Kull The Conqueror v1#02 (Renkli & Balonlama)

BRAN MAK MORN

Çeviri & Balonlama
13 Tem 2011
193
2,213
j5b6nb.jpg
2cz1v2u.jpg

Barbar Kral Kull'un klasik ve bir o kadar da muhteşem macerası "GÖLGELER KRALLIĞI" ile Kull The Conqueror maceralarına kaldığımız yerden devam ediyoruz arkadaşlar. Tüm Çizgi Roman Diyarı ailesine hediyemizdir...
Bir BRAN MAK MORN & CONQUEROR sunumudur. İyi forumlar...

Yaşanan gecikmeden dolayı ayrıca özür dilerim, selamlar.​
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

savok

Admin
30 Eki 2009
19,991
83,645
Kasımpaşa
Olsun geç gelsin, hiç gelmemesinden iyidir.. Ben merak ve beğeni ile izliyorum..Teşekkür ederim paylaştığınız için..
 

uzung

Yönetici
Yönetici
14 Ağu 2009
3,396
26,094
İstanbul
Conan okumaya sonradan başlamış biri olarak okumakta zorluk çekmeyeceğimi düşünüyorum.
Teşekkürler, emekleriniz için.
 

The_DarknesS

Yönetici
Çeviri & Balonlama
17 Nis 2010
9,538
28,617
İzmir
Kull kıymeti bilinmeyen bir karakter.
R.E. Howard Conan'dan önce yazmıştır Kull öykülerini.
Ama nedense fazla ilgi çekmeyince başka tarzlarda yazar bir süre.
Akabinde Conan doğar. Conan'ın ilk öyküsü ''Kılıçtaki Anka Kuşu'' basılır ve büyük ilgi görür.
Ancak yıllar sonra ince eleyip sık dokuyanlar anlar ki bu öykü Kull'dan izler taşır.

Kull beğendiğim karakterlerdendir.
Teşekkürler.
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
BRAN MAK MORN/Son Kral'ın önsözü
ÖNSÖZ

Rusty Burke​

Robert E. Howard (1906–1936), bir düzine yıldan kısa süren bir yazı kariyerinde, efsanevi dergi Weird Tales’te ilk görünüşünden uzun süre sonra bile okurları heyecanlandırmaya devam eden Conan, Kull ve Solomon Kane gibi birçok akıldan çıkmaz fantezi macerası karakteri yarattı. Sonsuz özgünlükte görünen yazar, aynı zamanda Breckenridge Elkins gibi uzak batı öyküleri, Denizci Steve Costigan’ın eğlenceli terslik öyküleri ve El Borak ve Kirby O’Donnell’in Ortadoğu başarıları gibi diğer tarzlarda inanılmaz popüler karakterler de yarattı. Oysa yarattığı karakterlerin tümü içinde, hiç biri Pictler dediği halk ve onların yüce kralları Bran Mak Morn kadar cazip gelmiyordu Teksaslı yazara.

Pulp dergileri için yazanlar, okurların sık sık kayda değer bir yemek fişine dönüştürdüğü popülerlikte tek bir karakter (Örneğin Tarzan veya Doc Savage) bulurlardı. Çağdaşlarının çoğundan farklı şekilde, Howard bunu bulsa da, okurlar tarafından ne kadar popüler olursa olsun, bir seriye ebediyyen devam edemezdi. Arkadaşı Weird Tales yazarı Clark Ashton Smith’e en ünlü eseri Conan hakkında “Zaman geldiğinde aniden onun hakkında ikna edici şekilde yazamaz bulacağım kendimi. Bu geçmişte de sürüyle karakterimle de olduydu; aniden kendimi fikirle teması kesmiş bulurum. Tıpkı adam bizzat çabalarımı yöneterek omzumda durmaktaymış da, aniden beni başka bir karakter ararken bırakarak çekip gitmiş gibi” der.

Efsanevi bir ülkenin kralına dönüşen Atlantisli Maceracı Kull öykülerinin çoğu, 1927 ve 1929 yılları arasında yazılmıştır. H.P. Lovecraft, 1934’te Howard’a daha fazlasını yazdığında Teksaslı şu yanıtı verir: “Oturup bilinçli bir şekilde başka bir öykü yazmaya yeltenmek, sırf görünüşü yapay bir şey üretmek için olur.” Solomon Kane öyküleri 1927 ve 1930 yılları arasında, Conan öyküleri ise 1932 ve 1935 yılları arasında yazılmıştır. Bu karakterlerin tutulmalarına rağmen—Weird Tales okurları son görünüşlerinden dört beş yıl sonra hala daha fazla Kull ve Kane öyküsü istemektedir—Howard sırf fikirle temasını kaybettiğinden daha fazla öykü yazmak için kendini ikna edemez.

Pictler, Howard’ın belki 1923’ten öncesine tarihlenen erken dönem elyazmalarının bazılarında ve 1935’te yazılan son Conan öykülerinde görünse de, bir Howard öyküsünde görünmeleri arasından nadiren bir yıl geçer.

“Bugün beni şaşırtan bir hobim var,” diye yazar Howard 1932’de Lovecraft’a. “Bu ilgim, kısalığı hatırına hep Pictler olarak tasvir ettiğim halkla ilgili. Tabii ki, terimi kullanışımın sorgulanabileceğinin farkındayım… Fakat benim için ‘Pict’ hep Britanya’nın ufak tefek esmer Akdeniz kökenli yerlilerini ifade ediyor. O yerlileri ilk okuduğumda, Pictler olarak söz edildiklerinden tuhaf değil bu. Asıl tuhaf olan onlara bitip tükenmeyen ilgim.”

Howard’ın Pictlere hayranlığının nedenleri şüphesiz insanoğlunun kendisi kadar karmaşıktır ve bilgin ve eleştirmen kuşakları için potansiyel olarak bereketli bir saha sağlar. Bu nedenler her ne olursa olsun, gerçek odur ki, en tanınmış veya en popüler karakterleri bile muhayyilesinin katmanlarında sadece kısaca oynarken, Pictler kariyerinin başından sonuna dek öykülerinde görünmüştür. Bu kesinlikle, en azından kısmen, Howard’ın bu halkla hissetmiş olması gereken bir tür tanışlık duygusuna bağlansa gerek. Fakat onun Pict konsepti aynı zamanda efsanevi tarihöncesinin en uzak girintilerinden modern çağa dek engin bir tuval boyunca uzanır, tarihi bir halkı temel alsalar da, konsept “Bir parça fanteziyle” karışmıştır; öyle ki, sadece tarihsel geçmişte değil, Kull ve Conan’ın tümüyle hayali tarihöncesi içinde de; hatta ‘Cthulhu Mythos’ denilen nispeten modern çağda geçen öyküler yaratmaya olanak sağlayabildiler.

Howard’ın ilk yayınlanan (ve de profesyonel yayın için kabul edilen ikinci öyküsü) Pict öyküsü The Lost Race (Kayıp Kavim-Çn) tarihi bir geçmiş periyodunda, Britonların şimdi İngiltere olan güneyden gelip erken dönem Gaellerinin yerini daha yeni aldığı bir dönemde kurgulanmıştır. Pictler burada Taş Devri esnasında Akdeniz bölgesinden göç eden bir kavim olan Adalar’ın Kelt öncesi yerlilerinin kalıntılardır. İhtiyar Pict, kavminin tarihini anlatırken, kökenlerinin Afrika’da olduğunu ima eder görünür. Onların yeraltına (mağaralara, göller üstünde inşa edilen Crannogs denilen meskenlere) sürülmüş oldukları ve ‘Küçük Ahali’ efsanelerinin onlardan kaynaklandığı gibi kavim köklerine ilişkin görüşler Howard’ın dönemindeki (O zaman şimdiki gibi Pict terimi genellikle bu Akdenizliler için kullanılmamıştır gerçi) geçerli tarih anlayışıyla uyumludur.

Howard’ın tamamlanmış ikinci Pict öyküsü ise başka bir meseledir. Men of the Shadows (Gölge İnsanları ÇN.), The Lost Race’nin aynı dergide kabul edilmesinden yaklaşık bir yıl sonra, 1926’da Weird Tales tarafından geri çevrilmiştir. Editör Farnsworth Wright “Bu bir ‘öyküden’ çok, …bir kabilenin günlüğü, bir kavmin evriminden bir resim,” diye şikâyet eder. Eleştiri gösteriyor ki, sadece Howard’ın Pict kavramını anlamaya çalışanlar için çok önemli bir öyküdür bu. Bu öyküde, The Lost Race’de olduğu gibi, Pict tarihini kabilenin ihtiyar bir üyesi (bu kez isimsiz bir büyücü) tarafından anlatıldığını görürüz; oysa artık bu antik dönemin daha ötesine, ‘tarih’ saydığımız şeyin sınırların ötesine kadar uzanmaktadır. Burada, Howard’ın alâmetifarikasına dönüşecek olan şeyin en erken örneğini de buluyoruz; güç bela kazanılan kültürleri yok ederek onları yeniden vahşete geri atarak dünyayı parçalayan depremlerden sağ kalan halkların bir sonraki tufana kadar yavaş ve biteviye tırmanışlarını yaptığı, içinde insanlığın uzun göçleri bulunan engin eskilikte bir devran fikri.

Men of the Shadows, en azından iki daha erken kâğıda dökme girişimini teşhis etsek de, aynı zamanda ilk tamamlanmış Bran Mak Morn öyküsüdür. Burada Bran’ın göründüğü bize ulaşan en erken dönem çalışmasının içinde, (Tamamlanmamış Oyun, Bran Mak Morn) bir görev duygusuyla halkına bağlı buluruz; tek başına onları vahşilikten çıkarma duygusu. Bu epey erken dönem çalışmasında bile, Bran öyküsünün üzerine asılı olan kader duygusunu keşfederiz. “Onları hedefe doğru azıcık çektiğimi farz edebilir miyim? Savaşa tutuşacağım, onlar da barbarlık çukuruna daha da derinine geri dönecekler.” Yazar David Weber Bran öykülerini Howard’ın diğer kahramanlık öykülerinden ayıran niteliklerden birini şöyle teşhis eder: “Howard’ın kahramanlık fantezisinin tümüne fiilen yapışan kasvetli karanlık, hiçbir yerde en eski kavmin son kralı Bran Mak Morn öykülerinden daha güçlü değildir–bütün kavmini ne yaparsa yapsın karanlığa gittiğini bildiği, yozlaşmış insanları arasında, saf kanı tarafından ayrı bir yere konulan bir yabancı. Pict’lerin kaderinin tüm kaçınılmazlığının farkında olmasına rağmen, Bran bunu kabul etmeyi reddeder… Sanırım Bran Mak Morn’un Howard’ın diğer karakterlerinin herhangi birinden çok kendisini bekleyen kaderi berrak şekilde biliyor olduğu gerçeği, Bran’ı Howard kahramanlarının özetinin özeti yapar; zira Howard’ın kahramanlarının hepsi teslimiyeti reddedişi paylaşır, hatta öbürlerinin bazıları da, çabalarının mutlak beyhudeliğiyle kaçınılmaz olarak yüz yüze getirilir.”

Men of the Shadows’da Bran bir kral olarak değil sadece bir “Şef” olarak tanımlanır. Bu öykünün yazıldığı zaman krallık teması henüz Howard’ın çalışmasına girmemiştir. Kull öykülerinde bunu yaptığı zaman da Pictler vardır ama Bran yoktur. Pictler ve Atlantisliler bu öykülerde Kull’un Valusia krallığının batısındaki ada zincirlerini mesken tutan kadim düşmanlardır ama Kull’un en iyi arkadaşı ve müttefiki Mızrak Katili Brule olur. Adı The Lost Race’deki Berula’yı anıştıran Brule, belirtildiği üzere büyük oranda 1927 ve 1929 yılları arasında yazılan Kull serilerinde neredeyse tüm öykülerde görünür.

Pictlerin Howard’ın çalışmalarında bir sonraki kayda değer görünüşü, ne kadar farklı devirler olsa da onları tarihsel döneme geri getirir. Howard’ın başrolüne Bran Mak Morn ve Kull’u koyduğu başyapıtı Kings of the Night’in, Howard tarafından hiç yazılmamış bir Bran öyküsü için bir sinopsis ile fiilen aynı periyoda yerleştirilmiş olduğu görülüyor: ‘M.S 296-300 arasında.’ (Bunun Bran’ın tarihteki yerini net olarak gösterdiğini farz etmekte acele etmeyelim, zira Howard öyküleri ve karakterleri Bran’ın çağının M.S 100 gibi olduğunu gösteriyor bize.) Yayına aynı sıralarda kabul edilen Kings of the Night (Gecenin Kralları Çn.)veThe Dark Man (Kara Adam: Çn) 11. Yüzyılın başlarında geçiyor. İlk öyküde Bran kendi çabasıyla birçok Pict klanını bir ulusa dönüşen bir şey halinde birleştiren bir şef oğludur. Sonraki öyküde ise Bran Britanya adalarının dış saçaklarında yaşamını sürdüren Pict kalıntıları için bir tanrıya dönüşmüştür. İki öyküde de Howard Mızrak Katili Brule’nin doğrudan torunu olduğunu anlatarak, Bran’ı Kull dönemi ile sıkıca bağlar ve Bran’ın bir ‘şef’ten çok, Pictlerin ‘Kralı’ olarak ilk bu öykülerde tanımlanır. The Dark Man aynı zamanda Bran’ın ve halkının daha önceki öykülerde de öngörülen olası yazgısına bir göz atmayı da sağlar: “Bran Mak Morn savaşta öldü; ulus bölündü. Biz Pictler kurtlar gibi şimdi dağınık adalar arasında, yaylalar ve loş Galloway tepelerindeki kayalıkların arasında yaşıyoruz. Biz solan bir halkız. Göçüp gidiyoruz.” (Bran’dan söz edilmese de, Pictleri de vitrine koyan 1930 ilkbaharında yazılmış bir 5. Yüzyıl yağmacısı Cormac Mac Art öyküsü Night of the Wolf dikkate değer olabilir)

1930’un sonlarında Howard, Teksaslıyı birbirlerinin çalışmalarındaki kurgusal eserlerin referanslarına göz atma ve hepsine gerçeğe benzerlik aurası katma girişiminde, kendisi ve Clark Ashton Smith’e katılmaya cesaretlendiren saygın gizem kurgucusu H.P Lovecraft ile mektuplaşmaya başlar. Howard’ın ‘Cthulhu myhthos’a katkıları Unaussprechlichen Kulten (Nameless Cults) -Meçhul Kültürler Çn-ve yazarı Von Junzt, deli şair Justin Geoffrey, Kara Taş, Kull öykülerinden Yılan adamlar’ı içerir – ve de Pictlerle yüce kral/tanrıları Bran Mak Morn’u. Lovecraft tarzı ilk öykü girişimi olan The Children of the Night’te (Gecenin Çocukları Çn) Howard bugün bile yüce krallarının taştan tasviri The Dark Man’a tapan Pict kavminin kalıntıları olan Bran Kültü’ne göndermede bulunur. Lovecraft’ın mektupları tarafından daha da ilham alarak, aynı zamanda Pictlerin yazgısı hakkında bir erken dönem teorisi belirler. 1928 sıralarında yazılan The Little People’de (Küçük Ahali Çn.) Pictleri (The Lost Race’de olduğu gibi) mağaraların içine sürüldüğünü ve bu iğrenç yaratıklar halinde yozlaştıklarını ima ederek Arthur Machen’in The Shining Pyramid’inin tiksindirici yeraltı sakinleriyle ilişkilendirir. The Children of the Night’te, bu yeraltı yaratıkları Lovecraft’ın Neolitik halklar döneminde Avrupa’ya ve Britanya Adaları’na yayılmaya başladığını söylediği ve Pictler kadar Keltlerin de iğrendiğini öğrendiğimiz yozlaşmış bir Mongol kavmi halini alır.

Bu fikir, Lovecraft’ın sözünü ettiği Bran Mak Morn ve Pict öyküsünün, neden Howard’ın çoğu hayran için en iyi öykü (ve en iyi dönemi) olarak kabul edildiğini anlamaya yarar. “Birkaç okur, o ürkütücü başyapıt Worms of the Earth’ın (Yeryüzü Solucanları: Çn) iğrenç ve zorlayıcı gücünü asla unutmayacaktır.” Bu öyküde Bran, bir Pict’in çarmıha gerilmesini emreden Romalı bir valiye karşı intikam açlığını gidermek için, iğrenç yer altı sakinleriyle uğursuz bir anlaşma yapar. Lovecraft, Howard’ın öykülerinin böyle canlı yapan şeylerden birine dikkat çeker; “Bizzat o da onlardan biridir,” bizzat Howard da bu öyküyle bunu fark eder. Bran ve Pictlerin önceki öykülerin Pict olmayan anlatıcılar aracılığıyla anlatılmış olduğuna dikkat çekerek, “Sadece son Bran öyküm Worms of the Earth’ta Pict gözüyle baktım ve bir Pict’in diliyle konuştum!”

Yorum yazık ki bir kehanet de içeriyor: Worms of the Earth Howard’ın son Pict öyküsü olmasa da, yazacağı Bran Mak Morn öyküsü olacaktır. 10 Mart 1932’ye tarihlenen bir mektupta Weird Tales editörü Farnsworth Wright şöyle yazıyor: “Worms of the Earth’ı yakında programa almak istiyorum, zira bu sıra dışı güzellikte bir öykü diye düşünüyorum.” Aynı mektupta bir öyküyü doğrudan reddeder, diğerini de revize edilmek üzere geri gönderir; bunlar The Frost-Giant’s Daughter ve sonraki üç yıl için maceralarının günlüğüyle Howard’ı meşgul edecek Cimmerialı Conan’ın ilk öyküsü The Phoenix on the Sword’dur. Pictler, elbette ki, Kull’un Tufan Öncesi Çağı ve kendi kayıtlı tarih dönemimiz arasındaki efsanevi geçmişte kalan Conan’ın Hyboria Çağını da mesken tutar. Her zamanki gibi dünyanın saçaklarında yaşarlar; (Atlantislilerin torunu) Conan’ın halkının çağlar yaşındaki düşmanları olan, memleketlerine girmeyi deneyen herkese acı şekilde karşı koyan batıdaki ilkel ormanların vahşi sakinleri... Pictler Howard’ın son ve en iyi Conan öykülerinden Beyond the Black River’de merkezi bir rol oynarlar. Anayurdu Texas’ı içeren Amerikan sınırlarında gerçekleşen mücadeleden kurgulanmış bir öyküdür bu. Bu öyküdeki Pictler, Aquilonialılara karşı anlık bir başarı kazanarak, kendilerinden alınan toprağı geri alırlar, tıpkı Bran’ın Kaledonya’daki istilacıları püskürtmesi gibi.

Howard, bizim loş tarihöncesi dönemlerimiz ve Kull’un çağıyla bağlantı kurduğu, Conan’ın dünyası için uydurma bir tarihin dış hatlarını çizdiği The Hyborian Age’de bize Conan’ın zamanından yaklaşık beş yüz yıl sonra Hyboria krallıklarının Gorm adında büyük bir şefin yönetimindeki engin bir Pict imparatorluğunun büyümesiyle yıkıldığını anlatır. Fakat Howard şuna da dikkat çeker:

Fetih ve refah Picti değiştirmedi; yıkılan uygarlığın kalıntılarından Anka kuşu gibi yeni bir kültür yükselmedi. Fethettiklerinin sanatsal ihtişamını parçalayan kara eller, onları kopyalamayı hiç denemedi. Parçalanmış sarayların parıltılı yıkıntıları arasında otursalar da, sert bedenleri mağlup kralların ipek giysilerini giyse de, Pictler, vahşi, basit ve sadece hayatın temel ihtiyaçlarıyla ilgilenen ebedi barbarlar olarak kaldı, şaşmaz ve değişmez içgüdülerinin hepsi savaş ve yağmaya ilişkindi ve sanat ile kültürel gelişime yer yoktu içlerinde.”

Yazı kariyerinin başından sonuna dek, Mızrak Katili Brule’nin Tufan Öncesi yiğitliklerinden, Conan’ın Hyboria Çağı’ndan ve Marchers of Valhalla ve Valley of the Worm’un ilkel çağlarına, Bran Mak Morn’un kayıtlı tarihi boyunca, hatta günümüze dek sağ kalanlar da olmak üzere Pictler, Robert E. Howard’ın çalışmalarında merkezi bir rol üstlenirler. Yazarın gözünde temel, Ebedi Barbarlık’ı Conan’dan, Kull’dan daha fazla temsil eder onlar…

Rusty Burke
2001


Bu değerli paylaşımları sunan Bran Mak Morn üstada teşekkür olsun bu yazı.
 
Son düzenleme:
Üst