetmesi, oralarda da biraz bana benziyor.

Necla'yı yani Cevat'ı bütün karakterlerden biraz fazla seviyorsunuz sanki.

Evet çünkü hayatım boyunca ben marjinallere düşkün oldum. Marjinal olmak zaten biraz cesaret gerektiriyor. Aslında Cevat iyi mi, kötü mü belli değil. Ama romanda en öne çıkan, yöneten o. Sinan'la Cevat'ın maceraları sürecek. Belki sonraki romanlarda Sinan öne çıkar.

Nasıl devam edecek?

Ben de bilmiyorum. Bundan sonra senede bir tane kitap çıkartmayı düşünüyorum. Temaları gazetecilik belirleyecek.

İdeal yazarlarınız kim?

Müthiş bir politik arka plan üzerine maceralar anlatan SAS romanları ve JeanChristophe Grange.

konuyla alakalı bir yazı daha

 

servetezer

banned
2 Mar 2013
32
9
Şimdiye kadar çıkan tüm SAS romanları

Sas romanlarını tc de Tay Yayınları yayımladı ama 90 lı yılların sonuna doğru yayımlamayı bıraktı oysa bu dizi Fransa'da hâlâ devam ediyor ama tc de yayımlanmıyor aşağıdaki listede şimdiye kadar çıkan tüm SAS romanlarını görebilirsiniz



itusozluk.com da biri bunları yazmış

sas

bir zamanların en kral roman serisinin ismidir. açılımı son altesse sérénissime'dir. kahraman ajan malko linge ile kıbrıslı türk yardımcısı elko krizantem'in dünyanın her yerindeki soğuk savaş dönemi maceralarını anlatır. ilk kitabı istanbul'da geçer. yazarı gérard de villiers'dir. bulgar çıkmazı, kıyamet günü, hollywood panteri, kwai nehri altını ve berlin koridoru gibi isimleri olan her kitapta anlatılan şehirde sanki yaşıyormuşsunuz havasını veren mükemmel kitapların ismidir. eğer bir sahafta bulursanız üzerindeki kadın resimlerini sallamadan alın derim.

(benedict, 28.05.2010 01:56)

malko linge

her kapağında kocaman sas yazan ve bu yazının arka fonunda yarı çıplak ama illaki ellerinde silahlar tutan kadınların olduğu ünlü polisiye roman dizisindeki bal renkli gözlere sahip cia ajanı. soğuk savaşın her türlü ekmeğini yiyen bu yakışıklı abimiz "beyrutta kan ve dehşet", "moskova kaçağı" gibi isimleri olan hemen her bölümde cia adına gittiği her yerdeki en güzel karşı taraf casusu ya da işbirlikçi kadını bir güzel düzer, düzemediğini de kesin öldürür. daha küçükken okunan bünyelerde gerek soğuk savaş gerekse de ateşli kadın konularında kabaca olsa bir fikir vermesi açısından önemli bir abidir. ayrıca bir de türk yardımcısı vardır ki elko krizantem diye bilinir, kendisi istanbul macerasında elko'nun hayatını kurtarmıştır manyaktır, psikopattır; daha "boğma teli" gibi bir kavram yokken yanında taşımaktadır falandır filandır.

(dannyorum, 21.10.2006 03:25)

elko krizantem

sas roman serisinin bal rengi gözlü ajanı malko linge'nin yardımcılığını yapmaktadır. psikopattır. aslen kıbrıs türküdür kitapta.

