Sayın dedo11,Sayın funghu ;
Aziz Çalışlar ; "Toplumcu Gerçekçilik" konusunu işliyor....
Zaman ve gereksinimler sanat akımlarını gerekli kılıp işlevi bitince de yeni ufuklara açılır. Ama bu demek değildir ki ( genellikle emperyalist gelişmiş batı ülkelerinden pompalanan ) sanat akımları gereksinimlere tutarlı yanıt veren akımlardır. Bu çekinceyi unutmadan ;
Romantizm : Çıktığı dönemde gerekliydi ve devrimci rol oynamıştı.
Natüralizm : Hayat açık emek sömürüsüne dayanmaya başlayınca ( Kapitalist sistem iyice yerleşince )
Romantizm yetersiz kaldı. Natüralizm böyle çıktı. Emile Zola bu akımın bence en iyi temsilcisidir. Onun eserlerini okurken o koşulları adeta yaşarsınız ... Hele Germinal romanında adeta ben maden ocağında çalışmış ve göçük altında kalmıştım. [ Sonraları Soma , Zonguldak , Afşin Elbistan vb. yerlerde biz bunları yaşar olduk. En yetkili çıktı "Biliyorsunuz bunlar Tanrının Kader Planıdır. Bu işin fıtratında var." diye mazur göstermeye çalıştı. Biri çıkıp ta "Bu kader planı Hans'a değil de hep Hasan'a mı çalışıyor?" diye sormadı , soramadı.
Toplumcu gerçekçilik : Yaşananlar natüralizmin (gerçekçiliğin) tam yansıtsa bile toplumcu açıdan bakmayınca yetersiz kaldığını gördüler. Başta Maksim Gorki ve yandaşları bu nedenle "Toplumcu Gerçekçilik" akımını başlattı. Yani sanat sadece ayna görevi görmemeli aynı zamanda emekten , toplumdan , halktan vb. yana olmalı dendi. Ben hep bu görüşü savundum arkadaşlarımla hep bu konuyu tartıştım.
Bence bu akım hala geçerli bir sanat akımıdır. Zaten emperyalist ülkelerin bu akıma karşı habire saçma sapan sanat akımları ortaya sürmesiyle de bu akımın şimdilik aşılması olanaksız bir akımdır. Bu sanat akımın aşılması için toplumun belli bir aşamaya erişmesi (geçilmesi) gerekir....
Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim....