Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Romanı içimiz ezilerek takip ediyoruz. Bu roman niye bu kadar acıklı geldi, bilmiyorum.
Kemalettin Tuğcuları okuyarak büyüyen bir kuşak Ayşecik, Üç Arkadaş gibi acı dozu yüksek filmlerle piştik, Orhan Kemallerde ne mezbahaneler gördük. Orhan Gencebay ile dertleri zevk edindik, Müslüm ile çiziklerimizden zevk aldık. Zaten kara topraktan başka sadık yar da bulamamıştık. Biz biçareyiz, baştan ayağa yareyiz zaten. Chicaco Mezbahaları içimi niye ezdi ki?
Sanırım burada çizgilerin gücü adına oluştu bu etki. Çizer o kadar sade bir tarz kullanmış ki yüzler kaş göz ağızdan ibaret. Bir de göz bebeği. Bana Haidi çizgi filmini çağrıştırdı. Haidi çocuksuluğundaki bu ailenin uğradığı bu mezalim üzdü bizi.
Yazar başlarına gelecek felaketlerin ipucunu önceden veriyor okuyucuya, süpiriz acı yok. Ama çizerin her sayfada bir şeyi kırmızıya boyaması bana umut veriyor. Umudum orada.
Bu Jurgis'in başına gelenler Küçük Emrah'ın başına gelmedi. Sonunda bu kapitalist sistemden intikamını almasını istiyorum ama zor gibi... Bakalım... Teşekkürler üstadım.
BU güzel çalışma için tekrar teşekkürler. Bu çizgiromanın yazarı Upton Sinclair i ilk kez bu yıl oskar ödüllerinde bir çok adaylık alan "Mank"filminde duymuştum. Filmi ünlü yönetmen David Fincher (senaryo da kendi babasına ait)yönetmişti. Upton Sinclair'in en önemli eseri bize Chicago Mezbahaları diye çevrilen "The Jungle" adlı bu romanı olmuş. Kitap ABD de özellikle et üretimindeki sağlıksız koşulları dile getirmesiyle ses getirmiş. Yani Upton Sinclair'in esas amaçladığı işçi hakları vb. siyasi konular ikinci planda kalmış. Yazar bu durumu; "Ben ABD halkının kafasına bir yumruk atıp sersemletmek istedim ama görünüşe göre yumruk midelerine gelmiş" diye yorumlamış.