(benedict, 28.05.2010 02:00)
 
Son düzenleme:
11 Nis 2010
594
585
Kitaplar İlginç,
Az +18 içeriyor
Ben biraz okumaya çalıştım,
İspanyolcam pek iyi değil.
Zaten Teks çevirilerinden de vaktim yok.
İspanyolca bilen,
Çeviri-Balonlama yapan arkadaşların bu seriyle ilgilenmeleri dileklerimle,
Kapak ve 1 Sayfasını çevirip balonladım.

sast0100a.jpg

sast0103qlq.jpg
 
Son düzenleme:

servetezer

banned
2 Mar 2013
32
9
eksisozluk.com sitesinde yazılanlar

eksisozluk.com sitesinde yazılanlar

sas
ks. son altesse sérénissime.. altin gozlu cilgin ajan malko linge'nin maceralarinin anlatildigi seri.. yazari gerard de villiers'dir.

ilk sayisi istanbul'da gecer ve ilk baskisi 1965'te yapilmi$tir.

(bkz: malko linge)
(ssg, 08.08.2001 18:24)

babamın hayatında tamamlayabilmiş olduğu tek seri..malko'nun kadınları en ince ayrıntısına kadar anlatılır. lisede ne zaman ertesi günkü sınava çalışmak istemesem sas okurdum, sayısız gecemi kurtarmıştır sas serisi.
(countmyeyes, 31.08.2001 02:59)

malko linge

isminin neden ezberimde durdugunu cogunlukla 500 bin tanesini istem di$i okumu$ olmama bagladigim sas polisiye roman dizilerinin kahramani.. sas diye de gecer..
(ssg, 12.10.2000 18:58)

bu arkadasin nerde oldugunu hatirlamadigim bi satosu vardir, butun pis isleri sirf satosunu onarma ve sekillendirme calismalari adina ustlenir, kotu adamlari dekoratif sebeplerden oldurmektedir aslinda..tabi ki racona uygun olarak her bolumde birkac hatunu elden gecirir, ama gedikli bi yari de vardir, hatta bi bolumde satoda kalan konuklardan biri tarafindan sado-mazosist fantezilerini gerceklestirirken yakalanmis olsalar da senaryo geregi konuk bu sirrini kisa surede olerek mezarina goturmustur, abimizin de raconunda eksilme vuku bulmamistir..
(cressida, 12.10.2000 22:16)

bu bal rengi gözlü ajanın ilk kitabında hayatını kurtardığı bir türk yardımcısı vardır sonraki her iki üç kitapta bir bizim yardımcı ortaya çıkar, sevgilisinin adı da alexandra idi sanırsam
(chevycamaro, 15.01.2002 02:13)

istanbulda gecen macerada hayatini kurtaran ve onun yardimciliğini yapan türkün adi elko krizantem idi
(bluesman, 10.04.2002 15:55)

bu adamin kendine ait havasinda hic paranin gectigini hatirlamam, zaten sas kitaplarini kapagindaki yari ciplak hatunlar icin alirdim, arada kitabi da okurdum iyi olurdu. krizantem'in anlamini cozmek icin az aci cektirmedi bu adam. ayrica (bkz: elko krizantem)
(r12, 18.04.2002 22:28)

filmi de yapılmıştır ve film türkiye'ye de gelmiştir. ancak ben ortaokul yıllarımda tüm seriyi okuduğum ve kendimi malko linge uzmanı saydığım için "kesin kitaptaki hava yoktur" önyargısıyla filme gitmemiştim. sonradan duyduğum kadarıyla hakikaten klişe bir film imiş. seriye gelince: ajanımızın her macerasının başka bir ülkede geçmesi, tüm seriyi okuyan buluğ çağındaki bir gence, soğuk savaş döneminde dünyanın nasıl bir denge üzerinde durduğu konusunda yüzeysel de olsa bir fikir verir. yazarı gerard de villiers geçtiğimiz yıllarda bir vesileyle istanbul'a gelmiş ve ragıp duran adamla bir röportaj yapmıştı. (yanlış hatırlamıyorsam cumhuriyet kitap'ta yayınlandı). röportajdan aklımda kalan yazarın şişman kısa boylu bir adam olduğu ve o ülkelerin tümüne tabii ki gitmediğiydi.
(nazmiye demirel, 12.06.2002 15:02)

şato tamiri için ajanlık yapması ve cinsel hayatı, insanın aklına nicholai hel'i getirir. acaba trevenian, gerard de villiers'den etkilenmiş midir?
(mercan, 07.10.2002 13:29 ~ 13:31)

çocukken şehirlerarası otobüs yolculuklarında okumak için terminallerden satınaldığım sas serisi kitaplarının kahramanı. soylu serenissima altesleridir kendisi.
(strelnikov, 11.05.2003 13:09)
yazarı bi kitabında yarı sızmış halde çıplak bi kadını şöyle betimlerdi: "manzara bi rahibe boynundaki haçı kırdırabilirdi"

istanbul için de şöyle derdi: "malko bu şehrin fıstık, benzin ve çöp kokan kokusuna bi türlü alışamamıştı"

gece gece nerden aklıma geldiyse şimdi bunlar..
(brick top, 09.06.2010 01:51)

şu anda filmi yapılsa en çok tutacak filmler arasına girebilecek roman kahramanı. onlarcasını okuduğum serisinin en beğendiklerim kıyamet günü, berlin koridoru, hollywood panteri ve bulgar çıkmazıdır. özellikle altın rengi gözleri ile bütün hatunları tavlayan kahramanımızı bence en güzel oynayacak kişi bradley cooper, chris pine ya da josh duhamel olabilir, elko krizantem ise kenan imirzalıoğlu tarafından canlandırılabilir.

(bkz: son altesse serenissime)
(what god knows about you, 24.12.2012 11:23 ~ 21.03.2013 09:46)

son altesse serenissime

his royal highness (hrh) anlamına gelir. fransızcadır.
(ozan sezgin, 19.11.2009 11:19)

(bkz: sas)
(what god knows about you, 24.12.2012 13:45)

(bkz: malko linge)
(what god knows about you, 24.12.2012 13:45)

elko krizantem

gerard de villiers'nin sas romanının baş karakteri prens malko linge'in şatosundaki türk hizmetli. çeşitli görevlerde hayatını riske atarak patronuna yardım eder. elko diye türk adı yoktur* ayrı konu.
(irony, 18.04.2002 21:18)

malko linge'nin istanbul'da geçen macerasında tanışmışlardır. bu elko, intikam almak istediği düşmanını vurmadan önce silahındaki mermilerin ucuna haç şeklinde çentik adan bir adamdı. mermi vücuda girdikten sonra daha büyük tahribat yaratsın diye. öyle bir abi yani.
(nazmiye demirel, 11.12.2002 11:55)

bi de sanki bogma teli de en favori silahlari arasindaydi. biz ondan ogrendik valla oyle bi telin varligini.
(callisto, 10.03.2004 17:52)

(bkz: sedko)
(ssg, 10.03.2004 17:57)

malko linge'nin istanbulda gecen romanında tanısmıs oldugu kıbrıslı türk mücahit..
(clamenza, 04.02.2005 01:52)

bir roman serisinde esas oğlan olarak kullanmayı planladığım, boğma telli, mermilerin ucunu çizip sarımsak süren anti-kahraman.
(boreno telcontar, 18.01.2006 14:51)
 

servetezer

banned
2 Mar 2013
32
9
Surinam Macerası romanı için cinairoman.com sitesinde yazılanlar

Surinam Macerası romanı için cinairoman.com sitesinde yazılanlar



SAS Surinam Macerası
“Hadi ama onca kitap dururken, SAS mı yazılırmış?!” diyenlere katılmamak elde değil. Gelgelelim Soylu Serânissime Altesleri Prens Malko Linge’nin bundan senelerce evvel yaşadığı bir macera üzerine yeni gelişmelerden bahsetmemek de olmaz.

Bilenler bilir, Prens Malko zaruri ihtiyaçlardan dolayı part-time CIA ajanlığı yapan parasız bir asilzadedir. Ortaçağa dek uzanan on yedi kuşaktan kendisine kalan tek şey, Yüce Roma-Germen İmparatorluğu Prensi ve Soylu Sérénissime Altesleri gibi bir yığın sıfattan ibaretir. Kullanmaya karar verdiği bu sıfat, önceleri CIA’deki Amerikalı dostlarını çok etkiler. Fakat uzun oluşu kullanım zorluğu yarattığından, sonunda sıfat kısaca “SAS”a dönüşür. Dönüşür, ama kendisini bu sıfatla çağıranların çoğu bunun ne anlam taşıdığını hâlâ bilmez.

İlginç bir yüzü olan Malko’nun özenle taranmış saçları ve dudaklarının kenarında yer alan çizgiler yüzüne kendini beğenmiş bir hava verir. Özellikle gözleri olağanüstüdür: İki altın damlası. Yırtıcı kuşlarınkini andırır koyu sarı renkli gözlerinin kimi zaman yeşile döndüğü de olur ve bu kötüye işarettir.

Olağanüstü belleği nedeniyle CIA’da kendisini “IBM” diye çağırdıkları da olur. 25 (evet, yanlış okumadınız yirmi beş) dil bilen Malko, iki kez okuduğu kitabı ezbere tekrarlayabilir ya da on yıl önce yirmi saniye gördüğü birini bir anda tanıyabilir.

Prens Malko bir çeyrek yüzyıla yakın zamandır haberalma ajanı olarak çalışmasına rağmen, bulaştığı olayların hiçbiri ilgisini derinlemesine çekmemiştir. İlgilendiği tek şey vardır: Şatosu. Yirmi küsur yıldır kazandığı tüm parayı işte bu tas yığını yutmaktadır.

Malko, her ne kadar şatosunun tamiri için yığınla paraya ihtiyaç duysa da, boyunduruk altına girmekten kaçınan, bağımsızlığına düşkün biridir; bu yüzden kadrolu değil serbest ajan olarak çalışmayı tercih etmektedir. Dünyanın herhangi bir köşesinde, ne vakit en ufak bir komünizm tehlikesi belirse, prensimiz CIA tarafından göreve çağrılır. Her daim emre âmade Malko, küçük el çantasını kapar, siz deyin Barranquilla, ben diyeyim Kamçatka, gezer durur. Kötü adamların icabına bakarken, çevresini saran genç ve güzel kadınları da ihmal etmez.

Üstün-insan Malko zamanında memleketimize de uğramış, İstanbul, İzmir dolaşıp gizlice Boğaz’dan geçmeye çalışan Rus denizaltılarını bertaraf edip, asayişi berkemal eylemiştir. Ve bu işten kârı yalnızca para olmamış, yanında Elko Krizantem gibi değerli bir yardımcı da kazanmıştır. Elko Krizantem, Anadolu’da doğup büyümüş, daha sonra İstanbul’a yerleşmiş azınlıklardan biridir. Karanlık işler söz konusu oldu mu, akla hemen o gelir. Bu ünü boş yere kazanmamıştır. Her tarakta bezi vardır, şeytana pabucunu ters giydirir. Elko böylesine bir yetenekle başka ülkede olsa krallar gibi yaşardı; oysa Türkiye’de ancak karnını doyurabiliyordur.

Soylu Sérénissime Altesleri Prens Malko’nun memleketimizde ne büyük işler başardığını öğrenip, takdir etmek istiyorsanız SAS İstanbul’da adlı macerayı okumalısınız. Yazımızın konusunu teşkil eden SAS serüveni ise uzaklarda, bir Latin Amerika ülkesi olan Surinam’da geçiyor. Çoğu insan kendi halinde bir ülke olan Surinam’ın adını, altmışlı yıllardan Oscar Harris’in romantik şarkısı Alta Gracia veya seksenlerde Portakallar’ın efsanevi kadrosunda bulunan Gullit, Rijkaard gibi futbolcular sayesinde duymuştur. İngiltere ve Hollanda, 1667’de, yaptıkları bir anlaşma gereğince, Karayiplerde bulunan Surinam ile şimdinin New York’u, eskinin Nieuw Amsterdam’ını takas ederler. [Bkz. Istanbul (Not Constantinople)]

Hollanda Guyanası olarak bilinen Surinam’da kölelik dereceli olarak 1863’te kaldırılmaya başlanmasına rağmen, ülke ancak 1975 yılında tam bağımsızlığına kavuşur. Altın, boksit gibi birçok değerli maden ve muz, kahve, kakao benzeri ürünlere sahip ülke kendi kaynaklarını kullanmaktan yoksundur, ancak yenilerde ABD ve Hollanda şirketlerinin tekelinden kurtulmaya başlanmıştır. Surinam topraklarının asıl halkı Kızılderililer azınlıkta olup, genellikle Amazon içlerindeki orman köylerinde yaşarlar. Zamanında Afrika’dan kaçırılıp köleleştirilen siyahlar, köleliğin kaldırılmasıyla birlikte bulundukları plantasyonlardan ayrılırlar. Bedava işgücünden olan Boer ların (Afrikaans dilinde Hollandalı çiftçi) isteği ile Endonezya ve yine İngilizlerle yapılan bir centilmenlik anlaşması sayesinde Hindistan’dan ucuz işçiler getirilir. Zamanla Çinliler de bu kozmopolit ülkeye katılır. Çok küçük bir ülke olan Surinam adeta Birleşmiş Milletler’in bir kopyasıdır; her türden din, dil ve ırktan olan vatandaşlar, kendi kültürlerini korumakla beraber hiçbir etnik çatışma olmadan barış içinde yaşarlar.

Fakat Surinam her zaman böyle huzur içinde değildi, 1980′de, tam bağımsızlğını kazanmasının üzerinden henüz beş yıl geçmemiştir ki, sosyalist rejim isteyen ordu, darbe yaparak yönetimi ele geçirir. Ordunun başında bulunan cavuş Dési Bouterse, resmi dil dutchça yerine sokak dili olarak bilinen taki taki (sranan tongo) konuşan halkın içinden biridir. Evsizlere barınma olanaklarını yaratan, ülkede ekonomik açıdan bir denge yaratmayı, halkların eşitliğini hedefleyen Bouterse’nın adı , 1982 yılında “Aralık Cinayetleri” olarak bilinen olaya karışır. Ordu yönetimine karşı olan ülkenin ileri gelenlerinden on biri sivil, on üç kişi, bir gece evlerinden apar topar alınıp Fort Zeelandia Kalesi’ne götürülür ve kurşuna dizilir. Tüm dünya ayağa kalkar. Ülke çalkantılı bir on yıl geçirir; her ne kadar demokrat hükümetler kurulsa da ipler de facto diktatör olarak adlandırılan Bouterse’nın elindedir.

SAS Surinam Macerası işte tam bu dönemde geçer. CIA ile işbirliği içinde olan Hollanda Gizli Servisi, Soylu Sérénissime Altesleri’nin ocağına düşmüştür.

Viyana’daki CIA şefi Frederick LeRoy ellerini birbirine sürttükten sonra Malko’ya:
— Surinam’dan söz edildiğini hiç duydunuz mu? diye sordu.
— Eski Hollanda Guyanası değil mi? Bir hükümet darbesinden sonra, ülke şimdi Kübalıların hakimiyeti altına sokulmak isteniyor. Bunları gazetelerden öğrendim.
— Çok doğru, dedi albay. 1980′de gerçekleştirilen hükümet darbesine ordudan on altı başçavuş katıldı. Sonra, Desi Bouterse adında biri devrim hareketinin başına geçti. Adam Kübalıların dümen suyunda.
— Hiçbir şey yapamadınız mı? diye sordu Malko.
Hollandalı gözlerini tavana kaldırarak:
— Batıda İngiliz Guyanası var, dedi. Onlar tam solcu. Doğuda ise, Fransız Guyanası yer alıyor. Fransızlar da bu işe karışmak istemiyorlar. Brezilya ve Venezuela çok uzakta kalıyor. Bu durumda Surinamlıların ülkelerini terketmekten başka çareleri ojmadığını siz de tahmin edersiniz. Neredeyse ülkenin üçte biri buraya sığındı.
— Yani, ne kadar?
— Yaklaşık yüz yirmi bin kişi.
Frederick LeRoy söze karıştı.
— Albay Vries size hâlâ bir umut ışığı olduğunu söylemeyi unuttu, dedi. Devrime karşı çıkan adamlardan biri henüz Surinam’da bulunuyor: Başçavuş Julius Harb.İlk hükümet darbesinde Desi Bouterse’in ortağıydı.

Fakat Julius Harb tam ülkeden kaçmak üzereyken, sevgilisinin evinde yakalanır. Çinli kız arkadaşı askerler tarafından vahşice öldürülürken kendisi de tutuklanıp, Memre Boeke’ye götürülür.

Memre Boekoe, Desi Bouterse ile Julius Harb’ın ortaklaşa yönettiği 1980 İhtilali’nin başlatıldığı kışlaydı.
Sonraları iki adam anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Desi Bouterse devrim hareketine marksist bir yön vermek istemişti. Son büyük münakaşaları geçen aralıkta, ayın 8′inde olmuştu. O gece Desi Bouterse’in partizanları kendilerine başkaldıranların tümünü, sendikacıları, avukatları, gazetecileri tutuklamışlar ve öldürmüşlerdi. Surinam’ın seçkin insanları bir bir yok edilmişti.
Julius Harb uzun süre Desi Bouterse’e karşı çıkmış, bunun üzerine Desi Bouterse de eski dostunu yok etmek için elinden geleni ardına koymamıştı. Bu konuda ona yardım edenler Kübalı dostlarıydı. Kübalılar, Julius Harb’ın Surinam Ordusu ve halkı arasında itibarı olduğunu biliyorlardı. Bu nedenle Kübalılar için tek tehlikeli kişi Julius Harb idi. Rejime karşı çıkan diğerleri gibi Hollanda’ya kaçmadan önce onu yakalamaları gerekiyordu ve yakalamışlardı da.

Malko’dan istenen yalnızca, on gün sonra devrim mahkemesi tarafından yargılanıp ve aynı gece kurşuna dizileceği Fort Zeelandia’ya transfer edilecek olan Julius Harb’ı kurtarması değil aynı zamanda Merkez Bankası altınlarını da kaçırmasıdır. Üstelik tüm bunları ücretsiz yapması rica edilmiştir, prensimiz hiç düşünmeden kabul eder. Öyle ya, komünizm tehlikesi varken para kimin aklına gelir, belki sonra…

Böylece Malko, pirinç tüccarı kisvesinde daha önce hiç adımını atmadığı ve kimseyi tanımadığı Surinam’ın başkenti Paramaribo’ya varır. Kısaca Par’bo denilen şehir, tropikal iklimin tüm özelliklerini taşır, insanlar ise sıcakkanlıdır. Gece yarısı başlayan sokağa çıkma yasağına rağmen hemen her akşam bol bol partiler verilir, içki su gibi akar. Malko şehrin en lüks oteli Torarica’da oda tutar ve hemen kontak kuracağı kişiyi arar. Bu kişi Başkanlık sekreteri, güzeller güzeli melez Christina’dır. Genç kadın gününü gün etmesine rağmen darbe rejiminden nefret ediyordur, tek dileği Hollanda’ya yerleşmektedir. Melez Christina, prensimizin bu macera boyunca karşısına çıkacak olan tek kadın değildir elbette. Tehlikeli bir dişiye benzeyen Rachel ve Hollandalı Greta ile de yolları kesişecektir. Aslında SAS okuyucularının da çok iyi bildiği gibi dünyanın çeşitli ülkelerinde macera yaşayan Malko’nun çevresinde dönüp duran kadınların bini bir paradır ve hiçbiri de kınalı yapıncak değildir. Çoğu şuh, ne istediğini bilen, güven dolu ve bağımsızdırlar. Bu kadınların hangisi veya hangilerinin kitabın sonunda hakkın rahmetine kavuşacağını tahmin etmek, illa muamma diyen iflah olmaz polisiye okurları için şüphesiz bir teselli kaynağıdır.

Neyse, Malko kendisine yardımcı olacak adamları toparlamaya başlar. En büyük yardımcısı, her biri 12.5 kilo gelen dört altın külçesi vaat ettiği bir Hollandalı’dır. Gözünü para hırsı bürümüş, yılan çiftliği sahibi Herbert Van Mook’un derdi, Harb’ı kurşuna dizilmekten kurtarmak değil, tüm altınları ele geçirmektir. Bu amaçla gizliden iş çevirmeye kalkar. İhanetler ve cinayetler birbirini izler, olaylar gelişir. Zırhlı arabadan kaçırılan Julius Harb ayağına kurşun yarası alırken, Malko’yu yılan sokar, kolu davul gibi şişer. Türlü türlü zorluklara rağmen operasyon başarıyla sonuçlanır, görev tamamlanmış, Surinam altınları ve özgürlük savaşçılarının lideri kurtarılmıştır.


Surinam'ın yeni Devlet Başkanı Desire "Desi" Delano Bouterse (sağ) ve Ronnie Brunswijk (sol) 12 Ağustos 2010 tarihinde Paramaribo'da düzenlenen Başkanlık yemin töreninde. Copyright © 2010 -
Aradan neredeyse bir otuz yıl geçmiştir. Gérard de Villiers’ın (veya kuvvetli bir ihtimalle bir gölge-yazarın) SAS Surinam Macerası’nı yazarken, Julius Harb karakteri için büyük ölçüde esinlendiği Ronnie Brunswijk, eski dostu/düşmanı Dési Bouterse’nın tekrar başkan olmasını sağlar. “Büyük büyük dedelerim köle tacirleri ile barış yaptılarsa, ben de Bouterse ile konuşabilirim.” açıklamasında bulunur. Darbe hükümeti sırasında Bouterse’nın korumalığını yapan Brunswijk, sonraları diktatörün en büyük düşmanı olur. Zenginden alıp, fakire verdiğini söyleyen “Robin Hood” Brunswijk, yıllarca sürecek bir gerilla savaşı başlatır.

25 mayıs 2010 seçimlerinden birinci parti olarak çıkan Bouterse, hükümeti kurmak için yeterli sandalyeye sahip değildi. Her ikisi hakkında da, Hollanda tarafından uyuşturucu kaçakçılığı ve diğer suçlamalar ile tutuklama kararı bulunan iki parti lideri, ittifak yolunu seçip bir koalisyon hükümet oluşturdular. Ve böylece geçtiğimiz Perşembe günü, Dési Bouterse seksenli yıllarda, kukla başkanlar ile perde arkasından yönettiği ülkenin ilk kez resmi Devlet Başkanı oldu.

Kimbilir belki de, bu durumdan pek hoşnut olduğu söylenemeyecek Hollanda ve ABD, Prens Malko’ya bir kez daha başvurmayı kafalarından geçiriyorlardır. Fakat şöyle bir engel var ki, Altesleri artık yetmişli yaşlarının sonlarında olmalı. Öte yandan Dünyayı Kurtaran Adam’lardan da kaç kişi kaldı ki…

Kaynaklar:
SAS İstanbul’da (SAS A Istanbul, 1965) / Gérard de Villiers ; Çev: E. İnal
SAS Surinam Macerası (Aventure au Surinam, 1983) / Gérard de Villiers ; Çev: Billur Erkel
 

akrep069

Süper Üye
14 Ara 2009
527
648
Odenatttttttttttttttttttt
bu seri mumkunse ellerınde öpsun
teşekkurler
kolay gelsın hepinize
 
Üst